Babadan kalma! Google

0
sundance
Malesef bilişim dünyamızda Micros~1 Türkçe'si diye bir kavram var, genelde terimlere çok da iyi araştırmadan, zorlama karşılıklar bulunması ile oluşturulmuş eğreti bir sözlük dağarcığından oluşuyor.

Peki MS İngilizcesi, yani bazı şeylerden bahsetmek içn MS'in ürettiği terimler nasıl acaba? Mesela ISV (Bağımsız Yazılım Üreticisi) lafına "Microsoft olmayan yazılım firması" anlamını yüklemiş durumdalar. Daha eğlencelisi ise "legacy (miras, babadan kalma)"lafı. Micros~1 bu kelimeyi yine kendisinin olmayanları karalamak için kullanıyor. Cümle içinde kullanımı ise "Legacy search engine Google" şeklinde

Lütfen Fazlamesai yine taraf tutuyor diye bizi suçlamayın, bu sözler uzun yıllar MS'da çalışmış yazılarının birçoğu Türkçe'ye de çevrilen Joel Spolsky'e ait.

Görüşler

0
mentat
hafızam beni yanıltabilir (arama tuşundan da sonuç çıkaramadım bu arada) microsoft türkçesi hakkında bu sitedeki tartışmalardan benim aklımda kalan, microsoft'un bu çevirilerde, gerektiğinde türkçeye yeni kelimeler kazandırılması şeklinde de, gayet idealist ve kaliteli işler yaptığıydı. hatta ben bunun tam aksini düşünüyordum, fakat buradaki yazılanlardan, aslında abartılı bir taraflı duruşum olduğunu farketmiştim. genelde halen teknik konularda türkçe yerine ingilizceyi tercih etme durumunda kalacak kadar kendi dilimi kullanamayan bir zavallıyım, yani microsoft türkçesine oldum olası ısınamadım, ama ben pragmatist bir mühendis parçasıyım. dilbilimi üzerine de çok bilgili sayılmam (bilişsel bilimler'de master'ım var sözde, ama uzak durdum hep dilbiliminden, ASR sınavından çıktım az önce o da ayrı) amma uzattım, neyse, diyeceğim mikrosofta vurmak eğlenceli olsa da, türkçeye kendilerince katkılarından dolayı ben vurmak yerine saygı duymak ve bilmediğim dilbilimi sularında boğulmamak isterim, tavsiye ederim..

gelelim haberin içeriğine, (ben baştaki türkçe paragrafıyla haberin bağlantısını kurabilmek için ciddi efor (bakınız 5 dakika) sarfettim), 90'lı yıllarda 3-4 sene mikisoftta çalışmış, sonra da startup alemlerine dalmış bir elemanın mikrosoft'un zaten bildiğimiz tekelci, pis kaka tavırlarına dair bir saptaması epi topu. evet bence de mikrosoft pek kötü, yaşasın özgür yazılım, heyoo..

(çoktandır polemiğe bulaşmıyodum, verdiğim rahatsızlıktan dolayı özrü bir borç bilirim)
0
FZ
hafızam beni yanıltabilir (arama tuşundan da sonuç çıkaramadım bu arada) microsoft türkçesi hakkında bu sitedeki tartışmalardan benim aklımda kalan, microsoft'un bu çevirilerde, gerektiğinde türkçeye yeni kelimeler kazandırılması şeklinde de, gayet idealist ve kaliteli işler yaptığıydı.

Çok kaliteli sayılmaz ama hiç yoktan iyidir şeklinde. Kendilerine yine de teşekkür borçluyum, Panda Software güvenlik ürünlerinin yerelleştirmesi işi ile uğraşırken kamuya açık Microsoft terim sözlüklerinden faydalanmıştık. İyi ya da kötü o ayrı ama en azından tutarlılığı sağlamak önemli diye düşünüyorum.

hatta ben bunun tam aksini düşünüyordum, fakat buradaki yazılanlardan, aslında abartılı bir taraflı duruşum olduğunu farketmiştim. genelde halen teknik konularda türkçe yerine ingilizceyi tercih etme durumunda kalacak kadar kendi dilimi kullanamayan bir zavallıyım, yani microsoft türkçesine oldum olası ısınamadım, ama ben pragmatist bir mühendis parçasıyım.

