'Andımız' Tartışılamaz mı?

0
Soulblighter
Bugün Radikal Gazetesi'nde okuduğum, Talip Kurşun tarafından yazılmış, çok beğendiğim bir yorumu FM'cilerle paylaşmak istedim:

"Niyetimiz çağdaş bir devlet olmaksa, her sabah çocuklara 'Andımız'ı okutmak gibi takıntılarımızı ayıklamak gerekmez mi? Bir sabah çocukları 'Andımız'ı söylerken izleyin ve ona göre karar verin.
'Andımız' sizin için ne ifade ediyor? Onu hâlâ önemsiyor musunuz? Yoksa büyüdükçe gözünüzdeki önemini kaybeden ve artık ciddiye almadığınız iyimser bir masal gibi, duyduğunuzda çocukluğunuzu hatırlayıp gülümsüyor musunuz? Belki de 'Andımız' okunurken takındığınız lakayt tavrınızdan dolayı öğretmeninizden yediğiniz fırçalar gözünüzde canlanıyor. Biliyor musunuz ilköğretim öğrencilerimiz, hâlâ, her gün aynı şekilde tekrarlanan, zorunlu bir ant içme töreniyle 'aydınlanma' yolculuğuna çıkıyorlar!

Beni bu yazıyı yazma konusunda cesaretlendiren, ilkokul 5. sınıf öğrencileriyle yaşadığım bir deneyimi paylaşmak istiyorum. 'Andımız' yazı tahtasının hemen yanında asılı; öğrencilere önce Andımız'da geçen 'ilke' ve 'ülkü' kelimelerinin anlamını soruyorum; cevap gelmiyor. "Andımız'ı her gün neden okuduğunuzu biliyor musunuz?" diye soruyorum, işaret parmaklarını her an cevap verecekmiş gibi kaldırmaya hazır bir şekilde alt dudaklarına dokundurup, gözlerini yukarıya kaldırarak düşünüyorlar. Ama buna da cevap gelmiyor. Sormaya devam ediyorum: "Andımız ne anlatıyor?" Sessizlik oluyor, bir parmak kalkıyor; "Bizlere Türk olduğumuzu ve doğru ve çalışkan olduğumuzu hatırlatıyor." Soruyorum: "Hatırlatılmasa Türk olduğunuzu unutur musunuz?" Yine cevap yok. Soruyorum: "Her Türk doğru ve çalışkan mıdır?" Herkes 'Evet evet' diyerek parmak kaldırıyor. Soruyorum: "Andımız'ı her gün okumak gerekli mi?" Bir kişi dışında herkes 'Evet evet' diyor. "Neden gerekli?" diyorum, cevap yok. Gerekli olmadığını düşünen öğrenciye neden öyle düşündüğünü soruyorum: "Ne gerek var her gün aynı şeyi tekrar etmeye!" diyor, diğerleri gülüyor..."

Yazının tamamına erişmek için: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=165389

Görüşler

0
gismo
Bu konuda orta halli bir afrika ülkesine benzediğimiz aşikar. İki türk takımının oynadığı her lig maçında neden istiklal marşı okunur? Her Pazartesi sabahı ve cuma akşamı okullarda istiklal marşı neden okunur? Askerlikle ilgili konuşmak neden tabudur? Her türk milliyetçi olmak zorunda mıdır? Uzar gider bu sorular
0
Soulblighter
Laik devletiz diyoruz, laikliği beceremiyoruz, demokratik devletiz diyoruz, ama demokratik bir devlet olamıyoruz. Atatürkçüyüz diyoruz. Ama sadece diyoruz. Ne yollarmızı demir ağlarla örebiliyoruz, ne de çağdaş uygarlık seviyesindeyiz. İnkılapçıyız diyoruz. toplum yararına hiç bir yenilik yapmıyoruz. Milliyetçiyiz diyoruz, milliyetçiliği ırkçılıkla karıştırıyoruz.

Bugün bu durumda olmamızın bedellerini çocuklarımız ağır ödeyecek. Çocuklarımıza yazık oluyor. Geleceğimize yazık oluyor...
0
sametc
>>Atatürkçüyüz diyoruz. Ama sadece diyoruz.

çok doğru bu söz evet sadece diyoruz ki hala akp iktidar.....

çünkü ne yazıkki atatürkçüyüm diyen herkes bu AKP'yi seyretmektedir hükümetten düşürmek yerine....
0
T-u-N-i-X
AKP Hükümeti'nin başta olup olmamasıyla Atatürk'çülüğün ne alakası var Allah aşkına ? Bu mudur bunun ölçüsü ? Ne kadar ön yargılı yaklaşıyorsunuz hiç düşünmeden ya...

İlk seçime geldikleri günü hatırlıyorum. O sene hayatımda ilk kez oy vermiştim ve oyumu AKP iktidar olmasın diye CHP'ye vermiştim. Şimdi düşünüyorum da tamam tek başına iktidar olmasını engelledik de CHP başta olsaydı daha mı iyi olacaktı ? CHP'si, DSP'si, DYP'si, ANAP'ı zamanında iktidara geldiler de ne oldu ? Tansu Çiller, Mesut Yılmaz AKP'den daha mı masumdu ? Yapmayın Allah aşkına..!

Şu anda adamlar Avrupa'ya karşı bizi güzel bir şekilde temsil ediyorlar. Güzel bir vitrin oluyorlar Türkiye'ye.. Ecevit varken AB toplu resimlerini hatırlayın, Tayyip Erdoğan girdiğinde insanların ona ilgisini görün bir de.. Durum değişiyor..

Yorum yapmadan önce diğer ülkeleri de bir gözden geçirin. Laik olduğunu söyleyen ülkelerin partilerinin adlarında Hristiyan vb kelimeler var. AB'nin kendisi bizzat bir Hristiyan klübü olarak tanımlanıyor bazı yerlerde.. Almanya seçimlerini de hepimiz gördük. İnsanların Türkiye'ye nasıl yaklaştıklarını da görmüş olduk. Eğitim seviyesi arttıkça yurtdışındaki bir insanla konuştuğunuzda ya aynı olduğunuzu ya da ondan iyi durumda olabildiğinizi görüp "aslında hiç farkımız yokmuş" dediğiniz olmadı mı hiç ?

Söyler misiniz dünya üzerindeki hangi ülke hükümeti kadrolaşmayla itham edilmez ? Ya da hangi hükümet bugüne kadar gerçekten namuslu, 4-4'lük iş yapmıştır ? Herşeyin 4-4'lük olduğu birşey yok henüz dünyada..

Boş eleştiri yapmaktansa oturun özgür yazılıma destek verin, bir şekilde yazılım geliştirip toplumun bu yöndeki ihtiyaçlarını karşılayın, bağışta bulunun; ne bileyim daha yararlı işler yapın.
0
bm
Valla ben de AKP'den tedirgindim, hala da tedirginim malum sebeplerden dolayi ama AKP'den tedirgin olan diger siyasi cevrelerin bu tedirginliklerini dile getirirken kullandiklari uslup ve fikirler beni daha cok rahatsiz ediyor. Imparator ciplakmis diye tahmin ederdim, ama boyle ciscibildak karsimiza cikip kankan yaparak bunu gozumuze sokacagini beklemiyordum. (Bu arada TSK'dan bahsetmedigimi soyleyeyim, ozellikle bu GK baskani isi gayet iyi goturuyor bence).

T-u-n-i-x'e diger konuda da katiliyorum. Kendimize bu kadar da haksizlik etmeyelim. Gayet tabii eksiklikliklerimiz vardir, kendimize bariz kotuluk yaptigimiz noktalar listesi cikartilamayacak kadar coktur vs. Ama ben 1970ler ile 2005'i karsilastiriyorum, ve olan gelismeye inanamiyorum. Yasi yetenler bir dusunuversinler nasil bir yerdi burasi diye. Bu arada biri buyuk iki (70'ten baslarsak uc, hatta 9 Mart tesebbusunu sayarsak 4!) darbe, bir buyuk zelzele, PKK isi, ve banka soygunlari + buyuk kriz oldu bu memelekette. Bunlara ragmen durumumuz o gunlerde hayal dahi edemeyecegimiz bir yerde.

