cadas

cadas


0 takip ediyor | 0 takip ediliyor


Bilgi alanları


İlgi alanları

Bilim İçin Yazılım Hırsızlığı Yapılabilir! ( 25)

Bill Gates yazılımdan da para kazanılabilmelidir demiş, çoğumuz da onun arkasından gidiyoruz anlaşılan.

MatLab vb. gibi zaten hedef kitlesinden tonlarca para kazanan firmaların gelip de avukatlığını bizim yapıyor olmamızı ben anlamıyorum. Bu firmalara bu durumlar ciddi rahatsızlık verseydi eminim kullanan kişilerin başını çok iyi ağrıtırlardı. Ve işlerine geldiğinde çok da güzel ağrıtıyorlar. Ama eminim bu firmalar, yine işlerine geldiğinde yazılımlarını ücret vermeden kullanmış insanları şirketlerine çalışan olarak da alıyorlardır.

Çok garip, yazılımlarını açık kaynak olarak veren ve iki üç kuruş kazanan adamların yanında yazılımlarını bir şekilde parayla satmayı başarıp şimdi tabiri caizse köşeyi dönmüş olan adamların haklarını savunmakla vakit harcıyoruz. Arada kalan bir kitle var ama zaten bu kitlenin iş modellerinde bu konular pek yok, genelde proje bazlı işler yapıyorlar.

Bunların yanında, öğretmenin yanıtından çok öğrencinin böyle bir soru sormuş olmasına şaşırılmamasına da şaşıyorum. Master seviyesinde böyle bir konuda ders alan birisi, hayatında her halde en azından bir kerecik olsun WinZip ile bir dosya sıkıştırıp arkadaşına yollamıştır.

FreeWiFi - Özgür Network ( 11)

Bu "özgür" değil de "bedava" olmuş gibi geldi bana.

Konudan biraz bağımsız ama Stallman'ın dünyaya bakışı hakkında Fazlamesai camiası ne düşünüyor merak ediyorum ve kendi görüşümü de tartışmaya açmak istiyorum: Stallman -bazen umut veriyor gibi olsa da- çoğu yazısında sığ bir özgürlükçü olmaktan öteye geçemiyor gibi geliyor bana.

Politik yazılarından bir iki örnek vermek istiyorum:
http://www.stallman.org/articles/iraq.html
http://www.stallman.org/articles/afghanistan.html

YouTube'e Sansür! ( 59)

Biz derslerimizde YouTube'da yayınlanan videolar kullanıyorduk. Çok güzel, kimisi giriş seviyesinde de olsa eğitici videolardı bunlar. Yani YouTube sadece "komik" videolar sitesi değil. Nasıl İnternet çocuk istismarı, radikal örgüt kıraathanesi ya da şoven fikir musluğu değil, ama o şekilde gösterilmek isteniyorsa, sanırım buradan da yeni bir cephe yaratılmak isteniyor. Ve sizin gibi yasaklamaları destekleyen vatandaşlarımız olduğu sürece nasıl "eldeki imkanları sonuna kadar kullanacağız" merak ediyorum. O yüzden bu fikirlerinizi değiştirmenizi diliyorum.

fazlamesai.net'e soralım: Boyu mu işlevi mi? 30 inç monitörler ve diğerleri... ( 13)

Şu ana kadarki tecrübeme göre Çift Ekran, Tek Ekran'dan daha verimli
ve ekranın büyüklüğünün buna bir katkısı var gibi durmuyor.

İnsan zihninin çalışma prensipleri ile ilgili iki konu bu durumu
açıklayabilir sanırım.

Birincisi, bilişsel sistemimizin dikkat mekanizmasıdır.

Karşımızdaki veri dikkati dağıtacak unsurlardan ne kadar
arındırılmışsa, veri üzerinde çalışmamız o kadar başarılıdır. Bu
bağlamda, tam ekran bir arayüz dikkati dağıtabilecek diğer arayüz
ekranlarından bizi kurtarır.

İkincisi ise, bilişsel sistemimizin paralel çalışmaya daha yatkın
olması.

Birden fazla ekran bize aynı anda birden fazla bilgi
sunacaktır. Ancak, ekranlara aynı anda bakmak "zorunda" olmayışımız
dikkatimizin kontrolünün bizde kalmasına yardımcıdır. Böylece
istediğimiz anda diğer ekrana bakarak, oradaki bilgiye ulaşabiliriz.

Büyük bir ekran aynı boyutta iki küçük ekrandan daha fazla bilgiyi
aynı anda karşımızda görmemize yardımcı olsa da aslında tek bir küçük
ekran kadar faydalı olacaktır. Ekran ne kadar büyük olursa olsun, tam
ekran bir arayüzde elde edebileceğimiz bilgi sınırlıdır. Ekrana birden
fazla arayüz koyduğumuzda ise bu sefer dikkatimiz çabuk dağılacaktır.

Burada bir de Tek Ekran birden fazla Masaüstü'yü değerlendirmek
gerekir. Tek Ekran'dan daha verimli gibi duruyor. Tam ekran
çalışabiliriz ve diğer arayüzler bizi rahatsız etmez. İstediğimiz
zaman da diğer masaüstüne geçiş yapabiliriz. Ancak, bu geçişler
sanırım zihnimizi biraz daha fazla zorluyor. Ekran değişince,
zihnimizdeki bilgiler de daha çabuk uçuyor. Fiziksel var olma ile
zihindeki yansıması birbirine oldukça bağımlı gibi duruyor.

2006 Nobel Edebiyat Ödülü: Orhan Pamuk ( 98)

Merhaba,

Sanırım neden sonuç ilişkisi açısından burada bir sorun var. Yani A
olayı olduğunda bunu B olayı takip eder, C olayı takip eder
vs. diyenler arasından E olayının gerçekleşmesi A ise E demek için pek
yeterliymiş gibi gelmedi bana.

Sevgiler,

Çağdaş Tülek

2006 Nobel Edebiyat Ödülü: Orhan Pamuk ( 98)

Merhaba,

Yorumunuz bence olayı oldukça güzel özetliyor, sadece "Orhan Pamuk
Ugandalı mı?" kısmını anlayamadım.

İki konuyu birbirinden ayırmak ise dediğiniz gibi en önemlisi... Ve
bence bu bağlamda Radikal gazetesi bugünkü (13 Ekim 2006) baskısında
konuyu ayırma sağ duyusunu göstermiş.

Çağdaş Tülek

Çocuğunuz Internette Güvende Mi? ( 38)

Peki sizce neden bu tepkiler birikmeye ve haklı haksız kulplar artmaya başladı?

Benim şöyle bir gözlemim var ki FM'i kuran ve sorumluluğunu üstlenen arkadaşlar çok fazla yorum yapıyor hatta burayı ziyarete gelip yorum yapmış insanlara bol bol "kulplar" takıyorlar.

Tahmin ediyorum ki kendi aralarında konuşup edip, kah gülüyor kah kızıyorlardır buraya atılan mesajlara, ama sonunda kendileri arasındaki bu yüz yüze görüşebilme avantajının diğer insanlarda olmadığını göremiyorlar. Kendi bakış açılarının doğruluğuna dair ya da başkalarının görüşlerinin yanlışlığına dair yan masada oturan arkadaşından oluru aldığı gibi yorumlarını yapıveriyorlar.

Çocuğunuz Internette Güvende Mi? ( 38)

İyi hoş güzel bol kompleksli bir fıkra da bence yanlış bakıyorsunuz olaya... Burada kim bu yazılımı yazan kişiye engel oluyor ki? Buraya yazılanlarla o kişinin yazılımının satışı sizce düşmüş mü olacak?

Bunun bir haber değil reklam olduğunu düşünüyorum sadece...

(Hatta reklama dolaylı bir destekte de bulunmuş oluyorum, madalya takın bana)

Çocuğunuz Internette Güvende Mi? ( 38)

Bu aslında kısmen reklam olacak.

Bu resmen reklam olmuş.

100$lık Laptop Projesi, TamTam ve CSound ( 43)

Bu tip projeleri görünce hep timsah göz yaşları aklıma geliyor. Bir uygarlık, bir sürü uygarlığı sömürüp, ondan sonra yine o sömürdüğü uygarlıklar üzerinden vicdanını rahatlatıyor ve bunu yine kendi bakış açısıyla, kendi değer yargılarıyla yapıyor. Fakir ülkelerin çocuklarının (sömüren uygarlıklardaki normlarla) okumaya ihtiyacı var, (sömüren uygarlıkların ürettiği) bilgiye, (sömüren uygarlıkların ürettiği) kültüre ulaşmaları önemli.

