Bilen de bilişiyor bilmeyen de !

0
sundance
Bu sabah Yeni Şafak gazetesinin Bilişim bölümünde TÜBİTAK'a "CD'den çalışan yazılım"la övünmek yakışmaz! başlıklı bir makale okudum.

Açıkcası makaleyi okumanıza bile gerek yok, başlık makalenin yazarının temel derdini ortaya koyuyor. Uludağ ekibinin üstünde çalıştığının bir Live CD olmadığını mı anlatmak lazım, yoksa Live CD'nin bir ekstra olduğunu, LiveCD olan bir sistemi (birçok durumda) sadece dosyaları kopyalamakla bile harddisk üzerine kurabileceğinizi mi, yoksa "Alın işte bu işle uğraşan münafıklar bunlar" modunda bir içeriğin altına ekibin fotoğrafını koymaktaki yaklaşımın yanlışlığını mı? Ben bilemedim.

Ama Pardus hakkında en ufak bir heyecan bile duymadan söyleye söyleye bunu söyleyebilmek ya vicdansızlıktır, ya da birileri yazdıkları yazılar karşılığı barter yapmanın yöntemini bulmuş ;)
Geçen sene LKD şenliğinde daha yeni başlamış Uludağ projesi'ne ödül verilmesiyle ilgili bir eleştiri olsa açıkcası ben de katılırdım. Zira daha yeni başlamış, ortada hemen hemen hiçbir şey olmayan bir projeye ödül verilmesi çok da mantıklı gelmemişti. Herhalde LKD, Uludağ'ı desteklediğini anons etmek için böyle bir jest yaptı diye düşünmüştüm.

Fakat, bugün gelinen noktada Pardus gerek görselliği, gerek altyapı araçları ile güzel bir yolda olduğunu gösteriyor.

Ama burada önemli bir nokta da şu, Pardus hala nihai ürün haline gelmiş durumda değil, daha olgunlaşması ve gelişmesi gerekiyor.

Hal böyleyken, gerek Bill Gates'in Türkiye çıkartması'nın etkileri sürerken, Pardus ÇalışanCD'sinin yarattığı olumlu havanın da etkisiyle beklentilerin çok çok arttığını ve bunun geliştirme ekibi üzerinde ciddi bir baskı oluşturabileceğini düşünüyorum. Bu baskı, zaman zaman haklı tepkilere, zaman zamansa allerjik alınganlıklara yolaçabiliyor.

Bence Uludağ güzel bir proje, Fazlamesai olarak bizler de böyle bir Ulusal Dağıtım'da elimizden geldiğince destek olmayı hedefliyoruz.

Fakat belki de yapılabilecek en önemli destek, beklentilerin bir anda böyle tavana vurup belli bir plan doğrultusunda ilerlemekte olan böyle bir projenin pre-matüre bir doğum yapmasını engellemek olabilir.

Biz Türk milleti olarak, özellikle de ar-ge konularında biraz fazla tezcanlıyız. Bir şeylerin gerekli olgunluğa kavuşmasını beklemeye genellikle sabrımız çok yok, anında "yok olmamış, yapamamışlar" diyip etiketi yapıştırabiliyoruz.

Şu an geldiğimiz noktada kendi adıma şunu söyleyebiliyorum,; Uludağ/Pardus güzel bir başlangıç yaptı ve ilerde yapılabilecekler konusunda umut vadediyor. Ama bu halen başlangıç. Bu yüzden projenin temel farklılıklarını sağlayacak özelliklerin (başta Çomar olmak üzere) gelişip olgunlaşmasını sabırla beklemeli ve nihai ürün üzerine yorum yapmalıyız.

Bunun öncesinde, eğer bu proje ile ilgili yapabileceğimiz tek yorum "Çomar burda sadece grafik kartını konfigüre ediyor, bunu Knoppix içindeki autoconf.sh scripti de yapıyor ki?" ise, bence "bakın işte asıl Çomar bu" denildiği noktaya kadar bunun telaffuz edilmemesi, objektiflik adına değil, başlangıç aşamasında olduğunu her fırsatta belirten bir proje ekibine haksızlık etmemek açısından çok daha yapıcı olacaktır.

Görüşler

0
bm
Burada bizim anlayamadigimiz bir ihale cekismesi var galiba? Eger oyleyse daha berbat yazilar da cikar merak etmeyin.

Yazida bahsedilen Cumhuriyet manseti de, Tubitak baskaninin demeci de (eger o sekilde dediyse) yanlis, onlar da aleyhde konusacak insanlarin ekmegine yag suruyorlar. Cumuriyet'in cizgisi herhalde hala devletci, onun icin o manset belki beklenen birsey ama Tubitak baskaninin daha iyi bilgilendirilmesi ve dikkatli konusmasi lazim. O kadin boyle demec verirken biz genclere bunun kolay cozulebilen bir problem olmadigini nasil anlatacagiz? [1] Bize mi inanacaklar devletin koskoca arastirma kurumu baskanina mi? (Eger o sekilde ediyse sozmun altini ciziyorum tekrar).

Gelistirme asamasindaki sistemi CD olarak dagitirken belki ustune 'bu Turkiye'de net yavas oldugu icin yapilmis, muhtemel katilimcilar icin hazirlanmis bir CDdir' gibi birsey yazmak daha dogru olurdu. Yaziyor mu? Baska yerlerde gordugum yazilardan web sitesinde de henuz kullanilabilir bir dagitimin olmadiginin ve sitenin Linux konusunda bilgili teknik insanlara donuk oldugunun acikca yazilmamasinin projenin imajina zarar verdigini anliyorum.

Basinla cekismeye girmek faydali bir is degil, burada belki yapilmasi gereken kotu niyetle yazanlarin soylediklerinde dogru olan taraflarin duzeltilmesi. Eger basina "Windows'un Turkce alternatifi var niye kullanilmiyor" gibi fikirler verilecekse, o zaman mevcut bir dagitimin Turkcelestirilmesinde kalan kusurlarin duzeltilmesi bence daha iyi olur (Debian'a 10-15 tane cin gibi personelle bu amac icin katilindigini dusunun mesela). Su anda 'var niye kullanilmiyor' diyene, 50 PC'im var getirin kuralim bizim sirkette kullanalim cevabi verilirse, 'sey, biz propaganda yapmistik' demekten baska yol yok. O resimde cikan genc gelistiricilerin bu sekilde hirpalanmasina kapi acmak dogru degil. O guruptan da kimsenin 'haziriz' dedigini duymadim daha. Onlar ne propaganda yapiyorlar, ne de yapmadiklari seye yaptik diyorlar (ama propagandistler masallah hedef haline getiriyor onlari, resimde goruldugu gibi!). Sundance'a tamamen katiliyorum bu konuda.

Ben o proje o gurubun tecrube kazanmasi acisindan faydali olur diye dusunuyorum. Okul olmadan egitim yani. Diger taraftan eger hakikaten Tubitak son kullaniciya yonelik dagitim isine girecekse ve biz bunu sorgulamiyorsak, zaten ogretmenin PCsine ne kurulacak sorusunu cok asan problemlerimiz var herhalde.

[1] Yapilmadiysa bir ara sunu da tercume edecegiz mesela: http://www.acm.org/classics/sep95/
0
ersin2k
'' TÜBİTAK'a "CD'den çalışan yazılım"la övünmek yakışmaz! ''

CD den çalışması neyi değiştiriyor anlayamadım. Altına da Gelecek Linux'un reklamını yapmış. 'Gelecek Linux yaygınlaşıyor'. Ayrıca" CD'den çalışan ve bilgisayara yüklenemeyen bir Linux türevi üzerinde çalışıyor. " demiş , Linus Torwalds sanki ilk kernel denemelerinde hemen boot edebilmiş gibi. Sanırım yazarın tek düşüncesi Tübitak'a çamur atmak.
0
demolish
överken de , söverken de kantarın topuzunu kaçırmamak lazım. belirttiğiniz gibi bunların uludağ ekibinin üzerinde manevi bir baskı oluşturması muhtemeldir.

bir laf vardır, "yol kenarındaki inşaatın mühendisi çok olur" diye. burada önemli olan uludağ ekibinin ana hedeflerinden sapmadan gelen tavsiye ve tenkitlerin işe yarar olanlarını dikkate almalarıdır.

şahsen ben uludağ ekibinin bu iktidar borazanlarının laflarından etkilenebileceğine ihtimal vermiyorum. benim tahminin uludağ ekibinin, uludağı linux dağıtımları için yeni bir kilometre taşı, niceliği değil niteliği arttıracak ve çıtayı yükseltecek bir linux dağıtımı olması için çalışmaya devam edeceği yönündedir.
0
loker
Herhalde LKD, Uludağ'ı desteklediğini anons etmek için böyle bir jest yaptı diye düşünmüştüm.

Bildiğini biliyorum ve buradaki LKD'nin de dernekten çok dernekle bütün camiayı ifade ettiğini de anlıyorum ama daha açık belirterek polemiği azaltmakta fayda olabilir düşüncesiyle; ödüllerin üyeler arası bir oylama ile verildiğini, adaylık sürecinden itibaren forum yöntemiyle çalışıldığını dolayısıyla 'kurumsal' bir ifade ol(a)madığını hatırlatmak istedim.
0
sundance
Çok haklısın, bunu belirtmemek başka yanlış anlamalara da yol açabilirdi, benim atlamam, düzelttiğin için teşekkürler.
0
realist
"TÜBİTAK Başkanvekili Prof. Dr. Nüket Yetiş, "sistemin virüslerden etkilenmediğini" söylemiş. Oysa Linux için yazılan virüslerin bir Linux işletim sistemine bulaşması ve bu sistemi etkilemesinden doğal bir şey olamaz. "Virüs işlemeyen sistem" diye bir tanımlama hatadır. Olsa olsa, "Şu an en çok Windows işletim sistemi kullanıldığından ve Gates'e 'çok para kazandığı' için (nedense?) düşman olduklarından virüs yazarları Windows'a etki edecek virüsleri üretiyor. Linux fazla kullanılmadığı için henüz Linux'a etki edecek virüs yazan çok az" denilebilir."

Benim için yazının asıl önemli paragrafı burasıdır. "Ben bilgisayarın B'sinden anlamıyorum" demekle yukarıdaki sözleri sarfetmek arasında temelde fark yoktur.
Gnu/Linux'a bulaşan virüs YOKTUR. Bu konuda denemeler olmuş, Apache ve Kernel açıklarından faydalanan iki virüs basit yamalarla yok edilmiştir.
Virüslerin herhangi bir bilgisayara yerleşmesi için o makineye ulaşabilecekleri bir açık kapı olması gerekir. Bu kapı alpha düzeyindeyken piyasaya sürülmüş yazılımlar (örneğin Microsoft işletim sistemleri ve ek uygulamaları) veya PC'sini Administrator yetkisinde kullanmak zorunda olduğu halde her gördüğü 'exe'ye tıklayacak kadar bilgisiz kullanıcılar olabilir.
Pardus hakkında bu kadar boş ve yanlı eleştiriyi; beğenerek okuduğum yazarları bulunan ve satışları da hiç fena gitmeyen Yeni Şafak gazetesinde yayınlatabilen şahsı Gnu/Linux'a, Solaris'e, FreeBSD'ye veya Macos X'e (ki onun kullanıcılarının çoğu da boştur), hatta benim evdeki antivirüs programı kullanmadığım Windows 2000'e girecek virüs yazmaya davet ediyorum.
0
jeyjey
Mesajları okuduktan sonra, biraz araştırma yaptım. http://www.olympos.org/index.php/article/articleview/66/1/8 adresinde Linux'a etki eden bir virüs haberi var. Eminimki başka Linux virüsü haberleri de vardır.

"Linux.Jac.8759 Linux altındaki dosyaları etkileyen bir virüstür. Virüs, bulunduğu dizindeki ELF çalıştırılabilir dosyalarını etkilemektedir." cümlesi hed şeyi anlatıyor. İlgilenenler habere linkten ulaşabilir.

Olympos.org sürekli izlediğim ciddiye aldığım bir sitedir.

Pardus konusundaki eleştirilere sanırım aşırı tepkiler veriyoruz.

Ayrıca, TÜBİTAK Başkanvekili Prof. Dr. Nüket Yetiş'in de tanıtımını yaptığı gazetelere röportaj verdiği şeyin ne olduğundan haberi olmadığı anlaşılıyor. Yoksa, "Pardus CD işletim sisteminin Türkiye'de işletim sistemi geliştirilebileceğini ispatlamış" olduğundan söz etmezdi değil mi?

Bu tartışma daha önce LKD listesinde yapıldı, hatta bitti bile. İlgilenenler http://liste.linux.org.tr/pipermail/dernek/2005-March/thread.html#start adresinden tartışmaya bakabilir.

Tartışmaya Uludağ listelerinden de bakabilirsiniz:

http://liste.uludag.org.tr/uludag/2005-March/subject.html#start

Mesaj okumaktan bıkmayacaksanız, şuraya da bakın:

http://liste.linux.org.tr/pipermail/linux-sohbet/2005-March/thread.html#start

0
realist
"Linux.Jac.8759 Linux altındaki dosyaları etkileyen bir virüstür. Virüs, bulunduğu dizindeki ELF çalıştırılabilir dosyalarını etkilemektedir." cümlesi hed şeyi anlatıyor. İlgilenenler habere linkten ulaşabilir"

Hiç bir şey anlatmıyor. ELF nedir bilmediğinize de bizim dükkan üzerine bahse girebilirim.

Böylece Gnu/Linux tarihinde virüs sayısı 3 olmuş. Bilmeyip de bilişen sayısı +1 olmuş. Hayırlısı olsun.
Bu seferki dosya virüsü. Öncekilere kıyasla daha fazla bilgi ve emek gerektirir. Virüslü 'executable' binary dosya alıp çalıştırırsam bulunduğu dizinde sorun çıkarabilir.
Bu virüsün benim makineme hangi Debian paket ambarından veya Hangi Fedora rpm'inden ya da Gentoo Portage'ın indirdiği hangi kaynak kodundan ve nasıl bulaşacağını da söyleyiniz. Tam olsun.
0
jeyjey
''TÜBİTAK'a "CD'den çalışan yazılım"la övünmek yakışmaz!''ın anlamı kurulan Pardus'un hızlıca çıkmasını teşvik etmek olabilir mi? Ya da çok mu iyi niyetliyim?
0
progress
Arkadaşlar bu yazıyı yazanan gerçekten hiç bir şey bilmediğinden emin misiniz? Yazıyı bir daha okur musunuz? Ani tepkiler vermiyor musunuz?

"Türkiye'de çok sayıda benzer çalışma bulunduğu halde TÜBİTAK bunu büyük ve ulusal bir başarı gibi sunuyor." DOĞRU. ÇÜNKÜ TÜRKİYE'DE BİR ÜRÜ LİNUX DAĞITIMI VAR.

Haberde, "Pardus CD işletim sisteminin Türkiye'de işletim sistemi geliştirilebileceğini ispatlamış" olduğundan söz ediliyordu. ÇOKTAN İSPATLAYANLAR OLDU BİLE, ADAM BURADA DA HAKLI. BİR SÜRÜ DAĞITIM VAR.

TÜBİTAK'ın böyle bir proje başlatması gerçekten güzel bir girişim. Ancak biraz ayaklarımızın yere basması lâzım! GÜZEL BİR PROJE AMA AYAKLARIMIZ BİRAZ YERE BASSIN DEMİŞ. BUNUN NERESİ KÖTÜ?

Türkiye'de Linux işletim sistemleri yerelleştirme konusundan geçmişten bu yana çalışan ve belirli bir tecrübe oluşturmuş bir çok oluşum var. ÇOK DOĞRU. DİĞERLERİNİ YOK SAYAMAYIZ.

