McDonald's da Linux'u Seçti

0
yuxel
Novell, dünyanın en büyük fast food zinciri McDonalds'ın , Almanya'daki yaklaşık 1.200 şubesinde Suse Linux kullanma kararı aldığını açıkladı.

Görüşler

0
bahadirkandemir
Richard Stallman`a soruyorum:
Hocam, artık McDonald`da garsonluk yapabilir miyiz?
0
cayfer
yapamazsınız! McDonalds "SuSe Linux seçtik" demiş. Ne zaman ki "GNU Linux seçtik" der; ancak o zaman orada garsonluk yapabilirsiniz.
0
conan
heh belki HURD kernel sarti da olabilir :)
0
aRda_
Novell'i tebrik ediyorum.
Bu tebrik Linux kullanimi yaymasindan cok Linux'un kurumsal alanlarda basarili olacagini kanitlayabilmesi icin firsat(ve yatirim) verdiginden..
0
mentat
bu linux aski denen sey enteresan birsey hakikaten..

dunyanin en igrenc, cevre zararlisi, emek somurucusu sirketi mcdonalds linux'a gecti diye bence uzulmek lazim. ha arada novel diye bi sirket de dolarlarina dolar katacakmis.. aferin..
0
aRda_
Size asla katilmiyorum!.
McDonalds'in MS Windows kullanmasi sizi nasil mutlu edebiliyor bunu bana aciklar misiniz?!
(Burada sizinle McDonalds'in politikasini tartisicak degilim, ancak McDonalds'da oyle abartilacak kadar "igrenc" bir sirket degil bence..En azindan El-Kaide degil!!)

Evet, Novell diye bir sirket dolarlarina dolar katicak.Hemde Linux kullanimini yayarak dolar kazanicak.Ne yapsaydi MS Windows bayiisi olup Microsoft urunleri mi pazarlasaydi ?!

mentat,
Sizce Linux'dan para kazanilamaz mi?! Kazanilirsa nasil kazanilir, bunu bana taslak olarak aciklar misiniz?
0
mentat
derdim linux degil mcdonalds'la. ayni sizin microsoft ile derdiniz oldugu gibi. sadece benim size gore cok daha fazla sebebim var mcdonalds'a karsi durmaya calisirken. mcdonalds'in igrenc olmadigini nasil iddia edebilirsiniz. mcdonalds'in yaninda ms sosyalist kalir ya! et uretme yontemleri, yagmur ormanlarini yoketmesi, sigortasiz, sendikasiz, hicbir haksiz, uc kurusa afedersiniz kopek gibi iscilerini calistirmasi. ne anlatiyorum ki ben.

linux'un yayginlasmasi iyi guzel. sadece beni rahatsiz eden, isletim sistemi savaslarindan baska savaslarin da dunyada surdugu. ve bu konudaki bilgisizlik ve umursamazlik da beni cidden sasirtti. hatta halen de sasirmaktayim, bakin, a aaa...
0
malkocoglu
Mc donalds da calismis bir cok arkadas biliyorum, abd de kucukken boyle yerlerde calismak cok yaygin, baba zengin olsa bile, bu arkadaslar derdi: Mutfakta olan bitenleri gorsen, bir daha buralarda katiyen yemek yemezdin. TR'deki restoranlari bence daha iyi isliyor, fakat prensip olarak onlara da gitmiyorum. Linux kullansinlar derim, Linux icin iyidir. Gene de McDonalds'a bir 10 senedir gitmiyorum, ve gitmeyecegim. Ha!
0
cayfer
Pardon ama sizin için bir şirketin para kaybetmesi mi gerekiyor "makbul" olması için. Novell para kazanmak için kurulmuş! Dolarlarına dolar katmaktan daha doğal ne gibi bir işlevleri olabilir ki?
0
mentat
derdimi anlatamadim, duzelteyim. sistemin nasil isledigini tabi ki biliyorum.

benim elestirim su noktada:

"x sirketi, y sirketinin sistemini LINUX'a geciriyor" seklindeki bir haberde y sirketinin ne kadar kepaze oldugu, x'in de bunu LINUX'un gozunun yagi icin yapmadigini goruyorum ben. bu haber "novel, patagonya hukumetinin tum makinelerini LINUX ile donatiyor" seklinde olsa idi kesinlikle bu tepkiyi vermezdim. ancak hissettigim, pekcok kisinin cumlede LINUX'u okuyup, x ve y'ye bakmamasi. beni rahatsiz eden, isletim sistemlerine bu kadar duyarliyken (ki ne guzel, elestirmiyorum kesinlikle) cevremizde olan biten diger olaylara bunca duyarsiz olup, saga sola gereksiz sapka cikarilmasi.

hamis: duduk bir sirket, kepaze baska bir sirkete LINUX kuruyor diye ne sevinirim, ne de tebrik ederim.
0
cayfer
> x sirketi, y sirketinin sistemini LINUX'a geciriyor"
> seklindeki bir haberde y sirketinin ne kadar kepaze
> oldugu, x'in de bunu LINUX'un gozunun yagi icin
> yapmadigini goruyorum ben.

Haydaaa.. Linux bir ürün! Din ya da siyasi bir hareket değil. Linux kullanılsın diye geliştiriliyor. Bir ürünün "gözünün yağı" için iş yapılabileceğini düşünemiyorum dahi.

Öte yandan McDonalds'ın Almanya'da Linux'a geçmesi sektörümüz için önemli bir haber. Üstelik haberin ana fikri McDonalds'ın geçmesi ya da Novell'in geçirmesi değil, "büyük bir şirketin geçmesi". Stratejik bir karar verilmiş; uygulaması için büyük çapta para ve emek harcanacak. Bir sürü insanın çalışma şekli değişecek, bir sürü insana ekmek çıkacak. Yani önemli bir haber...