Ne fark mi var? En basitinden andimizdan gidelim. Bunu hatirlayan var mi bilmiyorum, ben ilkokula basladigimda andimiz 'varligim Turk varligina armagan olsun' ile biterdi. Sonra birsey oldu (12 Mart?) 'Ey -hatirlayamadigim birsey- ulu Ataturk' kismi eklendi. Bu konusulmadi bile. Pek hatirlayan da yok (uyduruyor muyum bunu diye merak ediyorum bazen?). Cunku o zamanlar devlet emreder biz yapardik, bunlar normal vatandas tarafindan konusulamazdi bile. Simdi Dogan gurubunun gazetesinde dahi haber olabiliyor. Genclerimiz birbirlerine "yani sen Ataturk'u sevmiyor musun?" yahut "konusturmam bu mevzuu" filan demeden bunu konusabiliyorlar; kimse cikip da cocuklar filanca baska laflarla indoktrine edilsin onu bagirsinlar demiyor. Az sey midir bu? Gencler boyle konusabilirken 60li yaslardaki _profesorler_ daha bir sene evvel asker cagiriyordu bu memlekette! Nereden nereye geldigimizi oradan hesaplayin.
0
Soulblighter
Olaya iktidar partileri yönünden bakmıyorum ben açıkçası. Atatürkçüyüz diyoruz. Ama sadece diyoruz derken 1938'den ileriye gidemediğimizi anlatmak istedim. Yani Atatürkçüyüz diyoruz, fakat Atatürk'ün bize verdiği öğütlerin hiç birini uygulamıyoruz.
0
sametc
uygulamıyoruz tabii bizim gençliğin tamamı "BURSA NUTKU"nu bilmez mesela ama gel görki tam şimdi lazım olan nutuktur.....

eğer atatürk'ün öğütlerini AKP'nin uygulayacağını,sağcıların uygulyacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz...

birde seçim yaklaştığı zaman her sağcı parti liderinin amerikaya gidip görüşmesi yüzünden uygulanamıoyr maalesef....
0
oktay
"Devlet" denen şeyin kendini koruma içgüdüsü Bursa Nutku'nu bilmemize izin vermez. Yoksa o da her okul kitabının en başında olurdu.

oktay
0
oktay
Bu arada haksızlık olmasın, belirteyim, Bursa Nutku denen metnin kaynağı biraz şaibelidir.

oktay
0
Zebani
buyur arkdaşım düşür AK Partiyi iktidardan!!! Yerine koyabileceğin daha iyisi varsa buyur... Ayrıca burası politaka platformu mu, yoksa düşünce platformu mu?
0
malkocoglu_3
ABD'de mesela beyzbol ve buz hokeyi maclarindan once milli mars okunur... Ama dediklerinizin ruhuna katiliyorum; Askerlerin TR'de devletustu bir statusu var (OYAK'in devlete vergi vermedigini biliyor muydunuz?); Tabii bunlar hep garabet sistemizin sonuclari. Politikacilar birbirlerini denetleyemezse (ayri avam meclisi, ayri baskanlik ve ayri senato secimleri ve birbirini kisitlayan yetkilerle) o zaman disaridan birileri denetler.

Milliyetcilik? Ic kultur mozaigini dislayan turu iyi degil tabii. Hani Turkes'e sormuslar (filanca yorumundan sonra) "peki efendim, kulturel mozaigimiz ne olacak?". O da demis ki "ne mozaigi lan!?".

Boyleleri de var.

Sistem, herkes kendi faydasini dusunur ve butun icin oy verirken, carklari dondurebilecek sekilde calismali. O yone gidiyoruz zaten. Ama politik sistemi duzeltseler iyi olacak. AKP iyi, ama bu adamlardan sonra ne olacak belli degil. Sistem tum zamanlarda, her turlu serefsiz varken (ki bu istatistiki bir gercektir) calisabilmelidir. Yoksa 80 senede 4 darbe, sayilmayacak kadar ekonomik kriz olur, ve eloglunun kapasinda bekleriz, iceri alsin diye.





0
bm
ABD'de mesela beyzbol ve buz hokeyi maclarindan once milli mars okunur.

Dogru. Onlarin da andi vardir. Zannediyorum 'millet gomonis olmasin' diye 50'lerde bir de icine Tanri lafi sokulmustur. Isin komigi o 1800'lerden kalan andin yazari (metne bakilinca herhalde merkeziyetci cins dedirten) bir sosyalist!

Bu tip seyleri cikartmak kolay kaldirmak zor. Millet korkmusken kanunla birsey yapiliyor, sonra 'yahu bu nedir' diyen kolay politik hedef oluyor. Oranin baglaminda, 50'lerde yapilan eki kaldirmaya kalkan ahlaksiz serefsiz Allahsiz olur mesela.

0
mow
tartışılabilir, taa ben ilkokuldayken bu angaryanın neden olduğunu anlayamamıştım o zamandan beri tartışıyoruz biz arkadaşlarla ve büyüklerle ama birşey olmadı :) ben böyle şeylerin daha önce bilirkişilere dayanılarak uygulatıldığını düşünüyorum (kendimede inanmasamda) ve belkide gereklidir, dozaj biraz abartı orası kesin.

her türk milliyetçi olsa iyi olur aslında (tehlikeli bir kavram yanlış anlaşılmasın) milletini sevse diyelim daha iyi olur. ülküm ilkem hedem hödöm ağır kaçabilir çocuklara pembe patiğimle mor eldivenim olsa daha uygun olur tabi... hem çocuklar anlar kolayca...

yani kelimelerin ağır olduğunda hemfikiriz ama ben ağır olması gerektiğinide düşünüyorum.

ilkokuldayken bi kere okuma gafletinde bulundum o andı zaten sabah ezberlemiştim, bidahada hiç hatırlamayamadım, ama düşünüyorumda belkide piskolojik olarak andın içerisinde geçen kelimeleri kavradıkça benim milletimi seven :))) (töbe töbe) yanım güçlenmiştir. Ne bileyim işte birsürü devlet sırrı çıktı misal ortaya hep onları biz okullarda okuyormuşuz zaten ezberliyormuşuz, bunun gibi birçok şey var.

birde eğitimle ilgili her noktaya atatürk resmi asılması tabusu var, gereklimi, ben oldum bana gerekli değil, ya bıcırcıklar :) onlar henüz olmamış olabilir onlara gerekli diye düşünüyorum.
0
sundance
Zamanında katıldığım bir mimarlar toplantısında, mimarlık yapmayan mimarlarımızdan Tan Oral, "Söylenmek değil, söylemek lazım" demişti. Hala aklımdadır.
0
sametc
evet doğru andımızn hergün okunması iyi değil katılıyorum..

ama bugün vatanın her alanının peşkeş çekildiği bir dönemde,müslümanlık edebiyatı yapıpda vatanı onların ifadesiyle gavurlara ve yahudilere satanların iktidar olduğu bir dönemde,yakında kendi vatanımızda kiracı olmaya hazırlandığımız(AKP ve recep sağolsun) şu günlerde böyle fikirler iyi değil....

ateşe körükle gitmek denir buna başka birşey değil...

0
sametc
düzeltme :P = yangına körükle gitmek denir başka birşey değil
0
ttk
Merhaba

Başlığı görünce "nasıl tartışılır şekilde görülür" gibisinden düşünmüştüm, gördüğüm kadarı ile değişen bir şey yok.

1997'de taksitle bir modem alıp internete girmiştim. Galiba Pcworld'de idi, tartışma grupları diye bir şeyler olduğunu duyup nasıl oralara abone olunurmuş da öğrenince girdim gruplara işime yarayan yaramayan çok şey öğrendim.
İlk öğrendiğim şeylerden birisi (yüzyüze zaten yapamadığımı biliyordum da) insanlarla tartışmayı sinirlerimin asla kaldıramayacağı oldu, yapım müsait değilmiş yazılı da olsa bilgi alışverişi haricini taşıyamıyorum - niye tartışmıyorsun medeni insanlar gibi işte denirse diye bir açıklama bu.

Pcworld'un tartışma grupları vardı hatırlarsınız belki. Bir de Birnet vardı benim hatırladığım.
3 tane grup vardı Birnet'te hemen hiç girmedim; "din", "siyaset", "Atatürk" ya da "Atatürkçülük" olsa gerek sonuncusu. Bu üç gruptaki tartışmalar neticesinde sunucu kapandı. Pcworld ve hâlen açık olan Anet tartışma gruplarında da teknik konuların olduğu gruplara kadar millet evriminden tutun da rejimine kadar bir birine demediğini bırakmadı zamanında.

Donanımla-yazılımla ilgili bir şeye bakayım diye gruba giriyorsun bakmışsın olmadık bir konu başlığı ve altında kavga gürültü gırla. her iki taraf birbirine nefret püskürüyor.

