Matematiksiz Eğitim

0
FZ
Radikal'deki habere göre 2004 yılı Liselere Giriş Sınavı'yla ilgili 'skandallar' bitmek bilmiyor. 64 bin 598 öğrencinin 'sıfır' puan almasıyla Türk eğitim tarihine geçen bu sınav sonucunda, matematikten 'bir tek net bile yapamayan' öğrencilerin, Anadolu liselerine '1.' olarak girebildiği belirlendi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2004 yılı LGS sonuçlarına ilişkin istatistik çalışması, 'seçkin' sayılan bu liselere girmenin aslında sanıldığı kadar zor olmadığını gösterdi. Sınavda Türkçe (25), matematik (25), sosyal bilimler (25) ve fen bilimleri (25) dallarında toplam 100 soru soruldu.

Buna göre, Erzurum'un Hınıs, Afyon'un Çay, Bilecik'in Gölpazarı ve Van'ın Erciş ilçelerindeki Anadolu liselerine 'birinci' olarak giren öğrencilerin dördü de LGS'de matematik sorularından bir net bile çıkaramadı.

Taban puanı en düşük Anadolu Lisesi Çankırı'daki Çerkeş Anadolu Lisesi oldu. Bu okula son sıradan giren öğrencinin puanı 482.866. Bu öğrenci toplam 100 sorudan dört netle Anadolu lisesine kaydını yaptırdı. Öğrencinin matematik neti -5, Türkçe neti ise -2 olarak gerçekleşti.

Kaynak: Radikal

Görüşler

0
T-u-N-i-X
Bu sınavlar, eğer tahmin ettiğim sınavlarsa; yani eğer ben lisedeyken bize getirdikleri seviye tespit sınavlarındansa çok rahatlıkla söyleyebilirim ki insanların neredeyse tamamı bu sınavın bir yaptırımı olmadığı için sallayarak sınavı hemen bitirip çıkıyorlardı. Ülke çapında bir sallama mı olmuş bilemeyeceğim ama genellikle böyle oluyordu.
0
everestk
Bu sınavlar o tahmin ettiğiniz sınavlar değil.
Çocuklar bu sınava hazırlanmak için 2-3 sene dershaneye gidiyorlar. Mesela Atatürk anadalu lisesi gibi "iyi" liselerde bu lgs ile öğrenci alıyor.
0
librid
Gayet olumlu bir gelişme. Son yıllarda eğitim sistemi hakkında duyduğum en güzel şey bu. Bu insanlar üç sene sonra üniversiteye de çok fazla matematik bilmeden girebilecekler gibi görünüyor. Eğitim sistemi eskiden de kötüydü en azından artık genç insanlara eziyet çektirmeyecekler.
Tabii bu gelişmenin bazı sonuçları olacaktır; aklıma gelenler şunlar:
a) Gençliklerini normal ve insanca yaşayan bireyler daha mutlu ve verimli oalcaklar.
b) İnsan kaynaklarını çoğunu eski üniversite sınav sistemi sayesinde kazanan yöntemleri sorgulanan, niyetleri şüphe uyandıran ideolojik oluşumlar bu değişimden etkilenecekler.
0
abakana
Aslına bakılırsa bu durum gayet doğal, Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Liseler* ihtiyaç olduğu için kurulmuyor. Birilerinin isteği ve vaadi ile kuruluyor ya da bir hayırseverin girişimiyle kuruluyor-Milli Eğitimdeki arkadaşların bu hayır severin hayrını hali hazırda var olan okullara aktarmaması da ayrı bir saçmalık-.
Talepten çok arz olunca tabiiki bu okullarında fiyatı düşüyor. Birde olayın diğer bir yönü var ki, fiilen bu okulların eğitiminin hiç bir artı yanı yok öğrenci için, sen adamı defalarca damnıtma yap, ondan sonra süper benzin ile asfaltı karıştır ve bir daha asıl hayata yön verecek olan ayrımı yap.

*Sosyal Liseler taslağı lise ilk kurulduğunda harika sayılabilecek bir düzeydeydi, örnek bir eğitim kurumları-belki hali hazırda devlet eliyle kurulmuş ayrıcalıklı(!) liselerde programlrını bunlarınkine göre revize edebilirler diye bi beklentim vardı- olmalarını bekliyordum ama daha ilk yılın sonunda Fransızca ve yanında bir kaç ek dil öğreten Anadolu Lisesi haline geliverdier bir kaç tebliğ ile...
0
Ansugo
Konu guzel lakin baslik secimi yanlis.

Matematiksiz egitim olmaz. Lakin matematik egitimi omur boyu surmez. Sosyal bilimlerde kendini gelistirmek icin adimlar atan bir ogrenci icin ilkokul matematigi yeterli olacaktir. Bunun uzerine ortaokul cilasi cekiliyor ki bu muhtesem oluyor.

Ama liseye gelmis bir kisi eger ki matematikle ilgilenmeyecekse matematigini ilerletmesinin bir faydasi yok. Yani universitede Tarih, Cografya, Hukuk gibi sosyal bilimler okuyacak ogrencinin ihtiyaci olan matematik ilkokul matematigi. Turev, integral, sinus kosinus hatta kok islemleri bile hicbir ise yaramaz.

O zaman ogrencilerin beynini bos bilgiler ile "her mereti ogretecegiz biz" diyerek doldurmamak gerek.

Hatta mumkunse meslek secimi liseden yaptirilmali ve kisi o yonde kanalize edilmesli. Hatta benim ucuk dusuncelerimden biride universite egitiminin 7-8 yil olmasi ve lisenin kaldirilmasidir. Bu 7-8 yilin ilk 2 sene genel giris, ikinci iki senesi kisinin o bolum icindeki dallarin farkini anlamasi bakimindan genel kultur, geri kalan dort senede uzmanlasma olmalidir.

Cunku ogrenciye herseyi veriririz biz mantalitesi universitede de suruyor ve ogrenciler abuk sabuk, belki hicbir isine yaramayacak onlarca bilgi ile dolu olarak (ki bu bilgiler bir isine yaramayacagi gibi kisa vadede unutucaklardir) mezun oluyor.

Matematiksiz egitim olur mu? Bal gibi olur. Edebiyatsiz egitim olur mu? O da bal gibi olur. Bir kisiye genel kultur verecegiz diye 11-12 sene her naneyi "yarim yamalak" ogretmege calismak devlet icin israf, ogrenci izin zaman kaybindan baska birsey degil.
0
FZ
Matematiksiz eğitim olur, edebiyatsız eğitim de olur. Tabii o eğittiğiniz insan mı olur, başka bir şey mi bilmiyorum. Aslında, yani kitapsız da bir hayat olur. En nihayetinde yetişkin bir insan bedeninin temel ihtiyaçlarını karşıladığınız sürece yani yemek, içmek, dışkılamak, cinsellik başka da bir şeye gerek kalmaz öyle değil mi, biyolojik olarak, yani hastalanmadığı sürece yaşar.

Bu nasıl bir anlayıştır açıkçası ben bilemiyorum. Dünyanın en güzel hikayelerini barındıran coğrafyalara bu kadar yakın olup da edebiyat bilmemek, yazık günah değil mi? Dünyanın en görkemli medeniyetlerini kurmuş tarihlere yakın olup da bilimden matematikten bihaber olmak matah bir şey mi? Ezberci bir eğitime karşı çıkmanın üslubu o da olmasın, bu da olmasın, gerek yok... mudur?

Üniversitelere gelince, onların da çok matah olduğunu söylemiyorum ama yani bir şeyin işe yaraması durumu biraz da öğrenciye bağlı değil mi? Türkiye'nin en büyük ve meşhur üniversitelerinden birinde elektronik müh. okumuş bir dostum var, şimdi ise dilbilim çalışıyor. Şimdi bu insan için elbette ki elektroniğin ve ıncık cıncık tonlarca detayın bir manası yok, bir işine yaramıyor şu anda kendisine e peki elektronik bölümü hocaları ne yapsın bu durumda, bu kişi ileride aslında elektronikle uğraşmayabilir o yüzden buna fazla yüklenmeyelim mi desin? Yani öğrenci o fakülteye geliyor, gelmesi için hocalar mı zorluyor onu?

Yarım yamalak öğretmeyelim ama kötü örneği de örnek kabul etmeyelim derim.

0
Ansugo
Insan olur efendim neden olmasin?

Kendimize bakip dunyayi ot gibi gormege calismak hangi felsefe de yaziyor?

Bugun bu ulkede buyuk yerlere gelmis cogu kisi matematik mi biliyor? Ya da cok iyi muhendisler cok iyi tarih de mi bilir? Cok iyi tarihciler iyi derece de integral sorusu mu cozer?

Peki bunlar insan da mi degildir?

Olayin "insanlikla" alakasi yok. Sizin su mesajinizda "herseyi ogretiriz biz" mantigiyla ayni.

Biz demiyoruz ki cocuga hocalar yuklenmesin veya zorlamasin. Cocugu alip ortaokuldan sonra egiteceksin. Neye egilimi var, bunu rehberlik ile cozeceksin. O yonde "sonuna kadar" zorlayacaksin. 8 sene adam gibi, "kendi alani" yonunde egitimi basacaksin.

Eger ogrenci bu 8 sene icinde yanlis hata yaptigini anlarsa surece bastan baslar. Insan hayati icin 3-5 senenin onemi fazla degil.

Siz egitim sistemini de tam cozememissiniz. Biz rehberlikten, yonlendirmeden, egitim surecinin gelisiguzel oldugundan bahsediyoruz; siz; ogrencinin universiteye gelmesinden falan bahsediyorsunuz. Biz cekirdekten isi ele aliyoruz, genel konusuyoruz; siz; isi arkadasinizin ozeline indirip detaylara takiliyorsunuz.

Ve evet gozumden kacmis. Kitapsiz da adam adam olabilir. Su cagda hala kitap muhafazakarligi yapmak sacma. Ben okudugum kitaplardan daha fazlasini internet dokumani olarak okuyorum.

Hele birileri bana gelip "bu medeniyetlere cok yakinsin bilmelisin" derse "birak bilgisayarini git baska is bul" derim. Zevk almadigin seylerle ugras mesela? Ben edebiyattan, ask romanlarindan, leyla ile mecnunun askindan, mesneviden, dinden velhasili binlerce seyden hoslanmiyabilirim. Bunlar bana gore degersiz de olabilir. Deger vermedigim birseye vakitte ayiramiyabilirim.

Ama bu bizi "kiliseci" birkac kisinin "insanlik" disi olarak nitelendirmesi ile sonuclanamaz.

Eminim siz kitaplardan, belgeselleri de okuyorsunuzdur. Ama ne anladiginizini bilemiyorum? Veya kitaplar size burada fikir atraksiyonlarina girme sansi da veriyordur? Cunku kitabi takarsin ethernete girer internette forumlarda fikir atraksiyonu yaparsin degil mi?

Uzun uzadiya tartismak istemem. Amacim genelde gorusumu yazip cekilmektir. Ama birisi gorusume "Tabii o eğittiğiniz insan mı olur, başka bir şey mi bilmiyorum" gibi bir lafla karsilik verirse o zaman benimde onun gorusunu irdelemem gerekir.

Tabii umarim bu "tarihe ve medeniyete cok uygun" olan lafi "Konu secimi guzel lakin baslik yanlis" lafima binaen almamisimdir.
0
FZ
Tarih bilmeyen ya da yanlış bilen, eksik bilen mühendislerin nelere yol açtığını ülkece gördük.

Kitap meselesine gelince, enteresandır son zamanlarda (mesela bir ara TV'lerin iyice zırvalıkla dolu olduğundan bahsettiğim bazı yazılarda) şöyle bir tutumla karşılaşıyorum: "Kitapsız da olur". Sanırım bana karşı yazanlar kitap deyince illa ki yapraklara basılıp ciltlenmiş eserlerden bahsettiğimi sanıyorlar. Böyle bir mantık olabilir mi? Fiziksel olarak kitaptan değil eser olarak kitaptan, kitaplardan bahsediyorum. Sizin Savaş ve Barış, Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi romanları dizüstü bilgisayarınızdan, filanca yayınevinin çıkardığı fiziksel bir nesneden ya da üç boyutlu olarak gözünüzün önüne yansıtılmış bir hologramdan okumanız elbette fark etmez. Internet'te yayınlanan bir kitap da kitaptır en nihayetinde.

Medeniyetlere yakın olup da bilmemeye gelince, bakınız ilk paragrafım. Kişisel olarak istediğinizi yapabilirsiniz ama burada tartışması yapılan şey insanlara aktarılmaya çalışılanların neye hizmet ettiği, bu yaklaşımınızla sizden önce gelmiş geçmiş insanlık kültürünün size bir şey katmayacağını iddia ediyor gibisiniz, bu mudur yani, ben mühendisim, gider sadece matematik, mekanik, bilgisayar, programlama kitaplarını okurum çünkü bunlar benim işime yarar. Bu örneği çoğalttığınızda ve herkese yaydığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkabileceğini tasavvur edebiliyor musunuz? Kişinin işi dışında hiçbir şeyi umursamaması, uzmanca bir aymazlık, ben filanca problemin çözümünde uzmanın öncesi, sonrası, bağlamı, etik konumu ilgilendirmez beni diyen insanlarla dolu bir toplumda yaşamayı ister misiniz?

İşler, bilgisayarlar ve zevk alma meselesine gelince, tabii ki insanlar zevk aldıkları ve iyi yapabildikleri ile uğraşsınlar ancak öğrenmek denen eylemin bizatihi kendisinin zorlayıcı bir süreç olduğunu gözden kaçırıyor muyuz ne? Uzun zaman önce yaşamış bilge bir adamın sözünü hatırlatırım: "Eğer sadece zevk aldığın şeyleri yapıyorsan hayatını zehire gömüyorsun demektir."

Kitapların bana çok şey kazandırdığını kabul ederim ve bunların arasında "fikir atraksiyonlarına" girmek de vardır ancak sanırım burada bu da aşağılanıyor, tartışmanın aşağılandığı gibi, son zamanlarda gördüğüm bir başka yaklaşım türü: "Ben öyle uzun uzadıya tartışmayacağım, son bir iki şey yazıp gidiyorum" tavrı, bu da enteresan bir tavır. Eğer tartışmayı aşağılıyorsak, bize bir şey katmadığını düşünüyorsak o zaman hiç başlamayalım, hiç yazmayalım.

Görüşüm hala aynıdır, insan biyolojik ve duygusal temel birkaç ihtiyacı karşılandığı sürece belli bir süre yaşar, insana ne matematik gerekir durup dururken, ne sanat gerekir, belki garip gelecek ama hiç müzik dinlemeden de gayet sağlıklı şekilde yaşayabilirsiniz, güzel hikayeler okumadan da. Hiç Internet'e girmeden yaşayan insanlar da var, hastalandıklarını görmedim. İçinde bulundukları toplumun, tarihin, coğrafyanın değerlerinden bihaber, hazinelerinden pay almamış ve fizikse olarak gayet sağlıklı insan gördüğüm gibi. Sorum aynı, bu şekilde bir eğitimden, daha doğrusu eğitimsizlikten geçen insan ne kadar çağdaş, medeni bir insandır? Tercihiniz çocuklarınızı olabildiğince bilgili, geniş ufuklu derin insanlar olarak yetiştirmek midir yoksa o olmasa da olur, bu olmasa da olur, ne gerek var diyecek insanlar olarak yetiştirmek midir?

Eğitim ideolojik bir meseledir, başka pek çok konuda olduğu gibi, dolayısı ile politik bir meseledir. Dolayısı ile görüşlerinizin sorumluluğunu üstlenir ve savunursunuz. Mevcut eğitim modeli benim savunduğum bir şey değil, tabii sizin anlayışınızı da benimsemiyorum.

Umarım çocuklarımız ve gençlerimiz ayaklarını yere sağlam basıp yarı-cahil sözde aydınların görüşleri ile kafalarını doldurma tuzağına düşmeyecek kapasitede, kendine güvende yetişirler.

Neyse, ben şimdi Ethernet'e taktığım kitabı çıkarayım ve fikir atraksiyonuna (!) son vereyim.
0
Ansugo
O bahsettigimiz tarih bilmeyen muhendislerin ulkeye ettikleri daha ziyade kendilerine "kendi alanlarinda" verilen egitim zayifligindan kaynaklaniyor. Yani o muhendisler cok iyi tarih bilselerdi de pek birsey degismeyecekti. Cunku kendi alaninda eksik bilgiler ile donatilmisti.

Biz o muhendise sosyal bilimleri 12 sene ogrettik, ama onu muhendis kivamina getiremedik.

Sebep ona tam bir rehberlik egitimi verememiz ve egitiminde isine yaramayacak bircok seyi ezberletmemiz.

Benim savundugum sudur. Demiyorum ki egitim verdigimiz kisiler kendi alani disinda hicbirsey bilmeyen kisiler olsun. Ama diyorum ki liseye kadar verilen egitim kafidir. Lakin 4 senelik universite yetmemektedir. Biz Lise'yi kirpip universiteye dahil etmeliyiz. Boylece universite egitiminde kendi alaninda daha fazla sey verebiliriz.

Bir kisi muhendis olupta edebiyat kitaplari okuyabilir. Ama bunu egitimi disinda yapmalidir. Egitimi meslegine yonelik olmalidir. Kisi verdigimiz egitim disinda kendini binbir sekilde egitebilir. Tum ask romanlarini, edebi eserleri okuyabilir.

Ama bu o kisinin sadece "genel kulturune" etki edecek olan seyleri egitimle vermek gereksizdir. Kisinin kendisine birakmak gereklidir.

Buralarda anlasilmayan bir durum yok zaten. Anlasilmayan durum benim dedigim su an ki ortaokul'a kadar egitimin normal, ama sonrasinin uygun olmadigidir.

Ortaokul'a kadar genel kultur yeterince veriliyor. Bundan sonra bir 8 sene o kisiye oyle bir uzmanlik verelim ki kendi alaninda bir canavar olsun.

Velhasili herseyi yarim yamalak bilen, ama tarihi ve edebiyati da bilen muhendisler mezun olmasin.

{ Geri kalan konularda anlastigimiz asikar. Yazmaga birsey yok }
0
malkocoglu_2
||Turev, integral, sinus kosinus hatta kok islemleri
||bile hicbir ise yaramaz.

Bu noktaya katilamayacagim. Matematik, "sadede gelen" en direk bilim dalidir, ve butun diger bilim dallarinin belkeimigidir. Hatta daha ileri giderek sunu soylecegim ki insanligin tum dusunce-bilim (oyle bir sey varsa) ve bilgi-bilim dagarcigi matematigin icinde saklidir. Turevler ve integraller ile "degisimin mantigini" ogretiyorsunuz, istatistik ile "olasiliklar ve guruplarin dinamigini" ogretiyorsunuz, geometri zaten ne yaparsan yap lazimdir.

Ayrica, butun bu matematik dallari, "aksiyomatik" olarak "teori/ispat" bazli ogretilmelidir. Bazi teorilerin "pisirilmis sonuclari" degil, cocuklarin sonuclara kendileri varmalari tesvik edilmeli, ve mufredate bu sekilde koyulmalidir. Ister begenelim, ister begenmeyelim, her insanin bilgi isledigi ve analizci olacagi bir gelecege dogru gidiyoruz. Yoksa isin mekanik (tedious) tarafini makinalar pek guzel yapiyior. Inanin ki matematikle ugrastiginiz "dakika sonunda" gercek hayata iliskin yeni baglantilar ve sonuclara eriseceksiniz, cunku zihin bir kez o "aksiyomatik" ve dogma kabul etmeyen kuralci sekilde calismaya baslayinca, herseye ayni sekilde calisiyor. Unlu matematikci Hardy'nin bazi goruslerine katilmasam da su gorusune katilirim: "Matematik en yuksek dusunce seklidir, kiyasla satranc daha alt seviyede kalir".

Bu sebeple, sahsen icinden gectigim (neyse ki 4 sene) garabet Anadolu Liselerinde, yabanci dille "su line'in slope'u su degree ile gosterilir" gibi Tarzanca matematik ogretceklerine, bahsettigim turden matematik egitimini hakkiyla ogretirlerse, opup basima koyarim.

AAL konusunda donersek: Bu liselerin arkasinda politik birtakim oyunlar var. Hukumetin bu kararnameyi hemen AB karari sonrasinda "alelacele" gecirmelerinde muhakkak bir sebep vardir derim. Iyi etmislerdir. Ve helal olsun.

0
satyric
Bir matematiksever olmam bir yana, objektif düşünerekte matematiksiz bir eğitimin olmasını hayal edemiyorum, en azından lise3e gelene kadar verilen matematik eğitimi insan hayatında ciddi derecede önemli ve ben sayısal öğrencilerden bile matematikten bihaber olanları görünce cidden çok şaşırıyorum ve üzülüyorum.
Çağımız popülizm çağı ve her hükümet eğitimin kalitesini artırmayı daha çok anadolu lisesi, fen lisesi yaptırmak sanıyor. Nedeni ise basit, herkes çocuğunu daha iyi okullarda görmek istiyor!!! Sonuçta ortada, kalite gittikçe düşüyor. Eğitim sisteminde ciddi değişikliklerin acilen yapılması gerektiği apaçık
Meslek liselerinin özelliklede anadolu teknik ve meslek liselerinin giderek yozlaştığını, liselerde matematikten kaçmak için dil bölümünü seçenleri görmek gelecekte birçok meslek için piyasada ne kadar çok boş insan olacağıın gösteriyor. Dahası kötü hale gelen meslek liselerinin öğrencilerinin meslek yüksek okullarını doldurması büyük fiyasko. Bir üniversite öğrencisi olarak maddi kaynak amacıyla özel derste veriyorum, ben kendimi hiçbir zaman üstün görmediğim halde ders verdiğim öğrenciler arasında hala 2 tane bir basamaklı sayıyı toplarken hata yapan anadolu lisesi öğrencileriyle karşılaşıyorum, ve bu öğrenciler İzmir gibi bir büyükşehirde oturuyor.

Benim korktuğum asıl durum ise her geçen gün teknolojinin evlerimize gereksiz yere girmesinin sonuçları. Artık birçok öğrencinin evinde bilgisayarı var ve bu sürekli destekleniyor. Eğitim sisteminin her geçen gün kötüye gitmesi bir yana teknoloji ile beyni uyuşan birçok öğrenci vaktini oyun oynayarak geçiriyor, adsl nin ele düşmesine ise hiçbir şey diyemiyorum.
Öğrenci kalitesinindeki ciddi düşüşün en önemli sebeplerinden biri bu ve buna engel olmak tamamen ailelerin elinde.
Eğitim sisteminin düzelmesini beklemektense bu gibi konularda üstümüze düşen görevi yapmalıyız bence.
0
FZ
Benim korktuğum asıl durum ise her geçen gün teknolojinin evlerimize gereksiz yere girmesinin sonuçları. Artık birçok öğrencinin evinde bilgisayarı var ve bu sürekli destekleniyor. Eğitim sisteminin her geçen gün kötüye gitmesi bir yana teknoloji ile beyni uyuşan birçok öğrenci vaktini oyun oynayarak geçiriyor, adsl nin ele düşmesine ise hiçbir şey diyemiyorum.
Öğrenci kalitesinindeki ciddi düşüşün en önemli sebeplerinden biri bu ve buna engel olmak tamamen ailelerin elinde.


Bu argümanı kabul etmek zor. Bugün bizim verdiğimiz paraya yakın paralar verip bizim sahip olduğumuzun min. 4-5 katı (Japonya'da 15-20 katı) Internet olanağına sahip olan bir gençlik var Almanya'da, Japonya'da, Güney Kore'de, Kanada'da, ABD'de, vs. Bu insanların aptallaştığını ve bir toplum olarak bir şeyler çıkartamadığını düşünmüyorsunuzdur herhalde, eldeki veriler bunun aksini gösteriyor.

Allah aşkına ADSL daha çok yaygınlaşsın, yurdun en ücra köşesindeki en fakirin fakiri öğrencinin elinin altında dahi makul seviyede bir bilgisayar ve Internet bağlantısı olsun diyorum ben bu dediklerinize karşı olarak.
0
ttk
Merhaba

Adsl'in herkese ve her keseye uygun hale gelmesi ve ulaşması öyle bulunmaz bir nimet ki, kontör saymaktan istediği yeterli bilgiye ulaşmayı başaramayan bunu anlayamaz.
Adsl her ele düşmeli ki, sadece su bulamamaktan dolayı mahsul veremeyen verimli, tohum ekilmiş toprağa su erişmiş misali gerçek verimlilik ortaya çıkabilsin.
0
SHiBuMi
Akadaşlar, şu son 2 yorumu okudum, FZ'yi bir kez daha bu tür yorumlara nasıl bu kadar sakin cevap verebiliyor, bir kez daha hayretle takdir ettim :)

