Eskiler, ucu bucağı belli olmayan zenginliğin ölçütü olarak kumu gösterirlermiş. Denizde kum, bende para diyen atalarımız, kum örneğini kullanırken, bu metanın neredeyse sınırsız olmasından yola çıkıyorlardı. Modern ekonomi anlayışıysa, bunun tam aksini söylüyor. Tüm ekonomik metaların varoluş nedeni olarak kıtlık temasını ortaya koyan bu anlayışa göre, kum da şimdilerde şişelenen su gibi kıt bir madde. Bu yüzden de maddi bir değeri var.
Madem kumdan söz ettik, saf kumun kilosunun dünya piyasalarındaki değerini de söyleyelim: 1 cent! Bir grup İngiliz ekonomist, yememiş içmemiş bir hesap yapmış. Araştırdıkları şey, dünya üzerindeki toplumların, bir centlik kumdan ne kadar artı değer ürettikleri...
Sonuçlar çok ilginç. Kumdan sadece çömlek yapabilen bir Bantu yerlisinin ürettiği artı değer sadece 75 cent! Bu rakam, insanlık tarihinin son 10 000 yılına kadar üretilen artı değerle neredeyse eşdeğer.
Porselen tabak üreten bir Kenyalı, bu rakamı tam 3,5 dolara çıkarabiliyor. Eğer İran, Irak, Suriye gibi bir Ortadoğu ülkesinin yurttaşıysanız, ürettiğiniz cam eşyalar sayesinde, artı değeriniz bir anda 10 dolar düzeyine çıkıyor. Türkiye ise, bir üst lige layık görülmüş. Yani, Türkler araba camı, tencere kapağı üretmeyi öğrenmiş. İnsanlığa katkıları 25-35 dolar olmuş.
Bir centlik saf kum, yani silisyumdan Pentium 4 üretebiliyorsanız, ürettiğiniz artı değer bir anda 300 dolara fırlıyor! O işlemcinin üzerinde çalışan yazılımları da üreten bir ülkeyseniz, zil takıp oynayabilirsiniz; çünkü, 650-700 dolarlık bir artı değer ürettiniz!
ABD, İngiltere ve Güney Kore gibi ülkeler, saf kumdan elde edilen altıncı kuşak ürün olan yazılım kategorisine geçtiler bile... Üstüne üstlük, yazılımı üretmeye başladığınız andan itibaren, altınızdaki ülkelerle fark daha da açılmaya başlıyor.
Nasıl açılmasın ki? 560 dolar, Windows XP ve MS Office paketleri için ödemeniz gereken standart lisans bedeli. Dünya Bankası Gelişmişlik Endeksine göre, bu iki lisansı satın almak için, bir ABD vatandaşının 6, bir Türkün ise tam 93 gün çalışması gerekiyor!
Afrika için durum daha da acıklı. Yıllık geliri sadece 99 dolar olan bir Kara Kıtalı, 6 yıllık mesaisi sonucunda alıyorum dediğinde, Windows XP çoktan müzelik olacak! Bir Burundilinin 560 dolarlık lisans bedelini ödemesi, bir ABD vatandaşının 198.864 dolar harcamasına eşdeğer bir bonkörlük!
O halde ne yapmalı? İşi, kumdan ürettiğimiz tencere kapağını değil, kendi yazılımlarımızı kullanmakla başlayabiliriz. Üstelik bir lisans bedeli de ödemeksizin!
Yoksa siz, bakkalda süt varken, "inatla" inek satın alanlardan mısınız?
Ali Işıngör
Focus Dergisi Yazı İşleri Müdürü
Ülke--------------GSMH----------İki lisans için kaç gün çalışıyor?
Arjantin-----------7.166----------25 gün
Bangladeş----------350----------640 gün
Burundi--------------99-----------2.032 gün
Norveç-----------36.815----------5 gün
Pakistan-------------415----------565 gün
Türkiye--------2.155---------93 gün
Yunanistan-------11.063---------18 gün
ABD--------------35.277----------6 gün
Kaynak: World Bank - World Development Indicators Database, 2001
Uludağ Projesinin ilk ürünü Pardus Çalışan CD'nin görücüye çıkmasıyla, ortalık karışmışa benziyor. Benim de içinde bulunduğum bir grup, Pardus'u ileriye doğru atılmış çok olumlu bir adım olarak görürken; bazıları da projenin sitesinin yetersizliğine ve ortaya çıkan "ilk ürünün" CD üzerinden çalışmasına içerledi...
Benim için sorun, Uludağ'cıların neden Microsoft Türkiye'ninki gibi bir site yapamadıklarından daha önemli... Sorulması gereken asıl soru şu: "Biz Türkler bir kilo kumdan ne üretebiliyoruz?"
Benim için sorun, Uludağ'cıların neden Microsoft Türkiye'ninki gibi bir site yapamadıklarından daha önemli... Sorulması gereken asıl soru şu: "Biz Türkler bir kilo kumdan ne üretebiliyoruz?"
"bazıları" bir içerleme içinde değiller alsında.
1 asıra yakındır susmaya alıştırılmış halkım konuşmaya ve soru sormaya başladı sadece. Bunun en güzel tetikleyicisi uludağ ekibinin herkesin malı olarak hep bir ağızdan ve inanarak söyledikleri pardus sistemi. Aslında aynı taraftayız fakat bir nebze de artık farklı düşünceleri sadece karşı durulacak değil faydalanma amaçlı geliştirilecek düşünceler olarak da görmeliyiz. Biri ulusal işletim sistemi çıkardı, öylede böylede bizimdir üstüne oturalım düşüncesi çok yanlıştır. Eleştirilecek hatta yerden yere vurulacaktır belkide. Şimdiye kadar tepedeki götürücülere sigara dumanları arasında ettiğimiz küfürler artık özgür yazılım sayesinde hepimizin malı olacak bi şeye övgü ve kaliteli eleştiri olarak yönelecek. Ekipteki arkadaşların hepsi değerli insanlar bence. Hiç bir kuruma ve kişiye göbek bağı olmayan insanlar.
Uludağ'a, pazaryerinde kaybolmuş ağlayan çocuk gibi bakanlarda bi zahmet annesini babasını bulsun. Yani herkese tanıtsın. Umarım bu işin sonu hayırlı biter.