fazlamesai.net'e soralım: Nasıl oluyor da oluyor?

0
FZ
Forumda kalmasına razı olamadım. Konu önemli bir konu. FM üyelerinden zBK demiş ki:

Bilemiyorum aslinda bu durumu nasil ifade edeyim....

7 aydir Hindistanda Tata Consultancy Services de staj yapmaktayim.

Firma hindistan devi TATA firmasinin yazilim kisimi, 52.000 calisani ile dunyanin 33 ulkesine hizmet veriyor ve milyar dolarlik bir yazilim firmasi, almis oldugu projeler milyon dolarlar ile ifade ediliyor.1965 den beri IT sektorunde danismanlik hizmeti veriyorlar. Musterileri dunya devleri.


7 ay boyunca 3 ayri proje de neredeyse es zamanli olarak bulundum ve ben size bir projenin burda nasil gelistirildigini anlatayim.

Proje adi XXX, musteri Dunyanin bir cok yerinde calisan buyuk bir banka ve yapilacak olan is, bir departmanlarinin eski otomasyonunu ve databaselerini ihtiyaclarina gore degistirmek.proje takimi 12 kisi, 1 kisi pl, 3 module leader ve geriye kalanlar veritabaninda ve programin kullanici arayuzunde calisan gelistiriciler.

1 kisi gurubu temsilen onsite (Amerika) tarafa gider ve birkac ay boyunca musteri isteklerini anlamaya calisir.

Geri geldiginde hazirlamis oldugu analiz dokumanlarini takimi ile paylasir.

Musteri taleblerini bildirir. Musteri ihtiyaclari analizi dokumani hazirlanir.Bu dokumandan yola cikarak yazilim ihtiyaclari dokumani ve bundan yola cikarak da Ust duzey ve alt duzey dizayn dokumanlari hazirlanir.

Dizayn dokumani proje ile alakasi olsun olmasin herkesin bakinca anlayabilecegi sekilde, classlarin , programi kullanan kullanici ve program nesnelerinin birbiri ile olan iliskilerini gosteren ayrintili diagramlar icerir. ayni zamanda bu dokuman programin akisi ve algoritmayi goruntuler.Alt duzey dizayn dokumani kodun bir kisminida icerir.

Kisacasi bu uc dokumani okudugunuzda program hakkinda ince detaylara kadar her seyi gorursunuz ve alt duzel dizayn dokumani yardimiyla da kodunuzu yazarsiniz.

Bu dokumanlar firmada bu dokumani hazirlayabilecek tecrubeli kisilerce hazirlanir ve gelistirici takima verilir.

Kod yazilir, testten sorumlu kisiler testleri uygularlar ve bulunan buglar rapor edilip kod tekrardan duzenlenir.Tekrar testler ve musteriye gonderilir.Musteri testlerini uygular ve gerek gorulurse duzeltmeler yapilir.

Yukarida bahsetmedigim, yillar boyunca firma tarafinda gelistirilip kullanilan yontemleride var.Kalite testleri vs.

Buraya kadar bakilinca her sey harika.

Gelelim firma calisanlarina.

Hindistan deyince aklimiza yazilim ile ilgili ne geliyor, gozu kapali Java kodu yazan adamlar mi? Zor bulursunuz. :)

Bu takima katildigimda takimda Delphi ile ilgili en tecrubeli 2. kisi bendim.bir egitimenin gelip ozel ders vermesini beklerken ben onlara 2 ay boyunca Delphi ye giris ve database programlama dersi verdim, bu yazdiklarima bakip benim Delphi de uzman oldugumu zannetmeyin, lise son sinif ve universite donemim boyunca 3 senelik bir tecrubem var.

Iclerinde iyi olanlarida var tabii ki ama inanin bir cogu universitede temel egitimlerini almis sadece bir konuda kendini yetistirmis, farkli bir teknoloji isin icine girince yardim bekleyen, belki kaba olucak ama universitilerde sadece sinavlari gecmek icin calisan sonunda da aldiklari limitli bilgi ile mezun olmus arkadaslarim gibi.

Benim isyanim da burda basliyor, hal bu iken nasil oluyorda bur firma milyon dolarlik bu isi alabiliyor !!! Neden bizde de dunya devleri ile calisan firmalar yok!!! Ulke nufusunun yarisi genc diyoruz. Neden degerlendiremiyoruz.

Ben bu firmada calistigim sure boyunca benim cebime girecek uc bes kurusun yaninda bu firma yine dunya devi olma yolunda ilerleyisini surdurucek, hindistan kazanicak.

Bu gun Internette Turkiye'deki yazilim firmalarini aradim, ve iclerinden sadece bir kaci yurt disi ile calisiyor. Firma calisan sayisida 100 gecmiyor. Verdikleri hizmet yeni yazilim gelistirmek.

