RIM'in bu trafiği nasıl dinleyemediğinin açıklamasını Franhaufer ve Common Criteria EAL 4+'ün raporlarında bulabilirsiniz sanırım.
NATO ve NIST mesela kullanımı onaylıyor http://www.mail-archive.com/isn@attrition.org/msg03854.html
Suudi Arabistan ve Hindistan başta olmak kullanıma itiraz eden bütün ülkeler de "RİM bu trafiği dinliyor" diye değil "biz istediğimizde bu trafiği dinleyemiyoruz" diye itiraz ediyorlar. Özellikle de itiraz ettikleri BB'nin tamamen BB omurgasında dönen mesajlaşma sistemi. Zira bu sistem Suudi Arabistan gibi bütün ISP'lerin Port 25 trafiğinin devlete yönlendirildiği bir yapıda, BB Mail'dan bile daha güvenli ve dinlenemez halde.
Müdahale etmeyeyim etmeyeyim dedim ama sonunda kantarın topuzu iyice kaçtı.
Nedir problem?
Adam oturmuş uğraşmış bir makale yazmış, onun girizgahını da buraya haber olarak geçmiş, neymiş "Bu reklam mı?"
Beğenmiyorsanız daha iyisini yazın!
Hayır anlamadığım kim veriyor size siteye katkıda bulunan ve edebiyle gayet de düzgün bir şeyler yazmış birilerine bu şekilde saldırma hakkını.
Lütfen arkadaşlar, klavye başında cinnet geçirmek malesef siber uzayımızda çok alıştığımız bir şey, söylediğiniz, yaptığınız iş bir şeye yarıyor mu biraz bir ölçün tartın.
Bu sabah bir şeylere bakıyordum, bir web sayfasında şu cümle çarptı suratıma...
"Gelecek, eskiden olduğu gibi değil."
Senle planlarımız aklıma geldi.
Hakkaten be Serdar, gelecek eskiden olduğu gibi değil...
Evden çıkarken uykulu gözlerle bana bakan ufaklığı düşündüm; "bu adam bir işe yarıyor mu acaba, süt bile vermiyor" der gibiydi, üç ayda bir görüşebilirsek kendimi şanslı hissettiğim yakın arkadaşlarımı düşündüm; bir zamanlar bir arada olduğumuz yere ev derdik, basket oynadığım zamanları düşündüm, "işte yapıp yapabileceğimin sınırı budur" diyip yıkılmak üzereyken kenardaki bankoya yürüdüğümü, yazı yazdığım, pardon, yazı yaşadığım, yazarak yaşadağım zamanları düşündüm; günlerin az geldiği, yazmadan uyuyamadığım. Bir de ODTÜ'de satranç oynadığımız aklıma geldi...
Hakkaten be Serdar, 'gelecek' hiç de eskiden olduğu gibi değil.
Bu yorumda güzel bazı noktalar var bence. Özellikle de "birileri bir düşünce yapısını bu kadar kesin çizgilerle korumazsa" ben çöker demiyeceğim, zira o radikal birçok hareketin pivot noktası.
Ama başka bir şey var, sırf referans noktası olması, sistemin ölçümünü yaparken buradan feyz alması açısından önemli bence de.
3G'nin bu kadar gecikmesinin sebebi, TCELL'in Numara taşınabilirliğini dava etmesiydi. (Bunun sebebi de 053x'li hatları kullananların çıkarlarına aykırı olduğu savıydı) Bugün itibariyle numara taşınabilirliğinden zararlı çıkan tek operatörün (VF'da üç hafta önce artıya geçti galiba) TCELL olması da, bundan bir sene öncesine göre inanılmaz şekilde düşen fiyatlar da sebebi açıklıyor.
Ulaştırma Bakanlığı ise "Numara taşınabilirliği olmadan 3G'i ihaleye açmam" dedi ve bu tıkanıklık çözüldü.
GSM'ci şapkasını bir kenara bırakırsak, 3G'nin ne kadar ilerleme olduğunu, gerçekten ne kazandırdığını, acaba bir sonraki teknolojiyi bekleseydik mi yi (bkz. LTE) salim kafayla, ama öncelikle taraftar olmadan irdelemek lazım.
Bütün bunları kapattıktan sonra da, yurt dışında hazır teknolojiyi, Türkiye'ye getirip, Türkiye'yi pazar haline getirdikten sonra yan sanayi üretimi dışında neler yapılabiliri de irdelemek lazım.
