Öğrenmenin Psikolojisi
Sık sık öğrencilerin yaptıkları işte yeterince yeterince verimli olamadıklarını görüyorum. Genellikle verimsiz ve yavaş yöntemleri kullanıyorlar. Birkaç örnek vermem gerekirse:- Öğrenciler 10 parmak yazmayı bilmiyorlar. Bunu öğrenmek için belli bir zaman harcamak yerine saatlerini yavaş yazmak ve hataları düzeltmekle geçiriyorlar.
- Öğrenciler, genellikle kullandıkları editördeki sürüm kontrol sistemi arayüzü, Lisp arüyüzü, vs. gibi gelişmiş özellikleri bilmiyorlar. Bunları öğrenmek için biraz zaman ayırıp öğrenmek yerine kendi bildikleri şekilde yapmaya çalışıp boşa zaman harcıyorlar.
- Öğrenciler, hata ayıklayıcı kullanmayı bilmiyorlar. Bunun yerine çıktı üreterek programlarındaki hataları bulmaya çalışıyorlar.
- Ve saire.
Bu tür yanlış alışkanlıklar sadece öğrencilerle sınırlı değil, aynı zamanda yazılım endüstrisine de hakim.
İyi ama daha etkin ve verimli çalışma yöntemleri varken insanlar neden boşa zaman harcamaya devam ediyorlar? Bu iyi bir soru. Aslında, bu o kadar iyi bir soru ki gidip dostum Lisa Feldman Barrett'a sormaya karar verdim; kendisi ABD'nin doğu yakasındaki en büyük üniversitelerden birinde psikoloji profesörü olarak çalışıyor. Bana anlattıkları şüphesiz psikolojiye benim gibi yabancı bir "sokaktaki adam"ın anlayacağı şekilde basitleştirilmişti. Bu basitleştirilmiş açıklamalara rağmen yukarıda gözlemlediğim olguyu ve bunun nasıl telafi edilebileceğini daha iyi anlamamda bana faydası dokundu.
Bu olgu meşhur psikolog Carol Dweck tarafından da epey incelenmiş (onun kullandığı terminoloji ise burada okuyacağınızdan biraz farklı).
Dostum Barrett bana insanların bu bakımdan ikiye ayrılabileceğini söyledi, mükemmelciler ve performansçılar.
Mükemmelciler kategorisinde yer alanların doğal bir entelektüel merakı vardır. Sürekli yaptıkları işi yapmanın daha iyi yöntemlerini, yeni araçları gereçleri ararlar. Mükemmellik peşindedirler ama o arayışın kendisinden de çok büyük zevk alırlar ve aslında mükemmelliğin bir ideal olduğunu, erişilmez bir şey olduğunu gayet iyi bilirler. Bu kategorideki insanlar için başarısızlık mükemmellik arayışındaki doğal durumlardan biridir. Aslında, başarısızlık gidilen belli bir yolun neden yanlış olduğunu derinlemesine gösterir ve gelecekte benzer hataların yapılmasını engeller.
Performansçılar ise, mükemmelcilerin tersine, mükemmellik filan aramazlar. Bir an önce bir işi gerçekleştirmek isterler. Bu yüzden entelektüel meraka zaman kalmaz. Onun yerine, eldeki problemi çözmek için bilinen teknikler hemen uygulanmalıdır. Bu tür insanlar için başarısızlık hali bir felakettir ve başarısızlığın tek özelliği işin gecikiyor oluşudur, başka bir şey değil. Benzer şekilde, yeni bir şey öğrenmek bu insanlara göre başarısız olma ihtimalini de getirir bu yüzden de mümkünse yeni bir şey öğrenmekten uzak durulmalıdır. Performansçılar için diğer insanların bilgisi de bir tehdit unsurudur. Etraflarındaki insanlar kendilerinin bildiği araçları, teknikleri ve yöntemleri kullandığı sürece sorun yoktur çünkü kendilerine güvenirler ve diğerlerini geçebileceklerini düşünürler. Ne var ki, diğerleri farklı şekilde bir şeyler öğrenmeye başladığında ve bu şeyler biraz daha iyi yöntemler ve araçlar anlamına geliyorsa performansçılar kendilerini savunma ihtiyacı hissederler. Başka insanların başka şeyleri biliyor olması, performansçıların da yeni şeyler öğrenmesi anlamına gelir ki yukarıda da belirttiğimiz gibi yeni bir şey öğrenmek demek, başarısızlık riskini de göze almak demektir. Bu tür insanlar için olası davranış şekillerinden biri başkalarının bilgisini aşağılamaktır. Eğer bu iyi yapılabilirse yeni bir şeyler öğrenme ihtiyacı da ortadan kalkar ve bu da performansçının amacına gayet uygundur.
