Kusura bakmayın, anadilinizin sözcükleri lisanslı, veremeyiz!

0
FZ
Birkaç hafta önce Türk Dil Kurumu sitesine gidip bilgi formunu doldurmuş ve "Türkçe Sözlük"ün veritabanını istemiş, nereden ulaşabileceğimi sormuştum. Söz konusu veritabanına erişmenin doğal hakkım olduğunu düşünüyordum çünkü TDK bir devlet kurumu idi, bizim vergilerimizle maaşlarını alan devlet memurlarını bünyesinde barındırıyordu ve ortaya konan eser de görev bağlamında yapılmıştı.

Maalesef kendilerinden hiçbir ses seda çıkmadı. Ancak öğrendim ki bir başka araştırmacı da benzer başvuruda bulunmuş ve başvurusundan 1 yıl sonra şöyle bir cevap almış:
T.C.
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
*TÜRK DİL KURUMU BAŞKANLIĞI*
*Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu*
* *
* *

Sayı : Sözl.Kl.522-1363

Konu
:
22 Nisan 2005


Sayın Ahmet Aksoy

İlgi: 15.04.2004 tarihli bilgi edinme belgeniz.

Telif hakları yasası gereği, /Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'te/ yer alan kelimelerin listesinin Kurum dışına çıkarılmasına veya /Güncel Türkçe Sözlük/ veri tabanının kopyalanmasına izin verilmemektedir.

Bilgi edinmenizi rica ederim.

Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN
Türk Dil Kurumu Başkanı

NİSAN 2005 Uzman Beyza GÜLTEKİN
NİSAN 2005 Prof. Dr. Recep TOPARLI

Biz buralarda GPL, FDL, Creative Commons diye tartışaduralım, devlet büyüklerimiz gayet net görünüyor bazı konularda. Yorumu FM üyelerine bırakıyorum...

Görüşler

0
Geryon
Yandık abi... Ömür boyu çalışsam bu mesaj da "korsan" olarak kullandığım kelimelerin cezasını ödeyemem ben...
0
roktas
Telif sahibi bir devlet kurumu (TDK) olduğundan tipik bir "public domain" hali var burada, veya öyle olması beklenir. Ben işin erbabı değilim, ama hukukçu arkadaşlara sormak veya incelettirmek lâzım bu konuyu, kamu davası açılabilir mi acaba?
0
darkhunter
Sanmıyorum, "Bütün hakları saklıdır. TDK©" diye belirtmişler online erişimde. Bu çoğu durumda biz size önden belirttik demektir.

Yapılan işin kapsamı itibariyle yapan kurumun bu listeyi yayınlamama hakkı saklıdır diye düşünüyorum. Çok hoşuma gittiğini söyleyemem ama en azından hukuksal anlamda buna hakları var. Şöyle ki :

"Madde 8- (Değişik: 21.2.2001-4630/5) Bir eserin sahibi onu meydana getirendir.

Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir. "

VE

"1. Umuma Arz Salahiyeti

Madde 14- Bir eserin umuma arz edilip edilmemesini yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder.

Bütünü veya esaslı bir kısmı alenileşmemiş olan, yahut ana hatları her hangi bir suretle henüz umuma tanıtılmayan bir eserin muhtevası hakkında ancak o eserin sahibi malumat verebilir.

(Değişik: 21.2.2001-4630/8) Eserin umuma arz edilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibi, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılması veya yayımlanmasını menedebilir. Menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmek hükümsüzdür. Diğer tarafın tazminat hakkı saklıdır."

Her halükarda hukuksal anlamda haklılıar yani...
0
FZ
Telif hakları kimi neye karşı korur? Yasanın özü ve sebebi nedir? Biraz da bunu sorgulasak?
0
darkhunter
Ortada bir çalışma/derleme var. İstemezlerse yayınlamazlar, bu derlemenin hakları kendilerinde. Bir noktayı kaçırmayın telif hakkı olan şey sözcükler değil, derleme. Bana pek mantıksız gelmiyor ne yazık ki...
0
FZ
Ortada bir devlet kurumu var. Kamu yararı söz konusu. TDK Türkçe Sözlük, kâr amacı ile üretilmiş ve kâr amacı ile satılan bir ürün müdür, özel bir kurumun ürünü müdür, ya da bir vatandaşın özel eseri midir?

ABD'deki örneğe bakacak olursak, Expect denen program da bir çalışmadır (diğer pek çok public domain çalışma gibi devlet tarafından üretilmiş olan), devlet memuru tarafından yapılmıştır NIST'te çalışırken ve telif melif, copyright diye bir şey söz konusu değil çünkü bir devlet kurumunda çalışan bir devlet memuru tarafından görev çerçevesinde hazırlanmış, dolayısı ile zaten bedeli vergilerle ödenmiş durumda. Tabii ki orası ABD, burası Türkiye ve yasalarımızda farklı olabilir ancak işin özüne ve mantığına dikkat edelim lütfen.
0
darkhunter
Kurumların kamu yararını gözetmeleri gerketiği temel kanun hükmüyle bağlanmış birşey değil ülkemizde.

Konunun özü konusunda aynı fikirdeyiz, haklısınız.

Ama dediğiniz gibi TC kanunlarında, kamu kurumlarının telif haklarından feragat etmesi gerektiği gibi birşey söylenmiyor. Dahası bunu yapmaları yasal ve dava ederseniz, kanun hükümleriyle emsallenerek kolaylıkla kaybedersiniz.

Kısaca söylemeye çalıştığım, mevcut kanunlar ışığında ( yada karanlığında) haklılar _hukuken_. Ama ahlaken, " bu dünya'da değilse öbür dünya'da" demek lazım :)
0
bm
Ama dediğiniz gibi TC kanunlarında, kamu kurumlarının telif haklarından feragat etmesi gerektiği gibi birşey söylenmiyor.

Benim anladigim kadariyla, orada FZ'nin anlattigi sey 'feragat'ten ziyade telif hakkinin zaten olmamasi. Bu kanunlarin dayanagi 'tesvik etmek icin imtiyaz vermek' olursa cikabilecek tabii bir sonuc bu. Tabii ben avukat degilim, ama niye oyle dusundugumu destekler mahiyette birseyler yazdim asagiya.

Onemli olan su bence: Kamu kurumunun kamu yarari dusunerek karar vermesi filan hepsi iyi de, FZ'nin isaret ettigi duzende bu karari vermek zaten onlara dusmuyor cunku mulkiyetimsi bir hak kullanarak tasarrufta bulunmalari mumkun degil.

0
FZ
Sanırım kritik nokta da bu, bunun üzerine gitmemiz gerekiyor.
0
bm
Anlama baglaminda uzerine gitmemiz gerektigine katiliyorum. Bu tip seylerin buraya, bizim hukuk gelenegimize ve devlet duzenimize uygunlugu bence ortada degil. Yani kopya edebilir miyiz, etmemiz dogru olur mu onlar farkli konular. Ama GPL'den CC'ye kadar bir suru lisans turu icin 'taraf' veya bunlarla heyecanlanan bir kalabalik olacaksak onlarin ciktigi yerdeki dusunme tarzlarini ve tarihi gelisimi de biraz anlamamizda fayda var.
0
darkhunter
Bunu anlatmaya çalıştım biraz, aslında ortada TC hukukuna göre bir yanlış olmamasını düşünmemin nedeni, telif hakları kanunu (onlarda bilgi einme formuna cevap verirken bunu bahane etmişler), bu kanuna bakınca hukuksal anlamda desteksiz değil yaptıkları açıklama, derlemeler hakikaten telifli şeyler olabiliyor bizim kanunlarımıza göre, garip ama böyle.

Söylediklerinizi anladım, bence GPL, FDL, CC v.s. gibi lisanslarla hazırlanan içerik için hak iddia edebileceğiniz hukuksal bir altyapı yok bu ülkede.

Tutup hakim karşısında bu lisansları savunduğunuzda, hakimin karar vermek için kullanacağı yegane başvuru araçları olan "Telif hakları kanunu"[1] ve "FSEK"[2] (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) sizi bu konuda desteklemiyor ve konuyu sürüncemede bırakıyor. Bildiğim kadarıyla "emsal" teşkil edecek bir dava da görülmemiş henüz.

Hal böyleyken kalabalık olarak bu lisansların uygulanabilirliğinden ziyade, hukuksal altyapısı olup olmadığından dem vursak daha makul yaklaşmış oluruz gibi geliyor bana.

[1]http://66.249.93.104/search?q=cache:fayo3A-0wS0J:www.iletisimfakulteleri.gen.tr/cgi-bin/mevzuat/Telif_Haklari_Yasasi.doc+telif+haklar%C4%B1+kanunu&hl=tr
[2]http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/YeniFSEK.htm



0
bm
Hmm, verdiginiz linkler aslinda ayni sey. "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"nun uzerine "Telif Haklari Kanunu" yazip bir Word dokumani haline getirmis biri, sizin [1] linkiniz ona. "Bilgi edinmemiz rica" edilen cevapta atifta bulunulan "Telif Haklari Yasasi"nun varligindan supheliyim. Varsa da "liste kurum disina cikamaz" demiyordur. Dolayisiyla "Telif hakları yasası gereği" verilmeyen izin biraz bos laf gibi geldi bana. Ama koskoca hem profesor hem doktor iki kisi ve bir uzman oyle soyleyip altina kiymetli imzalarini attilarsa bana birsey soylemek dusmez tabii, ancak degerli makamlarinin onunde egildigimi mutebessim bir cehreyle "arz" ederim.
0
darkhunter
Bu karışıklığın nedeni aslında ortadaki gelişim çizgisi. Aslında bu konudaki standartların ve mevzuatların net gelişim çizgileri ve karar mekanizmaları yok. Bu konuda net bir gelişim çizgisi ortaya koyamayan bakanlık çok net bir tarihçe ortaya koymuş [1] bundan faydalanarak hangi ulusal ve uluslararası akitlerle bağlı olduğumuz anlayıp kafayı daha da karıştırabiliriz. [1] http://www.kulturturizmhaber.com/default_tr.asp?BELGENO=57895
0
yetgin
Bir şirketten değil devlet kurumundan bahsediyoruz. Kamu yararı için iş yapmaları gerekmiyor mu?
0
roktas
Evet, istemiyorlar ve yayımlamıyorlar da zaten, ve maalesef ilk bakışta çok doğal görünen gerekçelerle. BM benden daha güzel ifade etmiş, mühim noktayı kaçırmayalım burada, kim kimin hakkını hangi gerekçelerle koruyor? FZ'nin "anadilinizin sözcükleri lisanslı" lafına da takılmayalım lütfen, olayı karikatürize eden sözler onlar. Ben tabii ki o derlemenin peşindeyim. Daha pratik konuşalım: /usr/share/dict/turkish gibi birşey olsun istedik. Neden istedik? Buyursunlar incelesinler, UN*X platformunda wamerican/wenglish/wbritish vb. paketler neden var? Ne yapalım şimdi, oturup baştan mı yazalım bunları? Veya MSWord®'ün binary lexicon'undan apartmaya mı çalışalım? Doğal veya mantıklı olan telif hakkını gerekçe göstererek o derlemeyi vermemek değil, doğal veya makul olan bilâkis benim örneklendirdiğim talepler.

Bu tip kamusal menfaat konularında öncelikli hedef, verilen hizmetin kamusal alanda mümkün en geniş zemine yayılmasıdır. "Public Domain" dediğimiz pratik bu hedefe ulaşmayı temin eden legal vasıtalardan biridir. "Public Domain", telif hakları bağlamında bir anti-pattern'dir. Anti-pattern lafına dikkat buyurunuz, bunu doğru anlayalım. Eğer bir taraf "telif hakları" diyor, diğer taraf "public domain yap" diyorsa ortada siyah/beyaz çatışması vardır. Kamu davası lafını o yüzden sarfettim. Yani siz (misal, yukarıda ifade ettiğim geniş zemin idealiyle) telif hakkına konu olmasını istemediğiniz bir eseri "public domain" olarak sunarsanız. Bu yaklaşım telif haklarının gelişimi tarihçesinde etkisini ispatlamış zengin bir gelenektir.

0
FZ
Sayın roktas,

FM denen ne idüğü belirsiz ve gayriresmi yerde yazdıklarınız incelenmiş ve /usr/share/dict/turkish'inize el koyulmasına ve tetkik edilmesine karar verilmiştir. Çok ciddi ve ağız dolduran yasa maddeleri doğrultusunda, ola ki sizdeki sözcük listesinin bizdeki ile eşleştiğini görürsek (ki bu kıyaslamayı telif hakları yasası ile korunan ve üç uzmanın desteklediği patenti bize özgü bir kıyaslama algoritmasının kullanan bir program ile yapacağız hukuka uygun biçimde) hakkınızda gerekli cezai işlem 1 yıldan çok daha kısa sürede başlatılacaktır.

Biz gerekli işlemleri tamamlayana dek Gogol'ün Müfettiş adlı eserini okumanızı ama okumadan önce evrensel ve mutlak telif hakkı yasaları üzerine düşünmenizi öneririz.

Bilgi edindiniz.

