Matrix´i Beklerken

0
felix
Geçenlerde sinemada afişlere göz gezdirirken Matrix Reloaded gözüme ilişti. Doğrusu deri ceketler, kayan harfler, siyah gözlükler derken karşımızda görkemli bir tarz oluşmuş durumda.

Ancak ilk film için hala söylenmemiş şeyler var. Acaba karşımızda duran sadece mükemmel kurgulanmış ve estetize edilmiş bir holywood şaheseri mi, yoksa gözümüze sokmadan anlatılan çok daha derin bir mesaj var mı?
Neydi ilk filmde gördüklerimiz? İnsanlığın trajedisiydi aslında. İnsanlığı sömüren bir makine uygarlığı ve bu gerçeğin farkında bile olmadan yaşayan insanlar. Yaşadıklarını sandıkları dünya ise sadece bir illüzyon. Özgür olduğunu zannetmek ama esir olmak. Belki rüya gibi geçen ama kendisi kocaman bir yalan olan hayat.

Ve Neo... Morpheus`un (kelime anlamı: rüya tanrısı) "O" diye nitelediği. Yani beklenen... Etrafında ise bir avuç havari. Havari kelimesini özellikle kullanıyorun zira geçmişte yaşanan kader sanki tekrar etmektedir... Sonunda aralarından biri ihanet eder, ve Neo ölümle yüzleşir. Bu gerçeği önceden bilmektedir; çünkü O'na haber verilmişti; fakat yine de ölümü kabullenir. Dostu Morpheus için. Zaten hikayenin başından beri kaderiyle yüzleşmektedir aslında. Tercihini koyması gereken her noktada gerçekle yüzleşmeyi seçer çünkü özgürlüğe inanır ve özgürlük O'na göre gerçeği yaşamaktır. Sonu ölüm bile olsa. Ancak öykünün sonu bu kez farklıdır. Ölüm tam son sözü söyleyeceği anda bir mucize olur ve Trinity (kelime anlamı: teslis) sevgisi ile ona bir can daha verir ve final. Mesih artık aramızda.

Keanu Reeves`in niçin bu role seçildiğini anlamak için uzun saçlı ve sakallı halini hayal etmek yeterli olacaktır sanırım. Onca Hollywood starı arasında ondan uygunu olamazdı doğrusu.

Gelelim bizim gerçeğimize. İnsanlık artık endüstri devrimiyle ortaya çıkan yeni bir üretim anlayışı ile karşı karşıya ve bu anlayışın sosyal, ahlaki ve dini değerlere olan yansımaları her bireyin davranışında kendini hissettiriyor; arasında yürüdüğümüz binalar her gün yükseliyor; caddeler her gün daha da kalabalıklaşıyor; insanlar her gün daha da yalnız. Hayatın giderek artan hızı ve bu hıza ayak uydurmaya çalışan insanlar ve kimin için yaşandığı bilinmeden geçen bir hayat. Evet, insanoğlu biyolojik anlamda yaşamaktadır ama ne için yaşadığını artık bilmemektedir.

Ve ilüzyon... Kastettiğim, sadece medya ile önümüze serilen enformasyon değil; bunun da üstünde, insanların benimsediği ortak değerler ve mantalite yani zamanın ruhu... Ve bu ruhun en asli unsuru: Makine. Makine derken, teknolojiyi ve haytımıza getirdiklerini kastetmiyorum; asıl kastettiğim, mekanikleşen hayat ve insanın doğaya karşı mücadelesidir. İnsanlık sonunda doğaya karşı zaferini kazandı, ama kendi öz doğasını kaybetti; profosyonel bir iş makinesine dönüştü. Evet endüstri devriminin sonucu malesef budur.

Eğer yukarıda anlatılanlar sizi de rahatsız ettiyse, yani kendizi Matrix'te gibi hissediyorsanız, malesef yapabileceğiniz birşey yok gibi gözüküyor. Çünkü zamanın dayattığı modelin dışında bir yaşam modelinin günümüzde ulaşabileceği tek nokta var, o da sistemin dışına atılmak yani sefalet. Tıpkı Matrix'te fişinizin çekilmesi gibi değil mi? Bir anda çöp oluveriyorsunuz. Ve bir şey daha...Tüm bunların olduğu bir filmde olmayan tek şey ise kilise yani din. Zaten film, problemi batı ya da doğunun değil, insanlığın problemi olarak tanımlamıştı.

Matrix aslında sentetik bir dünya kurgulamamıştır. Filmde gösterilen dünya, şu anda yaşadığımız gerçeğin ta kendisidir. Filmde gördüğümüz, gökdelenlerin arasında anlamsız bakışlarla yürüyen, kendisi farkında olmadan enerjisi makinelerce tüketilen insanlar, aslında çağımızın insanlarıdır. Film bu anlamda bir yakarıştır aslında. Modern zamana ve değerlerine bir isyan. Ve bir kurtarıcı beklenmektedir. Görmeyen gözleri açacak, ölü bedenlere can verecek, yürüyemeyen ayakaları yürütecek. Evet Neo.

Not:
Dikkatimi çeken bir şeyi daha paylaşmak istedim. Matrix filminin vizyon girişi (1999) ile bugün daha da geniş çapta dikkati çeken Anti-Globalist hareketin başlangıcı (Seattle'daki gösterileri kastediyorum-1 Aralık 1999) hemen hemen aynı zamana denk düşüyor. Komplo teorisi uzmanı değilim. Zaten filmin varlığını komplo olarak değil, aynı duyarlılığın yedinci sanattaki ifadesi olarak değerlendiriyorum.

Görüşler

0
anonim
matrix'te kiliseye bir gönderme var; simulatorde morpheus neo'ya sistem bizim dusmanimizdir diye bir nasihat cekerken karsi kaldirimdan sistemin adamlari ustlerine dogru geliyor..dikkatli bakin, en onde kim var ?
0
FZ
Pardon ama yani Batı sinema sanatının hangi kayda değer filminde Hıristiyanlığa ve Hıristiyanlık mitolojisine gönderme yok ki? Hıristiyanlık ve onun temel göstergeleri ile ilgili bilgi sahibi olmadan hangi film doğru dürüst `okunabilir´ ki? Adamların 2000 yıllık kültürünün filmlerine etki etmemesi düşünülebilir mi? ;-)
0
anonim
>Tüm bunların olduğu bir filmde olmayan tek şey ise kilise yani din

cumlesine cevaben yazmistim.
0
oktay
Matrix bastan sona kiliseye ve dine gondermelerle dolu. Kullanilan isimler bile oyle. . Mesela Trinity.. Hristiyanlarin 'Baba, Ogul, Kutsal Ruh' uclusune verdikleri isimdir.

Filmde ihanet ederek arkadaslarini satan kisi hristiyan dunyasindaki meshur satici 'Judas' i temsil eder.

Neo ismi ise yeni bir dogusun simgesidir.

Son olarak da.. .bir film hakkinda bu kadar konusmaya degmez. guzelce izlenip eglenilir.. ciktiktan sonra bir 10 15 dakka sanki siz de ucabilirmissiniz gibi hissedilir ve orada biter. Abartmaya gerek yok. ( Hala havludan pelerin yapip superman gibi ucma oyunu oynuyorsaniz ayri tabi :P )

Oktay
0
SHiBuMi
Hakkında yıllarca konuşmaya değecek onlarca, belki yüzlerce film vardır. Her filmin amacı eğlendirmek de değildir zaten. Schindler'in Listesi tarihi bir belgedir mesela ve filmin atmosferine girerseniz bir sürü sahnesi gözlerinizi yaşartır.

Matrix'in yeni bir şeyler söylemek gibi bir iddiası olduğunu düşünmüyorum. Binyıllardır süregelen öğretileri temel alıp, yazıda da anlatıldığı gibi, uyanın millet! dediği ve bunu söyleyiş biçiminde çok başarılı olduğu için Matrix yıllarca konuşulacak filmler arasında yerini aldı. Bu filmi asla bir action filmi olarak değerlendirmemek gerekiyor.
0
felix
Yazının sahibi olarak uyanın millet saptamanız için kutlamak istiyorum. Aşağıdaki linki (özellikle Final Scene bölümünü) incelerseniz sebebi daha iyi anlaşılacak:


http://www.uoguelph.ca/~bmccullo/TheMatrix/wakeup.html


Bu arada, yazıda kilise yok derken, o kadar hristiyan ögesinin olduğu bir filmde kiliseye ait bir söylemin olmamasını kastettim. Filmi izledikten uzun bir süre sonra aklımda kalan tortular üzerine yazıyı inşaa ettiğim için rahibin göründüğü sahneyi hesaba katmadım. Ancak sahne hakkındaki uyarıları için yorum gönderen arkadaşlara teşekkür ederim.
0
FZ
Verdiğin link için çok teşekkür ederim. Güzeldi ;-)
0
anonim

bir film hakkinda bu kadar konusmaya degmez. guzelce izlenip eglenilir.. ciktiktan sonra bir 10 15 dakka sanki siz de ucabilirmissiniz gibi hissedilir ve orada biter. Abartmaya gerek yok. ( Hala havludan pelerin yapip superman gibi ucma oyunu oynuyorsaniz ayri tabi


Kusura bakmayin ama bu soylediginize kesinlikle katilmiyorum. Eger o film sizde ancak bu kadar bir izlenim birakabiliyorsa sizin o filmden mesaj alma veriminiz 10% dolaylarindadir bence.


Unutmadan bir yerlerime havlu takip (eskiden yaptigim gibi) koltuktan koltuga atlamiyorum ama onu aratmayacak sekilde kurguladigim duslerin haddi hesabi da yoktur. Kaldi ki insan hayalleri ile, dusundukce, yarattikca varolur...


PS: demek ki siz Jules Verne zamaninda yasamis olsaydiniz o adama da fazla hayal goruyor diyenlerin basini cekecektiniz... ,)

0
m1a2
Valla tarif ettiğin `izle, eğlen, çık` türünde bir seyir bana uymaz. Aslında arkadaşın parantez aralarında verdiği bilgileri (teslis gibi) gayet güzel açtığını görerek senin de böyle düşünmediğini biliyorum ;)

Arkadaşın yazdıklarını şöyle bir iki defa okudum, `Matrix` _çerçevesinde_ çok dikkatlice yazılmış güzel bir değerlendirme. Bu tip yorumlarda ister istemez yazar belirli noktaların altını kalın çizgilerle belirtmek zorundadır. Bu kilise göndermeleri çok doğru tespit edilmiş. Bak meselâ ben de filmdeki şu ajanlara takmış durumdayım. Ceket, kravat vesaire business man... Hatta bu ajanları her hatırladığımda Nokia reklamlarındaki uçan iş adamı sahneleri de peşinden geliyor...
0
anonim
arkadaslar tekrar edeyim, Matrix'in Hristiyanlik'a gondermelerle dolu oldugunu zaten yaziyi yazan arkadas da kabul etmis.benim takildigim nokta arkadasin filmde (daha dogrusu matrix icinde) kilise'nin gecmedigine dair bir yorumunun olmasi idi....bunun disinda filmdeki ana karakterlerin Hristiyanlik doktrinini andirmasina ragmen kilise uyelerinin de 'sistem' ve 'dusman' olarak nitelendirilmesi, ilginc bir nuans..
0
anonim
Arkadas insanlarin bilinc altlarina, filmleri kullanarak bir takim dusunceleri empoze edemezmi, film sektorunu parmaginda oynatan guc.

Son zamanlarin en populer filmlerini bana bu izlemi veriyor. Cevremde gercekten matrix in olabilecegini savunan arkadaslarim var. Bu filmler bilinc altimizda film olarak mi kaliyor sadece ?