Böyle faydalı bir bilgi paylaşma ortamını daha milletin birbirine girmesi yüzünden kaybetmek istemem. Sadece o açıdan yazdım üsttekileri tartışmaya katkıda bulunmak için değil.

Neticede tartışırken ortaya çıkacak sıkıntı bu ortamı (site) ayakta tutmaya çalışanları sıkıntıya sokabilir, daha önceki örneklerden bildiğim için kahvehanede sandalyeleri havada uçuşturacak duruma getirmeyelim tartışmaları diyorum.

Bu arada belki site yönetimi de bana kızabilir. Ortaokulda matrak bir fen hocamız vardı, dersi anlayamazdım hocamızın çocukların ayağına uyması dolayısı ile gırgır, kahkaha vesaireden "yahu hocam şunlara çok yüz veriyorsunuz" demiştim de hiç hoşuna gitmemişti (yaşlanınca işte böyle "ben zamanında .." diye başlıyorsunuz :), yani herkes işini bilir ama ben kaygımı belirtmeden duramadım.
0
FZ
Bu platform, evet esas olarak teknik konularda bilgi ve haber paylaşımını amaçlamakla beraber başka konularda da tartışmalara sahne olmaktadır. Yeri geldi burada bazı filmleri de tartıştık, yeri geldi sert politik tartışmalar da oldu. Söz gelimi özgür yazılım vs. derken etikten girdik, ekonomiden çıktık, politika ile bağlantısız pek bir şey yok ki zaten bu dünyada.

Ama içiniz rahat olsun, ana eksenimiz yine teknik ve bilimsel bilgi paylaşımına yöneliktir. Bilgisayarcılar kıraathanesi dediysek, sandalyeyi havaya fırlatacak insanlar olduğundan değil, çayını ya da içkisini yudumlayıp gayet derinlemesine her türlü konuyu tartışabilecek insanlar olduğundandır.
0
Soulblighter
Ben de bu haberi gönderirken, FM'cilerin yorumlarını merak ettim. Çünkü FM camiasının kültürlü ve bilgili insanlardan oluştuğunu biliyorum. Bu yüzden de FM camiasının bu konuyla ilgili düşüncelerini merak ettim. Sandalyelerin havada uçuşacağını da sanmıyorum. Çünkü hepimiz makul insanlarız. Birbirimizin düşüncelerine saygı duyarız diye düşünüyorum. En azından FM camiasının profili bu şekilde benim gördüğüm.

Ayrıca tartışabilmeyi öğrenmek için, bol bol tartışmak lazım diye düşünüyorum. Bu tür farklı konuların tartışılmasının da FM için faydalı olduğunu düşünüyorum.

FM'i ve FM camiasını seviyorum :)
0
ttk
"Bazısının boyunu aşan su bazısının topuğuna bile gelmez" diye bir söz vardır. İdare edebildikten sonra sizlere sıkıntı olmadıktan sonra benim için problem değil, yapacağım sadece bahsettiğim sebepten dolayı tartışmalardan uzak durmak olacak.
Bu hıyar niye kenarda duruyor diye merak etmezsiniz artık :)
0
sleytr
Evet her sabah Andımız'ı bağıra bağıra okumak saçmaydı. Hala da aynı saçmalık sürüyor. Hergün aynı şeyleri söylettire söylettire kafalarına kazımaya çalıştıkları fikirleri tersine iyice yıpratıyorlar. Sonrasında bu tip sözlerde artık defalarca görüp hemen zapladığımız sıkıcı tv reklamlarına benzemeye başlıyor. Bağışıklık kazanıyoruz. Tıpkı ilk söylendiği zamana göre günümüze çok daha fazla uyan Atatürk'ün Gençliğe Hitabında olduğu gibi!... (bkz:Sokak Türkçe'sine uyarlanmış hali) Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler" kitabının okullarda işlenmesi gündemdeydi bir ara. Keşke olsa, eminim Kurtuluş Savaşı tarihini anlatan tüm müfredattan daha işlevsel olurdu.

Söylenebilecek, tartışılabilecek çok şey var ve bunun için burası doğru yer olmayabilir ama biz bilgisayarlarımızı özgürleştirirken birilerinin bizim özgürlüğümüzü satıyor olmasından korkuyorum. Umarım yanılıyorumdur, çünkü bende birşey yapmıyorum!

0
FZ
Belki de Türkiye'de tarih eğitimi diye ayrı bir konu açmak lazım. Bir ülkenin gençleri kendi topraklarının tarihinden nasıl bezdirilirin mükemmel bir örneğini sergiliyoruz yıllardır. Son 29 sene içinde sadece 2 kez tarih dersi alıp da sıkılmadığımı hatırlarım: İTÜ'de, Christoph K. Neumann'dan aldığım 15. ve 16. yy. Osmanlı Tarihi dersleri idi bunlar.

Fakat belki de bu tür tartışmalarda bir yere varamayışımızın sebeplerinden biri "okul" dediğimiz örgütlenmeyi pek matah bir şey gibi görmek. İstanbul'daki büyük bir ilköğretim okulunda çalışan matematik öğretmeni dostum müdürün tepkisini anlatmıştı bana: "... hanım, sizin asıl işiniz bu çocuklara bir şeyler öğretmek değil, bizim derdimiz bunlar belli bir yaşa gelene kadar onları burada tutmak, sağda solda serserilik yapacaklarına burada bulunmalarını sağlamak, bunun için para alıyoruz" nasıl garip geliyor değil mi? Adamcağız aslında çok derin bir gerçeği epey yalın cümlelerle anlatmış, arkadaşıma "helal olsun sizin müdüre, artık Foucault okumasan da olur" demiştim.

Öte yandan, yani işte bazı nezih (!) okullarımızı saymazsak küçük, büyük pek çok şehrimizdeki pek çok okulumuzdaki çocuklar, gençler asıl eğitimlerini TV'deki dizilerden, saçma sapan gazete tartışmalarından, vs. alıyorlar. Her sabah yemin etseler ne olur, etmeseler ne olur.
0
setcom_2000
Bertaraf edilecekler!*

Atatürk fotoğraflarının devlet dairelerinden indirilmesini istemekle kalmayıp, Türk Milliyetçiliği ile de mücadele edilmesi lazım geldiğini söyleyen Andrew Duf' tan sonra şimdi bir de andımız çıktı başımıza tartışma konusu olarak.
"Daha birkaç yıl öncesine kadar, şeref ve haysiyetimizle birlikte millî mukaddesatımızı da temsil ettiği için Allah''ın herhangi bir şaşkın kulu Atatürk''ün hâtırasına saygısızlık ettiği takdirde, parmaklar derhal silâhın kabzasını kavrar, çatılmış kaşların altındaki gözler de makineli tüfek yuvası gibi korkunç ve kararlı olurdu. Öyle ki, gözünden bir kaza çıkacak diye bakmaya korkardınız!"
Bu Duf denilen adam, öyle rastgele biri değil, Avrupa Parlamentosu Türkiye - AB Karma Parlamento Eşbaşkan Yardımcısı. Yani iktidarın muhatap alması gereken biri.
Duf''un 19 Eylül de icra ettiği bu edepsizlik, 20 Eylül de basına yansımış, 21 Eylül''de Divan''ın konusu olmuştu. 26 Eylül''de de Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral sayın Yaşar Büyükanıt''ın gündemine girdi.
Neden bir hafta sonra?
Çünkü bize "uygun görülen" demokrasi, "Türk topraklarında gözümüz var" diyen Hrant''a tahammül eder! "Türkiye''nin Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülke olduğunu" söyleyebilen şarlatana tahammül eder! Türk Milleti''ni câni ilân eden dönmeye tahammül eder ama askere tahammül edemez!
Çünkü bize uygun görülen demokraside papazın patriğin Türkiye''yi tehdide yeltenmesi, hatta ilim adamı kılığına sokulmuş ermeni militanlarla, Alman Gizli Teşkilatı hesabına çalışan casusların bilimsel (!) konferanslarda konuşması anlayışla karşılanır ama asker konuşursa öyle bir yaygara çıkarılır ki kıyamet kopuyor sanırsınız.
İşte efendim, bendenizin kanaatine göre Yaşar Paşa bu sebeple tam bir hafta boyunca beklemiş ve millî mukaddesatımıza alçakça saldıran bu ingilize iktidardan herhangi bir cevap verilmeyince de o küstah herife haddini bildirmiştir!
Evet! Bu iktidar rum patriğine gösterdiği saygıyı Türk Milleti''ne göstermemiştir! ermeni iddialarını desteklemek için Türkiye''ye üşüşenleri mahkeme kararına rağmen savunmuştur da, Atatürk için kılını bile kıpırdatmamıştır!
Kıpırdatmazsa ne olur?
Kıpırdatmazsa çatılmış kaşların altındaki gözler makineli tüfek yuvası gibi olur. Ben dün akşam Paşa''yı gördüğüm de gözünden bir kaza çıkacak gibiydi. Diyordu ki: Ulusal konularda ve PKK terörüne karşı gösterilen her tepkiye ''Türkiye''de milliyetçilik yükseliyor mu'' yargısıyla yaklaşılıyor. Bu ülkeyi sevmeyenlerden elbette nefret edilecektir. Bu bir yurttaşlık sevgisidir!
"Atatürk''ün resimlerinin devlet dairelerinden indirilmesini isteyen sapkın söylemler, Atatürkçü düşünce sistemindeki inanç ve azimle bertaraf edilecektir"
N''olucakmış?
Bertaraf edilecekmiş!