Novell'i "duduk bir şirket" olarak nitelendirmenize üzüldüm. Novell dünyanın ilk profesyonel ve x86'larda adam gibi çalışan NOS (Network Operating System) ini geliştirmiş, bir zamanlar "mini bilgisayar" dediğimiz donanım sınıfının ortadan kalkmasını sağlamış, bilişim tarihindeki saygın yerini almış bir şirkettir. Novell 3.x serisi işletim sistemleriyle çalışmış olanlar bilir, "Kur ve unut" kavramıyla ilk tanışmamız Netware ile olmuştu. Keşke o "düdük" şirketlerden bir tanecik de bizim ülkemizde olsaydı da Türkiye'deki McDonalds'ları Windows'a geçirseydi. Ama yakında ne olacak biliyor musunuz? O beğenmediğiniz düdük şirket, bildiğiniz GPL Linux'ları göz göre göre Türkiye'deki McDonalds'lara b_k gibi paraya satacak! Biz de McDonalds'lar Linux'a geçti diye sevineceğiz (ya da bazılarımız gene kızacak).

Kepaze şirkete gelince... Sanırım "Novell, McDonalds'ı Linux'a geçirmeyi reddetti" diye bir haber okumuş olsaydınız hoşunuza gidecekti. McDonalds çevreye ne yapıyor açıkcası bilmiyorum ama eğer McDonalds çevreye verdiği zarardan ötürü cezalandırılması gereken bir şirketse bizim ülkemiz haritadan silinmesi gereken bir ülke olmalı. Türkiye'yi ziyaret eden bir yabancının "siz bu ülkede geçicisiniz herhalde, bir süre sonra buraları terketmeyi mi planlıyorsunuz?" dediğini duymuştum. Bu soru gerçekten sorulmuş olmayabilir ama biz kendimize çok önce (yüz yıl kadar önce) sormalıydık. McDonalds'ı suçlamadan önce kendi lokantalarımıza, gida sektörümüze bir göz atmak lazım. McDonalds'ın mutfağını bilmem ama pek çok "aile lokantası"nın, kebapçının mutfağını bilirim. Aslında mutfağını bilmeye gerek yok, garsonların ellerine ve üst-başlarına, "tesisin" tuvaletlerine bakmak yeterli.

Sömürü konusunda da bir kaç şey söylemek istiyorum. McDonalds'da işe girerken alacağınız ücret, çalışma saatleri, mesai sırasında ne yapılıp ne yapılmayacağı en küçük ayrıntısına kadar baştan belli. Hiç kimse zorla çalıştırılmıyor, her McDonalds bulunduğu ülkenin iş kanunlarına tabi çalışıyor vs. vs. Ayrıca tüm McDonalds'ları bulundukları ülkelerin işadamları çalıştırıyor. Yani patron ABD'de değil! Merkezin yaptığı; lisansı ve ekipmanları satmak, dekor, ortam düzeni, menüleri denetlemek.

Önce bir aynaya bakmakta fayda var.

Sevgiler
0
loker
McDonalds konusunda bilgi sahibi olmamayı itiraf ettikten sonra aile kebabçısıyla kıyaslamak üniversite bünyesindeki bir çınar ağacının bile utanması gereken bir şey. google'a girip firma üzerine bir arama yaparsanız bu kıyaslamanın cehaletini kendiniz de göreceksiniz.

mutfağında hamam böceği varken kebap pişirmekle inek otlatmak üzere yağmur ormanlarını ateşe vermek gibi iki ölçeği kıyaslıyorsunuz (google'a üşenen cahillere ben söylemiş olayım)

ayrıca iş kanunu sermaye sahipleri tarafından koşulları oluşturulan ve asla yeterince emek öncelikli biçimlendirilemeyen bir yapıya sahip olmakla kalmıyor, mcdonalds ve benzeri küresel şirketlerin taşeronları işçilerinin haklarını kısabilmek için dünyanın en rezil mobilizasyon politikalarını uygulayıp işçilerinin pozisyonlarını değiştirirken kılıf bulamazsa kovuyor ve kıdem alacaklarını biriktirmelerine izin vermiyor. buna da kanunen hiçbir itirazda bulunamıyorsunuz tek yapabileceğiniz örgütlenmek... sendika üyesi olmak kanunen serbest olmasına rağmen bunu deneyen çalışanların sözleşmesi binbir bahaneyle açıklanarak feshediliyor.

Bu firmanın yaptığı herhangi bir yatırımı orasından ya da burasından tutup övmek bence politik anlamda gerçekten sığ bir hareket olacaktır... ki bu eleştiriye 'ona bakarsan aile lokantaları da pis' diye cevap verilmesini başka bir çok yerde kaldırırdım da fazlamesai.net gerçekten hayalkırıklığı oldu.

gerçekten de bilgisayarlarınızı özgürleştirirken azıcık da dünyaya bakın ya... bu ikinci ya da üçüncü benzer konu diye hatırlıyorum, bilgisayar camiasındakiler biraz da gazete okusa dediğim...
0
cayfer
>McDonalds konusunda bilgi sahibi olmamayı itiraf
>ettikten sonra aile kebabçısıyla kıyaslamak üniversite
>bünyesindeki bir çınar ağacının bile utanması gereken
>bir şey. google'a girip firma üzerine bir arama
>yaparsanız bu kıyaslamanın cehaletini kendiniz de
>göreceksiniz.

Görebileceğimi sanmıyorum çünkü ben bir arkadaşımızın "mutfakta olan biteni görsen, bir daha orada yemezsin" sözüne yanıt olarak o "aile lokantalarından" söz ettim. MD'in çevreye verdiği zararla ilgili bir karşılaştırma yapmak amacıyla yazmadım.

Kaldı ki çevreye zarar vermediğini falan da iddia etmedim. Dedim ki eğer MD zarar verdiği için kötüyse biz de kötüyüz. Amazon ormanlarından önce kendi ülkemizdeki ormanları düşünmeliyiz. Tarla açmak için orman yakanlara karşı ne yaptınız? Otel yapmak için orman yakanlara ne yaptınız? Ne yapacaksanız yapın, ondan sonra ortalığa çıkıp amazonu kurtarın.


