Nightwalker

Nightwalker


0 takip ediyor | 0 takip ediliyor


Bilgi alanları


İlgi alanları

İnsan Zihni Sayısal Mı Analog Mu? ( 4)

Protein bağı derken neyi kast ediyorsunuz? İki nöron arasındaki axon oluşmasını mı? Ayrıca "tavşan" buraya yazdığınız 6 harfli bir sözcük. Beyinde "tavşan" nerede, ya da "güzel" dediğimiz kavram nerede? Ya da "beyaz" ki bu da bir kavram, dolayısı ile soyut, bu beyinde nerede? Ne ile ne arasında bağlantı kuruluyor? Henüz bu belli değil bildiğim kadarı ile.

"Bilgiler" arasında "protein bağı" olması ne demek? Bunu tam anlamadım ben.


Nörofizyolojik Temelli Öğretim Kuramlarından bahsediyordum.Bu kuram;

"Öğrenme süreci sonucunda nöronlarda yeni axon iplikçiklerinin oluştuğunu iddia etmektedirler. Buna göre, her öğrenme yaşantısı yeni sinaptik bağların oluşması demektir. Bu kurumda öğrenme, biyokimyasal bir değişme olarakta açıklanmaktadır. Araştırmalar biyolojik bilgi depoları niteliğindeki RNA'ların argenlik yaşlarına doğru arttığını, öğrenme kapasitesinin azalması ile birlikte, yaşlılıktada azaldığını göstermektedir. Ayrıca, besin yoluyla kendilerine RNA verilen yaşlılarda yakın geçmişi hatırlamada önemli derecede artış olduğu kaydedilmektedir."

Ayrıca;

"Beyin temelli öğrenme kuramı olarakta bilinen bu kuramı sistematik hale getiren Hebb, beyindeki devrelerin çalışma şekli bilinmeksizin öğrenmenin doğasının anlaşılamayacağını savunmaktadır. Beyin insan zekâsının, güdülenmenin ve öğrenmenin merkezidir. Öğrenme eğer canlı bir dokuya sahip olan beyinde gerçekleşiyorsa beynin öğrenmeden önceki ve sonraki yapısı arasında farklılık olmalıdır düşüncesinden hareket eden Hebb öğrenme sonucu beyinde fizyolojik değişiklikleri araştırmıştır. Elde ettiği bulgular sonucu Hebb, bu değişiklik konusunda iki kavram ileri sürmektedir: Hücre Topluluğu ve Faz Ardışıklığı (Goldstein, 1994).

Hücre Topluluğu

Hebb'e göre bireyin karşılaştığı her nesne, beyninde hücre topluluğu olarak adlandırılan birbiriyle bağlantılı bir dizi nörondan meydana gelmiş karmaşık bir sistemi ateşler. Örneğin, bir kaleme bakarken dikkatimizi kalemin bir ucundan diğer ucuna doğru kaydırırız. Dikkatimizi bir noktadan diğerine kaydırırken beynimizde bulunan milyarlarca nörondan sadece bir kısmı ateşlenir. Herhangi bir nesne için ateşlenen nöron paketi sadece o nesneye özgüdür. Başlangıçta birbirinden bağımsız olan nöronların, örnegin, kalemin bir ucuna bakıldığında bir kısmı ateşlenir. Bu nöron grubu gözümüz kalemin diğer ucuna kaydığında ateşlenen diğer nöron grubundan ayrıdır. Ancak, kalemin iki ucuna tekamül eden nöronların ateşlem zamanı arasındaki yakınlık nedeniyle nöron paketinin bu iki farklı bölümü birbiriyle irtibatlı hale gelir.

Hebb, hücre topluluğunun tekamül ettiği nesneye veya olaya bağlı olarak büyük veya küçük olabileceğini belirtmektedir. Kalemle irtibatlı olan hücre topluluğu bir otomobil ile ilgili olan nöron topluluğuna göre daha az sayıda nöron içerir. Hücre topluluğu bir bütün olarak dış ve iç uyarıcılarla veya her ikisinin ortak etkisiyle ateşlenebilen bir nöron paketidir. Bir hücre topluluğu ateşlendiğinde, zihinde o topluluğun ilişkili olduğu nesne veya olay canlanır. Hebb'e göre hücre topluluğu bir fikrin veya düşüncenin nörolojik temelini oluşturur. Bundan dolayı bir kalemi, bir otomobili veya sevdiğiniz birini düşünmek için yanımızda olması gerekmez.