Evet arkadaşlar bugün bu ABD' ci ve AB' ci iktidarlar sayesinde geldiğimiz nokta bu. Atatürk'ü, İstiklâl Marşı'nı ve Andımız' ı tartışıyoruz. Yakında Bayrak' ımızı ve İslam' ıda tartışırsak sakın ola ki şaşırmayın.
Saygı ve sevgilerimle, beni aşırı milliyetçi olarak görmeyin ama emperyalizm karşıtı olduğum kesin :P
0
FZ
Şaşırmadım bu mesaja. Bir fikir tartışmasını noktalamak istiyorsanız "kutsal değerlerimize saldırıyorlar, vatan elden gidiyor, terörist ve hatta bölücü bunlar" diye feryat figanı basarsınız, sonra da olan biteni uzaktan izlersiniz.

Şöyle düşünüyorum ben: Andımı, İstiklâl Marşımı, maçlarımı, okullarımı, vs. tartışmak elin AB'lisine kalmaz. Tartışılacaksa bunu bu ülkenin vatandaşı olarak diğer vatandaşlarla ben tartışırım. Çatır çatır da tartışırım, aramızda tartışırken de vatan elden gitmez herhalde, vatan biziz. Vatan benim, benim arkadaşlarım, benim tartıştıklarım, sevdiklerim ve karşı çıktıklarım. Ben yoksa, benim insanlarım yoksa, vatan nerede? Bu ülkede din tartışılacaksa onu da biz yaparız, elin ABsine, ABDsine bırakmayız, sonuna dek, dibine dek tartışırız, bir araya gelir, anadilimizle, kültürel birikimimizle ve cehaletimizle tartışırız, daha fazlasını kavramaya çalışırız. Tartışmaktan zarar gelmez, zarar "korku"dan gelir, korku tohumları ekmekten gelir. Siz cesurca, kendinden emin, birikimli bireyler olup, güçlü bir şekilde kendi aranızda tartışabilecek bilince, güce erişti iseniz, merak etmeyin elin yabancısı gelip de abuk sabuk bir şey yapmaya kalktığında, bir terbiyesizlik ettiğinde münasip şekilde, entelektüel olarak, politik olarak tokatlayıp evine gönderebilirsiniz onu.

Konuyu biraz teknik ele almaya çalışalım. "Andımız" ya da başka bir şey, bırakın böyle ideolojik şeyleri, herhangi basit bir sözcüğü alıp 50 kere üst üste söyleseniz anlamsızlaşmaya başlar. Sevgilinize dakikada 35 kere seni seviyorum derseniz, seni seviyorum cümlesi kişisel, içi boşaltılmış klişeniz haline gelir. Sevgi, saygı tavırla ortaya çıkar, lafla değil. Her sabah birkaç milyon çocuğa bir şey söyletirsiniz, akşam TV'de abuk sabuk insanların abuk sabuk dizilerini izlerler o çocuklar. Ne olur? Anlamsızlık denizinde yüzerken elbet kendilerine karambole bir anlam oluştururlar, siz de ürettiğiniz "boşluk" ile kalırsınız.

Tekrarlayayım: Bu ülkede doğdum büyüdüm, bu ülkenin yetişkin bir vatandaşıyım ve vatanımla ilgili her şeyi de tabu haline getirmeden, yabancıların entelektüel darlıklarına bırakmadan dibine kadar çatır çatır tartışırım, kimse de bana sapık, hain, bölücü, vs. diyemez.
0
sametc
Tam yazacaklarımı sen yazmışsın tebrik ederim.......

yani gözüküyorki türkiye'nin şu anki durumuyla ilgili söylenicek en güzel söz rahmetli uğur mumcu'nun kitabının ismidir "UYAN GÂZİ KEMAL"

Radikal gazetesi AKP aşığı - devşirmeler aşığı bir gazetedir zaten(Taner akçam(ERMENİ ajanı)-murat belge(george sorosun ajanı ve onu türkiyeye getiren adam.)

ve bu gazete evet genelde bazen güzel yazılar çıkıyor.Ama gel gör ki o güzel yazıyı beter edicek yazıyıda aynı günkü gazeteye sığdırıyorlar mesela bugün http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=165547 bu yazıyla ne kadar çok bağımsızlık aşığı,demokrasi aşığı,AB aşığı,BATI aşığı bir gazete olduğunu göstermiş bulunmakda...

daha yakında bu AKP iktidar da olduğu sürece neler tartışmayacazki....
0
malkocoglu_3
|||Evet arkadaşlar bugün bu ABD' ci ve AB' ci
||iktidarlar sayesinde geldiğimiz nokta bu. Atatürk'ü,
||İstiklâl Marşı'nı ve Andımız' ı tartışıyoruz

Ulkenin ihracata dayali ilk ekonomik hamlesini yapan Basbakan Ozal, eger ABD'nin olmasaydi,yonetime hicbir zaman gelemeyecekti. Secimlerden once her iki tarafta askerlerin destekledigi partilerin olmasi "iyi gozukmez" diye Evren'i ANAP'a da izin vermesi icin (cesitlilik olsun) ikna ettiler. Ozal sonradan baska hatalar yapti, fakat bir dusunce degisimi yarattigi dogrudur. Tabii ki ABD, kendi adamini, YA DA "kendisininki gibi isleyen sistemi kuracak adami" desteklemistir, bu dogru. Bunlari anlamak icin komplo teorisi kurmaniza gerek yok. Kendileri muhakkak anket yapmislardi ve boyle seylerden habersiz askerler olaya balik gibi atladilar.

AB'ye gelelim: AB ve ondan once gumruk birligi bizim icin karli olmaz zannediyordum (onlar ortak biz pazar) fakat rakamlar ortada. Gumruk birligi'nden bu yana oraya yapilan ihracatta patlama var. Tabii hala ithalat ihracat'tan fazla, ama en fazla ihracat/ithalat orani AB ile.

Sonucta, hicbir sey disaridaki (daha iyi) adamin etkisi iceriye nufuz etmeden olmuyor. ABD, Ingiltere'nin mustemlekesiydi, oranin ilk universitelerini kurdular (Harvard) ve sonradan kendilerine bas kaldiracak fikir babalarini kendileri yetistirdiler. Bugunun ekonomisi iyi olan baska bir memleket, Avustralya, Singapore, ayni sekilde. Ingiltere'nin kendisi, 11. yuzyilda Norman akinlarina maruz kaldi. Norman'lar Anglo'lar ile karisip bugunun sentezini olusturdular. Bizim Selcuklu ve sonra Osmanli, yine 11. yuzyilda Turkic akincilarin Anadolu'ya girmesiyle mumkun oldu.

Tabii isgal filan olsun demiyoruz. Fakat modern devlet yonetim, idare, dusunce, planlama sekillerini bir sekilde "yakin alakada olarak" bu adamlardan alinmasi gerekiyor. Zaten ithalat acigimizi bir sekilde kapatmamiz lazim. Adami tutamiyorsun, gidiyor BMW'yi Mercedes'i altina cekiyor. Acik nasil kapanacak? AB fon yardimlari ile kapanacak.





0
bm
Hmm. Isin felsefesine ellemeyeyim, ben de ekonomist degilim ama altinda yatan rakamlar dogru degil. Bu konularda (ve bircok baska konuda) o kadar yalan soyleniyor ki basinda ve politikaci yahut politik gaye ile konusan hocalar tarafindan ben her duydugumdan suphe eder oldum, bazi seyleri bakip kismen de hatirlamaya basladim. Hatirladiklarimdan biri sizin soylediginiz birseye oturdu onun icin yazayim dedim:

Tabii hala ithalat ihracat'tan fazla, ama en fazla ihracat/ithalat orani AB ile.

Degil. En azindan ABD ile fazlamiz var, AB ile acigimiz var. AB ile gecen sene 11Milyar dolar acigimiz vardi (79 milyar hacim)[1], ABD ile ise bizim 1.5 milyar fazlamiz var (8.3 milyar hacim)[2].

[1] http://www.cankaya.edu.tr/turkce/yayinlar/h2g13.html

[2] http://www.census.gov/foreign-trade/balance/c4890.html

0
T-u-N-i-X
Aslına bakarsanız da bir yandan tüm bunlar gerekli diyorum kendi kendime. Amerika'daki gençlik bugün kendi ülkesi dışındaki ülkelerle ilgilenmez, haritadaki yerini bilmez. Bu nedenle beyinsiz bir toplum olarak adlandırılırlar bazen..

Siz yarın öbür gün bu tartışmalar sonucu Atatürk'ün resmini okul kitaplarından, binalardan vs kaldırırsanız bu, yarın öbür gün Atatürk'ü gördüğünde "bu kim öğretmenim ?" diye soracak bir çok çocuğa sebep olacaktır.

Maçlardan önce İstiklal Marşı okunması falan da mantıksız gelmiyor bana.. Okunmayadabilir tabii.. Ama Türkiye'nin tarihine baktığınız zaman siyaseti bir aşırılık içinde yaşadığını görür ve önlemlerinizi almak durumunda kalırsınız. Bugün azınlık denilen gruplar Türkiye'den toprak isteyebiliyor, toplumu bölmek için faaliyette bulunabiliyorlar. Oysa siz herkese "Türk" kimliğini ya da daha mantıklı olan "Türkiye Vatandaşlığı" bilincini aşılarsanız daha doğru olacaktır. Bugün birçok insan "Amerika'lıyım", "Amerikan Vatandaşıyım" demek istiyor. Neden acaba hiç düşündünüz mü ? Fransa'dan gelen adam bir süre sonra neden bu cümleyi kurma gereksinimi hissediyor ? Tamamen özendirici ve karizmatik bir şekilde sergilenmesinden olduğunu düşünüyorum ben.

Bugün, Fenerbahçe Cumhuriyeti ya da Kürt Devleti gibi kelimeler sık sık sarfediliyor. Üzücü bir durum.. Türkiye Cumhuriyet'i sınırları içinde başka cumhuriyetler, başka devletler yoktur.
0
FZ
Bir komiklik: Nip/Tuck dizisi mi neydi, gayet hali vakti yerinde bir estetik cerrah, mutlu mesut görünen aile yuvası, evde de bir hizmetçi var, Latin Amerikan kökenli mi Meksikalı mı öyle bir durum. Çocuklar hizmetçi ile İspanyolca konuşuyorlar, aile babası doktor da anlayamadığı için sinirleniyor, yahu İngilizce konuşsanıza diyor. Doktorun eşi gülümsüyor, hayatım Miami'deyiz (ya da her neresi ise, biri beni düzeltsin) burada anadil bu, İngilizce yabancı dil. Doktor da aptal aptal etrafa, iki dil konuşabilen çocuklarına ve hizmetçiye bakakalıyor...

Yani vatandaşlarının "Amerikalıyım" diye özendiği bir ülke aynı zamanda böyle bir ülke. ABD'de vakit geçirmiş FM üyeleri herhalde daha renkli manzaralardan söz açabilirler. Türkiye'de benzer bir dizi sahnesi olur muydu? Nasıl olurdu? Ne tür bir tepki alırdı? Vatan bölünür müydü? Yoksa o başka, bu başka mı?

Siyasetin aşırılık içinde yaşanmasına gelince, kusura bakmayın ama sessiz sakin politikanın yapıldığını nerede gördünüz? Hayır, birilerinin eline silah alıp fikirlerini kabul ettirmesinden bahsetmiyorum ama en nihayetinde politika dediğiniz şey, insanların hayatlarına müdahale etme, şekillendirme etkinliğini içeriyor yoğun olarak, doğrudan günlük hayatla, günlük pratiklerimiz ile ilgili. Bu, rahatsız edici ve heyecan yaratıcı bir durum. Burada biz çok acayip bir coğrafyada yaşıyoruz, güneyimiz bir garip, biraz daha altımızda kocaman bir işgal ve savaş var, oluk oluk kan akıyor. Solumuzda sevgili komşumuz ve sürekli huysuz bir Yunanistan, biraz kuzeybatı deseniz Balkanlar'da çok değil birkaç yıl önce millet tavuk gibi birbirini boğazladı, falan filan. Biz kendimiz devasa bir imparatorluğun parçaları üzerine ülke kurduk, çok geçmedi üstünden, etrafımızdaki coğrafya ile çalkalanıp duruyoruz. Politikanın "aşırılık" öğesi barındırmasını garip karşılamıyorum ben. Sessiz sakin bir yer istiyorsanız sanırım etliye sütlüye bulaşmayan, zaten bulaşmaya da pek takati olmayan İsveç, İsviçre, Kanada gibi yerlere gitmek lazım herhalde. Belki bizim de tuzumuz o kadar kuru olursa, biz de gayet sessiz, sakin ve "nezih" politika, siyaset yaparız bir gün, belli mi olur...
0
sundance
New York'da geçen sene itibariyle İspanyolca konuşanların sayısı İngilizce konuşanları geçmiş...

Nınınınınııı nıııı nınını nı nıııııı.

0
sefalet
Yazınızı okuyunca insanların neden felsefe ile ilgilenmeleri ve felsefe yapmaları gerektiğini daha bir kavramış oldum.İnsan zihni düşünme yöntemlerini bilmediğinde yığınla tutarsızlık üretebiliyor.Hayır işin kötü tarafı kendi düşüncelerine sahip olmadığı zaman ve sorgulama yöntemlerinden de yoksun olunca, kendi düşüncelerinde tutarsızlığın olduğunu bile anlayamıyor insan.Salt sizi kastettiğimi düşünmeyin lütfen.Sizin yazınızda da bir iki tutarsızlık olduğunu düşünsem de sözlerim geneldir.

Bir ara özellikle belli bir takım "akademisyen" zatlar tarafından medyayı da meşgul edecek şekilde tartışılan "Türkiye Vatandaşlığı" meselesine gelelim.Hadi bunun bilincini vermeye başladınız ben mi çok salağam acaba yoksa bu tür bir uygulamanın toplumun belli bir kesimini memnun etse de diğer önemli bir kısmında da infaal yaratacağı bir tek benim aklımama mı geliyor.Siz böyle fikirleri öne sürerken etraflıca bunun etkileri ne olur, doğru bir hareket tarzı olur mu diye düşünmez misiniz?Yoksa ilk duyduğunuzda hoşunuza gitti ve hemen üstünde düşünmeden benimsediniz mi?

Bir şeyleri düzeltmek adına bir şeyler yapılacak ise önce düzeltilmesi gereken sorunun ne olduğunun doğru bir şekilde ortaya konması gerekir.Öyle efendim "Türk" sözü etnik bir sözdür ve toplumun bir kısmını rahatsız ediyor öyleyse bu ülkede yaşayan herkese "Türkiyeli" diyelim gibi bir yaklaşımın mantıksızlığı ve işe yaramayacağı çok zor görünen bir olgu mudur?Bu ülkenin bir kimlik sorunu olduğu doğrudur.Çünkü bu ülkenin insanları cumhuriyet döneminde iyi bir tarih eğitimi almamıştır.Bunun yanında yüzyıllarca cahil bırakılmasından kaynaklanan sözel tarih bilincinin de eksik olduğunun altını çizmek gerekir.Cumhuriyetin başında bugün bahsettiğim "akademisyen" zatların öne sürdüğü gibi bir etnik milliyetçi hatta ırkçı bir kimlik anlayışı yoktu.Tam tersine Atatürk'ün anadolu medeniyetlerine merakı ve benimseyişi ortadadır.Türk tarih kurumunu devletçi bir anlayış geliştirilsin diye kurmamış o güne kadar doğru dürüst araştırılmamış Türk tarihi bilimsel ortamlarda araştırılsın diye kurmuştur.Etibank, Sümerbank gibi kurumları kurarken verilen isimler Atatürk ve zamanının ne tür bir tarihsel mirasa sahiplendiğini ortaya koyar niteliktedir.Ama Atatürk'ün ölümünden sonra cumhuriyetin eğitim kurumlarında "Türk" kavramı ve tarihi etnik bir tanım kazanmıştır doğru fakat "Türk" kavramı bilimsel anlamda etnik bir topluluğu tanımlamadığı gibi bu kavram büyük oranda yanlış öğretilmiştir.Kısaca demek istediğim, sorun Atatürk'ten sonra "Türk" kavramının yanlış olarak topluma öğretilmesidir.Bu yüzden aynı yanlış eğitimden geçen sözde akademisyen aydınlarımızda dahiyane bir fikir ve dikkat çekmenin dayanılmaz hafifliği ile "Türkiye Vatandaşlığı" gibi fikirler öne sürübilmişlerdir.Akademisyen düzeyindeki bu cahilliğin varlığı durumun sakatlığını belirtir durumdadır.