>> camiasındakiler biraz da gazete okusa dediğim...

ama okuduklarını biraz dikkatle okusunlar

Elbetteki yanıtınız üzerine google'a daldım. Bakın neler buldum:
McDonalds'ın yağmur ormanlarına verdiği zararı açıklarlarken sığır eti üretimi için amazon bölgesinde telefat yapılıyor, McDonalds da sığır eti tükettiğine göre bundan sorumludur diyorlar. Hepsi kişisel web sayfaları ve aynı sayfalarda McDonalds'ın çocuk menülerinde dağıtılan oyuncakların Çin'de köle gibi çalıştırılan çocuklar tarafından üretildiğine benzer, zaten dünyada yıllarda bilinen sorunlardan söz ediyorlar. Ve nedense bunun tek sorumlusu McDonald'mış gibi söz ediyorlar.

Eh... ne de olsa akademik bir çevrede yaşıyorum, bir bakalım dedim şu et üretim-tüketim istatistiklerine...

1997 kişi başı, sığır+koyun eti tüketimi (domuz ve kümes hayvanları dahil değildir) verileri:
ABD: 44 kg
Almanya : 16 kg
Italya: 26 kg
Ingiltere : 58 kg
Meksika: 21kg
Arjantin:58 kg
Brezilya : 36 kg
Cin : 5 kg (dikkat! 6 milyar kg eder!)
Yeni Zelanda : 37 kg
Kaynak : http://www.worldwatch.org

Görüldüğü üzere en büyük tüketici ABD değil

Bir başka kaynağa göre dünyanın et üretimi 252 milyon ton ( http://www.foodqualitynews.com/ )


McDonalds tüm dünyada günde 47 milyon müşteri diyor! (Kaynak www. mcdonalds.com).

Bunun 1/3'ü ABD'de olsa 16 milyon müşteri eder.
Her müşteri ortalama 1.5 hamburger yese 24 milyon hamburger eder. (Dikkat edin, hamburgerden başka birşey satılmadığını farzediyoruz)
Her hamburger 50 gr et içerse 1.2 milyon kg eder. Kemik vs. ekleyelim, günde 2 milyon kg etsin.
Yılda 730 milyon kg eder, yani 0.73 milyon ton.

Oysa üretim 250 milyon ton.

Sonuç olarak MD, sığır yetiştiriciliğinin çevreye verdiği zarardan 1/350 falan oranında sorumlu olabilir.

Ayrıntılar çok önemli değil. MD'ı savunmaya da çalışmıyorum. Ancak çok kolay gaza geliyorsunuz; onu açığa çıkarmaya çalışıyorum.

Sermaye sahibi falan gibi laflarla vaktinizi boşa harcıyorsunuz. "olsun" diye dilemekle olmuyor bu işler. İnsanlar MD'de çalışmak için sıraya giriyorsa ouyunun kurallarını MD koyar. Bu kadar basit. Sendika-örgütlenme diyerek MD'nin maliyetlerini arttıtırsanız MD gider siz de işsiz kalırsınız. İnsanlar MD'de kendi rızalarıyla çalışacak. Bunlardan bazılar fast-food denen iş kolunun inceliklerini öğrenecekler. Daha iyisini kuracaklar. Sonra bu işlerden anlayan insanlara gereksinim artacak. İşte o zaman çalışma koşullarını konuşmak gündeme gelecek.
Ben MD2nin hiçbir tarafını övmüyorum. Sadece hayatın gerçeklerini size göstermeye çalışıyorum. Gelişmiş avrupa ülkelerindeki sosyal demokrat uygulamalara bakıp "biz de aynısını isterük" demekle olmuyor bu işler. Önce eşşek gibi çalışacağız, sermaye biriktireceğiz (sadece para değil, insan gücü, deneyim, bilgi vs. vs) sonra konuşacağız.

Unutmayın! Özgürleştirdiğiniz bilgisayarlar aslında size ait değil! Aptal mouse'una kadar başkaları veriyor!
Bir gün "satmıyoruz lan!" deseler iyot gibi açıktasınız!

Örgütlenmekle kaybettiğimiz vakti çalışarak geçirseydik bugün ülkemizin durumu çok farklı olurdu. (Bkz. Tayvan)

Cahil kulunuz :
Can Uğur Ayfer


0
FZ
Öncelikle şunu belirteyim, değerli FM üyelerinden cayfer hocamızın cehaletle suçlanmasını doğru bulmuyor, burada kişisel saldırılardan ziyade derinlemesine ve ciddi tartışmaların yer alması gerektiğini düşündüğümü belirtmek istiyorum.

Bununla birlikte, yukarıda yazılan her görüşe katıldığım anlamına da gelmiyor bu sözlerim:

Sermaye sahibi falan gibi laflarla vaktinizi boşa harcıyorsunuz. "olsun" diye dilemekle olmuyor bu işler. İnsanlar MD'de çalışmak için sıraya giriyorsa ouyunun kurallarını MD koyar. Bu kadar basit. Sendika-örgütlenme diyerek MD'nin maliyetlerini arttıtırsanız MD gider siz de işsiz kalırsınız. İnsanlar MD'de kendi rızalarıyla çalışacak. Bunlardan bazılar fast-food denen iş kolunun inceliklerini öğrenecekler. Daha iyisini kuracaklar. Sonra bu işlerden anlayan insanlara gereksinim artacak. İşte o zaman çalışma koşullarını konuşmak gündeme gelecek.
Ben MD2nin hiçbir tarafını övmüyorum. Sadece hayatın gerçeklerini size göstermeye çalışıyorum. Gelişmiş avrupa ülkelerindeki sosyal demokrat uygulamalara bakıp "biz de aynısını isterük" demekle olmuyor bu işler. Önce eşşek gibi çalışacağız, sermaye biriktireceğiz (sadece para değil, insan gücü, deneyim, bilgi vs. vs) sonra konuşacağız.