Faz Ardışıklığı

Faz ardışıklığı birbiriyle bağlantılı olan hücre topluluğu serisidir. Bir kez oluştuğunda, hücre topluluğunda olduğu gibi, iç veya dış uyarıcılarla ateşlenebilir. Bir faz ardışıklığında yer alan herhangi bir hücre topluluğu veya topluluklarının kendi aralarında yaptığı kombinasyonlardan biri ateşlendiğinde, zihinde belirli mantıksal sıra içerisinde düzenlenmiş bir düşünce serisi oluşur. Hebb, sevdiğimiz bir şarkıya ait bir mısranın veya bir parfüm kokusunun sevilen insanla ilgili hatıraları canlandırmasını faz ardışıklığı ile açıklamaktadır.

Hebb'in vurguladığı başka önemli bir nokta çocukluk ve yetişkinlik dönemlerindeki öğrenmenin farklılığı ve birbiriyle ilişkisidir. Hebb'e göre bebeklik ve çocukluk çağlarındaki öğrenme hücre toplaşması sürecini kapsar. Yetişkinlikteki öğrenmeler sürecinde ise faz ardışıklığı, muhtemelen yeniden düzenlenir. Diğer bir değişle çocuktaki öğrenme daha sonraki öğrenmeler için bir çerçeve oluşturur. Örneğin, dil öğrenme yavaş ve sıkıcı bir süreç olup, muhtemelen milyonlarca hücre toplulaşması ve faz ardışıklığını ihtiva eder. Ancak dil bir kez öğrenildiğinde şiir ve roman yazmada olduğu gibi öğrenilenler sayısız şekilde yeniden düzenlenebilir."

Kaynak: http://stu.inonu.edu.tr/~e040040002/ramazan-zulfiye.htm

Bir sistemin lineer olması ile çok boyutlu olması birbirini değilleyen şeyler mi?


Bence öyle... Yani sonuçta bir sistem ya lineerdir yada değildir. En azından matematiksel olarak öyle olduğunu sanıyorum. Ama yanılıyorsam düzeltmenizden memnun olurum (En azından matematik konusunda bir matematik mühendisinin yanında ahkam kesecek halim yok :-) ).

Neden makina olarak görmeyelim? Makina deyince ne anlıyorsunuz?


Benim makinadan anladığım burada [www.fazlamesai.net] belirtilen bilgisayar yanlısı görüştür. Bu görüş bana klasik davranışçı yaklaşımı çağrıştırmaktadır. Burada ki dinamik yaklaşım ise insanın "X e karşı Y, A ya karşı B " tepkisi üreten bir makinadan fazlası olduğunu gösteriyor bana kalırsa.

İnsan Zihni Sayısal Mı Analog Mu? ( 4)

Bilişsel bilimlere ilgi duyan bir amatör olarak benim yazıyla ilgili aklıma takılan bir kaç nokta var;

Son zamanlarda ise bizimkinin de dahil olduğu pek çok çalışma, dinamik sistemler yaklaşımını destekliyor. Bu modelde algılama ve bilişsel işlevler yüksek boyutlu bir zihin uzayında matematiksel olarak tanımlanan sürekli yörüngeler olarak ifade ediliyor.


Bu durumun daha önce anlaşılması gerekmezmiydi acaba ? İnsan beyinin biyolojik yapısı ve öğrenme işlemi sırasında gerçekleşen durum zaten böyle olmasını gerektirir bana göre.

Bu noktada öğrenme işlevinin nasıl gerçekleştiğini de dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım sürç-i lisan edersem affola.

Beyinimizi oluşturan nöronlar her yeni bilgiyi öğrendiğimizde o bilgi ile ilişikili diğerleri arasında bir bağ kurar. Örneğin ilk defa tavşan gördüğümüzde ve bize bunun tavşan olduğu söylendiğinde "tavşan sözcüğü ve beyaz renk" arasında bir protein bağı oluşur. Daha sonra başka beyaz tavşanlar gördükçe bu bağ kuvvetlenir ve bu noktadan sonra tavşanların beyaz olduğu genellemesini yaparız.

Aynı biçimde her öğrendiğimiz bilgi için o bilgi ve ilgili diğer bilgiler arasında kurulmuş protein bağları vardır.

