Kitap yorumu: Dijital Kale

0
sundance
Ülkemizde özellikle Da Vinci Code, Melekler ve Şeytanlar isimli kitapları ile tanınan Dan Brown'ın, Digital Fortress (Dijital Kale) isimli kitabını geçenlerde okudum.
Uzun süredir kendisini bir ziyaret etmek istiyordum zaten, ama kısmet kızkardeşimin Tüyap Kitap Fuarı'nı yağmalamasınaymış.
Kitap ODTÜ yayıncılık tarafından çevrilmiş klasik bir ençok satan.

Kitabın konusu (sonsuz anahtar deneme yöntemi ile bile) kırılamayacak bir şifreleme algoritmasının ortaya çıkması ve o ortaya çıkana kadar bildiğimiz en güçlü süper bilgisayardan bile binlerce kat hızlı bir şifre çözücüye sahip NSA'in bu durum karşısında yaptıkları.

Öncelikle kitabın içinde bir çok teknik bilginin doğru verildiğini söyleyerek başlamakta fayda var. Yazar gerçekten küçümsenmeyecek bir araştırma yapmış ve işini bilen kişilerden oldukça iyi destek almış.

Ana hikaye de başarılı, herne kadar konuya yatkın olanlar "olur mu öyle şey" dedirtse de, onları bile ikna edebilecek bir konsept kurmuş, ne kadar güçlü bir bilgisayarınız olursa olsun çözülemeyecek bir şifreleme algoritması ile ilgili. Güzel birkaç nokta var ve bunlar iyi kullanılmış. Kitabın çevirisi benim çok hoşuma gitmedi ama genelde başarısız olduğu söylenemez.

Malesef kitapla ilgili söyleyebileceğim bütün güzel şeyler bu kadar...

Herşeyden önce, konu, olaylar örgüsü umut vadedici, yirmi sayfalık çok güzel bir hikaye çıkardı bundan. Fakat malesef ortaya çıkan, bir incebelli dolduracak, tavşan kanı kıvamında çayın, koskoca bir kovaya boşaltılıp üstüne su eklenmesinden ibaret. Aslına bakarsanız bu tarza da çok karşı değilim, ama bu iş böyle yapılacaksa buyursun Robert Ludlum (Bourne Serisi), James Clavel (Shogun, Tai-Pan, King Rat vs.) ya da Tom Clancy (Red October, Op-Center hatta Rainbox 6 :) yapsın. Hatta yazarla bir akrabalığı bulunmayan Dale Brown'a da razıyım. Ama Dan Brown bu araları dolduramamış.

Biraz daha açmak gerekirse, daha doğrusu eleştrinin hedeflerini biraz daha belirlemek, bazı başlıklar ortaya çıkabilir:

-Leş gibi Amerika iyidir, Amerika süperdir propagandası
-Avrupa beş para etmez (Kitabın kahramanı 2002 yılında İspanya'dan Amerika'ya telefon düşüremiyor bir türlü devamlı hat kesiliyor, nerdeyse santrale bağlattıracak)
-Karakterler çok yüzeysel. Mesela kitabın içindeki erkeklerin büyük bir kısmının "Amanın bu kadın çok zeki hem de çok çekici ben bunla yatmalıyım" gibi sürreal ;) bir saplantısı var
-Çok beceriksizce hikaye uzatılıyor. Aynı konuyu üç ayrı ekipten dinliyorsunuz ve hepsi de hemen hemen aynı bakış açısı ile bakıyor.
-Hikayenin sonu da çok kötü toparlanmış, sanırım yazarın yetişmesi gereken bir kokteyl filan varmış oraya gitmeden önce kitabı bitireyim de çıkayım evden demiş.