Aslında yine de kötü değil, eğer ki insanın "niye böyle oluyor"u bilmeden ölmesindense, işte bu $100'lık laptoptan bağlandığım bu sitede yazdığına göre bana bu $100'lık laptop'u veren uygarlıklar yüzünden böyle sefilim ve ölüyorum diye bilmesi daha iyi ise.

Tabi kim bilir, belki de bu bilinçlenme sayesinde kendini sömüren uygarlıklara artık yeter deme marifetini de gösterirler bilinmez bir gelecek zamanda...

Bilgi Üniversitesi Araştırma Görevlisi Kadrosu ( 43)

İş ve İşçi Bulma Kurumu ile başınız derde girebilir, o yüzden böyle birşey yapmadan önce yasaları ve yönetmelikleri incelemenizi tavsiye ederim. Çünkü kâr amaçlı olmasa bile insan kaynakları ile ilgili bir oluşum için ruhsat almanız, ıvız zıvır bir sürü şeyi sağlamanız gerekiyor. Kariyer.net, yenibir.com gibi yerler de İş ve İşçi Bulma Kurumu'na ihbarda bulunmaya çok heveslilermiş...

Yazılım mühendisliği mühendislik midir? Hacker mantalitesi nerede patlar? ( 11)

Buradaki iddiada bir varsayım var, o da diğer meslek dallarında her şeyin oldukça planlı gittiği varsayımı. Ancak bu varsayım güçlü anlamda da zayıf anlamda da bana doğru gelmiyor.

Örneğin binalardan beklenen sadece ayakta durmaları değildir; bunu zaten bir bina yapmak zorunda, yoksa ismi bina olmazdı zaten (Tamam, memlekette durum daha kötü, üflesen yıkılacaklar da bina sınıfında). Binalardan asıl beklenen amaçlanan görevlerine uygun tasarlanmaları, arsayı en iyi şekilde kullanmaları, diğer binalarla görsel ve fonksiyonel uyum içinde olmaları, doğal ışıktan en verimli şekilde yararlanabilmeleri, yıllık bakımlarının düşük olması vb. şeylerdir.

Bence binanın ayakta durma temel şartı ile yazılımın komut satırından çağrıldığında ya da ikonuna çift tıklandığında çalışması ve ekrana bir etkileşim arayüzü getirmesi birbiriyle eş değerdir. Bu bağlamda yazılımların durumu ile binaların durumu aynıdır.

Yazılımın çalışmayı başardıktan sonraki beceri ve beceriksizlikleri ise binanın diğer saydığım yetenekleri ile eşlenmelidir. Bu bağlamda, binalar da yazılımlar kadar hatalıdır, "bug"lıdır.

Ve bizim yazılımda yama dediğimize binalarda tadilat derler.

Rosetta Stone: Dil Öğrenme Aracı ( 29)

Tum sistemi elestirmek istemem, ancak "anadilinizi ogrenir gibi yeni bir dil ogrenin" ya da "baska bir dil ogrenmenin en kolay yolu anadilinizi ogrenirken ki" gibidir demek cok ama cok yanlis duruyor.

Iki nokta var, birincisi bir cocugun anadilini ogrenmesi icin kritik bir yas var ve bu yasi gectikten sonra dil ogrenmesi cok zorlasiyor ve hicbir zaman normal bir cocugunki gibi olmuyor. (Literaturde bunun dramatik ornekleri var)

Ikinci nokta ise, anadilimizi ogrenirken bir geribildirim mekanizmasina sahip degiliz, yani etrafimizda bize dili ogreten birileri yok (Genel kaninin aksine). Yanlis anlamadiysam Rosetta'nin yonteminde sistem size geribildirimler veriyor. Ama cocuklarin geribildirimlerle anadillerini ogrenmedikleri oldukca kanit sahibi bir tez.

Bu urunu incelerken ya da bu tip urunler nasil hazirlanabiliri dusunurken dilbilimdeki bu iki noktaya dikkat etmek gerekiyor.

Yani uzun lafin kisasi, anadilinizden baska bir dili anadilinizi ogrenirken gectiginiz sureclerle ogrenmek iddialari dogru olma ihitimali cok dusuk iddialar, cunku artik cok yaslisiniz. :)

Sevgiler,

Cagdas Tulek

BSA nedir ? ( 94)

Neden her firsatta girip haberleri takip ettigimiz, dogru yanlis fikirlerimizi sundugumuz fazlamesai.net boyle bir "atesli" tartismaya sahne oluyor? Acaba su "Alev Alev (Son 10 gun)" yazisi insanlarda bir agresiflik artisina mi neden oldu? Burada konusulanlari, bu laflari sarf edenleri gercek bir ortamda dusunuyorum ya da az biraz (yine net uzerinden) kim olduklari hakkinda fikir sahibi oldugum ve ne guzel isler yapiyorlar dedigim insanlari burada yazdiklari seyleri klavyelerine cat cut gozleri donmus bir sekilde yazarken hayal ediyorum ve utaniyorum.

fazlamesai, slashdot'in bir nevi turkcesi gibiydi, ama ben slashdot'ta yorumlari pek okumayi sevmiyorum, cunku 90% oraninda konudan cok birilerine birseyler yazanlar var. Burada da yorumlari es gecmeye mi baslayacagiz?

Bu mesajin da konu disi olmasini engellemek acisindan: yazilim sektoru (iktisatci degilim ama) sanirim iktisat tarihinin belki de en garip ticari iliskilerini yaratti. Yine bu sektor hukuksal alana da garip bir ivme getirmis durumda. Bu durum da herkesin kafasini karistiriyor. Ben, BSA'nin ya da onun kukla oynaticisinin yoneticilerinin bile bu konularda kafalarinin net oldugunu dusunmuyorum. Birseyler yapiyorlar ve oluyor/olmuyor.

Sevgiler,

Cagdas Tulek

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Yazdiginizdan cok farkli bir sey soylemedigimi saniyorum. Benim bu kavrami kafalarimizdan atmamiz gerektigini soylemem de hadi hep beraber simdi atalim bu fikri seklinde bir sey degildi, dediginiz gibi yerine ne konacagi onemlidir. Bunun yaninda, diger mesajlarimdan birinde dedigim gibi, insan zihni ya da toplumsal zihinden bir seyi kerpetenle soker gibi cikarip yerine baska bir sey koymak mumkun degil. (Sanirim bu anca Pay Check gibi ucuz bilim kurgu filmlerinde oluyor... :) )

Belki, demek istedigimi su sekilde daha iyi aciklayabilirim, ulusculuk kavrami bugun isimize yaramaktadir, ancak, bu kavrami (bircok baska kavramda yasanan sorunlardaki gibi) degismez, olmazsa olmaz, en temel sey odur tarzi gordugumuz surece, bunun egitimi nasil verilirse verilsin sonuc degismeyecektir dusuncesindeyim.

Haber altinda baslayan tartismaya da baglayarak soylersek, haberde bahsi gecen cumleler ne kadar degistirilirse degistirilsin, tarih dersini siz insanlara insanlik tarihi olarak degil ulus tarihi olarak verirseniz, cumleleriniz ne kadar pembe olsa da cocuklarin zihinlerindeki yansimalar pek degismeyecek.

Onerim sudur, cocuklarimiza insanlik tarihini ogretelim, bunun ardindan da milli tarihi. Boylece bireyin kendini insanlik tarihi surecinde daha saglikli bir yere koymasina yardimci oluruz.

Sevgiler...

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Tamam, bu dediklerinize katiliyorum, ama siz "Fransiz Devrimi ile medeniyetin basladigi" gibi bir fikrim oldugunu soylediniz...

X konusu Y zamaninda ilk defa gundeme gelmistir diye iddiada bulunan birisinin sozlerinden Y zamanindan once hicbir gelisme olmamistir sonucu cikar mi? Bunun yaninda X dusuncesi X' dusuncesinden geliyorsa ve X Y zamaninda olmustur denirse bu X' yoktur anlamina da gelmez.

Siz ilk mesajinizda boyle bir elestiri getirdiniz, benim itirazim o yondedir. Bu mesajinizda ise X konusunun Y'den once oldugunu soylediniz. Ben bu ikinci mesajiniza katilirim ve bu noktadan tartismaya devam ederim.

Her kavram gibi ulusculuk kavrami da gokden zembille inmeyecektir, kendine ilham kaynagi, gecmisten gelen fikir ya da fikirler bulacaktir elbette.

Bu anlamiyla ulusculuk kavrami da eskilere goturulebilir. Ancak sizin de bahsettiginiz gibi eski donem ulusculugu hemsehrilik ya da yakini bir kavram olarak algilanmis eski donemde. Belki de kavramlar karismasin diye buna ulusculuk' (X' gibi) diyelim.

Ben Fransiz Devrimi ulusculuk kavraminin, hemsehrilik gibi ya da 1000 sene once ulusculuk' ne anlama geliyorsa o anlamda olmadigini soyluyorum. Peki aralarindaki fark nedir o zaman. Ulusculuk ulusculuk' kavramindan ne kadar farklidir?

Bu soruya bir cevap soyle verilebilir: Fransiz Devrimi oncesindeki ulusculuk' kavramini alarak, yani hemsehrilik kavramini, ben etrafimdaki insanlari ayni tanima sokabilirim. Cocuklugumu gecirdigim mahalle, okul arkadaslarim, is yerindeki is arkadaslarim, simdi yasadigim mahalledeki market calisanlari, bunlarin hepsini hemsehrilik ile yani ulusculuk' kavrami ile tanimlayabilirim. Ama Fransiz Devrimi ile ortaya atilan ulusculuk kavrami ile yola ciktigimda cocuklugumun gectigi mahalleden baslayip, gunume kadar geldigimde bir suru kisi dista kalmis oluyor. Hatta birakin etrafimdaki insanlari, kendimi o kavram icerisinde degerlendirdigimde kendi kendimin dista kalmasi kuvvetle muhtemel.

Sevgiler...

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Ben yaptiginiz elestiriye muhattap bir sey yazmadim mesajlarimda. Boyle bir dusuncem oldugu sonucunu yazdiklarimdan nasil cikardiniz, anlamadim.

Ayrica eklemek isterim, nasil cikardiysaniz bu fikri, benim boyle bir dusuncem de yok. Tam tersine Aydinlanmaciligi elestirir bir durusum oldugunu dusunuyorum. Ama bu durusa dair de yazdiklarimda bir sey yok. Gercekten, nasil boyle bir cevap yazdiniz anlamiyorum.

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Katiliyorum, zaten birbirine paralel surecler bunlar, birseyin yok olmaya bir seyin de yesermeye baslamasi ya da bazi seylerin birbirine paralel gelismesi vb.

Zaten bireyin ve toplumun zihninin ozelliklerinden birisi de bu degil mi; yani, parametrelerinde (eger parametre bakisiyla tanimlanabilirse tabi) degisiklik yapmak tak-cikar seklinde olmuyor.

Ben niyetim bu fikirlerden siyrildigimizda varmamiz gereken yerin boyle bir DD modeli olmasi gerektigini soylemekti. Ancak, arayi dolduramadim, sanirim kendi zihnimin bir hatasi, kacamadigi bir yontem oldu. :)

Sevgiler...

Bilgisayarın Ürettiği Sanat Sanat mıdır? ( 17)

Bu adi gecen makalede [www.apple-x.net] yazar bilgisayar ile yapilan urunlerin sonucta kalemden farkli olmadigini birer arac oldugunu soyluyor. TypoGenerator [typogenerator.net]'un de yine ayni sekilde bir arac oldugunu, girdiyi bir insanin (yazarin kendisi) olusturdugunu, ciktiya eslik eden diger parametrelerin Google [google.com] vb. araclarin yine insanlar tarafindan yaratilmis sitelerden derledigi bilgiler oldugunu ve sonucta cikan urunde bilgisayarin kendisinin bir karar verme durumunun olmadigindan bahsediyor.

Yani aslinda bu soru bilgisayarlar kendi baslarina karar verebilirler mi sorusuna indirgeniyor.

Simdi, bu haberin basligi bu yuzden yanlis oluyor, yani bilgisayar sanat uretmis de bu urettigi sey sanat midir degil midir tartismasi degil makaledeki ve eger bilgisayar sanat uretmisse bu o zaman zaten sanat oluyor sanirim.

Yine de sanati biraz tanimlarsak, sanat kendi tanimiyla oynama becerisi gibi geliyor bana, nasil mi? Sanati soyle tanimlayalim: Sanat bir duygu ya da dusunceyi estetik kaygilar tasiyarak aktarma cabasidir. Simdi bir sanatci ne yapar, bence bir sanatci sanat yasami boyunca bu vb. tanimlarla oynar. Ornegin bu tanimin nereleriyle oynanabilir:
1. Bu eserimde bir duygu ya da dusunce aktarayim mi, ya da bir duygu ya da dusunce aktarmak istiyor muyum?
2. Bu eserimde duygu ve dusuncemi estetik kaygilarla aktarayim mi, istiyor muyum?
3. Bu eserimde duygu ya da dusuncemi aktarip aktarmamanin ve bunu estetik olarak yapip yapmamanin yani sira, baska hangi etkenler rol oynamali, oynamasini istiyor muyum?

Bir bilgisayar bence 1. ve 2. sorularla bogusmasi gerektigini fark eder ise, bir yol kat eder gibi geliyor bana. Ama bir de 3. soru tarzi bir soru sorabilirse, ilginc noktalara gelmis olsa gerek bu bilgisayar efendi.

Sevgiler...

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Ulusalciligin kokeni Fransiz Devrimi'ndedir diye biliyorum. Kralliklari ve Imparatorluklari gucsuzlestirmek ve hatta yikmak icin Avrupa Burjuvazisi'nin destekledigi bir fikir. Bunun sonucu ulusalcilik ayni bir aniz yangini gibi her yere yayilmistir.

Ulusalcilik, bir ulusa ait olma kavrami, bu yuzden cok eski bir kavram degil ve bir bireyin ulusalci fikirlerle kendini bilmem kac yuz ya da binyil onceki atalariyla birlestirme cabasi da anlamsiz, cunku o atalarinda simdi kendisinde hissettigi (hissettigini sandigi) duygulari bulamayacaktir. Ama iste ulusalcilik fikrini benimseyenler bunu yapmaktan kendilerini alamamislar. Herkes kendi kokenini aramis, bununla da yetinmemis, kendi kokenini en ulu en soylu gosterme yarisina girmistir. (Sanirim insan beyni boyle bir fikre sahip oldugunda bunu bu noktaya getirmekten kacamiyor. Cog. Sci.ci arkadaslar ne diyor bu konuda?)

Ben bu ve benzeri nedenlerle ulusalciligin ve turevi olan her tur fikrin zihinlerimizden cikarmamiz gereken fikirler oldugunu, cunku her halukarda bu tip dusuncelerin insanda derin kompleksler yaratacagini ve bunun hem toplum ici huzuru bozacagini (cunku herkes ayni seviyede bu tip fikir ve duygulara sahip olamayacagi icin kavgalar yasanacaktir (bkz. Ulku Ocaklarinin etraflarina olan tutumu vb.)) hem de dis huzuru bozacagini dusunuyorum (cunku yine bu ulus kavraminin sonucu olan "benim ulusum en yuce ulus" cikmazi savaslardan fayda saglayan gruplarin elinde en guzel malzeme olacaktir).

Tabi bugunku devlet yapilari genelde ulus devlet uzerine kurulu oldugu icin, ulus kavrami olmayinca "dis" tanimi da yapilamaz olacak sanirim. Zaten tek bir dunya devleti kurma fikri paralelde gelisirken ancak ulus fikrinden siyrilabiliriz.

Sevgiler...

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Merhaba,

Orduyu savunmaya almiyorum deyip yine orduyu savunmussunuz, ben de orduyu savunmamak degil derdim deyip orduyu savunmayayim. Aslinda cok da uzun yazmaya gerek yok. Konu basligi olarak 80 darbesinin Turkiye'ye etkileri diye aratin Internet'te ya da yok daha basiti kafanizda, anilarinizda bir arama yapin (boylelikle "dis mihraklarin komplolariyla dolu" web sitelerine girmekten de sakinmis olursunuz kendinizi) bakalim, nasil bir kurum kaliyor elimizde....

Ya ya da birakalim hocam siyasi meseleleri, buyuk capli konularla ilgili tartismalari, soyle mahallenizde, semtinizde, insan iliskileri uzerinden dusunun; bir ordu mensubuna karsi insanlarin tutumu nasildir. Nasil onlara her yol aciktir, nasil bir suru insan onlara "iyilik" yapmak icin siraya girer. Neden girer?

Ne kadar guclu olursa olsun bir ordu, savundugu topluluklar ile yabancilasirsa, ipleri gererse, iste bugunku konumuna gelir. Ayni sey ulkemizdeki tum guvenlik gucleri icin gecerlidir. (Burada dendigi gibi, MS gibi reklamlar vermeye baslarsiniz...)

Neden ordunun bu noktaya geldigi ile ilgili universitede bir hocamizla tartismistik, cunku 1960'larda ordu (her ne kadar darbe olmasi yine de ozgurlukler adina bir utanc kaynagi olsa da) daha halka donuk, birlestirici bir hamlede bulunmustu. (O donemi cok derin ayrintisi ile bilmiyorum ve acikcasi o donemde yuz kizartici olaylar oldu mu, bilgisi olan varsa, eklesin bence) Neyse, Hocam, meselede en buyuk etkenin Askeri Ortaokullarin kapatilmasi ve ordu mensuplarina bir zamanlar sadece emir eri denen kurumdan daha fazla olanaklar saglanmasinin oldugunu dusundugunu soylemisti (Ordu Evleri, OYAK vb. kurumlar vs vs). Ilginc bir nokta gibi geliyor bana ve bugun etraftaki genclere neden askeri okula gitmeyi dusunuyorsun diye soruldugunda kosullari cok iyi demelerini de acikliyor gibi geldi bana.

Simdi, siz savunmamis ben de elestirmemis olayim...

Ve son bir ek: Surasi acik ve net ki, medya her ne kadar gunah kecisi oldum, herkes kolaya kaciyor beni elestiriyor diye kendini kurtarmaya calissa da, ulkemizdeki en buyuk gunah kecilerinden birisidir. Bu anlamiyla orduya elestirel baksam da, ordu hakkinda medyanin yaptigi son donemki hicbir haberi ciddiye almiyorum. Cunku bu medyanin neferleri, AB vb. sureclerin rahatligi olmadan once neredeydiler, nasil konusuyorlardi ordu hakkinda?

Yani, bence Internet'i su yonuyle kutlamaliyiz ki, farkli bakis acilarina ulasmamiz icin gunumuz sartlarina gore iyi diyecegimiz bir ortam sagliyor bize. Umarim bu kanallarin kullanimi yayginlasir, boylece tepemizdeki, bir kisim tarihsel ve cografi sanslari sayesinde oralara gelmis, beceriksizlerin begendigi gundemler degil, gercekten kendi sorunlarimiz uzerine tartisir ve dusunur oluruz.

Sevgiler...

Çocuğa devlet böyle mi öğretilir? ( 75)

Komplo... Bu cumle bu topraklarda her allahin gunu duydugumuz bir laf... Komplo muhabbetleri ile nereye varilabilir. Ben de sizin bir komplocu olmadiginizi nerden bileyim? Ki zaten yok mu boyle ornekler de... Bir ortamda huzursuzluk saglamak icin en guzel baharattir "Komplo Teorisi" uretmek... Yani sonucta komplo diye baslarsaniz dusunce sisteminize, kendi icinizde celisirsiniz, kim bilecek, kim dogru...

Simdi, bence kim hangi kaynaklardan ne yollarla bir sey yapmaya calisiyor, bunun bir onemi oldugunu dusunmuyorum. Soyleyin bana, bir kurum adi verin, ve diyin ki bu arastirmayi o kurumun desteginde yapsalardi, rapora guvenirdim. Boyle bir kurum var mi dunya uzerinde... Yani, komplo teorileriyle ugrasmanin anlami nedir? Sonucta, aciktir ki, her olusum bir amac icin, bir cikarlar kumesi icin kurulmaz mi?

Cok genellesmeden, sadece bu konuya yonelik (tarih dersleri meselesi) dusuncemle bitireyim. Bence bir tarih dersinin Turk ya da bilmem baska millet tarihi adi altinda islenmesi en bastan sorunlu. Istediginiz kadar raporda gecen cumleleri cikarin o kitaplardan, yine de Tarih dersine bakis acisi degismemis olacak. Bu yonuyle raporla ilgili gazete haberinde ozetlenen maddeleri samimi bulmadim. Raporun tamamini okumak lazim belki.

Bir arkadas guzel demis, tarih 1071'de mi baslar bizim icin diye. Konuya bu yonden bakmak daha saglikli gibi geliyor bana. Raporda bu var mi? Sanirim yok...

Sevgiler...

Bilişsel Bilimler Kılavuzu - II ( 4)

Merhaba,

Benim kafama su takildi:

Insanlari-Makinalari, Canli ve Cansizlari karsilastiran, benzeten, ayiran, bir kisim olmayan insanlarin dialoglarini hayal edip yazan bir insanin yazisi ise bu yazi, nasil oluyor da sanki yukardan bir bakistaymis gibi yaziliyor?

Insanlar dusunebilir mi diye bir soru nasil sorulabilir? Diyelim soruldu, eger insanlar dusunemiyor cevabi verilecekse dusunmenin nasil bir sey oldugunu kim cevaplayacak, cunku insanlar dusunemiyorsa dusunemeyen bir varlik nasil olur da dusuncenin ne oldugunu tanimlayabilir?

Yazar Descartes'i elestirirken, Descartes'in ilgili metnini okudugunuzda, ne kadar her seyden kusku duymaya calissa da aslinda hala bazi seyleri farkinda olmadan kabul eden ve yukardan bakar durumdaki bir kisiye burunuyor olmasini elestiriyor gibi gorundu bana, ama ayni hataya kendisi dusmus olmadi mi?

Bir baska elestirim de Budaci Bilge'ye olacak. Bu uzak dogu felsefesi dedigimiz sey ne kadar ussaldir? Gercekten Budaci Bilge dedigimiz sey var midir? Varsa hakikaten boyle sorular soran adamlar midir? (Son soru konunun disina cikti ya, konunun disina cikmak da tartismali bir kavram :) )

Sevgiler...

Eller Gider Açık Yazılıma Biz Gideriz Microsoft'a ( 45)

Valla bence eller, biz vb. ayrimlar yaptigimiz surece de bence bir sonuca varilamayacak. En fazla bir sidik yarisi, o da binlerce yildir devam etmekte...

Bu Bilgiyi Barkodlasak da mı Saklasak, Barkodlamasak da mı Saklasak? ( 6)

Yıllardır bu konu üzerine düşünüyorum ancak bir yazılımın kaynak kodunun açık olmasının ya da olmamasının o programı yazarken kullanılan/elde edilen bilgiyi açık ya da kapalı hale getirdiğine, bilginin paylaşımını engellediğine dair bir fikre sahip olamadim.

Örneğin windows'un çekirdeğinin kapalı olması ile linux'un çekirdeğinin açık olması bana her ikisi açısından da direkt bir bilgi vermiyor. Açıkçası her ikisini öğrenmek için de yine de çabalamam gerekiyor. Bu çabalama sürecinde "kaynak kodu inceleme" eyleminden çok daha öte bilgilere sahip olmam gerekiyor. E o bilgileri öğrendikten sonra ise kaynak kod çok da önemli bir yer tutmuyor.

Yani windows işletim sisteminin prensipleri üzerine tartışanlar (Internette, bilgisayar kitaplarında vb.) windows kaynak kodunu mu görmüşlerdir, ya da Linux üzerinden işletim sistemleri üzerine tez yazan birisi Linux kodunu mu ezberlemiştir?

Bence, gerek GNU felsefesi gerekse ağır patentçi düşünceler her ikisi de uç noktalarda geziniyor. Elma ile armut işte bu iki uçlarda çok karıştırılıyor gibi.

Elma ile armut nasıl karşıyor. Bence bir program (bir işletim sistemi çekirdeğinden, hava durumunu masaüstünüze getiren küçük programcıklara kadar) bir bilgi birikiminin uygulamasından öte bir şey değildir. Onun kodunun açık ya da kapalı olması bir şeyi değiştirmez. Asıl tehlikeli olan konular patent yasalarıdır ve işin bu kısmı bilginin gelişimine asıl engel olan yandır.

Düşünün, elinizde kaynak kodu var güzel, ama programı yazanlar diyor ki bu konu üzerine bizden başka kimse program yazamaz. Açık kodun ne anlamı kaldı?

Pastane örneğiyle bağdaştırırsak: Pastacının pastanın yanında tarifini de verip vermemesi değil, yandaki boş dükkanda aynı pastadan senin de yapmana engel olup olmamasıdır mesele.

Sevgiler...