0
anonim
Arkadas = Arkadaslar

pardon...
0
sundance
Matrix'in çok başarılı eklektik bir yapıt olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Matrix kelimesini, William Gibson'dan, Morpheus ve Neo'yu mitolojiden, Neo'nun içinden rom çıkartıp white rabbit'in arkadaşına sattığı kitabı 'Simulations & Simulcra'Jean Baudrillard'dan ve onlarca sahnesini de bire bir kopyalamaya vardıran şekillerde Ghost In The Shell'den ödünç almış super bir filmdir. İyiki yaptılar. İkincisini de merakla bekliyoruz.

Fakat, mevzunun dibini kazıdığımızda (Matrix kavramını derinleştirdiğimizde ve tassavvufçuların ve uzak doğu düşünürlerinin 'Bir rüya gördüm, o rüyamda bu dünya rüya idi' felsefelerine ulaşmaya çalıştığımızda) bence patlayacak. Bu kadar devşirme bir yapının tutarlılığını sağlamayı üç filmin de sonunda becerebilirlerse, zaten o zaman da kendi içinde tutarlı bambaşka bir şey yarattıklarını kabul etmek gerekir.

0
FZ
Şu çapraz linki de hallettik mi tamamdır ;-)
0
felix
Anlatımı bu kadar sembolik olan bir filmin anlamını tek eksene oturtmak doğru olmaz. Benim yazıda anlatmaya çalıştığım filmden çıkabilecek anlamlardan sadece bir tanesi ve bana en yakın olanı.


Belki her noktayı açmam gerekiryordu ama ileriye götürmedim. Kışkırtıcı olması için yaptığım bilinçli bir tercihti bu. Yazının iki temel unsuru makineleşen insanlık ve mesih idi ve bu tartışma yıllardır batının entellektüel gündeminde olan konular. Sözü kısa kesip iki alıntı veriyorum.

Birincisi:


Makineler bizi insan mutluluğunun en önemli ögeleri olan iki şeyden, doğal kavranma rahatlığından ve çeşitliliğinden yoksun bırakır. Makinelerin kendilerine özgü işleyişleri ve kendilerine özgü vazgeçilmez istemleri vardır: Pahalı bir fabrikası olan kimse onu sürekli çalıştırmak durumundadır. Duygular açısından makinenin yarattığı en büyük sıkıntı onun düzenliliğidir. Ve doğaldır ki makineler açısından da duygularda bulunan en büyük kusur, tersine düzensiz olmalarıdır. Kendilerini ciddi sayan kişilerin düşüncelerine makineler egemen olduğundan bu kişilerin bir insan hakkında dile getirecekleri en büyük övgü onun makine gibi olmasıdır. Artık düzensiz bir yaşam kötü bir yaşamla eş anlamlı olmuştur. Bergson''''''''un felsefesi bu görüşe karşı bir protestoydu; entellektüel açıdan çok sağlam olmamakla beraber sanırım, insanların gittikçe daha çok makineye dönüştürülmesine karşı duyulan sağlıklı bir endişeden esinlenmişti. (Makineler ve Duygular, Betrand Russell-Sorgulayan Denemeler)


İkincisi:


Yer: Seville

Zaman: Onbeşinci Yüzyıl. Engizisyon tüm gücüyle ortalığı kasıp kavurmaktadır. Ve:

Onbeş yüzyıl önce insanlar arasında üç yıl gezdiği insan kılığıyla girmiştir aralarına yine.

........

Varlıklı bir kentlinin yedi yaşındaki biricik kızı.ölmüştür.

........

Yavrusu ölen anne çığlığı duyuyor birden. Onun ayaklarına kapanıyor. Kollarını havaya kaldırıp ''gerçekten Oysan dirilt yavrumu'' diye yalvarıyor. Herkes duruyor, tabutu indiriyorlar, tam ayaklarının dibine bırakıyorlar. Merhametle bakıyor, ağzından tane tane şu sözcükler dökülüyor: ''kalksın kız''. Kız Tabutun içinden doğrulup oturuyor,
........

İşte tam bu arada katedralin önündeki alandan büyük engizisyoncu kardinal geçer.
........

Herşeyi, tabutu Onun ayaklarının dibine koyduklarını da, kızın dirilişini de görmüştür. Surat asıyor birden. Ak düşmüş gür kaşlarını çatıyor. Bakışı kötü kötü parlıyor. Parmağıyla O''nu gösterip, koruyucularına ''yakalayın'' diye buyuruyor.
........

Gecenin zifiri karanlığında zindanın demir kapısı açılıyor birden, elinde kandille büyük engizisyoncu yavaş yavaş giriyor içeri.
.......

(Büyük Enzisyoncu Konuşmaktadır)
Niçin işimize engel olmak istiyorsun? Bize engel olmaya geldin, kendin de biliyorsun bunu. Ama yarın ne olacak biliyor musun? Kimin nesi olduğunu bilmiyorum, O musun yoksa Onun benzeri misin, bilmek de istemiyorum. Ama yarın cezalandıracağım seni, dinsizlerin en azgını diye yaktıracağım.
........


Ama kişioğlunun elinden özgürlüğünü almayı istemedin sen, bu öneriyi reddettin. ''Onların bana bağlılıklarını ekmekle satın alırsam özgürlük nerede kalır?'' diye düşündün. ''Kişioğlu yalnızca ekmekle yaşamaz'' dedin. Ama toprak ruhunun bu ekmek uğruna sana başkaldıracağını, seninle cenkleşeceğini, seni yeneceğini, bütün insanların ''bu cavarın dengi yok, bize gökten ateş indirdi'' diye bağırarak onun peşinden koşacağını biliyor musun? Yüzyılların geçeceğini, insanların kendi akılları ve bilim ağzıyla konuşmaya başlayacaklarını, dine karşı suç işlemek diye bir şeyin, dolayısıyla günahın olamayacağını, yalnızca açların bulunduğunu söyleyeceklerini biliyor musun?
.......

...''karınlarımızı doyurun, bizlere göklerden ateş indirmeyi vadedenler sözlerini tutmadılar'' O zaman biz tamamlayacağız onların kulesini, çünkü karınlarını kim doyurursa onun başaracağı iştir bu. Karınlarını da ancak biz, senin adına yalan söyleyerek doyurabiliriz.

.......

Evet çalışmaya zorlayacağız onları, ne var ki boş zamanlarında yaşantılarını çocukça bir oyuna çevireceğiz, koroyla çocuk şarkıları söyleteceğiz, masum danslar ettireceğiz. Ah, günah işlemelerine izin vereceğiz. Zayıf, güçsüz yaratıklar onlar, günah işlemelerine izin veriyoruz diye çocuksu bir sevgiyle bağlanacaklar bize.


(Büyük Engizisyoncu, Dostyevski-Karamazov Kardeşler)
0
barisozyurt
Matrix''den nefret etmenin 101 nedeni diye bir web sayfası buldum, belki konuya farklı bir bakış açısı getirir :

http://www.personal.psu.edu/users/c/t/ctm132/matrix/101.htm
0
sleytr
yukarıdaki sitede 101 değil, çoğu çok yüzeysel olan 77 adet neden var. resmen kasmışlar kendilerini nesine gıcık olsak diye.
0
oktay
Hehe... hayatimda bu kadar basarisiz bir bok atma sitesi gormedim. :)

Matrix filmini anlamamis olmasini gectim adam olayin film oldugunun farkinda degil sanki.

oktay
0
anonim
Afedersiniz biraderler ama bu sitede dalga geçildiğğğgini, elemanin takildigini nasil gormezsiniz ki ?
0
malkocoglu
Matris'te bir genel 'baskaldiris' temasi var, bu dogru. Insanin yapisinda da zaten isyan vardir. Tasavvufta bunun icin Yürüyen ruhun her anı bir öncekine isyandır denir.