Şimdi açıkçası yukarıdaki söylemden pek hazzetmediğimi belirteyim kendi adıma. Özellikle de ``hayatın gerçekleri´´ lafı çok tehlikeli bir laf bence. Bundan yaklaşık 1 sene önce güzide medyamızın böyle gayet oturaklı, deneyimli, büyük okullarda okumuş, saygın görünümlü insanları ``siz hayatın gerçeklerinden bihabersiniz, Irak´a asker göndermeliyiz, siz zavallı solcular, enteller, bilmemneler yüzünden ülkenin çıkarları tehlikeye giriyor, biraz gerçekçi olun, hayatın gerçeklerini görün´´ gibisinden bir şeyler diyorlardı. Yani işte hayatın gerçekleri söylemi bence biraz tehlikeli bir söylem.

Bir de şu dikkatimi çekti: İnsanlar orayı görecek, işi kapacak, sonra daha iyisini kuracak, bizim gençler de artık bir Türk markasının şefkatli kolları altında biraz daha iyi koşullarda çalışacak falan, yani böyle Amerikan rüyası gibi. Bu biraz naif bir yaklaşım olmuyor mu acaba?

Gelişmiş Avrupa ülkelerine gelelim, Finlandiya, İsveç, Hollanda, Norveç, Belçika, vs. Ne güzel ülkeler değil mi? Süper şahane refah toplumu falan. Acaba ülkelerin girişlerindeki tabelalarda ``nazar etme ne olur, çalış senin de olur´´ yazıyor mudur? Bu söylemi de bir hayli problemli bulduğumu belirtmeme izin verin lütfen. Öncelikle körü körüne çalışmayı, çalışmaya tapmayı gözü kapalı kabul edemem, ``Tembellik Hakkı´´ kitabını okumakta fayda var. Ha ama tabii ki benzer şekilde körü körüne tembelliği de savunmam, elbetteki çalışmalıyız, üretmeliyiz falan. Yaklaşık 4 sene boyunca aralarında 50şer metre ara bulunan 4 kahvehanenin bulunduğu bir mahallede yaşadım ve yüzlerce gücü kuvveti, sağlığı, kafası yerinde adamın sabahtan akşama kadar nasıl olup da o şekilde vakit geçirebildiklerine şaşırdım. Ancak buradan yola çıkarak tarihi durumları çok basite indirememek, yüzeysel yaklaşımlara kapılmamak gerekir diye düşünüyorum. Söz konusu iskandinav bölgesi ülkelerinin II. Dünya Savaşı öncesi durumları nasıldı acaba? Söz konusu İskandinav bölgesi ülkelerindeki sosyal demokrasini gelişiminde ve çalışanlara hak verilmesinde burunlarının dibindeki devasa ülkenin yani Sovyetler Birliği´nin ne gibi etkisi olmuştur? Yani eğer sadece üç dört kuşak insan çok çok çok çalıştı ve bir anda ülkeleri o kadar zenginleşti ki 90´lı ve 2000´li yıllardaki torunları refaha gömüldüler aniden ve sıkıntıdan ne yapacaklarını bilemez hale geldiler, bir kısmı intihar ederken bir kısmı da işletim sistemi yazmaya başladı falan? Bu mudur olay? Bana pek inandırıcı gelmiyor nedense.

Unutmayın! Özgürleştirdiğiniz bilgisayarlar aslında size ait değil! Aptal mouse'una kadar başkaları veriyor! Bir gün "satmıyoruz lan!" deseler iyot gibi açıktasınız!

Valla keşke öyle bir gün gelse, acaba o büyük ülkelerin, o büyük patronların hepsi, tamamı bu şekilde birleşebilir mi? Pek sanmıyorum doğrusu, onların aralarındaki sürekli gerilim, çıkar ilişkileri böyle bir durumu engeller. Dediğim gibi, keşke deseler de bir görsek, ``Sizin ülkenize uyuz olduk kardeşim, tembel, üçkağıtçı insanlarsınız, bizim McDonalds etiketimiz altında kendi patronlarınızın ayağına gidip yalvarıyor sonra da bize küfrediyorsunuz, size iyilik de yaramıyor vallahi, ne haliniz varsa görün bundan sonra söyliycez bizim Tayvan´daki, Malezya´daki fabrikanın müdürüne aha işte buraya yazıyoruz, size ne bir mouse ne bir işlemci ne tek bir RAM yongası satılmayacak, hadi bakalım!´´. :)

Örgütlenmekle kaybettiğimiz vakti çalışarak geçirseydik bugün ülkemizin durumu çok farklı olurdu. (Bkz. Tayvan)

Üçüncü uyuz olduğum nokta için de gayet güzel örnek verilmiş. Valla üzgünüm ama ben Tayvan, Singapur, Hong Kong falan olmak istemiyorum. Çin de olmak istemiyorum. Yani süper şahane para hareketi olacak, Economist beni ``vay anasını sayın okuyucular, adamlar Anadolu kaplanı çıktı, hadi buraya yatırım yapın, çok güvenli bir ülke, hiçbişi olmaz paracıklarınıza, her şey kontrol altında´´ şeklinde övecek diye abuk sabuk ve insan haklarını şeyine bile takmayacak bir yönetim kültürü istemiyorum. Ve açıkçası illa bir yerden feyz alacaksam artık yani uzakdoğudan, uzak batıdan falan değil kendi topraklarımdan, Anadolu´nun geçmişinden, kendi hiyakelerimden, tarihimden (iyisiyle kötüsüyle) feyz almak istiyorum. Bu ülkede yaşıyorum ve eğer bir şeyler yaparsam bu topraklarda, bu insanlarla yaparım dolayısı ile öncelikle burayı tanımam gerektiğini düşünüyorum. Lütfen örnek olarak insani değerlerden nasibini alamamış sabıkalı uzak doğu ülkelerini örnek göstermeyelim.