Pardus'u TÜBİTAK Türkiye'de şu ana kadar yapılamayan bir şeyi başarmış gibi sunulması yanıltıcıdır. ÇOK DOĞRU

Bu arada, sadece CD'den çalışan bir işletim sistemi için "Milli Eğitim Bakanlığı neden öğretmenlere bilgisayarları Pardus yüklü olarak vermiyor. Gates'i zengin ediyor" demek belden aşağı vurmaktır! ÖĞRETMENLER SÜREKLİ CD'DEN Mİ PARDUS KULLANACAK?

TÜBİTAK Başkanvekili Prof. Dr. Nüket Yetiş, "sistemin virüslerden etkilenmediğini" söylemiş. Oysa Linux için yazılan virüslerin bir Linux işletim sistemine bulaşması ve bu sistemi etkilemesinden doğal bir şey olamaz. BU DA DOĞRU. jeyjey'İN HATIRLATTIĞI http://www.olympos.org/index.php/article/articleview/66/1/8 ADRESİNDEKİ LİNUX VİRÜSÜ HABERİ BUNA BİR ÖRNEK.

Adam yazısında http://www.uludag.org.tr, http://www.uekae.tubitak.gov.tr diye internet adresleri de vermiş daha ne istiyorsunuz?

Pardus haberi NTVMSNBC'de falan daha hiç çıkmadı! Biraz da onlara asılın! Meydanı boş bulmuşken!
0
progress
Linux'a Linux için yazılan virüsler bulaşır. Bunun için antivirüsler bile vardır. Aradım, bulduğum sonuçları sizlerle de paylaşıyorum:

Linux için Antivirüs korunması

EnterpriSecure içinde birleşen korunma modülleri,virüsleri bulup etkisiz hale getirmek için,ağ yöneticilerine birçok üçüncü-parti uygulamalarına virüs bulma kapasitesi ekleme seçeneği sunarak bir komut satırı sistemi olan CommandLineSecure’u içerir.Bu sistem,Linux sürümlerinin büyük çoğunluğunda hali hazırda,Windows ortamlarında olduğu gibi çalışmaya müsaittir.

http://www.pandasoftware.com.tr/enterprisecure.htm

+++

1999 - Linux işletim sistemi için ilk entegre antivirüs yazılımı

http://www.avp.com.tr/

+++

RAV Antivirüs Linux Masaüstü [v8.1.4]

Güçlü ve akılcı tasarımıyla Linux ortamlarında verilerinizi koruyan RAV Antivirüs, bilinen tüm Linux sürümlerinde sorunsuz çalışmaktadır. Mükemmel entegre bir antivirüs programı olarak RAV, sadece Linux virüslerini tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda DOS ve Windows virüslerine karşı da koruma sağlar. İster kolay kullanılabilir grafik arayüzü ile, ister ileri düzey kullanıcılar için komut satırından çalıştırılarak virüslerin bulunmasında ve temizlenmesinde son derece etkilidir.

http://www.ravantivirus.com.tr/showproduct.php?p=linux

+++

CommandLineSecure(KomutSatırıGüvenliği): Win32/Linux için komut satırı antivirüs programı.

http://www.pandasoftware.com.tr/pandaurunlistesi.htm

+++

SambaSecure: Samba Linux dosya sunucuları için korunma.

http://www.pandasoftware.com.tr/pandaurunlistesi.htm

+++

“Antivirüs” adlı ürün, Gelecek A.Ş.’nin Türkiye dağıtıcısı olduğu VirusBuster Antivirüs ürünlerini kapsayacak. Bu anlamda ürün, Linux posta sunucular üstüne kurularak Windows istemcileri virüsten koruyacak. Linux'ta çalışan veritabanı ve istemci bağımsız ERP ürünü CANIAS ise, Toplam Linux çözümleri kavramını zenginleştiren ürünlerden biri olarak konumlanıyor.

http://www.gelecek.com.tr/index.php?o=basin&ht=0&id=41

+++

F-Prot AntiVirus Ürünler

F-Prot Antivirus for Linux Workstations
F-Prot Antivirus for Linux Mail Servers
F-Prot Antivirus for Linux File Servers

http://www.gtk.com.tr/f-prot/fprotprod.htm

+++

ASTARO Security Linux
Astaro Security Linux, 60 ülkede 20.000 ağı korumakta olan tümleşik bir güvenlik çözümüdür. Firewall, VPN, Anti Virüs, Anti Spam, IDS, Url Filtreleme özelliklerini tek çözümde sunar

BitDefender for CommuniGate Pro, for Courier, for qmail
Linux CommuniGate Pro, Courier ve qmail e-posta sunucularınız için eksiksiz güvenlik çözümünüz.

http://www.kavi.com.tr/page2/main.asp

+++
0
realist
Tebrik ediyorum. Keşke bize aktardıklarınız kendiniz de okusaydınız. Bu programların tamamı Gnu/Linux üzerinde çalışıyor ama biri hariç hepsi yalnız Windows'ların korunması için hazırlanmış.
Sadece F-Prot hem Gnu/Linux hem de Windows virüslerini bulabildiğini ifade etmiş. Toplam 153999 (yüzelliüçbindokuzyüzdoksandokuz) virüs tespit edebiliyormuş. Tüm Unix türevleri için olanlar şu adreste:
http://www.f-prot.com/virusinfo/unix.html

Ben virüslerin 'ne' olduklarından, nasıl bulaştıklarından bahsediyorum. "Linux için virüs var, antivirüs programı bile var işte buldum bakın" diye cevap geliyor.
Ömrümü yedi bu dolu görünmek için her yolu deneyen boş adamlar. Antivirüs uygulamalarını incelerken yarım saat daha gitti.
0
FZ
+1

Bir şey bu kadar mı yanlış anlaşılabilir? Doğru diyorsun, biraz bu işlerin içinde olanların bildiği gibi arka tarafda Linux sunucuları çalıştıran, e-posta, dosya, yazıcı, web servisleri sunan sistem yöneticileri ön tarafta maalesef Windows XP falan kullanıp birbirlerine (genellikle trojan, spyware, vs. aracılığı ile farkında olmadan) virüslü e-posta yollayan sevgili son kullanıcılar zarar görmesinler diye o Linux sunucular üzerinde bir de Windows virüslerini yakalamak, filtrelemek, etkisiz hale getirmek için uğraşıyorlar ki Winblows kullanıcıları "aaa, o e-postayı ben göndermedim, aaa bilgisayarımdaki bilgiler sağa sola gitmiş, aaa dosyalarım bozulmuş" diye çığlık atarak teknik servise koşmasınlar.

Evet, virüslerin ilk çıkışı UNIX ortamlar üzerinde olmuştur, yaklaşık 20-30 sene önce kadar. O zamanlar ağ üzerinden bağlı olan sistemlerin büyük bir kısmı UNIX olduğu için. Tabii sonra daha güvenli (!) MS-DOS geldi. Biraz vakit aldı MS-DOS programcılarının virüsleri keşfi. Sonra, epey bir süre sonra Windows ortamları da Internet'e bağlanabilir hale gelince Windows için yazılan virüs sayısı birkaç yılda yüzbini geçti. Çoluk çocuk vbscript ile Outlook virüsü yazar oldu. Windows sağolsun virüs yazma işini gerçekten çok kolaylaştırdı. Bazı üniversitelerde bir dönemlik virüs nasıl yazılır kursları filan verilir oldu (windows virüsleri nasıl yazılır diye tabii).

Durum günümüzde net: Herhangi bir ciddi UNIX kökenli dağıtım kullanan kişi (Debian, Fedora, BSD, Gentoo, vs.) Winblows kullanıcılarının yaptığı gibi sağdan soldan shareware ya da crack'li program (!) aramak zorunda kalmıyor. Sistemini kolayca zarar verebilecek Administrator yetkisi ile kullanmıyor, vs. vs. Gerçekten de bu durumda bile sorun yaratabilecek bir güvenlik açığı var ise (bu, virüs mevzusundan farklı bir şey) o zaman da bununla ilgili hemen çıkan yamayı yüklemek sureti ile konuyu hallediyor.

Sağduyulu hiç kimse bugün bir GNU/Linux ya da BSD sisteminin virüse maruz kalma açısından Windows'a denk ya da ondan kötü olduğunu iddia edemez. Sebebi ne olursa olsun, Winblows'a virüs bulaşma ihtimali linux'takinin yüzbin katı filan. Rasyonel davranış yöntemi ise daha az tehlikeye maruz kalan aracı kullanmaktır, adı her ne ise. Madem pragmatik davranacağız, buyrun buradan yakın ;-)
0
skoylu
OAF vs. de dahil olmak üzere, bu virüslerden büyük bir kısmını bizzat test ettim. Hiç biri bulaşmayı beceremedi. Sonuç genelde SIGSEGV oldu hep. Li0n diye bir kurt vardı. RedHat'lere wu-ftp üzerinden musallat olan. RedHat'ın aman ben bunu böyle bırakayım da destek vereyim mantalitesi yüzünde iyi can yakmıştı. O virüslerden bir kısmını kaynak koddan derleyip çalıştırmaya da uğraşıp becerememiştim

Virüsler için Linux dünyası bir kabustur. Bu mekanda yaşama şansları yoktur. Şu ana kadar, Virüs denen şey Linux aleminde herhangi bir ciddi mesele olarak görülmemiştir. Çünkü, bilinen virüs bulaşma yollarının tamamı için (exe/elf dosyalara sarkmak, script virüsleri, trojanlar, rootkit'ler vs.) hali hazırda eldeki çözümler yeterince makuldür. Basitçe, kernelin olması gereken dizin "/boot", modülleri ise "/lib/modules" dizinleri (bu geleneksel bir şey, kural değil). Bunları alır yazılamayan bir dizin (root tarafından bile, bkz: 'chattr') veya partisyon (bkz. hdparm veya CD üzerinde dosya sistemi) üzerine koyarsınız, buyrun bakalım nerden bulaşacak virüs? Kullanıcıları basitçe chroot environmentte çalıştırırsınız, home dizinlerinde uygulama çalıştırmayı kapatırsınız vs. vs.

Uzatmanın anlamı yok, Linux'a virüs bulaşmaz. Teorik olarak, cep saatinize, asansörünüze, bindiğiniz uçağa vs. virüs bulaşma ihtimali vardır. Ama teori başka bir şeydir. Pratikte, konu sadece "root olarak kullanmamak" kadar ehven bir koruma önlemi değildir. Şu anda, root olarak kullanmayarak sadece yeterince virüssüz yaşayabilirsiniz. Ama bunun yetmediği yerde, kafi miktarda antibiyotik, interferon, serum, aşı vs. stoğumuz mevcut.

Evet, Linux'a virüs bulaşmaz. Belki RedHat'ın bilmem ne versiyonuna bulaşabilir. Ama, işini bilen bir adminin kurduğu (işletmesi gerekmez) sisteme virüs bulaşması imkanı yoktur.

Bu arada, ben yıllarca Windows kullandım, hiç bir zaman antivirüs kullanmadım. Müşterilerin makinelerinde bile çoğunlukla ya elle, yada ayaküstü yazdığım şeylerle virüs temizlemek yeterli olurdu. Eğer, bugün fare tutmasını bilen kendini bilgisayarcı sanıyor, MS'ta bunlara birde MCSE gibi bir Etiket takıyor, bunlarda hala bir virüs nasıl bu sisteme sokulmaz sorusuna "Antivirüs" diyecek kadar bilgisiz olabiliyorsa, o sistemin sıradan kullanıcıları ne yapsın? Windows'u da Virüs geçirmez yapmak mümkündür. ama siz onu o hale getirinceye kadar yeni versiyonu çıkar. Dahası, antivirüs kullanmak, boş, beyhude bir gayrettir. Hiç bir antivirüs, tüm virüslere dur diyemez.
0
mustay
bilende bilişiyor bilmeyende değil, bilende bir şeyler yaptığını zannediyor bilmeyende olması daha kabil olması gerekir. Türkiye cidden teknoloji uretmenin çok çok gerisinde olmaktan kurtulamamış yaptıkları ettikleri var olana dil paketi çıkarmak, olsa olsa theme yaratmak olan bir bilmeyenler cenneti ..

Burda sözü edilen tubitak herhangi bir yazılım evi değil, güya türkiyenin bilim ve teknik alanındaki nadide kurumlarından eşi benzeri yok maalesef (!) .. çıkara çıkara sevgili melihin makalesinde bahsettigi piyasada çokca varolan kurulum gerektirmeyen bir işletim sistemi.

bunun için bu denli kıyametler koparmaya gerek yok..

halimize bakıp bakıp gulelim (!)

madem o tür bir işletim sistemi yapacaklar gitsinler görkem çetin'e veya turkix i yapan elemanı bulsunlar tubitak'ın yazılım bolumunun başına getirsinlerde rahatlayalım..

yoksa tahtakale esnafının nokia cep telefonlarına "turkce dil yuklenir aaabi hemde 3 milyona"
teknolojisinden öteye gidemiycez..

saygılar

Mustafa Yuce
0
skoylu
Evet, çok doğru, bilende bilişiyor, sizin gibi bilmeyen, bir miligram bilgisi olmayıp tonla fikir sahibi olanlarda çıkıyor.

Acaba, siz hiç Bu ekip ne yapıyor, neleri hedefliyor, neler geliştiriyor konusuna baktınız mı? Yapılmış hiç bir gayreti küçümsemiyorum, ama acaba Turkix bugün Türkçe desteği verebildi mi?

hiç farkında olmadığınız bir şeyi söylemek isterim, nitelik ve nicelik denen bir şeyler vardır. Bugün oturup baştan kerneli yazmaya girip, 500 Milyon dolar harcasak daha mı iyi olurdu? Listelerde "Türkçe problemi yok" diyen adamlar, mcedit'i "LANG=en_EN" şeklinde ancak çalıştırabiliyor. Film seyredemiyorsunuz, TR lokaliyle.

Evet, bu temizlik kolay. Bildiğiniz temizlik. Elektrik süpürgesini alıp odaya süpürmenin nesi zor olabilir ki? Hatta cifle bulaşıkları yıkamanın. Ama millet yıllardır bunu yapmamış. Yığılmış dağ gibi. Tek tek bakılınca kolay problemler, ama birikmiş koca bir şehri temizlemek durumuna gelmiş.

Peki, acaba Turkix veya Gelecek bunu yapabilmiş mi? Bunlara mesela Türkçe imla denetimi yapabiliyor musunuz? Buyrun, alın ikisinden de birer. Açın konsolu, IMAP'i vs. bir deneyin bakalım.

Daha nihai ürünlerden hiç biri çıkmamış. Sadece seçilen paketleri vs. göstermeyi amaçlayan, bunu yaparken aynı zamanda iş görebilen bir sistem sunan bu çalışan CD'ye nedir ki bu garez bilmem. Bilinen diğer sistemlerin yapabildiklerini yapan, bu arada aynı zamanda çok emek yoğun ve hataya açık bir faaliyet olan bu temizleme sürecini test edebilmek için sizin bildiğiniz daha iyi bir yol var mıydı? Evet, Calışan CD 1.0 bizim bildiğimiz diğer tüm LiveCD'lerden daha fazla kendi hedef kitlesine uygundur. Diğer LiveCD'lerin aksine, herhangi bir dağıtımın üzerine bina değildir. Şu anda kendi teknolojilerini bir nebze taşır. Ama en önemlisi, bilinen en iyi Türkçe desteği olan LiveCD'dir.

Herneyse, tek bir şey söylemek isterim. Gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz. Biz, bu millete, en kolay kurulan/kullanılan işletim sistemini getireceğiz. Olay bundan ibaret. Vakti belli, yolu belli.. Programı dahilinde her gün bir adım bu hedefe ilerleniyor. Bu yüzden kendi iyiliğiniz için, yarın, asıl sistemler piyasaya verildikçe, bu sayfaları okuyanların "İşte bir dallama, sazan gibi atlamış hasetinden" diyerek okuduklarıyla sizi öyle tanımamaları için, biraz daha dikkatli, biraz daha bildiğinizden şüpheci olun.. Biz ne yaptığımızı, ne yapacağımızı biliyoruz, merak etmeyin. Sizde, ne yazdığınızı, ne yazacağınızı önce bir anlamaya, öğrenmeye çalışın...