Şurayı imzalayın: .....
0
darkhunter
Hocam merak ettim, bu /dict/turkish mevzusu ile ilgili talebinizi TDK'ya ilettiniz mi? Sizin bu projeniz "bilgi edinme formu" talebinden daha farklı bir kulvara sahip gibi geldi bana. Belki de daha farklı bir sonuç almak mümkün olabilir, akademik kanalla bir girişimde bulunarak. Tabi örneğin, sizin projeniz için veri tabanının bir kopyası çıkarılırsa bu anti-pattern x public domain çatışması acayip kaotik bir hal alabilir :)
0
roktas
Halihazırda böyle bir dict/turkish projem yok. O örneği "niye bağrışıyorsunuz, niye veritabanını istiyorsunuz?" türü sorulara binaen pratik bir örnek olması için verdim. Örneğe çok da takılmamak lâzım. Konunun öyle bir paket etrafında özelleşmesini de istemem doğrusu. Ama evet böyle bir dizi paket hazırlamayı düşündüm: wturkish, fortune-tr (ki bu sonuncusuna Tonguç'un ortaya attığı bir fikir vesile olmuştu). TDK'nın o telif hakkı teranelerini buradaki tartışmadan çok önce biliyordum, tepkimi iletmek bugüne kaldı. Akademik kanalla böyle bir özel izin alma girişiminde de bulunmam. Çünkü bu konu özel değil. Ayrıca izin alsanız ne olacak, her halükârda o paketi yapamazsınız. Devlet kurumlarının ekseriyetinde (TDK'sı, Türk Telekom'u, üniversitesi vs. al birini vur öbürüne) hakim olan kafa yapısı tahammül sınırlarını zorluyor bazen. Keseyim burada...
0
bm
Ayrıca izin alsanız ne olacak, her halükârda o paketi yapamazsınız.

Darkhunter biliyordur, ama DFSG'ye bir link vereyim dedim. Paketin yapilabilmesi ve ana dagitima girebilmesi icin nasil bir izin gerekir bilmeyenler belki merak ederler: http://www.debian.org/social_contract.tr.html

0
roktas
Özellikle DFSG #8:

Lisans Debian'a Özel Olmamalıdır Programın ilişiğinde bildirilen haklar, programın Debian sisteminin bir cüzü olması şartına bağlı olmamalıdır. Programın Debian'dan çıkartılması ve Debian olmaksızın, fakat program lisansının öngördüğü şartlar altında kullanılması veya dağıtılması halinde programın yeniden dağıtımla kendilerine ulaştığı bütün taraflar Debian sisteminde tanınanlarla aynı haklara sahip olmalıdır.

Pek muhtemelen (ticari kısıtlama sunarsa) DFSG #6'ya da takılır ("Çalışma Alanı Ayırımı Yapmamak").

0
loker
Bence zaten bu konuya bu açıdan bakmazsak bakmamızın bir anlamı kalmaz... Sözlüklerin tarihine bakarsak son derece ideolojik yönleri de olan bir 'tür' olduğunu görebiliyoruz, bir yerde telif konusu olabilen birer çalışma olduğunu kabul etmek de zorundayız... O yüzden Türkçe hepimizindir, onlar da devlet memuru diyeceğimize telif neyi kimden korur diye sormak daha anlamlı geliyor bana... Bir de modern-kapitalizmin bireylere özgürlük kisvesi adı altında sunduğu 'ben vergilerimi ödeyen bir vatandaşım corç' yaklaşımının bu kahvenin entellektüel düzeyine hiç yakışmadığı yönündeki naciz eleştirimi kabul ederseniz sevinirim... ama bu konuda ayrıca bir tartışmaya da yanaşmam... arada not olarak atmış olayım...
0
FZ
Yukarıda yazılanların konu ile bir ilgisini göremiyorum. Sözlük, evet, doğası gereği dilin donmuş bir halinin resmini çeker, belli bir andaki belli bir dile bakıştır, bununla birlikte sözlüğün ideolojik olduğunu söylemenin bu tartışmada ne yeri var? Her şey ideolojik. Eee? Yeni bir şey mi söylenmiş oldu şimdi? Konumuz TDK Türkçe Sözlükün hangi ideoloji ile hazırlandığı değil ki, ya da kimse kalkıp TDK Türkçe Sözlük süper nötr bir şekilde Türk dilinin tamamını kapsar demiyor ki. Şöyle diyeyim: her hangi ideoloji doğrultusunda hazırlanmış olursa olsun, ne gibi eksiklikleri ya da yanlışlıkları olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Türk Dil Kurumu tarafından üretilmiş anadilimin sözlüğünün verisini elektronik ortamda talep ediyorum. Kelime listesini de talep ediyorum, hani şu kurum dışına çıkarılması yasak olan ve yasalarla korunduğu söylenen Türkçe sözcük listesini de talep ediyorum elektronik ortamda.

Ve evet, vergimizi veriyoruz. Bunda bir problem mi var? Bunu bir özgürlük kisvesi olarak da görmüyorum, herhangi bir şeyin kisvesi olarak da görmüyorum, sadece devlet memurlarının bana hizmet eden ve bunun da karşılığını alan insanlar olduklarını, karşılığını almış oldukları eserlerin sahiplerinin de kamu, yani tüm vatandaşlar olduklarını belirtiyorum. Ben de açıkçası bu çıkışı buranın entelektüel düzeyine yakıştıramadım. Başka ülkelerdeki "public domain" eserlerden ve modellerden bahsettik, neyin talep edildiğini belirttik, talebin meşru bir talep olduğuna dair argümanlar ve örnekler öne sürdük. Şimdi eğer bu taleplerde, bu argümanlarda bir problem, bir gayrimeşruluk varsa birileri bana bunu örneklerle anlatsın ve beni ikna etmeye çalışsın lütfen. Aksi takdirde insanlar bunu gündeme getirmeye devam edecekler.
0
loker
Benim aklıma gelen daha çok sözlüklerin çıkış noktalarıydı... Çoğu dille ilgili ilk sözlük çalışmaları o dilin var oluş mücadelesiyle de ilgilidir falan ya... Başka dillerle karşılaştırmalar ya da o dillere karşılık üretme hedefi üzerinden bir rekabet içerir ya da öyle tanımlanır... Burada dil dediğim pratik, akademik ya da benzeri anlamlarından çok siyasi anlamıyla dil... Yani Cumhuriyet'in Güneş Dili Teorisi ortaya atmasına zemin olan boyutu... Cuntanın kendisine Türk Dil Kurumu'nu hedef seçmesinin nedenlerindeki boyutuyla dil...

Bu açıdan bakınca bir devletin dil sözlüğü çalışmasını tek başına dilbilimsel kaygılar ve amaçlarla yapmadığını düşünebiliriz sanırım... İdeolojik dediğim bu yanı, yoksa Althusser'in ideology in general kavramıyla atıfta bulunduğu ideolojiye gönderme yapmıyorum... O bağlamda tabii ki HERŞEY politik->ideolojik...

TDK'nın (kurumun mevcut haline yakışır biçimde ifade sorunu had safhada olsa da) metnini okumaya çalışırken de daha çok dille ilgili bir şeyi değil, dile dair yaptıkları çalışmanın kendisiyle ilgili kavramlara atıfta bulunduklarını düşündüm. Yani yorumlarda ortaya atılan kavramlarla doğrudan ilişkili; ama 'anadilinizin sözcükleri lisanslı' başlığını provokatifleştiren boyuta ulaşmaya çalıştım...

Bence burada tartışma hafiften çatallaşıyor... Bir yanı devletin ürettiği bilgi toplumdan saklanır mı? Diğeriyse dile ait bilgi tanım olarak telif barındıracak bir bilgi üretmekte kullanılabilir mi? Ya da ansiklopedik bilginin telif şartları...

Şimdi bu yazdıklarım konu ile ilgili bir şey söylediğimi düşündürmeyi becerebildiler mi? Devam edebileceğimiz bir nokta belirdi mi?

vergi kısmına zaten hiç giresim gelmedi, hele de sinirini görünce... hem o başlıbaşına bir konu buraya sıkıştırmamış da oluruz...

0
FZ
En sonda diyeceğimi en başta diyeyim: Burada eğer bir sinir varsa, sinirim asla ve kat'a FM üyelerine karşı değil. Karşımda devlet dururken, zahmet edip görüşlerini benimle paylaşan, vakit ayırıp anlamaya ve anlatmaya çalışan değerli insanlara olsa olsa teşekkür borçluyumdur, öfke değil.

Dil, ideoloji, vs. bağlamındaki kaygılarını anladığımı söylememe izin ver lütfen ancak şu anda, bu tartışma çerçevesinde derdim o değil benim. Belli bir konuya odaklanmaya çalışıyorum. Dil ve siyaset ilişkisi, versene sözlüğümü kardeşim tartışmasının dışında bir tartışma (illa ki bağlantı kurulabilir ama gerçekten de farklı bir başlık altında tartışılması gerektiğine inanıyorum).

"Devletin ürettiği bilgi toplumdan saklanır mı?" sorusu bence güzel bir soru. Aşağıda garip örnekler verildi, uranyum kaynakları filan diye, bence çarpıtıyor konuyu. bm'nin dediği gibi benzer bir durum değil, gidip web sitesinde uranyum kaynaklarını sorgulatan bir sistem mi var? Ya da başka bilgi türü istihbarat teşkilatında çalışan ajanların kişisel bilgileri, bunu mu istiyoruz? Diyorum ki: devletin ürettiği, devlet sırrı kategorisinde olmayan, kamu yararı doğrultusunda gerçekleştirilmiş bilgi ve belgeler vatandaşın kullanımına açık olmalıdır, bunlar telif hakkının dışında olmalıdır. Devlet vatandaşı korumalı ve teşvik etmelidir.
0
loker
Tamam ikimiz de aynı zemine konabildik galiba :-)

Olayı devlet bağlamına indirgemek istemiyorum; çünkü aslında benim temel derdim soruyu "Bilgi toplumdan saklanır mı?" düzeyine taşıyabilmek.

Tamam, aslında devletin tanım olarak toplumdan nerede ayrıldığını görmek çok tartışmalı bir konu, dolayısıyla bizzat toplumsal zeminde üretilen bilgiyi topluma kısmen ya da tamamen kapatmak tuhaf kaçıyor, burada anlaşıyoruz; amma velakin, yalnızca bu tartışma özelinde sınırlasak bile ağzımızdan bir kez "o bilgiye ulaşma hakkım var, çünkü onu devlet üretti, ben de vatandaş olarak hak sahibiyim" dediğimizde GPL'in hedeflediği ve ana ekseni bilim felsefesinin bu konudaki açılımları olan özgürlüğü ellerimizle (dillerimizle) sınırlıyoruz diye korkuyorum.

Corc'a vergisini ödeyen birer vatandaş olarak haklı olduğumuzu hatırlattığımızda, bir açıdan da micros~1'un ürettiği bilginin karşılığını vermemiş olmanın sonucunda hak iddia edemeyeceğimiz önkabulunu tanımlamıyor muyuz?

Bu korkudur bir ürünle ilişkimizi ürünün kendi koşullarına değil de, üreticisinin kimliğine indirmekten beni alıkoyan... Sözlükten iyice soyutlanacağız ama Kemalist olarak tanımlayabileceğimiz koyu cumhuriyetçi kesimin, dini sermaye olarak adlandırılan şirketlerle aralarına koydukları mesafe de aynı şekilde komik değil midir? Yani bir gofret üreticisinin sermayesi dini de, diğeri laik midir? Mümkün müdür bu? Burada da tartışmanın ekseni bizi sığ bir zemine oturmaya götürüyor, bulanıklaşıyor su...

Sözlük denilen ürün yapısı ve kaynağı itibariyle üzerinde mülkiyet iddia edilebilir bir bilgi midir? Ya ansiklopedi? Eğer telif kavramını öyle ya da böyle kabul ediyorsak bu ürünler de kuşkusuz telif koşullarına tabii olmalıdır çünkü derlenmeleri de bir yaratı işlemidir özgünlük söz konusu olduğu sürece... Buradan hareket edersek TDK da haklı... Eğer telifi kabul eder ama sorunu bu telifin ücrete bağlı olması ve hizmet verenin kamu kuruluşu olması üzerinden tanımlarsak TDK yanlış yapıyor, bunu değiştirmeli vs.
Yani tartışma bir noktada aslında politik tanımlamalalar üzerinden ortak hiç bir noktada anlaşılamama ihtimali barındıran bir konuyken, ürün bazına indirgediğimizde bilmeden başka nedenlerle aynı hedefi tanımlayan bir heterojen grup oluşturuyor... Ben böylesi adreslere biraz temkinli davranmayı tercih ediyorum açıkçası...

0
bm
Eğer telif kavramını öyle ya da böyle kabul ediyorsak bu ürünler de kuşkusuz telif koşullarına tabii olmalıdır çünkü derlenmeleri de bir yaratı işlemidir özgünlük söz konusu olduğu sürece... Buradan hareket edersek TDK da haklı... Eğer telifi kabul eder ama sorunu bu telifin ücrete bağlı olması ve hizmet verenin kamu kuruluşu olması üzerinden tanımlarsak TDK yanlış yapıyor, bunu değiştirmeli vs.

FZ'nin kullandigi NIST ornegi bunlarin hicbirine uymuyor, belki isin icine Corc isimliler girdi diye ilgi cekmedi ama orada cok basit bir cikarim olabiliyor: eger telif haklarini fikri uretimi tesvik icin devletce verilen bir imtiyaz olarak gorursek devletin kendi memurunun vazifesi dahilinde urettigi icerik icin uretimin sebebi belli ve devletce 100% kesinlikte bilinir oldugundan telif hakki da olamiyor. Feragat, ucretlendirme, parayi kim verdi filan hicbiri isin icinde degil, tarif itibariyla telif hakkinin olamayacagini gostermek kabil. Kanun koyucuya telif hakki kanunlarini ne icin cikartabilecegi soylenmis, soylenenlerin icinde 'devlet icerigi kontrolunde tutsun', 'devlet para kazansin' yok, devletin kendi kendisine boyle bir imtiyaz vermesi de olacak is degil zaten. Tabii ben avukat degilim, tamamen yanlis cikarimda bulunuyor da olabilirim, yanlis anliyor da olabilirim, orasi ora burasi bura vs. vs. ama basit ve kisitli anlamda gayet temiz bir aciklama gibi geliyor bana.

Tekrar ediyorum, TR boyle olmalidir diye yazmiyorum bunlari, ama buradaki insanlari heyecanlandiran akimlar oradan ciktigina gore: oranin telif kanunlarinin sagladigi mulkiyetimsi hak uzerinden davranis dayatmayi saglayan bir mekanizma olan GPL; bireysel insiyatifle, otomatik taninan imtiyazdan kismen feragat edip toplumsal fayda saglamakta arac olan CC metodlari vs. bizi heyecanlandiracaksa bunlara biraz kafa yormamizda ve anlamamizda fayda var diyorum. Richard bir sekilde mursit konumuna geldiyse, mahalle arkadasi ve belki kavga ettikleri Corc'un yaptigina bakmak da anlama baglaminda yersiz olmaz bence.

0
loker
A.B.D. modern kapitalizmin düzenleyicisi olma iddiasıyla oluşturulan ve sonra bu yönde reformlar ve devrimlerle işlevi yeniden, yeniden oluşturulan federal bir organizasyon. T.C. ise tarım toplumundan modern topluma geçişi sağlaması öngörülen doğrudan aktör olarak piyasada var olan kurumlar üzerine inşa edilmiş sosyal ve üniter bir devlet... Bu iki devletin altındaki kurumların bireylerle ilişkisini karşılaştırırken en bilinen ifadeyle elma-armut birbirine karışıyor. Beyin jimnastiğine evet ama ihmal ettiğimiz ayrıntıların olayın doğasını baştan aşağı değiştirecek yanları olduğunu unutmayalım derim... O yüzden kalkıp TDK'nın halkın malı olduğunu iddia etmemiz kolay değil, hangi TC kurumu öyle ki? Öyle olması gerektiğini kabul ediyor ve söylediklerinize katılıyorum, ama gerçeğin öyle olmadığını ve bu saptamayı sorunun son noktasında yapmanın çok sığ kalacağını düşünüyorum. TDK'nın 80 sonrası yapısının getirdiği sorunları hiç dahil etmiyorum...
0
FZ
3... 2... 1... TIP!
0
SHiBuMi
Telif hakkı sözcükler için değil, TDK tarafından hazırlanmış veritabanı için geçerli. Sözgelimi, siz bu veritabanını elde ettikten sonra TDK sözlüğünü birebir basıp yayınlayabilirsiniz. Telif hakkı sözcük kullanımını kapsamıyor, TDK'nın hazırladığı veritabanını kapsıyor. TDK'nın bir devlet kurumu olduğu ve memurlarının maaşlarının bizim tarafımızdan ödeniyor olmasından yola çıkarak, TDK'nın 73 milyon Türkçe kılavuz basmasını ve bunları ücretsiz olarak bize dağıtmasını da talep edebilir miyiz ? TDK'nın hukuki yapısını bilemem ancak, telif hakkı ödendiği takdirde bu veritabanını elde etmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Eğer yoksa, yasal düzenlemelerle örneğin bilimsel çalışmanız için talep ettiğiniz takdirde bu telif size ücretsiz sağlanabilir ya da ticari amaçla kullanacaksanız farklı şartların üstüne oturtulabilir. TDK devlet kurumu diye ürünlerini bedava dağıtmasını beklemek çok mantıklı bir beklenti olmayabilir. Farklı örneklemeler yaparsak, telekom internet hizmetini bedava sunmalı, doğalgaz evimize bedava gelmeli, elektrik bedava olmalı, su zaten yağmur olup baraja dolmuyor mu o da bedava olsun beklentilerine girmemizde de bir sakınca yok... Sevgiler Shibumi
0
FZ
Elle tutulan bir kitap istemiyor kimse onlardan. Veritabanını istiyor. Veritabanı dosyalarının bir kopyasının çıkarılması maliyeti nedir? Bu telif hakkı yasasına mı dahildir? Neyin telifini ödeyeceğiz? Ortada bir özel kişinin yazıp para kazandığı bir sanat eseri filan mı var? TDK devlet kurumudur ve söz konusu ürün de kâr amaçlı bir ürün değildir, bir sözlük derlemesidir. Ortada "bedavaya bana şu kitabı ver" diye bir şey yoktur, vatandaşa sözlük veritabanı dosyasını ver diye bir şey vardır.

Sapla samanı birbirine bu kadar kolay mı karıştırıyoruz? Doğalgaz ile sözlük veritabanı dosyasını aynı kategoride mi değerlendiriyoruz? Telif hakkı yasasının özü nedir, o yasa ile korunan kimdir, o koruma nedir? TDK o telif hakkı yasası ile korunması arzulanan bir kişilik midir?

Benim gördüğüm şu, birileri devlete soruyor, haftalarca cevap alamıyor. Sonra bakıyoruz, bir başkası önceden sormuş, haftalarca cevap almamak da normalmiş, çünkü zaten değerli profesörlerimiz ve devlet uzmanlarımız zaten 1 yıl civarı bir sürede cevap veriyorlarmış, cevaba göre de Türkçe sözcüklerin bir listesini dahi vermek yasalara aykırı imiş, kurum dışına çıkarılamazmış. Neden bilmem ama havanda su dövüyoruz hissiyatına kapıldım. Memlekette bazı konularda insanlar burunlarında hiç mi hiç kıl aldırmıyorlar, kolay kolay cevap vermiyorlar ve verdikleri cevap da Aziz Nesin hikayelerini aratmayacak ölçüde garip oluyor. Vakti zamanında bilişim sözlüğü ile ilgili benzer durumlar da yaşamadık değil...
0
FZ
Yazılım dünyasından bir örnek verelim. ABD'deki bir devlet memuru tarafından geliştirilmiş epey faydalı, hayat kurtaran Expect programının "telif hakkı" ile ilgili bir örnek:

5. Do we need to pay or ask for permission to distribute Expect? It is my understanding that you are allowed to do just about anything with Expect. You can even sell it. You need not ask our permission. You need not pay for it. (Your tax dollars, in effect, already have paid for it.) You should not claim that you wrote it (since this would be a lie), nor should you attempt to copyright it (this would be fruitless as it is a work of the US government and therefore not subject to copyright).


Kaynak: http://expect.nist.gov/FAQ.html#q5
0
roktas
Yazılımla ilgili A.B.D. orijinli "public domain" o kadar çok uygulama var ki! Devlet fonuyla elektronik devre simülatörü geliştiriyorlar ve bunu herşeyiyle kamuya açık hale getiriyorlar. SPICE'dan bahsediyorum burada. Meselâ günümüzde kullanılan çok pahalı VLSI tasarım araçlarının (Synopsis, Cadence vb.) bir kısmı o SPICE'dan türeyerek gelmiştir. CMU Common Lisp meselâ, o da "public domain"dir. Hadi yazılımı bir yana bırakıp, daha yakın örnekler verelim. Debian'daki İngilizce sözcük listesi wamerican/wbritish paketine bakalım ha keza öyle. Hatta bu "sözcük listesi" konusu, devlet kurumlarının neleri "public domain" yapması gerektiğine verilebilecek _çok_ kronik bir örnektir.
0
FZ
+1
0
bm
Spice'daki durum UCB'nin tercihini yansitiyor aslinda. Oranin telif haklari kanunu sadece federal devletin gorevlilerinin gorevleri dahilinde urettikleri eserler icin telif hakki olamayacagini soyluyor. Altinin cizilmesi gereken nokta 'feragat','acik lisans' degil bu hakkin _olamayacaginin_ soylenmesi. Telif haklarinin uretimi tesvik icin kanunla verilen imtiyaz olarak gorulmesinin tabii bir sonucu bu (bence, avukat degilim), imtiyazi veren devletin kendi bordrosundaki insanin bu imtiyazla 'tesvik' olmadigi ortada oldugu icin boyle bir hak yok.[1]

Devlet fonuyla baska kurumlar tarafindan gelistirilen seylerde durum farkli biraz, sadece ayni urunu devlete iki kere satmak filan olamiyor. Telif hakki var. BSD tipi lisanslar kullanan UCB kendi politikasi yuzunden umuma karsi da bir suru haktan da feragat ediyor.

Tekrar soyleyeyim: ben avukat degilim, anladigimi yaziyorum. Yalniz sunu da soyleyeyim, Turkiye'de bazen 'insanlar harislesmisti ve yamyamlasmisti, hersey kapaliydi, sonra RMS cikti ve sadece o akim degil sebil etme ile ilgili fikriyat da o zaman turedi' seklinde anlatilan ve inanilan tarih hakikaten oyle degil. O memlekette telif haklariyla tesvigin yaninda ciddi bir 'public domain' gelenegi ve arzusu var [2].

[1] Kisa bir ozet: http://digital-law-online.info/lpdi1.0/treatise8.html

[2] Biraz googleladim, Jefferson'un fikirlerini mukayeseli aciklayan ve yukarida dediklerime biraz destekleyici mahiyette bir yazi buldum: http://rack1.ul.cs.cmu.edu/jefferson/

0
SHiBuMi
Veritabanı dosyalarını kopyalamak değil maliyetli olan, o veritabanını hazırlamak, güncel tutmak, geliştirmek vb. hizmetleri sunmak maliyeti oluşturur. Nasolsa bir kere yapmışsın veritabanını o zaman herkese bedava dağıtmalısın mantığına katılmıyorum.

Burada bürokrat bazında değil, kurum bazında düşünmek gerekiyor. Ürünü hazırlayan TDK, telif hakkına sahip olan da TDK. Dediğim gibi TDK çeşitli yöntemler izleyebilir, akademik olarak kullanılması şartıyla bu ürünü ücretsiz dağıtabilir, ticari olarak kullanılacaksa bir bedel talep edebilir. Böylece yalnızca vatandaşlarının vergileriyle üreten bir kurum değil, üretim için harcadığı vakti kaynağa dönüştürerek tekrar üretebilen bir kurum haline gelir. Bence bu sistem, vatandaştan vergi alıp sonra ürünlerini bedavaya dağıtmasından daha verimli işleyecektir.

Başka bir ülkede, başka bir kurumun çalışmalarını ücretsiz sunuyor olması bir anlam ifade etmez. Dünyanın başka bir ülkesinde, başka bir kurum da TDK'nın yaptığı uygulamayı yapıyor olabilir. Başka bir ülkedeki kuruma devletin ayırdığı bütçe 100 birimdir, TDK'ya ayrılan bütçe 1 birimdir. Dikkate alınması gereken bir sürü parametre var.

Devlet diyebilir ki, ben Türk dili çalışmalarını arttırmak istiyorum, yasamı da değiştirip TDK'nın tüm telif haklarını Türk milletine armağan ediyorum, artık TDK'nın bütün ürünleri public domain olacak, maliyetlerini de ben (biz) karşılayacağım. Eyvallah. Ya da diyebilir ki ne Türk dili kardeşim borç batağındayım, TDK başının çaresine bak.

Bunların haricinde devlet kurumu diye bir kurumdan tüm ürünlerini karşılıksız sunmasını beklemek saflık olur.
0
roktas
Kusura bakma ama burada kârlılık esası üzerine kurulmuş bir devlet kurumundan, meselâ Et-Balık kurumundan bahsetmiyoruz (önerdiğin model öyle bir kurumu kurtarabilirdi de). Türk Dil Kurumu misyonu itibarıyla anlattığın modelin çok ötesinde bir işleve sahip.
0
SHiBuMi
Kusura bakarım, çünkü benim TDK kar etsin bağlar bahçeler alsın diye bir iddiam yok. TDK bir kurum ve bu kurumun ürettiği ürünler var. TDK ister devlete ister özel teşebbüse ait olsun, öncelikle ürettiği ürünlerin telif hakkı TDK'ya aittir. TDK'da çalışanlar devlet memuru, maaşları da halkın vergileri ile ödeniyor diye verdiği tüm hizmetleri ücretsiz verecek diye bir mantık kuramayız. O zaman devletin ürettiği tüm ürünleri, ücretsiz olarak elde edebiliyor olmamız gerekir. TDK ürününü internet üzerinden ücretsiz sunuyor. Bence veritabanını ticari kurumlara ücretli sunmasında ve elde ettiği geliri başka araştırmalarda kullanmasında hiçbir sakınca yok. Bu veritabanını başka akademik çalışmalar için ücretsiz dağıtabilir. Bence tartışılması gereken konu bu, yoksa devlet memurunun ürettiği halkın malıdır karşılık istenemez mantığı bizi yanlış hayali bir yere götürür.
0
roktas
Ne benim, ne de benimle aynı istikamette görüş bildirenlerin öne sürmediği "devletin ürettiği tüm hizmetler ücretsiz olsun" argümanını ısrarla karşıt tez olarak ele alıp, onun etrafında laflar ediyorsun. Yani bir gölgeyle çarpışıyorsun ve sonunda mülkiyet karşıtlığına reddiye, "doğal gazı da mı bedava vereceğiz?" gibi tuhaf noktalara varıyorsun. Diğer devlet kurumları beni şu merhalede ilgilendirmiyor. Her kurum varoluş gayesiyle, ürettiği hizmetlerin karakteriyle, stratejik konumuyla vesaire ayrı mütalaa edilir. Bu değerlendirme TDK için, daha da özel olarak TDK'nın sunduğu bir hizmet için (nokta hedef) yapıldığında bu tartışmada kendi açımdan yeterince açık hale getirdiğimi düşündüğüm eleştiri ve öneriler ("public domain") ifade ettim. Bu açıklamalar yeterince "açık" değilse onları düzeltmek ifade kabiliyetimi aşar, kusura bakma (veya bak).
0
FZ


The straw-man rhetorical technique is the practice of refuting weaker arguments than one's opponents actually offer. To "set up a straw man" or "set up a straw-man argument" is to create a position that is easy to refute, then attribute that position to your opponent. One can set up a straw man in several different ways: 1. Present the opponent's argument in weakened form, refute it, and pretend that the original has been refuted. 2. Present a misrepresentation of the opponent's position, refute it, and pretend that the opponent's actual position has been refuted. 3. Present someone who defends a position poorly as the defender, refute that person's arguments, and pretend that every upholder of that position, and thus the position itself, has been defeated. 4. Invent a fictitious persona with actions or beliefs that are criticised, and pretend that the person represents a group that the speaker is critical of. Some logic textbooks define the straw-man fallacy only as a misrepresented argument. It is now common, however, to use the term to refer to all of these tactics. The straw-man technique is also used as a form of media manipulation.

http://en.wikipedia.org/wiki/Straw_man

0
SHiBuMi
FZ, bu straw-man kavramı benim yazdıklarımdan çok senin bu makaleye attığın başlığa daha iyi uyuyor, sen ne dersin ?