:) zaman zaman benzer durumlara giren biri olarak bunu bir zavallılık olarak görmüyorum. Sadece özen meselesi, yani ofiste yazılımcı arkadaşlarımla konuşurken epey melez bir dil kullanırım ve bu bir problem yaratmaz ama "dışarıdan" birileri ile muhatap olurken elimden geldiğinde Türkçe terimleri kullanmaya çalışırım ki o melez dil çok yaygınlaşmasın ve insanlara derdimi anlatmak kolay olsun.

dilbilimi üzerine de çok bilgili sayılmam (bilişsel bilimler'de master'ım var sözde, ama uzak durdum hep dilbiliminden, ASR sınavından çıktım az önce o da ayrı) amma uzattım, neyse,

A ha! Bir bilbilci daha! Sözcük üretmeyi "dilbilim" bağlamında düşünmüyorum ben pek. Biraz sağduyu, kültüre ve çağrışımlara aşina olma, araştırma, deneme ve yanılma meselesi. Dilbilim olsa olsa o kaos içinde ortaya çıkmış şeylerdeki örüntüleri tespit etmeye çalışır, yani kural koymaz var olanı açıklamaya çalışan yasaları -eğer böyle yasalar varsa- belirlemek için uğraşır. (Benim "master"ım yok, olur belki bu gidişle :). (Bu arada ASR nedir?)

diyeceğim mikrosofta vurmak eğlenceli olsa da, türkçeye

Evet eğlenceli. Robert de Niro'nun "Men of Honor" filminde Cuba Gooding, Jr.'un "neden yardım ediyorsun bana şimdi?" sorusuna cevaben "yukarıdaki güçlü kişileri rahatsız etmek hoşuma gidiyor" dediği gibi ;-)

kendilerince katkılarından dolayı ben vurmak yerine saygı duymak ve bilmediğim dilbilimi sularında boğulmamak isterim, tavsiye ederim..

MS de tıpkı diğer kurumlar gibi eleştiriden muaf değil. Hele de insanların anadillerine dair söz söyleme haklarını onlardan alıp "dilbilimcilere" vermek gibi bir yaklaşımı doğru bulmam mümkün değil. Dilbilim evet uzmanlık alanıdır, derindir, vs. Ama bu bağlamda dilbilimi konu ile pek ilgili görmüyorum çünkü bilimsel çalışma yapmaktan değil kendi dilimizle ilgili bir şeyler yapmaktan bahsediyoruz.

gelelim haberin içeriğine, (ben baştaki türkçe paragrafıyla haberin bağlantısını kurabilmek için ciddi efor (bakınız 5 dakika) sarfettim), 90'lı yıllarda 3-4 sene mikisoftta çalışmış, sonra da startup alemlerine dalmış bir elemanın mikrosoft'un zaten bildiğimiz tekelci, pis kaka tavırlarına dair bir saptaması epi topu. evet bence de mikrosoft pek kötü, yaşasın özgür yazılım, heyoo..

Spolsky, başımıza VBA denen şeyi sarması ile meşhur. Bir kısmımızın nefret etmesi ve bir kısmımızın da aşık olması için yeterli sebep herhalde.

Öte yandan, burada illa bir şeye dikkat edilecekse, Konfüçyüsçü yahut Wittgensteinvari bir tavırla dile dair küçük küçük manipülasyonların aslında ne kadar "yüklü" olabileceklerine dikkat edilmelidir belki de. Anlamı yamultulan birkaç sözcük ile epey etki yaratmak mümkün. Tabii bu MS firmasına özgü değil. Büyük şirketler, büyük medya, politikacılar, vs. sözcükleri kullanarak işlerine gelen fikirleri oluşturmak konusunda epey ustadırlar. ABD'deki bir kısım politikacı boşuna dilbilimci Lakoff'un kapısında kuyruk olmuyor öyle değil mi?