Çok severek takip ettiğim Attila İlhan bile Türk kavramını sadece orta asya kökenli ele alır ve 1940-50 ler arasında gerçekleşen çeviri hareketinde yunan kılasiklerinin çevrilmesine ve köy enstitülerinde okutulmasına karşı gelmektedir.Bu bahsettiğim kimlik bunalımının aydın çevresinde ne kadar sinmiş olduğunun bir başka kanıtıdır.Halbuki tarihçi heredot, düşünür diyoşen,Hekateus,Peresides veya Heraklitos, Homeros kimdir nerelidir.Biz bu insanların doğup büyüdüğü topraklarda yaşıyoruz.Ama yok birileri bizim dışardan geldiğimizi onlara yabancı olduğumuzu söyledi, söylüyor.Koca bir ANADOLU tarihini hiçe sayıp 1071 ile başlattılar tarihimizi.Oysa ne Türk tarhini iyi biliyoruz ne de anadolu.Övünerek söylüyorum bugün Türk kültürünün ana unsur olduğu bir anadolu kültürü ile yoğrulmuş durumdayız ama farkedene.Bir şeyi çok iyi anlamalıyız biz ne asyadan gelen etnik bir topluluğuz ne de saf İon kültüründen gelmekteyiz.Biz ANADOLULUYUZ.Ve "Türk" dediğim zaman işte ben bu Anadolulu olmayı anlıyorum.

"Türk" kavramının bizim kültürümüzde geçirdiği evrim neticesinde anlaşılması gereken tanımı bence bu dur.Herhangi bir etnik içerik taşımaz dolayısıyla bu kavramdan vazgeçmeye gerek yoktur.Hele "Türkiye Vatandaşlığı" gibi "dahiyane" fikirlere hiç gerek yoktur.

Bu konuyu tartışmak isteyen olursa seve seve tartışırım.Son olarak "Fenerbahçe Cumhuriyeti" sözünüz ile ilgili de bir şey söylemek istiyorum.Bu başlıkta pek çok mesajda belirtildiği gibi bir şeyleri tabu haline getirmenin kimseye faydası yoktur.Cumhuriyet sözü de tabu değildir ve belirttiğiniz şekilde kullanılmasının tek anlamı vardır, bir birlikteliği anlatmak içindir.Soyut bir benzetme olup, korkacak bir şey değildir.

0
bm
Bir yerine bulasayim bunun:

Bu yüzden aynı yanlış eğitimden geçen sözde akademisyen aydınlarımızda dahiyane bir fikir ve dikkat çekmenin dayanılmaz hafifliği ile "Türkiye Vatandaşlığı" gibi fikirler öne sürübilmişlerdir.Akademisyen düzeyindeki bu cahilliğin varlığı durumun sakatlığını belirtir durumdadır.

Bakin ben Turklukten baska birsey bilmeyen vatandaslardan biri olarak, 'kim' oldugumu bu akademisyenlere sorarak ogrenmek durumunda olmadigimi dusunuyorum. Dun belki Turkum derken mutluyduk, ama en azindan biat ettigimiz lider muazzam hizmetleriyle inandiricilik kazanmisti. Bugun 'milletimiz soyle dusunmeli' diyen adamlar isterse isimlerinin onune sekiz tane akademik kisaltma koysunlar ve devletten mor ustune yesil puantiye 'muazzam insan' pasaportu alsinlar herhangi bir inandiriciliklari yok. Ince medyatik propaganda metodlarina da hakim olmadiklarindan koselerde kufurlesme trafigi yaratmaktan oteye gidemiyorlar -- iyi de oluyor bence, daha az yalan okuyoruz.

Memlekette belli bir hurriyet yerlesmisken, artik millete birsey dusundurtmek 'milletimiz soyle dusunmeli' diyerek yapilamaz bence. Onun icin hic bu adamlara kizmayin, degmez. Afkursunlar dursunlar biz de onlari besleyelim bir sure daha. Bugun 15-20 yasinda olanlar o seviyelere geldiklerinde biz bile (sagsak) hayret edecegiz mamleketin geldigi hale.

(aslinda satir aralarindaki kaygiya katiliyorum, yol kazasi belki genis perspektiften bakilinca onemli kozukmez ama bu cani yananin perspektifinden onu onemiz yapmaz. Sadece iyimserligim tuttu bugun.)

0
sefalet

Bahsettiğiniz anlamda sizin gibi benimde kaygım yok.Bir şeyleri özellikle kimlik konusunda dayatmaya çalıştıkları anlayışın bir sonuca gideceğini düşünmüyorum.Ama gerçek sorunlar ile boğuşmamızı önleyici sunni gündem yaratmakta azımsanacak bir zarar değil.Bunun yanında toplum olarak yaşadığımız coğrafya ve üstünde oturduğumuz kültür boyutunun çok dışında ve tek düze bir kimlik anlayışının benimsenmesi hem kısa vade de hem de uzun vade de büyük sorunlar yaratıyor, yaratıcak.Geçmişini bilmeyen milletlerin geleceği yoktur diye bir söz var benim bir kaygım var ise eğer, bundan ibaret.
0
anonim
Bunlar sizi bizi aşan konular. mecvut hükümet (kim olursa olsun) "andımızı kaldırıyoruz, okullardan Atatürk resmini kaldırıyoruz" demesi halinde ertesi günkü gazete başlıklarını bir düşünün!
tabii ki hergün "anlamını bilmediğimiz" halde birşeyler okumak saçma. Ama dediğim gibi sizin yaptığınız her hareketten pay çıkarmayı bekleyen başka gruplar her zaman olacaktır.
Ayrıca zannımca herkes (her Türk değil, herkes) biraz milliyetci olmalıdır. Kült olmak elit olmak adına bazı değerlerden vazgeçilmesi bence saçma. (artık susmam lazım)
0
hayalperest
Okutmayın andımızı, Atatürk'ün resimlerini indirin, İstiklal marşı nedir ki?, milletini-ailesini sevene sövün, laikliği kaldırın, tarihi bilmeyin, kendinizle gurur duymayın, Amerikayı sevin, Avrupayı sevin, bizler adam kestik, Allah'a inanmayın, boynunuza haç takın, biz kötüyüz onlar iyi, verin ne isterlerse, Para için kıbrısı satın, hainler için vatanı parçalayın, minareleri ezan sesi için değil devletinize karşı süngü olarak kullanın. İngilizlerin elini ayağını öpün, tartışın tartışın tüm değerlerinizi tartışın, ama sakın ola onlara laf söylemeyin. Ne de olsa problem bizde.
"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak.....Ne mutlu türküm diyene. " İstiklal marşının, Atatürkün, andımızın,atalarımızın,değerlerimizin yanındayım. Bununla da gurur duyuyorum. Kendini,tarihini bilmeyenler gaflet ve dalalet içine düşmüşler. Önce gidip tarihlerini öğrensinler, nutku okusunlar. Daha fazla kendinden nefret eden insanlara bir şey söylemenin de anamı yok.
0
FZ
Böyle asabi olun. Her an parlayacak halde bulunun. Karşınızdakini her daim vatan hainliği ile suçlamak için tetikte bekleyin. Sapla samanı birbirine karıştırın, bir konuyu yazarın bahsettiği şekilde değil sizin işinize geldiği şekilde alıp bunu bir anda tanrıya, haça filan bağlayın ki ortalığı kızıştırmak kolay olsun, araya bir tutam "filancaların elini ayağını öpün" serpiştirin ki işin biraz tuzu biberi olsun. Birileri çocukların psikolojisinden, bir şeyleri tekrarlaya tekrarlaya anlamsızlaştırmaktan bahsederken hemen bir cengaver gibi ortama dalıp "küçüklerini korumayacak mısın, büyüklerini saymayacak mısın" filan deyin. Kimi sayacağım yahu? Kimmiş o büyükler? Cevap verin lütfen: Kimmiş o büyükler? Hangi büyüklerimi sayacağım? Kime saygı göstereceğime ben karar veririm. Kimi koruyacağıma da ben karar veririm. 7, 8, 9 yaşlarındaki bir çocuğa neyi nasıl öğretiyorsunuz? Kim kimden nefret ediyor? Bir şeyleri paylaşmak isteyen, tartışan insanlar mı kendinden nefret ediyor? Neden bu kadar "ekstrem", uç noktada sözcükler kullanıyorsunuz? Benliğimizi mi kaybettik sizce? Tarihi öğrenmek Nutuk okumakla bitiyor mu? Nutuk okumakla küçük bir çocuğun robot gibi bir paragrafı tekrarlaması arasındaki bağlantı nedir?