Sonuç olarak benim görüşüme göre 473 sayfa bu kitabın okunması zaman kaybı. Hele ki Neal Stephenson (Cryptonomicon, Snow Crash, Diamond Age) ve William Gibson gibi yazarlar varken. Diğer kitaplarını bilmiyorum ama bence yazarın, ya 70-80'lerin muazzam yazarları Robert Ludlum, Alistair Mc Lean ve Jack Higgins gibi ustalardan ders alması lazım, ya da artık okurlar o kadar da entrikalı casusluk kitaplarından baymışlar lite-casusluk kitapları istiyorlar.

Yukarda ismi geçen yazarların bir tek kitabını bile okuyup sevdiyseniz, inanın bana bu kitap sizi kesmez.

İngilizceniz iyiyse size Neal Stephenson'un SnowCrash'ini ve ardından Cryptonomicon'u öneririm. Eğer çoooook iyiyse de Gibson'ın Neuromancer'ını (sakın bunun Matrix Avcısı ismi ile çıkan Türkçesini okumayın!)

Görüşler

0
FZ
Paranıza ve vaktinize yazık. Uzak durun derim. Maalesef çok popüler bir yazar ve maalesef birçok okuru da anlattıklarını gerçekle örtüşüyor kabul edecek. Eh olur böyle şeyler, ABD çıkışlı ürün, Hollywood diyarından geliyor (Stephenson ve Gibson da ABD çıkışlı ama onları ayrı kefeye koyuyoruz ve çok daha ağır bastıklarını görüyoruz ;-)

http://ileriseviye.org/blog/index.php?p=74

http://math.cofc.edu/faculty/kasman/MATHFICT/mfview.php?callnumber=mf340

0
FZ
Bir de Language Log'dan bir bağlantı:

http://itre.cis.upenn.edu/~myl/languagelog/archives/001628.html
0
ozguru
kitabı okumadım, okumayı da düşünmüyorum, sadece yukarıdaki yazarlara Clive Cussler, eklemek istedim.
0
redline99
Bence kesinlikle okumayin, aman okumayin demeniz sacma biraz, en azindan okumamanizi tavsiye ederim deseniz daha mantikli olur. Ben her halikarda okumak istiyorum belkide, hatta begenebilirim bile. Yonlendirmek yerine sadece bilgi verseniz biz karar versek daha guzel olur.
0
sundance
İşte ben işin bu kısmını anlamıyorum. Aman okumayın dediğimizde hiçkimse okumayacak mı bu kitabı ? Bu kadar güdümlü müyüz ? Kimsenin kendi değer yargıları yok mu, biz okumayın dedik diye okunmayacak mı ? Bu kadar net mi yani ?

Ben şahsen bu tür bir yorum okuduğumda "Hımm, demek böyle böyle bir şey varmış" der kitabı alır ya da almam.

Ama sizin ne istediğinizi anlamadım ? Bu bir kitap eleştirisi ve ben de eleştrimi yaptım, siz kitap özeti istiyorsanız sanırım ben bunu sağlayamayacağım.
0
FZ
Madem mevzu açıldı, ben de II. Dünya Savaşı ile ilgili okuduğum en sağlam romanlardan birinden bahsetmeden duramam, Greg Iles tarafından yazılmış "Black Cross":

http://www.amazon.com/exec/obidos/tg/detail/-/0451185196/103-7272694-6687052?v=glance
0
malkocoglu_2
Da Vinci Sifresinden sonra hicbir Brown kitabi okumamaya yemin billah etmistim, bu yorum da ustune tuz biber ekti. ...

Bir habere gore, Da Vinci Sifresi kitabindan sonra Paris'e giden turist sayisinda artis olmus ve bazi turizm sirketleri "D.V.S Paris Turlari" duzenliyormus, kitabin gectigi yerlere gidiyorsun filan. :) "Aah bak hayatim, adamin öldügü yer burasi" filan diyerek sapsap sapsal gezinen ABD'li turistleri hayal ediyorum da...

Fakat yonetmen Syndney Pollack'in soyledigi soz de dogrudur: "Averaj insani yuceltiyoruz, ama sonra begendigini begemiyoruz" (we celebrate the common man, but we don't like his tastes). Adama alim gucum, oy hakki, vs..vs.. verince o da bunu seciyor, ne yapsin. ABD'de her buyuk cikis yapmis ama bir sekilde patlamis filmlerin isim hakkini alip "ikincisini ceken" yonetmenler varmis, ve bunun buyuk bir piyasa oldugu soyleniyor. Bu ikinciler daha ucuz cekiliyor, isim benzerliginden faydalaniyorlar.

Pollack'in sozlerini (kendisinin de yaptigi gibi) soyle de okumak lazim: Bir piyasa ekonomisinde her turlu ekonomik istek (garip, cuzi, normal, vs) kendi arzini yaratacak ve tatmin olacaktir. B-seviye filmler olacak, iyi Ludlum kitaplari olacak, ama Brown kitaplari da olacaktir.

Tek umdugumuz, populer icerik ureticilerinin, bazi Holywood filmlerini yaptigi gibi "sogan gibi seviye seviye" ust uste konmus film yapmakta ustalasmalari, ki herkes bu icerik icinden bir sey alir. Mesela 1. Matrix filmi boyle katmanli idi, her seyreden icinden bir seyler almistir zannediyorum, felsefeden ve uzakdogu dusuncelerinden anlayanlar da, bilim kurgucular da, savas sanati sevenler de... Az anlayan bir savas gordu, otekiler bir felsefi bir soru. (Filmin felsefi durusu gerci karmakarisikti, ama sorularin sorulusu guzeldi).


0
sametc
Boyle kitaplar ilgimi cekmez cunku hepsi sacma sapan sallamasyon hikayeler anlatırlar.....

acıkcası ben stephen king derim .. :) roman olarak bir tek onu okumadım elbette ama yeri ayrı en sevdiğim hikayesi ise : rita haywort'u seven adam yani en sevdiğim ve dunyanın en guzel flimlerinden biri shawshank redemptionun hikayesi ;).. bu flimi izlemeyen varsa ...

dan brown falan hikaye adam sallamış sallammış sallamış cıkartmıs..
0
Teorisyen
Cryptonomicon, Snow Crash, Diamond Age kitaplarını Türkçeye çevirisini yapıp Türkiye de satmak üzere hazırlık yapan yayınevi falan var mıdır? Bilgisi olan varmı ?

Ya da bu kitapların Türkçeye kazandırılmasını Fazlamesai camiasından beklemek biraz fazla hayalcilik mi olur ?

Neuromancer'in de adam akıllı Türkçeye çevirisini Fazlamesai camiası yapabilir mi? veya kaderimize razı olup umut mu beslemeliyiz ?
0
FZ
Keşke böyle bir yayınevi olsa! Adı geçen kitaplardan bir tane değil, birkaç tane alır, arkadaşlarıma da hediye ederdim valla!

Dilimize kazandırma işine gelince, evet bu işi bir "camia"dan beklemek hayalcilik olur, abartılı olur. Çapımızı bilelim derim, böyle teknik ve ağır çeviri işleri öyle iyi niyetle, gönüllülükle falan olacak bir şey değil pek, Cryptonomicon dediğimizde 700 sayfalık bir kitaptan ve Türk dilinde daha önce hiç adı geçmemiş teknik terimlerden bahsediyoruz. Profesyonel bir emek ve deneyim isteyen bir projedir öyle bir kitabı çevirmek. Ayrıca bu da yetmez, çok iyi pazarlanması gerekir. Aksi takdirde heba olur o emekler, gerçekten çok yazık olur. Bir de bütün bunlara milletin "light" roman (ister aksiyon, ister teknik gerilim, vs. olsun) alışkanlığı eklenirse işin zorluğu daha iyi anlaşılır. Neal Stephenson gibi adamlar "hard-core" yani damardan mevzuya giren adamlar ve manyak gibi reklam yapılmadığı takdirde de Cryptonomicon gibi bir kitabın tutması zor. İnsanlar Dan Brown gibilere alışkın, çok satıyor mu satıyor, neden, çünkü fazlası ile sulandırılmış. Stephenson da çok akıcı yazar ama kime göre akıcı, ben kitabı elimden düşürememiştim, elime yapışmıştı resmen ama daha ilk sayfalarda Riemann'ın zeta fonksiyonunu gören ürkek okuyucu seke seke uzaklaşmaz mı ortamlardan (ne diyor Tarkan, ver, ver, vereceksen huzur ver, akıl verme! insanlarımız huzur istiyor, böyle sıcacık yuvalarında çok fazla yorulmadan ve çok fazla şey öğrenmek zorunda kalmadan klişelerle örülü standart heyecanlara tav oluyorlar).