0
FZ
Peki, acaba Turkix veya Gelecek bunu yapabilmiş mi? Bunlara mesela Türkçe imla denetimi yapabiliyor musunuz? Buyrun, alın ikisinden de birer. Açın konsolu, IMAP'i vs. bir deneyin bakalım.

ULUDAĞ projesinin Zemberek [1] projesinden faydalanması en çok takdir ettiğim noktalarından biri oldu. PARDUS Çalışan CD'nin içine Zemberek desteği ile Türkçe imla denetimi yapan OpenOffice.org konmuş olması gerçekten sevindirici!

Bilmeyenler için söyleyelim: Zemberek (eski adı ile tspell) tamamen gönüllü bir çalışma olup iki gönüllü Türk Java programcısı tarafından yaklaşık 1 yıl önce başlatılmış, açık ve özgür kaynak kodlu bir Türkçe doğal dil işleme projesi. İlk ürünü de Türkçe imla denetleyici. Hem kendi başına çalışır hali hem de OpenOffice.org paketi mevcut ve entegre halde çalışıyor. Söz konusu yazılım şimdiye dek hiçbir resmi kurumdan destek almadan, el emeği, göz nuru ve fazla mesailerle geliştirildi, herkesin incelemesine ve eleştirisine de açık. PARDUS'ta çalışır halde görülebilen Zemberek bu ülkeden de açık kodlu ve işe yarar ürün çıkabileceğinin en güzel örneklerinden.

Türkçe'nin kullanımı ne kadar kolay olursa o kadar iyi olur. Bunu sonuna dek destekliyorum. Gerek diğer dağıtımlarda gerekse Türkiye'ye yönelik hazırlanan dağıtımlarda Türk dilini ne kadar kolay kullanılır hale getirirsek o kadar iyi!

1- http://zemberek.dev.java.net
0
skoylu
Şu anda, Zemberek üzerinde bizim ekip ve Zemberek ekibindeki arkadaşların çalışmaları sürüyor. Büyük bir ihtimalle, evolution vs. gibi uygulamalardan da Zemberek'i kullanabileceğiz. Dahası, bunu eldeki sözlük (Jabber botumuz gibi) vs. ile de kombine edebileceğiz. Kısacası, imla denetimi kısa bir süre sonra sorun olmaktan çıkacak.

Söylediğim gibi, hiç bir dağıtımın üzerine bina edilmiş olmayınca, hareket etme özgürlüğümüz çok daha fazla oluyor. Hedef kitleye en iyi uyan sistemi geliştirmek mümkün oluyor. Benzer pek çok "PARDUS'a has" özelliği Çalışan CD'de bulabileceğiniz gibi, gerçekten kökten yazılmış "PARDUS'a özel", geniş kapsamlı geliştirmelerimiz de olacak (vaat değil, istim üzerinde, yapılmaya devam ediyor). Bunları DEBIAN, Fedora gibi dağıtımların kabullenip, Linux'a zel hale getirmeleri ise en büyük mutluluğumuz olacaktır.
0
mustay
arkadaşım bu celallenmenin anlamı nedir ? anlamış değilim, çalışan cd yapma hobin varsa git evinde otur yap, sokağa atıcak paran varsa şirket kur 3-5 tane univ terk rahatsiz bul nettede grubunu kurup ondan bundan 3-5 kodla bir şeyler yap saygı duyarım, takdir etmek icin alır kullanır tavsiyede ederim amenna......


Ama sen tubitak olarak kalkıp boyle sacma sapan bir projeye butce ayırırsan orda dur derim ve tepkimi dile getiririm.

var olan çalışan cd lerde dil problemi var doğru ama bu sorunu halletmek icin oturup yeni bir çalışan cd yapmanın alemi var mı ?

Görkem çetin yunanlı mıdır, turkixi yapan eleman suriyelimidir ki oturup bir turlu ortak bir şey yapılmıyor.

Tubitak kamunun malıdır ve hazineden geçinmedir. Hazine demek benim verdigim vergidir benim paramdır vs dir..

daha aklı başında bir proje istemek beklemek her turk evladı gibi seninde benimde topunuzunda hakkıdır.

ayrıca görkem beye bu gıcıklığınız neden ?

not: gorkem beyle ne ticari nede duygusal hiç bir yakınlığım yoktur, sadece kitaplarından istifade ettiğim bir uzmandır.
0
bm
Tubitak kamunun malıdır ve hazineden geçinmedir. Hazine demek benim verdigim vergidir benim paramdır vs dir..

Biz bunu burada sorduk (TV'de soruldu mu bilmiyorum). Bunu aciklamak teknik arkadaslarin yetkisini astigi gibi, o kurum acikca hesap veren bir kurum degil. Ne is yaptiklarina bakarsaniz bunun makul sebepleri oldugunu da goreceksiniz. Ben de rahatsizim devletin bu ise girmis olmasindan, ama ona kizip yapilan teknik ise bindirmek dogru degil. Soyluyorlar iste live CD nihai amacimiz degildi diye? Sikayetin adresi bitmemis isi bitmis kurulabilecekmis gibi anlatanlar, onlar da benim gordugum o kadroya dahil degiller.

Ortada Pisi ve Comar yenidir diye bir iddia var, ortaya cikan dokumanlar var, donanimini yetenlerin bakip varsa 'kardesim su su su sebepten yanlis is yapiyorsunuz' demeleri dogru olur. (ben okuyabiliyorum ama tartacak bilgim yok su anda).

Ortada buyuk devlet isi olunca her turlu pislik, bos propaganda vs. ortaya cikiyor, bu yeni degil. Uludagcilarin yapacagi belki siteyi daha sarih hale getirip kotu niyetliye firsat vermemek olabilirdi, onu da yaparlar herhalde. Teknik arkadaslara bindirmek bu baglamda ne makul ne de dogru. Skoylu burada bunu 'bize gelin yapin dediler, geldik yapiyoruz' diyerek acikladi. Ideal bir dunyada o karari veren devlet gorevlilerine bunu sorabilirdik gayet tabi ama o insanlari tanimiyoruz bile. Buradan o ideal dunyaya varmanin yolu da takdir edersiniz ki teknik kadroyu hirpalamak degil. Bu cocuklarin resmini basip 'bi halta yaramaz yaptiklari' demenin nasil bir makul sebebi olabilir bilmiyorum.
0
skoylu
Görkem, daha biraz önce yanımızdaydı. Nerden çıkardınız ki gıcıklık filan laflarını? Her zaman yanımızda olmuştur kendileri, yol gösterici olmuştur, bilfiil çeşitli emekleri de vardır.

Sizin kafanızın almadığı, burada bir grubun toplanıp Live CD yapıyor olmadığı. Burada, geliştirme ortamından, paket yöneticisinden, dökümantasyonuna, eğitim müfredatına, yapılandırma sisteminden iş modellerine kadar her şeyiyle, En alt düzeyde, "Bilgisayar okuryazarı olan" "Türk insanının" kullanabileceği, kurumsal/kamusal alanlarda tercih edilecek (zorlanmayacak, insanlar daha çok kabul edecek) bir işletim sistemi yapmaya, bunu yaparkende Amerika'yı yeniden keşfetmeden mevcut hazır bileşenleri kullanmaya çalışıyoruz. Yani neymiş, bu projenin hedefi, Live CD yapmak değilmiş. Bilmem, kafanız aldı mı?

Turkix'i yapan elemanı tanımam. Ama bizi gelip birlikte bir şey yapalım şeklinde bir girişimi olmadı. Biz ona gitmedik. Çünkü biz Live CD yapmıyoruz. Daha doğrusu bizim yaptıklarımız içersinde Live CD çok küçük bir alanı kapsıyor. Bizim emeğimiz, yönelimimiz bir kurulan CD'de dahi değil. Kimsenin "Bu zor" diyemeyeceği, Linux'un gücünü Linux veya bilgisayardan anlayamayan insanların hizmetine sunacak bir sistem geliştirmek. Bu, öyle al oradan RPM'leri, al buradan WEBMIN'i ile olmuyor maalesef.

Nasıl daha aklı başında bir proje istediğinizi söylerseniz belki daha çok yardımcı oluruz sanıyorum. Ama siz, önce

http://www.uludag.org.tr/hakkimizda.html

sayfasına bir göz atıp, bu proje "Live CD üretmek" amacıyla mı, "OpenOffice imla denetimi eklemek amcıyla" mı ne amaçla bu projenin var olduğuna bir baksaydınız diyorum. Neymiş bunların misyonu, vizyonu vs. bu hedeflere itirazınız varsa, kendinize kendi hedeflerinizi koyun, o tarafa doğru gidin. BU Proje bu amaçla kurulmuş, bu amaca ulaşmak için olan adımlarının birisi Live CD'dir, bir diğeri kurulan CD, bir diğeri başka bir şeydir ve hepsi atılacaktır. Konu bundan ibarettir.
0
gorkemcetin
Sanırım bir yanlış anlaşılma ve/veya anlama var diye düşünüyorum. Benim Türkiye'de geliştirilen herhangi bir Linux dağıtımına karşı (malum sebeplerden) negatif düşüncem yok, olamaz da. Halihazırdaki dağıtımların niteliği ve niceliğini gördükçe keyifleniyorum. Buna sevgili Emre'nin Turkix'i ve Uludağ projesinin ilk ürünü olan Pardus da dahil.

Sonuçta Uludağ grubu uzun bir sürecin henüz başındalar. Çalışmaları takip eden herkesin, elinden geldiğince, yardımını esirgemeyeceğine, Pardus ürününü destekleyeceğine eminim. Şahsen, kısıtlı zamanım içinde, Pardus'u pek çok makineye kurup deneme fırsatı buldum, bunları bugs.uludag.org.tr'ye rapor etmeye çalışıyorum. Pek çok arkadaşın da aynısını yaptığını görüyorum. Eminim bu süreç hızlanacaktır.

Uludağ'ın gelmiş olduğu nokta mutluluk verici, bir o kadar da kritik. Proje, bazı arkadaşlarımızın beklentisini karşılamıyor olabilir. Bu çok normal. Zaman içinde hep birlikte eksik kısımları -tıpkı Mandrake'nin Fransa'da, SuSE'nin Almanya'da, Red Flag'in Çin'deki başarıları gibi- tamamlayabilir, yüzbinlerce Pardus kullanıcısını bu projenin bir parçası haline getirebiliriz.

Sonuçta, açık yazılım bu değil mi?

Sanırım Mustay arkadaşımızın bir yanlış anlaması olmuş. Proje grubundaki arkadaşların tamamını kendime çok yakın hissediyorum - hani derler ya, "çat kapı". Her hafta mutlaka görüşüyoruz. Tamam, Ayşe ve Serdar'a arada bir takılıyor olabilirim :-) Ama bu, Uludağ projesine ayıracağım zamanı önümüzdeki haftalarda daha da artırmayacağım anlamına gelmiyor :-)

Proje büyük gelişmelere gebe. Bekleyip, göreceğiz. Büyük ümitlerle başlamış bir projeyi büyük hedeflere doğru götürmek, biraz da çemberin dışındakilerin elinde. Ben sonuçtan adım gibi eminim!

Bir Pardus CD'si alıp denemelere devam edeyim..

(Fazla sayıda "ben" kelimesi kullanmışsam, affola!)
0
ttk
Merhaba

Eşek hoşaftan ne anlar diye bir söz vardır, bu durum biraz ona benzemiş.
Öncelikle cd'den çalışan bir linux dağıtımı hazırlanması o linux dağıtımının diskten çalışabildiğini gösterir.
İlk olarak bu tip Knoppix gibi cd'den çalışan dağıtımlar çıktığında diske sistem kurmaya göre zor olan bir işin yapılabildiğinden dolayı övgüler aldığını hatırlıyorum.

Dışarıya bağlı kalmadan bağımsız, orijinal bir dağıtım ve DAHA DA önemlisi bunun devamlılığını sağlayacak bir ekibin oluşturulmasının önemini herkes kavrayamayan dar kafalıca bir yorum olmuş bence bu. Elindeki dağıtımda bir güvenlik açığından dolayı güncelleme yapmak istediğinde, Afganistan'a şimdi uygulanan kısıtlamalarla karşılaşınca mı anlar bazıları yapılan şimdiki işin kıymetini bilemeyeceğim doğrusu.

Linux'a da virüs bulaşabilir ama, bunun olabileceğini göstermek için yırtınanlar bulabildikleri kaynakların azlığından dolayı daha iyi görecektir ki, M.S windows gibi kullanıcıları sisteme hâlen en üst seviye yönetici hakları ile dahil eden bir işletim sistemindeki gibi bu o kadar kolay bir şey değildir.

Yapılan bu çalışmayı bir kalemde (ne derece ciddiye alınabilir kalemleri, o değerlendirmeyi yazıyı okuyanlara bırakıyorum) topa tutabilen insanların en azından şimdiye kadar, emek vere vere gerçekten mühim sonuçları olan/olacak bir işi başarmamış olduklarından dolayı bunun değerini idrak edemediklerini düşünüyorum.
0
Ansugo
Bu sayfa dizgiye nasil verildi bilmiyorum ama Uludag'i yeren haberin hemen altinda Gelecek'i oven haber mevcut. Eger dizgiye bu sekilde verildiyse burada bir bit yenigi aramak, Albayrak Devlet Inc'in Gelecek Linux'a sermaye koyup koymadigina bakmak ya da Gelecek A.S'nin Yeni Safak gazetesine bir odeme yapip yapmadigina bakmak gerekir.

Bundan haric olarak eger bu gibi yazilar iyiniyet kaidelerine uygun olarak yaziliyorsa bunlara normal bakmamiz gerekir. Neticede simdiye kadar devletin yaptigi projelerin bircogunda bir kisim zumre bir halt etmeden paralari cukka ediverdi. Herkes temkinli. Bu da gayret normal tabii ki.

Simdi ben de otursam 250 madde altinda projenin heryerini elestiririm. Ama elestirmek su asamada bize fayda saglamayacak. Proje biraz daha gelissin, serpilsin o zaman elestirinin en vahsicesi yapilir. Fakat simdilik yapilmasi gereken destek olmak ya da destek olmaya calismaktir.

Tabii ben projenin anti-MS anti-ABD gibi gorulmesinden ziyade ilk etapta devlet dairelerinde kullanilabilecek duzeyde ve oldukca turkce bir isletim sistemi olarak, yani bir alternatif olarak gorulmesinin daha dogru olacagini dusunuyorum.
0
pirx
Buram buram siyasi çekişme kokan bir mevzuu. Bu memleketin bu yanını sevmiyorum işte. Birileri birşeyler yapmaya çalışıyor , tamamen alakasız kişiler de (cumhuriyet-yeni şafak) kendi aralarındaki kısır çekişmeyi sürdürecek yeni bir mecraya kavuşuyorlar , iğrenç :(
0
FZ
Valla enteresandır, burada ULUDAĞ projesini (onun yan ürünlerinden biri olan PARDUS ile karıştırmadan!) eni konu tartıştık, masaya yatırdık, yeri geldi eleştirdik, yeri geldi övdük. Yetinmedik Teknoloji Televizyonu'ndaki fazlamesai.net programına projenin yöneticisi Erkan Tekman'ı çıkardık, sorular sorduk, eleştirilerimizi yönelttik, vs. Hiç böyle bir yazı yazmak aklımıza gelmedi, aklımızın ucundan dahi geçmedi!

Ortada en nihayetinde teknolojik bir proje var ve bazı ürünleri çıkarmayı hedefliyor. Çıkardığı bir ürün var, bazı bakımlardan çok basit ama etkili fikirler içeriyor (Tekman'ın "insan odaklı ve görev odaklı yaklaşım" lafları bence çok çok çok önemli! Menülerde program isminin hemen yanına yaptığı işi anında çağrıştıracak basit isimler yazılması gibi!). Bu ürünler üzerinden eleştiri yapmak daha iyi olur diye düşünüyorum. Ha ama aradan 1 yıl geçer, ortada halen kurulabilir, kolayca düzenlenebilir, kolayca yazılım eklenip çıkarılabilir bir işletim sistemi çıkmaz, o zaman bunu da eleştiririz, o ayrı.