Dunaya genelindeki yazilim projelerinin %80 onarim iken neden biz de onarim projelerinde yer almiyoruz. 12 kisilik takim milyon dolarlik proje aliyor, bizde bunu yapacak 12 kisi mi yok!!!

Aslinda yanit 12 kisi ile alakali olmadiginida biliyorum ama elimde degil. Isyan ediyorum.

Namik Kural 'in bir yazisini buldum http://www.yasad.org.tr/haberler/yasad02.asp

Bizimde yurt disina calisabilen firmalarimiz oldugunu gorunce birazda sevindim acikcasi.

Yapmak istedigimi soyliyim, 2 ay sonra muhtemelen budapesteye gecicem ve budapeste merkezinde j2ee ile calisacam.

Tabii bu surec boyunca maddi manevi kazanimlarim olucak.Belki 1 yil belki 5 burda tecrube kazanip bunu ulkem icin kullanmak istiyorum.

Bizim de kendi firmamiz olsun, Türk olsun!!!

Yillarca otomotiv sektorunde oldugunu gibi baskalarini zengin etmeyelim.

Yazdiklarim icinde haddimi asan bir sey varsa, ozur dilerim ama bu dusunceler beni rahatsiz ediyor.

Yurt disinda olup da calisanlarimizda vardir.Eger sizinde elinizden geliyorsa arkadaslarimiza staj imkani saglayin.Ya da en azindan tecrubelerinizi paylasin ve yeniliklerden haberimiz olsun.

Saygilarimla.

Görüşler

0
tecnop
cehennem bekçisi bir adama cehennemi tanıtıyormuş. gezerken dikkatini çekmiş her kuyunun başında bir zebani her zebanide kuyudan çıkartmadığı bir adam, yalnız bir kuyunun başında kimse yormuş. adam "neden o kuyunun başından kimse yok" ; cehenem bekçiside "o kuyuya iki Türk attık, Biri çıkacakken diğeri alttan çekiyor" bizim derdimiz bu , Birileri birşeyler yapınca muhakkak ayağı kaydırılır. Kişisel başarı kıskanan bir toplumuz. 12 kişilik kollektif çalışmalar bizi kasar 2 kişilik ekiplerin bile dağıldığını gördüm :)
0
kesken
hayali bile guzel!..

su siralar is araniyorum yeni mezun bir insan olarak, bu sekilde bir yer bulsam hemen atlicam, nasil basvurcaz hindistan'a :)

ulkemde yazilim isi yapabileceginiz firmalari 2 grupta incelemek mumkun,

1. patron firmalari: genelde patronu zengin etmek icin patrondan fazla calisirsiniz, 6 gun diye baslar, 7 gun calisir, ruyanizda bile is gorursunuz, yaptiginiz is kisa bir sure sonra rutin bir hal alinca kolelikten farki kalmaz.

2. buyuk firma (artik 'uluslarasi firma' ile es anlamli kullanilmaya baslandi): az calisir cok kazanirsiniz, paranizi harcayacak bol bol zamaniniz olur, mesleki yonden gelisim 0'dir, mesleginizin gereklerinin ne kadar gerisinde kaldiginizi isten cikarilinca anlarsiniz ki cogu kisi bu durumu yasamaz.

memleketimde kole olmadan yalnizca yazilim gelistirerek guzel bir hayat kurmak mumkun degil midir?

hayalimde soyle bir is var:

1. Bir proje liderim olsun, bana hicbir zaman `proje ne zaman biter` gibi seyler sormasin, projenin ne zaman bitebilecegini kendisi bilsin, bana desin ki 'su zamana kadar bitiremezsen seni kovarim' kabulumdur.

2. Hicbir sekilde musteriyle muhattap olmak zorunda kalmayim, urunun pazarlanmasi vs.si ile ilgili hicbir alakam olmasin.

3. Proje suresi hesaplanirken, birgun icin calisma suresi 24 saat olarak hesaplanmasin, ben de normal insan saatleri arasinda calisabileyim, sinemama tiyatroma gidebileyim, sporumu yapabileyim, erken olmeyim.

var midir boyle bir is verebilecek bir patron bana, yoksa dogrudan hindistan'a mi kacmak lazim :)

bir de staji yapan arkadas calisma saatleri hakkinda bilgi verebilir mi hindistan'daki sirket icin? bos hayaller mi kuruyorum yoksa
0
anonim
Benzeri birkaç staj imkanını tepmiş biri olarak (aiesec sağolsun :)) adamların çalışma saatleri batıyla uyumlu olmak için genelde 14:00-21:00 gibi. Tek hoşuma giden yanı sabah uykumu alabileceğim :). Ama gitmiyorum o ayrı.
0
kesken
niye bizim memleketten ozgur yazilimci cikmiyor gayet ortada!