Gerçekte olan sözcüklerin lisanslı olması mı, yoksa TDK'nın böyle bir iddiası olmadığı halde bu "attribute" u yaratan sen olmana rağmen daha sonra "opponent"e mi "pozisyon"lamışsın ?
0
FZ
Yazının kendisinde, tartışmaların herhangi bir yerinde bir kez bile "sözcükleri lisansladılar, saçmalık bu!" diye en ufak bir argüman, en ufak bir ima dahi geçtiyse lütfen bunu göster.

Biz burada, TDK, bırakın sözlüğü, sözcük listesini dahi kurum dışına çıkarmayı yasaklıyor diyoruz (TDK'nın cevabını alıntılayarak), karşı çıkanlar ise "o zaman tüm devlet kurumları tüm bilgileri fütursuzca versinler, beş kuruş almadan doğalgaz, telefon hizmeti, elektrik su da versinler, olur mu öyle şey" diye eleştiri getiyor. "Straw man argument" retoriğine hangisi girer, yorumu FM üyelerine bırakıyorum.

Not: Soru işareti neden ayrı yazılıyor?
0
SHiBuMi
FZ, yazının başlığı yazının içeriğine dahil değil mi ? İkisini ayrı mı değerlendirmek gerekiyor ? O başlık başka bir yazıya mı ait ? Dün akşam TV'de provokatif bir başlık attık diye konuşan başka birisi miydi ? Attığın başlığı bir kez daha dikkatlice okumanı tavsiye ediyorum. Yorumu FM üyelerine bırakma bence, bu noktadan sonra bu yorumları sadece sen ve ben okuyoruz, iş sidik yarışına dönüştü çünkü.
0
FZ
Mükemmel üslubun ve benzetmelerinden ötürü bir kez daha takdir ettim seni. Provakatif, kışkırtıcı, dikkat çekici, tartışmaya bakmayı sağlayıcı bir başlık attığıma dair en ufak bir şüphem yok. Fakat herhalde bu, birilerini linç girişimine çağıran bir provakasyon değildi. Amacı yazıya dikkat çekmekti, amacını da yerine getirdi. Neyse ki yazılanların içeriğini anlayıp tartışmayı o yönde sürdürmüş olan FM üyeleri çıktı yoksa çoğunluk hala başlığı tartışıyor olurdu.
0
SHiBuMi
TDK'nın ürettiği ürünü (sözlüğü), diğer devlet kurumlarının ürettiği ürünlerden farklı kılan nedir ?

TDK bunu public domain yapsa ne güzel olur demek başka bir şey - ki benim de isteğim bu olurdu -, TDK bunu public domain yapmak zorundadır çünkü kurumun ürettiği ürünleri, maaşı devlet yani bizim tarafımızdan ödenen insanlar geliştiriyor demek başka bir şey.

Sen TDK'nın ürettiği ürünler public domaindir çünkü maaşı devlet tarafından ödenen memurlar tarafından geliştirilmiştir diye bir argüman ortaya atıyorsun. Ben de o zaman şunu soruyorum: Başka devlet kurumlarında yine devletin maaş ödediği memurlarla üretilen ürünler ücretsiz ve public domain mi ? Üretimi yapan kişinin devlet memuru olması, tek başına o ürünün public domain olması için yeterli midir ? Maaşı devlet ödüyorsa ürün ücretsiz olmalı sonucuna ABD'deki bir kurumda çalışan bir kişinin yaptığı yoruma dayanarak mı ulaşıyoruz ? ABD'de devlet memurları tarafından üretilen tüm ürünler public domain midir ? Yoksa çeşitlilik mi gösterir ? Buna kim karar verir ? ABD'de olan her şey, olduğu haliyle kesin doğruluk mu taşır ?

Bunların hiçbirini tartışmadan, iki tane argümanla; üreten devlet memuru o zaman ürünü ücretsiz olmalıdır, ABD'de de böye oluyor zaten bu işler diyerek ortaya çıkarsanız, zaten her attığınız başlıkla gaza gelmeye hazır, etrafında yolunda gitmeyen tüm işlerin yalnızca kendi ülkesinde olduğunu zanneden ve sürekli tek yönlü eleştiren kitle haricinde hiçkimseyi ikna edemezsiniz.

Doğalgaz, elektrik, su örneğinden çok daha iyi bir örneği dün Sundance TV'de verdi. TRT örneği, bu tartışmada öne sürülen iki argüman düşünüldüğünde işlerin öyle hayal ettiğiniz gibi yürümeyeceğini gösteren güzel bir örnek.
0
FZ
Sapla saman karışmaya devam ediyor.

Bir kez daha açıklamaya çalışalım.

TDK Türkçe Sözlük zaten Internet üzerinden arama servisi ücretsiz olarak sunulan bir eser. Gizli saklı, parayla servisi verilen, özel bir kaynak filan değil.

Evet, o sözlüğün hazırlanması için gerekli bedel sonuna dek bizim vergilerimizle ödendi. Bunda bir sorun mu var? Şimdi o sözlüğün veritabanı dosyasının bana ya da başka bir TC vatandaşına elektronik formatta sunulmasını talep ediyor ve soruyoruz, hazırlayan insanların maaşlarını vergilerimizle ödediğimiz sözlük verisini "telif yasası" olduğu söylenen bir yasa ile kime karşı koruyorlar? Vatandaşa karşı mı? TDK vatandaş ile ticari rekabet halinde mi? (Bu soru, "sen alacaksın o sözlüğü sonra basıp satıp para kazanıp kâr edeceksin, yok öyle yağma!" sorularına ithafen) Türkçe Sözlük ile kâr eden ve dolayısı ile korunması gereken özel bir şirket mi var ortada?

Bir başka açıklama, ABD'den verdiğimiz örnekte, bir yorum söz konusu değildi, bir yasa maddesine gönderme vardı ve söz konusu yasa maddesi de sadece o örneği değil benzeri binlerce örneği kapsıyordu. Yani söz konusu devlet memurunun ya da devlet kurumunun kerhen, keyfen, "iyi bari haydi alın bu da sizin olsun, verdik gitti" dedikleri, öyle lütfettikleri bir şey falan değildi. Yasal olarak zaten öyle yapmak zorunda olduklarını belirtmişti adamlar. ABD örneği haricinde yine GNU/Linux ortamlarından verilen "British English" ve "American English" sözcük listeleri örneği de sunuldu. Şimdi yeterince açık mı bu? Bunca laftan sonra kalkıp "ABD'de olan her şey doğru mudur?" sorusunun gündeme getirilmesini yukarıda örneğini verdiğim "straw man argument" taktiğine bağlıyorum ister istemez...

Nihayet fiziksel ürünleri bir kenara bırakmış gibi görünüyoruz, gelelim TV'deki örneğe, TRT satın aldığı filmi bedavaya mı verecek diye sormuştu Kıvılcım, o çok iyi biri örnek değil, biraz daha ilerleyelim, maaş ile çalışan devlet memuru yani mesela bir TRT görevlisi bir senaryo yazmış olsa, yahut yine TRT görevlisi bir besteci bir beste yapmış olsa, sonra TRT bunu TV'den, web sitesinden seyrettiriyor, dinlettiriyor ve hatta diyelim mesela belli kriterlere göre sorgulattırıyor olsa (içinde geçen cümleler, içinde geçen nota dizileri vs. sözlük örneğine benzetmeye çalışıyorım), sonra da ben yine o TRT'dekilerin maaşlarında vergisi ile pay sahibi olan bir TC vatandaşı olarak, sevgili TRT acaba şu zaten web sitenden sunduğun, sorgulattığın eseri XML ya da .TXT formatında bana bir yollar mısın, bir incelemek istiyorum onu desem... Evet, o zaman herhalde mevcut örneğe benzer bir örnek olur. Sözlük durumuna kıyasla tabii orada farklı bir yaratıcılık var ancak prensip itibari ile eğer maaşlı çalışan devlet memuru statüsünde ise o zaman sözlük durumuna benziyor biraz (tabii TRT kadrosunda olmayan sanatçılara eser sipariş edip, parasını, telifini, vs. ödeyip arşivine katıyor ve kullanıyor olabilir, o zaman farklı bir durum olabilir, diyebilir ki, biz de bunu dışarıdan satın aldık, kendi bünyemizde, kendi memurlarımıza ürettirmedik, dışarıdan satın aldığımız için de dışarı ödeme yaptık şu kadar oraya karşı sorumluyuz, asıl sahibi telif yasası ile koruyor kendini, gidin onunla tartışın, yine sözlük durumunun dışına çıkmış oluruz).
0
bm
ABD'deki bir kurumda çalışan bir kişinin yaptığı yoruma dayanarak mı ulaşıyoruz ?

Kanuna link verdim defalarca. Bir daha aciklamali bir yere vereyim: buyurun. Aciklamali alinti da yapayim:

The Copyright Act of 1976 specifically exempts works created by the federal government from copyright protection, continuing a provision from the previous copyright acts. Section 105 states: Copyright protection under this title is not available for any work of the United States Government, but the United States Government is not precluded from receiving and holding copyrights transferred to it by assignment, bequest, or otherwise. {FN38: 17 U.S.C. §105} Section 101 clarifies what this includes: A “work of the United States Government” is a work prepared by an officer or employee of the United States Government as part of that person’s official duties. {FN39: 17 U.S.C. §101} Note that this is a special rule that federal government works are always in the “public domain.” Public domain works have no copyright owner, and anyone can use the work as they see fit without infringement.

ABD'de devlet memurları tarafından üretilen tüm ürünler public domain midir ?

Evet. Federal devletta calisanlarin gorevleri dahilinde urettigi icerikte copyright olamiyor. Feragat degil, o hak/imtiyaz/koruma yok.

ABD'de olan her şey, olduğu haliyle kesin doğruluk mu taşır ?

Olur mu oyle sey? Belki hicbiri tasimaz. O konu burada en az iki sebepten ortaya cikiyor (1)'dunyanin hicbir yerinde boyle sey olmaz' tipi 10 derece aciyla bkip 360 derece goruyormus gibi yapanlarin onunu almak, (2) oldukca eski/koklu bir telif haklari kulturu olan bir yerde neyin nasil yapildigini anlamak (buraya GPL ve CC tarzlari ithal edilip benimsenecekse onlarin ciktigi yerdeki diger halleri konusmak da sacma degil bence).

0
FZ
TDK kâr amaçlı çalışan bir kurum değildir.

Dünyanın başka bir ülkesi dediğiniz yer ABD'dir ve bu "copyright" mevzularının en ciddi ele alındığı yerlerden biridir.

Oradan örnek olarak NIST isimli devlet kurumu verilmiştir ancak benzer durum diğer devlet kurumları için de geçerlidir, yazılanlara dikkat ettiyseniz, paradan puldan ziyade ABD'lilerin vurguladıkları, bunu devlet görevlisi görev icabı üretti dolayısı ile devletin kamu menfaatine ürettiği bu tür eserler "copyright" konusu dışındadır gibi bir prensiptir.

TDK'nın bütçesi ile konumuzun ne ilgisi var? TDK sözlük hazırlayarak para mı kazanmaya çalışmaktadır?

Lütfen söylenenleri çarpıtmayalım, kimse devletten bedavaya doğalgaz, et, balık, vs. istemedi bu bağlamda. İstenen şey görev icabı hazırlanmış ve gizli olmayan bir şey, anadilimizin sözlüğünün elektronik bir kopyasıdır. O sözlüğün maliyeti karşılandı zaten. Neyin telifinden, hangi eseri kime karşı korumaktan bahsediyoruz?
0
bm
Butce filan dendi de TDK'nin butcesini biliyor muyuz? Biraz aradim buldugum TDK baskanligi icin 2006'da _tavanin_ 11.146.000 YTL hesaplandigi ama emin degilim (Tubitak rakamina bakildiginda aragi yukari tuttugunu goruyoruz, onlarin rakami son baktigimda yaklasik yarim milyar dolardi, orada 800 kusur milyon gozukuyor yani herhalde dogru rakam). Suradan buldum: http://www.bumko.gov.tr/mevzuat/OVMPlan/EK.htm (biraz tiklamak gerekiyor)

Muazzam bir para degil. Tabii iyice hinzirlik yapmak gerekirse sene icindeki yayinlarina bakip kelime basina kac para vermisiz olcebiliriz. Bu sene harflerin ustune sapka konacak mi sorusunun resmi cevabi en az 1 milyon YTL eder bence. Webdeki sozlugu indirip 'ne zaman geri koyacagimizi da soylemiyoruz' yazmak ise Turk gencini devlet gorevlisinden beklemesi gereken seylere alistirdigi icin aslinda MEB'in vazifesi ama Telekom TDK filan _fedakarca_ bu hizmeti de ustlerine aliyorlar. Haklarini odeyemeyiz. Borcluyuz bu insanlara.

0
roktas
Doğrudur, talep ettiğimiz şeyin ne olduğunu tarif etmezsek senin örneklendirdiğin uç sınırlarda dolaşırız. Ben talebimi basitçe tarif edeyim o halde. TDK'nın üzerine düşen sorumluluğun bir parçası olarak amme menfaatine hazırladığı elektronik formdaki Türkçe sözlük (ve İmlâ kılavuzu) içeriğini bir şekilde ayrıştırılabilir bir biçemde (düz metin, XML herneyse) isteyen vatandaşlara vermelerini, hatta bu işi daha basitçe "alın şu adreste düz metni var" falan gibi akıllıca bir yöntemle yapmalarını istiyorum. Bahsettiğim "kamu davası" halini ise bu talebimin karşılanmaması halinde değerlendirilebilecek bir seçenek olarak söyledim. Biz de işler malum bir yerlerden alınan mahkeme kararlarıyla veya üstten gelen direktiflerle yürür. TDK yöneticilerinin bu konuda su-i niyet taşıdıklarını düşünmüyorum, ama bizim bir kısım akademisyenimizde ve ekserî memurumuzda bulunan bir "mülkiyet" güdüsüyle hareket ettiklerini de söylemeliyim.
0
bm
DK yöneticilerinin bu konuda su-i niyet taşıdıklarını düşünmüyorum, ama bizim bir kısım akademisyenimizde ve ekserî memurumuzda bulunan bir "mülkiyet" güdüsüyle hareket ettiklerini de söylemeliyim.

Bu soylediginiz aklima Cicero'yu getirdi. Wikiquote'dan alinti[1] yapiyorum:

A bureaucrat is the most despicable of men, though he is needed as vultures are needed, but one hardly admires vultures whom bureaucrats so strangely resemble. I have yet to meet a bureaucrat who was not petty, dull, almost witless, crafty or stupid, an oppressor or a thief, a holder of little authority in which he delights, as a boy delights in possessing a vicious dog. Who can trust such creatures?

Pekiyi bu veciz laflarin sahibinin sonu nasil olmus? Bunu da wikipedia'dan[2] alinitilayayim:

He was decapitated by his pursuers on December 7, 43 BC; his head and hands were displayed on the Rostra in the Forum Romanum according to the tradition of Marius and Sulla, both of whom had displayed the heads of their enemies in the Forum. He was the only victim of the Triumvirate's proscriptions to have been so displayed after death. According to Plutarch, Antony's wife Fulvia took Cicero's head, pulled out his tongue, and jabbed the tongue repeatedly with her hatpin, taking a final revenge against Cicero's power of speech.

[1] http://en.wikiquote.org/wiki/Cicero

[2] http://en.wikipedia.org/wiki/Cicero

0
acemi_

Konuyla kısmen alakalı olduğu için bir Python betiğinin linkini veriyorum:
Sözlük hazırlayan Python betiği

Bu betik, TDK sitesinde yer alan kılavuz ve sözlük bölümlerinden yararlanarak düz metin biçiminde imla kılavuzu dosyası ve XML biçiminde sözlük dosyası hazırlıyor. Sözlükte yer alan bütün kelimeler için bu işlem yapılabileceği gibi kodda ufak bir değişiklik yaparak sadece belli bölümleri kapsayan sözlük hazırlamak da mümkün.

0
zekeriya_akyildiz
Now easy understand the why i am speaking NOT my own language (first), Because i dont wanna spent license fee for speaking turkish.

note: Akyıldız(r) is a surname which is not a word. But if you want to use as a word please visit www.tdk.gov.tr
0
SHiBuMi
Bu İngilizceyle İngilizlerin de çok fazla bu dili konuşmana izin vereceklerini zannetmiyorum...
0
yetgin
Sayın Ahmet Yetgin


İlgi: 01.07.2005 tarihli bilgi edinme belgeniz.


Telif hakları yasası gereği, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'te
yer alan kelimelerin listesinin Kurum dışına çıkarılmasına veya Güncel
Türkçe Sözlük veri tabanının kopyalanmasına izin verilmemektedir.


Bilgi edinmenizi rica ederim.

Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN
Türk Dil Kurumu Başkanı
0
yetgin
Hatta cok kızıp hemen ve derhal webdeki veritabanlarını indirecek bir bot yazmaya karar vermiştim ama sonra araya baska işler girdi, unuttum kaldı öyle :)
0
FZ
Mesele bir şekilde adamlardan bunu teknik yöntemle elde etmek değil, mesele biraz da vatandaş devlet ilişkisi.

Vatandaş olarak soruyor ve talep ediyoruz, devlet görevlilerinin güttüğü mantık ve bakış açısı önemli burada.

Bizim vergilerimizle maaş alan devlet memurlarının görev çerçevesinde üretmiş oldukları bir "bilgi" var. Talep ettiğimiz o bilginin tamamının bir elektronik kopyası, hepsi bu.
0
bm
"Telif hakları yasası gereği, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'te yer alan kelimelerin listesinin Kurum dışına çıkarılmasına" kisminin kanunun hangi maddesine dayandirildigini merak ediyorum ben aslinda. Telif haklari yasasi diye bir kanun var mi, FSEK mi demek isteniyor, yahut hangisiyse listenin nerede durmasi gerektigi konusunda birsey mi diyor, kelime _listesine_ uygulanabilir mi ortada degil. Kastedilen herhalde 'biz vermek istemiyoruz, bu arzumuzu dayandiracagimiz kanun da var' gibi birsey ama dilimize fevkalade hakim olduklari icin bu sekilde ifade etmeyi uygun gormusler.
0
FZ
Ben artık şöyle sormaya başladım: Kimin dilini kimden, kimin sözlüğünü kimden koruyorsunuz?
0
yilmaz
bir daha Türkçe deki yabancı kelimelerin çokluğundan bahsedip yakınmaya başlarlarsa. Diyeceğim "lisansını verdinizde konuşmadık mı?"
0
sefalet
Öncelikle belirteyim ben mülkiyete karşı bir insanım en azından günümüzde sahip olduğu yaygınlığa karşıyım.Tartışılan durumda bir kurumun davranışı sorgulanıyor.Ben çok garip görmüyorum durumun gelişimini çünkü bizim devletimiz devletçi bir gelenekten geliyor.Ama biz salt devletçi bir devlete sahip olsaydık bu tartışma zaten olmazdı.Ama sizin devletiniz devletçi, piyasanız ise serbest ve liberal ilkelere dayanıyorsa ayıklayın pirincin taşını bakalım.

Bu tür bir ortamın olduğu yerde TDK'nın veritabanını vermemesi "kamu yararını" korumaya yönelik olarak yorumlanabilir.Özel sektör var ise ve ben o alanda diyelim yayın evi sahibi isem, bu veritabanını alır bir güzel kullanırım.Hatta kar amaçlı bir ticari olaya da girebilirim.Peki ben ne yapmış olurum o zaman kamunun kendi kaynaklarıyla ürettiği bir şeyi kendi çıkarım için kullanmış olurum.(çıkar kar amaçlı burada)Yani Ayşe'nin Ahmet'in vergisi ile çalışan, üreten bir kurumun eserini sanki ben emek vermişim gibi kullanma durumuortaya çıkabilir.Dikkat edin "çıkabilir" diyorum.TDK'nın bunu önlemek amacı ile veritabanını vermemesi "kamu malının" serbest piyasanın eline düşüp "kamu"özelliğini kaybetmemesi amacını güdebilir.Durumu böyle yorumlamakta mümkün.

Yazılım ile karıştırılıyor konu, sözcük ve sözcük tanımları olunca konu, bunların aynen veya küçük değişiklilkler ile kullanılması ne kod alıntılamaya benzer ne de bir romanın bir bölümünün çalınmasına.
0
bm
Hatta kar amaçlı bir ticari olaya da girebilirim.Peki ben ne yapmış olurum o zaman kamunun kendi kaynaklarıyla ürettiği bir şeyi kendi çıkarım için kullanmış olurum.(çıkar kar amaçlı burada)Yani Ayşe'nin Ahmet'in vergisi ile çalışan, üreten bir kurumun eserini sanki ben emek vermişim gibi kullanma durumuortaya çıkabilir. TDK'nın bunu önlemek amacı ile veritabanını vermemesi "kamu malının" serbest piyasanın eline düşüp "kamu"özelliğini kaybetmemesi amacını güdebilir.Durumu böyle yorumlamakta mümkün.

Mumkun ama makul mu bilemem. Belki sizin izah ettiginiz acidan bakilirsa bu tur ticari hareket edilmesine engel olmak gerekli gibi gozukebilir, bunu bilemiyorum. Yalniz yukarida soylediginiz 'birisi birseyden para kazaniyorsa orada kamu yarari yoktur' inancini da icinde barindiriyor. Bunu evvelce de konustuk, tutun ki TDK "sozluk aciktir, degistirmeden kullanirsaniz 'su tarihli TDK sozlugu' demekte de serbestisiniz" dedi, birisi de bunu aldi, basti ve satiyor. Kamu ne zarar gordu bundan? Adam kar da etti diyelim, yani ortada bir mal (fiziksel kitap), gonullu olarak bunu alanlar (musteriler), ve bir kar var, pekiyi burada kamu zarari nerede? Adam bunu basti diye orta mali olmus icerik ortadan kaybolmuyor ki?

Siz gayet samimi olarak temelde mulkiyet kavramina karsi oldugunuzu soylediginiz icin belki oradan yuruyerek ticari kazanc vs.yi de zararli goruyorsunuz. O bakimdan yaklasiminiz tutarli tabii. Ama devlet kurumlari temelde vatandasin ticari faaliyetini engellenmesi gereken zararli birsey olarak goruyorlarsa benim arzum ayni samimiyetle karsimiza cikip bunu bizim yuzumuze soylemeleri. Zaten bundan suphe ediyoruz biz, soylesinler de herkes rahat etsin daha iyi.

0
sefalet
kar etmeye karşı değilim eğer sistem onu gerektiriyorsa tabiki kar edilmeli ben sadece kar etmenin temel amaç olduğu sisteme karşı olduğumu ifade etmek istedim.

Verdiğiniz örnek tam da benim örnek vererek göstermeye çalıştığım durumu yansıtıyor.Diyelim TDK sözlüğü açtı ve kardeşim TDK olduğunu belirt istediğin gibi sat dedi.Şimdi ben bir müşteri olarak kitapçıya gidip sözlüğü alırken kafama bazı şeyler takılmaz mı.Yahu bu sözlük benim vergilerim ile çalışan adamlar tarafından yapıldı yani bu sözlüğün "kamu malı" olması gerekir diye düşünmem garip mi olur.Peki ben niye para vereyim tekrar demez misiniz?Varsayalım TDK dağıtım ve baskı maliyetinden kurtulmak için böyle bir şey yaptı yine de ortada bilimsel bir çalışma, emek, zaman ve bunların maliyeti durmakta ve bunlar benim gibi insanların vergileriyle yapıldı.Ben bu durumda kamu yararı değil tersine zararı görüyorum.Bunun bir işi iki kere ihale edip aynı işi iki ayrı şirkete yaptırmaktan bir farkı olur mu?
0
bm
Diyelim TDK sözlüğü açtı ve kardeşim TDK olduğunu belirt istediğin gibi sat dedi.

Ben tam oyle vermedim ornegi. Yukaridaki yorumlarda 'public domain'den bahsedildigi icin 'TDK oldugunu belirt'ten ziyade, ancak degistirmezsen TDK oldugunu soyleyebilirsin diye bir sart varsaydim.

Şimdi ben bir müşteri olarak kitapçıya gidip sözlüğü alırken kafama bazı şeyler takılmaz mı.Yahu bu sözlük benim vergilerim ile çalışan adamlar tarafından yapıldı yani bu sözlüğün "kamu malı" olması gerekir diye düşünmem garip mi olur.Peki ben niye para vereyim tekrar demez misiniz?

Gonullu olarak yapilan alisveriste karar verirken zaten 'niye buna bu parayi vereyim' demiyor musunuz? Ozellikle isi fiziksel mulkiyete (yani fiziksel kitap) cevirdim bu yuzden. Basilmis ve ciltlenmis halini almak istemiyorsaniz almazsiniz, aliyorsaniz belli ki bir arti deger gormussunuz. Fiyat fahisse (icerik orta mali ya) zaten ucuzu vardir yahut alip evde basarsiniz.

Varsayalım TDK dağıtım ve baskı maliyetinden kurtulmak için böyle bir şey yaptı yine de ortada bilimsel bir çalışma, emek, zaman ve bunların maliyeti durmakta ve bunlar benim gibi insanların vergileriyle yapıldı.

(Aslinda TDK'nin fonlari tamamen vergiden gelmiyor galiba o ayri). Gayet tabii, ne var bunda, icerigi besleyen calismanin parasi verilmis iste.

Yukarinda FZ ve Roktas ile konustugumuz yerlere bakarsaniz orada bahsedilenin "dağıtım ve baskı maliyetinden kurtulmak" olmadigini, icerik uzerinde mulkiyetimsi bir hak iddia edilmesinin devlet kurumlarinin yapabilecegi birsey olmadigindan bahsettigimizi goreceksiniz. O cerceveden bakarak cevap veriyorum biraz da.

0
sefalet
"Ben tam oyle vermedim ornegi. Yukaridaki yorumlarda 'public domain'den bahsedildigi icin 'TDK oldugunu belirt'ten ziyade, ancak degistirmezsen TDK oldugunu soyleyebilirsin diye bir sart varsaydim."

Bende dediğiniz gibi kullandım zaten.İlla TDK olduğunu belirt ifadesi ancak değişiklik yapılmamış ise konur anlamında.

"Gonullu olarak yapilan alisveriste karar verirken zaten 'niye buna bu parayi vereyim' demiyor musunuz? Ozellikle isi fiziksel mulkiyete (yani fiziksel kitap) cevirdim bu yuzden. Basilmis ve ciltlenmis halini almak istemiyorsaniz almazsiniz, aliyorsaniz belli ki bir arti deger gormussunuz. Fiyat fahisse (icerik orta mali ya) zaten ucuzu vardir yahut alip evde basarsiniz."

