fazlamesai.net'e soralım: Nereye gidiyoruz?

0
some_plus
Bu siteyi takip edenlerin çoğu tahminen bilişim camiasından. Herkes, her sabah kalkıyor, bazısı okula, bazısı işe gidiyor. Şahsen gözlemlediğim birşey var, o da bu camiadan bir çok kişinin güne uykusuz olarak başlıyor olması.

Benim düşüncem bunun sebebinin bitmek bilmeyen bilişim deliliği olması.
(Editörün notu: Orjinal yazı, içeriği değiştirmeden editlenmiştir)

Çoğumuz bilişimciyiz. Her gece bilgisayar başında gözlerimiz kısılana kadar oturduğumuz oluyordur. Sebebi ise hiç durmayan teknoloji ve merak. "Yatmadan şu çekirdeği derleyip yatsam" veya "şu konuya da bir göz atsam" deyip de saatlerce bilgisayarın başında duruyoruz.

Kim dengeyi sağlıyabiliyor merak ediyorum. Ben bu denge sağlayamadığımı söyleyebilirim. Eğer bir öğrenci olsamasam geç vakitler de kalkma şansı bulamayacağım tabiki. Herkes de bu lükse sahip değil. Çalışan arkadaşlar ne yapıyor merak ediyorum. Yani bir uyku problemimiz var. Bu inkar edecek olan var mı ? :)

Peki bu döngü hep devam ediyor. Bilgisayar başında devamlı duruyoruz. Uykumuzdan oluyoruz. Kimi zaman sosyallikten oluyoruz. Ama teknoloji de devamlı büyümede ve takip istiyor.

Bu soruna bir cevap var mı merak ediyorum. Yoksa bilişim camiasına giren kişiler bu hayata mahkum mu ?

Görüşler

0
sundance
:) Bundan altı yıl önce Fazlamesai Genel Merkezi, İstiklal caddesinde bir çatı katındayken uykusuz gecelerin sabahlarında aynı soruları tekrar tekrar sordum kendime.

Şu an ise aklıma gelen cevap şu "Eğer bir sebeple, bir konuya, onla uğraşmaktan uykusuz kalacak kadar heyecan duyuyorsanız, uykusuz kalın. Hatta çevrenizde bu şekilde olan insanlar varsa onları da teşvik edin uykusuz kalmaları için. Çünkü bugünkü uykusuz heyecanlar, yarın ki heyecansız uykulardan çok daha kıymetli"
0
simor
O çatı katı da ne güzel biyerdi dimi?
0
onurguzel
Yazıcıdan çıktısı alınıp odanın en işlek duvarına asılası bir söz...
0
FZ
Sadece bilişimciler mi uykusuzluktan muzdarip?

Herhangi bir kaliteli üniversitedeki (dünyadaki ilk 500-600 filan) herhangi bir daldaki doktora öğrencilerinin uyku düzenlerine bir göz atın isterseniz. ;-)

Not: Ben çok seviyorum uyumayı. O yüzden doktora yapabilir miyim şüpheli :)

Bir başka not: Çok az sektörde "dur şunu bir deneyeyim de göreyim bakalım sonucu ne olacak?" sorusunu sorup birkaç dakika ya da saat sonra sonuç alabilirsiniz. Mimarları, köprü yapanları, araba üretenleri, vs. düşünün.
0
anonim
Doktorlar? Daha tıp öğrencisiyken hem uykusuz kalıyor- hem de masa başında rahat oturup ekrana bakıp durmuyorlar. Yani uykusuz ve görev başında hasta yanında... kadavralarla haşır nesir- acil servislerde staj....herneyse hatırlatmak istedim. Başka örnekler de var!
0
FZ
Doktorlara saygım büyük. Bazen bilgisayarcılar sadece doktorların ve uzun yol pilotlarının anlayabileceğini düşünüyorum.