Neuromancer ve genel olarak Gibson'ın yazdıklarına gelince, valla yani adamın İngilizcesi bile bir acayip, o yüzden Türkçesine lafım yok :) Yani adamların kitabını anadilinden okudum ama ortalarına geldiğimde "yahu ne oluyoruz, mevzu nedir, ortalık birbirine girdi, sürekli kayıp duran, bir türlü yakalanamayan bir kurgu, vs." hissiyatında idim :)
0
sundance
Cryptonomicon'un Türkçe'ye çevrilmesi bence de çok verimli bir hareket olmayacaktır, ziyan olma ihtimali, çeviri ve basım masraflarını karşılayamama ihtimali çok yüksek.

Gibson konusunda da sana katılıyorum, beş tam defa okudum Neuromancer'ı, zaman zaman parça parça tekrar okuyorum, hala anlayamadığım noktalar var :) Ama öyle, Donnie Darko şeklinde anlamadığım değil, bir grafiğe bakarken bir türlü görüşü odaklayamamak gibi. Ama zaten Gibson'ın dünyası da odağı olmayan bir dünya belki de.
0
sametc
bakın benim yormum biraz hatta fazlasıyla alakasız olmus ama icimde tutamam dısarı atmak zorundayım :P
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Fazlamesai.net'e soralım: Açık Kaynak İş Modeli

noyton

Yakın zamanda Bora Güngören konuyla ilgili birçok yazı yazdı kendi blogunda, Türkiyedeki açık kaynak iş modellerinde ve şirketlerinden yola çıkarak. Ama bu tek taraflı bir görüş olduğu için Fazlamesai.net'e soralım:

Fm Kare niye gecikti?

redogre

Hamburgerimden Spyware Çıktı

butch

Fazlamesai.net Globus´da

butch

Aylık ekonomi ve finans dergisi Globus'un bu ayki sayısında bizlerle yapılan bir röportaj yayınlandı. İlgilenenler için Sayfa 88 (125 KB), Sayfa 89 (146KB). Küçük bir hatırlatma; dergi ABD, Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda ve KKTC'de de satılıyormuş.

fazlamesai.net´e soralım: Programcı Verimliliği, UML, DSM

FZ

Birden fazla programcının belli bir sektöre yönelik olarak geliştirdikleri ve pek çok farklı insan tarafından kullanılacak olan uygulama programlarını geliştirmek belli bir dilde ``kodlama´´ bilgisinden çok daha fazlasını getirir. Bu tür projelerin geliştirilmesi için yazılım mühendisliği disiplini bağlamında pek çok metodoloji, disiplin, vs. önerilmiş, denenmiştir. Bunlardan en önemlisi, en ciddi mantalite değişkliği belki de nesneye yönelik programlamadır.

Nesneye yönelik programlama kavramı tüm dünyayı etkilemiş ve başka kavramların, soyutlamaların, vs. ortaya atılmasına yol açmıştır. UML yani "Unified Modelling Language" son yıllarda epey popülerdir ve bunu geliştiren ekibin geliştirdiği RUP (Rational Unified Process) de yazılım mühendisliğini bir üst seviyeye taşıma iddiasındadır.