Sabah erken vakitte etkinliğin yapılacağı MS Binası'na gittik.
Sağolsunlar, her türlü lojistik hazırlığı yapmışlardı. Yer olarak seçtikleri alan da oldukça makul ve rahattı. Hatta, Bilgi'den alışık olduğumuz bir kampüs havası da yok değildi. Belki de Google'ın getirdiği akademi ve iş dünyası sinerjisinin diğer firmalar tarafından da desteklenmesinin bir örneği olarak yapılmış bir şey. Kısaca organizasyonda altyapı açısından hiçbir eksiklik hissedilmiyordu. Mehmet Üner'e ve diğer emeği geçen herkese bu açıdan çok çok teşekkürler.
Juri üyeleri olarak, birbirini yüzyüze görmemiş olanlarımız (herkes herkesi tanıyor malum) yüzyüze tanıştılar.
Ardından bir bekleyiş başladı. Hacker'ı beklerken modundaydık. Acaba kimse gelmezse, ya da "ulan yirmi kişi onaylattı, nasıl gelmezler" ve "yahu koskoca -pardon- miniminnacık netbook veriyoruz, yine de niye gelmezler"e kadar birsürü şey konuşuldu.
Sonunda Godot geldi, kendisi Ankara'dan gelen bir lise öğrencisi suretinde bize gözüktü. (okulu kırmış olma ihtimali olduğundan burada ismini açık etmeyeceğiz :).Açıkcası çok da mutlu olduk, bir tek kişi bile katılsa yarışmaya verecez bu netbooku modundaydık.
Etkinliğin hain planlamacısı (mastermind) Huzeyfe, senaryo üstünde son dakika değişiklikleri yaptı bir kaç tane.
Sonra iki kişi daha geldi falan derken altı ekiplik bir grupla çalışmalar başladı.
Onlar penetrasyon testi yaparken tecrübesiz olabilirdi, ama biz juri, penetrasyon testi senaryosu hazırlamanın da ne kadar zor bir şey olduğunu birfiil gördük. Yaptığınız senaryonun hiçbir şekilde patlatılamaz olmasından, gelecek olan insanların bilgi seviyelerine göre, herkesin oradan bir şeyler başardım hissiyle ayrılmasına imkan tanıyacak kadar geniş olmasına kadar çok çeşitli şeyleri düşünmek planlamak gerekiyordu.
Bir taraftan da, arkadaşlarımızın hazırladığı oldukça doyurucu seminerler verildi. Bu seminerlere olan ilgi de beklenenin (en azından benim beklediğimin) kat be kat üstündeydi.
Günün sonunda herne kadar yarışmanın bir tek birincisi olsa da, sanırım herkes kazanmış hissiyle mekandan ayrıldı. Zira, konuşulan konular, kurulan sohbetler çok güzeldi.
Resimler için Mehmet Üner'in bloguna bakabilirsiniz.
Zamanında biri zaman yolculuğunun çok fazla bir şey değiştirmeyeceğini, zira zamanın bir nehir gibi olduğunu ve nehrin içinde de zaman zaman ters akımlar ve girdaplar olduğunu ama nehrin geneli karşı konulamayan bir güçle bir yöne aktığı için herne kadar belli bir noktadaki hareketin değişebilmesine rağmen, genel akışın değişmeyeceğini söylemişti.
Güzel benzetme.
Benzer şey wikipedia için de geçerli. Wikipedia, ecnebilerin sevdiği ifadeyle taşa kazınmış bir şey değil, zaten bu yüzden de güzel.
Wikipedia'nın bu incinebilir yapısı, onu aynı zamanda sağlıklı da kılıyor.
Gazetelerimize gelince; herne kadar kendisini pek sevmesem de zaman zaman doğru tespitleri olduğunu düşündüğüm, mimikleri ve futbol yorumları ile şahsına özgü bir yazarımız şöyle bir şey anlatmış, deyim yerindeyse bir gazetecilik dersi vermişti (en azından bana) "Bizde habere para verilmiyor. Gazeteler kendi başlarına haber kovalamıyorlar, çünkü haber masraf demek, araştırma demek, nitelikli personel demek. Bunlardan dolayı da belirsiz bir masraf demek. Bir ay çok fazla paralar harcarsınız, doğru düzgün vurucu bir haber çıkmaz, bir başka ay, çok daha az para harcayarak atlatma bir haber yakalarsınız. Halbuki, ajanslardan haberleri toplayıp, köşe yazarlarına da yazıları yazdırdınız mı gazete oluyor işte. Hem de ay başından toplam kaç para harcayacağınız da belli. İşte bu yüzden bizde haberci yetişmiyor, habercilik gelişmiyor."