Masa başında rahat oturmaya gelince, sadece şunu bir sormak istiyorum acaba siz hiç bilgisayar başında toplamda belki 30 - 40 dk. ara olmak kaydı ile 36 saatten fazla oturmayı denediniz mi? Yani böyle bir şeyi kalitesiz bir koltuk üzerinde, çok da kaliteli olmayan bir monitör ile ve mütemadiyen terlemenize yol açacak kadar güneşsiz ve havasız bir ortamda denediniz mi? Bu soruları sordum çünkü belki kafanızda oluşmuş olan "bilgisayarcı" imajının dışında örnekler de olabilir.
0
anonim
En yakın örnek elektronik mühendisliği diploması olan ve bilgisayar mühendisliği master'ı yapmakta olan oğlumdur. Şimdilik eğitim-öğrenim ve sosyal hayatını dengelediğini düşünüyorum. Yani hiç değilse şimdilik 36 saatten fazla bilgisayar başında oturarak herhangi bir konuda verimlilik sağlayamayacağını biliyor olmalı.
0
FZ
Verimli olacağını iddia etmedim. Sadece, doktorlar kadar ulvi sebeplerden ötürü olmasa da bilgisayarcıların da manevi anlamda çok yoğun, yorucu, bitkin düşürücü hallere girebileceğini, bunun gerek profesyonel gerekse akademik ortamlarda olabileceğini belirttim hepsi bu. Bu durumun kendini beslemesine dair de bir argüman getirdim (bkz. yukarıda sorulan sorunun cevabının çok kısa ve hızlıca alınabilmesi ve bunun bir döngüye girmesi hali).
0
FZ
Sosyalliği nasıl tanımlıyorsunuz? Bilgisayar ile haşır neşir olanlar epey bir insanla muhatap oluyorlar ve hatta bazıları epey geveze oluyor da o yüzden sordum (ah mirim ama o insan dokunuşu, kokusu yok mu... muhabbetine mi gireceğiz gene yoksa?)

Bence en asosyal mesleklerden biri romancılık. Bir odaya kapan yaz allah yaz.
0
anonim
Kaç roman yazdınız bilmiyorum ama romancılığın asosyal bir meslek olduğuna katılmıyorum. Romancı düşleriyle birlikte çok da iyi gözlemcidir o yüzden de hayli sosyal olmak durumundadır, yazarken ise laptop'unu alıp (TT- Thanks to Tech) hava koşullarına göre kalabalıklar arasına pekala karışabilir. Her ne hal ise ben bir Orhan Veli'nin (romancı değil ama edebiyatçı) bir Sait Faik'in (O da kısa öykülerle) ellerinde kalem kağıt sokaklarda duyumsayarak yazdıklarını okudum! İstanbul'da (daha bilgisayarlar yokken)edebiyatçıların buluştukları tartıştıkları sosyal ortamlar olan belli kıraathane, pastane ve çayhaneler ise artık nostaljik!
0
FZ
Demek ki "stereotip"lere dayanarak argüman geliştirmemek lazımmış ;-) Sizin "halkın içinde yaşayan gözlemleyen romancı" tiplemenize karşılık bir hayli izole olan, içedönük romancılar da göstermek zor olmasa gerek (misal Orhan Pamuk hangi kategoriye girer, sürekli insanlarla iç içe olan biri mi, yoksa insanları gözlemlemekle birlikte ağırlıklı olarak içedönük biri mi? Pekiyi ya Virginia Woolf?)

O lafları etmemin sebebi biraz da refleks önyargılara karşı alerjik tepkim, yani bilgisayar = iletişim kurmayan asosyal garip insan. Mutlaka o profilde insanlar da mevcut ama yoğun ve büyük yazılım geliştirme ekiplerinde doğru dürüst iletişimin, kişisel ilişkilerin ne denli önemli olduğunu eminim o tür ortamlarda çalışan insanlar hatırlayacaktır.