Özgür yazılımcıların ve bu bağlamda politika, strateji, vs. geliştirenlerin, Microsoft gibi bir taktik ve strateji ustasından öğrenecekleri daha çok şey olduğunu düşünüyor ve "legacy" sistemime geri dönüyorum.
0
mentat
polemik istedim, aldım cevabımı, susarsam ayıp olur şimdi. sağolasın bu arada fz.

hatta ben bunun tam aksini düşünüyordum, fakat buradaki yazılanlardan, aslında abartılı bir taraflı duruşum olduğunu farketmiştim. genelde halen teknik konularda türkçe yerine ingilizceyi tercih etme durumunda kalacak kadar kendi dilimi kullanamayan bir zavallıyım, yani microsoft türkçesine oldum olası ısınamadım, ama ben pragmatist bir mühendis parçasıyım. :) zaman zaman benzer durumlara giren biri olarak bunu bir zavallılık olarak görmüyorum. Sadece özen meselesi, yani ofiste yazılımcı arkadaşlarımla konuşurken epey melez bir dil kullanırım ve bu bir problem yaratmaz ama "dışarıdan" birileri ile muhatap olurken elimden geldiğinde Türkçe terimleri kullanmaya çalışırım ki o melez dil çok yaygınlaşmasın ve insanlara derdimi anlatmak kolay olsun.

ben ciddi ciddi kötü hissediyorum ofiste bile, insanlarla ara ara yüklemleri türkçe, gerisi ingilizce cümlelerle konuşmayı. hatta abartıp kökten ingilizce konuşmak bile daha sağlıklı olabilir belki de. dışarıdan insanlara da teknik ya da değil herhangi bir meseleyi başka dilden kelime karıştırmadan muhabbete iletişebilmeyi tercih ederim. Varsın ingilizce bilmiyoo olayım, düşük profilli (al sana komik çeviri) takılayım gerekirse. İngilizce bilmek (70 sene önce Fransızca idi) şu devirde malesef şart, ama bunun matah birşey gibi sokakta, tv'de gazlanması da abuk geliyor bana. neyse, aynı fikirdeyiz işte (tahminen), asıl eğlenceli kısımlara geçeyim ben.

dilbilimi üzerine de çok bilgili sayılmam (bilişsel bilimler'de master'ım var sözde, ama uzak durdum hep dilbiliminden, ASR sınavından çıktım az önce o da ayrı) amma uzattım, neyse, A ha! Bir bilbilci daha! Sözcük üretmeyi "dilbilim" bağlamında düşünmüyorum ben pek. Biraz sağduyu, kültüre ve çağrışımlara aşina olma, araştırma, deneme ve yanılma meselesi. Dilbilim olsa olsa o kaos içinde ortaya çıkmış şeylerdeki örüntüleri tespit etmeye çalışır, yani kural koymaz var olanı açıklamaya çalışan yasaları -eğer böyle yasalar varsa- belirlemek için uğraşır. (Benim "master"ım yok, olur belki bu gidişle :). (Bu arada ASR nedir?)


aynen katılıyorum aslen sana, sadece bu türkçe kelime üretimlerine gelen eleştirilerin büyük bir çoğunluğunda, ehe çok komik, çokoturgaçlıgötürgeç, olmaz bea falan gibi kişisel yaklaşımlar var. alışık olmadığınız bir kelimeyi, yeni türetilmiş bir kelimeyi illa ki ilk başta yadırgarsınız, bu kaçınılmaz. buzdolabı daha mı az komik sanki oturum açmaktan. birinci sorun burada malesef bir terimin önce gavurcasının dile girmesi, ardından yeni kelime üretilip yerine yerleştirilmeye çalışılması, ikincisi de memleketin topyekün zeki, her konudan anlayan ve her konuda yorum yapmayı erdem sanan evlatlardan oluşması. ben de tam bu noktada, ben anlamam, bırakalım anlayanlar uydursun kelimeyi, şans tanıyalım, kullanmaya çalışalım, olmazsa zaten olmaz (dilbilimi derslerinde uyuklarken aklımda kalanlar, tam da senin söylediğin şeyler aslen, bir kelimenin, dilin canlı bir organizma gibi olması, ancak deneme yanılmalarla bu işin olabileceği). benim gözlemlediğim denemeden kestirip atıyor insanlar. ben de kardeşim anlamazsın, karışık işler bunlar diyip kafa karıştırıp, eki ekisel yorumların önünü kesmeye çalışmıştım (blöf, yemedi, geri tepti). (ASR= Automatic Speech Recognition)

diyeceğim mikrosofta vurmak eğlenceli olsa da, türkçeye Evet eğlenceli. Robert de Niro'nun "Men of Honor" filminde Cuba Gooding, Jr.'un "neden yardım ediyorsun bana şimdi?" sorusuna cevaben "yukarıdaki güçlü kişileri rahatsız etmek hoşuma gidiyor" dediği gibi ;-)