Wikipedia'nın güvenlirliğine gelince. Alın size bire bir yaşadığım örnek;
16 Ağustos 17:30'da 100 metre finali koşuldu
Ussain Bolt 9.69 ile rekor kırdı
Wiki pedia sayfaları 1,5 dakika içinde update edildi. Daha sonra rekor düzeltildi, 9.68 değil, 9.72 olduğu belirtildi ve bir dakika içinde bu da güncellendi.
Bu yanlışı
http://en.wikipedia.org/w/index.php?title=Usain_Bolt&diff=232316760&oldid=232314484
Bu doğrusu
http://en.wikipedia.org/w/index.php?title=Usain_Bolt&diff=next&oldid=232316939
FZ'nin teaser olarak yazdığı başlığa da çok takılmayın derim. Benim algıladığım orda dünya basınının şaşkınlığına kinaye yapılıyor olması.
Aileler kuruldu, iş güç, kariyer endişeleri yürüdü. Şehrin bazı şartları malum (var mı aranızda sabah 5:30'da uyanan?) FM ekibi olarak, "Hadi gelin bir Starcraft atalım" denildiğinde bile sayı dört kişiyi geçmiyor vs. vs.
İstenilirse sebepler ortaya dökülebilir, ama tabi ki değişmeyecek bir gerçek var; meşhur Blues Brothers repliğindeki gibi; "Bir zamanlar idrarı benzine çevirebilecek bir gruptuk"...
Saçmasapan bir toplantıda çakılır kalırsın. Kim çizdi beni bu kareye derken, üç kilometre öteye gidemezsin.
Hayatın anlamı ne diye ararken, anlamsızlığın hayatını doldurduğunu görürsün ve engel olamazsın.
Gidenin, kardeşin, arkadaşın, canın olduğunu düşünürsün.
Ama hayatında eksilenin, "bir apartman alıp bütün tayfa yerleşelim"ler, "araba dediğin, minimum yedi kişilik olacak"lar, "süper hareket eksik kalmaz"lar ve daha birçok hayaller olduğunu anlarsın.
Ve o gün üç kilometre öteye gidemezsin.
Selam olsun Serdar... Farkediyorum ki, sen hiç gitmedin.
Nasıl diyordu şair?
"Kimdi kalan, kimdi giden
aslında giden değil,
kalandır terkeden,
giden de o yüzden
gitmiştir zaten"
Tabi ki yapmıştı. Hem de bire bir aynı şeyi. Sadece dünyanın en yaratıcı, yenilikçi firması o zamanlar daha kurulmamış olduğu için bu olaydan haberdar değil, o yüzden şu an buna kasıyorlar.
Bence çok geç olmadan haber vermemizde fayda var, neme lazım yarın öbürsügün "İşte web işletim sistemimiz" diye çıkarlar, sonra da "Tüh ActiveX ile bunu yapmış zaten MS" diyip dövünmesinler.
Nasıldı laf, biri size parmağı ile güneşi gösteriyorsa ve siz parmağına bakıyorsanız...
Nacizane orda zamanında Backgommon isimli programı runstop ile kırıp sonra da türkçeleştirdiğim döküm de var :) 32.sayıdaki Tavla, sanırım içinde ismim geçiyordu...
Bu program döküm eki, Türkiye'de bilgisayar programcılığına yönelik en acaip işlerden bir tanesiydi. Özellikle MDE ve BDE ile hata kontrollü program girme. Sekiz tane hexadecimal girip bir tane de checksum giriyorduk, aslına bakarsanız acaip bir overhead ama ne gam. Hatırlıyorum da, kızkardeşime rüşvet veriyordum, bana sayıları okusun da ben daha hızlı giriş yapayım diye.
Herşeye eyvallah da... "İngilizlerin bazı harfleri yutan ingilizcesi" kısmı beni bitirdi :)
Şaka bir yana, İngilizler eğer harfleri yutuyorsa, Amerika'lılar kelimeleri hatta birçok yerde cümleleri yutuyor. Fransızlar konusunda da yanılmışsınız, şimdiye kadar İngilizce konuşabilen Fransız'a rastlamadım. Başka bir şey konuşuyor onlar.
Yaklaşık altı aydır Canon IXY 800 makinamda bu firmware'i kullanıyorum.
Resmen enfes. Cihazın özellikleri ve üzerindeki kontrolüm ciddi şekilde arttı.
