Bitkeeper Bitti

0
wetware
Bir süre önce Linux'un geliştirilmesinde BitKeeper adlı kaynak kontrol programı kullanılmaya başlanmıştı. Bitkeeper özgür değildi. (Yani free speech'teki gibi bir free yoktu)

Ama özgür yazılım/Açık Kaynak kod projeleri için bedavaydı. (free beer'da oldugu gibi)
Özgür Yazılım Topluluğu bitkeeper kullanımını sürekli eleştirdi. Özgürlüğün teknik üstünlükten daha önemli olduğunu anlatmaya çalıştı. Ama buna verilen yanıt:"Özgür yazılım topluluğu daha iyisini üretene dek bunu kullanacağız" oldu çoğu zaman.

Şimdi Bitkeeper firması önceki kampanyasını sona erdirdi. Tarih Stallman'ı ve Özgür Yazılım felsefesini bir kez daha haklı çıkardı...

"It was also, whether intentionally or not, a powerful political Property Right campaign, telling the free software community that freedom-denying software is acceptable as long as it's convenient. If we had taken that attitude towards Unix in 1984, where would we be today? Nowhere. If we had accepted using Unix, instead of setting out to replace it, nothing like the GNU/Linux system would exist."

ayrıntılar için bkz:
http://software.newsforge.com/article.pl?sid=05/04/25/130207
gnu

Görüşler

0
bm
Linux kernel listesini takip edenler belki Larry McVoy'un elini maddi olarak tasin altina koydugunda isin bedava kisminin kullanicilariyla birebir muhatap olmamasini gerektiren bir karaktere sahip oldugunu farketmislerdir. Ozgur yazilimina siyasi acidan yaklasanlarla devamli didisti durdu. Tatsizligin bir kaynagi da o zaten.

Burada satir arasi belki su: bit-keeper macerasi Linus'un kaynak kontrol ihtiyaclarinin billurlasmasi acisindan muazzam basarili oldu. Buna "tarih Stallman'ı ve Özgür Yazılım felsefesini bir kez daha haklı çıkardı" acisindan bakilirsa kacirilan en onemli faydalardan biri bu. Bitkeeper oncesi ayni programci gurubu simdi yaratacaklari kaynak kontrol sistemini yaratabilecek durumda degildi. Niye satir arasi? Cunku benzer birsey zaten soyleniyor: "If we had taken that attitude towards Unix in 1984, where would we be today?" evet, kiyamet kadar cabayla yeni bir Unix uretildi! Unix belli bazi ozelliklerin faydali oldugunu gosterdikten sonra.

Bu asirda ve hizli internet + kuvvetli bilgisayarlar iyice yayginlastiktan sonra ozgur veya serbest yazilim gelistirmenin onundeki -- bence -- en onemli hedef, bir laborauara kapatilip ilginc isler yapmasi beklenen (PARC, Bell Labs vs.) insanlarin gosterdigi yenilikci performansi ve/veya McVoy gibi belli bir problemi yeni ve cok iyi bir sekilde cozmek icin ortaya cikan ticari guruplarin yaptigini, ortada ticari amac veya ise bagli bir gecim kaynagi olmadan gerceklestirmek. "Yani n'oldu yeni bir Unix mi?" diye sordurmayacak projelerin gelismesine engel bence kulturel. Eski/yasli/tecrubeli/onder herneyse o insanlar akimi anti-MS anti-windows anti-mulkiyet artik neyse o dar mecradan cikartip, daha yaratici mecralara cekmeyi basaramiyorlar.

Yahut ben yanlis anliyorum. Bu kadar kabiliyetli ve caliskan insandan, iki tane asagi yukari windows taklidi (KDE ve GNOME) ve bir iki tane 70lerin teknolojisinin iyi calisan bedavasi Unix cikmasi sevinilecek birsey degil benim perspektifimden bakanlar icin. Mozilla, P2P ve nete/performans artisina bagli diger seyler haricinde 80lerin sonunda SunOS altinda nasil calisiyorsam hala oyle calisiyorum. O kadar adam-saat cabanin neticesi bu olmamaliydi.

0
onurgu
Bence sorunuzu yanıtlamak için öncelikle yazılım endüstrisine bakmak lazım; çünkü özgür yazılımcıların "unix'i yeniden yazmasını" eleştirirken bir çok şirketin aynı özelliklere sahip onlarca programı geliştirip birbirlerinin pazarlarını çalmaya çalıştıkları plansız üretim biçimini gözden kaçırıyorsunuz. Eğer bu şirketlerde harcanan emek planlı bir şekilde kullanılıp, üretilenler kamuya özgür yazılım lisanslarıyla sunulursa sizin de istediğiniz gibi bilgisayar alanındaki yenilikler şimdiki hızının çok çok üstünde bir hızla gerçekleşir. Durum böyle olunca tamamen kamuya ait olan, özgür, herkesin alıp bir yerinden tutup değiştirebiliceği, sürdürebileceği, oldukça yeterli, güvenilir ve başarılı örnekleri "tekerleği yeniden icat etmek" olarak görmek imkansız. Biliyorsunuz şirketler patent yasalarıyla işletim sistemlerine koydukları en basit bir yeniliği bile sahiplenip diğer şirketlerden veya özgür yazılımcılardan para talep ediyorlar. Yani şirketler bilgisayar kullanıcılarını değil karlarını önemsiyor...
0
bm
Bence sorunuzu yanıtlamak için öncelikle yazılım endüstrisine bakmak lazım; çünkü özgür yazılımcıların "unix'i yeniden yazmasını" eleştirirken bir çok şirketin aynı özelliklere sahip onlarca programı geliştirip birbirlerinin pazarlarını çalmaya çalıştıkları plansız üretim biçimini gözden kaçırıyorsunuz. Eğer bu şirketlerde harcanan emek planlı bir şekilde kullanılıp, üretilenler kamuya özgür yazılım lisanslarıyla sunulursa sizin de istediğiniz gibi bilgisayar alanındaki yenilikler şimdiki hızının çok çok üstünde bir hızla gerçekleşir.

Herhalde bunu bana yaptirtmaya kalkan bir guc olursa, ya bu isi birakirim ya neresiyse orasi kacip gocerim ya da silaha sarilirim. Yani evet, haklisiniz, bunu goz onune almiyorum cunku duydugum zaman dahi kanim donuyor! Piyasa mekanizmalari mukemmel calistiklari icin soylemiyorum bunu, piyasa mekanizmalari kisisel hurriyetin kacinilmaz sonucu oldugu icin soyluyorum. Planciya biat edecek insanlari belki bulmak kabildir, ama oyle bir duzende yaraticiligin muhafaza edilebilecegine inanmiyorum. Isin icinden para/mulkiyet boyutunu cikartsaniz dahi, piyasa mekanizmalari ozgurluk oldugu surece programci ve kullanicilarin tercihlerinde kendilerini belli edecektir. 'Ozgur yazilim'da da merkezi dayatmaci planlama olmadigi icin bu ozgurluk kullanilarak bazen projeler 'fork' ediliyor GPLli emacs/xemacs yahut serbest lisansli cmucl/sbcl, veya *BSD yahut XFree/X.org ayriminda oldugu gibi. Bu ayrimlari yapanlar cok daha iyi urunler mi uretmislerdir? Orasi belli degil, ama baska seyler uretmek istedikleri ve bu hak ve ozgurluklerini kullandiklari asikar. Ozgurluk boyle birsey iste. Insanlari zorlamak yerine ozgurlugu tercih ettigimizde en iyi durumda zorlamayla ortaya cikma ihtimali olan seylerden de belki fedakarlik ediyoruz ama bence bu tercihi bilincsiz yapmiyoruz -- alternatifinin zorlama oldugunu biliyoruz cunku. Geriye bakip "keske baska turlu olsaydi" demekle, keske birileri insanlari bir sekilde zorlayip daha iyi birseyler yaptirtsaydi demek arasinda muazzam fark var.

Biliyorsunuz şirketler patent yasalarıyla işletim sistemlerine koydukları en basit bir yeniliği bile sahiplenip diğer şirketlerden veya özgür yazılımcılardan para talep ediyorlar. Yani şirketler bilgisayar kullanıcılarını değil karlarını önemsiyor...

Yazilim patentleri ve sirketler hakkinda genelleme yaparken yazilim patentinin olmadigi yerler, patent almayan sirketler vs. oldugunu gozden kacirmamak lazim. Yazilim patentleri ciddi bir problem, dogru, ama bunlara karsi propaganda yaparken kullandigimiz kaliplari propaganda harici alanlarda kullanmak ne derece dogru bilmiyorum. Muazzam bir endustri var patentlere ragmen uretkenligini surduren.
0
onurgu
Öncelikle merkezi planlamanın sizin yapmayı arzuladığınız araştırma gelişme için kısır bir ortam olduğunu düşünmüyorum. Üniversitelerin şu anki durumu içler acısı değil mi? Bütün hocalar araştırılacak onca konu beklerken "hangi projeyi alsak da şu bölüme para toparlasak" diye düşünmek zorundalar. Sizin "kişisel özgürlük" olarak kodladığınız "girişimciliğin" yani "serbest piyasa mekanizmaları"'nın bize sunduğu bu.
Şirketler tarafına bakarsak çalışanların çoğu daha önce de söylediğim gibi "gereksiz" programlar yazmakla meşguller. Ama "serbest piyasa mekanizmalarında" buna mecburlar, çünkü yaşamak için emeklerini satıp para kazanmaları gerekiyor. Halbuki bu insanların ne kadar yaratıcı projelerde olabileceğini siz de biliyorsunuz.

Herhalde merkezi planma dediğimden hükümetin belki de tübitakın bütün programcıları toplayıp sen şunu sen de şunu yaz demesini istediğimi çıkardınız. Bu tabii ki özgürlükleri kısıtlayan bir tarz olurdu. Bunun yerine Türkiye'de yazılım sektöründe çalışan herkesin toplandığı, içlerinden gönüllü olanların, kararları vermek isteyenlerin çıkıp oluşturduğu bir konseyde alınabilir bu kararlar. Böyle bir konsey ancak sermayenin üretim üzerindeki egemenliğinin kalkmasıyla olabilir derseniz katılırım, ki ben de bunun için çalışıyorum.

iyi günler
0
bm
Üniversitelerin şu anki durumu içler acısı değil mi? Bütün hocalar araştırılacak onca konu beklerken "hangi projeyi alsak da şu bölüme para toparlasak" diye düşünmek zorundalar. Sizin "kişisel özgürlük" olarak kodladığınız "girişimciliğin" yani "serbest piyasa mekanizmaları"'nın bize sunduğu bu.

Sinirsiz kaynak olmadiktan sonra bu her zaman gecerli. Arastirmanin yapilmasi icin sadece para degil, insan kaynagi da gerekiyor unutmayin. Nasil yapsak da zeki cocuklari bizim alana ceksek, yahut 'iyi birsey buldum ama meslektaslarim ilgi gostermiyor, ne yapsam da dikkat ceksem' kaygisi da var. Zaten cok basarili insanlarin memleketle ozel bir bagi yoksa, daha rahat edebilecekleri yarlere gittiklerini de goruyoruz onlari tutmak dahi 'nasil yapsak da tutsak' sorusunu beraberinde getirmiyor mu? Yahut arastirmasina guvenmeyenler dar kadrolara girebilmek icin 'ne yapsam da karar veren merciye bunun iyi oldugunu anlatabilsem' demiyorlar mi? Bunlarin hepsi 'piyasa mekanizmalarinin sonucu' degil, hayatin kendisi bence. Daha rahat edebilirler mi bu insanlar? Elbette ederler. Bence rahatsizliklarinin sebebi tepelerinde planci olmayisi degil (masallah planlayip yonetme meraklisi az degil memlekette, devletimiz de gutmek istemedigi bir olusuma rastlamadi hayatta). Toplumsal tercihimiz gerek devlet eliyle toplanip dagitilan kaynak olsun, gerek az biraz kazanmis insanlarin maddi manevi sahiplenmesi olsun bilimden yana degil (gerci yasakti bu yakin zamana kadar, belki simdi vakif universiteleri duzgun isler yapar hale gelirler). Bir de zenginimizi bedava okutmak gibi acayip birsey yapiyoruz, ona da akil erdirmek zor. Eh mustehakimizi da buluyoruz galiba?

Şirketler tarafına bakarsak çalışanların çoğu daha önce de söylediğim gibi "gereksiz" programlar yazmakla meşguller.

Bu gereksizlik kararini nasil veriyoruz? Belli ki birinin bir ihtiyacina ve/veya arzusuna cevap veriyor yazilanlar ki satilabiliyor? Devlet ihalelerinden bahsediyorsaniz o ayri tabi, orada suni talep yaratiliyor olabilir. "Bu yaptigim gereksizdir, gerekli olan ise budur" diye ortaya cikip da dogru tahmin eden insanlar da var. Bunlarin bir kisminin hakikaten dogru dusundukleri de ortaya cikiyor. Bu insanlarin kendi planlari da oluyor genelde.

Bunun yerine Türkiye'de yazılım sektöründe çalışan herkesin toplandığı, içlerinden gönüllü olanların, kararları vermek isteyenlerin çıkıp oluşturduğu bir konseyde alınabilir bu kararlar.

Uymayanlara ne yapilir? Tamamen gonullu mu olacak bu is?

Böyle bir konsey ancak sermayenin üretim üzerindeki egemenliğinin kalkmasıyla olabilir derseniz katılırım, ki ben de bunun için çalışıyorum.

Bunun arzunuz oldugunu anladim. Nasil birseydir bu diye de sormuyorum ama yukarida dediginiz ile bunun alakasi nedir anlamadim. Konsey meraklisi ve gonullusu olanlar bugun bu isi niye yapamiyorlar?
0
onurgu
Bu gereksizlik kararini nasil veriyoruz? Belli ki birinin bir ihtiyacina ve/veya arzusuna cevap veriyor yazilanlar ki satilabiliyor? Devlet ihalelerinden bahsediyorsaniz o ayri tabi, orada suni talep yaratiliyor olabilir. "Bu yaptigim gereksizdir, gerekli olan ise budur" diye ortaya cikip da dogru tahmin eden insanlar da var. Bunlarin bir kisminin hakikaten dogru dusundukleri de ortaya cikiyor. Bu insanlarin kendi planlari da oluyor genelde.

Aynı işi yapan programların çok fazla sayıda olması "gereksiz", amaç toplumsal fayda yaratmak değil de özel sermayenin çıkarları olunca böylesine emek kayıpları oluşuyor doğal olarak.

Uymayanlara ne yapilir? Tamamen gonullu mu olacak bu is?

Bu konseyde dile getirip de kabul ettiremediği bir şey var ise zaten geliştirdiği fikir tartışılması gereken bir konudur. Fakat yine de kendi istediğini yapabilir.

Bunun arzunuz oldugunu anladim. Nasil birseydir bu diye de sormuyorum ama yukarida dediginiz ile bunun alakasi nedir anlamadim. Konsey meraklisi ve gonullusu olanlar bugun bu isi niye yapamiyorlar?

Şimdi öyle konuşmaya başladım ki bu konsey kuruldu, kuruluyor da ben de size onu anlatıyorum. :) Üretimi yapanların, emekçilerin, beyaz yakalı olsun mavi yakalı olsun üretimin planlamasını yapması sağlanırsa, üretilen değerin paylaşımı başka bütün ilişkilerden arındırılıp emekçilerin tasarrufunda olursa sermayenin üretim üzerindeki egemenliği son bulur. İşte "konsey meraklıları ve gönüllüleri" ilk önce bunun için uğraşıyorlar çünkü bahsettiğim tarzda toplumun özgürlüğünü sağlayacak böyle bir konseyin bileşenlerinde sermaye olursa bugünkü hastalıklı düzenin devamını sağlamaktan başka bir şeye yaramaz. Konsey ile o ereğin ilgisi buradan doğuyor.
0
bm
Aynı işi yapan programların çok fazla sayıda olması "gereksiz", amaç toplumsal fayda yaratmak değil de özel sermayenin çıkarları olunca böylesine emek kayıpları oluşuyor doğal olarak.

Bunu anladim. Musterisi olmasi onemli degil, musteri tercihi de onemli degil o emek baska iste kullanilmaliydi diyorsunuz. Bunun sermaye cikariyla (en azindan yazlim baglaminda) ne derece alakasi var bilmiyorum. Cunku yazarlarina maddi cikar saglamayan bir suru benzer paket de var. Gerek 'fork' edilip farkli gelien paketler, gerek gelistiricilerin 'ben bu gurubun amaclarini sevmedim' diye kendi baslarina devam ettikleri ornekleri bulmak kolay. Bunlara nasil engel olunacak?

Uymayanlara ne yapilir? Tamamen gonullu mu olacak bu is?

Bu konseyde dile getirip de kabul ettiremediği bir şey var ise zaten geliştirdiği fikir tartışılması gereken bir konudur. Fakat yine de kendi istediğini yapabilir.


O zaman bir problem yok. 'Soyle bir seye ihtiyacim var' diyene 'bana su kadar para ver yazayim' diyebilir mi? "Su fiyata yazarim ama anlasalim bunu sadece sen kullan, uc bes kisiye daha satayim" diyene?

Üretimi yapanların, emekçilerin, beyaz yakalı olsun mavi yakalı olsun üretimin planlamasını yapması sağlanırsa, üretilen değerin paylaşımı başka bütün ilişkilerden arındırılıp emekçilerin tasarrufunda olursa sermayenin üretim üzerindeki egemenliği son bulur.

Peki bizim iste bu egemenligi nerede goruyoruz? Su programi yazacagim diyen insana yazma deniyor mu? Yahut filanca programi kullanmayacagim diyene? Hayatimdan cok memnun oldugum icin soylemiyorum (ama cok sukur), mevcut duzende ozellikle net olduktan sonra istedigimi yapabildigimi yahuy yapmanin yolunu bildigimi zannettigim icin soruyorum.
0
onurgu
Bunu anladim. Musterisi olmasi onemli degil, musteri tercihi de onemli degil o emek baska iste kullanilmaliydi diyorsunuz. Bunun sermaye cikariyla (en azindan yazlim baglaminda) ne derece alakasi var bilmiyorum. Cunku yazarlarina maddi cikar saglamayan bir suru benzer paket de var. Gerek 'fork' edilip farkli gelien paketler, gerek gelistiricilerin 'ben bu gurubun amaclarini sevmedim' diye kendi baslarina devam ettikleri ornekleri bulmak kolay. Bunlara nasil engel olunacak?

Çok merak ettim hangi şirket maddi çıkar sağlamayan bir iş yapıyor? Şirketler toplumsal fayda'ya değil kendi karlarına bakarlar, böyle olunca da "bu program zaten var, belki benim yazacağım daha kötü olacak ama pazarlar ve satabilirsem o zaman "faydalı" bir iş yapmış olurum" diye düşünürler. Programcıların "hobi" veya iş bulmalarını kolaylaştırmak için itibar amacıyla yaptıkları özgür yazılımlarla piyasadaki kapalı kodlu ve biribirinin aynı olan programları karıştırıyorsunuz. Benim yazdıklarımın da sizin bahsettiğiniz forklarla alakası yok haliyle. Ayrıca daha önceki mesajımda da söylediğim gibi herkes gösterilen yönü beğenmeyip farklı bir yöne gitmekte özgür, bu belki de projenin gücünden güç çalacak olsa da.

O zaman bir problem yok. 'Soyle bir seye ihtiyacim var' diyene 'bana su kadar para ver yazayim' diyebilir mi? "Su fiyata yazarim ama anlasalim bunu sadece sen kullan, uc bes kisiye daha satayim" diyene?

galiba hala benim özel mülkiyetin olmadığı bir toplumdan bahsettiğimi anlamadınız, yani sorularınızın cevabı hayır, üretilen yazılımlar topluma açılmalıdır, üretici o kodu mülkiyetine alamaz, ancak bu verdiği emekten para kazanmayacak anlamına gelmiyor.

Peki bizim iste bu egemenligi nerede goruyoruz? Su programi yazacagim diyen insana yazma deniyor mu? Yahut filanca programi kullanmayacagim diyene? Hayatimdan cok memnun oldugum icin soylemiyorum (ama cok sukur), mevcut duzende ozellikle net olduktan sonra istedigimi yapabildigimi yahuy yapmanin yolunu bildigimi zannettigim icin soruyorum.


evet, haklısınız yazılım alanında çalışanların bir bilgisayar ve bir de kafa emekleriyle birşeyler yapabilmeleri mümkün. ama bu çabanın sonunda hayatta kalmak istiyorsanız piyasaya bir şeyler üretmeli ve satmalısınız, yani siz de toplumsal faydayı değil karınızı düşünmeye başlamalısınız, yani emeğin ne yöne akıtılacağıı yine kar güdüsü belirlemiş olur. işte yazılım üretimindeki sermaye egemenliği.
0
bm
Şirketler toplumsal fayda'ya değil kendi karlarına bakarlar, böyle olunca da "bu program zaten var, belki benim yazacağım daha kötü olacak ama pazarlar ve satabilirsem o zaman "faydalı" bir iş yapmış olurum" diye düşünürler.

"Benim yazacagim daha kotu olacak" kismi genelde 'daha iyisinden ucuz olacak' ile beraber geliyor herhalde ama evet. Alici ve satici arasindaki 'buna ihtiyacim var yap' mesaji eger benzer urun varsa fiyat mekanizmasiyla oluyor. Burada alicinin bu alis veristen fayda gormedigini nereden biliyoruz? Toplumsal fayda bir anlamda bireylerin tercihleri ile ortaya cikmiyor mu? (Fakirlik diyeceksiniz herhalde ama asagida da soyediginiz gibi herkesin benzer maddi varlik sahibi oldugu duzen de belki sizce tatminkar degil). Bu insanlar belli ki gonullu olarak bunu alisverisi yapiyorlar, eger bir ozgurlukten bahsedeceksek bu adamlarin gonullu olarak yaptiklari ucuncu sahislara zarari olmayan bu anlasmaya niye karisiyoruz? (kapali kaynak olmasi sart da degil, para verip acik kaynak yazdirmak da arzu etmediginiz birsey anladigim)

Benim yazdıklarımın da sizin bahsettiğiniz forklarla alakası yok haliyle. Ayrıca daha önceki mesajımda da söylediğim gibi herkes gösterilen yönü beğenmeyip farklı bir yöne gitmekte özgür, bu belki de projenin gücünden güç çalacak olsa da.

Ama bu kabul edilebilir izin verilebilir birseyse o zaman, yukarida yazilim baglaminda karsi ciktiginiz benzer isler yapma durumu niye kabul edilemez? Arada para ve gonullu girilen sozlesmeler oldugu icin mi?

bm: O zaman bir problem yok. 'Soyle bir seye ihtiyacim var' diyene 'bana su kadar para ver yazayim' diyebilir mi? "Su fiyata yazarim ama anlasalim bunu sadece sen kullan, uc bes kisiye daha satayim" diyene?

galiba hala benim özel mülkiyetin olmadığı bir toplumdan bahsettiğimi anlamadınız, yani sorularınızın cevabı hayır, üretilen yazılımlar topluma açılmalıdır, üretici o kodu mülkiyetine alamaz, ancak bu verdiği emekten para kazanmayacak anlamına gelmiyor.


Ben ozel mulkiyetin olmadigi bir toplumdan bahsettigizi az bucuk cikarttim da bunun verdigim orneklerde hangi mekanizma ile insanlara mani olacagini cikartamadim. Ornekte bahsettigim insanlara (alici veya satici) siddet uygulamadan engel olmak mumkun mu? Parayi yasak etseniz, insanlar takas tabanli da olsa bu alisverisi yapamazlar mi? Yapanlara ne olur?

evet, haklısınız yazılım alanında çalışanların bir bilgisayar ve bir de kafa emekleriyle birşeyler yapabilmeleri mümkün. ama bu çabanın sonunda hayatta kalmak istiyorsanız piyasaya bir şeyler üretmeli ve satmalısınız, yani siz de toplumsal faydayı değil karınızı düşünmeye başlamalısınız, yani emeğin ne yöne akıtılacağıı yine kar güdüsü belirlemiş olur. işte yazılım üretimindeki sermaye egemenliği.

Iyi de burada sermaye sahibi kim? Ben insanlar arasinda alis veris goruyorum, evet para var ama muazzam bir maddi sermaye yok. Simdi "bu alisveriste alici olan adam kendi ihtiyacini bilemedi, yanlis bir seye ihtiyaci oladugunu dusundu, parasini yanlis harcadi" midir demek istediginiz? Senin ihtiyacini konsey bilir mi diyecegiz adama? Ancak bir alis veris olmadiktan sonra bunu yapan bulursan yaptirmana musade ederiz mi? Adam 'hadi oradan' derse o adama ne yapilacak?

Kaldi ki yukarida isaret ettiginiz tip insanlar bazen iyi para kazanip sonra bunu kendi anladiklari toplumsal fayda icin kullaniyorlar. Mesela GNU projesiyle de alakali John Gilmore[1] boyledir. (Bunu hinzirligimdan linkliyorum biraz cunku bu adam hem GNU ile yakindan ilgili, hem politik gorus olarak sizden cok bana yakin -- kriptografi ne alip/kiminle alis veris ettigimizi devletten saklamak icin bize lazim filan bile diyor.)

Dedigim gibi, ben en azindan prensipte ve yazilim baglaminda mevcut duzenin nasil isledigini az bucuk biliyorum. Sizin varmaya calistiginiz yeri dahi "mulkiyet yok, sahislar arasi sozlesme ozgurlugu yok, parayla ihtiyac karsilama yok" kismi disinda anlamis degilim. Siddet korkusu olmadan insanlara bunu nasil yaptiracaginizi da anlamadim. Isin ozgurluk kismini coktan biraktik gibime geliyor. Kalin kafaliligimi mazur gorup belki izah edersiniz? Zengin ve sermaye sahibi olmasam da benim belki sinifim musait degil bu arzu ettiginiz isteki fazileti gormeye?

[1] http://www.toad.com/gnu/
0
onurgu
Bu insanlar belli ki gonullu olarak bunu alisverisi yapiyorlar, eger bir ozgurlukten bahsedeceksek bu adamlarin gonullu olarak yaptiklari ucuncu sahislara zarari olmayan bu anlasmaya niye karisiyoruz?

çünkü e2e'nin de size anlatmaya calıştığı gibi eğitimli insanların topluma karşı sorumluluklari vardır, öğrendiklerini kendi mülkiyetlerine alamazlar.

Iyi de burada sermaye sahibi kim? Ben insanlar arasinda alis veris goruyorum, evet para var ama muazzam bir maddi sermaye yok.

bir üretim yerinin üretiminin "sermaye egemenliğinde" olması için büyük bir sermayeye sahip olması gerekmez, örnek reklam ajansları. insanlar arasında alışveriş konusunda da kendimi yeniden tekrarlamak istemiyorum, ikinci paragrafta anlattığımı sanıyorum derdimi.

Böyle bir sistemin şiddet kullanmadan yürümeyeceğini iddia etmeden önce şu anda içinde yaşadığımız sistemin ne kadar şiddete ihtiyacı olduğunu düşünmenizi isterim. mesela işçilerin bu düzende yaşamaları tamamen "gönüllü" çünkü hayatla onlar arasında yapılmış bir "sözleşme" var, ve bu "sözleşmeye" karşı çıkarlarsa onlara çok da güzel "özgürlüğünüzü" kullanarak şiddet uygulayabiliyorsunuz, değil mi?

İnsanlar değişir, hem de iyi yönde, paylaşma yönünde değişir, sizin zannettiğiniz gibi kapitalizm insanın doğasında değil. "ben yazdığım şeyi kendi mülkiyetime alamıyorum, ondan istediğim gibi[kendi ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde] çıkar elde edemiyorum" demenin normal olduğunu söylemeyin lütfen.
0
bm
bm:Bu insanlar belli ki gonullu olarak bunu alisverisi yapiyorlar, eger bir ozgurlukten bahsedeceksek bu adamlarin gonullu olarak yaptiklari ucuncu sahislara zarari olmayan bu anlasmaya niye karisiyoruz?

çünkü e2e'nin de size anlatmaya calıştığı gibi eğitimli insanların topluma karşı sorumluluklari vardır, öğrendiklerini kendi mülkiyetlerine alamazlar.


Yani insanlar bilgileri, emekleri, zamanlari, dusunceleri vs. hicbirseye sahip degillerdir diyorsunuz. Boyle ise anladim. "Alamazlar" dediginiz zaman 'yaparlarsa bir guc onlara siddet uygular' demiyorsunuz ama dort yazismada gele gele mevcut duzenin de siddete ihtiyaci oldugunu bana soyler hale geldiginize gore 4-5 defa daha yazissak herhalde onu da diyeceksiniz diye anliyorum. Yanlis mi? Hur ve gonullu bireyler olarak kendisini sorumlu hissetmek ve ona gore davranmak farkli, 'yapamazlar edemezler'in muhatabi olmak farkli. Omer Seyfettin'in diyet diye bir hikayesi vardir bilirsiniz, sizin yazilim planlama konseyinin de onune birseyler atar insanlar gibi geliyor bana.

Böyle bir sistemin şiddet kullanmadan yürümeyeceğini iddia etmeden önce şu anda içinde yaşadığımız sistemin ne kadar şiddete ihtiyacı olduğunu düşünmenizi isterim. mesela işçilerin bu düzende yaşamaları tamamen "gönüllü" çünkü hayatla onlar arasında yapılmış bir "sözleşme" var, ve bu "sözleşmeye" karşı çıkarlarsa onlara çok da güzel "özgürlüğünüzü" kullanarak şiddet uygulayabiliyorsunuz, değil mi?

Hayatla insanlar arasindaki sozlesme nedir bunu bilmemiz mumkun degil galiba. Insanlar arasinda sozlesme olabildigi, legal siddeti tekeline almis devletin mulkiyet hakkini korudugu yerlerde, parasi caresi olmayan, sanssiz dogmus yahut herhangi bir sekilde gucsuz/muhtac hale dusmus insanlarin ne derece gonullu olarak sozlesme yaptiklari vs. hepsi tartisilir seyler. Bazi insanlarin sartlari hayatlarini devam ettirebilmeleri icin onlari birseylere zorluyor tesbitinden hareket edip 'sozlesme hakki fenadir yasaklanmalidir'a varmak icin bir suru benim anlayamadigim merhaleden gecmek lazim herhalde?

İnsanlar değişir, hem de iyi yönde, paylaşma yönünde değişir, sizin zannettiğiniz gibi kapitalizm insanın doğasında değil.

Ben boyle birsey soylemedim. Olsa olsa "hurriyet + mulkiyet hakkinin dogurdugu sonuclardan biri piyasa ekonomisi" filan manasina gelecek birsey demisimdir herhalde. Fikir eserlerinde bunu sozlesme hurriyeti ve takasa kadar indirgeyebiliriz gibi geldi bana. "Bunlarin hepsine ne pahasina olursa olsun engel olmak iyi sonuc verir," diyorsaniz, buna benim diyecek birseyim olamaz katilmamaktan baska. Bunu yapmaya kalkan olursa ben azcik aklimla o duzen icinde olmamaya calisirim derim sadece. Bu bahsettiginiz rejim goce musade eder mi? Bu soylediginiz tazin tabii sonuclarindan biri vucudumuz uzerde de bir hakkimizin olmadigi, dolayisiyla nerede olacagimiza karar veremeyecegimiz de olabilir. (tarihteki orneklerini gecelim, 'sen bana sunu ver/yap ben sana su programi yazayim' demeyi yasaklayan bir duzenin istediginiz yere gitmenize de izin vermemesi tutarli.)

Bu arada isaret ettiginiz gibi insanlarin paylasmalarinda da zaten hayret edilecek bir tarafi yok (ailenizi dusunun, yahut burada birbirimize laf yetistirme, bildigimizi anlatma halimizi dusunun). Sifir zorlamayla gonullu olarak da oluyor bunlar.

"ben yazdığım şeyi kendi mülkiyetime alamıyorum, ondan istediğim gibi[kendi ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde] çıkar elde edemiyorum" demenin normal olduğunu söylemeyin lütfen.

Bu baglamda "alamiyorum" demiyorum ki? Yazdigim, ozellikle de yazabilecegim zaten fiilen benim mulkiyetimde. Bunu arzu edene verirken (ilk verdigim insani, yahut siparis vereni dusunun) istedigim pazarligi yapmami, -- beni ve musteriyi siddetle sindirmeden -- nasil engelleyeceksiniz diyorum? Cunku siz bu alisverise de karsisiniz benim anladigim. Fikri mulkiyet kanunlari cok sonra devreye giriyor. Ayrildigimiz nokta o kanunlarin devreye girdigi noktadan cok evvel, daha ne uretecegimi tayin ederken alici/satici haricinde bir gucun devereye girip alicinin ve saticin 'ihtiyacinin' ne olmasi 'gerektigine' karar verecek diye anladim. Yanlis mi?

Deneni anlamak baglaminda anlasmamizin icin, kestirmeden 'bahsettiginiz tip ozgurlukler fena seydir emeginize ve akliniza sahip olmaniz soz konusu degildir' deseniz yetecek, onu da soyleyeyim. Isin icine 'gonullu', 'ozgur' filan girdigi icin anlasamiyoruz. Yari (ama tam degil) hinzirca bir Turkce ders kitabina gonderme yapayim: 'Kisi ozgurlugunu sinirlandirmak devletin temel gorevidir' [1]

[1] http://www.haysiyet.com/derskitap/6ozgurluk.gif
0
onurgu
sizin söyledikleriniz şu anki sistemin temel ideolojisini oluştururken ondan kendinizi nasıl ayırabildiğinizi pek anlayamadım. benim önerdiğim sistemin şiddetsiz olmayacağını öneren sizdiniz, ben hiç bir şekilde böyle bir şeyi savunmuyorum. ben sizin savunduğunuz "serbest piyasanın" yarattıklarına dikkat çektiğimde ise "bazı insanların da zorluklara katlanması gerekebileceğini" söylüyorsunuz, bu ne kadar "özgürlükçü" sizce?

zaten tartışmanın asıl konusu şu oldu artık: özgürlük nedir? sizce özgürlük herkesin istediğini yapabilmesiyken, ben bireyin özgürlüklerinin başkalarının haklarını özgürlüklerini kısıtlamadığı ölçüde olması gerektiğini savunuyorum. sizin "sözleşme hakkı" olarak tanımlayıp masumlaştırmaya çalıştığınız özel sermayenin neden toplumun özgürlüklerini kısıtlayan bir kurum olduğunu da anlatmaya çalıştım. kişilerin düşüncelerine, emeklerine ve kısacası yaşamlarına sahip olamamaları durumu kapitalizmin yerleştirmeye çalıştığı bir şey olduğu halde benim bunu istediğimi söylemeniz hata değilse demagoji.

hala anlaşamamıza neden başka bir kavram karmaşası ise sizin, mülkiyet hakkının bir özgürlük olduğunda diretmeniz, ki bence tam tersi. mülkiyet hakkından da sizin anladığınız gibi emek, akıl, diş fırçası, havlu, özel araba, gibi şeyler anlamıyorum. benim mülkiyet hakkıyla genel olarak anlatmak istediğim şey üretim araçlarının mülkiyeti. işte bana göre özgürlük şurada son bulmalı "şu mal benim, ve onu kullanmak için şu kadar değer ödemelisiniz". sizin özgürlükten anladığınız da biraz bu sanırım.
0
bm
sizin söyledikleriniz şu anki sistemin temel ideolojisini oluştururken ondan kendinizi nasıl ayırabildiğinizi pek anlayamadım.

Benim sahsim icin mi soruyorsunuz? Zorlama olmadiktan sonra gucumun yettigi gonullu (maddi, manevi, bilgi) paylasima varim, yetersiz olduguna inandigim miktarda da yapmaya calisiyorum. Bunu mu soruyordunuz?

benim önerdiğim sistemin şiddetsiz olmayacağını öneren sizdiniz, ben hiç bir şekilde böyle bir şeyi savunmuyorum.

Ama aksinin nasil olacagini soylemiyorsunuz. Alicinin saticinin razi oldugu 'al kardesim sana su isi yaparim karsiliginda sunu isterim'e siddetsiz engel olmak nasil mumkun? Devlet yerine 'kamu' deyince o gucun yaptiriciliginin aslinda siddete dayali olmasi gercegi degismiyor ki?

"bazı insanların da zorluklara katlanması gerekebileceğini" söylüyorsunuz, bu ne kadar "özgürlükçü" sizce?

"Gerekiyor' yani lazimdir anlaminda birsey demedim. Bu oluyor, ama bundan hareketle vardiginiz yere varmak icin arada bircok merhaleden gecmek lazimdir birebir bag gozukmuyor diyorum. Zorlugu yok etmek mukun degil hayatta, ama gayet tabi isin icine zorlama girdigi zaman bazi seylere bir nebze engel olmak mumkun olabilir. Gonullu paylasim yerine zorunlu paylasim da boyle, _zorlama_ var. Eger arzu edilen sistem zorlamaya dayaliysa, ki oyle anliyorum, 'evet zorlama var, ama sonuclar bu zorlamayi hakli cikartiyor' denmeli anlamam/anlasilir olmasi icin diyorum.

Insanlarin ozgurluklerine ellememek her zaman harikulade sonuclar dogurmuyor. Ekonomik faaliyeti birakin, fikir ozgurlugu de oyle degil mi? Aptal saptal yahut zararli (daha fenasi zararli ve popluer) fikir, gorus ve akimlar olabiliyor, digerlerine zarer vermeseler de bunlara inananlar kendilerine zarar verebiliyorlar. Bu insanlara bunu dusundurtmeyecegiz, bu fikirleri yayani susturacagiz, toplandiklari yerleri basacagiz deyip bunu engel oldugumuz fikrin zararli sonucuna isaret ederek (belki tutarsiz olmadan) hakli gosterebiliriz. Ama bunu ustune bir de biz bunu zorlama olmadan yaptik, herkes gonullu, iste ozgurluk diyerek yapamayiz!

aten tartışmanın asıl konusu şu oldu artık: özgürlük nedir? sizce özgürlük herkesin istediğini yapabilmesiyken, ben bireyin özgürlüklerinin başkalarının haklarını özgürlüklerini kısıtlamadığı ölçüde olması gerektiğini savunuyorum.

Ben bunun tersi birsey soylemedim.

sizin "sözleşme hakkı" olarak tanımlayıp masumlaştırmaya çalıştığınız özel sermayenin neden toplumun özgürlüklerini kısıtlayan bir kurum olduğunu da anlatmaya çalıştım.

Hayir. A kisisi B kisisine X isini sana Y karsiliginda yaparim dediginde toplumun hangi ozgurlugunun kisitlandigini izah etmediniz bana. Bunu izah ederseniz 'masumlastirmaya calisiyorsunuz' ifadesinde kastettiginiz kotu niyetinin aslinda cehaletten geldigi ortaya cikacak belki?

kişilerin düşüncelerine, emeklerine ve kısacası yaşamlarına sahip olamamaları durumu kapitalizmin yerleştirmeye çalıştığı bir şey olduğu halde benim bunu istediğimi söylemeniz hata değilse demagoji.

Ama yazdiginizdan o cikiyor? Kisi emegi uzerinde istedigi gibi tasarrufta bulunamaz diyen ben degilim ki?

hala anlaşamamıza neden başka bir kavram karmaşası ise sizin, mülkiyet hakkının bir özgürlük olduğunda diretmeniz, ki bence tam tersi. mülkiyet hakkından da sizin anladığınız gibi emek, akıl, diş fırçası, havlu, özel araba, gibi şeyler anlamıyorum.

Hmm. Bir dakika. O zaman belki yanlis anladim?

benim mülkiyet hakkıyla genel olarak anlatmak istediğim şey üretim araçlarının mülkiyeti. işte bana göre özgürlük şurada son bulmalı "şu mal benim, ve onu kullanmak için şu kadar değer ödemelisiniz". sizin özgürlükten anladığınız da biraz bu sanırım.

Evet (tabi bu arada 'yahu ben sansliyim/cok calistim su mallar benim kontrolumde simdi ama bunlari sana veriyorum' da var ondan bahsetmiyoruz, ama mumkun. Ayni 'telif hakki bana ait kullanirsan lisansi GPL' ifadesinde oldugu gibi.). Yazilim ozelinde bunu tabi emek ve bilgiye indirgiyoruz. Soylediginiz gibi 'ozgurluk orada son bulmali' ise, o zaman ben kendi aklimca yukarida 'demogoji' dediginiz seye varabiliyorum ancak.


0
onurgu
A kisisi B kisisine X isini sana Y karsiliginda yaparim dediginde toplumun hangi ozgurlugunun kisitlandigini izah etmediniz bana.

galiba daha önce yazdıklarınızı unuttunuz, ben sizin "A kisisi B kisisine X isini sana Y karsiliginda yaparim ama kodunu vermem daha sonra başkalarına da satacağım çünkü. o artık benim mülkiyetimde." durumunu sorduğunuzu sanıyordum. Simdi sorduğunuzda ise bir sorun yok, tabii bu emeğin üretimi kamunun da kullanımına girdiği sürece.

Kisi emegi uzerinde istedigi gibi tasarrufta bulunamaz diyen ben degilim ki?

benim böyle demediğimi şimdiye kadar anlatabildiğimi sanıyorum. daha önceki bir mesajımdan alıntılıyorum: "Üretimi yapanların, emekçilerin, beyaz yakalı olsun mavi yakalı olsun üretimin planlamasını yapması sağlanırsa, üretilen değerin paylaşımı başka bütün ilişkilerden arındırılıp emekçilerin tasarrufunda olursa sermayenin üretim üzerindeki egemenliği son bulur." Dediğim gibi mülkiyet içine emeği almıyorum, bu yüzden de siz mülkiyet hakkına karşı olmamı işçilerin emeğinin tasaruffunu elinde bulundurmaması gerektiğini söylemişim gibi okuyorsunuz.

Birbirimizi ikna edemeyeceğiz galiba, tartışma sanırım özgürlüğün ne olduğu konusunda düğümleniyor, ben kendimi yeterince anlattığımı sanıyorum, artık kendimi tekrarlamaktan sıkıldım.

iyi günler
0
e2e
Bence konuya sadece "Yeni, güzel şeyler" yaratmaktan bakarsak "Özgür Yazılımı" da RMS'i de yanlış değerlendirmiş oluruz. Mesele sadece keşfedilmemişi keşfetmek, imkansızı başarmak değil. Üretilenlerin, ortaya çıkarılan ürünün kimler tarafından hangi koşullar altında kullanılacağı. "Ben güzele güzel demem, güzel benim olmadıkça!" gibi biraz da. McVoy'u bir programcı olarak takdir etmeyecek kimse yoktur sanırım. Ama o programdan yararlanmak için "O"na, ya da yaptırımlarına" tabi olmanın da özgürlükle hiçbir alakası yok.

Herhalde bunu bana yaptirtmaya kalkan bir guc olursa, ya bu isi birakirim ya neresiyse orasi kacip gocerim ya da silaha sarilirim.
Neden? Ürettiklerinizin sadece sizin istediğiniz şekilde "paylaşılabilmesi" için mi? Yoksa "Madem ben yarattım, üzerindeki her türlü hak da benimdir" diye düşündüğünüz için mi?

Bazıları bu sitede de yayınlanan birçok yazıda ele alınıyor şirket yönetimleri ve yazılım geliştiricileri arasındaki "amaç" problemi. Sizce "ücret" için bir şirkete bağlı olarak çalışan, birçok durumda da kendisinin değil, şirketin isteklerini yerine getirmek zorunda olan yazılımcı özgür olabilir mi?

Planlamaya kötü tarafından bakıyorsunuz bence. Merkezi planlama olmaksızın ortaya çıksa çıksa (Bazı istisnaları saymazsak) "karmaşa" ve "anarşi" çıkar. Yani herkesin ayrı tellerden çaldığı bir durum. Her insanın, hele hele özgür yazılımlar gibi dünya çapında bir geliştirci ve kullanıcı ağına sahip yazılımlarla ilişkili insanların ihtiyaçları oldukça farklı. Dolayısıyla öncelikler de farklı. Merkezi bir planlama olmaksızın ihtiyaçları ve öncelikleri bir düzene koymak da imkansız.
Geriye bakip "keske baska turlu olsaydi" demekle, keske birileri insanlari bir sekilde zorlayip daha iyi birseyler yaptirtsaydi demek arasinda muazzam fark var.
"Keşke birileri "toplumsal zeka"dan yararlanmanın daha gelişkin yöntemlerini bulsaydı" ya da "Keşke birileri üretimlerini toplumla sınırsızca paylaşsaydı" derdim ben heralde.

Anlamadığım bir şey var, BitKeeper'ın "dayatma"larını, "insan" ya da "piyasa" özgürlüğü altında örneklendirirken neden ondan çok daha "özgür" olan GPL'i "zorlama" olarak görüyorsunuz?

Bence GPL'in "zorlama" dediğiniz (ya da benim öyle anladığım) bölümüne "zorlama" denilemez, GPL'in kendi tanımladığı "özgürlükleri" garanti altına alma çabası bu. Buna sonuna kadar katılıyorum. Ki sizin gibi "telif hakları"nın kötü bir şey olmadığını fakat doğru anlaşılması, kullanılması gerektiğini savunan birinin bunu da anlamasını (katılmasını değil) beklerdim açıkçası.

Bana göre bir yazılımcı, sadece kullandığı araçların yaratıcılarına değil tüm topluma karşı da sorumludur (bu herkes için geçerli tabii). Kapısındaki çöpü alan çöpçüye, elektriğinin düzenli gelmesini sağlayan elektrikçiye, suyunun akmasını sağlayan tesisatçıya. Eğitimini aldığı öğretim görevlisine, yiyeceklerini sağlayan çeşitli sektörlerden bir yığın insana karşı... Burası oldukça karmaşık ve çok su götürür bir konu taii. Mesela "Ödediğim vergiyle çöpçünün vd.nin maaşı ödeniyor, benim sorumluluğum da kalmıyor" denilebilir pekala. Fakat ne denirse densin hiç ama hiç kimsenin yapıp ettikleri sadece "kendi emeği"nden ibaret değil.
0
bm
Neden? Ürettiklerinizin sadece sizin istediğiniz şekilde "paylaşılabilmesi" için mi? Yoksa "Madem ben yarattım, üzerindeki her türlü hak da benimdir" diye düşündüğünüz için mi?

"Her turlu hak" benim tabi ama bu haklari nasil kullandigima bagli olarak benim. Mesela ben vermedikten sonra kaynak kodumu alan yok, ama programi dagittigim zaman kopyalayan cok (burada). Burasi boyle bir yer deyip ona gore ayagimi denk alabiliyoum ama. Esas onemli olan bunlar degil, 'neyin gerekli olduguna toplum karar verir, onu planlayip yaptirir' seklinde bir tarz oldugunu tahmin ettigim icin itiraz ettim. Alis veris yaparken de bu karar ve tercih ilani var, ama musteriler bana efektif olarak "sen bizim malimizsin senin emegini planla biz yonlendiririz" diye bir prensip dayatmiyorlar. 'Su mali yaparsan aliriz, bunu yaparsan almayiz' diyorlar. Karsimda tercih yapan bireyler var, benim emegimin idaresi ve sonuclari bakimindan onlara ait oldugumu soyleyen plancilar degil. (Gayet tabi bu plancilar 'biz aslinda herkesiz ayni zamanda seniz boyle dusunme' diyeceklerdir, belki hatta belki 'boyle dusunmek sana ve topluma zararlidir, once bu dusunceyi herkesin iyiligi icin ortadan kaldiralim' diyeceklerdir ama siddet korkusu olmadan bunu bana nasil kabul ettirirler bilmiyorum.)

Bazıları bu sitede de yayınlanan birçok yazıda ele alınıyor şirket yönetimleri ve yazılım geliştiricileri arasındaki "amaç" problemi. Sizce "ücret" için bir şirkete bağlı olarak çalışan, birçok durumda da kendisinin değil, şirketin isteklerini yerine getirmek zorunda olan yazılımcı özgür olabilir mi?

Gayet tabi olmaz. Ayni evlenmis insanlarin ozgur olmadigi, yahut yarin gelip buzdolabini tamir edecegim diye soz veren tamircinin ozgur olmadigi gibi. Belki daha iyisi sana su programi yazacagim diye sozlesme yapan serbest programcinin durumunu benzetmek. Bu insanlarin kacis yolu var, gonullu yapilan sozlesmeler bunlar. Bu sektor belki diger sektorlerden cok farkli olarak memur olmayi da gerektirmiyor. Hayatla ilgili tercihlere bagli bunlar, proje bazinda secim sansiniz olsun istiyorsaniz serbest calisirsiniz olur biter. Bu arada sans, bilgi ve kabiliyetinize bagli olarak belki rahat eder belki sIkIntI cekebilirsiniz. Sans ve kabiliyete yapilacak birsey yok, ama bilgi gittikce artan miktarda dusuk maliyetle zaten ulasilabilir durumda.

Anlamadığım bir şey var, BitKeeper'ın "dayatma"larını, "insan" ya da "piyasa" özgürlüğü altında örneklendirirken neden ondan çok daha "özgür" olan GPL'i "zorlama" olarak görüyorsunuz?

Bunu soylediginiz sekilde yazdiysam yanlis ifade kullanmisim. Bitkeeper'in anlasmasiyla, GPL'in beraberinde getirdigi anlasma ayni yukarida soylediginiz kisitli manada dayatma getiriyor. Ben GPL olmasin demiyorum, adamlar urunleri uzerindeki haklarini kullanarak ancak soyle kullanabilirsin diyorlar, isteyen razi olup alip kullaniyor.[1] Bitkeeper da oyle. Farkli sartlari var, ama bu alisveriste hangi ozgurlukten vaz geciyorsak bilerek ve gonullu vaz geciyoruz. Bu baglamda ozgurluk 'gonullu' kisminda, ve gerek GPL'in gerek BitKeeper'in emekleri uzerindeki haklarini kullanirken istedikleri sozlesmeyi yapabilmelerinde, lisanslarin sartlarinda degil. Sozlesme sartlara bakarak hangi tarz daha az kisitlayici dersek urunu 'public domain' yani 'orta mali' ilan edip uzerindeki her turlu haktan vaz gecmek herhalde en az kisitlayici olan? Ureten size verirken hicbir sart kosmuyor cunku.

Bence GPL'in "zorlama" dediğiniz (ya da benim öyle anladığım) bölümüne "zorlama" denilemez, GPL'in kendi tanımladığı "özgürlükleri" garanti altına alma çabası bu.

Mali verirken belli bir sartla veriyor, bunun kullanici tarafindan zorlama olarak gorulmesi o sarti kabul etmis olmasini degistirmiyor. Kullandiginiz icin (bu baglamda yeni urunu ustune bina etmek anlaminda kullanma) o sartlar sizi kodu acik tutmaya zorluyor. Zorlama dediysem o manada demisimdir. Yoksa kimse gelip de GPL'li birseye ellemeden is yapanin kendi emegini GPL ile acmasini dayatmiyor. (Ne demisim bakmadan yaziyorum, ama kastettigim budur/buydu herhalde).

Buna sonuna kadar katılıyorum. Ki sizin gibi "telif hakları"nın kötü bir şey olmadığını fakat doğru anlaşılması, kullanılması gerektiğini savunan birinin bunu da anlamasını (katılmasını değil) beklerdim açıkçası.

Bu konuda sizin safinizdayim! Eseklik etmisim anlamamis gibi yaptiysam. Telif haklarinin bugunku haliye ne derece iyi oldugundan emin degilim ben aslinda, ama iyi anlayarak degistirelim diyorum (asra yaklasan 'kisitli zaman icin tekel' kismi makul olmaktan cikip, devlet zoruyla geriye donuk kanunla cikar elde etme haline geldi mesela. Bunun musebbibi polikaci kepazelere de (hasa huzurdan tabi disarida olduklari, yabanci olduklari icin aman) satilmis diyorum ara sira).

Bana göre bir yazılımcı, sadece kullandığı araçların yaratıcılarına değil tüm topluma karşı da sorumludur (bu herkes için geçerli tabii).

Gayet tabi, bu tip sorumluluklari alinan mal ve hizmetlere de baglamadan da dusunebiliriz. Sadece belirttiginiz gibi copcu/bakkal/doktor degil, gorus inanc
kabul ve hislerinize gore sizin hayatiniza sifir etkisi olan yenio dogmus kimsesiz cocuk da aslinda sizin/benim sorumlulugum. Ayni sekilde gerek dindarlarin gerek tamemen baska acidan bakanlarin bildigi kabiliyetli veya imkanlar icine doganlarin ayni zamanda vazifeli dogmalari da mevzubahis. Bu derece genis perspektiften bakinca isler karisiyor.

Mesela "Ödediğim vergiyle çöpçünün vd.nin maaşı ödeniyor, benim sorumluluğum da kalmıyor" denilebilir pekala. Fakat ne denirse densin hiç ama hiç kimsenin yapıp ettikleri sadece "kendi emeği"nden ibaret değil.


Gayet tabi. Bir anlamda bolluk belki paylasim kisminin disinda 'parasiyla rezil olmak' dedigimiz isin olmamasi. Bir takim mal ve hizmetlerin sunuluyor olmasi sunanlarla direkt veya dolayli ticari munasebetiniz olmasa dahi hayat kalitesini etkiliyor. Isini iyi yapan, uretken insanlar arasinda yasamak herkesin uzerinde iyi etki yapiyor. (Kaldi ki siz agzinizla kus tutun, agizla kus tutmanin degersiz oldugu bir toplumda 'yapip etmeniz'in size bir faydasi olmaz tabi).

--
[1] Bu arada bunun kanunlardan bagimsiz olarak gecerli olmasi gerektigini dusunuyorum ben. Yani o kodu uretenin emegi hakkindaki arzulari -- onceden acikca belirtip o sartla verdigi icin -- her zaman, devlet sopasi yeme ihtimalinden bagimsiz olarak, uyulmasi gereken sartlar bence. Sizin evinize girip, buzdolabinizdaki yemekleri yememem icin nasil kanun zoruna ihtiyacim yoksa, sozleserek aldigim bir kodu da 'aaa yahu kanun musade ediyormus!' diye nanik yaparak uretenin arzusunun tersi bir sekilde kullanmamam lazim diye dusunuyorum.
0
FZ
Stallman'ın sevinci, Torvalds'ın üzüntüsünden çook daha büyük olsa gerek :) "Ben demiştim!"in o tatlı ve iştah açıcı tadı. Bir başka bakış açısı ile "closed source": yalan dünya. Veya: ne oldum dememeli ne olacağım demeli. Ya da "sen işini gör, bırak etik mevzuları filozoflar tartışsın, nasıl olsa uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız" ya da "yaşasın özgürlük" veya... Siz devam edin, ben çabuk yoruluyorum gördüğünüz gibi...
0
FZ
Eski ve düz telnet ile BitKeeper reverse-engineering:

http://www.groklaw.net/article.php?story=20050421023821174
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Bedava (özgür, açık kaynak kodlu) Yazılımdan Nasıl Para Kazanılır?

FZ

Yorumlar arasında kaynayıp gitmesine gönlüm razım olmadı, tercüme etmeye vaktim olmadı (ama talep gelirse, biraz nazlandıktan sonra yapabilirim :) o yüzden son zamanlarda okuduğum en güzel makalelerden birinin ancak adresini yazabileceğim buraya.

\r \r Taking Care of Business başlıklı makalede somut ve son birkaç yılda yaşanmış örneklerden yola çıkılarak GNU/GPL tarzı yazılımlar ve standart donanımlarla geliştirilmiş çözümlerin yavaş yavaş nasıl markalaşmaya doğru gittikleri, ne şekilde kullanıcıların ufaktan müşteriye dönüştürüldüğü ve konunun teknik bir hobi grubu faaliyetinden nasıl olup da ciddi kâr eden bir işe doğru yönlendirildiği açıklanıyor.

\r \r Söz konusu makale Dr. Dobb's Journal dergisinin Haziran 2002 sayısının Gömülü Sistemler (embedded systems) köşesinde çıkmış.

Open Cola

sundance

Dünyanın önde gelen Cola üreticilerinden birinin formülünü açıkladığı iddasıyla bir eski çalışanını mahkum ettirdiğini duymuşsunuzdur herhalde.

Yıllardır en çok taklit edilmeye çalışılan içecek konumunu kaybetmeyen Cola'ya alternatif olarak Open Cola formülü yayınlandı. Hem de GNU lisansı ile GPL olarak :)

Bu Bilgiyi Barkodlasak da mı Saklasak, Barkodlamasak da mı Saklasak?

barbaros

Arkadaşlarınızla gezerken bir pastaneye uğradınız. Yediğiniz pasta o kadar lezizdi ki, aşçıdan tarifini isteme gafletinde bulundunuz. O da haklı olarak bu işten para kazandığını, tarifi size verirse aç kalacağını söyledi. Damak zevkinize bir yenilik daha katacaktınız, ama olmadı.

Günümüzde bilginin en büyük dağılım kanallarından biri, şüphesiz internet. İnternet ile bir şekilde ilişkisi olan herkes, reklam amacıyla ücretsiz sağlanan e-posta adresleri, ücretsiz web alanları gibi birkaç istisna alan dışında bir çok hizmetin, bilgisayarda kişisel ya da ticari kullanım amacıyla edinilen programların, fotoğraf ve haber arşivi gibi "aslî" bilgi kaynaklarının ücrete tabî olduğunu bilmektedir. Okumakta olduğunuz yazı, bu örnekler arasında yer alan "ücret karşılığı kullanılan program"ı kendisine konu edindi. İnternet üzerinde, her ay çıkan bilgisayar dergilerinin cd eklerinde, çeşitli kitapların yanında verilen cdlerde bir çok program bulunmakta, ancak bu programların yaklaşık %95'i, aslında belli bir ücret karşılığı satılmakta olup, bu ücret ödenip programın kaydı yapılana kadar belirli sayıda, belirli gün kısıtlamasıyla, belirli fonksiyonların devre dışı kalması zorunluluğuyla kullanılabilme gibi kısıtlamalarla dağıtılan reklam sürümleridir.

MySQL, SAP DB ile gücüne güç katacak

acemi_

MySQL AB, SAP DB veritabanını geliştirme ve pazarlama haklarına sahip oldu. SAP DB, SAP AG tarafından geliştirilen, stored procedure, transaction, view v.b. gelişmiş özelliklere sahip açık kaynak kodlu bir veritabanı sunucusu... Yeni bir marka ile kullanıma sunulacak olan ürün, hem MySQL AB hem de SAP AG tarafından desteklenecek. Bu birlikteliğin, MySQL'in pazardaki konumunu çok daha kuvvetlendirmesi bekleniyor.

Syllable 0.6.1

Titus

Özgür yazılıma gönül veren geliştiricilerin sayısının artmasına paralel olarak açık kaynak kodlu işletim sistemlerinin sayısı da artıyor. Syllable da bu sistemlerden birisi.

Hızı ve kullanım kolaylığı ile kullanıcının başını döndüren Syllable'ın tek dezavantajı hala geliştirme aşamasında olduğu için çoğu uygulamada yetersiz kalmasıdır. Detaylı özelliklerini inceledikten sonra mevcut dağıtımınıza alternatif olarak düşünebilirsiniz.