Ha bu arada MD ile ilgili son bir anı: ODTÜ´de açmışlardı birkaç sene önce sanırım. Hatta gençlerden biri gitmiş, gazeteci olduğunu falan söylemiş, süper bir röportaj yapmış. Baştaki yakışıklı amcam da şuna benzer şeyler söylemiş: ``Valla kâr amaçlı gelmedik, burada varlığımızı göstermek için geldik, üniversite ortamında olmak önemli, bizi merkezden destekliyorlar, para sıkıntımız yok yani. Amacımız ideolojik.´´ Allah allah dedim, ideolojiler ölmemiş miydi? :) Herhalde ben yanlış anlamışımdır.

Sonuç itibari ile diyorum ki modern insan örgütlü insandır. Günümüzde bireyin büyük organizasyonlara karşı hiçbir gücü yoktur genellikle. Ancak bir araya gelip organizasyonlar oluşturarak ve paylaşarak bir şeyler elde edilebilir. Eğer Linus Torvalds diğer zeki ve deneyimli bilgisayarcılarla Internet üzerinden bir araya gelmeseydi, güzel bir organizasyon ve yönetim şekli geliştirmeseydi ortaya bu kadar büyük bir güç çıkmazdı diye düşünüyorum. Başka alanlardan da örnekler bulunabilir elbette!
0
cayfer
>> cayfer hocamızın cehaletle suçlanmasını doğru bulmuyor,

teveccühünüz...

>> Bununla birlikte, yukarıda yazılan her görüşe katıldığım
>> anlamına da gelmiyor bu sözlerim:

işte medeni bir tartışmanın güzelliği burada... Herkes aynı fikirde olsaydı berbat bir dünya olurdu.

Ülkemizin dış ticaret oluşumlarında beni çok rahatsız eden bir şeyler var. Hep birilerinin taşeronluğunu yapıyoruz. Renault marka otomobil ihrac ediyoruz ama Renault marka. Aslında şöyle bir bakarsanız belki de ucuz iş gücümüzü kullandırıyoruz.

Çalışmaya tapma konusunda ısrarlıyım. Tapmalıyız. Bu çok çalışamak anlamında alınabileceği gibi iyi çalışmak olarak da anlaşılabilir. Ama gençlerimiz çalışmayı enayilik olarak nitelendiriyor. Üniversite çağına gelmiş gençliğin yüzde doksan dokuzu sınavlarda kopya çekmeye çalışıyor. Kendilerine güvenleri o kadar eksik ki, yanlarına o sırada tesadüfen oturmuş birinin yazdıklarını aynen aktarıp birşeyler olmasını umuyor. Bana bu manzara o kadar zavallı görünüyor ki... Acımalı mı, kızmalı mı, n'apmalı bilemiyorum.

MD'da çalışmanın neden insan haklarıyla çeliştiğini anlamış değilim. Tayvan modelini istemediğinizi söylemişsiniz. Hiç Tayvan'a gittiniz mi? Oralardaki insanların nasıl yaşadıklarını, suratlarındaki ifadeyi, fabrikalardaki havayı, sokaklardaki havayı gördünüz mü? Bir gidin görün, sonra 5m aralıklı kahvehaneleri bir daha değerlendirin derim.

Gelişmiş avrupa ülkelerinde işyerlerinde nasıl çalışıldığını yaşadınız mı? Mercedes neden pahalı hiç düşündünüz mü? Evet buralarda çalışanların hakları var, hem de kıskanılası haklar, ama çalışanların işyerlerine ve yaptıkları işe saygısı da var. Önce kendinden beklenileni yapıyor sonra haklarını arıyorlar. .
"Benim haklarım var" diyip yan gelip yatmaya çalışanların durumunu biliyor musunuz? Lütfen sadece görünüşe bakıp aldanmayın.

Hayatın gerçekleri var! Bunu söylemek neden tehlikeli anlayamıyorum. Ses benzerliklerine dayanarak neden asker gönderme örneğini verdiğinizi de anlamadım. Sözcüklerden korkmak, sözcüklere fazladan anlamlar yüklemek daha tehlikeli değil mi? Bu yaklaşımın "dosya yaratmak"tan söz ettiğinizde "aman hocam, ne diyosun, yaratmak Allaha mahsustur" diyenlerden ne farkı kalıyor?

Sevgiler ve yürekten saygılar


0
loker
Ben ilk mesajımda sadece bir kişiyi hedef alarak değil 'bu konuda bu tip yorumları bilgisizce yapanlar ve üstüne araştırmaya üşenen cahiller olursa' diye yapmıştım...

Cehalet lafı biraz ağır geldi sanırım... ama politika konusundaki eşsiz yorumlarınızla birlikte geri adım atmamama da her dakika daha çok neden çıkıyor.

bir sürü leziz linux kitabını yazdıktan sonra bilkent'teki üç tane kaprisli hoca yüzünden windows kurmak zorunda kalan bir 'hoca'nın hayatın gerçeklerini böyle açıklaması zaten şaşırtıcı değil, muhteşem bir organ beyin.. kendini korumak için her daim bahane yaratır...

ama örgütlenmeyi vakit kaybı olarak görüp sömürge olmayı adam olmak zanneden zihniyetle daha fazla vakit kaybedemeyeceğim...

sevinin 'hocam', dünya sizin gibi zavallıları sömürmeye and içmiş aç patronlarla dolu... sizi seveee seveeee çalıştırırlar...
0
cayfer
bak evladım!

tartışacak birikimin olmadığı zaman hakaret edip arkanı dönüp kaçma. Bu tavır seni çok, ama çok küçültür.

Ya sus, ya da adam gibi tartış. Ancaaaak.. tartışmadan, bir laf etmeden önce karşındakinin ne dediğini iyi anla. Anlamazsan seni öyle bir kullanır ve sömürürler ki, şaşar kalırsın. Bu lafımı unutma!

Senin hakaretlerin bana vız gelir. Senin gibi binlerce "deli"kanlı geçti elimden. ve acı olan ne biliyor musun? Senin gibi "sömürü", "sermaye" lafı edenlerin birçoğu şimdi birer sömüren, sermaye sahibi patron.

Gençliğine veriyor, FM tartışmalarına gelirken seni kendine azıcık çeki düzen vermeye davet ediyorum. Ne de olsa medeni bir topluluğa giriyorsun!