Bu tür hareketleri ve buna imkan tanıyan cihazları her zaman destekliyoruz. Zaten hepsi de zaman içinde efsane oluyor:
Linksys WRT-54 : DD-WRT, OPEN WRT
$100'lık kablosuz erişim noktası, $1000'lık Cisco cihazların yapamadığı işleri yapabilir hale geldi. http://dd-wrt.com/dd-wrtv3/index.php
Wii : Homebrew:
Üstünde DVD olmasına rağmen, dvd oynatmanıza izin vermeyen Wii, Homebrewcular sayesinde, tam bir multimedya cihazı oldu (Merak edenler için söyleyeyim, üstünde Mplayer çalışıyor)
http://wiibrew.org/wiki/Main_Page
C-64DTV: Commodore 64 bağımlıları, direkt olarak televizyona bağlanabilen bu joystick'in içini açıp, onu dört dörtlük bir C-64 haline getirdiler.
http://picobay.com/dtv_wiki/index.php?title=C64_DTV_Hacking_Wiki
Bir ürünü piyasaya sürenlerin, nadir olarak o üründen maksimum faydalanılması kaygıları vardır. Önemli olan kar maksimizasyonudur. Bu yüzden de kullanıcıların davranışları, o ürüne gönül vermeleri bir ürünü efsane yapar.
Bir düşünün, eğer Internet bir şirketin icadı olsaydı, ya da e-mail. Nasıl olurdu sizce? (Ipucu: WAP ve SMS)
Schneier'a yakışmıyacak bir haber/yorum olmuş. Savunma Bakanlığı'ndan bir adam demiş ki, zamanında şifresini vermemekte direnen bir Ukraynalıyı Türk'lere bırakmışlar bir hafta, sonunda razı olmuş. Bu sırada şiddet uygulanmış olabilirmiş.
İçi geçmiş zamanı kullanırken biraz dikkatli olmakta fayda var, yoksa iş tamamen hikayeye dönüyor.
Gerek Emniyet güçleri, gerekse gizli servislerin, bilgi almak için şiddet uyguladıkları kesinlikle kabul edilemez ve/fakat bilinen bir şey. Dahası Amerika'nın bunu metodolojik olarak yabancı topraklarda kurdukları merkezlerde uyguladıkları da sık sık gündeme gelmiş halde.
Her hafta bilgi almak bir yana, sırf öfke suçu olarak ya da keyif için adam dövüp hatta öldüren California Polisi dünyaya mal olmuşken, Türkiye'de ise meşhur Hortum Süleyman vakası hala unutulmamışken, "şifreyi ele geçirmek için Türk polisi şiddet uygulamış olabilir" haberi de çok da tın afedersiniz.
Geri kafalılığın da, sapla samanı karıştırmanın da gereği yok.
Çok bilinen topluma malolmuş ünlü sözlere gönderme yapan ifadeler, basında çok kullanılan bir yöntemdir.
Burada da bu gönderme yapılırken ne Nazım Hikmet'e ne de Abidin Dino'ya bir terbiyesizlik yapılmamıştır.
Edebiyatımıza karşı gösterdiğiniz bu gereksiz ve aşırı hassasiyeti, Türkçe yazarken, Türkçe harfler kullanarak destekleseniz bence çok iyi olur.
Bir de biz kafalarımızı düşünmek için kullanıyoruz, size de öyle yapmanızı tavsiye ederim, illa yiyecekseniz kelle-paça çok daha güzel bir alternatif olabilir.
Zira Monty probleminde 100 kapının olduğu bir sistemde, en baştan bir kapı seçip daha sonra da MUTLAKA değiştireceğim dediğinizde ve sunucu, son aşamada bir tanesi mutlaka kazanan kapıyı bıraktığında, kazanma oranınız %99.
Fakat burada, her seferinde son iki kapıdan birinin büyük ödül olacağı garanti değil. Bu yüzden büyük ikramiyeyi bulma ihtimaliniz, kararınızı değiştirseniz de değiştirmeseniz de aynı.
Yardım
Editör markdown formatını desteklemektedir. Detaylı bilgi için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.
@kullanici ile birisinden bahsedebilir veya :emoji: ile emoji kullanabilirsiniz.
Bu sabah bir şeyler farklı ( 20)
Koskoca arazinin ortasında duran mezarlığın bile dört bir yanı binalarla doldu.
Dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyoruz, "aha bu sefer başka" diyoruz.
O diil de...