Microsoft Açık Sistemi neden karalıyor ve ondan niye korkuyor?
Açık Sistem Hareketi üyesi Eric S. Raymond
Geçtiğimiz Mart ayının sonlarında Microsoft şirketi Açık Sistem'e karşı büyük bir kampanyaya girişmiştir. Hedef kitlesi Amerikan şirketlerinin yüksek rütbeli yöneticileri olan bu propaganda ile Açık Sistem'e güya savaş ilan etmiştir. Bir çok konuşma ve basın toplantısı ile Linux ve onun ile ilgili teknolojileri anti-amerikan(yani onların deyişiyle vatana düşmana ve adeta kansere benzetilmek istenmiştir. (Terc. Notu: Aynı dönemde Türkiye'de Microsoft "Krize rağmen Türkiye'nin yanındayız" diyerek, sanki dünya çapında böyle bir tartışma yapılmıyormuşcasına bizim milletin ve kamuoyunun uykusunu bölmemiştir) Kullanılan lisan ise tuhaf bir şekilde General Jack D. Ripper'in ,1964 'de çevrilmiş olan Dr. Strange Love isimli filmindeki paranojak monologlarını anımsatıyor. Bu monologlarda General, Sovyet Rusyanın Amerika için oluşturduğu tehdidi anlatıyordu. (Filmin bir diğer ismi ise 'Endişe etmeyi bırakıp bombayı nasıl sevmesini öğrendim') Microsoft, etkilemeye çalıştığı müşterilerini, Açık Sistem yazılım ve teknolojilerini eğer ki kullanırlarsa, hayatlarının tümden zehir olacağına ikna etmeye çalışıyordu. Böyle bir hatanın neticesinde sanki bütün meslek sırlarını ve işleriyle ilgili ayrıntıları kamuoyunun saldırısına açık bir duruma getireceklerine inandırmaya çalışıyordu.
Bunlar gerçekle ilgisi olmayan gülünç iddialardır. Açık Sistem yazılımları Internet'in daha başından itibaren belkemiğini oluşturmuşlardır. Internetteki değişik servisler olan DNS( domain name server), e-mail ve web'in kendisi hepsi açık sistem yazılımları tarfından yürütülüyor ve interneti kullanan şirketler hergün bunlardan faydalanıyor. GNU C derleyicisi (C dili bir çok uygulamanın yazıldığı temel dillerdendir, herhangi bir C programı kaynağından kendiniz derlemek istediğinizde bir derleyiciye ihtiyaç duyarsınız. GNU (GNU's Not Unix) Serbest Yazılım Vakfının oluşturmaya çalıştığı serbest işletim sisteminin ögelerini içerir. GNU C derleyicisi de bunların en önemlisidir.) ise "her" yerde mevcuttur. Sadece Linux veya diğer serbest işletim sistemlerinde değil, mesela Sun Microsystem'in işletim sistemi Solaris'de, Hewlett-Packard'ın HP-UX'unda, ve bir çok profesyonel (paralı) Unix türevlerinde temel derleyici durumundadır. Büyük şirketlerin merkezi bilgisayar sistemleri de bunlara dahildir. Bütün bu örneklerin hiç birinde Açık Sistem yazılımlarını kullanmak bu şirketlerin değerli bilgilerini veya paralı (kapalı) yazılımlarını açığa çıkarmalarını veya kamuoyuna açık bir hale getirmelerini gerektirmemiştir.
Burada yapılmak istenen, açık sistem lisanslarından biri olan GPL (GNU serbest işletim sisteminin genel anlamlı lisansı - general public license -) ile diğer serbest yazılım lisansların birbirine karıştırılması. Bir mevcut yazılımdan yeni bir yazılımın üretilmesi ve o yazılımın kullanımı da birbirine karıştırılmaya çalışılmıştır. Halbuki bir çok serbest yazılım lisansı GPL'den farklı olarak, kendi programlarından üretilen yeni programların kaynaklarının açık olmasını gerektirmiyor.