benim de bu yaz ufak bir staj deneyimim oldu polonya'da, insanlar 8:30-16:00 calisiyor, eve gitmeleri en fazla yarim saat suruyor. klasik bir soylem olacak ama `ben 16:30'da evimde olucam, peh peh peh! neler yapardim`. hindistan'daki insanlar gunde sadece 7 saat calisiyormus, demek ki yazilimda iyi is yapmak calisma suresinin niceligi ile ilgili degil, niteligiyle ilgili,

bir de ulkemize bakalim, ise giriyoruz 9:00'da cikiyoruz 18:00'de, eve variyoruz (Istanbul trafigi sagolsun) 19:30-20:00'de, birak bir projeye destek vermeyi, yemek yapicak halin kalmiyor butun maas gidiyor pizzaya, durum'e lahmacuna. enerjini zorlayarak bir film izlemeye calisiyorsun, onun da sonuna gelmeden basliyor gozler kapanmaya.
0
kesken
bu arada ragnor bence git hindistan'a, 14-21 cok kral saatlermis, partiler de cok kral olur orada tahminim. polonya'da en buyuk problemimiz uyuyamadan ise gitmek zorunda kalmamiz idi.
0
anonim
Artık geçti gerçi ama yinede pekte iyi bir seçim olmuyordu benim için. Stajyer statüsünde sayılıp 180$'a çalışmak ve bu parayla orada hem kira verip (maaşın üçte biri oluyor genelde, maaşlar ona göre ayarlanıyor her ülkede) hemde geçinme derdiyle uğraşacağıma aynı parayı burada alır ama ne kira veririm ne de geçinme derdi ile uğraşırım. Azda olsa para biriktiririm. Böyle düşünüp yaz boyunca geri çevirdim bütün teklifleri.
0
anonim
tecnop ne güzel söylemiş. bizim yapamayacağımız şeylerden biri de birleşmek. toplanıp bir işi yapamayız biz. ekip kuralım şunu yapalım deriz. öyle konuşuruz ama işe gelince herkes bi durur (kendimden biliyorum). biri idare eder bizi. anlatır bize şunu yapacan şunu yapacan diye. bir de döner sorar. ne zamana bitiririz bunu diye. bazen de şu güne biter heralde bu der. sonra olmayacak bir zaman söyler müşteriye. şu güne sizin program hazır der. program test edilmemiştir. ben programı yazarım döner bana der ki iyice test et. ben test ederim hata bulmam. sağlam çalışıyor derim. peki der o da şöyle bir bakar. müşteriye gidersin müşteri rakam girilecek yere karakter girmiştir. program illegal operasyon yürütür ve durur. çünkü kimse oraya rakam haricinde başka bişi girilebileceğini düşünmez. ondan sonra da ben sana iyi kontrol yap demiştim. bak müşterinin önünde bizi rezil ettin der. bu gibi hatalar ne kadar ufak olsa da müşteri görürse hata buldum diye sevinir. orda seni ezmeye uğraşır. patron da seni ezmeye uğraşır. şimdi eziim ki bidahaki sefere düzgün kontrol etsin diye düşünür. bir sonraki sefer de illa gözden kaçan bişey vardır. yine hata verir. yine aynı şekilde ezmeye çalışırlar seni. hata nın sorumlusu sen olursun. morali bozulur insanın. ve o işten ayrılmak istersin. ne kadar hevesli olsan da o iş senin için artık can sıkıcıdır. boşuna yorar insan kendi kendini. böyle işverenlerin olduğu bi ülkede, ve böyle müşterilerin olduğu bir ülkede gel de program yaz. 10 kişilik şirketlere program yazmaya çalışan 1 kişi. bu nasıl bir mantık. nerde senin tester in. nerde senin proje koordinatörün, nerde senin halkla ilişkiler personelin. ondan sonra da biz profesyönel çalışırız, biz şöyle çalışırız, amatörmüyüz biz, bilmemne tarzı şeyler söylersin. biz türküz. ayak kaydırmak, başkasının kusurlarını öne çıkartmak, laf sokmak, ve bilimum şeyler bizim yapımız. (burda bi genelleme yapıyorum sakın yanlış anlaşılmasın). nasıl olur da ben bu adamın ilerlemesini engellerim, nasıl olur da ben bu adama az para vererek şu işi yaptırırım, nasıl olur da ben bu adamı kullanırım? bu gibi şeyler patronların ilk hedefi. benim anlamadığım şeyler bunlar. neden nasıl olur da daha iyi yazılımlar çıkartırım değil de nasıl olur da az işe çok para alırım mantığımız sürdükçe bizden bişey olmaz. eğitim diyoruz. memleketin %10 gibi bi kısmı bilgisayar kullanıyor, kullanmayı biliyor. bu %10 un da %70 i genç. ve bu insanlar gün geçtikçe web programlama üzerine yoğunlaşıyor. ve çoğu hacker olmak istiyor. neden yapmak varken yıkmak? neden düzeltmek varken bozmak. bu insanların elinden tutacak biri yok işte sorun orda. baba bana bilgisayar al diyen çocuğa babası bilgisayar alır. o çocuk ta arkadaşlarından başka kimseye soru soramaz. arkadaşları ona cevap verdikçe araştırma yeteneği gider o çocuğun. memleketimizde her şirketin personel bünyesine göre yüksek oranla stajer alma zorunluluğu olsa keşke. (kastım memleketi eleştirmek değil, insanların meslekleri konusundaki eğitimlerini ve bilgilerini düzgün almaları) ama işverenler (özellikle de benim işverenim) stajer almıyor. neden? çünkü adamın düşüncesi şu. ben bu adama iş yaptırabilirmiyim, eh işte ufak tefek. peki bu işler bana kâr sağlar mı, yok sağlamaz(her ne kadar sağlasa da, o öyle düşünür). o zaman almiim ben stajer. neden almıyorsun. neden ekibini çoğaltmak istemiyorsun. neden 3 kişi bu işi yapıyorsun. nedeni çok basit. az personel az maaş çok iş. 1 sene oldu ben bu işte çalışıyorum, KKTC deyim, ve yakın zamanda istifa edeceğim. tek personelim. ve birdaha emin olun ki tek personel olmam. ya kendi işimi yaparım ya ortak olurum. ufak bünyeli şirkette çalışmanın zorlukları bunlar. büyük şirket büyük yatırım olarak düşündükleri için böyle oluyor. ama yazılımda büyük şirket eğer potansiyel varsa düşük maliyettir. eğer potansiyel yoksa da oturursun kendin yaparsın. personelini de memnun ederek şirketinde tutarsın. (memnun etmekten kastım para değil, işverenin personele verdiği moral). işverenlerin yaptığı en büyük yanlışlardan biri de personel'e "çalışmıyormuş" gibi görünmek. işverensen gelip uğraşacaksın kardeşim, uğraşmasan bile uğraşıyormuş gibi yapacaksın. personeline kesinlikle "işi ben yapıyorum sen oturuyosun" diye düşündürtmiceksin. neden bu kadar çok yazılım firması var? neden bu kadar çok bilgisayar teknisyeni var? bence hep bu yüzden. off of çok dertlendim yine :) böyle işverenler oldukça biz daha çok dertleneceğiz. fm beni kurtarıyor bu dertlerimden buraları seviyoruz. fm gibi yerleri daha çok görmek dileğiyle...
0
robertosmix
Nasıl mı oluyor? Bahsettiğin yazılım firmasının yaptığı işe yakın şeyleri yakın zamanda HAVELSAN yapıyordu. Ama ne oldu yüzüne gözüne bulaştırdı. Bir ara güya İsrail'den iş alacaklardı ki o aralar 5 milyon doların altındaki projelere başvurmama kararı vermişlerdi. Peh peh!