Gönüllü yapılan alışveriş ile karıştırmayın çünkü ben öyle alışveriş sırasında "buna niye para vereyim" diye düşünürken fiyat-yarar ilişkisini hesaba katarım.Benim verdiğim örnekte ise yarar-fiyat ilişkisinden çok ürünü kimin ürettiği ve maliyet açısından bana nasıl yansıdığını düşünüyorum.İkisi farklı sanırım.Basılmış ve ciltlenmiş halini almak isterim ama beni baskının kalitesi ve fiyatın niceliği ilgilendirmiyor.Beni kitabı kimin ürettiği, nasıl ürettiği ve bunların fiyatı şekillendirmedeki etkileri ilgilendiriyor.Ben zaten parasını verdiğim bir çalışmanın,(vergi vs. yolu ile) kitap halinde alırken benden kitabın fiyatı içinde tekrar alınmasına karş olurum.TDK'da satsa, benden tekrar bir emek karşılığı alamaz.Fiyatı ona göre belirlemesi gerekir. Bu hakkı bir başkasına verse de aynı durum geçerli olur.Ki bunu özel bir şirkete verir ise mutlaka bir kar payı olması gerekeceği için bu bana tüketici olarak yansıycaktır.Burada önemli nokta bir şeyin maliyetinin iki kere ödenmesi durumunun ortaya çıkmasıdır.

"Aslinda TDK'nin fonlari tamamen vergiden gelmiyor galiba o ayri). Gayet tabii, ne var bunda, icerigi besleyen calismanin parasi verilmis iste."

TDK'nın fonları devletten de geliyor kendi kazanımlarından da.Çalışanları da memur.Atatürk bağımsız bir kurum olarak kurmuştu Dil Kurumunu ama daha sonra devlete bağlandı.
0
bm
Ben zaten parasını verdiğim bir çalışmanın,(vergi vs. yolu ile) kitap halinde alırken benden kitabın fiyatı içinde tekrar alınmasına karş olurum.TDK'da satsa, benden tekrar bir emek karşılığı alamaz.Fiyatı ona göre belirlemesi gerekir. Bu hakkı bir başkasına verse de aynı durum geçerli olur.Ki bunu özel bir şirkete verir ise mutlaka bir kar payı olması gerekeceği için bu bana tüketici olarak yansıycaktır.Burada önemli nokta bir şeyin maliyetinin iki kere ödenmesi durumunun ortaya çıkmasıdır.

Anladim. Burada birine al bas diye verilmesi soz konusu degil, icerigin orta mali (public domain) olmasindan bahsediyorsak. O durumda ne olacagini zaten deneysel olarak biliyoruz, ozellikle yabanci kitaplarin icerigine bu muamaele yapiliyor fotokopicilerde, haliyle fiyatlar da fotokopi+cilt maliyetine yaklasiyor kendiliginden.

0
SHiBuMi
Sefalet,

Mülkiyetin alternatifi nedir ? De ki şu an itibariyle tüm mülkiyetler yok edildi, artık hiçbir şey hiçbir kimseye ait değil. Oluşacak durumları çözmeye çalışalım.

Oturduğun ev artık sana ya da kiracıysan ev sahibine ait değil. Kapı çaldı, 10 kişilik bir grup geldi. Artık biz de bu evde seninle birlikte yaşayacağız dediler. Ne demeyi planlıyorsun ? Ev benim diyemezsin, sizden önce ben geldim diyemezsin. Ne yapacaksın ?

Komünist olduk, tüm malımızı mülkümüzü devlete verdik diyelim. Bütün mallar mülkler "yoldaşlar" arasında dağıtılsın. İnsanlara "ürettikleri kadar" değil, "ihtiyaçları" kadar yemek, erzak, giysi, eğlencelik vb. verilsin. Neye ne kadar ihtiyaç duyduğuna karar veren de bir devlet örgütü olsun.

Evinde otururken bir gün yine kapı çalacak. Bu sefer karşında 3 çocuklu bir aile, ellerinde de ihtiyaçlara karar veren devlet örgütünden resmi bir belge. Belgede şunlar yazılı olacak: "Kullanmakta olduğunuz evin ihtiyaçlarınızın fazlasına sahip olduğunu tespit ettik. Evinizin 2 odasını, salonunuzun yarısını, buzdolabınızdaki iki rafı bu belge ile gelen aileye verecek, salonunuzu, mutfağınızı ve banyonuzu ortak kullanıma açacaksınız". Mülkiyete karşıydınız. Ne güzel, artık paylaşabileceksiniz.

Bir alternatif daha, Nepal'e gidin, kendinizi bir tapınakta rahip olmaya adayın.

"Ben mülkiyete karşıyım". Aferin.
0
SHiBuMi
Sefalet,

Mülkiyetin alternatifi nedir ? De ki şu an itibariyle tüm mülkiyetler yok edildi, artık hiçbir şey hiçbir kimseye ait değil. Oluşacak durumları çözmeye çalışalım.

Oturduğun ev artık sana ya da kiracıysan ev sahibine ait değil. Kapı çaldı, 10 kişilik bir grup geldi. Artık biz de bu evde seninle birlikte yaşayacağız dediler. Ne demeyi planlıyorsun ? Ev benim diyemezsin, sizden önce ben geldim diyemezsin. Ne yapacaksın ?

Komünist olduk, tüm malımızı mülkümüzü devlete verdik diyelim. Bütün mallar mülkler "yoldaşlar" arasında dağıtılsın. İnsanlara "ürettikleri kadar" değil, "ihtiyaçları" kadar yemek, erzak, giysi, eğlencelik vb. verilsin. Neye ne kadar ihtiyaç duyduğuna karar veren de bir devlet örgütü olsun.

Evinde otururken bir gün yine kapı çalacak. Bu sefer karşında 3 çocuklu bir aile, ellerinde de ihtiyaçlara karar veren devlet örgütünden resmi bir belge. Belgede şunlar yazılı olacak: "Kullanmakta olduğunuz evin ihtiyaçlarınızın fazlasına sahip olduğunu tespit ettik. Evinizin 2 odasını, salonunuzun yarısını, buzdolabınızdaki iki rafı bu belge ile gelen aileye verecek, salonunuzu, mutfağınızı ve banyonuzu ortak kullanıma açacaksınız". Mülkiyete karşıydınız. Ne güzel, artık paylaşabileceksiniz.

Bir alternatif daha, Nepal'e gidin, kendinizi bir tapınakta rahip olmaya adayın.

"Ben mülkiyete karşıyım". Aferin.
0
sefalet
SHİBuMİ,

Ben mülkiyete karşıyım demek hemen şimdi her türlü mülkiyeti kaldıralım demek midir?

Mülkiyet kavramının geldiği noktayı ve onu besleyen sistemi beğenmemek balığı sudan çıkarmayı gerektirir mi?

Ben toplumcuyum.Biraz da matematik bilirim.Ve toplumun gelir düzeyinin hiç bir zaman mevcut sistemde eşit dağılamayacağını görebiliyorum.Ben medeniyeti bir başkasının üzerine basarak elde edilen bir şey olarak görmüyorum.

Eğer sistem yetersiz ve tutarsız ise yapılacak şey sizin yaptığınız çeşitlemeler değildir heralde.

Nepal'e gidin güzel yerler oraları yanınıza da Ursala K. Le Guin'in "Mülksüzler" ini alın okursunuz.Belki oluşacak durumları daha iyi tasavvur etmenize yardımı olur.
0
FZ
Neyse ki daha ciddi ve okuduğumuzda bir şeyler öğrenebildiğimiz komünizm, Marxizm eleştirileri var.
0
SHiBuMi
Benim verdiğim örnekler Rusya'da devrimden sonra yaşanmış örneklerdir, Rusya'daki devrimin sonucudur. Senin ciddiye alıp almamandan bağımsızlar.
0
yetgin
- ...yaşayacağız dediler. Ne demeyi planlıyorsun ? Ev benim diyemezsin, sizden önce ben geldim diyemezsin. Ne yapacaksın ?

Bu ev bana tahsis edildi diyeceğim.


- İnsanlara "ürettikleri kadar" değil, "ihtiyaçları" kadar yemek, erzak, giysi, eğlencelik vb. verilsin.

En az ihtiyaçları kadar verilsin. Ürettikleri orantısında da ayrıcalık saglansın. Sanki su an herhangi bir düzende insanlar ürettikleri kadar kazanıyormus gibi? Miras nedir mesela? Yada faiz ve benzeri yatırım araçları?


- Mülkiyete karşıydınız. Ne güzel, artık paylaşabileceksiniz.

Belki zaten mülkiyetim yoktu. Keşke birilerininkini paylaşsam!


- Bir alternatif daha, Nepal'e gidin, kendinizi bir tapınakta rahip olmaya adayın.

Sanırım tüm karşı olanlar azınlık olsa da, nepaldeki tapınaklara sığamayacak kadar da fazladır.


- Benim verdiğim örnekler Rusya'da devrimden sonra yaşanmış örneklerdir, Rusya'daki devrimin sonucudur. Senin ciddiye alıp almamandan bağımsızlar.

Rusyada, Çinde, Kübada yada Anarreste. Binlerce yıl içinde oluşmuş bir saçmalığın alternatifini kurmak belki de o kadar kolay değildir. Bu belki de devrimle değil, doğal dönüşümler sonucunda olacaktır. Yapılamamış olması, yapılamayacağının ıspatı değil.

Eğer mülkler paylaştırıldığında ortak kullanım gerekiyorsa; bu zaten halihazırda yetersiz miktarda olduğunu, yada paylaştırma biçiminin yanlış olduğunu gösterir. Her iki durumda da verdiğiniz örnek neyi ıspat ediyor?

Mülkiyetin kaldırılma olasılığının mümkünlüğü de sizin rusyadaki devrimi ne kadar ciddiye aldığınızdan bağımsız.



Ben de mülkiyetten hoşnut değilim. Bana da aferim. (Nette tanımadığınız insanlara aferin demenin sorumsuzluğu üzerine de biraz düşünmenizi umut ediyorum.)
0
robertosmix
Biz de bir konu olsa da onu çarpıtıp, tartışalım diye sıraya girmişiz. Konu açık net; kelimeler için değil kelimelerin TDK tarafından hazırlanmış listesinin dağıtımı konusunda bir kısıtlama var. Konunun anlaşılması için bu ifadenin ne kadar tekrar edilmesi gerektiğini bilmiyorum... Neyse. Haydi o zaman Atom Enerjisi Kurumundan Türkiyedeki Uranyum kaynaklarının listesini isteyelim, vermezlerse "Ulan biz GPL'den Creative Commons'dan bahsediyoruz, siz neler yapıyonuz" diyelim. Hem konu olur. Eğleniriz.
0
FZ
Bazıları "teşbihte hata olmaz" lafını biraz yanlış anlıyor sanırım. Burada verildiğini gördüğüm bazı örnekler, "teşbihte bundan daha fazla hata olamaz herhalde!" dedirtti bana.

Yahu aynı dili konuşmuyor muyuz biz? İnsanlar kalkıp, "heh, yasaklanan sözcük değil, sözcük listesi görmüyor musunuz" dedi birkaç kez. Bütün tartışma da oradan çıkıyor zaten, bunu görmüyor musunuz? Ya da biz mi anlatamıyoruz? Tartışmanın çıkış noktasının anlaşılması için daha ne kadar tekrar etmemiz gerekiyor?
0
bm
Ne alakasi var? Atom Enerjisi Kurumu, Türkiye'deki Uranyum kaynaklarının listesini yayinliyor muymus da telifinde ihtilaf olsun? Goren de MIT'e ajan listesi soruldu zannedecek. Ortalik renklendirmek iyi de, bu seferki pek tutmamis.
0
loker
Hala bu adama cevap veriyorsunuz ya, derdinize yanın... Her kalabalık konuda saçma sapan provokasyonlar yapmayı adet edinmiş bir arkadaşımız işte... Gelmeyin oltasına...
0
nursand
Bu kadar kafası çalışan insanın izlediği bir sitede bu kadar düşüncesizce bir haber olur! Bu başlıktaki ajitasyonla ne amaçlanıyor? Kimi kime karşı kışkırtıyoruz? Program yazacak arkadaşımız geç cevap aldıysa ve Kendisi bu durumdan rahatsızsa, yine yasal haklarını kullanarak geciktirenlerden yasal yönden hesap sorabilir. Yok sorun bu değil TDK nın cevabını tartışmaksa onun yolu da bu olmasa gerek. TDK nun ne kadar kamu kurumu olduğunu, tabi olduğu yasal çerçeve araştırıldı mı? Devlet içinde vatandaş haklarının öğretildiği(!) 8. sınıf vatandaşlık dersi akıllarda mı?Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak , karşılaştığımız günlük sorunlarda, her Türk vatandaşı gibi hukuk önünde bütün yasaları biliyor kabul edilmemizin gereği, bilmediklerimizi öğrenerek mi hareket ediyoruz yoksa duygusal bağlarla sürdürdüğümüz mesleki(veya gündelik) işlerimizde karşılaştığımız sorunlar hakkında sağa sola ağlayarak kamuoyu infialinden medet mi umuyoruz?1950 lerden beri süren HAİN BÜROKRASİ yalanlarından kendimizi kurtarmalıyız. Siyasilerin sürdüregeldiği sürümcemeci bürokrat hikayesinin gerçek yüzü, yasalara uymak adına partizan uygulama yapmayan kamu görevlilerinin sindirilmesine yönelik kamuoyu oluşturarak yargı gibi tarafsız işleyen bürokrasiyi kendine bağlayarak sindirmek ve siyasileştirmektir. Bunu yaparken tepki almamasının yolu önce bürokrasinin elini kolunu bağlayıp sonra halka şikayet ederek, sistemi bozduğu müdahelelerinde de alkış toplamak ve meşruiyet kazanmaktır. Kırtasiyecilikle bürokrasiyi aynı kefeye koyan ve halkın zihninde ikisini özdeşleştirmeyi başaran siyasilerin oyununa gelmeyelim. Bürokratı kimse korumaz ancak bürokratın görevi Kamu haklarını korumaktır. Biz bürokrasiye arka çıkmadıkça Kamu haklarımızı yitirmekteyiz. Fazlamesai.net TV nin 2 Kasım daki bölümünün yayınında yine bürokrasiye yönelik peşinhükümlü konuşmaların da büyük bir talihsizlik olduğu kanısındayım. Türkiyede Kamu hakları ve GPL vb. konularda bu ölçüde laf üretip sonunda sapla samanı karıştırmak anlaşılır gibi değil. Eğer biz bunca yıldır devlete lafımızı işittirememişsek bunun nedenini kendimize defalarca sormuş olmamız gerekirdi. Bu haber gösteriyorki yıllar boşa geçmiş ve geçmekte. Kamu kurumları ile iş yapmak, hukuki zeminine hakim olunmayan bir dilekçe hakkı kullanımı düzeyinde kaldığı sürece bir arpa boyu yol alınmaz. Önce elimizdeki yasaları kullanmayı öğrenmek sonra siyasileşmemiş kadrolarla siyasilere karşı örgütlenilmediği sürece başarı söz konusu değildir. Bugün Kamu haklarını korumakla mükellef olan devletin, kamu haklarını erezyona uğratan yapıya ulaşması, yıllardır bu haberdeki gibi toplumun yanlış yönlendirilmesindedir.En kısa sürede aymamızı dilerim..
0
FZ
Neden bu denli celallendiğinizi hakikaten çözemedim ben.

