Üzüldüm şimdi gerçekten. Ben 2 yıl önce bunun aynısını yaptım (birebir aynısı, amaç aynı kullanılan yöntem aynı vs.)

Daha sonra ülkemizde benzer işi yapan kodaman bir firmaya bahsettim, biraz ilgilenilse de gerisi gelmedi. Sonra başka bir kodaman firmaya gittim onlarda çalmaya çalıştı. Öyle öyle derken yatırdım projeyi.

Neden kendin yapmadın dersen; bu bilgilerin tutulması için ciddi sunuculara, veritabanlarına ve bant genişliğine ihtiyaç vardı ve gücüm yetmiyordu.

Of canım çok sıkıldı...

Not: Sanırım bunun aynısından daha başka da var.

"Benim g.tüm büyük"ten ve "bütün ünlü hackerlar gibi mahpus yatmışlığımda vardır"dan başka bir ima yok.

Ben gidersem bunu kesinlikle söyleyeceğim.

Bir sürü böyle dağıtım ve bir sürü böyle paket var, durumun "php"ye özgü olmadığı ve bu yaşanılan sorunun nedeninin, ne açık kaynaklı olan kod ne de php veya onun geliştiricileri ile ilgili olmadığı aşikar. Yani hiç mi hata yapılmayacaktı bu kodlarda? Ubuntu geliştiricisi çok biliyorduysa, bugzilla var o var şu var bu var gider yazardı hatta yamardı, bu durum elbette ubuntu oluşumunun bir hatası.

Peki ne oldu sonra? Ne kadar zamanda düzelttiniz durumu?

Bundan bahsetmeyi düşünmüştüm, haklısınız ama tasarımcıları hedef aldığım için bahsetmedim. "Keepalive" da, yazıdakine benzer mantığın sunucu taraflı olarak uyarlanması (veya tersi işte). Ancak o linkini verdiğiniz wikideki yazan şeye ben biraz takıldım, sanki mükemmel süper ötesi birşeymiş gibi hiç olumsuz taraflarından bahsetmemişler. Yeri gelmişken ben bahsedeyim :) keepalive, hakkında öyle kesin ifadelerle konuşulabilecek bir özellik değil, çünkü her browsera ve her sunucuya (hatta ayara) göre farklılıklar gösteriyor, HTTP durum belirteci olmayan bir protokol ve keepalive bunu değiştirmiyor yani gene belirli zaman aralıkları var, yaptığı şey sadece ilgili soketi belli bir zaman içerisinde kapatmamak ve iki tarafın sürekli iletişim içinde olmasını sağlamak ancak bunun bir garantisi yok yani,"bir kez bağlantı oluşturulur ve tüm istekler artık ordan gider" diyemeyiz, sunucunun ne zaman bağlantıyı kapatacağı kesin değil, kesin olan şey bağlantı kapanınca haber vermesi o kadar. "Keepalive"ın elbette avantajları var ancak dezavantajlarıda var, gene aynı bu yazıdaki mantık birebir örtüştüğünden bant genişliği kullanımını önemli oranda yükseltiyor. Kaldıki kaynak azaltmak için yapılan bu özellik bazen daha fazla kaynak israfınada yol açabilir, özellikle tek istemcinin-tek istek yaptığı durumlarda. Yaniuzun lafın kısası keepalive a güvenmeyelim güvendirtmeyelim :)

Erişimi engellediklerinde sanırım sadece sen kendi kendine gelin güvey olmuş olacaksın :)

Elbette faaliyet belgesi gibi bir şey olmalı ama asla şimdiki uygulamadaki gibi mecbur tutulmamalı ve elbette "beleş (h)ostlar" olmalı ama başkalarının özgürlükleri bu "beleş ostlar" nedeniyle kısıtlanmamalı.

Umarım başın belaya girmez.

Şunu bir oku istersen :)
http://faaliyet.tib.gov.tr/yetbel/yonetmelik1.html

Bildiğimiz gibi ne kadar zor olsada iki farklı verinin MD5 leri aynı olabilir. Kaldı ki bu soruşturmada çok mükemmel üstün polis keşkülatı - forensic infaz elemanı yedek alırken farklılaştırılmış bir program kullanabilir, yani yedek alırken her iki kopyanın içine de yerleştirmek istediği şeyleri yerleştirebilir. Daha da vahimi kişinin bilgisi dışında daha önceden belge onun bilgisayarına zaten aktarılmış olabilir.

Demem o ki normal şartlar altında, evinde yasadışı yazılı belge bulunan veya bilgisayarında yasadışı word belgesi barınan kimseler bunların varlıklarını itiraf etmedikleri sürece, bu bilgi ve belgelerin oraya kim taradından konulduğunun doğruluğu kanıtlanamaz, yani kanıt olarak kullanılamaz (benim mantığım, benim düşüncem, bence)

Suçun failinin bilinmediği durumlarda bilgi belge suç aleti ve benzeri şeyler şüpheli bulabilmek amacıyla kullanılabilir, daha sonra itirafla kanıt halini alabilirler. Ancak ergenekon gibi suç iddiasının failinin bilindiği durumlarda zaten elde bir belge bir kanıt falan olmalı ki dava mantıklı olabilsin. Eğer adamıda içeri alma niyetindeysen çok önemli ve geçerli bir kanıtın olmalı ve daha sonra evindeki belgelere itimat etmeye gerek duyulmamalı (bence)

Polislik ve hukuk mesleğindekiler kanıttan daha çok suç üstü ve itiraf ettirme konularına ağırlık verip bu konular üzerinde çalışmalı ve yasaları bu konulara göre düzenlemeli.
Çünkü eğer polis bilgisayarda bulunan kanıtları toplama görevini yasalara göre tam ve eksiksiz yaparsa kanıt kirli de olsa itiraz hakkı kalmayabilir. (bence)

Gelelim gerçeklere; Bu bilgisayar bulgularını kanıt olarak kabul etmek isteyen bir mahkeme bir kılıfa sokup itiraza yer bırakmaksızın kanıt olarak kabul edecektir, tam terside mümkün.

Ülkenin bütün kıymetli varlıkları satıldı, suyu bile satılıyor şehzadelerimin internetine sansür koyulduğu zaman ancak eylem yapmak aklına geliyor.

Not: Durumdan memnun olduğum gibi saçma şeyler anlaşılmasın.

"grev yapan insanlar" derken sadece "telekomda çalışıp grev yapan insanlar" ı kastetmemiştim, genel olarak "grev yapan insanlar"ı kastetmiştim.

üstelik zarar verilecek nokta bu değil ki, insanlar buradan para kazanıyorlar, grevin nedeni de daha çok kazanmak istemeleri, kesintiler bir tek yerde de değil, bireysel bir olay gibi gözükmüyor. kesince ne olacak? bu kadar salak mı bu çalışanlar? sanıyorum değildir.

haklısın, bir yaptırım yok, maddi olarak ta ciddi bir zarar verilmemiş öyleyse zaten çalışanlar açısından kesilmesinin anlamı ne olabilir ki?. hiçbirşey.

ayrıca sabotaj için daha değişik yollar olabilirdi, daha uzun süre anlaşılamayacak veya daha uzun süre kalıcı zarar verebilecek şeyler de yapılabilirdi. kablonun kolaylıkla ve kısa zamanda tamir edilebileceğini kendileri de biliyordur elbette.

telekom yönetiminin kabloları birilerine kestirmiş olması çok daha yüksek bir ihtimal, sonuçta grev yapan insanlar şirketi batırmak için değil daha yüksek ücret alabilmek için grev yapıyorlar.

bence yasal olan grevi yapanları tamamen kötülemek ve insanların olaylara bakış açsını değiştirmek adına yönetim tarafından yapılmış bir oyun.

olayın, anında, her yerde ve dibine kadar detaylı olarak anlatılıyor olması da ayrı bir şüphe tabii ki :)

nice yıllara :)

(artık "kare"yi de uygun bir şeyle değiştirseniz diyorum)

developer : İngilizce developer sözü "Fotokopi makinelerinde veya fotoğraf basımı işinde kullanılan yıkama aleti." anlamına gelmektedir. Bu söz yerine kullanılmak üzere yıkamaç karşılığı önerilmiştir.

aslında insanların takıldığı nokta "bir yazılım neden ücretsiz olsun" noktası. bu felsefeyi günümüz kapitalist dünyasının sabitleri ile anlayamadıkları için algıları da ancak bu haberdeki gibi olabiliyor.