Birbirimizi bir kaşık suda boğazlayabilecek asabiyette olduğumuz sürece vallahi de billahi de elin İngilizine, ABDlisine, onların kumpaslarına ihtiyacımız yok, kendi kendimize zarar verip durabiliriz. Heyecanlı olmak güzel bir şeydir, ruhsuz, heyecansız yaşayan ölüler olmayalım elbet ama heyecan var, heyecan var. O heyecanı biraz daha bilinçli olmak doğrultusunda düşünmeye kanalize edelim derim.
0
hayalperest
haklısın tarihi okumak nutukla bitmez ama zaten onuda kimse okumamıştır... Bilinçli olmak lazım tabii ki ama, bu tür konulardaki "bilinc" i türk olduğu için "belene"de 10 sene yatan amcamla, türk olduğu için 3 yıl sürgün edilen babamla, bizim komşu köyden şehit düşen abinin ve iki arkadaşımın ana-baba acısı nedendir bilerek bilincli olmak lazım. İnsanların neyi neden yaptığını bilerek bilincli olmak lazım. Ben yakınlarımın acısını çok gördüm, kusura bakmayın. Bu yüzden, küçücük çocukken "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" demek bana her zaman gurur verdi. Yine dar kafalılığım konusunda kusura bakmayın,birileri yaralarıma dokununca canım acıyor ve aklıma
bir atasözü geliyor "ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" diye. Bu konuya daha fazla cevap yazmıycam.
Fazlamesai nin çalışmalarını her zaman severek takip ediyorum. Dileğim bundan sonraki konuların bilgisayarımla daha fazla zaman harcamak istiyorum diyenlerle alakalı olması. başarılar.
uğraşmak istiyorum

0
loker
Politika tartışılırken yapıldığına sıkça tanık olduğum bir yanlış yapıyor ve kendi referanslarınız / tecrübelerinizi önemserken tartışılmaz da zannederek, karşı tarafın referanslarını ya da tecrübelerini tanımıyorsunuz bile...

Yakınlarınızın başına gelenlere de yazık, hayatını vermiş fedakar gençlerle kaybettiklerimize de... Ancak bunu neye kıyasla ve neyle ilişkilendirerek yazıyorsunuz? Konumuzla ne ilgisi var?

Duygusallığınız arasında kendi sözlerinizi boğuyorsunuz. Mazlumiyet, şehadet ve gözyaşları arasında düşünce üretmeden laf söyleyip, geçip gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Üstelik dili öyle kurguluyorsunuz ki, görüşlerinize karşı olanların bu referans/tecrübelerden haberi olmadığı önkabulü, haberleri olması ihtimalinde zaten sizinle aynı fikirde olacakları yanılgısına yol açıyor...

Bilinçli olmakla ilgili olarak, önce sizin tecrübelerinizi yaşamak ya da bilmek gerekmiyor. Yaşadıklarınız ne o kadar özel, ne o kadar belirleyici... Bunları yaşayanları anlayabilmenin ise, bambaşka yolları var... Kusura bakmayın!

Bahsi geçen kavramlar koca bir ulusun eğitim sistemiyle ilgili temel değerler arasına sokuluyor. Bunlar sizce de soğukkanlı, bilimsel ve siyasi anlamda toplumun olabildiğince geniş kısmının onayladığı, üzerinde fikir belirttiği değerler olmamalı mı?

Milliyetçilik başta olmak üzere kimi değerler bu ülkede -tam da tartıştığımız bu ezberci eğitimin sonucu olarak- <i>de-facto</i> benimsenmiş zannediliyor; ama özellikle son on yılda büyüyen kuşak ve o kuşağın kendini gerçekleştirmekle ilgili sahip olduğu araçlar kavramlarla ilgili tanımları da aidiyetleri de çok değiştirdi, genişletti, yaygınlaştırdı...

Bunu görmemek tabii ki kendi kuytusunda yaşamak isteyenlere mümkün göründü ve 'Her Türk asker doğar...', 'Ne mutlu Türk'üm diyene', 'Bu ülkenin %99u müslüman' sözleri 60 milyonun tamamı tarafından aynı şekilde hissediliyor yanılgısı devam etti.

Ama gelin görün ki, kazın ayağı öyle değil... amcanızın, babanızın çektiklerini bilse de umursamayacak kitleler büyüyor sokakta her gün... ve aidiyetle ilgili problemlerini malesef 1930'ların anlayışıyla çözemiyorsunuz... Andımız insanları bir arada tutmakla ilgili değerleri aktarmak açısından önemli bir amaca hizmet eder; en azından niyet düzeyinde... Bu niyeti taşıyan yeni araçlar bulunmalı, o birliktelik ve aidiyet duygusunu yine bizim ama bugüne dair değerlerimizle üreten, anlatan, bugüne ait araçlar bulunmalı...

Bundan korkmak yok olmaktır, yazık ki bunu en son isteyecek topluluklar bu gerçeği göremez çoğunlukla... Bu arada yazdıklarımdan kimi olmadık sonuçlar çıkartma ihtimaliniz beni ciddi anlamda korkutuyor. Yeni nesil böyle düşünmüyor, bunu görmek, bunu anlamak hatta yeri gelir buna alışmak lazım derken bunun iyi ya da kötü değil, sadece gerçek bir şey olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.

Genelde mesajınızdaki duygusallığa sahip insanlarla bu konularda konuşurken yaşadığım temel iletişim problemlerinden biridir, baştan uyarıp rahat etmek istedim. Bu gerçeği görmeye ve tanımlamaya çalışmak, ondan yana ya da ona karşı bir taraf oluşturmayı beraberinde getirmiyor. Taraf seçmek sonradan yapılan -ve bence lüzumsuz- bir tercih. Dolayısıyla "o gençlerle" ilgili kimi anılarınızı ortaya döküp bu sayede sosyolojik tespit falan yapmaya kalkarsınız diye korkumdan bunun işe yaramayacağını baştan açıklamak istedim.
0
bm
Andımız insanları bir arada tutmakla ilgili değerleri aktarmak açısından önemli bir amaca hizmet eder; en azından niyet düzeyinde... Bu niyeti taşıyan yeni araçlar bulunmalı, o birliktelik ve aidiyet duygusunu yine bizim ama bugüne dair değerlerimizle üreten, anlatan, bugüne ait araçlar bulunmalı...

Madem hayal ediyoruz, 'milli gururumuz' ve 'aidiyet'imizi dayandiracagimiz nokta boyle araclari buldugunu soyleyenlere 'ne diyorsun kardesim sen? sen yeni bir arac buldum diyeceksin, benim cocugum da her sabah onu bagiracak oyle mi? hahaha, Allah da seni guldursun' diyecek 'ezelden beri hur yasamis, hur yasayan' bir topluluk olmamiz olabilir mi acaba? Biz gorur muyuz?

0
malkocoglu_3
Bravo cok guzel soylediniz.
0
robertosmix
Hayretler içerisinde takip ediyorum tartışmaları...

Fazlamesai'nin konsepti nerden nereye geldi yahu. Andımızın okunması-okunmaması konusunu eğitmenlerin-bürokratların oturup tartışması gerekirken, burada konuya vakıf olmayan bizlerin bu konuda boğuşması ne kadar da garip.

Bana ne.. umurumda değil. İster yapılsın ister yapılmasın. Ben bilişim teknolojilerinde nasıl gelişir ve kafaları ilerletiriz diye tartışılsın isterim.. bugün en azından bir veya birkaç tane uluslararası yazılım firmalarımız, IT kuruluşlarımız olsun isterim... çünkü bizden beklenen budur.

Yok milliyetçilikmiş, yok vatan hainliğiymiş.. bunlardan bize ne arkadaşlar. Bu ülkenin güvenlik güçleri, tarihin ötesinden beri yedi cihanı inletmiş şanlı ordusu, örnek istihbarat teşkilatları, idealist beyinleri var. Bize mi düşmüş rejim bekçiliği yapmak.

Aşın artık bunları. İsteyen vatan haini, isteyen milliyetçi, isteyen radikal islamcı, isteyen terörist, isteyen gay, isteyen lezbiyen olsun. :)

Biz, çorbaya katabileceğimiz kadar tuzumuzu katmak için uğraşmalıyız. Eğer herkes üstüne düşen için çaba sarfederse, o zaman yarınlar için ümidimiz bol olur. Bu şekilde hiç bir yere varamayız.
0
bm
Yeni andimiz: dusunen kafalara zararli fikirler ususur, buyuklerimiz herseyi bizlerden iyi dusunur.

0
sundance
Arkadaşlar, fazlamesai'de "biz sadece teknoloji ile ilgili konularda tartışalım, bunun dışında etliye sütlüye karışmayalım" diye bir yaklaşım yoktur, burda kimse kimseyi baskı altına almasın.

Evet, temel odağımız teknoloji, Internet ve bunların hayatımız üstündeki etkileri. Ama, eğitim konusu tartışılırken işin ucu, politikaya, siyasete dayandı diye, "öcü" modunda kenara çekilmemizin bir anlamı yok.

Tartışmak isteyen, belli kurallar doğrultusunda, karşındakine ve okurlara saygısızlıkta bulunmadan tartışır (zaten bu kadar adam bu konuya yorum yazdıysa, tartışılması da isteniyor demektir), tartışmak istemeyen de bu habere bir daha bakmaz, tartışılmaya değer bulduğu teknolojik konulara odaklanır.

Sadece biraz daha hoşgörü gösterelim, sadece biraz daha geniş düşünüp, bu ülkenin vatandaşları olarak, bizleri ilgilendiren konularda "bir bilen konuşsun" diyip kenara çekilmeyelim. Futbol gibi bir konuda bile herkes fikrini beyan ederken, vatandaşlık, eğitim gibi konularda çok daha fazla söz söylemeye hakkımız olmalı.

0
FZ
Futbol gibi bir konuda bile herkes fikrini beyan ederken, vatandaşlık, eğitim gibi konularda çok daha fazla söz söylemeye hakkımız olmalı.

:)

Enteresandır, bazı konular var ki insanlar onlar hakkında konuşmayı gayet doğal bulurken bazı konularda çekimser kalırlar.

Söz gelimi müzik ile resmi kıyaslayın. Pek çok insan dinlediği herhangi bir müzik üstüne hemen yorum yapmaya girişebilir rahatça, beğendim, beğenmedim, şöyle, böyle, vs. Ama resim söz konusu olduğunda genellikle biraz daha çekimser olur çoğu insan, "beni aşıyor, valla açıkçası resimden pek anlamam, bunun eğitimini almadım" vs. gibi sözler duyarız.

Hiçbir şey "doğal" ya da "yapay" değil. Futbol hakkında geyik muhabbetinin ötesine geçebilmek için o işin kültürünü, tekniğini, değişik ekolleri, stratejileri, vs. bilmek gerekiyor yani hem kafayı çalıştırmak hem ciddi bir analiz/sentez yeteneğine sahip olmak hem de işin tarihçesini bilmek gerekiyor (bu yüzden ciddi anlamda teknik ve öngörü sahibi analiz yapabilen, okumaya değer yorumcu sayısı bir elin parmaklarını geçmez). Benzer şey resim için de, müzik için de, eğitim için de geçerli. Tabii ki bu "düşünmemiz" için engel değil, sağlam bir mantık zinciri kurabilen ve en önemlisi yeri geldiğinde "cehaletinin" farkında olan bir birey zaten eksiğini fark edip gidip gerekli bilgiyi edinecek ve kaldığı yerden düşünmeye devam edecektir. Tartışmak, gerçek anlamda tartışmak zaten biraz da işte o eksiklikleri fark edip doldurmak ve var olanın üstüne bir şeyler ekleyebilecek kıvılcımları çaktırmak için içine girdiğimiz bir şey değil mi, asıl o zaman verimli, anlamlı, değerli değil mi?
0
Zebani
Bence de her şeyi konuşalım ama fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olarak. Ama hedef gösterir gibi yapmak ta nedir? Kimse kimsenin vatan sevgisini eleştiremez. Kimin kimden vatanını daha çok sevdiğini kimse de bilemez. Herkese saygılar...
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

e-Ticaret, Medya, Türkiye, Dumur

FZ

Memleket gittikçe garip haller almaya başladı. Önce cember.net ortamındaki bilişim forumunda ideefixe.com ile ilgili şu Habertürk yazısından bahsedildiğini gördüm ("computör" diye bir şey varmış galiba Türk dilinde). Kategorisini tayin etmekte zorlandığım bu yazının şaşkınlığı geçmeden bir dostumdan EKŞİ SÖZLÜK EKŞİMEYE Mİ BAŞLADI ??? başlıklı yazının adresi geldi (üç soru işareti ve soru işaretlerinden önce boşluk var).

Gazetecilik, eleştiri, ahlak, e-ticaret, vb. şeyler üzerine derin bir tefekküre daldım. Yorum yapacak mecalim kalmadı.

Ruslara 850.000 € verip İstiklal Caddesinde saniyede 15.000 yüz taramak?

FZ

LinkedIn'den Çağrı Tanrıöver'in dikkatleri çektiği bir tartışmayı FM camiası ile paylaşmak istedim. Mesele İstanbul'daki İstiklal Caddesi'ne yerleştirilecek yüz tarama ve tanıma sistemi, bununla ilgili yazılım, kameralar. Bunların Ruslar'a yaptırılması ve 850.000€ verilmesi. Detaylar SABAH gazetesindeki bir haberde mevcut. Tanrıöver ise şunu soruyor:

Türkiye'de Tehlikeli Bir Salgın: 400.000 kişi hasta

FZ

Dünya Sağlık Teşkilatı'nın salgın hastalıkları izleme odasında bilgisayarlara bağlı duran alarm kesik kesik ötmeye başladı. Nöbetçi iki uzman hemen özel ekranın başına koştular. Ne oluyordu? Çin'de yeni SARS vakaları mı görülmüştü? Yoksa beklenen 'kuş gribi' bir yerde çirkin yüzünü mü göstermişti? Ya da Afrika'daki AIDS faciasında yeni bir sıçrama mı gerçekleşmişti?

Ekrandaki verileri izleyen uzman: "Kötü haber Türkiye'den" dedi. Tuşlara birkaç kez dokunup bir süre araştırma yaptı. "Bir çeşit üst solunum yolları enfeksiyonu olarak başlıyor ama başka biçimlerde de kendisini gösterebiliyor. Özellikle gençleri vuruyor. Kız-erkek ayrımı yapmıyor."

MEB : Squid ile Internet hızınızı katlayın (!)

anonim

MEB Meslek liseleri müfredatında ciddi değişiklikler yaptı. Yeni müfredatta açık kaynak yazılımlarında bulunduğunu bu adreste açıkca görebiliyoruz.

Fakat o kadar vahimdir ki, sözde özgür yazılımı müfredatı kapsamına alan MEB işletim sistemleri kurulumu dökümanında sadece 1 sayfa özgür yazılımdan bahsediyor.

Durum bundan da vahim. Dökümanda aynen şu satırlar geçiyor:

Vah vah vah!!!

parsifal

29 Eylül 2002 sabahı Kaş'da insanların uyanmasıyla bir koşuşturma başladı. Dükkan sahipleri ve Kaş sakinleri birbirlerine aynı soruyu soruyordu: "Sizde bir şey var mı?"
Sabah 8 sularında Kaş'a enerji veren hatlarda bir karışıklık olmuş ve bazı fazlara nasıl olduysa 380 volt'un üzerinde enerji gelmişti.

Sonuç: 2 büyük sokaktaki tüm klimalar ve digiturk kutuları, pek çok tv, pc, buzdolabı vb. elektrikli ev aletleri çalışmıyor. Yüksek gerilimden kaynaklanan hasarları, ne üreticiler ne de sigorta şirketleri garanti kapsamına alıyor.