İşte bu durumdan dolayı beyinin çalışma şekli lineer değil çok boyutludur. Hatta Zihin Haritaları kavramını ilk duyduğumda [www.fazlamesai.net] bana beyinin bu yapısını çağrıştırmıştı.

Ancak şu yörüngeler kavramını tam olarak anlayamadım. Düşünce kalıplarımızdan mı bahsediliyor acaba ?


Sinirsel aktivasyon örüntüleri hem ileri hem de geriye doğru hareket edip doğrusal olmayan, kendi kendine organize olan ve ortaya çıkan (emergent) özellikler üretiyor


Bu durumda yeni bir bilgi olmasa gerek çünkü yapay sinir ağlarında bile ileri ve geri beslemeli ağ yapıları kullanılıyor. Acaba anlatılmak istenen başka bir şey mi var ?

tıpkı biyolojik bir organizma gibi...


Eh bu bulgular insanı makina olarak görenlere birşeyler anlatır umarım.

Bilişsel Bilimler 4. Bölüm: ''Turing Salonu''ndan ''Çince Odası''na ( 8)

Tefahüt et tefahüt

Öz-açılma Karşı Çıkışı

Kişi karşısındakinin insan olduğunu bilmez ise bu eleştiri geçerli olabilir ancak kişi karşısındakinin bir makina olduğunu bilirse bu durumu kabullenmeyecektir. Çünkü insan karşısındakinin kendi duyguları ile empati kurduğunu hissedemezse önerilen çözüm metodlarına karşı direnç gösterecektir. 6. madde ile (Bilgisayar ve İnsan Karşı Çıkışı) ilgisi yoktur. Bir yabancı ya bir psikolog a sorunlarını anlatan kişi onun kendisine insancıl bir biçimde yaklaşmasını ummaktadır hala bu durum bir makina ile söz konusu olamaz.


Eşduyum (Empati) Karşı Çıkışı

İnsanlar arasındaki etkileşim sadece belirli fiziksel öğeler ile açıklanamaz. Bu gün 3 boyutlu görüntü ve çok detaylı ses sistemlerine sahip sinema salonlarına sahip olmamıza karşın ondan teknik açıdan çok geride olan tiyatro ve benzeri sanatlar halen güncelliklerini korumaktadırlar. Bu da bize gösterir ki insan-insan etkileşimi hiçbir şekilde insan-makina etkileşimi ile aynı etkiyi yaratmamaktadır.
Bu durum bu gün için metafiziksel bir olgu olarak görülebilir ancak etkisinin varlığı kesindir ve ampirik olarak kanıtlanabilir.Ayrıca geçmişte metafizik olarak görülen pek çok olgunun bugün bilimsel olarak da ispat edildiğini görebiliriz.

Elbette Çince Odası Tartışması’na verilmiş çok sayıda yanıt oldu. Yeniden yansıbilimcilere dönelim: Bir insanın ‘Tanı ve Sayılama Elkitabı’nı okuyabilmesi için zeki olması gerekir mi? Gerçekte, gerekmez. ‘Tanı ve Sayılama Elkitabı’, diğer birçok bilimsel elkitabında ve yasalarda olduğu gibi, yemek reçetesi gibidir. Çok az sayıdaki durumlar dışında hepsi, algoritma olarak yazılmaktadır. Dolayısıyla, bize göre, Çince Odası Tartışması, bilgisayarların zeki olamayacağını değil insanların zekalarından kuşku duymamız gerektiğini gösteriyor.


Bir psikolog yalnız kitaba değil aynı zamanda kendi kişisel yorumuylada hareket eder. Herhangi bir kitap sonsuz sayıda olasılığı içeremeyeceğine göre burada insanın yorum faktörü devreye girer. Bu nokta da belki bulanık mantık kavramıyla bilgisyar tarafından modellenebilir ancak uygulama hiç bir zaman bir yemek tarifini uygulamak gibi değildir her aşçı kendi yorumunu katar... Aynı her şarkının belirli notaları ve düzeni olmasına karşın her şefin yer sanatçının zevki ve daha çok duygusal yapısı ile ilgili olarak kendi yorumunu katması gibi...

JavaScript ile yazılmış bir işletim sistemi ( 8)

Bu ne psikopatlıktır bu ne geekliktir. Yok mu kardeşim bu işin bir sınırı ? Çok iyi...

Az bilinen bir işletim sistemi: Plan 9 ( 21)

Gerçekten çok ilginç anlattıklarınız. Googleda biraz baktım ama pek birşey göremedim, anlattıklarınzıla ilgili daha fazla bilgi bulunabilecek linkler verebilir misiniz ?

HTML Formlarının Rastsal Fonksiyonlarla Korunması ( 21)

Öncelikle Timu beyin eline sağlık. Üzerinde emek harcandığı belli olan güzel bir çalışma olmuş.

Ama bence asıl yakalanması gereken nokta zamanla ilgili. Yazıda da belrtildiği gibi
Hiç kimse dakikada 45 defa aynı metni yollayabilecek kadar hızlı değildir.


Bu konuda Burak Dayıoğlun'dan şu alıntıyı yapmak istiyorum.

Bizim çok sık kullandığımız ve önerdiğimiz alternatif "giriş denemesi yavaşlatma". Bu teknik kullanıldığında her başarısız giriş denemesi sonrasında sistem bir sonraki giriş denemesine daha geç yanıt veriyor. Örnekle açıklamak daha kolay...

Örneğin ilk giriş denemenizi yapıyorsunuz; kullanıcı adı ve parolanızı girdiniz, sistem bunları kontrol ettikten sonra size 1sn bekleyerek olumlu ya da olumsuz yanıt veriyor. Eğer yanıt olumsuzsa ikinci denemeniz sonrasında sistem 2sn bekliyor ve sonucu bildiriyor. Eğer bu girişte de başaramadıysanız üçüncü girişinizde 4sn, dördüncü girişinizde 8sn bekliyorsunuz. Dördüncüden sonraki her giriş denemesine de sistem 16sn bekledikten sonra yanıt veriyor.

Örnekteki gibi giderek gecikerek yanıt veren bir kullanıcı doğrulama mekanizmasını kullanmanız durumunda deneme-yanılma ya da sözlükten arama gibi parola kırma yöntemleri ile erişmeye çalışan bir saldırgan birim zamanda çok daha az parola deneyebilir ve pratik olarak parola kıramaz duruma gelebiliyor.


Tabi meseleyi zamansal olarak ele aldıktan sonra başka alternatifler de tartışılabilir. Örneğin 1 dakikada aynı hesap 20 den fazla deneniyorsa geçici olarak bloke et gibi... Tabi bu da mükemmel bir çözüm değil ama olaya zaman bazlı yaklaşmak daha etkin olur bence...

HTML Formlarının Rastsal Fonksiyonlarla Korunması ( 21)

Walla OCR denilen şey teoride her şeye muktedir gibi gözükmesine rağmen pratikte pek o kadar abartılacak birşey değil. Normal bir fotokopiden (kitap fotokopisi) bile çevirme işlemi yaparken çok yüksek çözünürlüklerde tarama yapmazsanız %100 başarılı bir sonuç alamazken nerede kaldı o ecişbücüş yazıları tanımak. Millet iyice abarttı zaten bu yazı bozma işini bazen ben zor okuyorum o yazıları. Ama ileride birileri yepyeni bir YSA algoritması ile gelir pratiktede birileri bu algoritmayı gerçekler o zaman bir şeyler değişebilir.

Java Kongresi İzlenimleri ( 35)

Değişkeni "public" yapmıyoruz. Hiçbirisini yapmıyoruz. Hepsi "private" ve property-method tarzı bir şeyle erişiliyor. Dolayısı ile nesneyi kullanan kişi sanki public bir değişkene erişirmişçesine bir sözdizim kullanırken bir yandan da metodların kontrol edici gücünden, OO'nun temel düsturlarından faydalanıyoruz.

Ne demek istediğimi şuradaki kod örnekleri anlatıyor:

http://www.dotnetspider.com/technology/tutorials/ClassProperties.aspx


Verdiğiniz link için teşekkürler gerçekten çok temiz bir anlatım var. Ancak sonuçta olan yine çok önemli ve gerekli bir gelişme değil bana göre zaten bütün atılan taklaların sonucunda bize kazandırdığı (yazıya göre) daha az ve daha temiz kod yazmak. Ve bir de denetim işlevini değer değişkene atanmadan öce gerçekleştirmek (ki aslında o rada da bir geçici belleğe atama yapılması gerekir mantıksal olarak sadece biz bunu görmüyoruz. (özetle bunun da çok fazla bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.) ).

Eğer daha kısa kod yazmak istersem ve bunun için java'dan vazgeçeceksem Ruby kullanırım kısa ve temiz kod yazımını en iyi şekliyle kullanırım ama bunun için tercihim .Net olmaz.

Çelişki yok. Bilimsel araştırmaları filan bir kenara bırakalım, kod yazarken kolaylık sağlamak iki şekilde olur, kolayca kod yazmanızı sağlayan dil yapıları vardır... ya da yoktur. İkinci yöntem ise araca bel bağlamaktır. Bir IDE'nin yaptığı şeyler "dil"in kendisinin bir özelliği değildir. Yarın öbürgün ben gider çok daha güçlü bir IDE yazarım, aynı dil sanki daha güzel ve kıvrak gibi görünebilir. Araçlar elbet önemlidir, Eclipse çok daha gelişsin, Visual Studio.NET daha da güçlü olsun, bundan en ufak bir şikayetim yok ama VS.NET güçlü bir araç diye C# çok matah bir dil olmuyor, Eclipse güçlü bir araç diye Java'nın kendisi süper bir dil olmuyor. (Bazılarının deyişi ile Eclipse, Java ile çalışmayı "katlanılabilir" kılıyor).


IDE tabiki dilin bir özelliği değildir. Ama özellikle büyük ölçekli yazılım geliştirirken dilin gücünü ölçmek için yalnız dilin kendi gömülü özellikleri yetmez. Sağlıklı ve objektif bir değerlendirme yapmak istiyorsak dili bir bütün olarak ele almalıyız kanaatindeyim.

Java Kongresi İzlenimleri ( 35)

O belge bazı yanlış tanımlamalar içeriyor. Örneğin JSF mutlaka struts ile beraber kullanılmalıdır "onun yerine geçecek birşey olarak algılanmamalıdır" gibi... Oysa bu konu ilgili burada [www.jsfcentral.com] daha doğru bir tanım bulunabilir.

Java Kongresi İzlenimleri ( 35)

Deneyimli bir Java geliştiricisinin, dolayısı ile Object Oriented mantalite ile yatıp kalkan bir yazılımcının bu sözleri beni şaşırtmadı dersem yalan olur. OO'nun düsturlarından biri değil midir "sınıf içindeki bir şeye dışarıdan asla ve kat'a müdahale ettirmeyin, her şeyi metodları üzerinden yapın, yaptırın, güç sizde, kontrol sizde olsun" lafı? Bir "public" değişkene doğrudan atama yapılmasını engelleyemezsiniz oysa bunu C# tarzı bir property method üzerinden yapıyorsanız gerek "get" gerekse "set" aşamasında istediğiniz kontrolleri yapabilir, istediğiniz uyarıları verdirebilirsiniz. Yani "getter" ve "setter" metodlarının sağladığı tüm avantajları gömülü olarak sunar üstüne bir de sadeleşmiş ve daha doğal görünümlü bir sözdizim sunar.


Bu kısmı biraz açar mısınız neden değişkeni hem public tanımlayıp hemde atamayı engellemek isteyesiniz ki ? Bunun dışında bir tanım yaptıysanız yani getter setter kullanıyorsanız o durumda zaten istediğiniz denetimi yapabilirsiniz.

Ben de IT dünyasındaki fani yazılımcılardan biriyim hatta son kullanıcıdan esinlenerek son geliştirici (end developer) diyebiliriz. Derdim, min. hamallık yaparak min. sorun çıkaran sistemleri geliştirip ayakta tutmaya çalışmak. Bu yüzden C# olsun, Java olsun, Common Lisp olsun... olsun da olsun yani, hangi araç ve teknoloji bana bu savaşta güç katacaksa onu seve seve kullanmaya, öğrenmeye çalışırım.


Tekrar tekrar belirteyim, araçlar elbette önemlidir, IDE çok çok önemlidir, Eclipse ne kadar önemliyse Visual Studio.NET de bazı işler için o denli önemlidir ama yine etmeyin eylemeyin diyorum, biz burada dilin kendisinden bahsediyoruz ve onun gücünden, tartışmanın orta yerine Eclipse'i, NetBeans'i sokarsanız konu Java dediğimiz "dil"in gücünün dışında bir mecraya kayar, bunu doğru bulmuyorum.


Sizce bu iki görüşünüz arasında çelişki yok mu ? Bir dilin gücünu (eğer bilimsel olarak araştırmalar ile değilde piyasa koşulları ile ölçüyorsak [Hızlı kod geliştirme sağlamlık vs..])
IDE de o dilin gücünü belirleyen önemli faktörlerden biri haline gelir. Aynı Dokümantasyon topluluk desteği (veya şirket desteği yerine göre...) gibi.

Fazlamesai.Net TV stüdyosundaki SİNEK vahşeti... ( 10)

Hey adamım eğer mcedit ile sorunun varsa benimlede sorunun var demektir capish ;-) Ne istiyorsunuz aslan gibi editörden anlamıyorum. Kullanımı gayet basit hertürlü temel işlevi insanı acayip tuş kombinasyonlarına zorlamadan yapıyor.

Hacking != Mazoşizm

KISS u

Ok ?

:-)

Java Kongresi İzlenimleri ( 35)

Doğru yönde bir ilerleme olarak algıladım ancak söz gelimi i18n işlemleri için farklı dil dosyalarında etiketlerin depolanması ve sonra çalışma zamanı esnasında bunların seçilebilmesi ve girdi onaylama/hata yakalama (input validation) işleminin bir nebze basitleştirilmesi müthiş gelişmeler sayılmazdı. Söz gelimi girdi onaylama (gerek istemci, gerek sunucu tarafında olsun) .NET ortamında benzer, daha pratik ve daha estetik bir çıktı üreterek yapılabilir halde ve bu yeni bir şey değil.


Son zamanlarda J2EE teknolojilerini araştırıyorum ve bana göre struts artık biraz yaşlı görünüyor. Yenilik arıyorsanız JSF [www.jsfcentral.com] ye bir göz atmakta fayda var derim.

Eric Raymond: GPL'e İhtiyacımız Yok ( 24)

Zorla kimseye özgürlük verilemeyeceği gibi zorlama ile özgürlük korunmaz. Bu tip bir yaklaşım olsa olsa insanları sizin bakın bu özgürdür diye ifade ettiğiniz şeyden uzaklaştırır.

ESR gerçekten de pragmatik bir adam, teori ile pratiğin arasındaki farkı anlamış ve felsefi dinamiklerini de bunun üzerine kurmuş bir kişi.

RMS nin yaklaşımı taşıdığı asi ruh ve söylemleri ile gerçekten çok çekici duruyor ama sonuçları böyle [www.fazlamesai.net] de olabiliyor.

Eric Raymond: GPL'e İhtiyacımız Yok ( 24)

Eğer mesele özgürlükse (ki öyle büyük ölçüde) Biraz düşünelim insalara yazılım üzerinde daha fazla özgürlüğü kim veriyor ?

GPL der ki al sana kod ama bu kodu içinde ticari sırlarının bulunduğu bir yazılımda dahi kullanmak istesen kapatamazsın. (Koda 3 satırdan fazla katkı veren herkesden izin almadan). Yani benim felsefemi benimsemeyip GPL i uygulamayacak kişilerin bu koda dokunmasına izin vermem.

OpenSource der ki; Bu kod mademki herkese ait o zaman herkes bu kodla kodu kapatıp ticari yazılınmda kullanmak da dahil istediğini yapabilir. Yalnız benim felsefemi benimseyenler değil benimsemeyenlerde bu kodu istediği gibi kullanbilir. Özgürlük herkes içindir. Yalnız beni sevip benimseyenler için değil.

Sanırım bu yorumun üstüne ESR yi Darth Sidious a benzetenler Beni de Darth Vader a benzeteceklerdir ama olsun. Bu da konuşma özgürlüğü :)

Eric Raymond: GPL'e İhtiyacımız Yok ( 24)

Açık kod (Open Source) yaklaşımı Kapalı Kod ve GPL arasında güzel bir sentez.

Teori ve Gerçek yaşamın arasındaki farkı özümsemiş bir filozof olan ESR ye katılıyorum.

ShiftDelete.Net Yayında ( 4)

Ellerinize sağlık dizayn ve içerik çok güzel olmuş. Umarım devamı gelen pbir proje olur.