Korku ,Belirsizlik ve Güvensizlik Dağıtmak
Fakat bu kampanya Microsoft'un kendisinin hiç bir şekilde açık sistem yazılımlarından faydalanmamasını gerektiriyordu. Halbuki 18 Haziran'da The Wall Street Journal yıllardır bilinen bir gerçeği ilk defa olarak açıklıyordu. Microsoft'un serbest email servisi hotmail, serbest bir işletim sistemi olan FreeBSD ile çalıştırılıyordu. Belli ki büyük yük altında çalışabilecek güvenilir ve sağlam bir sistem için Açık sistem yazılımlarını kendi zayıf ve kırılgan ürünlerine tercih ediyorlardı. Ayrıca Linux'u World Wide Web'i ,Interneti yaratan programcılar topluluğunun yıllardan beri bildiği ve söylediği üzere Microsoft yazılımları bir açık sistem yazılımı olan Berkeley Software Distribution (BSD)'nin izlerini taşıyordu. Bir unix türü olan bu paketin bir çok fonksiyonunun Microsoft'un fonksiyonlarına temel teşkil ettiği aşikardı.
Bu Microsoft'un ileri gelenleri tarafından ilk önce inkar edildi. İki gün sonra ise kendileri de bu gerçekleri kabul etti. Fakat şimdi cevaplayamıyacakları bir soru ile karşı karşıyalar, o da kendilerinin tercih etmelerine rağmen müşterilerinin açık sistemden uzak durması gerektiğini nasıl açıklayacaklarıdır.
Bu sorunun cevabını biz çok rahatlıkla verebiliriz, nitekim bunun için uzay bilimi okumuş veya üstün algılama kabiliyetlerine haiz olmak gerekmiyor. Kurmuş bulunduğu yazılım tekelini, müşterilerine uyguladığı - kendi sistemine mahkum etme - stratejileri ile ayakta tutmaya çalışan Microsoft, bir kaç yıl önce bazı çalışanlarının dışarıya sızdırdığı yazışmalardan, ki bunlar Halloween Documents olarak ünlenmiştir, da anlaşıldığı üzere Açık Sistem'i kendi tekelini yıkacak bir "tehdit" olarak görmektedir.
Teknik olarak değerlendirilecek olursa, açık sistemin her gün gerçek koşullarda denenen ve tekrar gözden geçirilerek hataları bir çok programcı tarafından düzeltilen yazılımları, Microsoft'un dışarıya kapanık yazılım fabrikalarında üretilen ve satılacağı güne kadar hiç bir müşterinin kullanımına ve deneyimlemesine sunulmayan kapalı türü yazılımlarını geride bırakmıştır. Ekonomik yönden bakacak olursak açık sistemin düşük maliyetli olması ve el bilgisayarlarından tutun da Microsoft'un hotmail'ini çalıştıran büyük bilgisayar merkezlerine kadar geniş bir yelpazede problemsiz çalışması, güvenilir ve güçlü olmasından ileri geliyor.
Pazar payı kaybı
Bildiğiniz üzere ev bilgisayarı pazarı artık doyum noktasına ulaşıyor ve eski işletim sistemi sahipleri (Windows 95, 98 ve NT4.0) Windows'un yeni ürünlerini almak da çekimser kalıyorlar. Desktop pazarının %92 elinde tutmasına rağmen Microsoft donanım satışlarının azalmasından etkileniyor. Buna karşın her ay Internet-sunucu olarak kurulumu yapılan Linux aygıtlarının Windows 2000 satışlarını solda sıfır bıraktığı görülüyor. Bu araştırmayı yapan Netcraft burda sadece Internet ile ilgili sunucuların belirtildiğine dikkat çekiyor. Kısacası büyük bilgi merkezlerinin bilgisayar yazılımlarını tekelinden yitirmeye başlayan Microsoft bu stratejisini desktop pazarında başarıya ulaştırmaya çalışor.
Yazılım üreten şirketlerin dikkat etmesi gereken konu, Microsoft'un hedef listesinin başında bulunmalarıdır. Eğer açık yazılım kullanırlarsa, bütün yazılımlarını bedavaya vermeleri gerekir kanısını taşıyan bu kesim, Microsoft'un propagandaları ile tam anlamıyla panik oluyor.
