Apple LaserWriter PostScript'i ilk kullanan yazıcıydı. Apple'ın kurucusu da Steve Jobs. Evet, bağlantı bu galiba...

Aslında yazının içinde ipuçları var. Yazıcıdan türkçe metin çıkartmak istiyorum ve bunun için halihazırda gereken programların -OpenOffice olsun, TeX olsun, hatta AbiWord olsun, groff olsun- çok büyük olduklarını düşünüyorum. Bunu yapmak için Türkçe'ye özelleşmiş çok daha küçük bir program yazabilirim diye düşündüm. Bu yüzden önce PostScript öğrenmek gerekiyordu.

Merak yeterli değil mi?

OpenBSD EeePC'de gayet güzel çalışıyor. Evet, henüz kamera desteklenmiyor ama zaten kullanmıyorum. Ayrıca geliştiriciler bu konuda çalışmalarını sürdürüyorlar.

Bir tek ayar yapmam gerekti. O da /etc/fstab'da her satıra "softdep" sözcüğünü eklemek. FreeBSD bunu öntanımlı ekliyor bildiğim kadarıyla. Denemedim ama FreeBSD'nin de gayet iyi çalışacağına eminim. Tabii kablosuz bağlantı için "binary blob" kullanmak sizi rahatsız etmiyorsa...

Office'e

Özgür yazılım ve açık kaynak kodlu yazılım terimleri arasındaki fark bu noktada ortaya çıkıyor. Özgür yazılım terimini tercih edenler konuya ahlaki bir noktadan yaklaşıyor ve kolayca paylaşılabilecek bir şeyin paylaşılmasının engellenmesini gayrı ahlaki buluyorlar. Açık kaynak terimini tercih edenlerse bunu gerçekten insanları bedava çalıştırmanın bir yolu olarak gören firmalar. Zaten bu ikinci terim firmalardan destek görmek için bilinçli olarak türetildi.

Shibumigo'ya bir noktada hak veriyorum. Ben de moda deyimle kariyer planımı yazılım üreterek para kazanmak şeklinde yapsaydım, özgür yazılım diye birşey ortaya çıktığında bozulurdum. Haklı da olurdum. Tıpkı matbaa diye birşey ortaya çıktığında bozulan yazıcılar gibi.

Sonuç olarak özgür yazılımın ya da açık kaynak kodlu yazılımın matbaa gibi bir teknolojik gelişme olduğunu düşünüyorum. İnternet'in yaygınlaşmasıyla yeni bir üretim şekli oluştu. Bu üretim şeklinin bir başka örneği de wikipedia. Hatırlarsanız 1980'den sonra işsiz kalan bazı akademisyenlerimiz ansiklopedi yazarak para kazanmışlardı. Eminim onlar günümüzde yaşasalardı wikipedia diye birşeyin ortaya çıkmasına çok bozulurlardı.

Sanırım meseleye bir açıklık getirmek gerekiyor. KDE4, aynı KDE3 gibi, unix benzeri işletim sistemleri üzerinde çalışırken X pencere sistemine ihtiyaç duyuyor. Fakat artık windows'a ve mac os x'e de port edilebilecek, hatta büyük ölçüde edildi. Dolayısıyla o sistemlerde KDE 4'ü çalıştırmak için önce X pencere sistemini kurmak gerekmeyecek. Yani KDE3'ün de windows ya da mac os x'te çalışmaması için teknik bir engel yoktu. Ancak lisans engeli vardı. KDE 3, qt3'e bağımlıydı ve qt3 sadece özgür yazılım işletim sistemleri üzerinde çalıştığında özgür yazılımdı. KDE 4 ise qt4'e bağımlı ve qt4 her tür platformda özgür yazılım. Yanlışım varsa ya da anlatamadıysam düzeltin :-)

özür dilerim. insan çok şey bildiğini sanıp da birden hiç anlamadığı şeylerle karşılaşınca böyle tepki veriyor işte :-(
(insan derken kendimden bahsediyorum)

çevik yöntemler? cmm l1+, cmm l3? bu etkinlik pmp'lere 3 pdu kazandırmaktadır?! birşey anladıysam arap olayım. neyse zaten kimse de anlamamı beklemiyor herhalde. katılım 30 kişiyle sınırlı olduğua göre...

bu "şanslı" 30 kişiyi de çok merak ettim doğrusu :-)

hak vermek zorundayım :-)

artik bir jabber konferans odasi gibi daha
modern cozumler bekliyoruz. Fazlamesai.net
alaninda bir jabber sunucusu kurmak zor olmasa
gerek...

kutluyorum.

Ayrıca ona bit yeniği denir.

masum derken? :-)

:-) kesinlikle katiliyorum. ama belki de bu tur programlari patronlar istiyordur. su belgeyi bulamadim falan gibi mazeretler one suren calisanlara karsi. halbuki yapmalari gereken o sahsi kovup yerine daha duzenli birini almak :-P

FM zirvesi yok mu bu sene?

Şu anda kullanıyorum. Gerçekten mükemmel bir sürüm olmuş. Artık laptopum müdahaleye ihtiyaç duymadan boot ediyor. Ayrıca artık cdio(1) aracıyla CD yazmak da mümkün.

