Çoğu sunum verenin Türk olduğu bir toplantıda Türkçe sunum yapılsa yabancıların ellerine de sunumların metinleri verilse garip mi olurdu.
Bence garip olurdu. O zaman neden yabancilar cagriliyor ki toplantiya? "Bakin biz boyle bir sempozyum yapiyoruz, alin Ingilizcesi" diye e-postalarina da yollanabilir boyle bir sey. Ayni sey tersi icin de gecerli. Acikcasi, anlamadigim dilde yapilacak bir sempozyumda elimde Turkce kagitla zaman kaybetmektense, bu metni bos bir zamanimda evimde, kahvemle cozumlemeyi tercih ederim.
Türkçe çevirileri dağıtılabilir ya da en kolayı birine kulaklıklardan okutturulabilir.
Bana gore yukarida bahsettigim seyle ayni yere cikiyor. Yani, Ingilizce yapilacak bir sempozyumda; birinin kulaliklara "konusma metnini" okumasi, es zamanli oldugu surece daha cok ise yaracaktir, buna katiliyorum. Fakat, asil onemli olan sorulacak sorular ve alinacak cevaplardir. Bunlarin da onceden bir metni olmadigina gore, orada bulunmak seslendirilmis bir belgesel izmelekten oteye gecemez bence.
Simultane ceviri konusunda hakli olabilirsiniz. Belki okulun kendi birimlerinden biri bu konuda yardimci olmaliydi. Fakat soyle bir durum var: yapilacak bir simultane cevirinin kotu olmasi ihtimali ne kadar goze alinabilir? Yani sonucta kotu cevirilmis bir felsefe kitabini bile okurken o kadar zevkizlesiyor, bunu dinlemek ne kadar guzel olabilir? Burada, gerkli birimin ceviriyi kotu yapacagi anlasilmasin. Bu konunu Sayin Emre Sevinc'in de dedigi gibi oldukca profesyonel yapilmasi gerekiyor.
Bence konu eger ulkeye, dusunen insanlara bir sey katmaksa; profesyonel ceviri firmalarindan birisinin de bu ise gonullu olmasi gerekirdi. Ama dendigi gibi bu konu tamamen ayri bir sey.
Ondan sonra isterlerse ki genelde pek uzun sözlü tartışmalar yaşanmıyor, herkes istediği dilde birbirine soru sorsun
Bence bir sempozyumun en onemli kismi budur. Orada eger zaman ayrilabilirse, ne bileyim mesela kahve arasinda, konusmacilarin yanina sokulup onlara bir iki sey danismak; onlarla tanismak; veya bu konuda fikir sahibi olan biriyle bir seyler paylasmak bu isin en yararli kismi.
Bogazici'nde cok olmasa da sempozyumlara katilimlarim oldu. Tartisma/soru sorma kisimlari, saatlerce surmese de genelde tatminkar seviyelerdeydi. Yani salonun rezerve saatlerine disina tasmadikca orada, sizle bu konuda bir seyler konusacak birilerini bulabileceginizi saniyorum.
Bence olay biraz abartilmis. Eger bir sinav analizinden bahsediyorsak, mevzu bahis soru buyuk ihtimalle su sekildedir:
Turkiye'nin matematik konumunu asagidakilerden hangisi belirtmektedir? (veya benzeri)
A) 36° - 42° Kuzey enlemleri, 26°-45° Dogu boylamlari
B) 26° - 45° Kuzey enlemleri, 36°-42° Dogu boylamlari
C) 36° - 45° Kuzey enlemleri, 26°-42° Dogu boylamlari
D) 26° - 42° Kuzey enlemleri, 36°-45° Dogu boylamlari
Bu soruyu bilememek bence o kadar da abartilacak birsey degil. Yazida da bahsettigi gibi tamamen ezbere dayali bir bilgi.
Fakat olay biraz carpitilmis sanirim. Bunu eger bir suredir sinavlarla ilisigini kesmis bir insan okursa, "Genclere bak, haritayi onune koymuslar Turkiye nerede demisler, adam onu bile gosterememis" seklide yorumlar...
Okuma/yazma bilmeme haberi kotu bir durumu gosterirken, bu (cografya ile ilgili olan) haberin o kadar da "ciddi" bir sorun oldugunu dusunmuyorum...
Yani desem, nasil anlatsam bu mutluluğu... Böyle bir dökümana ne kadar çok ihtiyacımız vardı anlatılmaz, yaşanır tabii...
Yalnız şöyle bir problemimiz var,
Yani forumlara kötü tipte soru soranların bu yazıyı lütfedip de okuyacağını hiç sanmam. Ne yapılsa ki, yazının sonuna süpriz falan mı eklense acaba?
Aslında bu konularla pek aram yoktur. Bu sefer üşenmeyip tasarıyı okudum. Genel olarak aklımda çok belirgin şeyler oluşmadıysa da, anlamadığım birkaç nokta var;
*) Bu konuda yeterince başarılı olan ülkelerde eminim ki yasalar da bir o kadar başarılıdır. Peki bu ülkeler bu konuda (Astronatların zorunlu inişi....) ne diyorlar acaba?
*) Diğer ülkeler böyle bir antlaşmayı imzalamaya neden yanaşsın?
*) Biz neden umutsuz bir şekilde bu gibi şeyleri sürdürüyoruz?
----
Zaten Mimar'ın Zion ile direkt bir irtibatı nasıl olabilir ki? Zion'da gerçek insanlar yaşıyor, çoğu Matrix'e hiç girmemiş, Mimar'ın Zion'u var etme ve normal yollarla yok etme şansı da yok..
---
Aslinda var.
Filmde belki kolayca anlasilmiyor ancak, isler gercekten gorundugunden daha da karisik. Okudugum bir iki yabanci/turkce yorumlardan da farkettigim uzere, Aslinda Zion'da matrix'in bir parcasi. Aslinda "hani su MATRIX'e girmemis olanlar" (yani orasinda burasinda delik olmayanlar...) da matrix'in icindeler.
Hatta belki hic akla hayala gelmiyecek bir sey ama, Neo, Trinity, Morpheus ve diger ekipler aslinda birer PROGRAMLAR. Matrix'i bir isletim sistemi gibi dusunuyorlar genelde yorum yapanlar. Ve bu isletim sisteminin 6 seferdir SONSUZ DONGUYE girdigini dusunun. Bu donguden cikmasi icin bir anormallik yapmasi gerekiyor ve bir seye rastgele ozellikler (bitler) ekliyor. Ve sonucta Neo ortaya cikiyor. Morp., Tri. ve ayak takiminin hepsi ise yine bu donguden cikmak icin gerekli ortami saglamaya calisan programlar.
Valla oldukca karisik... Umarim son filmde dugumler acilir :)
Ne onerisi olabilir ki bu? Sanki ben gidip TT'a bence Uydu'ya gecmelisiniz (veya topluluk) dese bunu yapacak. Suan yapacagimiz baska birsey yok. Bir sekilde yetkilileri ayaga kaldirmamiz gerekiyor. Ben mail atalim derken TT'den bahsetmiyordum. Gerekli firmalara demistim dikkat ederseniz. Yani benim burada kasttetigim Kablocu firma falandi.
Neyse benim onerim su:
TTnet, kablolarla ugrasmasin artik diger firmalar gibi (Orn: E-kolay, Superonline) hatta onlardan daha iyi seviyede bir uydu sistemine gecsin. Boylece en azindan bahsettigimiz RİSK en AZA inecektir. Sonucta TT'den bahsediyoruz, Turkiye'nin internetini elinde bulunduran firmadan (devlet kurulusu muydu yoksa? ). Baska onerisi olan?
Bu konuda yapabileceğimiz birşey yok mu? Yani daha 2 aydan falan bahsediyorlar. Daha millet buna ne kadar sabredebilir ki? Bu konu hakkında ilgili yerlere (açıkçası nereler olduğunu bilmiyorum) e-posta falan atılsa, tüm kullanıcılar tarafından. Sanki bu biraz umursamazlıktan da kaynaklanıyor gibi geliyor çünkü bana. Ne dersiniz, sizce ne yapılabilir?
Merhaba
Bence pek bir sorun olmaz. Hatta daha iyi bile olur. Cunku bir yaris baslar istemeden. Kullanicilar acik kod a yonelince ucretli olanlar kendilerini kanitlamak icin kaliteyi artirmak zorunda kalirlar. Yanlis mi dusunuyorum?
Şeyler ve Düşünceler ( 29)
Bence garip olurdu. O zaman neden yabancilar cagriliyor ki toplantiya? "Bakin biz boyle bir sempozyum yapiyoruz, alin Ingilizcesi" diye e-postalarina da yollanabilir boyle bir sey. Ayni sey tersi icin de gecerli. Acikcasi, anlamadigim dilde yapilacak bir sempozyumda elimde Turkce kagitla zaman kaybetmektense, bu metni bos bir zamanimda evimde, kahvemle cozumlemeyi tercih ederim.
Bana gore yukarida bahsettigim seyle ayni yere cikiyor. Yani, Ingilizce yapilacak bir sempozyumda; birinin kulaliklara "konusma metnini" okumasi, es zamanli oldugu surece daha cok ise yaracaktir, buna katiliyorum. Fakat, asil onemli olan sorulacak sorular ve alinacak cevaplardir. Bunlarin da onceden bir metni olmadigina gore, orada bulunmak seslendirilmis bir belgesel izmelekten oteye gecemez bence.
Simultane ceviri konusunda hakli olabilirsiniz. Belki okulun kendi birimlerinden biri bu konuda yardimci olmaliydi. Fakat soyle bir durum var: yapilacak bir simultane cevirinin kotu olmasi ihtimali ne kadar goze alinabilir? Yani sonucta kotu cevirilmis bir felsefe kitabini bile okurken o kadar zevkizlesiyor, bunu dinlemek ne kadar guzel olabilir? Burada, gerkli birimin ceviriyi kotu yapacagi anlasilmasin. Bu konunu Sayin Emre Sevinc'in de dedigi gibi oldukca profesyonel yapilmasi gerekiyor.
Bence konu eger ulkeye, dusunen insanlara bir sey katmaksa; profesyonel ceviri firmalarindan birisinin de bu ise gonullu olmasi gerekirdi. Ama dendigi gibi bu konu tamamen ayri bir sey.
Bence bir sempozyumun en onemli kismi budur. Orada eger zaman ayrilabilirse, ne bileyim mesela kahve arasinda, konusmacilarin yanina sokulup onlara bir iki sey danismak; onlarla tanismak; veya bu konuda fikir sahibi olan biriyle bir seyler paylasmak bu isin en yararli kismi.
Bogazici'nde cok olmasa da sempozyumlara katilimlarim oldu. Tartisma/soru sorma kisimlari, saatlerce surmese de genelde tatminkar seviyelerdeydi. Yani salonun rezerve saatlerine disina tasmadikca orada, sizle bu konuda bir seyler konusacak birilerini bulabileceginizi saniyorum.