Apple ve Intel kime karşı? Micros~1 olabilir mi? ( 27)

Makelenin sonu hoşuma gitti

The Xbox 360 is expected to ship with a 20GB hard drive as standard. It is not expected to be running Linux.

Amerika Gezi Rehberi - 1 ( 8)

Büyükçe bir bandana, yeri geldiğinde fular, yeri geldiğinde havlu olarak kullanılabilmesi açısından faydalı olacaktır.


Bkz. Otostopçunun Galaksi Rehberi Havlu maddesi :)

MPlayer (ve Niceleri) Yazılım Patentleri Nedeniyle Zor Durumda! ( 7)

de Icaza: Every piece of software written today is likely going to infringe on someone else's patent. Sometimes the infringement is serious; sometimes it is not. This depends on whether the patent that was granted was valid (i.e., it did not exist before, and it was not an obvious extension to something existing). The software patent problem is not limited to Mono. Software patents affect everyone writing software today.


Benim evimde yazdığım ERP projem ile MONO (bütün yazılımlar patent sorunlarından etkileniyor denilerek) bir tutulamaz.

Araba kullanmak risklidir. Buna karşın hepimiz kullanıyoruz. Ancak araba kullanmak nasıl olsa risk taşıyor diye bir tarafı uçurum olan yolda 180 km/s yapmak yalnızca aptallıktır.

Türkçe Lego Mindstorms Dökümanları ( 10)

neden Java gibi ağır bir dil tercih edildiği, daha hafif dillerin de Mindstorms ile kullanılıp kullanılmadığı sorusu geliyor akla


Belki bu [www.zenspider.com] sunum ve bu [www.zenspider.com] sayfa ilginizi çekebilir.

NASA Ruby ile Ne Yapıyor? ( 2)

Yalnız NASA değil yüksek yoğunluklu yıldız sistemlerinin modellenmesi üzerinde çalışan ACS [www.artcompsci.org] projeside Ruby kullanıyor. Neden Ruby tercih ettiklerine dair görüşlerini burada [www.artcompsci.org] ve burada [www.artcompsci.org] bulabilirsiniz.

İki listenin Hikayesi: Java yerine Ruby ( 7)

Yazının güncelliği ileilgili yorumum aşağıda ancak daha güncel kıyaslmalar için bu [www.ruby-doc.org] adrese bir göz atmak isteyebilirsiniz.

İki listenin Hikayesi: Java yerine Ruby ( 7)

Söz konusu belge gerçekten oldukça eski ve yalnız python değil Ruby konusunda da yeni gelişmelerden uzak.

Ancak benim belgeyi göstermekteki amacım satır bazında kod kıyaslaması yapmak değil Ruby ile yazılan kodun etkinliğini göstermek açısından bir başlangıç kapısı açmaktı.

Zaten haberin sonunda verdiğim yorum linklerinden de anlaşılabileceği gibi bu iş yalnız satır saymakla olmaz. Asıl önemli olan nokta Ruby'de neden daha az yazı yazmanız gerektiğidir.

Ruby ile daha az yazarak kodlanabilir. Çünkü Ruby pratik ve etkili çözümler üretir. Hatta bu kod ilk bakışta psuedo kodmuş gibi de görünebilir [ gerçekten :o) ]. Ama Ruby, siz ne yapmak istiyorsanız onu yapar. Ve en önemlisi eğlencelidir.

Çok eski ve deneyimli bir programcı değilim ama program yazmaya başladığımdan beri ilk defa küfretmeden kod yazıyorum :o) ve bunun yarattığı duyguyu herkesin en az bir kez hissetmesi gerektiğine inanıyorum.

MPlayer (ve Niceleri) Yazılım Patentleri Nedeniyle Zor Durumda! ( 7)

Bilgi üniversitesinde Iceza ya "mono ve patent" sorunu sorulduğunda Iceza adam gibi cevap vermek yerine dalga geçip seyircilere şov yapmış ve bazıları bunu çok eğlenceli bulmuştu.

Umarım bu haber Iceza gibilere patentlerin dalga geçilemeyecek kadar ciddi bir konu olduğunu anlatmıştır.

İki listenin Hikayesi: Java yerine Ruby ( 7)

Sadece java değil diğer dillerle de ( Perl, Smalltalk, Python ) kod bazında kıyaslama için bu [www.io.com] adrese bir gözatılabilir.