0
loker
Az önce ilk mesajımdaki kestirip atan tavrı kaba bulup hiç değilse açık bir forumda olmamızdan dolayı uzun bir mesaj yazmıştım ama ansiklopedi yazsam az kalacak galiba...

Yaşım hakkında nereden bilgi sahibi olduysanız 'evladım' muamelesi yapacak... Hakaret dediğiniz ifademi de aradım... Herhalde size 'zavallı' demiş olmam hakaret olarak algılandı. Özür dilerim, geri alayım.

Bu tartışmayı da kendi adıma burada kesiyorum çünkü iletişim kuramadığımız açık. Ayrı dünyaların insanlarıymışız; ben kitaplarınızdan dolayı buna ilk başta inanmamıştım. Vaktinizi aldığım için tekrar özür dilerken sizi kıracak her türlü ifademi de geri aldığımı hatırlatırım... Hatta kırmadıklarımı bile alabilirim zira ifadelerimi daha fazla ziyan etmeye niyetim yok.
0
loker
http://www.mcspotlight.org/case/trial/evidence.html

yukardaki adres yaklaşık yirmi yıldır McDonald's'ın eleştirilere konu olan uygulamalarına karşı kampanya yürüten bir avuç eylemcinin çabalarını aktarmaya çalıştıkları ve İngiltere'den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınan süreçte yaşadıkları yargılanmayla ilgili tüm belge ve bilgileri sundukları sitedir. Bu siteye 'kişisel site' diyorsanız onu bilemeyeceğim...

Aslında gerçekten sömürge taraftarı yaklaşımınız beni zıvanadan çıkararak yazmaktan alıkoydu ama üçüncü kişilerin Ali Kırca'yı kıskandıracak münazara yeteneğinize aldanıp md'i masum zannetme ihtimaline (e malum bende de cehalet paranoyası var... gidip araştırmayacaklarına dünden hükmeden bir ukalayım) karşı yazmayı zorunlu buldum...

MD'nin çevre felaketlerinden tek başına sorumlu olması gibi bir iddia yok bu yüzden rakamları kendi lehinize çevirmek için boşuna ter dökmeyin, MD ile ilgili itham tüm dünyada kendi markasıyla bütünleşmiş sağlıksız tüketim kültürünün bayrağı olarak gezmesinden doğan sembolik bir tepki. MD'e yapılan eleştirilerden eylemcilerin gözünde Burgerking, Kentucky Fried Chicken muaf tutulmuyor.

Deli dana adı verilen hastalığın sığırlara daha önce itlaf edilmiş olanların işe yaramayan parçalarının karıştırıldığı yemlerin yedirilmesiyle ortaya çıktığına dair şüpheler üzerine fastfood zincirlerinin hayvancılık politikası ciddi bir tartışma konusu olmuştu. Otobur hayvanların protein yüklemesi yapılmak üzere kendi hemcinslerini yemek zorunda bırakılması hem hayvancılık, hem sağlık hem de etik açıdan önemli bir sorun oluşturmuştu.

Bunun yanı sıra çok yakın bir örnek vermek gerekirse tüm avrupada tedbirli yaklaşım ilkesi nedeniyle üzerinde uyarı etiketi olmayan hiçbir genleriyle oynanmış ürün satılamazken Yeni Zelanda'da MD, Greenpeace kampanyası sonucu GDO katkılı ürün kullanmayacağını açıklamak zorunda kaldı. GDO'ların besin zincirine etkileri ve hormon tetikleyerek sebep olabileceği alerjik komplikasyonlar konusunda yeterli bilgiye henüz sahip olunamıyor bu nedenle sağlığını düşünürken ekonomisini kurtarabilecek güçte olan Avrupa ülkeleri GDO ürünleri kullanıldıysa mutlaka tüketicinin bu konuda uyarılması ve tüm ürünler içinde bu cins ürünlerin kota ile denetlenmesi yolunu tercih ediyor.

Sizin mantığınıza göre biz tabii önümüze ne konarsa yiyelim, yeterince geliştiğimizde biz de sağlığımıza sahip çıkarız. Şimdiden milletin gözünü korkutursak gelen gıdanın maliyeti yükselir biz de açlıktan ölürüz öyle mi? Hani bir benzetme yaptım da... örgütlenme ile ilgili fikirlerinizden yapılabilecek böyle bir mantık çıkarımı mevcut.

Bu arada canını dişine takıp asgari ücretle çalışan kat görevlilerinize bir sorun bakalım örgütlenmeyi akıllarının ucundan bile geçirmeden evlerine kilometrelerce uzaktaki kampüsünüze her gün gelip gidip çocukları yaşta insanların kendi maaşları kadar parayı iki günde harcıyor olmalarına sizin felsefenizle yıllarca göz yumduktan sonra ilk tasarruf tedbirleri ile kapı önüne koyulmaları sonucuna nasıl bakıyorlar... Bu ülkeyi kahvelere tıkan kendi tembelliği midir, ülkede teknolojik ve bilgi gelişimini sıfıra indiren politikalar mı?

Ama gençlerimiz çalışmayı enayilik olarak nitelendiriyor. Üniversite çağına gelmiş gençliğin yüzde doksan dokuzu sınavlarda kopya çekmeye çalışıyor. Kendilerine güvenleri o kadar eksik ki, yanlarına o sırada tesadüfen oturmuş birinin yazdıklarını aynen aktarıp birşeyler olmasını umuyor.

13.06.2004 tarihli Radikal 2'de okulunuzdan bir öğrencinin kopya sanat akımları diye bir yazısı var... Okullarda çalıntı işlere verilen olumlu tepkilerin insanları nasıl yaratıdan yoksun hale getirdiğine de değiniyor. Bu konuda kendi verebileceğim milyon tane örnek de var ama 'kişisel site' mantığıyla bunları tartışmaya kaparsınız diye emeğime acıyıp yazmıyorum (işte tembellik nasıl başlıyor...)