Bu öğrenme modeli, sık sık gözlemlediğim diğer şaşırtıcı eylemleri açıklamamda da yardımcı oluyor. Yazılım geliştirme konusunda çömez olan ve tek bir programlama dili bilen bazı programcıların uzman yazılım geliştiricilere gidip seçmiş oldukları dilin neden kötü bir seçim olduğunu anlatmaya çalıştıklarını gördüm. Bir keresinde, bir bilgisayar bilimleri öğrencisi ile konuşurken bana belli bir programlama dilinin kötü olduğunu söyledi. Hatta kendisine göre o programlama dili o kadar kötüydü ki, öğrenci sırf bu yüzden başka bir üniversiteye geçiş yapmış ve böylece o programlama dilinin kullanıldığı dersleri almaktan kurtulmuştu. Kısaca söylemek gerekirse, neden bahsettiğini bilmiyordu. Onu biraz sıkıştırdığımda, kötülediği dilde tek bir program bile yazmadığını itiraf etti. Gerçekten de neden bahsettiğinin farkında değildi ve bunun için savaşmaya hazırdı. Programlama dilleri söz konusu olduğunda kişinin bilgi sahibi olmadığı dil hakkında olumsuz fikir sahibi olması genellikle o dilin özelliklerine yüzeysel bir bakış sonucunda olmaktadır. Performans takıntısı olan insanlar için, programlama dilindeki performans eksikliği o dilin kökten reddedilmesini savunmak için en güçlü sebep olacaktır (her ne kadar performans dilin değil, o dilin belli bir implementasyonunun sorunu olsa da).
Okurun tahmin edebileceği gibi, şaşırtıcı gözlemlerim genellikle performansçılarla ilgili. Yukarıdaki tartışmayı elbette epey basitleştirilmiş halde aktardım. İşin aslı şu ki insan belli bir problem alanında performansçı olabilirken başka bir problem alanında mükemmelci olabilmektedir. Bu yüzden, mesela matematik alanında mükemmelci olan fakat söz gelimi kelime işlemci kullanmak konusunda performansçı olan profesörler biliyorum. Bir insanı, belli bir alanda çalışırken büyük bir entelektüel merak sahibi ve her şey hakkında her şeyi bilmeye çalışır halde görmek öte yandan başka bir alanda bir şeyler becermeye çalışırken hakkında hiçbir şey bilmediği bir yöntemi tamamen yapay sebeplerden ötürü savunurken görmek gerçeküstü bir deneyim.
Bu yüzden, gözlemlediğim şey zaten çoğu kişinin gözlemlemeyi beklediği şeyden (örn. yeni araçları ve yöntemleri öğrenme konusunda tereddüt) kat kat daha fazlası. Belli bir alanda bilgi sahibi olmayan ya da belli bir aracı, tekniği kullanmasını bilmeyen bazı insanların saatlerce o alanın, aracın ya da tekniğin neden gereksiz olduğunu açıklamak için ciddi çaba sarf ettiklerini gözlemledim. Durumu daha da vahim kılan şey, ellerindeki hatalı argümanları karşı çıktıkları alanda uzman kişilere karşı savunmak konusunda hevesli olmaları idi.
Benzer şekilde, bazı insanların bazı araçları, o araç çok şey yapabiliyor diye reddetmelerine tanık oldum. Bir aracın sahip olduğu çok fazla özellik ve işlevsellik ancak ve ancak o anda istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz şeylere erişimi engelliyorsa veya zorlaştırıyorsa kötüdür. Bazı insanların belli bir aracın ihtiyaç duyduğu bellek miktarından şikayet ettiğini duydum, oysa ki söz konusu bellek miktarı en fazla birkaç saatlik mesai maliyetine denk gelmektedir. Favori davranış kalıplarından biri de belli bir araca yapması gereken işi belirten bir isim takmak ve sonra da aracın söz konusu işten fazlasını yaptığını öne sürmektir. Söz gelimi otomatik hizalama yapabilen bir metin editörü "mutfak lavabosu" türünden bir araç olmakla suçlanabilir çünkü sade metin düzenleme işlemi yapmaktan çok daha fazlasına imkan vermektedir.
Belirtmeye gerek var mı bilmem, bu insanlar kendilerini komik duruma düşürmektedirler ancak bundan rahatsız oldukları pek görülmemiştir
Bu olgunun gücünü abartmak mümkün değil. Kısa süre önce bir programlama dilinde 10 yıldır uzak durduğum çok güzel bir özellik keşfettim. Bu durumun sebebi ise 10 yıl önce bu özelliğin ne olduğundan haberi olmayan arkadaşımın söz konusu özelliğin faydasız olduğunu iddia etmesiydi. İkimiz de kendi aklımızın kurbanıyız. Arkadaşım kurban çünkü yaptığı farklı seçimi savunmak zorundaydı ama ben de kurbanım çünkü farkında olmadan söz konusu özelliği gereksiz kabul edip onu öğrenmek zorunda kalmamanın rahatlığını yaşadım. Bundan ötürü son 10 yıldaki verim kaybının hesabını azımsamak güç. İnsan psikolojisine dair şimdi sahip olduğum bilgilere o zaman sahip olsaydım benim için çok daha iyi olabilirdi.
Umarım bu sık rastlanan olgu öğrencileri kendi davranışları, hevesleri, karşı çıkışları hakkında düşünmeye yönlendirir ve her öğrencinin mükemmelci olmasına yardımcı olur.
Robert Strandh
Çeviren: Emre "FZ" Sevinç
16 Temmuz 2005
İstanbul