Başlık dikkat çekmek amaçlı olup, haberin içeriğinde konu, problem, sıkıntı gayet net ortaya konmuştur.

Soru sorup cevapsız bırakacağınıza eğer biliyorsanız siz cevap verin lütfen. Evet, TDK ne kadar kamu kurumudur? TDK devlet kurumu mudur? Sonundaki .gov.tr ne ifade etmektedir? Eksik bilgilendirme varsa lütfen söyleyin, bizi aydınlatın, konuyu netleştirelim.

Sağa sola ağlamak değil ki burada yapılan, bir konuyu somut örnek üzerinden masaya yatırdık, çok boyutlu şekilde tartışmaya çalışıyoruz, ağırlıklı olarak yazanlar bilgisayar uzmanları ve bu kesimden insanlar olarak mantığımız, bilgimiz ve sağduyumuz çerçevesinde bir şeyler çiziktiriyoruz, farklı ülklerden örnekler veriyoruz. Daha derin ve bilgilendirici yorumları ile tartışmamıza katkıda bulunacan hukukçu olsun, başka disiplinden olsun herkesi de tartışmaya ve çözüm üretmeye katılmaya bekliyoruz. Vatandaş devlet ilişkisini vurguluyor, TDK Türkçe Sözlük, telif yasası olduğu iddia edilen yasa ile vatandaşa karşı mı korunuyor diye soruyoruz.

Size birilerini sindirmeye çalışıyoruz gibi mi geldi?

Öyle bir hava ile yazmışsınız ki, sizi okuyup da yukarıdaki tartışmaları okuyan, FM'den bir grup üye devletin tüm memurlarına savaş açmış gibi bir izlenim edinecek, el insaf diyorum.

Şimdi size soru: TDK'nın mevcut tutumunu ya da şöyle diyeyim mevcut hukuki durumu destekleyen siz kamu hakkını koruyorsunuz, olur mu öyle şey kardeşim, versene bana sözcük listesini ve de sözlüğümü, kimin eserini kimden koruyorsun diyen biz kamu yararının içini oyuyoruz öyle mi? Bu mudur?

Bir başka soru: Hukuki zeminine hakim olamadığımı dilekçe kullanımı da ne ola ki? Bilgi edinme hakkımız çerçevesinde bir şey sormuşuz, bir cevap almışız açık seçik; sonra da yahu bu cevapta denen şeyler akıl alacak gibi değil, nasıl böyle bir durum olabilir diye tartışıyoruz.

Eğer bir öneriniz varsa bu problemin çözümü olarak, buyrun söyleyin, kendi adıma eğer uygun bulursam sonuna dek destekler ve somut adımlar atmaya çalışırım.

Bu laflarımdan sonra hala "aymaz" olduğumuzu iddia edecekseniz o zaman zaten diyecek pek bir şey kalmıyor.
0
nursand
Başlığınızın görevini fazlası ile gördüğü aşikar.(Problemin tanımını dağıtmakla birlikte) Amaç çözüm izlenimi vermemekle birlikte bu mesajınız ile çözüm tartışması girişimi olduğu anlaşılıyor.Üslup konusundaki çekinceleri bir yana koyarsak, sorun yalnız bizlerle kamu kurumları arasındaki bir iletişim sorunu değildir. Sorun genel olarak kamu kurumları ile çözümlenecek sorunlarda izlenecek yolun tesbitinin bizlerce bilinmemesidir. Haberinize konu olan proje sürecinde olduğu gibi kamu kurumlarında karşımıza gelecek yasal zorunlulukları bir engelleme olarak algılamak yerine izlenecek yolun göstergeleri olarak yorumlama zorunluluğumuz vardır. Somut örneğe dönecek olursak, TDK nın çok geç olsada ilettiği cevapta Fikir ve Sanat eserleri yasasına yaptığı göndermeyi, yasanın yasaklayıcı değil düzenleyici niteliğini gözeterek değerlendirmek yerinde olacaktır. TDK nın internette ulaşılan sözlüğü büyük ihtimalle basılı sözlüğünün elektronik versiyonudur. Basılı TDK sözlüğünü hazırlayan Prof. Dr. İsmail Parlatır, Prof. Dr.Hamza Zülfikar ve Prof. Dr. Nevzat Gözaydın dır. Kendileri ile iletişime geçilerek müellif olup olmadıkları öğrenilerek kendilerinin veya hak devri yaptıkları kişilerin yazılı izinleri ile sorun çözülebilir.Eğer gerek görülürse TDK yetkili organları ile hazırlanacak bir sözleşme ile kamu yararına olacak böyle bir çalışma için gerekli girdilere ulaşılabilinir. Yaşanan olayları bir açmaz olarak algılamak yerine yeni uğraşların yol haritası olarak algılamak yerinde olacaktır. Bu bağlamda sizleri desteklemeyi bir kamu görevi sayarım.
0
bm
Sorun genel olarak kamu kurumları ile çözümlenecek sorunlarda izlenecek yolun tesbitinin bizlerce bilinmemesidir. Haberinize konu olan proje sürecinde olduğu gibi kamu kurumlarında karşımıza gelecek yasal zorunlulukları bir engelleme olarak algılamak yerine izlenecek yolun göstergeleri olarak yorumlama zorunluluğumuz vardır.

Kiskandim simdi sizi. Bu sekilde dusunebiliyor olsam herhalde omrum %10 uzardi. Cahil insanciklarin tanrisal bir varligin hikmetine vakif olmak icin yol aramalari tarif etmissiniz gibi gozuktu bana. Memleketimizde 'bu adamlar beni devamli esek yerine koyuyor' demek yerine yukarki metodu icsellestirmek buyuk huzur sagliyordur diye tahmin ediyorum. Mesela yolumuzu kapayan bir kaya gordugumuz zaman '_ben_ hatali bir is yaptigim icin yol kapaliymis gibi gozukuyor' ve 'bu kayanin buradaki varliginda ne hikmetler vardir ama _ben_ bilemiyorum' demek elbette cok faydali ve derin bir bilgeligin alametidir. Milletimizin asil kusuru da budur, 'tuh, yola kaya dusmus' der ve yanindan gecmek ister.

0
nursand
Keyfiyet sizin, bu deneyimime inanın veya inanmayın. Ayrıca ben size kayanın yanından geçmeyin demiyorum, kafanızı vurarak o kayayı kırıp yolunuza devam etme ihtimalinizin düşük olduğunu söylüyorum.
0
bm
Bu soylediginizin benzerini dun birine e-mail'de yazmistim ben! Dogru soze denecek birsey yok, haklisiniz, tesekkurler. Ben o komiklik tesebbusunu ilk yazdiginizda o kayayi ululayan bir yaklasim sezdigim icin yaptim, baska birsey icin degil.
0
roktas
Heh, ajitasyon ha? "Demagojik Ajitasyon"un kralını siz yapmışsınız, bizim lafımıza ne hacet!

Elektronik formdaki Türkçe sözcük listesi taleplerine, "telif hakkı TDK'ya aittir, kimseye veremeyiz" demek yerine kamuya açık hale gelmesini, her isteyen vatandaşa verilmesini istememiz kamu haklarına halel mi getiriyor yani? Tersi mi doğru bunun yani? Sizin bahsettiğiniz kamu hakları falan değil, "kamu kurum" hakları, bu artık her ne menem birşeyse. Tartışmanın adı ne zaman "kışkırtma" veya "ağlama" oldu? Neyse... İçeriği ve üslubu itibarıyla fevkâlade boş laflar karalamışsınız. Yapılan tartışmaları biraz daha "açık bir zihinle" okuyup aymanızı dilerim.

0
sefalet
Acaba bir daha mı düşünsek? http://tdk.org.tr/basin/basin058.html
0
FZ
Çok önemli bir sayfaya link vermişsiniz, teşekkür ederim! En azından TDK'nın bütçe konusunda net bir iddiasını ortaya koyuyor ve bizim vergilerimizden pay almadığını belirtiyor. Öte yandan halen bir devlet kurumu ve karşılıklı sorumluluklarımızı değerlendirmek gerekiyor. (Bu arada o yazıyı okuyunca insan 80 darbesi olmadı gibi bir havaya kapılıyor).

Şu anda halen anadilimizin resmi bir kurumca hazırlanmış sözcük listesi ve sözlük verisini elde edemiyor durumdayız. Vatandaşı adam yerine koyacak devlet görevlileri ile sonuca hızlıca ulaştıraack iletişim kurma yöntemlerine dair önerisi olan FM takipçileri varsa seve seve önerileri bekleriz...
0
sefalet
Cumhuriyet tarihinde Türk Dil Kurumu'nun başına gelenler herhalde pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.Geçmişte ve bugün yaşadıkları sorunları düşününce açıkcası çağdaş bazı atılımların gerçekleşmesi beklentim düşüyor.Ben şöyle bir tarihçesine bakma gereği duydum, işin içinden çıkamadım. Bir kısım sorunlara değinen ilgili yazının adresi: http://www.yanki.com.tr/eski/1003/ADTYK.pdf
0
serdem
Bazıları fikri mülkiyeti çok doğal bir hak olarak benimsemiş, genelde anlaşılamayan nokta bu gibi. Bu tartışmada da veritabanının bir sahibinin olmasını çok normal buluyorlar. Sahibi varsa da kuralları istediği gibi koyar gibi bir durum oluyor. Gerçekten bu kadar doğal, başka türlüsü düşünülemeyecek bir kavram mıdır fikri mülkiyet? Dünyada fikri mülkiyet hep var mıydı? Fikri mülkiyeti savunurken bazı endüstri sözcülerinin laflarını tekrarlıyor olabilir miyiz? Telif lisansları yazarların, çizerlerin, düşünürlerin hakkını 'illaki' koruyan bir şey değildir -en ilginç özelliği böyleymiş gibi görünmelerindedir. Bu yasalar daha çok bazı endüstrilerin hakkını korurlar. Bunu yaparken çoğumuzun yücelttiği sanatçı, düşünür gibi ideallerin arkasına saklanırlar. Kafamızda bir dokunulmazlık yaratırız, büyük Sanat, büyük Düşünce için; işte bunu kullanırlar. Ben de sanatçıları, düşünürleri yücelten bir insanım. Ama korunan gerçekten onlar mı? Diyelim saygı duyduğunuz bir sanatçıyım. Bir kitap hazırlıyorum.Siz kitabı satın aldığınızda benim çalışmalarıma katkı yaptığınızı düşünürsünüz ama bana fiyatın üzerinden %10 gelir sadece (daha çok mu hayal etmiştiniz?) Sanatçının ekmek parasından bahsedilirken de aslında bu onluk parçadan bahsedilir. Çok da büyük bir ekmeğe benzemiyor, değil mi? %90 nereye gidiyor? Acaba daha çok sesi çıkan bu %90'ın sahibi mi? Kavga bu %90 için mi yapılıyor? Yazarın manevi haklarıyla ilgili birkaç madde dışında telif yasaları daha çok piyasa oyuncuları arasındaki bir tür ateşkes antlaşmasıdır. Abartılı bir örnek olacaksa da, 'birbirimizin kölesini çalmayalım,' gibisinden bir anlaşmadır bu. Bunların TDK tartışmasıyla ilgisi şu: Piyasa şartlarıyla ilgili bir durum oluşmuş, fikri mülkiyetle ilgili bazı inançlar belletilmiş bize, şimdi, amacı kamu yararı olan bir devlet kurumu bu doğruluğu tartışılır şartlardan faydalanabilir mi faydalanamaz mı? Bazı arkadaşların dediğini tekrarlayayım: Amerika, piyasa böyle güzel, ama devlet kurumu bu durumdan faydalanamaz demiş. Çünkü, bir eserin maliyeti, daha doğrusu bizim ödemeye alıştığımız fiyatı zaten çok düşük (% 10). Bu vergiyle ya da başka bir yolla kolayca karşılanıyor, kurumun varolma nedeni de zaten o eser. Asıl maliyet çoğaltma maliyeti (% 90). İnternette duran veritabanının parası ödenmiş, çoğaltma maliyeti yok. Eserin maliyetini ödeyen kamunun kendisi, eserin sahibi kamunun kendisi... olmalıydı.
0
bm
Bazıları fikri mülkiyeti çok doğal bir hak olarak benimsemiş, genelde anlaşılamayan nokta bu gibi. Bu tartışmada da veritabanının bir sahibinin olmasını çok normal buluyorlar. Sahibi varsa da kuralları istediği gibi koyar gibi bir durum oluyor. Gerçekten bu kadar doğal, başka türlüsü düşünülemeyecek bir kavram mıdır fikri mülkiyet?