Ayrıca üslubunuza bir itirazım daha olacak... İki mesajın yazarlarını birbirine karıştırıp olayı politik açıdan inceleyen bir mesaja cevabınızda aile mutfağı örneği verdikten sonra kendinize delil ararcasına 'şöyle bir laf edildi ben ona cevap verdim, sonra da araştırdım bakın böyleyken böyle' diye münazaraya koşmanız bana samimi görünmüyor...

Meseleyi kendi suyuna çekmek için 'önce ülkemize bakalım... siz bunlar için ne yaptınız' konulu internetle birlikte malesef çok gelişmiş olan bir önyargı da sizin gibi deneyimli bir kullanıcıya yakışmıyor. Kimlerle yazıştığınızı nereden bilerek böyle bir itham soslu iddiaya hemen sarılıveriyorsunuz ki?

Ben şahsen amazon ormanlarından, mink balinalarına kadar bir çok önemsediğim konunun daha öncesinde Sinop'a atılmış DDT varillerinden, Diyarbakır'da içme suyu havzasını kirleten fabrikalara, İzmit'teki tehlikeli atıklardan Çanakkale'deki plankton patlamasına neden olan kanalizasyon sistemine kadar her türlü çevre sorunumuzla (bu konuda ulusal bir taraf güdülmez, çevre tüm gezegeni ilgilendirir ama siz illa ki anadolu topraklarından örnek beklersiniz diye bunları yazdım) çocuk yaşımdan beri ilgileniyorum. Sadece bu konuda hiç yol yapmadıysam 20.000 km. boyunca ülkeciğimizi gezip binlerce insana bu konuda bilgi vermeye uğraştım. Kimseyi kandırmayayım, gaza gelmeyeyim diye tüm anlattığım konuları üniversite raporlarından, bağımsız laboratuvar analizlerinden derledim. Ne oldu biliyor musunuz? Bu ülkenin çıkarlarını koruduğunu iddia eden kimi grupların saldırısına uğramaktan tutun da, ülkeye hizmetle mükellef kimi memurların kovuşturmalarına kadar bir çok engelle karşılaştım. Sizin gibileri saymıyorum bile... Hakkımda hala açılmış kimi davalarda hapis istemiyle yargılanıyorum. ama bunlarla uğraşmaya devam edeceğim. sizlerle de... hocam!
0
malkocoglu_2
Bunlar hakikaten zor konular. Mesela, sigaranin zarari bilinen birsey, ve insanlari bundan caydirmak istersek, sigara fiyatlarini devlet artirabilir diyebiliriz (nitekim Abd'de bu yapilmistir). O zaman McDonalds'da bu 'tehlikeli' kategoriye giriyor diyebilir miyiz? MD yemekleri, unlu Fransiz diyetisyene gore, seker fazlaligindan insanlarin basina bela aciyor. Abd'deki restoranlar da fazla hizdan, mutfakta temizlik sinirlarini zorluyorlar. Bu mereti yiyen insanlar ABD'de fakir zenciler, ve bilgisiz (yemek kulturu zayif) beyaz copluk (white trash) denen tipler. Simdi bu sirket bu tur (ama cok sayida) bir tuketiciden bir gaz almis, ciktigi ulkeyi asmis, onumuze gelmis. Ne yapalim? Piyasalar karar versin diyebiliriz (let the market decide). O zaman bilinclenme de kendigilinden insallah olur diye bekleriz. Bu en basit yol olacaktir. Bilinclenmeye yardim icin yazarsiniz, cizersiniz, kitap yazarsiniz. Fakat o zaman da "piyasa" karar verecektir.

Daha fazlasi icin, kurallari bozmadan, acikcasi yapilacak bir sey aklima gelmiyor. Abd'de nihayet baslayan saglikli yemek gurultuleri donup dolasip MD'yi bir sekilde vuracak, ama bu biraz zaman aliyor. Is Abd'de cozulunca, burada da cozulecek tabii. Bizim gazete basligi kopyacilari, mesela, diyecek ki "ah, NY Times bak ne yazmis! MD yemekleri tehlikeli bulundu". :)

Kopyala / Yapistir.





0
mturker
1997'de herif Netware 3.11 de (galiba, veya 4.00 dı) iki tane makine de kullanıcıları bile paylaşıyordu. Hey gidi hey. LM diye birşey vardı galiba kullanıcıların ne yaptığına bakardık oyun oynayanların arabalarını sağa sola çarptırırdık :) Öğrenciye admin hakkı verirsen böyle olur tabi :)
Mesaj Broadcast yapardı. Millet tuzak kurup birbirinin parolasını çalardı. Kara listeye alırdık, hesabını kapatırdık, sonra ders hocası gelir aç derdi açardık:) Pegasus Mail çalışırdı üstünde , e-posta gelince zırrrt diye ses çıkarıp önüne sererdi, dakka başı mesaj geldimi diye bakmazdın. Network volumeler vardı , herkes disk alanımı arttır başvurusu yapardı, bütün öğrencilere 1 MB disk alanı ayrılırdı :)
Bir de program vardı ismini hatırlamıyorum Netware - Linux , Unix arasında aynı ekranda geçiş yapardı , çok faideli bir programdı, Linux'taki Screen gibi bişey yapıyordu heralde.
MS 95 ilk çıktığında milletin makinesi Netware listesinde çıkınca alla allaaa bune demiştik :)
Domainler arasında atlayp başka domainlere filan gidilirdi (bakılırdı orda işe yarayan program filan varmı diye.)

Valla Novell Netware canavar gibi birşeydi. Bence iyi bir şirket ve para kazanmak istemesi doğal, zaten bu aralar pek kötü durumdaydı galiba.

Mehmet
0
sundance
"Hamis" mi ?

Biri HitNet mi dedi ?