biraz açıkladıktan sonra ilk yorumlar genelde "kesin içinde birşey vardır (trojan gibi şeyleri kast ederek)" oluyor. bugüne kadar pek olmadığını ve neden olamayacağını açıkladıktan sonra ise "zzzt bzzt" sesleriyle tamamen karışarak kitleniyorlar, yani söyleyecek bir şeyleri kalmıyor ama hala inanmıyorlar.

konunun boyutu değişmiş ama genede ben konuya sadık kalarak şunu söylemek isterim, yasaklanan; "internet kafelerde bu sözcüklerin aratılması/gösterilmesi," her yerde aratılması/gösterilmesi "değil" , bir insan internet kafeye gidip bu kelimeleri google dan arıyorsa veya bu kelimeleri içeren sayfalara "kafeden" giriyorsa kişisel olarak ben bunu toplum ahlakına aykırı olarak nitelendiriyorum, daha açıkçası azgın ve sapkın olarak...

evinde veya sosyal olmayan bir ortamda , kendine özel olan bir alanda istediğini arayıp bulup izlemesi gayet normal hatta tercihidir daha ileri gitmesi de normal.

burada bahsettiğim insan "herhangi" bir insan, eşcinsel olabilir, heteroseksüel (karşıcinsel(?)) olabilir hayvansever bile olabilir.

nasıl heteroseksüel insanlar içeriği porno olan sitelere erişemiyorlarsa veya içeriğinde cinslerin cinsel ilişkilerine dair şeyler bulunan sitelere giremiyorlarsa, eşcinsellerinde girememesi gayet normal ne bu isyan?

aşılması gayet basit olan bu yasak insanları ne kadar engeller orası başka bir tartışmanın konusu.

Aşağılık kompleksi ile bir ilgisi yok ingilizceyi doğru anlamayabilirsiniz, bu gayet normal.

"Turkish government is smart"
"Türk hükümeti zeki"

manasına geliyor, kimi biz gördüğünüz ile ilgili de olabilir bilemiyorum. Ama burada millet ile ilgili bir tanım ben göremiyorum.

yazanın "ladislav bodnar" olduğunu kesin bir ifade olmasada http://distrowatch.com/weekly.php?issue=20070115&mode=7 bağlantısındaki yazılardan sezebiliyoruz :)

daha ilginç olanı o bağlantıdaki diğer yorumlar:


As far as I have heard, Pardus is backed (financially, CMIIW) by the Turkish government, which supposedly wants to use it in the future as a "national" operating system (for public services, perhaps army, police etc.), to be more independent from corporate (and/or US) software vendors. Since it's gone public that the NSA put stuff in WinVista and we can't read the code, rightfully so: the Turkish government is smart, unlike many other gov.s............


yazanın ülkeden ne kadar uzak olduğu bir çırpıda anlaşılıyor :) (gerçi "Turkish"in "T" sini büyük yazmış ama...)

herkes herşeyi yapmakta serbesttir, yapılan şey yasada suçsa cezalandırılır. ne zaman cezalandırılır? suçu işledikten ve işlediği kanıtlandıktan sonra. devlet kendine göre potansiyel suçlu olan kişileri gözetim altına alsın, o zaman zaten potansiyel herhangi bir suç işlenemeyecektir.

engellenmesi çok aptalcadır çünkü bu engeli aşanların takibi zorlaşır, şimdi şu anda böyle bir engel yokken daha potansiyel suçlular olaya uyanmamışken devlet bunları internet üzerinden takip etsin, en azından gerçek hayatta suç işlemeleri engellensin * demek istiyorum ama * maalesef devlet dediğimiz şey bağımlı ve değişken. bugün olduğu gibi yarın da benim tercih etmediğim siyasi görüşlere sahip bir hükümet gelirse, bu sistemin başında bu tip bir yönetici olursa, yasaya ve yaptırımlarına nerede nasıl itiraz edilir bilmiyorum ama en sağlamından itirazımı ederim diye düşünüyorum.

ben çok uğraştım, DNS leri değiştirdim takla falan attım ama maalesef bu yazıyı göremedim :) bende herşey gayet normal gözüküyor.

diğeri için atıyorum; centos :)

sunucusunu açmıştık, pek ilgilenen olmadığından şu an kapalı (et.siberarena.com) ilgi olursa gene açarız.