Bizim onlardan farkımız, iki üç bağlantı yapıp, üç beş kuruş kazanınca, kendimizi "iş bilir" zannedip, sonrada yatmamız. Büyük iş adamı oluyor her iş çevirin. Gelişimi büyümeyi unutuyor.

Öte yandan işi "gerçekten" bilen adam sayısı %10 olsa tüm dünyaya yazılım satarız. Ama bizde işi bilen adam maalesef %1'in de altında kanımca. Bahsettiğiniz kurumda, örneğin Sub design, top design mantığını dikkat edersen, takım arkadaşların değil, onun üstündekiler değil.. en üsttekiler belirlemiş. Ve sistem oturmuş. Şimdi bizde böyle bir sistem oluşturmak için işi "bilen" adamların devletten, özel sektörden iyi paralar kazanması, işlerini istediği gibi yönetebilmesi gerekir. Ama maalesef ne devlet ne de özel sektör halen yazılım kültürüyle iç içe değil. Dolayısıyla iş yapan adamlar ya günü kurtarıp yatıyorlar yada ciddi engebelerde sürünüyorlar.

Gelelim büyük firmalarımıza. Dikkat ederseniz genelde başındaki adamlar yazılımcı filan değil. Yazılımcı olanlarda pek fazla "yazılımcı" değiller. Onlar iş adamları. Pazarlamadan anlarlar. Bir bürokrat nasıl kafalanır onu iyi bilirler, neyi satarsam iyi kazanırım diye saatlerce kafa patlatırlar.

Halbuki Hindistan'da devletin "yazılımcı"ya yaptığı yatırımı herkes bilmekte. İyi iş yapan "yazılımcı"lar işleri rayına sokup büyümeye gidiyorlar tabii bundan ekmek yiyenlerde genelde farkında olmadan baştakilerin elleri kolları oluyorlar ve insiyatif sahibi olmadan sadece verilen süreçleri yerine getiriyorlar.

Gelelim, dışarıya yazılım ihraç edemememiz konusuna. Bunun nedeni çok basit. Yabancılar bu işi bizden daha iyi yapıyorlar... neden bizden ürün alsınlar ki? Biz bu işi hakkıyla yapana kadar yazılım ihracı hayal bize. Neyse.
0
ssa
Nedense Türkiye'de firmalar ileriye dönük yatırım yapmamakta diretiyorlar,aynı devletin yaptığı gibi. 1YTL bile zarar etmeye tahammül edemiyorlar. Bu zararın sonunda büyük bir kar olsa bile. İşe yeni eleman alırken bile riske girmemek için tanıdıklar vasıtası ile eleman alıyolar. Her sene %10 büyümeyi büyük bir başarı zannediyolar. Peki Hindistan bu zamana 1 senede mi geldi? Adamlar 10larca senedir bu günlere hazırlandılar. Biz bunu yapamaz mıyız? Yaparız ancak şu anki şirket ve kurumlar tarafından değil! Bir amaç için niçin bazı şeyleri feda edemez hale geldik. Biz böyle bir millet değildik eskiden. fazlamesai.net'te takılan, alanında ileri seviyede bilgiye sahip birçok insan olduğunu biliyorum. Peki bu kişiler 10larca yıl şu veya bu şirkette çalışıp, sonunda emekli olacakları yerde neden gidip kendi firmalarını kurmuyorlar? Nedeni açık: ya batarsak!!!!!! Bu işler bata çıka yürümüyor mu zaten? Devlet destek vermez, özel sektör hiç destek vermez, yeterli donanıma sahip kişiler girişimde bulunmaz, herkes yok işveren kötü yok çalışanlar işe yaramaz yok şöle yok böle... Herkes dert yanıyor. Ama hareket yok. Kusura bakmayın ama biz hep böyle şeyleri tartışıp duracaz. Çünkü hala insanlar bunun çözümünün kendilerinde yattığının farkında değiller.
0
anonim
Ben 25 yaşındayım bugün içinbir şirket kurmak benim için problem değil. Oldu da büyük bir borçla batarsam en kötü ihtimalle Cayman adalarında dönerci açarım. Ama 30 lu yaşlarını aşmış bakmakla sorumlu olduğu bir ailesi olan insanlar benim kadar gözü kara olamaz. Sizin gibi de bu işler bata çıka olur diyemez kolay kolay...
0
uhallac
Türkiye'de girişimci sayısının az olmasını insanların uyuşukluğuna bağlama lütfen. Elbette devlet de özel sektör de girişimciye destek olacak. Yoksa 10 sene çalışıp, yemenden içmenden kıstığın parayı sermaye olarak kullanıp yazılım firması mı yaratacaksın? Türkiye'de bu ağır şartlara ve devletin kösteğine rağmen ayakta durmaya çalışan binlerce yazılım firmasının olması, yazdıklarının çok da doğru olmadığını gösteriyor.
0
ssa
Benim anlatmak istediğim şudur; Risk yönetimi diye birşey var değil mi? Var ama bizde buna gerek yok, çünkü firmalar hiçbir zaman risk almaz. Bakınız Koç ve Sabancıya;her zaman ufak adımlar la ilerlerler. Ya batarsın ya çıkarsın,sürünmekten daha iyidir heralde. BBC-World de izlidim; Hindistan da ufak bi firma ipod için bluetooth aksesuar üretiyor. Yaaptıkları şey satar mı? kaç tane satar? Kar ederler mi? Bunların hiçbiri olmasa bile çalışanlar tecrübe kazanmıyor mu? Bir sonraki projleri daha büyük olacak. Kısa vadededeki hedefin para kazanmak olursa bi halt yiyemezsin.
0
FZ
Koç ve Sabancı'nın durumu çok farklı değil mi? Devletin kendisi o dönemlerde yerli sermaye oluşturmaya çalışmıyor muydu? Bu fırsatı değerlendirip bugünlere gelmediler mi? Serbest piyasa ve kıran kırana rekabet yoktu yani. Tatlı tatlı iş güç yaptılar ve koca holdingleri kurdular.

Öte yandan, artık genç yazılımcıların ve girişimcilerin önünde daha açık ve küresel bir ortam var gibi görünüyor. Devlet desteğine gerek var mı? Köstek olunmasın, bu yeterli.
0
uhallac
Sabancı ile Hindistan'daki küçük bir firmayı karşılaştırmak çok saçma. Riski tanımlarken, şirkete (özelliklerine) de bakmak gerekir. Mesela Sabancı'nın bluetooth aksesuarı yapıp satması ne denli büyük bir risk?
0
ssa
Koç ve Sabancı gibi büyük firmalar BİLE risk almayı göze alamıyorlar. Bence sabancının bluetooth aksesuar yapması gidip toyatı nın teknolojisini satın alıp Türkiye ye getirmesinden daha önemli. Bide bir konu daha var. Şimdi aklıma geldi ana yazıda arkadaş Hindistandaki firmada çalışanların kalifiye elemanlar olmadığını,onlara eğitim verdiğini yazmış. Benim merak ettiğim Türkiye de firmalar üniversitelerle iş birliği yapıp öğrencileri veya yeni mezunları alıp ister stajyer olarak ister düşük ücretle alıp eğitiyolar mı? Bilişim dergilerinden ve internetten takip ettiğim kadarıyla bir kaç yıl sonra Türkiye de büyük bir uzman açığı olacağı söyleniyor.
0
anonim
uzman açığı olacağına kesinlikle katılıyorum. ve bizde şöyle bişey var. insanlar hiçbirzaman üretmiyor. hep başka yerde yapılan şeyleri taklid ediyor. bu da bizim teknolojide geri kalmamızın sebeplerinden bence. sabancı da koç ta baştan belki risk aldılar ama artık çok büyüdüler. riske atılacak bir varlık değil bence şu anki varlıkları. korkmalarının riske girmemelerinin sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.
0
fkoksal
ben yaklasık 5 aydır isvecte ogrenim goruyorum, 4. sınıf bilgisayar bilimleri ogrencisi(Bilgi Universitesi) olmama ragmen, bilmeden de olsa, master egitimi veren (BTH) bir okula geldim degisim ogrencisi olarak. Once baya zorlandım tabii, ama benden daha tecrubeli insanlarla aynı proje gruplarında calısma olanagı buldum. Bu okul isvecin en cok dısarıdan ogrenci alan okulu. Pakistan, hindistan, amerika, almanya, ingiltere, turkiye ve daha bir cok ulke olmak uzere heryerden ogrenci var.

En kalabalık bolumu ise "Software Engineering". Dunyanın her kosesinden ogrenciler software engineering okumak icin buraya gelmis. Simdi donun bakın bakalım turkiyeye bu alanda egitim veren kac master programı bulacaksınız. Ben Bogazici universiteside dahil olmak uzere bir kac okulda buldum, yanlız burdaki ders programlarıyla kıyaslayınca farkediyorsunuz ki, ulkemizdeki bu tur programlar, sanki farklı farklı bolumler bitirip de bilgisayar masterı yapmak isteyen herkese kucak acarcasına, genel bilgilerin toplanıp sunulması seklinde olusum gostermis. Buradaki derslerin cok azı turkiyedeki programlarda mevcut. ders iceriklerinin tutup tutmadıklarından da emin degilim dogrusu.

Diger bir husus da ulkemizdeki egitimin durumu. Burada ogrenciler her derste gruplara ayrılıp grup projesi yapmaya tesvik edilirken, bizde tam tersi genelde herkese bireysel projeler veriliyor. Mezun olan ogrenciler grupla nasıl proje yapılır farkında bile degiller.

Piyasa da proje yapan gruplara baktıgınızda ise bir projenin genelde 3 yada 5 kisiyle yurutuldugunu gorursunuz. Kalabalık gruplarla proje yapmak, gruplar uyeleri arasında iyi haberlesme ve is bolumu gerektirir. Bu da yazılım muhendisligi konusu dahilindedir. Hos ulkemizde yazılım muhendislerine de kod yazdırıp, yeterli tecrubeye sahip olmaları engelleniyor ama...

DEvletin köstegi ayrı bir dert yazılım sirketleri icin. Aldıkları verginin haddi hesabı yok. Göya verdiginiz vergiyi çıktılardan dusuyorlar. Kimse cıktı gosteremiyor ki sirkete, ne gostersin, yazılım bu en fazla hersene yeni bilgisaylar alır, yada sirkete kayıtlı yen ibi BMV. Bu sorun özgür yazılımın firmalar tarafından cok ragbet gormemesinin en onemli nedenlerinden biri. Yazılımıda cıktı olarak gosteremicekse, ne yapsın!

soyle toparlamak gerekirse, benim dusuncem ulkemizdeki projelerin basarısızlıgının altında yatan, calısanların ve yonetenlerin yeterli egitimi almadıkları icin, grupla nasıl proje yapacaklarını bilmemeleri. Bununda en buyuk nedeni ulkemizde Yazlım muhendisligine (Software Engineering) onem verilmemesidir.
0
ttk
Paylaşılan tecrübe ve açılan konu, konunun sadece forumda bırakılmayıp buraya taşınması da teşekküre değer.

Bir şeyin gerekli şartları yerine getirilip engelleyici durumlar da yeterince ortadan kaldırılabilirse sonucun hâsıl olması beklenebilir diyebileceğim genel olarak, tartışmaya pek bir katkım olamıyor uyuz ve beceriksiz bir insan olarak.

Bilgilerini paylaşan diğer arkadaşlara da teşekkür ederim, bu ve benzeri konuların tartışılmaya başlanması dahi güzel.
0
FZ
Şimdi tam çıkaramadım ama galiba bu firma idi, 1-1.5 ay kadar önce Bilgi Üniversitesi'nde bizi ziyaret etmişlerdi. Adamlar önce bizim eMBA sunumumuzu izlediler, teşekkür ettiler ve gayet duruma uygun, yetkin bir çözüm sunduğumuzu belirtip takdir ettiler. Ardından kendi işlerini anlatmaya başladılar. Güney Kore, Rusya, Tayvan, Hindistan, Çin, vs. Neredeyse Asya'nın tamamına "online learning", binlerce kurs, sertifika programı hizmeti veriyorlardı. Bir sürü üniversite ile işbirliği, uluslararası öğrenci değiş tokuş programları, vs. En son 3.5-4 yıllık kariyer eğitimlerini yine "online learning" olarak sunmak için bir başka dev firmayı satın aldıktan sonra yaptıklarını gösterdiler.

Bazı bakımlardan ağzımız açık kalmadı desem yalan olur. Milyon dolarlık değil, milyar dolarlık işlerden bahsediliyordu.

Yani sadece "program tamir etme", "proje maintenance" gibi şeyler söz konusu değil.
0
serdem
Hindistan konusunda çok fazla bilgim olmadığı için merak ettim, acaba adamlar gerçekten iyiler mi, örnek alınacak doğru model onlar mı?

Eğer Hindistan sadece ucuz iş gücü yüzünden milyarlarca dolarlık iş alıyorsa bu onlar için pek de iyi olmayabilir. Başka bir alandan örnek vereyim, Hindistan'da aynı zamanda çok büyük animasyon, 3D stüdyoları kurulmaya başlandı. Niye, çünkü çok ucuza çalışıyorlar; ama Hindistan çizgifilmi diye bir şey yok. Başka bir örnek, Simpsons dizisinin bazı temel işleri Amerika'da yapılır, işin büyük kısmını bir Kore firması yapar, sadece ucuz olduğundan. Yaptıkları aslında işin daha çok hamallık kısmı diyebileceğim yönüdür. Şimdi bu çok da övünülecek bir şey değil belki de. Bu projelerin ülkeye, insanlara ekonomik ve kültürel katkıları tartışmalı. Hatta kültürel olarak bir yozlaşma ihtimali var. FM'ye soralım, Hindistan yazılım dünyasında çığır açıcı, yön veren bir şey çıkartabiliyor mu?

Başka bir konuda da laf edeyim; Türklerin birbirini aşağı çekmesi eğlenceli bir sohbet konusu ama doğru mu? Acaba bizler rekabet, eleştiri gibi şeyleri yanlış mı yorumluyoruz? Bana tersi doğru gibi geliyor, her zaman değil, bazen Türkler birbirlerini fazla destekliyorlar gibi. Desteğin rahatlatıcı, uyuşturucu özelliğinden bahsediyorum...
0
junkie
Öncelikle bu makalenin altının şikayet dolu yorumlar ile dolması beni ciddi anlamda rahatsız etti.

Yazılımlarımız 31 Şubat 2006 gibi bir tarih girildi diye çöküyorsa, nümerik alana metin girilebiliyor ve bu garip mesajlar görüntülenmesine sebep oluyorsa, yazılım beklenen işlevini yerine getiremiyorsa yada hatta beklenenden fazlasını bile yapıyorsa, sorun Hindistan olmak yada olmamak sorunu değil, bu işimizi ne şekilde yaptığımız ile ilgilidir diye düşünüyorum.

Yazılım sektöründe Hindistan'ı yakalayamamamızın bence tek sebebi var. Kabul edin yada etmeyin bence sektördeki firmaların çok çok küçük bir kısmı işlerini tam anlamıyla yapıyor.

Bu saptamayı yapmamın sebebi, yakın zamanda kendi firmamız ile dünyanın dev Test Mühendisliği firmalarından birinin Türkiye şubesini kurmamız. Konu ile ilgili yaptığımız ilk çalışmalardaki gözlemlerim ise şöyle;

1- Tasarım Dökümanları bizde hala vakit kaybı gibi algılanmakta.

2- Test planı yapan firma duydunuz mu? Rastlantısal testler ile sadece bulunabilen hataların %50'si bulunabiliyor çünkü. Ben fiilen sektörün içinde firmalar ile görüşüyorum ( evet dev firmalar ile de ) ve ben yapısal test planları bulunan firma sayısını iki elin parmakları ile gösterilebileceğini gördüm.

3- Yazılım için geliştirme sonunda TCO'nun sadece %60'ı yatırılmıştır. Kalanı destek ve iyileştirme için harcanır. Yazılımlar yapılması gerektiği gibi yapılmayınca, destek maliyeti artıyor. Türkiye'de firmalar yazılım üreterek kar edemiyorlar. Bu sebeple daha az kazanıyoruz ve daha fazla çalışmak zorundayız.

4- Bu sebeple piyasada IT harcamalarını müşteriler yatırım olarak göremiyorlar. Proje bitmiyor, gecikiyor, hatalar ile dolu... Buna istisna olarak sadece birkaç sektör örnek verebiliriz. Ama siz ERP dönüşümünü tamamlamış kaç KOBI biliyorsunuz? Bunun tek sorumlusu "KOBI sahiplerinin dar görüşlülüğü" müdür? Yoksa ERP dönüşümü çok mu pahalı? Yok canım..

Sorunun cevabı biz sektörün aktörlerinde. Biz ürünümüzü BEKLENEN fonksiyonalitesini EKSİKSİZ yerine getirebilecek şekilde, BEKLENEN zaman içerisinde ve BEKLENEN bütçe ile teslim edebiliyorsak bu sorunu aşmak için adım atmış oluruz.

Planlama ve Tasarım ile daha geniş bir yelpazeden geliştiriciyi projeye dahil edebiliyorsak, üniversite mezunlarımız bu şekilde deneyim elde edebilecekleri işleri rahatlıkla buluyorlarsa, müşterilerimiz aldıkları üründen memnunlar ise ve biz bu sürecin sonunda karnımızı doyurabiliyorsak biz de Hindistan olabiliriz.

Çünkü sanırım Hindistan'da olan çok da farklı bir durum değildir.

Ben ve 4 ortağım üniversite yıllarında kurduğumuz firma ile başta İsrail olmak üzere bir çok ülkeye yazılım ve profesyonel hizmetler satmayı başardık. Bunu yaparken ne yazılım sektörünün durumu bizi etkiledi, ne de bazı müşterilerimizin dar görüşlülüğü.

Çözüm bizim ellerimizde. Sadece yapmamız gereken harekete geçmek. Hareketlerimizde ise kendimize, işimize ve müşterimize saygımızı dikkat noktası yaparsak Hindistan yada İrlanda gibi bir ülke olmamamız için hiçbir sebep görmüyorum.

0
FZ
Bu detaylı, güzel ve bilgilendirici yorum için çok teşekkürler!
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Tatil Rehaveti

butch

EncFS: Şifreli Dosya Sistemi (TÜRKÇE)

sundance

EncFS, pratik kullanımlı ve performanslı bir şifrelenmiş dosya sistemi. En önemli iki özelliği, şeffaflığı ve dizin bazında şifreleme yapabiliyor olmanız.

EncFS'in özelikleri ve nasıl kullanılabileceği konusunda Cuma günü Linux DevCenter'da yayınlanan makalemin daha geniş ve Türkçe halini (kesinlikle çeviri değil ;) yazının devamında bulabilirsiniz.

Şirket İsimlerinin Kökenleri

butch

Yahoo? Apple yenir mi? Intel de ne demek?

Bu adreste Yahoo, Sony, Red Hat gibi bilişim devlerinin isimlerinin kökenlerini bulabilirsiniz.

Hi! How are you?

musshani

Son günlerde Internet üzerinde dolaşan ve hızla yayılan bir virüs tespit edilmiştir. Eğer içinde; " Hi! How are you? I send you this file in order to have your advice See you later. Thanks " metni geçen bir e-posta alırsanız, eklerini açmadan acilen silmenizi önemle tavsiye ederim.
Hızla yayılan ve W32.Sircam.Worm@mm olarak adlandırılan bu virus, gelen e-posta içinde bulunan ekli dosya açıldığında açan kişinin bilgisi dışında e-posta programının adres defterinde bulunan tüm e-posta adreslerine farklı konulu ekli dosyalar göndererek yayılmakta ve yayılırken de kullanıcının bilgisayarında bulunan şahsi dosyaları da 3. şahıslara göndermektedir.
Hergün , farklı yöntemlerle yayılan yeni ve farklı virusler ortaya çıktığından bilgisayarınızda anti-virüs / güvenlik programı kulllanmanızı eğer halihazırda kullanıyorsanız bu programı sürekli güncellemenizi ve internet üzerinden e-posta yolu ile yayılan virüslerden korunmak için tanımadığınız e-posta adreslerinden gelen mesajları açmamanızı ve e-postalar içerisinde gelen ekli dosyaları virus taramasından geçirmeden okumamanızı önemle tavsiye ederim.

An Istanbul breakfast with Tim O'Reilly

sundance

It all began with a tweet; "Just arrived in Istanbul for #occrp meeting. Staying at the lovely Antalya hotel with a view of the sea of marmara. Now out for a ramble Tim O'Reilly"

I asked if he would care for an interview, to my surprise he kindly accepted, even introduced us to OCCRP people, stating that we are from "Turkish Slashdot", which made us feel both proud and overinflated :)

Let me say that all the blunders are mine (especially not mentioning more about OCCRP guys who are doing a wonderful job) while all the provacative thoughts belong to Mr. O'Reilly (of course I do not refer to the Fox Tv Guy :)

We enjoyed talking with him, I hope you enjoy reading it. (Bu uzun röportajın deşifresini ancak bitirebildim, bu yüzden daha fazla bayatlamadan çevirmek için beklemeyip yayınlayalım istedik. Türkçe halini (referanslar eklenmiş olarak) kısa süre sonra yayınlamayı umuyoruz.)