:))
0
sametc
richard stallman aynen soyle demişti bilgi universitesinde : mc'donalds ve coca colanın para kazanması amerikalıların eğitimsizliğinden kaynaklanıyor....
0
simor
güzel demiş
hala o adamı gidip dinleyemediğim için kendime küfrediyorum . Bir daha gelmez herhalde :(
0
sametc
gelir gelir ... mesela en son 99'ta gelmiş yani 4 sene once :P 4 sene sonra gene gelir merak etme :))

ve orda bir noktayı kacırdım: cunku onlar yemek ve iceceklerinde oldurucu madde olduklarını bizzat sizden saklıyorlar > stallman
0
pirx
Kendisi ne içiyormuş meşrubat niyetine? Malum ayranda yok oralarda :) Cidden merak ettim yoksa artniyetle sormuyorum...
0
mentat
amerikada yasamadim, yasamiyorum ama bildigim, genelde en ucuz ve kalitesiz yiyecegin mcdonalds'dan hamburger oldugu. 0.5 dolar/euro'ya hamburger almak mumkun. (tabi bu fiyatta hamburger satmanin tek yolu da calisanlari somurmek, dogayi somurmek..) amerikalilarin cahilligiyle ilgili oldugunu sanmiyorum, cunku parasi olan, amerikanyada ugramaz kolay kolay mc donalds'a. aksine amerika disindaki mcdonalds'larin, reklamlarla, amerikan kulturunun paketlenmesiyle pohpohlanmasiyla, o ulkelerde yasayanlarin cahilligi sayesinde satis yapabildigini dusunuyorum. sadece tr degil, avrupada da mc gayet pahali, ve orta kalitede (berbat degil) ve gayet de populer.

ignorance is bliss'i turkceye nasil cevirebiliriz fikri olan var mi bu arada?
0
dfisek
Aslında "Kaale almamak saadettir" gibi süper eski kelimeler kullanarak bir çeviri düşünürken, daha da beter çok uzun bir çeviri aklıma geldi "Görmemek için kafayı diğer tarafa çevirmek mutluluktur". Tabii hiçbiri güzel olmadı... Pazar sabahı bööle saçmaladım işte...

Yalnız sözü bir bütün olarak düşünmek, hemen arkasına filmdeki arp (?) sesini de eklemek gerek.
0
Nightwalker
>sadece tr degil, avrupada da mc gayet pahali, ve >orta kalitede (berbat degil) ve gayet de populer.

Avrupanın tamamını gezmedim ama İngilterede en ucuz yemek yiyebileceğiniz yerlerden biri MD. Hatta o fiyata düzgün bir şeyler yiyebilceğiniz tek yer. (Ekmek arası döner bile daha pahalı :) )
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Steve Ballmer`e göre Linux bir kanser

larweda

Microsoft`un ikinci adamı (Bill Gates aktif yöneticiliği biraktıktan sonra yerine geçen) Steve Ballmer`e göre `Linux dokunduğu herşeye entellektüel anlamda bulaşan bir kanser`

Sun Times`in yaptığı bir röpörtaja göre; Microsoft, Linux ve açık kaynak kodlu hareketi kendisi için ciddi bir rekabet olarak görüyor. Ama GNU/GPL lisansının doğası gereği ticari bir şirketin açık kodlu bir yazılımı kullanması mantıklı değil. Ballmer`in yorumuna göre eğer bir yazılım firması açık kodlu bir yazılım kullanırsa ürününün geri kalanını da açık yapmak zorunda. Bu da açık yazılımların zayıf noktasını oluşturuyor(muş).

Acarix: Taşınabilir Türkçe GNU/Linux ve fazlası...

anonim

İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü sayfalarını gezerken Acarix isimli bir projeye rastladım.

Acarix, GNU/Linux temelli bir işletim sistemi projesi ve anlaşılan üniversitede de aktif olarak kullanılıyor. Proje hakkındaki detayları cs.bilgi.edu.tr/~mgencer/acarix/ adresinde bulabilir, Acarix'i church.cs.bilgi.edu.tr/acarixdownloads/ adresinden indirebilirsiniz.

Paylaşmak istediğim bir anı

cayfer

Dün akşam evde ilginç bir olay yaşadım: 14 yaşındaki küçük oğlum Murat sinirli bir şekilde odasından çıkıp "Yetti artık!" diye yanıma geldi. "Hayrola?" diyince "yarından başlayarak LINUX'a geçiyorum!" dedi. Nedenini sorunca "bu çakılmalardan, ikide bir reboot etmek zorunda kalmaktan ve virüslerden bıktım artık." yanıtını verdi. "Ama o zaman oyunlarını oynayamazsın" falan diyince "Abim benim sevdiğim oyunların hepsini halletmis, üstelik MSN, AIM hepsi varmış. MP3'ler için de çok iyi bir program varmış. Filim de seyrediliyormuş. Ödevlerimi de LINUX'un ofis programıyla yaparım" dedi ve makinasındaki önemli dosyalarını benim makinama yedeklemeye başladı. "Bi tek photoshop yokmuş, onu da kullanmayabilirim" diyince GIMP'ten söz ettim ve çok sevindi.

14 yaşında bir çocuk... Benden ve ağabeyinden etkilenmemiş olmasına olanak yok elbette ama hiç kimsenin zorlaması olmadan, bir akşam durup dururken odasından "Yeter artık..." diye fırlıyorsa MS ürünleriyle profesyonel iş yapmaya girişeceklerin bir kez daha düşünmesi gerekir gibime geliyor.

Linux tabanlı Müzik Stüdyosu

Soulblighter

Linux tabanlı "Studio To Go!" yazılımı müzik üreticileri, besteciler ve müzikle uğraşan herkes için hazırlanmış bir yazılım. "Studio To Go!" yazılımının en büyük özelliği ise CD'den çalışması...

Linux`un patladığı nokta...

sundance

Hep yazıyoruz Linux şöyle, Linux böyle. Çünkü açıkcası tamamen gönüllü organizasyonlar tarafından bir `fazlamesai`lere dayanan böyle bir proje bizde gerçekten heyecan ve keyif uyandırıyor.

Ama bu demek değildir ki Linux`daki kötü yanları da görmezden geleceğiz.
Birçok X Windows yöneticisinde terminaller arası copy/paste yapamamak bunlardan biri mesela ;)