İşte OpenBSD'yi diğerlerinden ayıran bir özellik de bu. Yani yeni araçlar eklemek yerine, varolan araçlara yeni işlevler katmak. Örneğin NetBSD, şifrelenmiş diskler için cgdconfig(8) diye bir araç oluşturarak OpenBSD'nin bir adım önüne geçmişti. Bu sürümde OpenBSD, vnconfig(8) aracına yeni bir işlev katarak arayı kapatmış. Bu eğilimin bir başka örneğini de ağ arayüzleri konusunda görüyoruz. Diğer BSD'ler her ağ arayüzü için ayrı bir araç oluştururken; OpenBSD, onların işlevlerini ifconfig(8)'e entegre ediyor. Hangi yol unix felsefesine daha uygun diye sormayın. Şu anda cevap veremeyeceğim :-)

Port kolleksiyonu da bu sürümde epey zenginleşmiş. Scheme diline verilen destek, bir yorumlayıcı (scheme48) ve bir derleyici (chicken) ile artmış. Lisp hayranlarına duyurulur.

deneyin. pişman olmayacaksınız.

Fikrim şu doğrultuda: tipik perl kullanıcısı bir unix sysadmin'dir. Ne de olsa perl, awk(1) ve sh(1)'nin evrimleşmiş hâlidir. Öte yandan günümüzde sistem yöneticiliği, sunucular ve ağ ile de içiçe. Hâl böyle olunca, perl kültürü de unix ve ağ kültürünün bir kesişimi oluyor.

Oysa python -günümüzdeki kullanım alanlarını bir kenara bırakacak olursak- yeni başlayanlara programlamayı öğretmek için tasarlanmış bir dil. Örneğin, kodun okunabilirliği python programcıları için öncelikli bir konu.

Java ise, çok sayıda programcının birbirinin işine karışmadan büyük bir proje geliştirebilmesi için tasarlanmış. Haberde sözedilen türde 'hack'lar için java herhalde son akla gelen dillerden biri olur.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: bence Thomas Anderson bir java programcısıydı. Neo'nun ise bir perl keşişi olduğunu varsaymamak için hiçbir neden yok

Yorumlar artık iyice çığrından çıktı. Sanırım yakında FM'de yeni bir yorum sistemi göreceğiz.

Konuyla ilgili görüşüme gelince, bence korsan yazılım kullanımıyla mücadele etmek, özgür yazılımın çıkarınadır. Çünkü insanların korsan kullanma imkânı kalmayınca, ya parasını verip ticari yazılım kullanmak ya da özgür yazılım kullanmak seçimiyle karşı karşıya kalacaklar. Hali hazırda BSD bedava dediğiniz zaman, e ben de "pencereler"i bedava kullanıyorum cevabıyla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Eğer konu M$'in katakullileri ise onu kınıyorum tabii

Gayet güzel bir dergi olmuş. Elinize sağlık. Özellikle UN*X tarihçesini anlatan yazı, konuya meraklı olduğum için çok ilgimi çekti. Devamının da geleceği yazıda belirtilmiş. Merakla bekliyorum. Ancak, söz konusu yazının sonunda bir kaynakça görememek beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Yapay zekânın günümüzde bulunduğu nokta göz önüne alındığında, çok tehlikeli bir gelişme olarak görüyorum. Hayır, yapay zekâ çok geliştiği için değil. Yeterince gelişmediği için. Bence makinalar go ustalarını yenmeden önce adalet dağıtmaya kalkışmamalı.

kaynak: ntv_M$_nbc
mesaj: linux komünisttir, tehlikelidir...

:-) çok güldüm. Seni de güldürenler çok olsun. :-)

Bu arada yakın zamanda okuduğum, GNU kod kalitesiyle ilgili ikinci eleştiri bu. Birincisini OpenBSD geliştiricilerinden Marc Espie bir posta listesine yazmış.

Siteyi dolaşırken ana sayfadaki "Philosophy" başlıklı yazı ilgimi çekti. Bir iki bölümü buraya aktarmakta yarar var.

Exceeding this maximum of 10 thousand lines of code often indicates poor code quality and very little care taken by the creator. Usually, high line counts go hand in hand with an architecture that has nothing in common with its original intention. There are dozens of famous examples supporting this premise; for instance, the GNU version of the Unix userland.

But ingenious ideas are simple. Ingenious software is simple. Simplicity is the heart of the Unix philosophy. The more code lines you have removed, the more progress you have made. As the number of lines of code in your software shrinks, the more skilled you have become.

Kendisi de sanırım bu felsefe uyarınca dwm diye yeni bir pencere yönetici projesine başlamış. wmii ile hemen hemen aynı işleve sahip ama daha basit olduğunu söylüyor. Denemedim bilemeyeceğim.

Ama ion3'ü denemiştim. Gayet güzeldi ancak bu tür pencere yöneticileri genelde fare düşmanı oldukları için (bkz. ratpoison'un anlamı) kısayollara fazla bağımlılar. Bu kısayollar da geliştiricilerin hiç aklına gelmeyen başka bir programla çakışabiliyor. Bu yüzden şu anda babadan kalma(legacy) pencere yöneticileriyle idare ediyorum.