İlkokulda ve lisede öğretilen matematik, mühendis yetiştirmek için öğretilmez. Edebiyat öğretirken amaç öğrencileri yazar yapmak değildir. Dünya üzerinde insanlığın yaratmış olduğu binlerce yıllık bir kültür var ve siz o kültürü yeni nesillerinize ne derece aktarabilirseniz, onlar da bu kültürün devamını ve gelişimini o derece sağlıklı sürdürebilirler. Her bir bilim, insana farklı bakış açıları kazandırır. Bizim dünya üzerinde olan biten olayları daha rahat kavrayabilmemiz için bilim adı altında bu olayları farklı kategorilere ayırmış olmamız, dünyanın ve evrenin işleyişindeki bütünlüğü değiştirmez. Evrende, edebiyat da, matematik de, resim de, fizik de içiçedir.

Teknolojinin bir öğesinin insanlara zarar verebildiğini ve bu öğe kaldırıldığı takdirde bu zararın da ortadan kalkacağını düşünmek bana çok garip geliyor. Geçmişte dial-up hatlarla internete bağlanabilmek için ne büyük eziyetler çektiğimizi, yalnızca internete bağlanmak için gerekli ISP hesabının 25-30$ olduğu zamanları galiba çabuk unuttuk. Bugün bir insan için, internetten daha büyük bir nimet olabileceğini zannetmiyorum. Kendinizi geliştirmek, nitelik kazandırmak ve bu niteliği bir sonuca dönüştürüp para kazanmak ve yaşam kalitenizi arttırmak için ihtiyaç duyacağınız tüm bilgiler size içerik adına hiçbir bedel talep edilmeden sunuluyor ve siz bunu bir tehlike olarak algılayabiliyorsunuz. Öte yandan üniversitelerde milyonlarca dolar kaynak ayırıp bir sürü niteliksiz insan yetiştiriyor ve daha sonra neden bu insanlara iş bulamıyoruz diye kızıp ağlıyorsunuz.

Biz gençlere nasıl öğrenmeleri gerektiğini öğretmeli ve onlara bu süreçte ihtiyaç duyacakları altyapıyı mümkün olan en düşük maliyetle sunmalıyız. Gerisini emin olun sizden daha iyi halledecekler. Onun dışında bırakın bol bol oyun oynasınlar, pron sitelere girsinler, canları ne istiyorsa onu yapsınlar. Siz bireylerin oto kontrol mekanizmalarının gelişmesine izin vermeyip, sürekli yasaklarla onları denetledikçe ve kısıtladıkça, ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini, kendilerinin keşfetmesine izin vermeyip siz dışardan dikte ettirdikçe, daha çoook teknoloji gibi düşmanlar edineceksiniz.

Sevgiler
0
satyric
Kimse internette porn yasaklansın yada ev kullanıcıları çocuklarının bilgisayarlarına oyun ve porno kotaları koysun diyemez. Ancak şuda varki birçok aile çocukların gelişimi için -matematik, fizik vs. derslere yardımı olması için- her evde bilgisayar olması gerektiğine inanıyor. Buda evlere sandık mahiyetinde bilgisayarlar konmasına, bunların sadece porn ve oyun amacıyla kullanılmasına sebep oluyor genelde. Evinde bilgisayarı ve internet bağlantısı olan bir çocuğun oyun oynamaması, porn siteleri merak etmemesi anormallik gösterir bence. Demek istediğim çocuğu bilgisayarla başbaşa bırakmayın demek değil, tam tersine dahada özgür bırakılmasından yanayım ama ailelerin çocuğu bu konuda bir miktar yönlendirmesi kanaatindeyim. Verilecek ufak işler, araştırmalar çocuğun bilgisayarı başka amaçlarlada kullanabileceğini göstermeli. Aynı zamanda bir takım ufak bilgilerde aile fertleri tarafından verilebiliniyorsa çocuk bilgisayarı daha iyi kavrayacaktır.

Çocukları zararlı diye gördüğümüz herşeyden uzaklaştırmak istersek kitlenme noktasına çok çabuk geleceğimiz şüphe götürmez bir gerçektir.

ADSLnin ele düşmesi diye kullandığım deyim ise tamamen telekoma karşı olan kızgınlığımdan geliyor. Yetersiz altyapı ile sundukları hizmetin sürekli sorun çıkarması insanı çok zaman sinirlendiriyor.

Saygılar
0
aragorntheelessar
eğitim sistemi bizde zaten çökmüş ki bunun uzntısı olarak da LGS ya da ÖSS sonuçların analizi ile rezaletin bilinmiyen yönü ortaya çıkıyor.Çok köklü bir atılım yapılsa bile şuana kadar kaybettiğimiz vakit kazanılamaz artık.Körünün altından çok sular aktı çook.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Bilgisayar, Emek, Hakkını Aramak ve Organize Olmak Üstüne

FZ

Üyesi olduğum cember.net'in Bilişim / Internet forumunda üyelerden biri "ne olacak bu bilgi teknolojileri çalışanlarının hali, verilmeyen fazla mesaileri, sömürülmesi, organize olamamaları, baskı grubu oluşturamamaları, 'bilgisayarcı' diye ne idüğü belirsiz bir kategori altında karman çorman ilerleyen düzen..." konulu bir yazı yazınca ilginç bir tartışma başladı.

Korsana hayır, korsana evet - II

sundance

BBC'de yeralan habere göre dünyanın önde gelen müzik şirketlerinden Universal, dünya çapında CD fiyatlarını %30 oranında azaltacağını açıkladı.

Daha önce Fazlamesai olarak bu konuya değinmiş ve aslında müzik ve film şirketlerinin ne kadar yüksek kar marjlarıyla çalıştıklarından, özellikle CD'lerin sebepsizce yüksek fiyatlı olduğundan bahsetmiştik. Görülen o ki, Universal'ın bu kararını değerlendiren bağımsız uzmanlar da bu indirimi korsan medyalara borçlu olduğumuza karar vermişler. Kuro5hin'in detaylı yorumlarını okumanızı tavsiye ederim.

Eczaneler Microsoft'a Emanet

ErdemDemir

Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde bütün sigorta kurumları "Genel Sağlık Sigortası" altında birleşecek. Ve bu yolda yeni bir adım olarak yeni yılın başından itibaren SSK, bugünden itibaren de Bağkur provizyon sistemleri kapatıldı ve artık bu kurumlardan gelen reçetelerin provizyonları da Emekli Sandığı sistemi üzerinden alınmaya başlandı.

Avrupa'dan 'Memleket Manzaraları'

feran

Bu da Avrupa'dan "memleket manzaraları"nın nasıl göründüğü...

http://forums.ft.com

Türkiye OECD sonuncusu

FZ

Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından gerçekleştirilen ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu OECD üyesi 30 ülkeyi kapsayan 'Dünya Ölçeği Türkiye Gerçeği Raporu'nun birinci bölümü dün açıklandı. OECD, Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Uluslararası İşletme ve İdare Enstitüsü (IMD), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Uluslararası Haberleşme Birliği (ICU), Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerinden yararlanılarak yapılan ve 12 farklı alanı mercek altına alan araştırmada, Türkiye'nin özellikle sağlık, eğitim, bilim ve teknoloji alanında 'karanlık tablo' çizdiği belirtildi.

Türkiye, uluslararası alanda rekabet edebilirlik, büyümeye bağlı rekabet edebilirlik, teknoloji, yenilik ve gelişim dereceleri ile endüstriyel üretim ve büyüme endeksine göre 30'uncu, iş verimliliği ve şirket operasyonları ve strateji derecelerinde 29'uncu sırada. Sokaklarının ancak yüzde 28'inde kaldırım bulunan Türkiye, bu oranla 30 ülke arasında 29'uncu, havaalanı endeksine göre ise 15'inci sırada yer alıyor. Türkiye'de halen her 100 kişiden 35'inin cep telefonu (GSM) olmasına karşın 30 ülke arasında 29'uncu sırada olmaktan da kurtulamıyor. Türkiye, internet servis kullanımında her 10 bin kişide 729 kişiyle 29'uncu, her yüz kişide dört kişilik bilgisayar sayısı ile 30'uncu sırada yer alıyor.

Kaynak: Radikal