Bir çözümün var mı? En azından çözüm için bir fikrin var mı? Milliyetçilik/milli duygular gözlüğünü bir kenara atarak, "pardus"'un bilimsel ve düzgün bir dağıtım projesi olması için ne gibi kararlar almak lazım(dı)? Sen bu kararları biliyorsan, "pardus" takımı kadar aciz olmasa bile tanıdığın gönüllü aciz insanları (ki yüzlerce var) doğru bildiğin bu kararla bir araya toplayıp "pardus" gibi birşeyler yapmaya ikna edemez miydin? Bunun için maddi destek alamaz mıydın? Alınabilecek kararlar hakkında bir fikrin yoksa susman gerekir, elbette burada kimse kimseye sus diyemez ama senin gibi bilgili veya ilgili bir insanın diğer insanların gözünde gereksiz olarak gözükmemesi için susman gerekir. Gene kendi tercihindir ama mantıklı bir insan olarak sus, her pardus konusuna "yüzde bi milyon" haklı olsan bile bir karalama yazısı yazma artık. Daha iyisini yapmak zorunda değilsin, ama daha iyisinin nasıl olacağını yazmak zorundasın. Bu bir dağıtım, reklamı yapılan, ilk defa ciddi bir kurumun destek verdiği, içerisinde ileri düzeyde yazılımcılar bulunan, bazı insanların milli duygularını kabartan bazılarına sadece haz veren, kendince bir yapısı olan, ilk sürümü için *diğer ünlü dağıtımların* ilk sürümlerine göre gayet başarılı olan bir proje. Eksiği varsa , sende başarabiliyorsan o eksiği tamamlamaya çalışmak yerine sanki seni gruba almamışlarda bu şansı kaçırmışsın gibi yazılar yazma, yeter, ben senin bu yazılarını her pardus konusunun altında görmek istemiyorum, gerekirse siteyi bunun için takip etmektende vazgeçerim.

Benimde bu e-posta onay olayından dolayı başım çok derde girdi, bir oyun portalı işletiyorum, online oynanabilen ve sunuculara giriş için kullanıcı adı+şifre isteyen oyunlar (wow,knightonline,ultima online,counter-strike,battlefield). Bir süre önce birkaç çakal admin@(benimsitem).com u alıp oyuncuların hesap bilgilerini çalıyorlardı, "admin" i kapatıyordum "yonetici" alıyorlardı, onuda alıyordum başka birşey alıp gene çalıyorlardı, en az 100 kişinin hesabı sırf bu nedenle gitti, ne kadar sitede "msn den şifrenizi istemeyiz, isteyene vermeyiniz" desekte çözüm olmuyor maalesef. En azından domainin sahibi olarak ben msn e "bu domainden msn hesabı alınmasın" diyebilmeliyim, bunu yapsalar zaten problem kökten çözülecek.

program bir yerden patlarsa "abi beta işte olur" denmesi için olabilir.

turkinternet.com daki şu yorumu okudunuz mu? eğer doğru ise gene ilginç bir durum ortada. kesin olarak oytek'in platformları opensource mu? peki yazılımın kodlarını kim denetleyecek ? :))

(3/10) rorqual (14/10/2005 15:23) Oytek firması ihaleye Singapur kökenli Crimson Logic firması ile konsorsiyum kurarak girmiş olup, Siemens Business Services sadece Meteksan konsorsiyum yapmış, aslında Microsoft bu ortaklığın bir parçası değil, tıpkı güvenlik bileşenlerindeki Cisco ve Checkpoint gibi kullanılan teknoloji ve ürünlerin sağlayıcısı konumundadır. Dolayısı ile, aslında ihale "yerli ellerde" kalmamış, tam tersi, ihaledeki TEK YABANCI KONSORSİYUM ORTAKLI firmaya verilmiştir. Türk Telekom'un yabancı firmalara özelleştirilmesi neticesinde zaten iş sahipliği konusunda sorgular uyandırmış bir ihalenin, yabancı ortaklı bir konsorsiyuma verilmesi de bazı sorgular uyandırmaktadır. "Referansların önemli kriter olması" ifadesi ise ihale sonucundaki garipliği yansıtmaktadır. Dünyada kurulmuş ve hali hazırda çalışan örnek E-Devlet projelerinde ağırlıklı olarak (neredeyse tamamında) Microsoft teknolojileri kullanılmışken ve daha önce komple bir e-devlet projesi yapmış olma referansına sahip tek