Merak ettiğim şey şu, o gazeteci acaba zahmet edip İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde bu sene üçüncüsü düzenlenen uluslararası açık kaynak etkinliğine geldi mi? Etkinlikte ULUDAĞ ekibi de vardı ve her türlü soruyu cevaplamaya hazır durumdaydılar. Birinci elden, her türlü eleştiriye, soruya doğrudan cevap alınabilirdi.

Yok eğer mesele konuya devletin karışmış olması ise onu da burada kıyasıya tartıştık, meraklısı gidip bakabilir ve o tartışmalarda da Yeni Şafak'taki gibi bir atmosfer hiç oluşmadı!

Sonuç itibariyle: Galiba Linux'un Türkiye'deki pastadan kapmaya başladığı pay büyümeye başladı ki bu tür kavgalar patlak veriyor, bir bakıma sevindirici! ;-) Dilerim daha da yaygınlaşır ve çok daha büyük yaygaralar kopar ;-) Bu bakımdan Yeni Şafak'taki o garip yazıyı yazan gazeteciye teşekkür ediyorum.
0
loker
Uludağ ve Dernek listelerindeki tartışmaları sırasında UEKAE basın bürosu Uludağ tanıtımı için söz konusu şahsı 6 saatlik bir randevu aralığında davet etti, arkadaş işi olduğunu söyledi... Ne diyeyim ki.... Nerede nazik kalçasını dolapdere'ye sürüklemesi ihtimali.... : )
0
Geryon
Şimdi bu arkadaş çıkıp "ooo linuz'e virus bile bulaşmıyor, kesinlike desteklenmesi gereken bir proje" demiş olsaydı biz bunları konuşuyor olmayacaktık. hatta haber bile olmayabilirdi.
Bende arkadaş ne kadar doğru bir yerinde bir laf söylemiş

"Türkiye'de çok sayıda benzer çalışma bulunduğu halde TÜBİTAK bunu büyük ve ulusal bir başarı gibi sunuyor"


Sonunda birilerini uyanması çok ümit verici. :)

Bu yüzden ben çoşkumu "Enderux" projesine saklıyorum. O bittiğinde ve "gerçekten" hiçbir çalıntı içermediği ispatlandığında İŞTE o zaman övinmeye hakkımız olur. Asıl o vakit bir başarı kazanmış sayılırız.

Linux dağıtımı mı ? höh...
0
loker
Özgür yazılım felsefesinden hiç bir şey anlamamışsınız... Bu kafanızla Enderux dahil hiçbir özgür projeye zerre kadar desteğiniz olmaz, kendi çapınızda yanar yanar sönersiniz... Neyse ki projenin sizin gibi destekçileri yok... Enderux'a da geçmiş olsun dileklerimi göndereyim bari...
0
skoylu
>> "Türkiye'de çok sayıda benzer çalışma bulunduğu halde TÜBİTAK bunu büyük ve ulusal bir başarı gibi sunuyor"

Benim bildiğim kadarıyla, bizim ana çalışmalarımıza benzer herhangi bir çalışma, Türkiye değil, Dünya'da bile yok. Belki aynı amacı hedefleyen çalışmalar var sadece. Mesela, bizim PISI ile RPM benzer bir çalışma değil. Ama temelde aynı hedefleri izliyorlar. COMAR benzeri bir çalışma yok. Bazı çalışmalar COMAR'ın bazı altsistemlerine benziyor, bunu kabul etmek lazım. Kaptan Masaüstüde sanırım diğer dağıtımlarda yok. LiveCD'lerin hiçbiri (hatta çoğu kurulan dağıtımlara bile) bizim kullandığımız yöntemi kullanarak grafik yapılandırması yapmıyorlar. Belki o yüzden bilmem, biz kurulan/canlı hemen hiç bir ürünle widescreen laptoplarda iyi netice alamadık, şu an PARDUS ile bu sorunu halletmiş vaziyetteyiz. Hatta PARDUS Live, Laptopunuz touchpad'ını bir farenin ötesinde kullanabilmenizi sağlıyor olmalı. Kurulan CD daha çok çok adım öteye gidecek.

Diğer yandan, vanilla kodlar üzerinde giderek, tamamen özgün bir dağıtım üretmeye yönelik, belirli olgunluğa erişmiş başka bir dağıtım çalışması da bildiğim kadarıyla yok ülkemizde. Yurtdışında ise, bilhassa TR pazarını hedefleyen, Bu pazara Sunucudan Masaüstüne kadar komple çözümler sunmayı planlayan, Türkçe ve Türkiye uyumluluğunu ilk koşul olarak gören herhangi bir dağıtım yok.

Bir sözü eğri büğrü söylememek lazım gelir. Bizim çalışmalarımız bunlardır. Bu çalışmalardan çıkan ürünlerden bir tanesi ise bu Live CD'dir. Bu CD, çalışmaların nihai sonucu değildir. Ama bu aslolarak ilk ürünümüz değil. Kaptan Masaüstü bir üründür. COMAR kodlanması (kodlama, geliştirme değildir, COMAR Geliştirilmesi tamamdır, artık ürün haline getirilmektedir) sürmektedir. TASMA Aynı şekilde... Dahası PARDUS 1.0 Kurulan CD dahi bizim nihai ürünümüz olmayacak. Devamı gelecek.

Kısacası, bizim yaptığımıza benzer bir "çalışmanın" ülkemizde mevcut olduğunu sanmıyorum. Elbette bir takım faaliyetler var. CSDOS gibi bir şey de var. IstanbulX gibi de bir şey var. Ama henüz yeterli olgunluğa sahip değiller. Derseniz ki, Çalışan CD, evet bir takım Çalışan CD'ler var. Ama hiç biri gene PARDUS'un çalışma yöntemleriyle aynı şekilde yapılmış değil.

Çalışan CD, bir sistem kurup bunu ISO'ya aktarmakla yapılabilir. Ama buradaki aslolan, o paketlerin hepsinin tek tek alınmış, uyumluluk vs. süreçleri kadar, kurulan bir dağıtım için gerekli olan işlemlerden geçirilmiş olması. Eğer niyetimiz, sade bir LiveCD olsaydı, bizde Knoppix'i alıp, Find/replace ile bir CD Yapmayı pekala bilirdik. Dahası bunu bizim kurumda pek çok insan bilir. Hiçbiri bu iş için 10 adamı istihdam edip bu işe para harcamaz. Arada denkgeliriz, bu yoldan yapılmış tonla LiveCD / Kurulan CD gezinir kurumun lab.larında.. Burada, Linux biliyor olmak, Kernel derliyor olmak, kripto algoritması icat etmiş olmak, kernel'a driver yazıyor olmak filan sıradan şeylerdir. Gidip alt tarafı bir LiveCD'ye prim verilmez..

Bilmem anlatabiliyor muyum?
0
Challenger
Sanırım siz de bilmeden bilişenlerdensiniz.

Bahsettiğiniz projenin adı bir kere "Enderux" değil "Enux". Kaldı ki Enux bir işletim sistemi projesi değil. Sadece bir çekirdek projesi. Enux, ileride istanbuLX işletim sisteminin çekirdeği olacak. istanbuLX şimdilik Linux ve FreeBSD çekirdeklerini kullanacak. Proje adına konuşma gibi bir niyetim yok ama projenin amacı "aman masa üstünde ve sunucularda kullanılsın, donanım üreticileri sürücü yazsın, diğer işletim sistemlerinde olmayan özellikler olsun, şöyle üstün olsun, böyle üstün olsun" falan değil.

Önce gidin projenin ne olduğunu öğrenin. Hatta önce adını öğrenin. Daha sonra başka projeler ile karşılaştırırsınız.
0
Geryon
Bence siz önce gidip işletim sistemi çekirdeği ne demek onu öğrenin.
0
Challenger
Yazdığım mesajda işletim sistemi çekirdeğinin ne olduğunu bilmediğim çıkarımında bulunabileceğiniz bir ifade mi kullanmışım? Yazdığınız yazılarda veya yorumlardaki hataları gösteren kişilerin teknik bilgi sahibi olmadığını mı iddia edersiniz hep?

Bu arada merak etmeyin işletim sistemi çekirdeğinin ne olduğunu biliyorum. Enux' un ne olduğunu da sizden daha iyi biliyorum.
0
loker
boşuna atp harcama bu yaşam formuna ya... düşünüp de yazmıyor ki cevap veriyorsun... sallıyor işte... ciddiye alma, sana yazık...
0
progress
gelecek linux'a pardusçuların ne düşmanlığı var anlamadım. bunlar mirası reddediyor. mirasyediler. kimbilir bir kaçı, gelecek'ten maaş alırken pardus'a çalışmışlardır. duyumlarım o yönde.
0
dfisek
Herhalde iyice yediniz peynir ekmekle... Yahu bu adamların hepsi Tübitak'ın tam zamanlı ücret alan elemanı. Yarı/az zamanlı falan değil ki, aynı anda bir yerde daha çalışsınlar.

Hani ortalığı velveleye vermeye çalıştığınızı anlıyorum da, biraz daha akla yatabilecek bişiler uydurun bari.
0
progress
İŞTE PARDUS PROJESİNDE GÖREVLİ EKİP
Uludağ Projesi'nde çalışan ve şu anda 'Pardus'u geliştirmekle meşgul olan ekip soldan sağa:
Zerrin Çakmakkaya, Gürer Özen, Onur Küçük,
A. Murat Eren, Barış Metin, Erkan Tekman,
Serdar Köylü, Umut Pulat. Fotoğrafta olmayan
S. Çağlar Onur ve Ayşe Genç da proje ekibindeler.

Yukarıdaki bölümün, bu projedekileri motive etmek için yazıldığını düşünüyorum. Bu satırları "İşte suçlu bunlar" diye yorumlamak sağlam bir kafa yapısının ürünü değil!
0
bm
Siz bunu bir de o arkadaslara sorsaniz diyorum. Bakalim motive mi olmuslar n'olmuslar. O hesaptan kafamin yapisal kusurlari oldugu ima etmenizi de tesvik olarak algilamam lazim belki? Etmeyin, yapilan is dogru degil.
0
progress
Bak bu cümle gözümden kaçmış. Çok iyi:

"Meselâ, ilk uygulamayı TÜBİTAK, kendi bünyesinde kademe kademe Linux'a geçiş yaparak gerçekleştirebilir, ve diğer kamu kuruluşlarına örnek olabilir."

Neden TÜBİTAK önce kendisi kullanmıyor, bir sürü Windows yüklü bilgisayar var TÜBİTAK'ta.

Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma?
0
progress
Bakın bu cümle de çok baba:

"TÜBİTAK Türkiye'de şu ana kadar yapılamayan bir şeyi başarmış gibi sunulması yanıltıcıdır."

Daha önce Linux dağıtımı var mıydı Türkiye'de? Yoksa TÜBİTAK ilk kez dağıtım mı yaptı?

Çekirdeği al, üzerine arayüz koy. Salla OS yaptım diye. OS OS OS!!!
0
Challenger
Sizin işletim sisteminden anladığınız nedir? Bir anlatın da aydınlanalım. Nedir bu anlamıyorum? Ya insanlar bir şey yapmaya çalışıyor, siz karalamaya çalışıyorsunuz. Egonuzu mu tatmin ediyorsunuz?
0
cayfer
Gene şu meşhur "kızılderili reis ve kurbağalar" hikayesine geldik...

TÜBİTAK'ın çalışmasını beğenmeyenler; önce siz de herhangi bir şey üretin; sonra gelin burada deyin ki "bizim ürettiğimiz şu şu nedenlerle daha iyidir", konuşup en iyisini bulalım.

PARDUS ekibi ve TÜBİTAK, Pardus'u bir OS olarak tanımlamayacak ve ilan etmeyecek kadar bu işi bilirler. Hatta bildiklerini "yaparak, üreterek" ispatladılar. Sözcük oyunlarına sığınarak yapılmış işleri yıkmaya ve karalamaya çalışacağınıza siz de birşeyler yapmaya çalışsanız ne güzel olacak...
0
jai
Çorba tarifi bile daha çok karakter iceriyor.
Durun bi saniye, bir OS demleyip geliyorum. Icer misiniz siz de?
0
conan
Evet proje bekledigim kademeye geldi. Fikradaki karakterler yavas yavas kazanin dibinden yukari cikanlara uzanmaya basladi. [1] Hatta sasirmistim bayagi nasil oluyor da kimseler satasmadan usul usul guzelce bu proje yurutuluyor diye. Demek ki proje su anda olgunlasmaya basliyor ve iyi bir yere gelmis, taninmis. Ne yazik ki bir seyin iyi bir yere gelmesini, o projenin aldigi haset/nefret ikilemi icinde donen gerzek tepkilerden anliyoruz ulkemizde.

- ISO'yu diske basamazmis, ne bicim isletim sistemiymis?

- Web sayfasi kotuymus... ne bicim isletim sistemiymis?

- Calisan CD ne demek? Calismayan CD mi olurmus? Ne bicim isletim sistemiymis bu?

- Virus bulasmaz ne demek hasaaa! ne bicim isletim sistemi bu kardesim virus bulasmiyor? Bal gibi de bulasiyor... Aha.. iste bulasti!

- Linux'u alip sagdan soldan turkce yama yazilmismis? Tubitak bunu nasil yaparmis? Hem de benim vergilerimle!!!! NE BI-CIM IS-LE-TIM SIS-TE-MI BU? DEVLET NEREDE?!

YUH! OHA ve ÇÜŞ!!! (cus kismi icin turkce klavyeye degistirdim)

Kimse bu cdnin bir baslangic oldugunu gormuyor degil mi? Kimse bu CDde bir emek gectigini anlamiyor degil mi? Kimse bu CD'nin turkcesinin tama yakin oldugunu farkedemiyor degil mi? Tabii ki de farkediyor. Onemli olan pislik atmak, elestiri yapiyorum diye nefret kusmak, "meyve veren agaci taslamak" (nefret ediyorum bu deyimden...)

Demek ki Uludag'da is var, benim bu kadar saygisizca ve bilip bilmeden verilen tepkilerden anladigim bu. Uludag ekibine kolay gelsin, ve basarilar...

-=-=-=-=-
[1] Ilgili fikra... (Hasan Pulur'dan alintidir)

Bir turizm şirketi "Cehennem Turu" düzenlemiş, turistler cehennemi dolaşmışlar sıra "Kazan Dairesi"ne gelmiş. Her kazanın üzerinde milletin adı yazılı; Alman, İngiliz, Fransız Amerikalı gibi... Fokur fokur katran kaynayan kazanlarda, o milletin günahkârları yanıyor, kazanların başında da birer zebani var, kazandan kaçmak isteyen günahkârı bir tekmeyle içeri atıyor.
Sıra Türklerin kaynadığı kazana gelmiş, kazanın başında zebani yok, merak etmişler:
"Niçin Türklerin kazanının başında zebani yok!"
"Gerek yok!" demişler:
"Kazandan kaçmak isteyeni, kazanın içindeki Türkler, bacaklarını tutup içeri çekerler."
0
dfisek
Harbi anlamıyorum yazılanları. Fransa'nın Mandrake'si ne yapıyor? Bir çekirdeği, yazılımları bir araya koymak diye küçümsediğiniz işi yapıyor tüm dağıtımlar.

Taşlamanın çok zevkli olduğunun farkındayım ama biraz mantıklı olun yahu.
0
bm
O bakimdan ben anliyorum. Mandrake 'pazarlamasi' (diyelim) yapilirken 'ulusalcilik' duygulari kasinmiyor benim gordugum.

Aklima muzirluk gelmisken sorayim, "Ulusal Dagitim" yerine 'Milli Dagitim' olsaydi Pardus yerine Bozkurt filan mi olurdu isim? "Milli Tevzi" olsaydi, Muezza mi?
0
loker
Sevgili bm, oradaki ulusal lafının ulusal düzeyde ihtiyaçları karşılama amacıyla hazırlanan bir sistemi vurguladığını nasıl olup da anlamıyorsun? Ulusalcılık duygularını kaşıyacaklarını düşünebilecek kadar az mı tanıyorsun ekibi? %70'i bu camianın belkemiği insanlar... LKD olsun, başka yapılar olsun, yıllardır özgür yazılım dünyasına katkıda bulunuyorlar... Hepsini az çok tanıma imkanımız vardı seneler boyunca, şimdi gökten zembille inmişler gibi topa tutmak neyin nesi?

Genel yazıyorum umarım muhatapların okuma şansı olur:

Uludağ ekibi başka hiçbir türkiyeli özgür yazılım projesine karşı olmaz, olamaz çünkü amaçların ortaklığı bazında bir arada çalışmak için emek harcıyorlar. Bakınız çeviri ekipleri ortak platformu ve ortak sözlük... bakınız imposter ve zemberek (ki zemberek'in tam olgunlaştığı süreçte bir dağıtım içinde böyle duyurulması harika bir fırsattır, imposter da burada kullanılmasa ölü projeydi) gibi bağımsız projeleri dağıtım içinde anahtar görevlerde kullanarak desteklemeleri...

gelecek kavgasına hiç değinmiyorum bile, kraldan çok kralcılık resmen.... Uludağ projesinde çalışan insanlardan bazıları gelecek'i de çıkartan yazılım grubundaydı. Gelecek'in babası diyebileceğimiz Görkem Çetin ve uludağ ilişkisi de hakeza bir başka gösterge... Bu insanlar bir iş yapılırken, adam gibi yapılmasıyla ilgileniyorlar, dedikodusuyla değil... Projelerden herhangi biri için taş taşımamış olanlara bu kadar rahat konuşma hakkını kim veriyor?

Allah aşkına gidip M$'i falan desteklemeye başlayın da işimiz kolaylaşsın ya...

not: progress'i ciddiye almamayı öneriyorum. atp harcadığımıza değmeyecek bir yaşam formu olduğunu çoktan kanıtladı...
0
bm
Sevgili bm, oradaki ulusal lafının ulusal düzeyde ihtiyaçları karşılama amacıyla hazırlanan bir sistemi vurguladığını nasıl olup da anlamıyorsun? Ulusalcılık duygularını kaşıyacaklarını düşünebilecek kadar az mı tanıyorsun ekibi?

Ekip degil pazarlama dedim. Kusura bakmayin Mandrake ornegi kullanilacaksa Mandrake'in bu sekilde tanitilmadigini soylemek icin kimseyi tanimis olmaya luzum yok. Uludag'dan bahsedilirken en azindan ima edilen 70'lerden asina oldugumuz (ve zararini gordugumuzu dusundugum) yerli olmazsa yabancilar bizi yer goruslerinin 21. yuzyila tasinmisini farkedip, yahu bu isler TR'de bitmedi gitti demek de o kadar fena birsey olmasa gerek. Milliyet'in 'Ulusal Guvenlik' vs. seklinde yaptigi yaygarayi daha gecen hafta okuduk. Askeriyenin bilmedigimiz islerinden bahsetmiyoruz burada (herhalde aldiklari sistemleri kaynak koduyla aliyorlar zaten, baska turlusunu dusunmek zor). Bunu Uludag kadrosu yapiyor da demiyorum zaten. Ama oratada dolasan havada gordugum budur. (Kimseyi tanimiyorum ben o camiadan, isimleri/rumuzlari dahi zor aklimda tutuyorum. Siz mesela butce soracaksan git sorunu Tubitaga arzet, yapmazlarsa savciliga git diyen arkadassiniz galiba? Bir de benim acimdan bakin ise, yurt disinda uzun sure kalip TR'ye 'gormeyeli nasil olmus' diye bakan biri olarak onun 'seyinin seyine kadar yolun var' diye duyabileceginin de farkinda olun. Siz bu akimlarla, fikirlerle, devlet kurumlariyla, devletin tarziyla her gun ugrastiginiz icin bana batanlarin size batmamasi normal herhalde ama bunu boyle gormemenin mumkun oldugunu da dusunebilmelisiniz belki?).
0
jai
"Yerli olmazsa yabancilar bizi yer" dusuncesi oyle bir cirpida "sacma bu" denilebilecek birsey degil. Cumleyi enine boyuna dusunmek lazim. Hangi durumlarda mantiklidir, hangi durumlarda mantiksizdir iyi irdelemek lazim. Asikardir ki yerli urunun (dogru durust uretildiginde) cok fazla avantaji vardir:
1- Son kullanici ucuza alir
2- Odenen ucret yurtdisina ucmaz.
3- Satis sonrasi hizmet paralari da yurt icinde kalir.
4- İstihdam saglanir.
5- Ulke geliri artar, GSMH yukselir.
6- Disa bagimlilik olmaz.
7- İhrac edilebilirse ulke zenginlesir.

Bu 7 sonuc anlamli ve mantikli bir yerli uretimin kacinilmaz avantajlaridir. LG, Motorola, Intel, Mercedes, Bosch bagli bulundugu ulkeler icin yerli uretimlerdir. Bu gavurlar neden bu markalari yaratmislardir acaba??? Bunlari gormezden gelmek icin kor olmak lazim gelir. Kendi adima konusursam ulkemde ucak da uretilmesini isterdim, islemci, otomobil, yazilim, elektrik de. Bunun yanlis olan nesi var??? Ha o zaman birakalim uretmeyi, getir avrupadan, ver amerikadan diyelim. Cin, Amerika gibi gelirlerinin buyuk kismi uretime dayanan ulkelerin nasil zengin ulkeler sinifina girdigini dusunuyorsun? Sence NOKIA tek basina neler kazandiriyor ulkesine?
Biraz mantik lutfen! Onemli olan dogru planlamak!
0
loker
Şu yazdıklarının ne tarafı benim mesajıma cevaben kaleme alınmış, anladıysam gates olayım!
0
bm
Bana soyluyor onlari, size degil!
0
bm
Sondan baslayayim:

Onemli olan dogru planlamak!

En azindan yazilim baglaminda tarih planin degil hur fertlerin gonullu kurdugu anarsik duzeninin uretken oldugunu gosteriyor. Daha iki uc konu evvel bunun boyle oldugunu konusuyorduk burada. Elbette sahislar bazinda dogru plan yapmak iyi bir fikir (dogru'yu zaman makinesine binerek bilebilirsek cok daha iyi). Devlet/ekonomi baglaminda eger planlamaciligin iyi ve gerekli oldugu dusunuluyorsa memleket icin bu hayirli olmaz bence.

Devletin bu sektore bu sekilde kolayca girmesinin sorgulanmadigi bir yerde zaten ozel sektor devletin ne yapacagina bakmadan (ve dolayisiyla o gucun hareketlerine endekslenmeden) plan yapamaz hale gelecektir. Serbest ekonomiden benim anladigim bu degil.

Kendi adima konusursam ulkemde ucak da uretilmesini isterdim, islemci, otomobil, yazilim, elektrik de. Bunun yanlis olan nesi var???

Yanlis olan birsey yok. Bunu yapmanin mekanizmasi nedir? Devleti otomobilci, yazilimci vs. haline getirmek mi? Insanlar devletin yapacagi islere endekslenmekten baska musteri dusunmuyorlar ki? E-devlet, MEB ne kullansin, AB fonlari vs. konusuluyor devamli. Bahsettiklerinizden en azindan (bildigim icin) Motorola/Intel tuketiciye nasil ne satarim diye kasinirken, biz devlet ne satin alsin yahut ne yapsini dusunuyoruz. Gayet tabi milli menfaatimiz cin gibi insanlarimizin zeka ve girisimciligi ile butun dunyanin istedigi urunlerin uretilmesinde. Bu yapan insanlar zaten bize ekonomik getirinin disinda vatandas olarak da lazim. Tuketim, urunun nerede uretildigine gore degil (gercek veya uretilmis) ihtiyaca bagli degil mi? Bizim insanimiz bu ortamda barinabilecek zekada degil midir ki ille de yabanci mali (yabanci oldugu icin) fenadir diye durtulsun? Cini bilmem. ABD'nin zenginliginin (ki ne kadar surecek o da belli degil) ortaya cikmasinin devlet planlamasina yahut milli hislerle yapilan tuketim tercihlerine mi bagli oldugunu dusunuyorsunuz? (aksine orada olanlar hatirlayacaklardir, en azindan 11-Eylulden evvel bir malin kutusunun ustunde buyuk ABD bayragi resmi varsa, genelde o malin kotu olduguna ve satmak icin o yola basvurulduguna delalet ederdi).

"Yerli olmazsa yabancilar bizi yer" dusuncesi oyle bir cirpida "sacma bu" denilebilecek birsey degil.

Bu baglamda oyle bence. Bu korkulan berbat yabancilarin 72 milletinin bir araya gelip urettigi bir programlari herhalde yirmi senedir kullaniyorum. Ne Turk kullaniyor diye icinden birsey cikip diskimi sildi, ne de soru filan sorarken Turk oldugum icin bana bir fenalik yapildi. Yarin programci alacak olsam, en uygununun Turk olmasini tercih ederim ama bu Turk oldugu icin en uygundur demem. Siz der misiniz? Dememeliyiz de zaten isimize saygimiz varsa. Yabanciyi ocu gibi goruyoruz, ocu gibi gosteriyoruz sonra genclerimiz ice kapaniyor kendi dogrularimizi ureten bir millet oluyoruz.

Milli guvenligi ogretmenin makinesindeki isletim sistemi konusunda lafmis gibi on plana cikartmak makul insanlarin yapacagi is midir? Nasil bir zihniyettir bu? Bu yapilabildigine gore bu tarzin cektigi bir kalabalik var diye dusunuyorum. Yanlis mi anliyorum?

Onun disinda soylediginiz seylerin 6si dogru. En azindan benim sig ekonomi bilgim ile ters dusmuyor. Isdihdam bilgisayarcilarin pek durustce yaklasmadigi bir konu bence. Bize isdihdam var, evet, ama yarattigimiz dunya uretim randimanini arttirip ucuzluk yaratirken issizligi azalatmiyor. Herneyse, buradan o 6-7 noktaya nasil varacagiz? Korku ve suphe ureterek mi? Bir manset SEKA'da olan problemi konusurken diger mansette devletin dagitim isine girmesinin ovulmesini garip karsilamayarak mi?

(Uludag teknik kadrosu bu konularin disinda, onlarin uretiminin cekici olmak icin propagandaya ihtiyaci oldugunu da ima etmiyorum).
0
jai
En azindan yazilim baglaminda tarih planin degil hur fertlerin gonullu kurdugu anarsik duzeninin uretken oldugunu gosteriyor. Daha iki uc konu evvel bunun boyle oldugunu konusuyorduk burada. Elbette sahislar bazinda dogru plan yapmak iyi bir fikir (dogru'yu zaman makinesine binerek bilebilirsek cok daha iyi). Devlet/ekonomi baglaminda eger planlamaciligin iyi ve gerekli oldugu dusunuluyorsa memleket icin bu hayirli olmaz bence.

"doğru" kelimesinden kastettiğim elbette ki "eldeki verilerle en iyi seçim". Yoksa kimse gerçek doğrunun ne olduğunu bilemez. Ama kullandığım "doğru" kelimesini "kim bilebilir ki doğrunun ne olduğunu" diyerek savurabilmen için günlük yaşamında doğruyu aramayan bir insan olman gerekir. Yoksa laf cambazlığından öte gitmez iddiali cumleler. Sana hak verebilmem için "doğru" felsefesini nasıl yerle bir ettiğini bana anlatabilmen lazım gelir. yoksa birileri de, "ney neyi gösteriyor, nereden bileceğiz anarsik duzenlerin uretkenligini" diyebilir.

tarihten bahsedersek, tarihin ilerleyişi planlı ve plansız hareketlerin bütünüyle gerçekleşir. plansiz hareketlerin (sanirim) tumunde sans faktoru bolca bulunur. tabii "tarih"ten ne anladığımızı da açıklamak gerekir. Eğer savaşlarsa tarih, çok komutanlar vardır bir savaşı lehine çevirebilmek için manevralar yapan, gerektiğinde geri çekilen. Tarihi şekillendirmişlerin hepsi hareketlerini planlı gerçekleştirmiştir. Ha yok "tarih" demek bilimsel gelişim demek ise, güneş sisteminin çözümü için birçok nesil aynı deftere yıldızları kaydetmiştir. Bezelye taneleri planlı programlı bir şekilde incelenmiştir. Eğer sporsa "tarih", en güzel galibiyetleri iyi kadrosunu dahiyane planlarla süsleyebilen teknik adamlar kazanmışlardır, seyir zevki en yüksek karşılaşmaları da onlar sunmuştur bize... Bu liste uzar gider.

Hür fertlerin kurduğu anarşik düzeni nasıl tartışabildiğinizi bilmiyorum. Bahsettiğin yazılara bakmam lazım, buna dair ancak yazdıklarınızı okuduktan sonra birşeyler söyleyebilirim. Fakat, anarşizme olan ilgim nedeniyle okuduğum kitaplardan, yoğun geçen tartışma saatlerinden hatırımda kalan birkaç fikirden de burada bahsetmek isterim...

"Kırmızı güzeldir" diyebilmeniz için kırmızının gerçekten varolması gerekir. O kırmızıyı alıp başka renklerin yanına koyarsınız ve "kırmızı daha güzel" dersiniz. Anarşizme dair yaşayan somut bir örnek bulamazsınız. Anarşizmi kavrayan beyniniz onu hayal ettikçe mest olur. Ama sevgi başka birşeydir, gerçek dünya başka birşey. Tarih basamaklarla ilerler (tarihsel materyalizm). Ve o sırada çıkılan basamakların bir parçası değilseniz aslında "hiçbirşeysiniz" demektir. Yanlış anlamalara mahal vermemek için açayım "hiçbirşeysiniz"i. Yani tarihe, gelişime etkide bulunamazsınız. Belki geleceğin insanıdır vücudunuzda hayat bulan, fakat yine de "hiçbirşeysiniz"dir. Öylece bakarsınız geçen zamana ve "şu yanlışlığa bak" der durursunuz. Ama "yanlış"ın ne olduğunu da kim bilebilir ki...:) Fakat ne zaman gerçek dünyayı değiştirmeyi amaçlamaya başlarsınız, ayaklarınız yere basar, o ideal düzensizliğin (anarsizm) kılavuzluğunda çıkılan basamaklara iz bırakırsınız... Tabii bir anarşist olarak "ne izi, iz falan bırakmam ben" de diyebilirsiniz...

Arti, anarsist duzenlerin uretkenligine dair "tahmin"de bulunacaksak, ben tam tersinin de rahatlikla iddia edilebiecegini iddia ederim. Bir defa hangi insan tipi icin "anarsizmde verimli olur" denilebilir. Bugun bizim gordugumuz toplum 2005 yilinin toplumu. Bu insanlarla mi verimli olur anarsizm. Ya da ileriye dair baska tur bir insan mi kurgulanmaktadir? Peki o insanin yaratilabileceginin garantisi nedir? Hangi yollarla yaratilacaktir? Yoksa kastedilen daha bugunden anarsist bir serbestlikle mi hareket etmektir? Nasil yapilacaktir? Ayri bir gunes ulkesine gidip ellerinin ustunde mi yuruyecektir anarsistler (bir ütopyaya itafen), yoksa duslerini bu topraklarda mi gerceklestirecektir? Bu konuda elde veri falan olamaz. Soylenebilecek seylerin tumu ancak roman olabilir, ideal dunya tasviri olabilir, ama hep kurgu olarak kalir.

İşte bu nedenlerden dolayı BUGÜN devam eden savaşa, mücadeleye, yaşama etkide bulunabilmek için yakın geleceğin isteklerini sezinleyip olaylara bugünden müdahale etmeniz gerekir. Elimizde bugünün silahları vardır, yarının silahları maalesef yoktur.

Devletin bu sektore bu sekilde kolayca girmesinin sorgulanmadigi bir yerde zaten ozel sektor devletin ne yapacagina bakmadan (ve dolayisiyla o gucun hareketlerine endekslenmeden) plan yapamaz hale gelecektir. Serbest ekonomiden benim anladigim bu degil.

Yazdigim yazida "devlet sektore el atmali" gibi birsey dusundugumu belirtmedim ben de. Zaten ortada o sektor de yok. Ama devletin kapitalist sistemin gelisiminde onemli rolleri olur. Hele ki kapitalizm pastasi coktan paylasilmissa. 200 yil oncenin Ingiltere'sinde olsak "devlet hicbirseye el atmasin" dusuncesini hakli bulabilirdim, ama ingiltere yine de hakli bulmamis. Ac kurtlar gibi bekleyen Fransa'yi ekarte edebilmek icin enfes bir vucut calimiyla makinelesmeyi baslativermis. Ingiltere'de, Rusya'da makinelesmenin onunu acan devletin kendisidir. Kimi zaman direk, kimi zaman dolayli. Almanya'da siz bir girisimciyseniz, ve fikirlerinizin ayaklari yere basiyorsa devlet size "al sana arsa, al sana arsanin ustune fabrika, 10 yil geri odeme yapma, sonra 30 yilda taksitle odersin" der. Bunu yapan "daha ne makinelesecek" diye dusundugumuz almanyadir. Devlet gorevinin bilincindedir. Turkiye'de de devletin yapmasi gereken (cagimiz bilisim cagiyken), "bilisim sirketleri 10 yil boyunca vergiden muaftir", "yazilim sirketlerine 20 bilgisayar veriyoruz, sigortadan muaf tutuyoruz" diyebilmektir. Ornegi olmayan sektorlere (ozel sektor "para getirmez bu isler bu ulkede" seklinde yaklasirsa) devletin el atmasinda yanlis olan birsey yoktur. Universiteler bunyesinde kurulan teknokentler, vergilerdeki indirimler, yap-islet-devret modelleri (ki avrupada cok populerdir) devletin "yuruyun aslanlarim" demesi degildir de nedir??? Kapitalizmi geliştirmek "yok aslanim, bi yolunu bul kendin yap, beni ilgilendirmez" demekle olmuyor maalesef. Cunku girisimciler (hemen her ulkede) muhafazakardirlar. Onlari tesvik etmezseniz killarini kipirdatmazlar, faizle yasarlar. nedeni de ortaya koyulan sermayenin riskidir. Bir isadami lokum gibi firsatlar, kayirmalar gormeden milyonlarca dolari bi fabrikaya baglamaz. Zaten buradan gelir "Fransiz devriminin devrimcileri bir gun sonrasinda coktan gerici olmustu" beyani. Bu anlamda devletin bilisim sektorunde onculuk etmesi, yazilimda "muhasebe yazilimlari devri"nden kurtulmamizi saglamasi guzel olurdu. Bir yerde bir isin yapilmasi gerekiyorsa, ve o isi yapmaya gonullu yoksa, o isi devlet yapar. Devletin anlami da budur zaten. Organizatorler birligi.

Yanlis olan birsey yok. Bunu yapmanin mekanizmasi nedir? Devleti otomobilci, yazilimci vs. haline getirmek mi? Insanlar devletin yapacagi islere endekslenmekten baska musteri dusunmuyorlar ki? E-devlet, MEB ne kullansin, AB fonlari vs. konusuluyor devamli.

Katiliyorum. Devletin buyuk bir sirket havasina girmesi de dogru degil. Sermayenin onunu acmak, kapitalizme ayak uydurmasini saglamak acisindan iyi bir hamle, ama sektorlerde olusmus/olusacak devlet tekeli kapitalizmin mezarini hazirlar yalnizca. Tabii kapitalizm yerine baska sistemler var ki onlarda devletcilik cok deger kazanir, "her sektorun lideri devlet olsun" denir. Bu noktada sunu belirtmek isterim ki tiksinirim kapitalizmden. Ama bu batakliktan cikmanin yolu maalesef camurun icinde bata cika ilerlemekten geciyor. Materyalist tarih bunu soyluyor.

Bahsettiklerinizden en azindan (bildigim icin) Motorola/Intel tuketiciye nasil ne satarim diye kasinirken, biz devlet ne satin alsin yahut ne yapsini dusunuyoruz. Gayet tabi milli menfaatimiz cin gibi insanlarimizin zeka ve girisimciligi ile butun dunyanin istedigi urunlerin uretilmesinde. Bu yapan insanlar zaten bize ekonomik getirinin disinda vatandas olarak da lazim.

Kesinlikle ayni fikirdeyim.

Bizim insanimiz bu ortamda barinabilecek zekada degil midir ki ille de yabanci mali (yabanci oldugu icin) fenadir diye durtulsun?

Yeteri kadar zekidir. Ama sinmistir. Kapitalizm pastasini yiyenler yeni yiyiciler istememektedirler. Kalanlarin yalnizca kirintilarla idare etmesini arzularlar. Bir yandan da kendi pazarlari olarak o kirintilarla beslenen ulkelere ihtiyac duyarlar. Iste tam burasi onlarin karin boslugudur. Oraya vurabilirseniz pastanin yeni yiyicilerinden biri de siz olursunuz. Oraya okkali bir yumruk vurabilecek kimse yok gibi gorunuyor etrafta. Beko LG ile anlasmis, aliyor klimalari ustune yalniz "BEKO" amblemini basiyor. Vestel butun parcalari uzakdogudan alip birlestirip montajcilik yapiyor. Casper "turkiyenin bilgisayari" diyerek hava atiyor, ama bir nane yemiyor. Ortada sanayi diye birsey yok. Ne ilac, ne makine, ne elektronik, ne yazilim, ne bilisim. Hicbir sey yok. Eee ne yapacagiz peki? Is bu zenginlere kalirsa ayvayi yeriz. Vidaciliktan oteye gidemeyiz. Konuyu dagitmayayim, Turkiye'nin de fazlasiyla engellenen ulkelerden oldugunu dusunuyorum. Bu engellerin bircogu da ajandan da ajan sanayicilerden, medyacilardan baskasi degil. Guvenmem onlara.

Bu nedenle sanayi, bilisim atilimi icin bizim ciddi bir kuvvete, destege ihtiyacimiz var. Bu desteginde de devletten gelmesi sart. Gecmiste Almanya'daki gibi bir itis gucu, Cin'deki gibi bir itis gucu lazim bize. Yoksa zeka olarak eksigimiz oldugunu dusunmuyorum.

Cini bilmem. ABD'nin zenginliginin (ki ne kadar surecek o da belli degil) ortaya cikmasinin devlet planlamasina yahut milli hislerle yapilan tuketim tercihlerine mi bagli oldugunu dusunuyorsunuz?

ABD'nin zengnliginin baslangici "allah sansa bak"tan oteye gitmez. Ingiltere-Fransa cekismesinde ayakta kalan tek taraf ABD olmustur. Guzel bir baslangic yapmistir. Ama sonrasinda da bu liderligi korumasini bilmistir. Sanayiyi en on plana gecirmis, en kutsal vatandas olarak "vergisini odeyen vatandas"i yaratmis, vergi borcu olmayanlarin cennetlik oldugunu mujdelemistir. Ve o karman corman halklardan bir butun yaratarak "corba kulturun" adina "kulturumuz" demistir. Belki komik ama bu komik ve salak seyi nasil pazarladiklarini hepimiz agzimiz acik izleriz. Oscar torenlerinin ABC miydi, NBC mi, herneyse kanala 80 milyon $'i bir gecede kazandirmasi baska nasil aciklanabilir? ABD'nin en buyuk sanayisi ne bilgisayardir ne otomobil. ABD film satar, kultur satar, dunyanin dort bir yaninda yesilkart satar, abd hayranlari yetistirir. Ve boylelikle de kapitalizm pastasinin en buyugunu o goturur.

Bu korkulan berbat yabancilarin 72 milletinin bir araya gelip urettigi bir programlari herhalde yirmi senedir kullaniyorum. Ne Turk kullaniyor diye icinden birsey cikip diskimi sildi, ne de soru filan sorarken Turk oldugum icin bana bir fenalik yapildi. Yarin programci alacak olsam, en uygununun Turk olmasini tercih ederim ama bu Turk oldugu icin en uygundur demem. Siz der misiniz? Dememeliyiz de zaten isimize saygimiz varsa. Yabanciyi ocu gibi goruyoruz, ocu gibi gosteriyoruz sonra genclerimiz ice kapaniyor kendi dogrularimizi ureten bir millet oluyoruz.

Elbette ki hicbir program "turke kullandirtmam kendimi" demez. Ama o verdigin paralari kastediyordum, kus gibi ucar gider. Ben de turk bir programi tercih ederim. Ama bak atifta bulundugun yazimda parantez icinde diyorum ki,(dogru durust uretildiginde). Yani seninle ayni seyi savunuyoruz bu konuda. Turk genclerinin ise ice kapanik oldugunu dusunmuyorum. Tam tersine cehaletleri kafalarina vurmus, "Amerikaya mi tapsam, manchester united'a mi tapsam, eminem'e mi tapsam, ay neye tapsam" diye yarisiyorlar. bugun bu ulkedeki herkese yesil kart verilse, eminim ABDye en cok gidenler 16-30 yasinda olanlar olur. Korkulacak durum bu iste. fena halde boka batiyoruz.

Milli guvenligi ogretmenin makinesindeki isletim sistemi konusunda lafmis gibi on plana cikartmak makul insanlarin yapacagi is midir? Nasil bir zihniyettir bu? Bu yapilabildigine gore bu tarzin cektigi bir kalabalik var diye dusunuyorum. Yanlis mi anliyorum?

1 milyon ogretmen demek 40 milyon ogrenci demek. Balik bastan kokar hesabi, o koku kuyruga (tabana) dogru o kadar hizli yayilir. yabanci devletlere bagli olmak kadar kotu birsey yabanci sirketlere bagli olmak. msoftun bu ulkede TEKEL olmasi ne kadar garip ve korkunc.

Bir manset SEKA'da olan problemi konusurken diger mansette devletin dagitim isine girmesinin ovulmesini garip karsilamayarak mi?

Belirttigin celiskiye de tamamen katiliyorum. Yapacaksan da adam gibi yapacaksin. Yapamayacaksan, eline yuzune bulastiracaksan hic girismeyeceksin.

Saygilarimi sunuyorum. Umarim kirici olmamisimdir. Soylediklerimde sahsina hicbir gizli veya acik hakaret yoktur. Belki parmakalrim yanilmis olabilir ama icimde yoktur.

kendine iyi bak.
0
bm
Bu cevap icin cok tesekkur ederim.

Sana hak verebilmem için "doğru" felsefesini nasıl yerle bir ettiğini bana anlatabilmen lazım gelir.

Hak vermeyi bilmiyorum, ama anlatmak icin soyle diyeyim: dogruyu yerle bir etmiyorum, dogrunun acikca ortaya konabildigi durumlarda (matematiksel isbat gibi dusunelim) ferdin zaten dogru plani yapmak icin gerekli donanimi oldugunu; konamadigi durumlarda tercihin ferde birakilmasinin hurriyetin icabi oldugunu dusunuyorum. Iki durumda da (konuyu devlet planlamasi olarak algiladigim icin) planimiz budur elimizdeki legal siddet tekelini bu planda sizi size bictigimiz parca icinde tutmak icin kullanacagiz yaklasimini kabul etmiyorum. Diger cikarttiginiz anlamin ne oldugunu az bucuk anladim, kastim epistemik bir probleme atifta bulunmak degildi.

plansiz hareketlerin (sanirim) tumunde sans faktoru bolca bulunur.

O zaman makinesi lafini oraya onun icin ekmistim biraz da. Ama _planli_ hareketlerden sans faktorunu (yahut sansa bagli olmayan bilinmeyenleri) cikartmak da zaten mumkun degil. Insanlari hesaba katmadigimiz zaman dahi tam bilgi iile hareket etmiyoruz, isin icine (bilgisi dahilinda rasyonel veya degil) insan guruplari girince zaten basarili planlar son derece dinamik olmak durumunda. Ayri dustugumuz nokta aslinda bu degil..

tabii "tarih"ten ne anladığımızı da açıklamak gerekir.

Bu esasinda bir zaman biraz okumak istedigim bir konu, ama simdiki konusmada ben tarih olarak sadece yazilimda teknoloji gelismesini kastetmistim. 80lerde 2005'te insanlarin netten cektikleri Linux'a deli olacaklari soylense "yaziklar olsun bize" denirdi bilisim cevrelerinde herhalde. ADA'nin tutmayacagi, arkasinda devletlerin gucu olmasina ragmen ISO/OSI protokollerinin degil uc bes insanin (yine devlet projesi vesilesiyle) tasarladigi ve buyuk olcude BSD'nin acik gerceklestirmesi yuzunden yayilan TCP/IP'ye yenik dusecegi bilinebilen seyler degildi. Geriye bakinca hep tahmin edilemeyen mekanizmalarin ve daha onemlisi sahsi insiyatif kullanip ortaya birseyler koyanlarin herhangi bir sabit plandan cok daha sonucu etkileyici olduklarini goruyoruz. Daha yakin ornek, eger Linus kendi imkanlariyla edindigi PC'de kendi insiyatifiyle ve kendi sahsi ihtiyaci icin Linux'u yazmaya baslamasaydi ve mesela donanim ve maas icin bir yere basvursaydi sonuc sifir olurdu buyukj ihtimalle (o zaman BSD olurdu diyecekseniz, mesele o degil). Bu orneklerde sans var gayet tabi, ama konsensusa nanik yapip 'ben isime bakarim' diyen fertlerin beklememeyen sekilde su anda en azindan populer kullanimda olan sistemleri etkilemeleri on planda. Bunun olabilmesi icin onceden faydasi tahmin edilemeyen imkanlarin bireylerin elinde olmasi lazim. Planlama rejiminde eger plan 'planlamayacagiz'a yakin degilse, bunun olmasi pek de mumkun gozukmuyor bana. Ben hurriyetten baslayarak anti-plan sonuclarina (devlet baglaminda) varmayi tercih ediyorum, ama yazilimda faydaci yaklasimla geriye bakinca ummadik ve planlanamayacak taslarin bas yarmayi birakin kendiliklerinden ust uste gelip bina olduturduklarini gormek kabil.

Hür fertlerin kurduğu anarşik düzeni nasıl tartışabildiğinizi bilmiyorum. Bahsettiğin yazılara bakmam lazım, buna dair ancak yazdıklarınızı okuduktan sonra birşeyler söyleyebilirim.

Daha derin birsey konusmadik orada da. Yukarki ozet en azindan benim aklimdakini az cok kapsiyor.

Anarşizme dair yaşayan somut bir örnek bulamazsınız.

Kisitli alanlarda bo bol bulabilirim. Kastettiginiz topyekun anarsi ise, (oyle tahmin ediyorum) hakilisiniz.

Anarşizmi kavrayan beyniniz onu hayal ettikçe mest olur. Ama sevgi başka birşeydir, gerçek dünya başka birşey.

Dogru ama kagorik olarak dusuk entropili duzenlere meyletmek ile anarsizmden korkmamak arasinda hayat tarzi bakimindan olmasa da diger bireylere yaklasim bakimindan buyuk farklilik olabiliyor. Duzenperest ile duzenofobik arasinda ben duzenperestten korkarim.

Tarih basamaklarla ilerler (tarihsel materyalizm). Ve o sırada çıkılan basamakların bir parçası değilseniz aslında "hiçbirşeysiniz" demektir. Yanlış anlamalara mahal vermemek için açayım "hiçbirşeysiniz"i. Yani tarihe, gelişime etkide bulunamazsınız

Ben bunu duydum, nereden geldigini de kestiriyorum az cok ama dogru oldugu durumda zaten bariz (zamana geri bakmak) yanlis oldugu durumda da zaten faydasiz oldugunu dusundum hep.

Fakat ne zaman gerçek dünyayı değiştirmeyi amaçlamaya başlarsınız, ayaklarınız yere basar, o ideal düzensizliğin (anarsizm) kılavuzluğunda çıkılan basamaklara iz bırakırsınız

Lafi tamamen kicindan anlayarak bir cambazlik yapacagim: dunyayi degistirmeyi zaten amacliyoruz, fiziksel ve duz anlaminda bu bariz -- baska turlu yaparsak oluruz cunku. Daha genis anlami icin bir denizyildizi hikayesi vardir: iki arkadas deniz kiyisinda yuruken biri arada sirada karaya vurmus deniz yildizlarinan bir ikisini yerden alip denize geri atmakatadir. Oteki der ki: yahu ne yapiyorsun ne farkedecek iste bunlar karaya vururlar cogu olur. Bizimki bir tane daha deniz yildizini denize attikttan sonra: "onun icin farketti" der.

Arti, anarsist duzenlerin uretkenligine dair "tahmin"de bulunacaksak, ben tam tersinin de rahatlikla iddia edilebiecegini iddia ederim.

Heh. Gayet tabi. Iste faydaci yaklasimlarin tehlikesi de burada! Kendim ettim kedim buldum.

Bir defa hangi insan tipi icin "anarsizmde verimli olur" denilebilir. Bugun bizim gordugumuz toplum 2005 yilinin toplumu. Bu insanlarla mi verimli olur anarsizm.

Otoriter olmayan toplumlarin kendiliginden o insan tipinden yeterli sayida cok kisa surede uretebileceklerini dusunuyorum ama asil arguman bu degil. Elimizdeki budur, buna uyan budur dedigimizde ferdi 'yok' sayiyoruz, ve bunu gerek olmadigi zaman da yapip icsellestirebiliyoruz. Oysa bunun hem teshisi cok zor ve sonuclari nahos, 'kim gece yarisi bakkala gider ki, bakllar 8'de kapansin' demekle, 'bakkal ne yaparsa yapsin' demenin farki bu en basitinden. Gece yarisi bakkala giden olup olmadigini, dukkani kapatmayan bakkal deneyerek anlayabilir. 'Bunu kim yapar faydasi nedir niye musade edelim'den, 'bunun ne zarari var ki karisiyoruz'a gecis basit bir gecis degil haklisiniz. Ama bu tip seylere 'hazir' olmak da gecis olmadan mumkun degil. (Ben bunu ithalat rejiminde Turkiye'de gordum, 24 Ocagin 25. yilinda 'serbest olursa herkes her istedigini getirir. olur mu oyle sey' diyen okumus insanlar var. 'Bana ne?' safhasina gelememis daha o kafalar 25 senede.)

İşte bu nedenlerden dolayı BUGÜN devam eden savaşa, mücadeleye, yaşama etkide bulunabilmek için yakın geleceğin isteklerini sezinleyip olaylara bugünden müdahale etmeniz gerekir. Elimizde bugünün silahları vardır, yarının silahları maalesef yoktur.

Bu dogru. Birey bazinda da dogru tabi. Idealde topluluklar icin de dogru ama 'sezinledigimiz kitle olarak hareket tarzimizi belirler' de problem var bence. Sezinlemeye ve/veya hareket tarzina katilmayan o zaman (yukarki tarih gorusuyle birlestireyim) tarihe karsi cikar duruma dusuyor. Degil mi?

Yazdigim yazida "devlet sektore el atmali" gibi birsey dusundugumu belirtmedim ben de.

Anladim. Haklisiniz.

200 yil oncenin Ingiltere'sinde olsak "devlet hicbirseye el atmasin" dusuncesini hakli bulabilirdim, ama ingiltere yine de hakli bulmamis.

Insanlara yonetme gucu verirseniz muhakkak birseylere elliyorlar. Ellemis olmalari sebep hatta faydali olmus olmalarini gerektirmiyor. Faydali olmus olmalari, o gectikleri kapinin acilmasinin baska sakincalarini ortadan da kaldirmiyor gayet tabi. O tarihe vakif degilim, onun icin sizin dediginizin benim devletlerle ilgili tecrubemi dogrular buldugumu belirteyim sadece.

Turkiye'de de devletin yapmasi gereken (cagimiz bilisim cagiyken), "bilisim sirketleri 10 yil boyunca vergiden muaftir", "yazilim sirketlerine 20 bilgisayar veriyoruz, sigortadan muaf tutuyoruz" diyebilmektir.

Nerede diyor bunu? (Bir anda ayaklarim yere basarak soruyorum)

Burada dikkat edilmesi gereken su bence: eger faaliyetin olmasi icin bir takim serbestilerin saglanmasi bize normal geliyorsa o zaman zaten istibdat altinda yasadigimiz ve _diger alanlardaki_ zaafin sebebinin de devlet baskisi olabilecegi akla gelmeli. Hangi carpik sosyal adalet teorisi doktordan yahut universite hocasindan yahut onlari gectim copcunun girtlagina basilmasinin mubah ama bilisimcinin rahat birakilmasinin iyi oldugu sonucunu doguruyor? Yoksa mahallelerimizin temiz, doktorlarimiz iyi, universitelerimizin birinci sinif olmus olmasi midir sebep?

Ornegi olmayan sektorlere (ozel sektor "para getirmez bu isler bu ulkede" seklinde yaklasirsa) devletin el atmasinda yanlis olan birsey yoktur.

Olmaz olur mu? O yol acikken ilgili burokrasiden "bakin ozel sektor yapmiyor yapamiyor" diye baski gelmesi kacinilmaz. Bunu telekomda yasadik mesela, internet yayginlasinca yerlesik devlet tekeli firsat bu firsat tekelini genisletti. Dediginiz duzen pratik bazda devlete fevkalade supheci sekilde yaklasan toplumlarda belki durtucu sonuclar dogurabilir ama 'koskoca devlet bir karar vermis, sus' lafinin birakin telaffuzunu akla dahi gelebildigi toplumlarda devlet icindeki odaklari gemlemek cok zor bence. Kaldi ki bunun mekanizmasinin da zaten devletin isi yapmasi mi, yoksa prensip belirtip ihale etmesi mi oldugu tartisilir.

Universiteler bunyesinde kurulan teknokentler, vergilerdeki indirimler, yap-islet-devret modelleri (ki avrupada cok populerdir) devletin "yuruyun aslanlarim" demesi degildir de nedir???

Ban ABD'yi biliyorum, Avrupa biraz daha devletci yapida oldugu icin biraz farkli. Ama tersini soyleyeyim:

Bilisim baglaminda teknokent (bunu profesyonel hayatinin hemen hamen tamaminievden calismis birisi olarak soyluyorum) insanlari bir binaya doldurarak fabrikasyon calistiran buyuk sirketlere yariyor genelde. Bir de teknokent isleticilerine. Faydasi oldugu dogrudur, ama devletin insanlara istedikleri yerde huzur vermesi gibi bir alternatife bakilmadigi icin (ve oralarda yer alan sirketlerin muazzam propagandasi sonucu) bence acik faydalarinin olup olmadigi ortada degil. Hindistan ornegi cok konusuluyor ama orada olan yepyeni ve oranin devletinden bagimsiz (altyapi dahil) kentcikler kurmak benim anladigim. Bu "devlete ragmen" is yapabilmenin yolu olarak makul belki, ama tahmin edemeyecegimiz yeni isleri garajinda yapan Amerikali'nin oldugu ortami kuramiyor. O adamin kim oldugunu bilip teknokente yollayamiyoruz gayet tabi. (Proje degerlendiren burokratin o adamin yaptigini anlayacak kadar ufku olsa o adama zaten o firsat kalmaz). Daha genis anlamda 'servise bin,. ofise git, calis, eve don' duzenine subvansyon olarak da dusunebiliriz bunu, buyuk kuruluslar bayilirlar buna -- kantrol edilebilir ve icabinda degistirilebilir insan modeliyle kismen ortusuyor cunku.

Daha da genis perspektiften, cografi bolgeye verilen hurriyet halkin icinde ve halkla ayni sartlarda yasadiklarinda maddi guclerini kullanarak devlet uzerinde baski yaratacak olusumlarin sirtlarini devlete dayayip devlete tahammul eder hale gelmelerini doguruyor. Sesi cikabilecekleri devletle imtiyaz iliskisi icine sokup sesi ciksa da dinlenmeyecekleri yanliz birakmak var yani. Bu imtiyaz iliskisi olmadigi zamanlarda da zararli, ben ISKI ve Bedas tarafindan devamli esek yerine kondugumu dusunuyorum mesela, bunlar vatandastan korkacak insanlar degiller ama yuksek burokrattan korkarlar. Valinin konagi bana 50m mesafede. Valiye jenerator ve su deposu almamis olsak bu kurumlar bana bunu yapabilir mi? Imtiyaza donelim, IBM Hindistanda oranin burokratlarini (halkin icinde olsa, ve abartiyorum) "nedir bu elektrik su telekom kepazeligi?, nedir bu kirtasiyeye batmis duzen? gidiyoruz bu memleketten maliyetimizi sisiriyorsunuz" deyip yola sokabilecekken (AB odunundan korkan devletin bizi dovmeyi biraktigi, IMF'ten korkunca yapmak istemedigi parmak hesaplarini yapar hale geldigi gibi), adami alip ulkeye dahil ama Hindistan olmayan bir yere koyarsaniz ana amacin yaninda iki sey basarmis oluyorsunuz: normal Hintliyi ezmeye devam ediyorsunuz; boyle memlekette durmam, boyle yere gelmem diyecek olan guclu bir cikar odagini pasifize ediyorsunuz. Bunun yine bahsedilmeyen yan tesirlerinden biri de imtiyaz bolgesi icinde olmayanlarin 'kucukluk' ve 'dinamiklik' gibi avantajlarini imtiyazli buyuklere karsi kullanamaz olma halleri -- sirtlarinda buyugun sirtindan inmis ve destek olan devlet var cunku. Hurriyet iyi birseyse devletin kime bu hurriyeti taniyacagini secip onlari ayrimasi da o derece kotu birsey olabiliyor bence.

Cunku girisimciler (hemen her ulkede) muhafazakardirlar. Onlari tesvik etmezseniz killarini kipirdatmazlar, faizle yasarlar. nedeni de ortaya koyulan sermayenin riskidir. Bir isadami lokum gibi firsatlar, kayirmalar gormeden milyonlarca dolari bi fabrikaya baglamaz.

Bu faizi (eger devlet borclanmasi yoksa) kimden alirlar? Bu bankalar bu krediyi birine kullandiriyor elbet? Gayet tabi lokum gibi firsat gordugunu _dusunen_ insanlar buyuk yatirim yapiyor. Bu zaten beklenen durum. Bunu bogmanin en iyi yollarindan biri (su anda TR'de olan) devletin iyice acilip piyasadan borc almasi. %10'a varan reel faiz korkunc birsey. Devletlerin borclanabilmelerinin dahi dogru birsey olmadigini dusunuyorum kucuk aklimla. Para basmak daha fena tabi ama borclanabilen bir devlet (hele itibarliysa) butun dengeleri bozuyor.

Benim sahsi tecrubem bahsettiginiz tip isadamlariyla degil. Yuksek teknoloji girisim sermayesi ile calistim onu soyleyebilirim. Bu adamlarin isi riski yaymak. Olmayan urune (bazen yapilabilecegi ortada olmayan icada) ve bunun iyi satacagina dayanarak yatirim yapiyorlar. %80 civari para batiyor, cikanlar dediginiz gibi lokum gibi iseler yatirim programi basarili olmus oluyor. Paranin verilmesine karar verilen toplantilarda ne oluyor bilmiyorum (ben teknik adamim) ama kesinlikle devlet kayirmasinin pesinde degil bu adamlar. Sadece devletin bugun uyguladigi kurali yarin da uygulayacagini farzediyorlar en fazla. Akliniza boyle altina batmis eorinci parasi aklayan adamlar da gelmesin, fonlar bazen protfoyunu dagitan vakiflardan filan bile geliyor. O tipoloji tamamen devletten bagimsiz. "Sakin elleme, gidebilecegim bir mahkeme olsun kafi" derler baska birsey demezler.

Devletin anlami da budur zaten. Organizatorler birligi.

Aman evlerden uzak. Saka yapiyorsunuz herhalde?

sanayiyi en on plana gecirmis, en kutsal vatandas olarak "vergisini odeyen vatandas"i yaratmis, vergi borcu olmayanlarin cennetlik oldugunu mujdelemistir.

O tarihi biraz biliyorum, bunlarin gelir vergisi cikartmalari icin dahi anayasalarini degistirmeleri gerekmistir (191X). Verginin buyuk bir faktor olarak ortaya cikmasi o tarih icinde oldukca yeni, o ekonomide yakin zamanlar haric devletin rolu fazla degil (Merkez bankasi kurulduktan sonra artiyor). Federal devletin tepelerine cikmasi ic savaslari ve ozellikle 1930'lardan sonra devletin sosyalistlesmesi ile oluyor. O anayasayla federal devletin su anki boy ve gucune gelmesi de inanilmaz birsey aslinda. Belki kuranlarin korktugu gibi, zaman icinde halkin korkularini ve tedirginligini firsat bilen politikacilar sistemleri buyutuyorlar ve cumhuriyetler demokrasimsi bir duzene kayiyorlar.

Burada belki anlasilmasi gereken devlet kucukken alinan gazla mi iyi durumdalar, yoksa devleti buyuterek mi iyi duruma geldiler. Ben bunun cevabini objektif olarak verebilecek bir durumda degilim tabi (tercihim ilki ama ideolojik tercih, analiz edebilecek donanimim yok).

Ve boylelikle de kapitalizm pastasinin en buyugunu o goturur.

Bu gidisle 2010'da ne durumda olacaklarini merak ediyorum. Kendi paralariyla borclanmanin yeterince dibini cikarttilar gibi geliyor bana.

Elbette ki hicbir program "turke kullandirtmam kendimi" demez. Ama o verdigin paralari kastediyordum, kus gibi ucar gider.

Ne parasi? Ben hic Windows kullanmadim ana makinemde. Para verdigim yazilim var, karsiligini (ozellikle destek anlasmami kullandigimda) aldigimi dusunuyorum (lispworks lisp sistemi, isletim sistemi degil). Bilisimcinin program secimi ekonomik kurallar icinde oluyor, bahsettiginiz yatirimcilar gibi kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyor. Linus linux'u yazmasaydi, birimiz mutlaka birsey yazardik yahut besledigimiz sirket MS karakterinde olmazdi. Bu akim/urunler sahsi ihtiyaclarin yeterli cogunlukla ayni olmasiyla ortaya cikiyor (RMS de insanligi sevdiginden mi, yoksa MIT'de kaybetmeye basladigi ortami _kendisi icin_ yeniden yaratmak pesindeyken mi GNU fikrine ulasti ortada degil). Mikrosoftta bircok faktorun bir araya gelmesiyle ortaya cikmis bir anormallik var. Bunun duzelmesini basarisiz anti-trost davasi geciktirdi bence (cunku politikaciyla ilgilenmeyen MS politikaci satin almaya basladi, uyuyan yilan uyandi yani).

Turk genclerinin ise ice kapanik oldugunu dusunmuyorum. Tam tersine cehaletleri kafalarina vurmus, "Amerikaya mi tapsam, manchester united'a mi tapsam, eminem'e mi tapsam, ay neye tapsam" diye yarisiyorlar.

Ben Usenet'te cok az Turk goruyorum. Belki pasif olarak disaridan gelenleri aliyorlar ama bir suru iyi kotu dil bilen insanimiz var, bunlarin biraz da ayni ilgileri paylasan insanlarla konusuyor olmalari gerekir diye dusunuyorum. Belki benim algilamam yanlis, onu bilmemem. Ben Comar'i USENIX'de gormek istiyorum mesela, yahut prof dr bilmemkim deyince google bulsun bilsin bir iki yayin gostersin istiyorum. Bu insanlar tembel veya uretken olmayan insanlar degil ki? Muazzam bir okumus kitlemiz de olmadigina gore onlari kendileri kadar bilgili bir suru insanin arasina koyamiyoruz. Internet bir firsattir bu konuda.