Konunun dil kurumu oldugu goz onuna alinirsa burada bir komiklik var aslinda. Isin icine mulkiyet sozu girince 'ben zaten her turlu mulkiyete karsiyim' diyenler de, 'bu cins mulkiyeti zayiflatirsak baska cins mulkiyet de tahlikeye girer' diyenler de konuyu en azindan kafalarinda genisletiyorlar. Bu bir kotu niyet olmadan yapilani. Ciddi cikar sahipleri (maddi veya ideolojik mucadeleleyle ilgili cikar icin) bir de belki uclarda olmasi beklenen bu kaygilar uzerinden dezenformasyon uretiyorlar. Bu konuyu acikca anlatmaya dilimizin gucu yetmiyor, kullandigimiz terminoloji bulanikliga kapi aciyor bence.

Dil uzerindeki kontrolun oneminden mi bahsetmisti birisi?

0
FZ
Bu konularda çalışan değerli bir hukukçu dostumun konuya dair detaylı yorumu:

TDK – Veri Tabanı - FM

Türk Dil Kurumu (Bundan böyle “TDK” olarak bahsedeceğim) sitesinden talep edilen “veri tabanı”na ilişkin olarak başlayan hararetli tartışma ile pişmekte olan aşta benim de tuzum olsun istedim.

Konuya hukuki açıdan yaklaşıldığında:

- Türk Dil Kurumunun tüzel kişi olarak idari yapı içindeki yeri ve kimliği;

- “Türk Dil Kurumu” tarafından verilen cevabın içeriği ve niteliği;

- Fikir ve sanat eserleri kanunun getirdiği düzenlemeler
konuya açıklık getirecektir. Ancak bu açıklamalardan sonradır ki kişisel kanaatimi de belirtmek isterim.

1.Türk Dil Kurumu’nun idari yapıdaki yeri ve tüze kişiliği sorunu:

Türkiye Cumhuriyeti idare teşkilatını göz önünde bulundurduğumuzda genel olarak üçlü bir ayırım yapmak mümkündür.

A. Kamu idareleri
B. Kamu Kurumları
C. Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları1

Tartışmamızın odak noktasında bulunan TDK ise bu ayırımda Kamu Kurumu sınıfına girmektedir ve bir kamu tüzel kişisidir. Bu açıklamayı yapmak gereği duymamın sebebi ileride fikir ve sanat eserleri düzenlemeleri konusundan bahsederken “eser sahipliği” konusuna açıklama getirmektir.

Buradan yola çıkarak yine kabaca ifade etmek gerekirse, Türk hukukunda tüzel kişiler de gerçek kişiler gibi birçok hakka sahip olabilir ve hukuk hayatında yer alırlar.

2.Türk Dil Kurumu tarafından verilen cevap:
22.04.2005 tarihinde verilen cevapta: “Telif hakları yasası gereği /Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlükte/ yer alan kelimelerin listesinin kurum dışına çıkarılmasına veya/Güncel Türkçe Sözlük/ veri tabanının kopyalanmasına izin verilmemektedir.”
Şeklinde bir ifade kullanılmıştır.

Bu cevapta yer alan:

“TELİF HAKLARI YASASI” ile kast edilen 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU’DUR. (FSEK)
“Kelimelerinin listesinin”/”veri tabanının” kullanımı ile de bahsi geçen yasada belirtilen İŞLENME VE DERLEME ESER kast edilmiştir.

Şimdi bu verilerden yola çıkarak yasal düzenlemeye bir göz atıp yorumlarımızı yapabiliriz:

3.Yasal Düzenleme

FSEK - Madde 1/B’de İşlenme eserin tanımı yapılmıştır. Buna göre:

“İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini,”
“Derleme eser: Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri” ifade etmektedir.

Aynı şekilde konu ile ilintili olarak 6. maddenin 11.bendi düzenlemesi de şu şekildedir:

“Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir:
Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (Ancak, burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan verilere materyalin korunması için genişletilemez).”

Metinden de anlaşıldığı üzere işlenme tanımı yapılmış ancak derlemeden bahsedilmemiştir. Bununla birlikte tartışma konumuz olan “Türkçe kelimeler listesi” ve dolayısıyla Türkçe kelimelerin derlenmesiyle oluşmuş veri tabanını kanun koyucu tarafından işlenme eser sayılmış ve bu nedenle de koruma altına almıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus veri tabanının bütün olarak korum altında olmasıdır. Yani bir bütün olarak, belirli bir çabanın sonucu ortaya çıkmış olması ve bütünlük arz etmesi nedeniyle korumaya değer görülmüş olmasıdır. Yoksa kullanıma kapatılmış olan tek tek Türkçe sözcükler değildir. Zira toplumun ürünü olan kelimelerin kimsenin tekeline alınması söz konusu olamaz.

Eser bütünlüğü içinde oluşturulmuş veri tabanı koruma altındadır.

Yukarıda açıklamasını yapmış olduğumuzu üzere TDK tüzel kişiliği ile eserin yaratıcısı ve sahibi olmak sıfatıyla bu koruma hakkının da sahibidir. Bu konudaki düzenleme ise genel hatlarıyla FSEK 8. maddede düzenlenmiştir:
“Bir eserin sahibi onu meydana getirendir.
Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir.”

Kabaca yaptığımız açıklamalarda sonra şu sonuca varabiliriz:
TDK’nin internet sitesinde yayınlanan sözlük, FSEK kapsamında derleme/işlenme eser (veri tabanı olarak) sayıldığından – kelimeler tek tek değil – veri tabanı bir bütün olarak korunmakta ve eserin sahibi olan kamu tüzel kişisi TDK da eserin sağladığı haklardan faydalanmaktadır.

Son olarak kendi görüşümü de belirtmek isterim, fikir ve sanat eserleri konusu gerçekten hassas bir konudur ve menfaatler çatışmasının hat safhada yaşandığı bir alandır. Zira yaratıcılıklarını kullanan eser sahipleri bunların korunmasını ve maddi, manevi her türlü haklarını savunmak isterken, diğer yandan bunlara biçilen değerlerin fahiş olup olmadığı ya da eserin eser sayılıp sayılmayacağı konuları tartışmaların odak noktası olmaktadır.

Düşünce yapılarının geliştiği, paylaşımın ön plana çıktığı ve gelişmenin ancak karşılıksız paylaşımda yattığının anlaşıldığı bir dünyada bu tür tartışmalar gittikçe azalacaktır. Özetle kaynaklar serbestçe kullanılabilmeli, bununla birlikte düşünce ürünü olan, yaratıcılık unsurunu taşıyan, ayırt edici özelliği olan ve sahibinin imzasını taşıyan gerçek eserlere gereken özen gösterilmelidir.

Ali Erdem Çelebi – Kasım 2005
0
bm
Bu konuda [da] TDK ile yeni konusmus birinin izlenimlerine link veriyorum.
0
FZ
Türkçe konuşanların da bir dil kütüğü olsun istiyorum artık, takip etmek gittikçe zorlaşmaya başladı, doğrudan dil çözümlemesine ve uygulamalarına yönelik yazanların sayısı arttı ve artacak gibi görünüyor, takip etmekte zorlanıyorum. Hem belli mi olur bir süre sonra öyle bir ortamdan derlenen yazılardan Far from the Madding Gerund and Other Dispatches from Language Log gibi bir kitap da çıkabilir.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Bilimsel Toplantıların Duyuru Siteleri: Erişilebilirlik Üstüne

FZ

İki farklı bilimsel toplantı. İki farklı duyuru web sitesi.

Bu sitelerin amacı nedir, bağlanan kişiye en kestirme yoldan o bilimsel toplantı ile ilgili detayları sunmaktır öyle değil mi, yani toplantı yeri, tarihi, katılım şartları, vs.

Amaç bilgi vermekse bunun için standartların kullanılması, web sitesinin olabildiğince hedefe yönelik, kolay erişilebilir ve her türlü platformdan ulaşılabilir olması gerekmez mi? Böyle bir iş için grafik etkilerin yoğun olduğu, tamamen FLASH tabanlı bir siteyi mi tercih edersiniz yoksa w3c standartlarına uygun metin tabanlı web tarayıcılarla dahi görüntülenebilecek bir siteyi mi? Tüm içeriği, tüm bilgileri bol grafik efektli bir FLASH dosyasının içine gömerek mi sunmayı tercih edersiniz yoksa metin tabanlı HTML ya da XHTML olarak sunmayı mı? Amaca uygun iş yapmayı mı yoksa sırf teknoloji olsun diye teknoloji kullanmayı mı?

Yorumu size bırakıyorum, buyrun kıyaslayın (kendiniz de benzer örnekler bulabilirsiniz):

1- http://www.dilkongre2004.anadolu.edu.tr/

2- http://cs.bilgi.edu.tr/pages/turing_days/

Not: İkinci web sitesi ile ilgili tek eleştiri Türkçe halinin olmaması olabilir ki söz konusu etkinlik İngilizce gerçekleştirileceği için belki bu mazur görülebilir (yine de Türkçesinin olması kötü olmazdı).

Neden Yazmıyoruz?

conan

Yine araştırıyorum, yine bakınıyorum. Bir iki döküman okumam lazım. Ama her sey İngilizce, Fransızca, Almanca, Japonca, Çinceeeeee YEEETEEERR... Neden anadilimde teknik döküman bulmakta zorlanıyorum? Biz neden yazmıyoruz? Bizim neden mini mini pdf'lerimiz, ps'lerimiz, html bundle'larımız yok? Mesela .NET üzerinde bu kadar konuşup da, bu konuşmalardan çıkardıklarımızı neden bir paperda toplayamıyoruz? Veya neden gördüğüm her Türkçe döküman birşeyleri ayarlamak üzerine sadece? Neden bir şeyleri araştırıp, bir sonuca varıp, bunu Türkçe yayınlayan insan sayısı bu kadar az?

Müjde İkinci Nesil Alan Adı Türkiye'de!

bm

Tam bize gore bir düzen üstelik. Bol bol otoriteymiş gibi davranan kuruluş isimlerinden 'ikinci jenerasyon', 'geleceğin bilmemnesi' 'yani açılımlar'dan filan bahsediliyor. İcinde TBD de var. Olmayan ne? Teknik detay, özellikle hakiki root-server'ların önune root-server'mış gibi yapan makinelerin konmasının gelişmeymiş gibi anlatıldığını belli edecek teknik detay. Haa bu arada yeni açılımların arasında 10$'ın altında olan ilk kayıt masrafının 1000$'a çıkması da var. Bu yeni nesil root serverlardan biri Ankara'da olacakmış. Senelerce arada sırada ortadan kaybolan .tr domaini ve gitti mi 15 gün gelmeyebilen bağlantisiyla ünlu Ankara'dan. Ama zaten nutukla iş görürmüş gibi yapma geleneneği ikonla inanılırlık sağlama geleneği ile birbirini tamamladığı için şaşmamak lazım. Herneyse, siz benim dediğime bakmayın. Gayet tabii TBD en doğrusunu bilir, ben müjde vermiş olayım diğer dediklerim şaka olsun, böyle kimsenin aklına gelemeyecek harika bir alternatif kök sisteminin memlektimize gelmesinden memnun olun. 50-100 sayfa DNS belgesini kimseye okutamadığımız memlekete çene gücüyle çag atlatmak ilk defa olmuyor, son defa da olmayacak ama kutlayalım yine de. Bakın Hurriyet gazetesi nasıl bu haberi müjdeliyor (e-kolay da bu en bir son teknolojiyi kullanacakmış bu arada) http://www.hurriyetim.com.tr

TBD damgası inandırıcı olduysa burada okumayı kesebilirsiniz. Ya da:

AB Gerçekten de Yazılım Patentlerini Reddeti Mi?

FZ

AB reddetti demiştik ama son yazılanlara bakılacak olursa durum o kadar net ve belirgin değil:

Yazılımlar gerçekten de patentlenemez mi? Patent kanununda her ne kadar aksi yönde hüküm bulunuyormuş gibi görünse de Türkiye’nin imza attığı Avrupa Patent Sözleşmesi kapsamında alınan Avrupa patentleri incelendiğinde fiili durumun hiç te yazılıp çizildiği gibi olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz.

Kan karşılığı Petrol

sundance

Irak'ın iliğinin kurutulması amaçlı, petrol karşılığı gıda ve ilaç yardımı kampanyasını biliyorsunuz. Çöl Fırtınası akabinde önce yiyeceksiz ve ilaçsız bırakılan, ambargo uygulanan Irak, daha sonra bu şekilde 'insani yardım almıştı' bu süreç içinde ilaç ve gıdasızlıktan ölen çocuk sayısının 2 milyon civarı olduğu söyleniyor.

Yeni Irak savaşı işe buradan esinlenerek, bazıları tarafından Blood For Oil (Petrole karşı kan) diye isimlendirilmişti.

Şimdi ise Amerikalı'ların bu kavramı gerçekten hayata geçirdiklerini, eşsiz site Kuro5hin yazıyor. Yazıya göre, hayvan kanı, sakatatları vs. gibi artıklardan varili $15'a ham petrol üretmeye başlamışlar.