Özellikler:
Almayı düşündüğü bilgisayar şu özelliklere sahipti:
Model : Apple ibook USB DUAL (SNOW diye de geçiyor)
CPU : PowerPc G3 700Mhz
Ram : 640MB
Harddisk: 40GB
Grafik : Ati Radeon Mobility 16Mb
Ekran : 12 inch xga
Ethernet: 10/100
Wireless: Airport (11Mbit 802.1b)
CD/DVD : Toshiba DVD/CD Writer Combo
Çevrebr.: Firewire + 2xUSB 2.0 + DV monitör çıkışı
Ekstra : Adaptör, yedek pil, Dv->vga çevirici
Hangi işletim sistemi: Linux vs. OSX ya da Windows mu? O da ne?
Aslına bakarsanız böyle bir bilgisayar almadan önce aklınızda olması gereken temel seçim işletim sistemi olmalı.
Malum Apple bilgisayarlar artık bir BSD - MacOs melezi olan MacOS-X işletim sistemi ile geliyorlar. GNU/Linux camiasına alışık olanlar için oldukça rahat bir ortam, hem de hiçbir donanımsal problem olmadan sağlanabilmekte. Dahası benim diyen masaüstüne de hava atmanızı sağlayabilecek bir sistem var, MAC-OS X bu, ancak işletim sisteminin herbir şeyinden haberim olsun diyenleri tatmin edemez ;)
Öte yandan komiktir ki benim aklımdaki temel sorun hangi işletim sistemini kullanacağımdan çok hangi GNU/Linux'u kullanacağım dı, zira kullanacağımla ilgiliydi. Aslında o bile belliydi Debian GNU/Linux. Kimse kusura bakmasın ama burada Linux bir yana Debian bir yana demek durumundayım. Zira Debian'ın genelde i386 platformunda gördüğümüz, fakat Debian 10 platformda çalışıyor lafından öte bilmediğimiz yanını çok yakından görme fırsatı buldum. Birazdan detaylarına gireceğim ama şu kadarını söyleyeyim ki, hiçbir işletim sistemi yazan ticari firmanın sistemlerini başka bir mimari altında bu kadar başarılı yönetebileceğine inanamıyorum.
Deneme: Ubuntu Live Cd for PPC
Dediğim gibi önce makinayı bir denemem lazımdı. İlk başta gayet naif bir şekilde "Ne olacak ki, takar Knoppix'i denerim" dediğimi itiraf etmem lazım. Bir on saniye sonra Knoppix'in sadece i386 mimarisinde olduğunu ve bir powerpc'de emulasyon olmadan boot etmeyeceğini hatırladım. Bunun üzerine bir ppc ortamı için bir livecd aramaya başladım. Bu konuda son zamanlarda DistroWatch'un prensi, yaklaşık bir yıldır forumların gözdesi Ubuntu projesi gözüme çarptı.
Bilmeyenler için Ubuntu, Debian tabanlı bir UserLinux projesi. Temel hedefleri ve yaklaşımları tam bir "sıradan kullanıcı için dertsiz tasasız Linux". Proje ve özellikle Ubuntu Traffic bülteni uzun zamandır Linux kullananlar için bile ilgilnç gelişmelere ve yeniliklere sahip.
Ubuntu'nun Debian felsefesi doğrultusunda PPC portu'da bulunmaktaydı ve dahası son versionun bir livecdsi de vardı. Hemen bağlanıp isosunu indirdim.
Biraz araştırma ile ibookumun fn+f12 ile cd eject ettiğini ve boot ederken option tuşuna basılı tutulduğunda bir boot menüsü getirdiğini öğrendim. Akabinde Ubuntu LiveCD'sini boot ettim. Konfigürasyon oldukça kolay oldu ama Knoppix kadar rahat olmadığını da belirtmek isterim. Mesela yerel ayar olarak TR seçtiğimde, ya cddeki bir problemden ya da başka bir sebeple, bütün locale ayarlarını yeniden yarattı ve bu süreç içinde cdden okuma kısmında bayağı bir zorlandı (15 dakika kadar aldı bu zaman) fakat sonunda o çok bildiğimiz Gnome ekranını açmayı başardı. Tek problem displayin algılanamaması sebebiyle 640x480 bir ekranla karşılaşmış olmamdı, /etc/X11/xorg.conf dosyasına gerekli müdahaleyi yapıp 1024x768 ekrana kavuştum.
Biraz araştırma yapınca Ubuntu'nun grafik kartından, Airport wireless karta kadar bütün çevrebirimleri tanıdığını ve bunları kullanabilir halde olduğumu gördüm. Herşey umut vericiydi. Bir yarım saat kadar dolaştıktan sonra network üstünden mount ettiğim bir dizinden bir divx göstermeye çalıştım, Ubuntu'nun default medya oynatıcısı Totem malesef sözkonusu divxi gösteremedi, ama zaten Totem, Xine ya da VLC değil, Freshmeat'in hakimi Mplayer'ı kullanmayı düşünüyordum fazla önemsemedim.
Ubuntu mu? Debian mı?
Bu tecrübenin ardından aklıma bir soru işareti geldi, görünüşe göre Ubuntu oldukça başarılıydı, acaba Ubuntu'dan (hazır elimde livecdsi de varken) devam mı etsem yoksa Debian'dan şaşmasa mıydım? Burada biraz daha kafamı karıştıran Ubuntu'nun da Debian tabanlı olması ve "Amaaaan bana ne yeni başlayan kullanıcılar için olan kolaylıklardan" diyerek istediğim zaman Debian yöntemlerine başvurabileceğimi bilmekti. Öte yandan bu laptop'ı kızkardeşimle paylaşacağım için bazı şeylerin kolay yapılabiliyor olması da önem kazanıyordu.
Hatta belki de PPC üzerinde çalışabilmesi ve çok canlı bir desteği olması sayesinde Gentoo'da tercih olarak ön plana çıkabilirdi.
Sonunda sağduyum, bildiğin yolda devam et dedi ve Debian PPC Sarge Net Install Cd'sini (180Mb) indirip işlemlere başladım.
Kurulumun detaylarını ve karşılaştığım problemleri, ürettiğim çözümleri bir sonraki bölümde anlatacağım.
Geçtiğimiz haftalarda Linus Tornvalds'ın artık Apple tabanlı bir laptop kullanmaya başladığını haber yapmıştık. Bu ayın başında meşhur Lisp hackerı Paul Graham da Mac'in Dönüşü makalesinde ibook ve powerbookların hacker camiasında popülaritesinin artmasından bahsetmişti.
Uzun zamandır 12inch ufak tefek bir laptop almayı planlıyordum, i386'mı olsun yoksa powerpc'mi diye düşünürken, bir arkadaşımın G3 ibook'unu satmaya karar verdiğini duyunca harekete geçtim. Bu makale i386'dan powerpc'e geçişde ne gibi kolaylıklar ve zorluklar yaşadığımın iki bölümlük hikayesidir.
Uzun zamandır 12inch ufak tefek bir laptop almayı planlıyordum, i386'mı olsun yoksa powerpc'mi diye düşünürken, bir arkadaşımın G3 ibook'unu satmaya karar verdiğini duyunca harekete geçtim. Bu makale i386'dan powerpc'e geçişde ne gibi kolaylıklar ve zorluklar yaşadığımın iki bölümlük hikayesidir.