Koray Bostancı'nın
yazısıdan:
Rus matematikçi Grigori Perelman, milenyumun ödüllü problemleri olarak anılan 7 problemden biri olan Poincare önermesine çözüm buldu. Çözüm büyük yankı uyandırdı, çünkü problem 100 yıllık bir problemdi. Bu çözüm ile matematik alanında Nobel ödülüne denk olduğu söylenen Fields madalyasını almasına kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak Perelman, önce St.Petersbourg Steklov Enstitüsündeki görevinden istifa etti, sonra ödülü almayacağını, böyle bir ödülün anlamsız olduğunu açıkladı. Akabinde de Clay Matematik Enstitüsü nün problemi çözene vermeyi taahhüt ettiği 1 milyon euroyu almayacağını açıkladı..
Şimdi herkes bir insanın 1.000.000 Euroyu nasıl gözü kapalı reddedebileceğini sorguluyor. Aslında cevap çok basit, ben bile şuncacık aklımla gayet iyi görebiliyorum. Adım kadar eminim ki, Perelman, cevap bulunamamış bir problemi çözüme kavuşturmuş olmanın dayanılmaz hazzını yaşıyor şu an. Onun için bu duygunun maddi bir karşılığı yok. Dünyevi hiçbir şey, hiçbir maddiyat ona bu hazzı yaşatamaz. O yüzden, beni anlamıyorsunuz bari rahat bırakın diyor adam.
Bu komik gelebilir insanlara. Bir tarafta 1.000.000 , diğer tarafta çoğu kişinin tadı hakkında en ufak bir fikir sahibi bile olmadığı manevi bir haz. Terazi ne tarafa ağır basıyor? Peki kime göre?
Bence Perelmanı anlayabilmek için biraz matematikle sıkı fıkı, içli dışlı, haşır neşir olmuş olmak gerekli. En azından "güzel ispat" gibi bir kavramdan haberdar olmak, güzel ispat mı, haha, ispat ispattır. dememek gerekli. İçerisine girdiğinizde asla çıkmak istemeyeceğiniz o dünyanın tozunu yutmuş olmak, keyif almış olmak gerekli. Matematik eğitimi almış olmama rağmen, kendimi asla matematikçi olarak görmedim, adlandırmadım. O gerçekten çok büyük bir sıfat. Gerçek matematikçiler, demek istediklerimi de, Perelmanı da çok daha iyi anlıyorlar zaten.