Kitap ODTÜ yayıncılık tarafından çevrilmiş klasik bir ençok satan.
Kitabın konusu (sonsuz anahtar deneme yöntemi ile bile) kırılamayacak bir şifreleme algoritmasının ortaya çıkması ve o ortaya çıkana kadar bildiğimiz en güçlü süper bilgisayardan bile binlerce kat hızlı bir şifre çözücüye sahip NSA'in bu durum karşısında yaptıkları.
Öncelikle kitabın içinde bir çok teknik bilginin doğru verildiğini söyleyerek başlamakta fayda var. Yazar gerçekten küçümsenmeyecek bir araştırma yapmış ve işini bilen kişilerden oldukça iyi destek almış.
Ana hikaye de başarılı, herne kadar konuya yatkın olanlar "olur mu öyle şey" dedirtse de, onları bile ikna edebilecek bir konsept kurmuş, ne kadar güçlü bir bilgisayarınız olursa olsun çözülemeyecek bir şifreleme algoritması ile ilgili. Güzel birkaç nokta var ve bunlar iyi kullanılmış. Kitabın çevirisi benim çok hoşuma gitmedi ama genelde başarısız olduğu söylenemez.
Malesef kitapla ilgili söyleyebileceğim bütün güzel şeyler bu kadar...
Herşeyden önce, konu, olaylar örgüsü umut vadedici, yirmi sayfalık çok güzel bir hikaye çıkardı bundan. Fakat malesef ortaya çıkan, bir incebelli dolduracak, tavşan kanı kıvamında çayın, koskoca bir kovaya boşaltılıp üstüne su eklenmesinden ibaret. Aslına bakarsanız bu tarza da çok karşı değilim, ama bu iş böyle yapılacaksa buyursun Robert Ludlum (Bourne Serisi), James Clavel (Shogun, Tai-Pan, King Rat vs.) ya da Tom Clancy (Red October, Op-Center hatta Rainbox 6 :) yapsın. Hatta yazarla bir akrabalığı bulunmayan Dale Brown'a da razıyım. Ama Dan Brown bu araları dolduramamış.
Biraz daha açmak gerekirse, daha doğrusu eleştrinin hedeflerini biraz daha belirlemek, bazı başlıklar ortaya çıkabilir:
-Leş gibi Amerika iyidir, Amerika süperdir propagandası
-Avrupa beş para etmez (Kitabın kahramanı 2002 yılında İspanya'dan Amerika'ya telefon düşüremiyor bir türlü devamlı hat kesiliyor, nerdeyse santrale bağlattıracak)
-Karakterler çok yüzeysel. Mesela kitabın içindeki erkeklerin büyük bir kısmının "Amanın bu kadın çok zeki hem de çok çekici ben bunla yatmalıyım" gibi sürreal ;) bir saplantısı var
-Çok beceriksizce hikaye uzatılıyor. Aynı konuyu üç ayrı ekipten dinliyorsunuz ve hepsi de hemen hemen aynı bakış açısı ile bakıyor.
-Hikayenin sonu da çok kötü toparlanmış, sanırım yazarın yetişmesi gereken bir kokteyl filan varmış oraya gitmeden önce kitabı bitireyim de çıkayım evden demiş.
Sonuç olarak benim görüşüme göre 473 sayfa bu kitabın okunması zaman kaybı. Hele ki Neal Stephenson (Cryptonomicon, Snow Crash, Diamond Age) ve William Gibson gibi yazarlar varken. Diğer kitaplarını bilmiyorum ama bence yazarın, ya 70-80'lerin muazzam yazarları Robert Ludlum, Alistair Mc Lean ve Jack Higgins gibi ustalardan ders alması lazım, ya da artık okurlar o kadar da entrikalı casusluk kitaplarından baymışlar lite-casusluk kitapları istiyorlar.
Yukarda ismi geçen yazarların bir tek kitabını bile okuyup sevdiyseniz, inanın bana bu kitap sizi kesmez.
İngilizceniz iyiyse size Neal Stephenson'un SnowCrash'ini ve ardından Cryptonomicon'u öneririm. Eğer çoooook iyiyse de Gibson'ın Neuromancer'ını (sakın bunun Matrix Avcısı ismi ile çıkan Türkçesini okumayın!)
Ülkemizde özellikle Da Vinci Code, Melekler ve Şeytanlar isimli kitapları ile tanınan Dan Brown'ın, Digital Fortress (Dijital Kale) isimli kitabını geçenlerde okudum.
Uzun süredir kendisini bir ziyaret etmek istiyordum zaten, ama kısmet kızkardeşimin Tüyap Kitap Fuarı'nı yağmalamasınaymış.
Uzun süredir kendisini bir ziyaret etmek istiyordum zaten, ama kısmet kızkardeşimin Tüyap Kitap Fuarı'nı yağmalamasınaymış.
http://ileriseviye.org/blog/index.php?p=74
http://math.cofc.edu/faculty/kasman/MATHFICT/mfview.php?callnumber=mf340