bak bu olmadı işte. yukarıdakini rahatsız etme kısmına eyvallah, ama bu şekilde iki saçmalayıp bir vuracaksak yukarıdakiler bizi ciddiye bile almaz. sloganlardan, fanatizmden arınmış bir şekilde deşifre edebildiğiniz zaman tehlike olmaya başlarsınız. mikisoft google gillere legacy diyor, bakın şurda ve de burda, bunun dilsel, soyal, kültürel ve politik olarak meali de şudur dersiniz, mikrosoft ve türkçe terimler gibi bence sizi sadece benim gibi zerzevatlarla polemiğe sokacak meselelere girmezsiniz, ortalık kirlenmez, dediğiniz duyulur. bakın yazıda asıl söylenmek istenen ve bence ciddiye de alınabilecek mevzuya bunca atışmadan sonra anca gelebiliyoruz. ki bi de ben mikisoft sevmeyen bi microsoft kullanıcısıyken. (dövün beni)

ha bi de bu sitede çokça tekrarlanan bu polemiklerin genelde microsoft'a kilitlenmiş olması mevzusu var, o da ayrıca tartışılmalı, dünün takım elbiseli adamları ibm azalan çil çil altınlarına ve tahtına yeniden kavuşmak için linux'a iki destek attı diye sütten çıkmış ak kaşık oldular. yıllarca kapalı mimariyle takılan mac, pazarını kaybedince, iki makyaj bi osx hop züpper şirket oldu. yahu çokuluslu şirketin süperi mi olur. onu geçtim benim olmayan şirket süper olur mu yahu!

cevabının son iki paragrafı ise tamamen kafa açıcı ve leziz. fz boşver sen benle polemiği, böyle aydınlatıcı yorumlar yap hakkaten (kendimden tiskindim aniden)

dipnot: Lakoff'la da dilbilimiyle ilgili bi çalıştay'da öğrencisi olarak tanışma fırsatım olmuştu (çalıştay=tatil idi o zamanlar, hele konu dilbilimi olunca), zeki bi mendebur olarak aklıma kazınmış kendisi. kendini satmayı pek bi iyi bilir anlamında kullandım mendeburu, sevenleri varsa bilemem, belki de şeker bi adamdır.
0
East
mentat sadce " adece bu türkçe kelime üretimlerine gelen eleştirilerin büyük bir çoğunluğunda, ehe çok komik, çokoturgaçlıgötürgeç, olmaz bea falan gibi kişisel yaklaşımlar var. alışık olmadığınız bir kelimeyi, yeni türetilmiş bir kelimeyi illa ki ilk başta yadırgarsınız, bu kaçınılmaz." kısmıyla ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.
bir dile bir kelime ilk olarak iki şekilde girer.
1 ) Direk olarak kelime aynen girer.
2 ) Kelimenin o dilde karşılanabileceği kalıplar vardır. tamlamalar , bileşik kelimeler ya da deyimleştirerek gerekli anlamı yükleme gibi.

geleyim kelime üretmeye. kelime üretme zaten ikinci maddenin uygulanmasıdır amma buradaki en önemli nokta dilin genetiği diyebileceğil alışılagelmiş akıcı şekli uydurulan kelimenin bir zarar vermemesidir. yani otobüs bie şekilde bu dile yerleşmişken ve dilin akıcılığı ve anlamlılığında kendine yer bulmuşken onun yerine uydurulan kelime olan "çokoturgaçlıgötürgeç" resmen dilin katli gibi geliyorsa insanlara bu iş yanlıştır ve dil bilimyle alakasıda yoktur. dilin özelliklerinden olan akıclığa ve insanları rahatsız etmemeye tamamen tersdir.

ilk madde ise zaten bir süreçtir kelime anlamıyla beraber alınır ve zamanla toplumun onu kullanmasıyla değişir değişir değişir ve en son halini illaki alır. en yaygın kelime geçişleride böyle kanaatimce.

mesela itüdeki ( itülü değilim arkadaştan aldığım bilgi bu ) öztürkçeci hocalar derste tablo yerine çizenek kullanıyolarmış. şimdi tablo gibi bir kelime insanların aklında tam bir imaj oluşturuyoken ders gibi onemli bir aktivitede tablo değilde çizenek deyim öğrencileri germenin , zorlamamnın ve dumur etmenin alemi ne ? illaki türkçe kelimeler üretilecek ya da kelimeler türkçeye uyumlaştırılacak ama bunu dünyadada yeni uydurulan kelimelere yabmak lasım. bu konuda en buyuk alanda bilişim herhalde. zaten yüzyıllardır kullanılan kelimelerin yerine ( öz ) türkçe ( aslında türkçeler ama bu öz takıntısı yok mu? zaten bir dill öz kalamaz kalırsa kalas gibi ibşey olur. başka dillerden etkilenmek kaçınılmaz ve iyi bir şeydir. tabi bunuda kritik noktaları vardır. heptende kontrolsüz olacak bişey deildir. ) değiller diye yeni ve öz türkçe kelimeler koymaya çalışmak abesdir , gereksizdir .


mentat bende dil bilimci değilim sadece genel bilgilerim ve zamanında yaptığım araştırmalar sonucu konuşuyorum. sadece paylaşayım dedim bişeler bu konuda.

bu arada mentat ve FZ universitelerde yarı türkçe yarı ingilizde ders veren hocaları kınıyorum haberiniz olsun. tam bir anlatma ve anlaam karmaşası. resmen komplo kayegorisine girecek bir durum. iki sene ABD de ders alan ders veren gelip buraya yarı tr yarı ing. konuşuyor. sonra öğrenciler aptal tavuklara donuyor derste. bence bu konunun üstüne gidlimeli. zaten universitelerde akedemisyenler aşmış insanlar diye eğitim vermekle ilgili herhangibir standarda tabi değiller. bir de dilde göçertiyolar sistemi.

yeter demi ya ne yazdım öyle.
0
sundance
Bu sitenin söylemi şudur diye bir yaklaşımı yok. İsteyen fikrini söyler, site bir kişilik değildir bu yüzden de "işte budur" diye bir fikri yoktur. Haberi anlamak için beş dakikanızı harcamanıza üzüldüm, "babadan kalma arama motoru Google" lafını sadece okusanız yeterli olurdu işin komikliğini anlamanız için. Satır aralarını okusanız, şirketlerin kelimelerle oynayarak nasıl bize geçirmekte olduğunun trajik bir örneği olduğunu da görebilirdiniz. Ha bu basit bir saptamadır, buna katılırım, zaten sofistike bir saptama olduğu iddiasında da değilim, sadece komik. Laurel ile Hardy filmlerinde, Hardy'nin Laurel'i değil de Laurel'in Hardy'i tekmelemesi gibi komik, tabi ona da insanı aşağılıyor diye yaklaşmıyorsanız ;) Polemiğe bulaştık iyi oldu.
0
mentat
bu siteye özgü bir söylem vardır olmasına, bu da benim de bunca zamandır bu siteyi takip etmeme sebep olan söylemdir, tarzdır. ama bu tarzın dediğiniz gibi linuksçu, msçi vs gibi şeylerle alakası olmadığını ikimiz de biliyoruz. aksi takdirde, ya beni birileri bulup döverdi, ya da ben peh diyip ayrılırdım uzun zaman önce. neyse, çoktandır polemiğe bulaşmıyordum ben de, ama polemik var polemik var, her bünyeye arada lazım diyorum.

bu arada hakikaten başlığı atlamışım yazıyı ilk okuduğumda sanki. benim hatam. siz de, baştaki paragrafın dam üstünde saksağan olduğunu kabul edin tam olsun :P
0
mentat
ya pardon ya, şu anda birşeyi farkettim ilk mesajımdaki ve sanırım sizin cevapladığınız. ben ikinci paragrafımda, yani haberin içeriğine dair kısmı hakikaten biraz hızlıca yazıp geçmişim, amacım burada bu haberin ne işi var serzenişi yapmak değildi, sadece evet evet onca türkçe falan demişsiniz sonra da böyle alakasız bir yere bağlamışsınız demeye çalışmıştım, (alakasız != gereksiz). ben feci kilitlenmişim demek ki ilk başa, hızımı alamamışım, türkçe tartışmasından, yanlış ifade etmişim son kısmı, özür. (utandım bu sefer hakkaten, kendimi üç saatliğine ban'liyorum siteden)
0
sefalet
Yoruma çok açık bir haber olmuş bu.İlk paragrafta bahsedilen konu örneğin, Türkçe karşılık bulunmuş pek çok değişik alanın kavramları için de söylenir.Ama ne kadar tutarlı bir eleştiridir tartışılır.Çünkü önemli olan kavramın karşılığının verilmiş olmasıdır.Sözcüğün biçimsel halinin ya da karşılık olarak kullanılacak sözcüğün özgün sözcük ile tam uyumlu olmaması ikinci üçüncü derece önemlidir.Önemli olan dile yeni kazandırılacak kavramın anlamının doğru çevrilmesidir.

Diğer konuya gelince, Mikrosoft'un resmi dili mi tam anlayamadım ama çalışanlarının konuşma uslubu herhalde şirketi çok bağlamaz.Ne kadar üst düzeyde bir çalışan olmuş olursa olsun.Sonuçta özgür yazılım dünyasında da pek çok kalıp söz var Mikrosoft ile ilgili.

0
wizzyfx
"Eğlence Çubuğu".. "Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atladı" "Ağa oturum açıyor" bunlar benim favorilerim.. kim demiş windose kullanmak eğlenceli değil diye..
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Kişisel bilgileriniz ne kadar ucuz?

sundance

Siz de Micros~1'un en son, en yeni yazılımlarınızı kullanmak istiyor ve/fakat yüzlerce dolar ödemek istemiyor musunuz?

Hayır, hayır GNU/Linux kullanın demiyceceğiz.(FM'i takip ediyorsanız bunu gereğinden bile fazla duyuyorsunuzdur.) Fakat Windows'dan vazgeçemeyip, fiyatından vazgeçenler için yeni bir kampanya var. Hem de tek kuruş ödemeden Windows Vista Ultimate, Office 2007, or Microsoft Money Plus'a sahip olabiliyorsunuz.

MSN Maps ile Haugesund'dan Trondheim'e Çılgın Bir Yolculuk!

resilence

Biraz önce http://planet.gnome.org sitesinde okuduğum bir MSN komedisini paylaşayım dedim. Olayı canlı canlı yaşayıp derin derin gülmek için:

1- http://mappoint.msn.com/DirectionsFind.aspx adresine gidin

2- Başlangıç noktası (start) Norway, City: Haugesund girin.

3- Bitiş noktası (end) Norway, City: Trondheim girin.

4- "Get Directions" tuşuna bastığınızda karşınıza gelen harita gerçekten programcılığın son harikası!

Buradan da ulaşabileceğiniz süper harita akıllara zarar güzellikte...

Microsoft'tan Mono Yorumu

anonim

Mono projesini ilk duyduğumdan beri içinde beni rahatsız eden birşeyler vardı. Her ne kadar açık kodlu bir proje olsada standartlarının M$ tarafından belirleniyor olması ve onların yararına olacak şekilde bir çok programcının emeğinin harcanması beni rahatsız ediyordu. Sonuçta hiçbir taklit aslının yerini tutamaz ve orjinalinin reklamını yapmaktan öte bir işe yaramaz. Habere gelince...

Bir Windows-2000 Pro deneyimi

cayfer

Paylaşmadan edemedim...

Açıkçası NT serisi işletim sistemleriyle pek deneyimim olduğunu söyleyemem ama bugün başıma gelenler bana "İyiki de yokmuş" dedirtti.

Bir Win2K makinaya Azeri font ve klavye yayılım programı yüklemem gerekti. Dosyaları Azerbaycan'dan bir yerlerden indirdim. Güzelce yükledim ve doğal olarak (aslında doğal değil; "geleneksel" demek daha doğru olur) "reboot" istedi....

Microsoft DRM nasıl deşifre edilir?

FZ

Microsoft'un .WMA (Windows Media Audio File) tipindeki ses dosyalarını korumak (!) için geliştirmiş olduğu şifreleme sistemi olan MS-DRM (Microsoft Digital Rights Management) açık anahtar şifreleme için (public key cryptography) eliptik eğri yöntemini, blok şifreleme için DES algoritmasını, akış (stream) şifreleme için RC4 algoritmasını ve hash fonksiyonu olarak da SHA-1 algoritmasını kullanmaktadır.
Şimdi bu teknik detaylardan sonra diyebilirsiniz ki breh breh adamlar yapmış, yani çözmesi çok zor olsa gerek, bu sefer Microsoft sağlam iş çıkarmış.
Ancak eski dost Microsoft bizi yanıltmadı ve gene bir açık verdi. Yukarıda acayip karizmatik görünen sistemin nasıl deşifre edilebileceğine dair teknik bilgiler ve konu ile ilgili programlar + kaynak kodları isterseniz yapmanız gereken MS-DRM adresini ziyaret etmek.