Çin'i sadece teknolojik veya ekonomik başarılarıyla değerlendirmek sanırım eksik olur.Taşıdığı potansiyel ve tarihsel derinligi itibariyle üzerinde ciddiyetle durmak gerekir.
Çin'i bence ilginç yapan, birbirine zıt gibi görünen meselelere olan yaklaşımı. Misal,komünizm ve kapitalizm arasında sıkışıp kalmıyor veya baskıcı bir rejim ile özgürlükler (liberallik anlamında) arasında da tercih yapmıyor.Yani bizim her konuda yaptığımız gibi "ya o, ya bu" yaklaşımı sergilemiyor.Bunu neye yormak gerekir bilemiyorum ama nedense, Çin Seddi gibi dönemine göre başarılar yanında o dönemde Hunlara karşı uyguladığı "ince" politikalar aklıma geliyor. Yani şu anda da oyunu kurallarına göre oynayıp hakim duruma geçince kendi kurallarını dayatmaması için bir neden yok.Bu açıdan bir bilinmez durumunda.
Bilmiyorum, gerçekten "ilk çağ toplumlarında mı kalmışım(!) " ama en azından iş işten geçtikten sonra veya bazı şeylerin "tsunami" dalgalarına toslamasını gördükten sonra Orhan Baba(!)'nın "Batsın Bu Dünya" şarkısı eşliginde derin düşüncelere(!) dalmak istemiyorum.
"Tabii tartışmaların büyük bir kısmının makaleyi kaale almadan ne dediğine, nasıl dediğine bakmadan bambaşka referanslarla, bambaşka kulvarlarda tartışmaya doğru evrilmiş olması ayrı bir tartışma konusu, biyolojiden çok sosyolojiye dair."
"Evrim insanlara ''iltimas'' mı geçti?" başlıgıyla başlayan bir makalenin insanlara çağrıştırdıgı şeyleri, ki özünde büyük sorunlar olan şeylerdir, halletmeden, es geçerek veya tıkanma noktasına gidiyor diye göz aradı edecek şekilde yaklaşarak, sadece makalenin içerigiyle ilgilenmek; sanırım, göz kapalı bir şekilde sadece filin kulağına dokunarak fili açıklamaya çalışmaya benziyor.Dolayısıyla özünde sorunlar olan şeyleri tartışmak, başka alanlara girse bile, daha akılcı yaklaşmak olur kanaatindeyim.
Boş tartışmalar ve Moğollar dümdüz etti cümlelerine takılmışsınız gibi.
Moğolların dümdüz ettigi, felsefik kaygıları olan ve tartışan insanlar degil Mısır'a kadar olan tüm islam alemidir.Moğollardan kastım Cengiz Han'la başlayan dönem.Hani Nazi Almanyası gibi bir anda parlayan ama uzun süre sürmesi mümkün olmayan, kendi şartlarında degerlendirilmesi gereken bir dönem.İslam alemi ise son birkaç yüzyıl oldugu gibi, zaten çöküntü içinde oldugu bir dönem.İslam alemindeki çöküntü de katkısı olan o zamanki tartışmalar ise tasavvuf adı altında yapılan tartışmalardır.Yani bizim burada yaptıgımız gibi yaratıcının varlıgını sorgulamak gibi "felsefik kaygı" güden tartışmalar degil. Tabi tasavvuf adı altında olsada ""yaratıcıya iman" ettiği halde "iman"a zarar verecek yaklaşımlar da yok degildi. bm'nin bahsettigi sanırım bunlar.
"Felsefi kaygı taşımaya gelince" Ben bunu reddedelim demedim "her zaman için" gerekli degildir dedim. Bu arada pratik düşünmeyi de küçümsemeyin.
Bu konuya nereden başlamıştık;"Peki evrim teorisini dogru kabul edersek yaradilisa nasil inaniriz?" sorusuyla, demek ki bazı şeyler göründügü kadar masum degilmiş:)
"Birseylere zarar verme" konusuna gelince zarar verebilir ama bu kişinin inancıyla sınırlı olur ki herkes kendi inancından sorumludur beni de kimseyi de baglamaz.
Bahsettiginiz döneme ilişkin tartışmalar ise ayrı bir dipsiz kuyu...İkimizde bu konuların uzmanı degiliz ama benim o döneme ilişkin bakışım: tam da felsefenin labirentlerinde kaybolmak diye bahsettigim durum o dönem için geçerli.Tartışmış olmaktan başka hiçbir şeye faydası olmayan boş tartışmalar yüzünden kaybedilen ömürler.Sonuç, imansız(!) Mogullar geldi hepsini dümdüz edip perişan etti :) Ama bu yinede asıl inanca bir zarar veriyor mu.Yine herkesin kendisini baglayan durum.Çıkarttığım sonuç; herşeyde "felsefik kaygı" taşımanın çokta gerekli olmadığı bazen pratik düşünme dediğim olayın daha zahmetsiz sonuca götürdügüdür.
"yaradilisin yaradani sirk illuzyonisti gibi gorerek degil de baska mekanizmalarla (evrim olmasi, hatta genis anlamda anlayabilecegimiz birsey olmasi sart da degil) yapilabilecegini dusunmek o _mekanizmaya_ tapmayi da beraberinde getirmek zorunda degil."
Tabii ki zorunda değil ancak bu tip yaklaşımlar, yaratıcıya olan inancı bir şekilde zayıf düşürüp, tabiri caizse ateizme yumuşak bir geçiş yapma imkanı sağlamaktan öteye gitmiyor. Yani mesele tabiata tapma meselesi degil. Tabi burada şu soruda sorulabilir. "yaratılışı yaratana" vermeme gerekçesi ne olabilir? İnanıp inanmama anlamında sadece bir tercih meselesi mi?
"Yanliz teorinin cikmasina ve gelisimine bakarsaniz kaygi bu degil. Yani insanlar 'tuh, su yaradilis isine bir cozum bulmam lazim yoksa ateist olamayacagim' diye birsey uydurmus degiller."
Teorinin çıkmasından ve gelişmesinden daha çok, uzun süre nasıl kullanıldıgı tartışma konusu.İlk gönderdigim mesajda anlatmaya çalıştığım gibi evrimden ne anladığımız önemli. Evrim, mevcut düzenin nasıl yürüdüğünü açıklamaya çalışmakla sınırlı kalsaydı bu kadar tartışılmazdı. Sınırlı kalması dogru mu olurdu denilebilir. İnsanın yerleşik güçlü inançlarını kökten değiştirme iddasındaysa zayıf kanıtlardan, teorik, felsefik yaklaşımlardan ziyade, daha sağlam veriler sunmalı.
Netice itibariyle; felsefenin sonsuz labirentlerinde fikir cimnastigi yapmak güzelde, birde kaybolma riski var :) Teorik ve felsefik yaklaşımların yanında bir de pratik yaklaşmak var ki sonsuz bir döngüye girmektense basit bir yaklaşımla bir resim tablosu ressamıyla varsa (kimse tablo belli bir süreçten geçerek bir şekilde oluştu demiyorsa) evrende yaratıcısıyla vardır diye düşünmemek için bir neden var mı.Yani evren milyarlarca yıllık olabilir,insanlık binlerce yıllık olabilir,binlerce yıldır bu meseleleri tartışıyor olabilir ama insan hayatı sadece 60-70 yıldır.
ve pratikte varacağı nokta sadece inanma ile inanmama arasında bir tercih oldugu noktasıdır.
"Orada maksadim evrime inanmak icin kuvvetli delil olmasinin _inanan_ insani inanmaktan vaz gecirecek sebep sayilmasi gerekmedigini soylemekdi."
Mesele inanan insanı inanmaktan vazgeçip geçmemesi degil neye inanmaya başladığıdır.
yaradilisi duzende gorebilecegimizi dusunerek:Bu cümleden benim algıladıgım yaratıcının fonksiyonlarını tabiata vermek daha dogru ifadeyle tabiata inanmayı isteme söz konusu.Yani tabiat=yaratıcı gibi başka bir inanca teşvik var.(Kastınız bu olmasa da böyle anlaşılmaya müsait) Bu şekilde inancıını degiştiren bir insan inancım sarsılmadı aynen devam ediyor diyebilir mi?
"Orada maksadim evrime inanmak icin" demişsiniz aslında evrimin eninde sonunda varacagı nokta inanıp inanmama noktasıdır.Yani evrimde gerçekte bir inanç işidir.Nedir yaratıcıyı kabul etmeyip, doğan boşlugu başka bir şeyle kapatma girişimidir.Ben ona inanmaktansa yatarıldıgına inanmayı tercih ederim.Siz tersini.
"Bu, "Tanrı'yı kabul ettiği sürece her türlü bilimsel teze/savunuya evet, etmedikçe hayır!" demek heralde!"
Hayır, adı üstünde "tez" yada "teori" olan şeyleri mutlak dogru kabul etmemek demek. Önüne bilimsel kelimesi getirmenin onu dokunulmaz yapmaması demek.Kaldı ki verdigim örneğin "bilimsel" oldugunu düşünüyorsanız "almayım mersiii"....
"Yok öyle değil diyorsanız benim gibi birileri de kalkıp, tanrının varolduğunu ispatlayan kapı gibi bilimsel deliller ister."
Ben "Tanrı" nın yok oldugunu ispatlayın demedim.Dolayısıyla sizin neden istediginizi anlamış değilim.Ama karınca ile filin ortak atadan geldigine "inanmamı" isteyen birilerinden de müsade edin de "kapı gibi" olmasını geçtim ikna edici argümanlar isteyeyim.
"Açıklanamamış, ya da henüz net olarak belirlenememiş olayları/şeyleri insanüstü bir güce maletmek ilk çağ toplumlarında kalmamış demek ki."
Açıklanamamış, ya da henüz net olarak belirlenememiş olayları/şeyleri ilerde nasıl olsa kanıtlanır (evrim anlamında söylüyorum) diyerek şimdiden kesin kabul etmekte dahası "bilimsel" yaftası vurmakta günümüz toplumunun gereği ise "onu da almayım..."
Sorun bir yaratıcıya inanıp inanmamaksa siz inanmamakta serbestsiniz ben de inanmakta serbestim. Mesele bu kadar basit.
"Yani inanın bu tür haberlerin altına hemencecik "ya aslında yok evrim mevrim, yalan dünya, biliyo musun birader" modunda yazmak, evet belki sonu gelmez tartışmalara yol açıyor ama o tür tartışmaların pek bir şey kazandırdığını düşünmüyorum. Sonuçta mevzu geleneksel olarak "tanrı var, imana gel!" ile "o senin varsayımın, beni bağlamaz" kutupları arasındaki bir ping pong maçına dönüşüyor."
Belki de "evrim konusunda bazı şeyleri birbirinden kesin olarak ayırmak gerekiyor". Bir örnek vermen gerekirse;
Biri çıksa dese ki, kedi ile kaplan ortak bir atadan evrimleşerek bu şekle gelmiştir. Kedi ve kaplanı düşündügümde "olabilir.. araştırmak lazım" deyip işi uzmanlarına havale ederim.Kanıt sunabilirlerse ne ala!
Ama iki uç örnek verir mesela karınca ile fil'de ortak atan evrimleşerek bu hale geldi dese öyle böyle degil "kapı gibi" kanıt isterim.
Ama eger; Evren bir şekilde oluştu.Sonra bir şekilde inorganik maddeden organik madde oluştu.Sonra bir şekilde protein oluştu vs vs. sonrada insan bu hale geldi derse ve de yani "anla işte Tanrı yok" demeye getirirse sadece masal dinler gibi dinlerim. Çunkü bu bir şeyin açıklaması degil olsa olsa inançsızlığın açıklaması olabilir.
"Hukuken bakacak olursak, bilgisayarı bozuk veya kullanılamayacak halde olan bir muhasebeci, müşterisinin vergi hesaplamalarını yapmak üzere komşu bürodaki bilgisayarı geçici bir süre için kullandığı takdirde lisans sözleşmesi hükümlerine aykırı hareket edilmiş olacaktır."
Peki bu hukuk mu yoksa "kibar" ifadesiyle "mevzuat hazretleri" mi? Yoksa başka bir şey mi?...
Biz AB'nin kapı aralığına ayağımızı uzattıkta ev sahibi "mızmız"lanıyor. Daha çok bir bahane bulsam da şunları başımdan savsamın planlarını yapıyor gibi. Sağdaki sıfırları dert etmiş olmasınlar :}
Siz şanslısınız ama ne yazık ki azınlıktasınız.Çogunluk şöyle yaklaşır:
Her nasılsa edindigi OOo'yu bir kaç yerde duydugu için hadi bir deneyelim der.Kurduktan sonra çalıştırdıgında o bir kaç saniyelik gecikme yüzünde memnuniyetsizlik yaratır.O anda bilinç altında notunu vermiştir aslında.Açıldıktan sonra şöyle bir iki menüde dolaşır.Ama aklı bir kere geç açılmasına takılmıştır.Neyse deyip programı kapatır. Sonra lazım oldugunda Office açar işlerini görür. Nihayetinde de nasılsa kullanmıyorum deyip kaldırır.
(Tahmin edeceginiz gibi asıl kullandıgı programda onun için free'dir.)
Sözün özü:
Bazı şeyler basittir ama tercihleri belirler.
Bu anlamda açık kaynak dünyasının firefox'tan alması gereken çok ders var.
klavye ve monitör'e neden bir karşılık bulmak gerekiyor?
Temsil ettigi nesneleri yeteri kadar ifade etmedigi ve herkese aynı çagrışımı yapmadıgı için mi yoksa kullanım zorlugu mu var.
Karşılık bulmak gerekiyorsa "monitör etmek" e bir deyim olarak karşılık bulunmalı.
Yani dediginiz gibi
" Bir BT terimini türkçeleştirmek için ille de çeviri yapmaya gerek olmadığını düşünüyorum. İşlevi ya da kavramı anımsatan sözcükler kullanılabilir."
Yardım
Editör markdown formatını desteklemektedir. Detaylı bilgi için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.
@kullanici ile birisinden bahsedebilir veya :emoji: ile emoji kullanabilirsiniz.
fazlamesai.net'e soralım: Çin Nereye Gidiyor? ( 26)
(Meraklısına espri: +1 denir :)