Bakin parduscular bu yazismadana bir ara dunyada bizim yaptigimiz gibi bir sistem yok dediler, bunu gidip dunyaya demeliler. Dogru udusnuyor de olabilirler yanlis da, ikisini de ogrenmesi kar. Bu arada hakikaten dunyadaki insanlar ne kalitede onu gormeleri, bilgialis verisinde bulunmalario da kar. Herseyden once yapilan isin dunya icinde yeri oldugunun ve belki ancak durum buysa yapilmaya deger oldugunu dusunen genclerimiz olsun istiyorum. Baska alanlarda bu zor, laboratuar, kutuphane vs. lazim. Oysa bizim islerde net bircok durumda yeterli, haberlesmek icin de yeterli. Linus 'ben boyle birsey yaptim' diye Fin gurubuna haber vermedi, dunyaya haber vermisdi mesela. Kendimizi yerelle sinirlamamizi Amerikali kapitalist soylemiyor bize, kendi kendimize yapiyoruz. Adamin filminden muziginden baska birsey seyredip dinlemeyenlerin, orali meslektaslariyla da konusuyor olmalari gerekir, daha cok olsun diyorum. (Tabi insanlar evlerinden hizla ve devamli nete baglanmayla yeni tanisiyorlar zaman icinde olacaktir herhalde).

1 milyon ogretmen demek 40 milyon ogrenci demek. Balik bastan kokar hesabi, o koku kuyruga (tabana) dogru o kadar hizli yayilir. yabanci devletlere bagli olmak kadar kotu birsey yabanci sirketlere bagli olmak. msoftun bu ulkede TEKEL olmasi ne kadar garip ve korkunc.

Korkunc, dogru. Garip degil. Bu problem alternatifler MS urunlerinden son kullanici tarafindan bakilinca daha cazip gorununce cozulecek. Bu arada MS-devlet iliskilerine cok dikkat etmek lazim. 'Ustunde MS olsun" demek olacak is degil mesela. Devletin insanlarin nihayet buyuk olcude kendi paralariyla alacaklari makineleri secmesi de bana pek makul gelmiyor. Bugun Turkiye'de MS urunleri korsan olamasa alternatif arayislari kendiliginden ortaya cikar bence. Insanlar para bile verirler kurdurmak icin. Aynen yarin Linux'lu bir makine ellerine verilse gidip korsan Windows kurduracaklari gibi. Kisa vadede devletin _sunucu_ tarafinda ne yapacagina ve amacinin ne olacagina bakmak uzun vadede MS'in vazgecilebilir olmasi acisindan cok onemli. Birsey aciklamiyorlar biz de bilemiyoruz tabi.

Saygilarimi sunuyorum. Umarim kirici olmamisimdir. Soylediklerimde sahsina hicbir gizli veya acik hakaret yoktur. Belki parmakalrim yanilmis olabilir ama icimde yoktur.

Ben boyle birsey sezmedim. Tahminim bazi konulara benzer sekilde yaklasmadigimiz yonunde ama o da olmasa konusmanin faydasi da kisitli kaliyor zaten. Kirptigim yerlerde soylediklerinize buyuk olcude katiliyorum, daha uzatip katildigimi soylemedim sadece. Cala kalem yaziyorum, saygisizligima degil zamanimin yetismemesine verin lutfen.
0
jai
Eğer ulusal bir linux dağıtımıyla değil de bir ulusal bir uçağın yapımıyla uğraşılsaydı neler olurdu acaba...

"Sevgili vatandaşlar, Pardus ilk seferini test pilotuyla gerçekleştirdi. Uçağın yapısı Planesoft'unkilerden çok daha ergonomik, daha dayanıklı. Belki onun kadar cıvıl cıvıl değil, ama ondan daha dengeli. Planesoft'un her 10 uçağından 3'ü daha 5. seferini tamamlamadan yere çakılırken, bu oran Pardus'ta çok daha düşük olacak. Hatta o kadar düşük olacak ki biz kısaca 'bu uçak düşmez' diyebiliriz. Açıklamalara göre az önce uçuşunu seyrettiğiniz ilk prototip beklenenden de dengeli olmuş. Fakat yapımcıların nihai amacı çok farklı elbette. Pardus'un daha fazla yol katedebilmesini, daha çok yolcu taşıyabilmesini, daha az yakıt tüketebilmesini, herşeyiyle bu ülkeye faydalı olabilmesini arzuluyorlar."

Eleştiri - Bırakın kardeşim, alt tarafı bi uçak uçurmuşlar, nedir yani bu yaygara. Çok mu zor uçak uçurmak. Biz de uçururduk eskiden. Hatta uçaktan çok daha büyük şeyler, mesela uçurtmalar uçururduk biz. Ben bir uçurtma yapardım... Bu uçak 1 kişi taşıyabiliyor beah, havaalanlarında bir sürü kuyruk olur böyle bi uçakta bi kişi taşınırsa. Neyse, iş değil yani bunlarin yaptiği.

Cevap - Beyefendi bu uçağın son hali değil. Deneme uçuşuydu bu. Çok daha büyük uçakların yapımına giden yol buradan geçiyor. Zaten Wright kardeşler de ilk u...

Eleştiri - Bırak bırak, aldım ben mesajı. Bi de "düşmez" diyorlar. Düşmezmiş!! Hah! Bırakın kardeşim bu yalanları, uçaklar düşer, görüyoruz bak bir sürü düşüyorlar, öyle diil mi işeyaramaz?!

Cevap - Evet düşebilir beyefendi, ama Pardus o kadar az düşer ki biz kısaca "düşmez" diyebiliriz.

Eleştiri - Yigenim yapma etme, senin kadar ben de okudum. Planesoft'a daş atıyorsunuz siz. Bak ben sana delikanlı gibi bi eleştiride bulunayım. Ama delikanlı gibi. O bok attığınız Planesoft'un kaç uçağı var biliyor musun sen? Vur orana, vur... Hah bak aydınlandın şimdi. Onların çok uçağı olduğundan bu kadar çok düşüyor yigenim. Yahu bi statistics bilgin de yok senin lan işeyaramaz!

Cevap - Statistics bilgimiz de var beyefendi, merak etmeyin. Bilgiliyiz biz, yoksa uçak biraz önce bu kadar güzel kalkabilir miydi, inebilir miydi, böyle güzel süzülebilir miydi? Ayrıca Pardus'un atası, kuzeni sayılabilecek uçaklar var, onlar da öyle gümbür gümbür düşmüyorlar beyefendi. Gümbür gümbür düşenler başkası...

Eleştiri - Hah bah kendi ağzınla söyledin. Demek ki neymiş, bu sizin uçağın öyle milli bir durumu da yok demek ki. Alıyonuz dışardan, ittiriyonuz "biz yaptık" diye....

Cevap - Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi. Bakınız birçok araba markası var etrafta. Hepsinin atası da Bay Ford'un bulduğu ilk araba değil mi? VW, Mersedes falan içten yanmalı motor kullanıyorlar diye Ford taklitçisi mi oluyorlar. Bu markaların otomobil dünyasına koyabildiği birşey olmamış m...

Eleştiri - Bırah ulen, benle bıdı bıdı yapma!

Cevap - Ama sözümü kesiyorsunuz. Yoksa siz beni anlamak, dinlemek istemiyor musunuz?

Eleştiri- Keserim ben! Neydi bu sizin uçak, Pantus mu, Pontus mu... Hah! Bak yakaladım. Ulan siz Rum Pontus'çu falan mısınız?

Cevap - Ne alakası var beyefendi???

Eleştiri - Bırak ulen. Ben yakalarım alakayı. Ne gereği var ulen milletin parasını uçağa harcamaya?! Kızarım ben!

Cevap - Bu proje bittiğinde bu konuda dışa bağımlılığımız azalacak. İnsanlarımız neredeyse hiç ücret ödemeden uçağa binebilecekler. Daha da önemlisi uzun vadede ulusal güvenliğimiz için bu uçaklar...

Eleştiri - KEEESSS! Yeterince dinledim. Bak koçum, bu işler böyle uçakla falan zor. Yalnız bak söylüyorum sana, dikkatle izliyorum, bir düşerse uçak ümüğünüzü sıkarım!

Cevap - Beyefendi uçak şu an ar-ge aşamasında. Düşebilir de, önemli olan sizden aldığımız güç ve güvenle bizim mükemmel uçağı yaratmamı...

Eleştiri - KEESSS! Ben annamam. O uçak düşerse yakarım canınızı! Yakacam zaten, biliyorum o uçak illa ki düşecek, düşmeli hatta!

Cevap - Hı, anlamadım???

Eleştiri - Yok bişey yok. Bekliyorum dedim de. Sizin ikinci uçuş ne vakitti yiğenim???
0
cayfer
bir de Uludağ ekibi dağıtılsın....

Umarım sadece paranoyaklığım tutmuştur....
0
bm
Sorgulayamadigimiz kurumlar herseyi yapabilirler tabi ama Uludag ekibi dagilsa bile ortaya cikarttiklari (eger GPL TR'de gecerli ise) kaybolamaz, ayni ekip veya baskalari kalinan yerden devam ederler.
0
sefalet
neyi paylaşamıyorsunuz yahu yok sen git önce bilmemnenin ismini öğren filan demeler yok linux da virüs olurmuymuş olursa nasıl olurmuş
ya siz orta-lise çağlarında yeni yetme linux filan çalıştırınca bilgisayarında aya roket gönderdim filan zanneden tiplersiniz, yada dilim varmıyor ama (bu bence daha kötü) bazı şeylere fazla kafa yormaktan kişisel olgunluğunuzu ıskalamış kocaman adamlarsınız.(buradaki kocaman ın herhangi bir nitelik özelliği yok)

ortada yapılmış bir calışma var evet fazla abartılmamalı.koskoca tübitak gibi kurumlar ki bu ülkede teknoloji ve onun politikasını geliştirme amaçlı kurulmuş yegane kurumdur,(ne kadar bu görevi yerine getirdiği başka bir tartışma konusu olur) kendine daha büyük hedefler koymak zorundadır.koyduklarınıda tahmin ve temenni ediyorum.

cd den kurulan bir türkçe uyumlu linux dağıtımı neresinden olayın bakarsanız bakın ülkemizde bir ilk, o zaman bize düşen takdir etmektir.(abartmadan)ve elimizden gelen desteği vermek.Konunun bir eleştiri yazısından (haklı haksız) bir çamur atma yarışına dönmesine üzülerek şahit olmaktayım.





0
sefalet
ayrıca bir arkadaş yazmış ama dozu yazısının sonunda o da kaçırıyor ben biraz daha makul olmaya çalışayım.bahsi geçen gazetede yada hernerde çıktıysa yazının başlığı dışında yazının projeyi kötüleyen bir tarafı yok.aksini iddia eden türkçesinden şüphe etsin bana kalırsa.ama o yazıya öyle başlıkta atılmaz bunada kışkırtma denir sözlükte.veya ucuz gazetecilik artık herneyse.

madem bu kadar küçük görülüyor cd den çalştırma.cehennem.com üyelerinden hoirat arkadaşımız bir yazı hazırlamış oradaki yöntemi kullansınlar beğenmeyenler :) diyorum ve gülüyorum doğal olarak.

"Merhaba, bildiğiniz gibi Pardus, Ulusal dağıtım (uludag.org.tr) adıyla dağıtımına başlanan Tübitak tarafından hazırlanan bir Linux dağıtımı. Ve henüz kurulabilen versiyonu yok sadece cd den çalışan versiyonu bulunmakta. Fakat biz bu versiyonu sanki kurulu sistemmiş gibi kullanabileceğiz. İhtiyacımız olan VMware ve Nero programları.

Programları kurup gerekli ayarları yapın. (VMware için dökümanlar bölümüne bakabilirsiniz)
ftp://ftp.linux.org.tr/pub/pardus/pardus-calisan_cd-1.0b.iso adresinden Pardus1.0b sürümünü download edin.
Neronun sanal sürücüsünü kurup indirdiğiniz iso dosyasını mount edin.
Oluşturduğunuz sanal makinayı açıp "edit virtual machine settings" içinden "cd-rom" ayarlarına gelin ve neronun sanal dvd rom unu seçerek değişiklikleri kaydedin.Bu sayede iso dosyası hdd üstünden okunacak yani işlemler kurulu bir sistem kadar olmasa da cd den çalışan bir Linux a nazaran daha hızlı gerçekleşecektir.

Ve en önemli nokta sanal bilgisayarınızı kapatmayın. Bunun yerine VMware in "suspends the virtual machine" tuşuna basarak o anki konumu kaydedin ve tekrar çalıştırmak içinse "power on the virtual machine" butonunu kullanın. Bu sayede cookieleriniz olsun ayarlarınız olsun eskisi gibi kalacaktır.

not: bu yöntemle cd den çalışan diğer dağıtımları da kullanabilirsiniz tabi..

Saygılar.


Hoirat D0gma

edit:
Şu anda bu dökümanı onbeş- yirmi defa açıp kapattığım Pardus ile yazdığımı belirtmeyi unuttum. Bu yöntem test edilmiştir arkadaşlar."

Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

iafistanbul Animasyon festivali

anonim

Türkiye'nin tamamen üniversite öğrencileri tarafından organize edilen. 7 üniversite'nin öğrencilerinin ortak yaptığı ilk ve tek animasyon festivali başlıyor.
Festival içinde bir ANİMASYON YARIŞMASI var o başladı bile... >>>>iafistanbul

F ve Q nun savaşı (1)

afsina

F ve Q klavye yerleşimi konusunda uzun süredir devam eden bir tartışma var. Zemberek geliştiricilerinden Mehmet Akın bu konuda eğlence amaçlı bile olsa teknik bir inceleme arayışına girdi. Bu kapsamdaki ilk yazıyı Zemberek NLP sayfasından okuyabilirsiniz.

Fazlamesai.net hakkında birkaç istatistik...

butch

Dikkat edenler farkedecektir. Bu yazı Fazlamesai'de yayınlanan 300'üncü yazı. Bu rakama varmış olmamız gerçekten gurur verici. Ama bundan daha önemli detaylar var işin içinde, size biraz bunlardan bahsetmek istiyorum...

MyLink: Cracker oyunu!

sundance

Bundan yaklaşık iki yıl kadar önce Uplink isminde bir oyun gönüllerimizi fethetmişti

Bir Cracker RPG olarak tanımlayabileceğimiz oyun, bağımsız bir oyun firması tarafından yapılmış olması, pırıl pırıl kutulardaki beş para etmez oyunlar yerine, (oyunun mantığı ile örtüşen) saman kağıttan sarı bir zarfta posta ile elinize ulaşması, oyun cdsinin bile oyunun bir parçası olan bir bulmacayı barındırması ve oyunun aynı anda hem windows hem de linuxda çıkması ile oldukça dikkat çekmişti.

Geçen hafta içinde Uplink hayranlarından biri, bu kadar güzel bir oyunun kapalı kodlu olmasına dayanamamış ve MyLink adında bir versionunu çıkartmış. Daha bir haftalık olmasına rağmen birçok özelliğe sahip olan Mylink, Uplinkde olmayan network modunu da içermekte. Perl ve TK ile yazıldığından da hemen her platformda da oynanabiliyor.

FM Forum Süresiz Olarak Kapandı!

butch

Üstüste gelen saldırılar sebebiyle Fazlamesai.net forumları süresiz olarak kapanmış bulunuyor. Fazlamesai yaparak, gerektiğinde kendinden ciddi bir şekilde fedakarlık ederek bu siteyi sürdürmeye çalışanların iyi niyetlerini anlamaktan aciz bu ham beyinleri kınıyoruz ve soruyoruz: Bunu hangi ulvi amaç uğruna yapıyorsunuz? Söyleyin biz de yardımcı olalım.