fazlamesai.net'e soralım: Çin Nereye Gidiyor?

0
anonim
ABD tüm dünyanın nefretini toplayarak yoluna devam eder, AB bir birlik olmaktan daha çok uzak, Rusya hala toparlanmaya çalışır ve Japonya Asya'daki teknoloji liderliğini Tayvan ve benzeri ülkelere bırakmaya başlamışken düne kadar insan hakları ihlalleri ve ucuz malları ile gündeme gelen bir süper güçün ayak sesleri artık çok net duyuluyor. Bu girizgahı bana yazdıran sebeplere gelince...
Her şey ntvmsnbc'de gördüğüm bu haberle başladı. Çinin ipv6 ya geçmesi ve iki çin üniversitesi arasında bu alt yapı üzerinden gerçekleştirilen 40Gb/s'lik (deneysel değil gerçek!) veri iletimini anlatan yazıyı okurken aklıma bir zamanlar PC devrimini başlatan IBM'in PC bölümünün Çinli Lenovo tarafından satın alındğını gösteren şu haber geldi. Bütün bunları düşünürken geçenlerde bir arkadaşla yaptığımız sohbette bahsi geçen, VCD formatına telif hakkı ödemek istemeyen Çin tarafından geliştirilen daha kaliteli SVCD formatını hatırladım.

Bütün bunları kapsamlıca düşününce Çin'in bu atılımından çakinmek mi (Çin'in insan hakları konusundaki karnesi malum) yoksa sevinmek mi (ABD'nin bugün dünyanın tek süper gücü olmasının sonuçları da malum) gerektiğine karar veremedim.

Acaba FM camiası Çindeki bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyor ?

Görüşler

0
aragorntheelessar
eğer Çin ABD gibi süper güc olup tabişri yerindeyse dünyaya kök söktürecekse bence bu olay çok kötü olur,çünkü ABD kendi tahtını kaybetmek istemez ve Çin ile amanc-sız bir mücadeleye girer olan yine bizim gibi ülkelere olur.
ama senaryo bukadar kötü de olmaya bilir eğer Çin ABD'ye cephe alan ülkelerle bir ticaret atağı başlatırsa bu durumda da dünya için iyi bir olay olur ve böylece dünyada ki güç tekeli kırılır.
bekleyelim gelecek neler gösterecek??
0
cayfer
Beklemeyelim!
Çalışalım!

Çalışmadan kazanmanın olanaksız olduğunu anladığımız gün herşey değişecek! 15-20 yıl önce Tayvan'dı. Şimdi Çin! Belki bir gün Türkiye olur; kim bilir? Belki bir gün çalışmanın erdemini farkederiz. Bir bakmışınız gençlerimiz kopya çekmektense kendileri birşeyler yapmaya karar vermiş... Bir bakmışınız kendimiz dışındaki herkesin geri zekalı olmadığını farketmişiz... "Olmaz" olmaz demişler... Bir bakmışınız çalışmaya başlamışız... Bir bakmışınız.... boş ver... Hayal kuruyorum herhalde...
Biz en iyisi Çinlilerin neler yapacağını seyredelim. Çinliler zengin olunca onları dolandırırız...daha kolay olur...
0
yk
Dogru söze ne denir.....


(Meraklısına espri: +1 denir :)
0
sametc
AB ve ABD mi dediniz :))) gulerim

size Mustafa Kemal Ataturk'un bir sozunu hatırlatayım: hiçbirşeye ihtiyacımız yoktur tek ihtiyacımız olan şey ÇOK ÇALIŞMAKTIR.

çin bunu yaptı....

0
bm
Dogru. Cok ve dogru calismak. Biz isimizi duzgun yapmaya, kendi ihtiyaclarimizi/onceliklerimizi duzgun tayin etmeye bakalim (sahsi, birbirimizin ihtiyacina karismaktan bahsetmiyorum).

Cin'den o kadar korkmuyorum ben. Tienanmen meydaninda 'demokrasi mucadelesi' veriyor denen cocuklarin hurriyetle ilgili ufuklarinin dahi ne derece dar kaldigini hatirliyorum (tabi bu ABD medyasina yansiyan mulakatlardan, ne derece dogru bilmem). Onlarin gidecekleri cok yol var daha, bu dunyanin krizi var, durgunlugu var, herkes acken kardes/komsun senden fazla doydu dendiginde dusman olmak var, var da var. Farkindaysaniz Cin'in bazi rakamlari bizden fena. Ne fert basina dusen milli gelir, ne [muhtemel sIkIntI kaynagi] zenginlikten pay alamayan tarimla ugrasan nufus orani bizden iyi. Biz, oldukca hur bir basinimiz olmasina ragmen, liberal ekonomiye gecerken fazlaca ayak diredik, muazzam hirsizlik ve rant ticareti ile karsilastik. Onlar daha komunistken burokrati hur dunyayla ticaretten kazanilan parayla karsi karsiya birakiyorlar. Milyar kisilik memlekette banka rezaleti nasil olurmus diye tarih kitaplari yazacak herhalde. Ustelik biraz bizde de olan bir problemleri var: o boydaki bir memleket zenginlesirken dengelerin degismek zorunda olmasi. Onumuzdeki on sene ilginc olacak.
0
malkocoglu_2
Tabii sadece calismakta yeterli degil.. Eger duzen/altyapi duzgun kurulmamissa, istediginiz kadar calisin, patinaj yaparsiniz. Bir laf vardir:

"Stratejik hatayi, taktik hareketlerle kurtaramazsiniz".

Mesela bizim ulkeyi ornek alin. Ilk bastaki hali, merkeziyetci, disa acilmamis bir durumdaydi. Cin'in simdiki haline oldukca benzer.

Sonra NATO'ya girisimiz akabinde demokrasi geldi. Buyuk degisim. Fakat burada yapilan stratejik hata sudur: Kurucular isleyebilen "demokrasinin" nasil birsey olacagini bilmiyorlardi. "Canim ikinci bir parti acalim" mantigi ile isleyen demokrasi kurulmaz. Zaten olmadi da. Cumhuriyet 80 yasinda diyorlar. Degildir. Anayasasi zirt pirt sifirdan yazilan devlet, ayni devlet olmaz. Cumhuriyet su anda 20 kusur yasindadir. Komplo teorilerini gecelim. Bilir misiniz ki "garip" sistemimiz yuzunden, ABD ziyaretine giden basbakan Ismet Inonu, guvenoyuyla ABD'ye gelmeden once "hukumetten dusurulmustu" ve ucaga binen basbakan, ucakta sade vatandas olarak indi? ABD baskaninin yaninda basbakan olarak kabul edilmeyi bekleyen birinin duyacagi utanci dusunebiliyor musunuz? Bu niye olmustur? Sistem izin verdigi icin.

Cin ile alakasi ne? Demokrasiye gecmiyorlar cunku belki nasil bir sistem sececeklerine emin degiller. Cin cok buyuk bir ulke. Onceligi ekonomik kalkinmaya vermisler. Guzel. Yavas ama emin adimlarla gidiyorlar.

Bize donersek, diyebilirsiniz ki, gecis aceleye geldi, zamanimiz yoktu. Mazaret degil. Tepedekiler John Locke'in yazdiklarini yalayip yutacaklardi. Onun yerine Fransiz Jean Jacques Russeu denen bir herifin yazdiklarini okudular. Ve simdi, 20 sene gec girecegimiz AB, buyumus bir Cin (Menderes ekonomik reformlari yeterli derecede yapmamistir), dibimize gelmis bir ABD var. Isleyen bir sistemin nasil oldugunu ne zaman anlayacaklar? Gucler dengesinin "cok partili sistem olmadigini" ne zaman anlayacaklar? Cemil Cicek televizyonda diyor ki "istikrar icin secim baraji (%10) lazimdir". Degildir beyfendi, parlemento ile baskani ayri secimlerde secmek lazimdir. Baraja da gerek yok.

Yani cok calisalim ama bilgelik esliginde. Hem cok, hem "akilli" calisalim. "Sistem kurucu" gozuyle bakip, sistem eksiklerini gorup, onaralim. En onemlisi budur.










0
daylap
Çin'in, öncelikle içinde bulunduğu Asya kıtasındaki liderlik yarışında farkı kapatmasının belirgin nedeni herhalde en önemli rakibi olan Japonya gibi korumacı politikalarda biraz daha esnek olması. Ekonomi ödevlerinin çoğuna konu olan Çin bildiğim kadarı ile ihracatında yabancı yatırıma muhtaç hatta büyük bir pay bu kesime ait. Zengin doğal kaynakları ve büyük kömür yatakları olmasına rağmen bir petrol ithalarçısı. Günümüz dünyasında petrolün yeri neresi diye sordukların parmağımızla gösterebileceğimize göre birincil maliyet olarak petrolün cazbesi Çin'in kalkınmasında ortaklık icap ettiriyor.

Geldiği nokta olarak belirli bir gelişme dinamiği yakalamış kalkınma faktörleri ile artık daha güncel durumlara hakim olmaya geçmiş gibi görünüyor. Bizim şu sürekli sağlamayamadık dediğimiz borç harç ederek banka sektörüne kaydırdığımız paralar, özbeöz olmasa bile ulusal bir nitelik taşıyan gelirleri ile Çin araştırma-geliştirmede büyük yol almış, aldığı bu yolla herhalde artık teknoloji onları değil onlar teknolojiyi kullanır hale gelmiştir.

Ne çeşit olursa olsun kalkınmış ülkelerin yardım güdümü altındaki gelişme politikalarına kurban giden ülkeler olarak Çin'in bir açıklık olsa dahi ticaret üzerinde gelir elde ederek kendini geliştirmesi daha çok ses getirecek gibi görünüyor.

Hatırladığım bir noktada doğal kaynakları arasında uzay teknolojisinde kulanılan madenlerin bolca bulunduğu. Bu çeşit teknolojik adımların farklı kulvarlara yansıması herhalde daha büyük boyutlu işlerede yansıyacaktır.
0
malkocoglu_2
Evet Cin geliyor. Dunyada artik 'birlesmeler' ve ''buyuk pazarlar' yonune dogru bir gidis var; AB, NAFTA boyle serbest ticaret yapilabilen pazarlar. Cin de aslinda tek homojen yapi degil, icinde bir cok buyuk eyalet ve guc odaklari var. Yani onlarda kendi iclerinde buyuk bir pazar. Biz de bu pazarlardan birine dahil olduk, daha da iyi entegre olacagiz.

Simdi herkes boyle buyuk pazarlarin icinde iken, Cin bize yarar mi fayda mi getirir? Ilk analizde, nerede olursak olalim, zarar gibi gozukuyor, ucuz mallari ve tekstil bizim ihraclari tehdit ediyor. Bu baglamda keske onumuzdeki 10-20 sene icinde guclu bir Cin olmasaydi. Bu iyi olurdu.

Ama varlar, ve bence, uluslarasi at oyunumuzu onlari da denkleme dahil edecek sekilde oynayabiliriz. Askeriyelerimiz arasinda yakin iliski var. Cin, yukselmekte olan Hindistan'in karsisinda da bir dengedir aslinda, mesela Hindistan nukleer testini yaptiktan sonra Pakistan'a Cin'in en son asamalari icin yardim ettigi soylenir.

Su da var:: Cin, halen ABD'nin piyasasina muhtac. Tabii ABD'de ucuz isgucune muhtac. Kolelik kalkmadi ama ihrac edildi. :) Yine de insanlar (cinde) gunde $0.5 kazanmak yerine $5 kazanarak kotu sartlarda bile calistiklarina gore, burada bir piyasa dengesi sozkonusudur. Allah cocuklarina yardim etsin.

Butun bunlara bakinca, ilk Busht doneminin basinda Busht'un hamasi soylemi, insanlarin kafasini karistirmisti. "Cin stratejik partnerimiz degil, rakibimiz olacaktir" ???. Bu baglamda, 11 Eylul Cin'e yaramistir. Yoksa Busht Cin'i yeni rakip olarak lanse ederek, onlarla hasim iliskileri uzerinden askeri harcamalari tescil etmek istegindeydi. Simdi hedef degisti, Cin iyi adam oldu. Tabii askeri harcamalar devam ediyor.














0
yk
Çin'i sadece teknolojik veya ekonomik başarılarıyla değerlendirmek sanırım eksik olur.Taşıdığı potansiyel ve tarihsel derinligi itibariyle üzerinde ciddiyetle durmak gerekir.

Çin'i bence ilginç yapan, birbirine zıt gibi görünen meselelere olan yaklaşımı. Misal,komünizm ve kapitalizm arasında sıkışıp kalmıyor veya baskıcı bir rejim ile özgürlükler (liberallik anlamında) arasında da tercih yapmıyor.Yani bizim her konuda yaptığımız gibi "ya o, ya bu" yaklaşımı sergilemiyor.Bunu neye yormak gerekir bilemiyorum ama nedense, Çin Seddi gibi dönemine göre başarılar yanında o dönemde Hunlara karşı uyguladığı "ince" politikalar aklıma geliyor. Yani şu anda da oyunu kurallarına göre oynayıp hakim duruma geçince kendi kurallarını dayatmaması için bir neden yok.Bu açıdan bir bilinmez durumunda.

Bilmiyorum, gerçekten "ilk çağ toplumlarında mı kalmışım(!) " ama en azından iş işten geçtikten sonra veya bazı şeylerin "tsunami" dalgalarına toslamasını gördükten sonra Orhan Baba(!)'nın "Batsın Bu Dünya" şarkısı eşliginde derin düşüncelere(!) dalmak istemiyorum.


0
irresistible
Suda bir gercek dir ki,Cin'e en yakin enerji kaynaklarida orta asya ulkelerindedir.Bu da ilerisi icin hicde ic acici bir durum degil sanirim. :(
0
irresistible
Cinli bir kimseyle tanisikliginiz oldumu? Bir arkadasim kendileri hakkinda pek fazla soz etmediklerini soylemisti.
0
bm
Oldu. (Cin Halk Cumhuriyeti Cinlilerinden bahsediyorum). Benim tanidiklarim doktora talebesi yahut arastirma gorevlisi filandi ABD'de. Bizde de olan 'siz de kim oluyorsunuz, biz kac senelik ve neler gormus bir medeniyetten geliyoruz' tarzi bir kucumseme sezerdim onlarda. Benim bazen Amerikaliya yaptigimi bana yapiyorlar yani. Deli olurdum. Agizla soylemiyorlar ama ayni halti kendi de yiyen seziyor hal ve tavirdan tabii (sessiz sessiz utangancca yapilsa bile.) Tayvanlilar oyle olmuyordu, daha acik ve daha bir candan oluyorlar gibime gelmisti. (10 hakiki Cinli + bazilarinin aileleri ve 3-4 Tayvanli aklimdaki, herhalde 10-15 sene de olmustur bu intibalari kafama yazali. Kucuk ornekleme eski yargi yani, o kadar da ciddiye almayin.)
0
FZ
Sinemalarımızda gösterime giren HERO filmini belki bu tartışma ışığında izlemekte fayda var.

Adamlar kültürleri konusunda haksız sayılmazlar, bildiğim kadarı ile yazılı tarihleri epey eskiye gidiyor.
0
malkocoglu_2
Yonetmen Quantin Tarantino zannediyorum.

Evet, Cin uzun suredir kultur urunlerini disa pazarliyor. Ama bunlarin cogu 2000'e kadar Ingiliz yonetimindeki Hong Kong'da buyudu ve gelisti. Bruce Lee, Jackie Chan, Jet Li hep Hong Kong sinemasindan geliyorlar.
0
FZ
Değil:

http://imdb.com/title/tt0299977/fullcredits

6-7 kez bilgisayarda izledim, bir kez filmekimi'nde izledim ve şimdi tüm sinemalarda gene gösterime girdi, yine gidip izleyeceğim ve izlememiş arkadaşlarımı götüreceğim.

Bruce Lee'ye gelince, aslen ABD'de, Hollywood'da nam saldıktan sonra Hong Kong sinemasında iş yaptığını hatırlamakta fayda var. Hong Kong sineması ile ilk ilişkisi çocukluğu esnasında idi ve günümüzde o filmlerden pek eser yok zaten çok önemli kabul edilmiyorlar, daha sonra ABD'ye gidip onu dünya çapında meşhur yapan filmleri çevirdi ve ancak ondan sonra Hong Kong ortamlarına geri döndü.
0
malkocoglu_2
>>Bruce Lee'ye gelince, aslen ABD'de, Hollywood'da
>>nam saldıktan sonra Hong Kong sinemasında iş
>>yaptığını hatırlamakta fayda var

Bruce Lee Hong Kong sinemasinda basladi, ve orada palazlandi. Oranin bir urunudur. Jet Li icin de durum boyle, Jackie Chan icinde, yonetmen John Woo icin de durum boyle. Tekrar soyluyorum: Ana kita Cin ile 2000'e kadar Ingiltere tarafindan yonetilen Hong Kong'un arasinda farklar var; Kultur "ihraci" cogunlukla Hong Kong tescillidir.

0
FZ
Son okuduğum kaynaklardan birine göre evet Hong Kong sinemasında ufak tefek roller aldı (çocukluğunda) ancak bazı sorunlar yüzünden genç yaşta ABD'ye gitti ve orada okuyup çalışmaya başladı. Ciddi dizi rolleri üstlendi (yardımcı oyuncu olarak) ve ardından yine önemli ilk filmlerini ABD'de çevirdi. Hong Kong'a gittiğinde artık uluslararası üne kavuşmuş bir "star" idi.

Carradine'ı meşhur eden Kung Fu dizisi için de başvuruda bulunduğu ama "fazla Çinli" olduğu için bir Shaolin rahibi rolüne uygun bulunmadığı yazılıdır. 1970'lerdeki ABD'nin medyaya, kitlelere ve ırklara bakış açısını göstermesi bakımından çok enteresan bir örnek.

Kaynak: Bruce Lee
http://www.amazon.com
0
malkocoglu_2
Benim okudugum bir kaynaga gore ABD'ye gitmeden once Hong Kong'da 20 kadar filmde oynadi. Ilk kez bir kavgada kaybetmesi de Hong Kong'dadir, akabinde kung fu'nun Wing Chun sistemini ogrenmeye basladi, gene Hong Kong'da.

0
malkocoglu_2
ABD'de bir televizyon dizisinde oynadi deniyor. Buyuk produksiyon filmlerinin cogunu HK'de, oranin dublorleri kullaniliyor, vs.vs.. Jackie Chan'in biyografisinde bundan bahsediliyor, kendisi Lee'nin filminde dublorluk yaptigindan bahseder.
0
FZ
Söz konusu dizi: Green Hornet. Bruce Lee yardımcı rolde.

http://www.imdb.com/title/tt0059991/

0
sundance
Quentin Tarantino'nun bu filmin yapımcılığı, yönetmenliği ya da senaristliği yok.

2002 yılında çıkan ve birçok festivalde ses getiren bu muhteşem film, Amerika sinemalarında dağıtıcı bulamadı. Bunun üstüne, Tarantino devreye girdi ve filmin tanıtımı için kendisi bizzat dağıtıcılarla görüştü. burada [onetimesone.com]

Hatta bazıları, Miramax'ı, Hero'nun dağıtım haklarını almazsa, Kill Bill'i çekmeyeceği şeklinde tehdit ettiğini bile söylüyor.



Bence kesinlikle değmiş, muhteşem bir film.
0
FZ
ABD seyircisi için biraz fazla kaliteli ve derin bir film diye düşünüyorum. imdb'deki yorumları okuduktan sonra hayrete düştüğümü hatırlıyorum! Bu yüzden ABD'deki dağıtımında sorunlar yaşanmış olabilir. (Some people simply don't get it).
0
lifesdkver0_1
tarantino gazı alması iyi olmuş, yoksa bir çok kişi mahrum kalacaktı.

bu arada house of flying daggers da kesinlikle izlenmeli. bana hero'dan daha "çekici" geldi.
0
malkocoglu_2
Cinli uc arkadas ile bir IT projesinde beraber calistik, diger bazi Cin'liler ile ile de muhabbetim etmislik var. Projede calisan Cinli kizlardan biri Hong Kong'lu idi, diger ikisi ana kita Cin'den. Kendilerinden bahsederler. Mesela Cin'li kiz Cin'de iken ogretmenmis, ve tepeden bir tayin geliyor, filanca falanca eyalete ogretmen oldunuz (alakasiz bir yerde). Bunun uzerine ABD'ye gelme sansi olan kiz ve kocasi geliyorlar. HK'li kiz hakkinda hikaye yok, ama mizac olarak zaten icine kapanik idi. Teknik lider seviyesinde sevdigim bir arkadas konusurdu, sakalasirdi. Tabii bu arkadaslarin hepsi disadonukden ziyade daha ice donuk tercihliydiler. Bunun kulturun bir parcasi oldugunu sonra Cin hakkindaki kitaplardan ogrendim. Akdeniz daha disa donuk (extrovert) tercihli oluyor, orada kulturen mizacen disa donukler bile ice donukluge (introvert) tesvikleniyor herhalde.

Bir muhabbeti de cok iyi hatirliyorum, o zaman Cin insan haklari cok vardi gundemde, Irlanda asilli amerika'li HawMing'e demisti ki "niye demokrasiye gecmiyorsunuz?". Ben de demokrasiden cok yanmis ulkenin vatandasi olarak (!) demistim ki "1 MILYAR insan demokrasiye kut diye nasil gecsin dostum". HawMing bu savunmaya pek sevinmisti. Teknik olarak sIkI adamdi, veri tabanlarindan iyi anlardi, C++'i iyiydi. Diger muhabbettim olan eleman bir arastirma enstitusunde Open GL uzerine bilimsel grafiklendirme kodlari yazmisti, butun altyapiyi o yazmisti, duzeltiyorum. Ensitituti baskani "bu herif dahi" derdi. Istatistiki olarak tabii ki her millette mumkun bir olasilik.

Fakat disa donuklukten ziyade ice donukluk sevdigim bir ozellikleri, bilimde de bu yuzden sanslilar. Arastirma da sukunet, sessizlik, ve derin dusunce ister.













0
Tugal
2004'ten 2005'e dünya ekonomisinde: Çin

Geçtiğimiz yılın en çok konuşulan başlıklarından birini Çin ekonomisi oluşturdu. Daha doğrusu dünya ekonomisine yön veren gelişmelerde Çin ABD ile birlikte merkezde yer alan ülke konumunda idi. Dünya kapitalizminin motor gücü olarak adlandırılan ABD ekonomisine dair veriler ABD açısından işlerin pek de kolay olmadığını gösteriyor. ABD emperyalizmi Ortadoğu'daki savaşı finanse etme noktasında belli sıkışmalar yaşıyor. Diğer yandan ikiz açıklar; bütçe ve cari işlemler açığı giderek büyürken faiz oranlarını artırarak ya da zayıf dolar politikası uygulayarak rahat nefes almaya çalışıyor. Petrol fiyatları ve diğer temel üretim mallarının fiyatındaki artış ise enflasyon artışını gündeme getirmiş durumda. Diğer yandan son yıllarda yaklaşık yüzde 10'a varan bir büyüme oranı gerçekleştiren Çin'deki gelişmeler daha da önem kazanıyor. Bu önem Çin'in ABD ekonomisi ile olan güçlü bağlarından kaynaklı.

Son 10 yılda dünya ekonomisi yüzde 5 oranında büyüdü. ABD'nin tüketici harcamalarındaki ve Çin'deki yatırım oranındaki artış bu büyümenin esas kaynağını oluşturdu. ABD ve Çin dünya ekonomisinin büyümesinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Son 3 yılda Çin dünya ekonomisindeki büyümenin üçte birini gerçekleştirdi. Bu iki veri dahi ekonomistlerin gözlerini Çin'e yönlendirmesine yetiyor. Diğer yandan birçok burjuva iktisatçısının Çin olgusuna abartılı bir şekilde yaklaştığına değinmekte yarar var.

Çinliler hapşursa dünya....

Dünya nüfusunun önemli bir oranı Çin'de yaşıyor. Her 5 kişiden 1'inin Çinli olduğu düşünüldüğünde Çin'in ne kadar büyük bir pazar ve de emek maliyetleri bakımından kapitalistler açısından ne kadar cazip olabileceği kolaylıkla farkedilir. Çin'in yaşadığı toplumsal dönüşüm birtakım siyasi kararlar doğrultusunda yaşama geçiriliyor. Çin'in DTÖ üyeliği, dünya kapitalizmine açılmayı, daha bağımlı hale gelmeyi özetliyor. Çin anayasası özel mülkiyetin korunma hakkını gündemine almış durumda. Burjuva iktisatçılarına göre ise Çin şu anda en hızlı liberalleşen ve de dışa açılan (yani kapitalizme entegre) olan ülke konumunda. 1991 yılında Çin'deki ortalama tarife oranı yüzde 41 iken 2001 yılında bu oran yüzde 6'ya düştü.

Çin dünya kapitalizmi açısından gerçekten bir tehdit mi?

2004'te dünya ekonomisindeki enflasyon artışının başlıca nedenlerinden biri petrol fiyatlarındaki artıştı. Çin'deki üretim artışına bağlı olarak petrol talebi ile diğer üretim girdilerine olan talebin artışı dünyadaki enflasyon artışının gerekçesini oluşturdu. Daha doğrusu kimi ekonomistler tarafından Çin ekonomisi, enflasyon artışından sorumlu tutulmakta. Petrolün 2/5'i, kömürün yüzde 40'ı, çeliğin yüzde 30'u Çin tarafından talep ediliyor. Dünya çelik, alüminyum, bakır fiyatlarının belirlenmesinde Çin'in önemli bir rolü var. Ancak bu malların fiyatlarındaki artışın birebir Çin'den kaynaklı olduğunu söylemek pek doğru değil. Çin büyümesi, The Economist'e göre bu malların fiyat endeksinde köklü bir değişikliğe yol açmadı.

Başlıca kapitalist ülkelerin büyümesinin yavaşladığı son yıllarda dünya ekonomisindeki büyümenin büyük ölçüde Çin üzerinden sağlandığı düşünüldüğünde Çin'in bir tehdit olmaktan öte bir "kurtarıcı" olduğu söylenebilir. Çin dünya ithalatının yüzde 30'unu gerçekleştiriyor, dünyadaki sabit yatırımların yüzde 60'ı Çin'e yönelmiş durumda. Çin GSMH'sı dünya üretiminin yüzde 13'üne eşit. ABD ve Almanya'dan sonraki en büyük ihracatçı ülke, Çin. En fazla yabancı sermaye alan ülke konumunda. Mikro dalga fırını, fotokopi cihazları, DVD üretiminin önemli bir oranı, ayakkabı üretiminin 2/3'si Çin tarafından gerçekleştiriliyor. Dijital kameralarını yarısı ile bilgisayar üretiminin 2/5'i Çin'de gerçekleşiyor.

Çin Doğu Asya ülkelerinin genişlemesinde önemli bir role sahip. Çin ABD ile ticaret fazlası verirken AB ile ticaret açığı veriyor. Bu da Çin de aynı zamanda ithalat artışının göstergelerinden biri.

Gerek ABD gerekse AB kökenli şirketler açısından Çin önemli bir ülke. Çin'deki imalat sanayinin yüzde 27'si yabancı sermaye ortaklığı ile gerçekleştiriliyor.

ABD ve AB ülkeleri istihdam azalışından ya da belli sektörlerde yitirilen rekabetten Çin'i sorumlu tutuyor. Ancak ABD'deki iş kayıplarının ortaya çıktığı sektörlerin Çin ile ticareti yapılmayan sektörlere denk düşmesi bu eleştiriyi yanlışlıyor. Çin'de emek maliyetlerinin ucuz olması yabancı sermaye açısından da istenen bir durum, yabancı şirketlerin yatırımlarını bu ülkeye kaydırmalarında bu olgu birincil öneme sahip. Çin sermaye yoğun sektörlerde üretim yapmıyor. ABD ile AB'nin rekabet elden gidiyor telaşı Çin'i dünya kapitalizmine daha bağımlı hale getiren politikaların yaşama geçirilmesini sağlıyor! ABD'nin anti-damping uygulamalarının ya da korumacı politikalarının en büyük hedefi Çin. Çin'in bir tehdit ya da sendrom olarak görülmesi asıl olarak kapitalistlerin kendilerini korumaları anlamına geliyor.

Çin ABD'ye, ABD Çin'e bağımlı

Çin para birimi Yuan'ın dolara endekslenmesi, Çin'in ABD tahvillerinin en büyük alıcısı olması... Çin'in mali piyasasının ABD'ye bağımlı olmasını beraberinde getiriyor. Çin ABD'nin cari işlemler açığını finanse eden ülke konumunda. Ucuz Yuan Çin'in büyüme stratejisinin bir parçasını oluştururken bugün bu politikanın yavaş yavaş terkedilmesi gündemde.

Ancak Çin'de belli alanlarda (otomotiv, çelik ve emlak) aşırı yatırımların varlığı, banka kredilerinin büyüklüğü, borçlanma kredilerindeki artış mali piyasanın zayıflığının göstergeleri. Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlaması mali piyaslardaki koşullar ile birlikte ele alındığında belli riskler ortaya çıkıyor. Bundan dolayı Çin para birimi Yuan'ın değerindeki değişikliğin hemen gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyor. Çin'in 2005 yılında kur reformuna yönelik girişimlerini artırması bekleniyor.

Çin nüfusunun yüzde 60'ının kırsal alanda yaşaması, yabancı sermaye yatırımlarının belli bölgelerde yoğunlaşması şimdiden bölgesel eşitsizlikleri artırmış durumda. Çin GSMH bakımından başlıca ülkeler arasında yer alırken kişi başına düşen GSMH, satın alma gücü bakımından aynı üstünlüğü gösteremiyor. Çin'de kişi başına düşen gelir 4900 dolar iken bu oran ABD'de 37800 dolar.

Dünya kapitalizmini ayakta tutarken, bölgesel eşitsizlikleri artan bir ülke olarak Çin'in atacağı adımlar herkesi ilgilendiriyor. Mali piyasalarda ABD'ye artan bağımlılık Çin'in para politikasına dair kararlarını ABD'den bağımsız alamayacağını gösteriyor. Diğer yandan dünyanın en büyük ekonomilerinin başında gelen Çin'in siyasi alanda ağırlığını artırıp artırmayacağı da önemli bir diğer unsur. 2004'te daha çok "iktisadi üstünlüğünü" kullanarak hareket eden Çin birçok ülke ile ikili ticaret anlaşmaları imzalamayı ihmal etmedi. Gözler 2005'te de Çin'de ve ABD'de olmaya devam edecek.
http://solhaber.net/index.php?yazi=1697
0
rafet
ABD hegemonyasina karsi diger cephelerde olan tum
gelismeler iyidir.Turkiyede de bir Avrasya toplantisi yapildi.
Rusya Cin Turkiye KKTC...den katilimcilar oldu.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Bir Bilimadamının Dünyanın Gidişatı Üzerine Dedikleri

FZ

Gelmiş geçmiş en büyük, en vizyon sahibi bilimadamlarından, insanlık kültürünün yüz akı insanlardan Albert Einstein'i çoğumuz fotoelektrik üzerine yaptığı çalışmalar ve aldığı Nobel ödülü, evrene, uzay-zamana bakış açımızı kökünden değiştiren "Rölativite Teori"leri ile biliyoruz.

Aynı bilimadamının kendi zamanında dünyanın gidişatı üzerine düşüncelerini bilen var mı peki? Görebileceğiniz gibi üstad, fildişi kulesinde denklemlerle boğuşup durmanın dışında başka konular üzerine de düşünmüş vakti zamanında. Hazır iş-güç-patronluk-işçilik muhabbeti açılmış iken damardan gireyim dedim:

Why Socialism?

Kolları sıvadık - 1: Her eve VectorLinux!

sundance

Linux şöyle iyi, böyle iyi, şöyle güvenilir, böyle verimli vs. vs. Laf laf laf... Bu sefer dedik ki biraz daha ileriye gidelim ve bakalım bu dediklerimiz ne kadar doğru, Linux ne kadar keyifli, işe yarar bir şey, masaüstünde devamlı çakılıp duran pencerelerimizle nasıl yapsak da karşılaştırsak ve bu projeye için kolları sıvadık

Proje basitçe şu, biz Fazlamesai ekibi olarak, yeni başlayan kullanıcıları baz alarak, evinizde, işyerinizde herhangibir makinanıza, adım adım nasıl Linux kurabilirsiniz, bunu anlatacağız ve her adımda karşılaşılabilen problemleri, bunların çözümlerini burada açtığımız bir forumdan sizlerle paylaşacağız. Ne dersiniz, var mısınız Linux kurmaya ?

İki Amerikalı üniversite öğrencisi reklam için hayatlarını kiralıyor!

larweda

İki Amerikalı üniversite öğrencisi, daha önce denenmemiş bir olaya girişerek hayatlarının tüm detaylarında üniversite eğitimlerine sponsor olucak bir şirketin ürünlerinin reklamını yapmayı öneriyorlar.

Chris and Luke, sponsor olucak firmanın tişörtlerini, ayakkabılarını giyip, arabalarında, bisikletlerinde, sörf tahtalarında sponsor firmanın logosu ile dolaşacaklar.

fazlamesai.net'e soralım: Reklamları yakalayabilecek açık kodlu bir yazılım?

FZ

Bir dostumun sorusu üstüne FM'nin kolektif zekasından, bilgisinden ve deneyiminden yararlanalım dedim, kendisi de kabul etti ve meseleyi FM camiası ile paylaşalım dedik. Kısaca:

"Radyo ve televizyon programlarını kaydedip reklamlar ne zaman başlamış, ne zaman bitmiş şeklinde ses ve görüntü işleme yapabilen, faydalanabileceğim bir API, open source uygulama, vs. var mı ya da daha doğrusu genel olarak bu konuda bir fikrin var mı?

GNU İş Başında

FZ

Sevgili Açık Kaynakçılar, Özgürcüler, İmececiler,

Sizler şimdi konu satırına bakıp, "Nereden çıktı bu GNU? Hep iş başında değil miydi ki?" diyeceksiniz.

Efendim mevzu şu:

İstanbul Bilgi Üniveristesindeki sunumda "afazi, celbedilmiş afazi, hediye bilgi, safsata, vesaire" gibi kavramlar dile getirilip etraflıca ne oldukları anlatılmıştı. Ancak aşağıdaki örnekle perçinlenip "koleksiyonerler için özel olarak paketlemekte" fayda var.