Ayri ilginc bir olayi, dunyevi zevklerin tartisildigi bir kac sahnede farkettim. Ufak bir eleman vardi hani, benzetim (simulasyon) ortaminda kendine bir hanim arkadas yaratmisti vs.. Bu eleman hala dunyevi zevklerin pesinde idi. Film tarafindan alinan taraf, bence, dunyevi zevklerin karsisinda idi. Hatta dikkat ederseniz, hain olan elemanda lokantada biftek yerken kendinden geciyordu..

:)

Gazali de dunyevi zevkler uzerinde cok yazmistir. Tavsiye ederim.. kimya-i saadet.




Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

SONATINE

FZ

Tokyo'da yaşayan yorgun bir Yakuza lideri, işlerden elini eteğini çekmek üzere iken Okinawa'daki bir karışıklığa son vermek için çağrılır. Bu şüpheli görevi kabul eder ve gider ancak adamlarının öldürüldüğünü görür. Sahildeki bir eve çekilen Yakuza lideri, orada genç bir kadını saldırganlardan kurtarır. İşler gittikçe sarpa sararken kahramanlarımız konuşmaya başlar...
Yönetmen : Takeshi Kitano
Tarih : 5 MART 2002 (bugün ;-)
Saat : 17:00
Yer: İstanbul Bilgi Üniversitesi, Kuştepe Kampüsü, Sinema Salonu Giriş ücretsizdir.

Star Wars II: Attack of the Clones. İlk izlenimler

conan

Sonunda beklenen an gelmişti! Filme dün akşam saatlerinde gittim. İlk karşılaştığım olay ise arabamızı otoparka bıraktığımızda bizimle aynı anda park etmekte olan jipten 3 tane Jedi inmesi idi! Elemanlar saç traşlarından cüppelerine, çizmelerinden yürüyüşlerine kadar aynıydılar... Fesupanallaaa çekip biletlerimizi aldık. (Kuyruk filan yoktu... 9:30 suaresine gittiğimiz halde, gerçi 8:00 gibi gitmiştik ama neyse...) Gittiğimiz sinemada 22 seans SW`a ayrılmıştı! Bugün ise online baktığımda gece 6:40, 11:00 arası 7 seanslarına şimdiden bilet bitmiş! Cuma akşamı tabii ki...

ENIGMA

FZ

Şu anda vizyonda olan ENIGMA filmi, II. Dünya Savaşı esnasında Almanlar tarafından askeri bilgilerin güvenli olarak iletilmesi amacı ile geliştirilmiş, rotor tabanlı, polialfabetik bir şifreleme sistemini çözmek için İngiltere'deki Bletchley Park'ta örgütlenmiş İngilizler'in hayatından bir kesit sunuyor.

Hemen belirtmek isterim ki, her ne kadar şifreleme ve II. Dünya Savaşı ile ilgilenen arkadaşların dikkatlerinden kaçmayacak bir film olsa da, müthiş bir eser olduğu söylenemez.

Popüler medya ve özgür yazılım

cbc

Google Reader'ıma düşen Slashdot haberlerinden birisinde popüler medya ile özgür yazılımın ilginç bir kesişiminden bahsediyor. Merakınızı yeteri kadar arttırabildiysem, haberin devamını okuduktan sonra Türk televizyonlarında benzer durumu ne zaman görebileceğimiz konusunda yorumlarınızı paylaşmanızı rica ediyorum.

"DON'T PANIC"

butch

Otostopçunun Galaksi Rehberi serisinin Kabalcı Yayınevi tarafından yeniden basıldığını kısa bir süre önce duyurmuştuk. İşte Douglas Adams'ın bu ölümsüz eseriyle ilgili yeni bir haber. Otostopçunun Galaksi Rehberi Filmi. Bizde ne zaman gösterime girer bilinmez ama 6 Mayıs 2005 tarihini bir yerlere not alın.