"Bir odaya kapanıp bir proje geliştirmeye çalışan bilgisayarcı"nın ne menem sosyal meselelerle uğraşmak durumunda kalabileceği ve ne tür gözlemler yapabileceğini bilseniz (özellikle de açık kodlu ve uzaktan geliştirilen projeler) şaşırırsınız diye düşünüyorum.
0
sundance
Ama romancılar hakkında bayağı okudum ve romancılık bayağı asosyal bir meslek. Hikaye yazarlarının aksine bir çok romancı kendini evine kapatmayı ve bir çeşit laboratuvar şartları altında roman yazmayı tercih ediyor.
0
sulh
Eğer sosyallikten kastımız bir grup insanla iletişim kurmak/yakınlaşmak ise genel kanının tam aksine bilgisayarla uğraşanlar(özellikle programcılar) diğer gruplar arasında ki en sosyalleri.

Bilgisayar-dışı çevremin arkadaşlık ilişkilerine baktığımda nedense 6-7 saatten fazla aralıksız muhabbete(çok yakın olanlar haricinde) hiç rastlamadım. Programcılar da ise yeterli zaman varsa basit bir tree muhabbeti dallanıp budaklanıp bir günü(sanırım uykusuz kalmaya olan alışkanlığında etkiside var) geçebiliyor(ki genelde günün sonunda 5-6 tane proje çıkıyor ortaya). Zira programcıların çoğu(en azından benim çevremdekiler) programlama hakkında konuşmayı seviyor ve programlama(genel olarak cs) konunun tükenmesine yetmeyecek kadar geniş bir alan. (Tahminim startup fikirlerinin çoğu bu tür muhabbetler esnasında ortaya çıkıyor :) )
0
sametc
Bana da şöyle bir şey oluyor: geçen gün linux ile uğraşırken bir türlü düzelmeyen X ve ethernet sorunu çıkmıştı...

ve yarın 06:30'da kalkıp işe gidicem... Ve ben saat 03:45 hala bu sorunun peşindeyim ve sonunda tabii bünye dayanamıor yatıyrum... 06:30'da kalktığımda ise aklıma ilk gelen şey "bu sorunu nasıl çözecem mutlaka çözücem" diyip o uykusuz kafayla hala bilgisayarı düşünerek beyni zorluyorum... servisle işe giderken bile hala o sorunun nasıl çözülceği aklımda(bir yerde birşey var ama nerde gibisindne) işte bu da tipik bir bilişimcilikmidir bilemem :D ama tabii 3 saat uyku uyudum ama yetmiyor arkadaş :D...

bilgisayarınızda sorununuz varsa eğer siz farkıdna olmasanız bile çoktan uykusuz kalmayı göze almışınızdır çünkü zaman naısl geçiyor anlamıyorsunuz bile... Ama çok eğlenceli ve zevkli geçiyor.
0
101
Başka bir konu olabilir bu ama uykusuz kalarak çalışmak ne kadar verimli? Bir günümüzü düşünelim. Sabah 7.00 da kalktınız. 20.00 gibi eve geldiniz. Şevkle bir sorun veya herhangi bir şeyi kurcalamakla uğraşıyorsunuz. Saat 02.00 oldu 03.00 oldu 04.00 oldu. Uyumanız için 3 saatiniz var ve bir önceki gününün de böyle olduğunu düşünürsek. Uyku yetmezliğim varsa uyuyorum. Benim mi bünyem dayanıksızdır nedir? Uykusuzsam düşünemiyorum düşünmek bile istemiyorum.
0
anonim
Bir tek ben uyku sorunu yaşıyorum sanıyordum... Ben de henüz bir çözüm getirebilmiş değilim ancak aşağıya yazdığım linkteki pdf belki çözüm getirmenize kolaylık sağlıyabilir. Dosya ismini kısalttım, orjinali "How to sleep less and have more energy than you ever had" seklinde geciyor. Umarım işinize yarar arkadaşlar ben henüz uygulamayı beceremedim.

http://www.reflected.org/sleep.pdf
0
acemi_
PDF'i okudum, çok hoşuma gitti. Teşekkürler
0
sosgezbir
Bu yazıyla ilgili bir anımı yazmıştım ama yayınlanmadı :(
0
Zebani
Ben de tam uykuyla daha doğrusu "Az Uyumakla" ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Madem ki konu açılmış buradan devam edeyim. Bir çoğumuza zamanın (Dünya saatiyle 24 saatin) yetmediğinin bir gerçeklik olduğunu düşünüyorum. Ben de uzun zamandır bu uyku sorununu nasıl çözerim diyordum. Sonunda (bugün-18/10/2006) "less sleep" yazarak gugulladım ve karşıma bir çok link çıktı. En çok ilgimi çeken link:

http://www.stevepavlina.com/blog/2005/10/polyphasic-sleep/

bu oldu. Polyphasic Sleep denen bir kavram varmış (Türkçe karşılığı yoksa eğer "çok fazlı uyku" olarak Türkçeye çevirmek istediğim bir kavram). Okudukça ikna olma payım arttı. Verdiğim link ve anahtar kelimelerden yola çıkılırsa bu konuda daha çok örnek bulunabilir.

Bu işin uç noktası ise aşağıdaki link olsa gerek sanırım.

http://www.thanhniennews.com/features/?catid=10&newsid=12673

Gerçi bu linkteki bir hastalık :)

0
Zebani

Do people really need to sleep?

Posted in sleep at 5:39 am by Francisco

Some people think that we rest during our sleep, and that without sleeping we would be tired, and get sick.

In contrast, experiments with dogs as well as polyphasic sleepers have shown that it is not sleep that we need, but REM dreams. Dogs have died when prevented from dreaming, but not when prevented from sleeping. Polyphasic sleepers get by fine with 3 hours a day of mostly dream sleep.
However, there is a guy in vietnam who has been without any sleep for 30 years! He is active and in good health. Is he lucky genetically? Or is it something he learned? This means that not sleeping does not necessarily lead to death or bad health. We just need to figure out how to get rid of sleeping.

http://franciscogutierrez.wordpress.com/2006/02/16/do-people-really-need-to-sleep/

0
sundance
Pavlina'nın blogu ve podcastleri çok acaip. Özellikle hayatınızın amacını bulmak istiyorsanız şunu yapın dediği bölüme bayılmıştım.

Ha yapmadım o ayrı, sanırım hayatımın amacını bulmaya hazır değilim :)
0
Zebani
Hayatımın, hayatının, hayatlarının amacı derin bir konu olmalı. Onu da okurum bir ara inşallah. :) Merak ediyorum aramızda az uyumayı amaç edinmiş ve başarabilmiş kişiler var mı (fazlamesai takipçilerinden)? Eğer var ise, tecrübelerini paylaşsalar ne güzel olurdu. (gerçi güzellik göreceli bir kavram ama olsun...)
0
serdem
Az uyumak için kahve, çay, kola gibi bütün zehirleri kesip uykunuz geldiğinde yatmalısınız. Bu durumda 10-11 gibi uykunuz geliyor. Buna bağlı olarak da sabah 5-6 gibi kalkmak 'kendiliğinden' oluyor.

Ben yıllarca 9-10 gibi uyanan bir insandım. Sabahlama yüzünden de bazen öğleni bulduğum olmuştur. Kalkış saatimi 'adım adım' erkene çektim. Çay, kola gibi şeyleri bırakmak isterseniz gene adım adım yapın, gaza gelip her şeyi aynı gün yapmaya kalkışmayın.
0
serdem
Yap onu sen. En önemli şey o.
0
serdem
Bir de Pavlina'nın devam ettiği bir şey değil polyphasic sleep. Sadece deney olarak yaptı ve bıraktı.
0
Zebani
120 gün ve üzerinde devam ettiği bir şey. Eğer doğruysa Da Vinci de bu şekilde bir uyuma yöntemi uyguluyormuş.
0
Zebani
Bu arada sanırım daha insancıl olanı : "How to Become an Early Riser"

http://www.stevepavlina.com/blog/2005/05/how-to-become-an-early-riser/
0
skoylu
Öncelikle, bütün genellemeler yanlıştır :)

Eğer, bugün, yarın veya öbür gün, Galata köprüsünden gesenin köründe geçerseniz, orada olta başında durup kamışın parlayan ucunu pür dikkat izleyenleri sabahlarken bulabilirsiniz.

En son uykusuz gecem, Arnavutköy'de aynı şekilde geçmişti, yarın bir gün o köprüde o vakitte bende olacağım büyük ihtimalle.

Demekki bu bilişime filan özgü bir şey değil. "Meraklısı" olunca, sabahlamak sıradan bir vaka oluyor.

Basitçe, PC başında da, Balık tutarkende sabahlamayı seviyorum. Öyle olacaksa, gönlüm ister hep öyle olsun. Uykuya vereceğim kısıtlı ömrü yaşamaya ayırmış olmanın bir mahzuru yok sanıyorum..
0
serdem
Ben -başka bir alanda- 15 yıl sonra sabahlamanın tamamen verimsiz, saçma bir yol olduğunu anladım. Erken yatın erken kalkın ve o anda sadece bir işle meşgul olun, emin olun yaptıklarınızın kat kat fazlasını yapacaksınız. (Şöyle söyleyeyim, bilgisayarınızda aynı anda 2 pencere açıksa birşeyleri yanlış yapıyorsunuz) Sabahlamak tamamen kendinizi kandırmak ve hayır, bu kişiden kişiye değişen bir şey değil, o kadar net konuşuyorum :)
0
sundance
Sabahlamak "daha verimli çalışmak" adına o kadar da faydalı değildir. Buna katılırım.

Öte yandan herhangi bir şeye "sabahlayacak kadar ilgili olmak" çok başka bir şey. Bu "yol aynı yol, arabayla, otobüsle, trenle, uçakla ya da yürüyerek gitsen ne çıkar?" demek gibi, bunların herbiri farklı yolculuklardır ve eğer tek derdiniz A noktasından B noktasına gitmek değilse sizin için yaşanmışlık olarak önemlidirler.
0
skoylu
İyide, bizim iş olsun diye sabahladığımızdan değil ki!

Aslında bilgisayar veya olta başında sabahlamak, iş meselesi de olsa işin ucunda, tamamen bir macera gerçekte.. Biz aslında bizi uykudan daha çok dinlendirecek, bize zindelik verecek olan bir meselenin peşindeyiz..

Konu eğer işse, en verimli çalışma, sabah işe başlayıp, akşam 5'ten sonra bırakıp giderek yapılabilir. Aksi? Kısa süre sonra telef olursunuz. 16 saat işe gidersiniz ama ancak 1.6 saatlik iş çıkarırsınız. Normal mesai ile ise, 6 saat kadar iş yapmanız mümkündür günde.

Elbette, konu "iş".. Eğer iş sizi dinlendiren, cezbeden, kapıdan çıksanız bile kafanızda götürdüğünüz şeyse, durum zaten farklı olacaktır.
0
sefalet
Bu konu sanırım genelağda en çok açılan ve kültürler üstü bir ilgi uyandıran ender tartışmalardan biri.Uyku ve uygulama yöntemlerini inceleyip denerken, uyku hakkında bilimsel bulguları takip etmekte de yarar var.Zira olay kocakarı tavsiyelerine kadar gidebiliyor.

Uyku düzeni olmayan biri olarak, mevcut uygulamaların çoğu sosyal hayatın yapısı ile çelişebiliyor.Uykularımız aslında hiç bir zaman sadece bize ait biyolojik süreçler değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız topluma ait, içinde bulunduğumuz toplumsal sistemin dayattığı koşullardan bağımsız bir uyku düzeni sağlamak çok zor.

Bunun yanında ne tür uyku düzeni olursa olsun, gecelerin doğal sessizliğinde uyanık olup bir şeyler yapmanın verimliliği hiç bir şey de yok.
0
FZ
Bilimsel bulgular ve yorumları demişken, circadian rythm, melatonin gibi konuların Vikipedideki Türkçesi olsa güzel olurdu diye düşündüm.

Hiçbir dış sinyale maruz kalmaksızın (çok özel, izole, yeraltı koşullarında) yapılmış biyolojik saat deneyleri mevcut. İnsanlar başka insanlar, güneş, doğa manzarası, saat, vs. olmadan da belli bir günlük düzen içinde hareket edebiliyorlar. Bu biyolojik saat konusu bir hayli verimli bir araştırma alanı (PubMed ortamında biological clock anahtar sözcükleri ile yüzeysel bir arama bile konudaki eğilimlere dair bir ipucu verebilir.)

Bir de tabii hep genelleme yapma eğiliminde oluyoruz (bilimsellik adına?) oysa pek çok psikolojik olgu gibi uyku meselesi de yaşa, mevsime, günlük egzersiz miktarına, vb. etmenlere göre değişebilecek bir şey, çok detaylı ve test edilmiş bir model elde olmaksızın birilerinin önerilerini denemek ne kadar anlamlı? Her bedene uyacak birkaç hazır giyim çözümü bu gibi durumlarda patlamaya müsait.
0
anonim
Valla ben "kış uykusunu" seçiyorum... Bir zamanlar Louis de Funnes diye bir sinema oyuncusu vardı, severek ve gülerek izlediğim filmlerinden "Hibernatus" u anımsadım:)
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Beni Bul Bebek

redial

Bebek bir yapay zeka programıydı...
Mehmet Emin Arı'nın yeni bir hikayesi...
turk.internet.com ' dan okuyabilirsiniz

IBM'in Linux Reklamı - izlemeyen kalmasın

numb

Biraz eski de olsa [1] IBM'in bu muhteşem reklamını izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ediyorum.

[1] Reklam Eylül 2003'te yayınlanmış.

Kaynak: chir.ag

Çocuklara Bilgisayar Projesi, Hemen Şimdi!

blue-train

"İkinci El Bilgisayarlarınızı İstiyoruz. Hemen, Şimdi" denmişti burada bir süre önce, hatırladınız mı? İkinci el bilgisayarların toplanması, ardından GNU/Linux kurularak ihtiyacı olan kesimlere ulaştırılması gibi bir fikir gerçekten de heyecan yaratmış, 1-2 gün içerisinde onlarca yorum gelmişti.

İlgili haberi okurken heyecanlananlardan ve yazılan yorumları ilgiyle takip edenlerden biri de bendim. Bir süre sonra Fazlamesai'de ortaya çıkan bu fikri, aktif olarak içinde bulunduğum ve çocuklara yönelik faaliyet gösteren bir STK olan Farklı Bireyler Eğitim ve Rehberlik Derneği'ne (Faber-Der) de sundum. Oradaki insanların da olumlu tepkisiyle birlikte bu fikrin projeye dönüşmesi fikri hız kazandı.

Fazlamesai.net PC WORLD´de

PCW

PC WORLD'ün Ekim sayısından itibaren Fazlamesai.net ekibi katkılarıyla her ay yayınlanmak üzere "Açık Kaynak" bölümü açtık. Sundance ve Butch ile oturup konuşarak ortaklaşa nasıl bir içerik üretebileceğimizi düşündük ve sonuçta beğeneceğinizi umduğumuz ortak bir çalışmaya imza attık. Bu ilk çalışmamızda başlangıç olarak OSDN kaleleri, VectorLinux'un kurulumu ve Fazlamesai.net dünyasından haberlere yer veriyoruz.

Fazlamesai.net'e soralım: Açık Kaynak İş Modeli

noyton

Yakın zamanda Bora Güngören konuyla ilgili birçok yazı yazdı kendi blogunda, Türkiyedeki açık kaynak iş modellerinde ve şirketlerinden yola çıkarak. Ama bu tek taraflı bir görüş olduğu için Fazlamesai.net'e soralım: