Birinci gün
Bahtsız bedevinin halini hepimiz biliriz değilmi? Bahtsız penguenin başına gelecekleri siz düşünün artık... Terslikler daha ilk günden kayıtta başladı. İnternetten yapılan kayıtlar iptal olmuştu herkesin yeniden kayıt yaptırması gerekti. Kayıtlar yapılırken herkese ana sponsor HP'den kalem ve not defteri dağıtıldı. İlk günün seminer konuları genelde daha "hafif", basit konulardı. Serdar Köylü bile kendini aşarak yeni bir rekora imza attı. Network Temelleri semineri sadece 10-15 dakika kadar uzadı. Doruk Fişek GPL ile nasıl "aç kalınmayacağını" çok güzel açıkladı. Günün kesinlikle en güzel kısmı ise .Net'e Linux camiası nasıl yaklaşıyor tartışmasıydı. Cümle linux alemine karşı adını hatırlamadığım bir arkadaş .Net'i çok iyi savundu. Tabiiki her .Net tartışması gibi buda hiçbir sonuca ulaşılamadan bitti.
İkinci gün
İkinci günün programı ilk güne oranla daha düzenliydi. Her konuya ilişkin seminerler ayrı birer salonda yapıldı (örneğin güvenlik seminerleri 1. Salon Linux tanıtımı tarzı şeyler 4. Salon gibi) İlk seminer Bilişim Terörü ve Bilişim Savaşları genelde güvenlikle ilgili başka yerlerde kolay kolay bulup dinleyemeyeceğiniz bir seminerdi. Gün ilerledikçe seminerler daha teknik bir hal aldı. Bende zevkten 4 köşe oturup dinledim...
Günün sonunda ise The Code filmi gösterildi. Tabii Bahtsız Penguenin Laneti burada da organizatörlerin peşini bırakmadı. Önce ses sistemi çalışmadı daha sonra Mavi Bilgisayar'ın süpermen misali yetişmesiyle ses sistemi sorunu bir oranda çözüldü. Tabii sesler biraz bozuldu ama yinede filmi izledik ve en azından ben kesinlikle çok zevk aldım. Richard Stallman'ın Japon kılıklı amcalarla halay çeker gibi bir görüntüsü insanları kırdı geçirdi.
Üçüncü Gün
Üçüncü günde de en çok ilgi çeken seminerler güvenlik ile ilgili olanlardı. Tabii bunda Core.Gen.Tr ekibinin seçmiş olduğu başlıkların da etkisi olduğu kesin (Hacker Felsefesi, Ateş duvarı geçme teknikleri). Aslında üçüncü günde seminerlerde başlarına gelenler sonucunda bence Core.Gen.Tr ekibine En Bahtsız Penguen ödülü verilmeliydi. Ama bunları çözmek için kelimenin tam anlamıyla bilgilerini konuşturdular. Aycan irican Adli Analiz semineri verirken Evrim Ulu'nun iki notebookla birden boğuşması kesinlikle görülmesi gereken bir manzaraydı. Bu olaydan arada biraz bahsetmek istiyorum.
Aycan İrican tam sunumunu yapacakken Laptop'ın X Display'i gitti. Evrim Ulu bir türlü onu düzeltemeyinxce Fatih Özavcı imdatarına yetişip başka bir notebook getirdi. Ama notebooktaki StarOffice 5.2 OpenOffice ile hazırlanmış dökümanı açamadı. İşte bu noktada Evrim Ulu gölgelerin gücü adına diyip bilgisini konuşturdu ve X Server'ın herhalde şimdiye kadar hiçbirimizin kullanmadığı ama hepimizin sözettiği bir özelliğini kullanarak en azından kendi sunumunu kurtardı. Ne mi yaptı? X'i çalışmayan notebookun displayini ethernet üzerinden diğer notebooka aktarmayı başardı (hemde yarım yamalak çalışan bir ethernet kablosuyla). Ayrıca sanırım başlarına bir salonda daha bir talihsizlik gelmiş ama onu kaçırdım.
Bu arada Linux34 standının LKD'nin de CD satması nedeniyle CD satışı yapmaması kesinlikle çok centilmence bir hareketti. Günün son 4 semineri (Daha doğrusu 3 seminer 1 tartışma) ise kesinlikle kendimi 4e bölme isteğimi kesinleştirdi. Zira bir salonda Tex, Latex üzerine seminer varken diğerinde Serdar Köylü Linux Dosya sistemlerini anlatıyordu. Fatih Özavcı ise 4. salondaki Güvenlik Riskleri ve Saldırı Yöntemleri semineriyle Serdar Köylü'nün yolundan gittiğini ispatladı. Tabii Bu arada bir diğer salonda harıl harıl Linux'ta Türkçe desteği tartışması yapılıyordu. Tabii ben hala tartışma ve diğer 2 semineri kaçırdığıma üzülüyorum. Tabii bu arada Serdar Köylü ilk günkü "kısa" seminerin intikamını aldı. Biz Fatih Özavcı'nın uzatılmış seminerinden çıkarken dosya sistemleri semineri henüz bitmemişti.
Dördüncü Gün
Bu günde sanırım son gün olmasından dolayı seminerler programcılık seminerleri hariç bir düzensizlik içindeydi... Özellikle Serdar Köylü'nün Linux Programlama semineri tam bir Serdar Köylü klasiğiydi. Uzun Ve İnanılmaz derecede zevkli! Enver Altın'da Kylix semineri ile bir Serdar Köylü müridi olduğunu ortaya koydu. Kylix semineri oldukça uzun geçti. Keşke daha çok detaya daha çok derine inilseydi dedirtti. Tabii günün en eğlenceli olayı kesinlikle Kylix seminerinden hemen sonra başlayan Berk Demir'in çekirdek derlemesiydi. Benim izleme fırsatım olmadı ama Berk Demir binadan çıktığında ilk cümleri "Derlediğim çekirdek kernel panic verdi" oldu.
Günün en güzel süprizlerinden biride tüm seminerler bittikten sonra yapılan sosis partisi oldu. sosisler yendi, Berk Demir ve Barış Özyurt LKD tarihinin en hızlı komisyonunu kurup kendi seçtikleri kişilere kendi ödüllerini (gofret) dağıttılar. Daha sonra oyun turnuvasında kazananlara ödülleri dağıtıldı, LKD yönetim kurulu ile gelecek şenliklerin nasıl olması gerektiği üzerine konuşuldu ve toplu bir fotoğraf çektirildi. Gökten üç elma düştü, üçünü de penguenler yedi.
Bu seneki şenlik ilk olmasına ve çok kısa bir zamanda hazırlanmasına rağmen bence katıl(a)mayanların kafalarını duvardan duvara vurmaları için yeterli sebepleri oldu. Kesinlikle tüm talihsizliklere rağmen çok eğlenceliydi. Gantek 35.000$'lık bir Sun servera thin clientlar bağlayıp 10 makinayı nete çıkarttı. Oyun turnuvasının yapıldığı 10 makinayı ve bir adette kurulumların yapıldığı makinayı Mavi Bilgisayar sağladı. Şenlik boyunca pek çok insan pek çok fotoğraf çekti. Bu fotoğrafların bir araya getirilip bir fotoğraf albümü yapılması planlanıyor. Ayrıca 5 saat civarında video kaydı yapıldı önceleri bu görüntülerle bir klip hazırlanması planlanmışken şimdi bu kadar kayıtla film yapılması düşünülüyor. Özetle bu şenlik belkide sonunda dünya çapında duyulacak bir etkinlikler dizisinin ilk adımıydı. LKD'nin bu kadarla kalmayacağından eminim. Bunu kaçırdıysanız bile önümüzde daha nice şenlikler sizi bekliyor.
Aslında bu haberi 4 bölümlük bir dizi halinde her günün akşamında girmeye niyetliydim ama organizasyon ekibinde falan olmamama rağmen o kadar yoruldumki ancak şimdi yazabiliyorum.
İlk olarak söylemek istediğim şey şu: "Hayatımda hiçbir zaman klonlanmayı bu kadar çok istememiştim." Seminerler 4 salonda paralel olarak yapıldı ve sabahtan akşama kadar orada olmama rağmen 3/4'ünü kaçırdım. Haliyle anlatacaklarım yalnızca girebildiğim veya hakkında birşeyler duyabildiğim seminerlere kısıtlı kalacak. Şimdi teker teker günlere göre incelemeye geçelim:
İlk olarak söylemek istediğim şey şu: "Hayatımda hiçbir zaman klonlanmayı bu kadar çok istememiştim." Seminerler 4 salonda paralel olarak yapıldı ve sabahtan akşama kadar orada olmama rağmen 3/4'ünü kaçırdım. Haliyle anlatacaklarım yalnızca girebildiğim veya hakkında birşeyler duyabildiğim seminerlere kısıtlı kalacak. Şimdi teker teker günlere göre incelemeye geçelim: