Bugün Katrina fırtınası ile ilgili okuduğum bir makale beni bir şeyler yazmaya zorladı. Dünyanın ne kadar boktan bir yer olmaya doğru ilerlediği ve "tuzu kuru olma" deyiminin gerçekte ne anlama geldiği ve "onun başına geldiyse haketmiştir bir şekilde" dedikten sonra buna mantıklı sebepler bulmanın ne kadar da kolay olduğu gibi şeyler öğretti.
Makalenin ismi "Üzüntü yok: Neden Katrina kurbanlarına fazla yardım etmemeliyiz?" İçeriğe gelince; basit bir özeti şu şekilde olabilir:
İki tane şehir düşünelim isimleri Gog ve Magog olsun. Gog fay hattı üstünde fakat Magog değil ve gayet güvenli. Fay hattı üstünde olması sebebiyle Gog'da emlak fiyatları düşük, çünkü öbür türlü kimse Gog'da yaşamazdı. Öte yandan böyle bir risk olmadığı için Mogog'da emlak fiyatları yüksek. Ve sonunda olan oluyor, bir deprem ile Gog ciddi bir zarar görüyor. Hükümet de bu felaketin etkilerini mümkün olduğu kadar azaltmak için ülke çapında bir vergi koyuyor ve bu vergi ile depremden zarar görenlere yardım ediyor. Bu yüzden Gog'da yaşamanın finansal bir riski kalmıyor..."
Yazının devamı değişik kültürlere, değişik risklerdeki şehirlere sahip olmanın iyi olduğu, çeşitlilik olmadığı takdirde kültürün de varolamayacağı üzerine küçük mırıldanmalarla dolu.
Bir model ortaya koyarken ne kadar dikkat edilmesi gerektiği, tek yönlü bir modelin, bir konuyu anlatmak konusunda bazen model kullanılmamasından bile daha kötü sonuçlar doğurabildiği ve son olarak da mantık, düz mantık ve düz kontak arasında çok önemli bir fark olduğunu vurgulaması açısında çok önemli bir makale.
Zamanında benzer bir eleştiri Kocaeli, Adana Ceyhan ve Erzincan depremplerinde dile getirilmiş, insanların bu yerleşimlerde riskini bilerek oturdukları ve burada yaşanan kayıpların diğer bölgelere mali yük oluşturmaması üzerine konuşmalar yapılmıştı.
Amerika'lı dostumuz ise "Gogo'da yaşamanın finansal riski ortadan kalkıyor" diyor. Yani insanların hayatının bir anlamı yok, sözkonusu sadece finansal risk.
Meseleye böyle bakınca aslında olayları açıklamak çok daha kolay; neden yardımda bu kadar geç kalındığı, ilk aşamada gelmekte olduğu beş gün önceden bilinen bir fırtınada şehrin kendi imkanları ile tahliye edemeyecekler için neden tahliye imkanları oluşturulmadığı ve son olarak da fırtınadan saatler önce şehri yürüyerek terketmek zorunda olanların silah gücüyle tek çıkış noktası olan köprüye sokulmamasını ve kendilerine Burasını da mı New Orleans'a çevireceksiniz şeklinde açıklama yapılmasını açıklıyor.
Zamanında birilerinin 7.4 yetmedi mi? demesi gibi, bu felaketle ilgili olarak da Mardi Gras yapanlar bunu hakettiler ya da Tanrı'nın zencilere hediyesi gibi yorumlar yaptı tabi.
Yeteri kadar düşünmemekle kötü düşünmek arasında çok çok az fark var. Ve bu çok çok az fark bile zaman zaman bu dünyayı yaşanmaz kılmaya yetiyor.
O pankartı açan kişinin kendisi de deprem mağduru idi ve depremin üstüne eğitim yasağı da denk gelince pankartı açmıştı diye hatırlıyordum. Yalancı çıkmayayım diye Google'da arama yapınca Ekşi Sözlük'teki ilgili pisliklere kadar görmediğim kalmadı.
Neyse, hoşgörü kaynağı bir dergide konu ile ilgili bir bilgi buldum, mesele bildiğim gibi değilmiş galiba ama, "bayağı" (her anlamda ele alabilirsiniz bu kelimeyi) "kazançlı" bir provakasyon imiş yapılan anlaşıldığına göre :
http://aksiyon.com.tr/detay.php?id=3137
Dönüp dönüp bu 7.4 misalini buraya taşıyacaksanız kusura bakmayın ama bence bu çok yanlış olur. Özellikle de bu meselenin üzerine bir kesimin sarfettiği onca pisliğin diğer bir kesim tarafından hatırlanmasına sebep olarak buranın tarafsızlığının (varsa) zedelenmesi açısından.