Daha bitmedi, kendisi de Linux gibi bir açık işletim sistemi olan BSD, Linux ile birlikte büyük şirketlerin bilgisayar merkezlerini Windows'un elinden almaya başlamış. "High end" pazarı hakkındaki bu araştırmalar, uluslararası Data Group, Boston ve D. H. Brown Associates Inc, Port Chester N. Y. tarafından yapılmış. Böylelikle Microsoft'un gelecek ile ilgili planlarını fonlayacak bütcesinden de büyük bir dilim eksilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir taraftan düşen donanım fiyatları geleneksel olarak yazılım için ayrılan paranın da azlmasına sebep olmuş. Bu yüzden paket program satışlarının da azaldığı ve Microsoft'un pahalı Windows ve Office yazılımlarının da revaçtan düştüğü sanılmaktadır.
Şimdi Microsoft'un gerçekci analistlerinin üstlerine anlattığını tahmin ettiklerinizle, kamuoyu önünde Microsoft sözcülerinin açıkladıklarını bir zihninizde karşılaştırın. Diğer bir yönden bakılacak olursa Microsoft'un müdahalesi ile yükselen hisselerinin gelecekte hangi kaynaklardan besleneceği de belirsizdir. Bu kıskaçtan kurtulmak için Microsoft'un son kozu olarak sarıldığı .NET ağı onun son çırpınışları sayılabilir. Elinde bulundurduğu ve büyük olmanın verdiği avantajla sağladığı kaynakları kullanarak bu son atağa kalkışmıştır. Amacı ise desktop pazarını bir diğer yoldan kendisine mahkum etmektir. Sunduğu dijital kimlik ve sadece kayıtlı kullanıcılarının faydalanabileceği türü servisler yelpazesi ile tekelini korumaya çalışacaktır.
Düşünülmemesi gerekenlerle mücadele
Bilişim sektörü temsilcilerinin tek bir kaynaktan bütün araç ve gereksinimlerini karşılaması gibi ütopik bir hayal da böylelikle yavaş yavaş suya düşmektedir. Onun yerine bu yöneticiler ağır ağır bazı sorular sormaktadır. Bu sorular özellikle Microsoft gibi bir yazılım tekelini ayakta tutmaya çalışanların uykularını kaçırmaktadır. Açık sistem usülü ile, yani bir çok denek programcının denemesi ve düzeltmesi ile ortaya çıkan yazılımlar her gün problem çözme ve temel servisleri ayakta tutmaya yeterli ise, neden tek bir adresten ve üstelik kapalı yazılımlar temin edilsin? Neden yazılım bir tüketim malzemesi olmasın ve yazılım şirketleri servis konusunda rekabet etmesinler? Deutsche Bank'dan Alex Brown'un tahmini ile yazılım harcamalarının %30 lisans için yapılan harcamalardır. Diğer bir %40 ise yazılım entegrasyonu (değişik yazılımların uyumlu bir şekilde çalışır hale gelmesi) için harcanır. Yazılımın kaynaklarının kapalı olması bu çalışmaları ne kadar zorlaştırdığını tahmin edebilirsiniz. Bütün bu masraflardan tek kalemde kurtulmak neden münkün olmasın? Microsoft bu soruları aklınızdan bile geçirmenizi istemiyor. Bugün aklınızdan geçirdiğinizi yarın uygulayabilirsiniz. Uyguladığınız takdirde ise, Microsoft kaçınılmaz sonuna yaklaşmış olacaktır. Eğer Açık Sistem'in gelişmesini engelleyen politik ve kültürel çekinceler de ortadan kalkarsa, teknik açıdan kendini kanıtlamış ve Microsoft'un çalışanlarının bile itiraf ettiği (bakınız Halloween Documents) üzere imrenilecek bir seviyeye gelmiş olan açık sistem yazılımları pili bitmiş bir teknoloji tekeli olan Microsoft'un hazin sonunu hazırlayacaktır.
The Wall Street Journal'ın da ortaya çıkardığı gibi Microsoft'un karalama kampanyası aslında bir yalanlar kampanyasıdır. Buna Microsoft gibi büyük bir şirket niye gerek duysun diye sorarsanız, biraz önce saydığımız etkenleri uçuca eklemeniz ve tablonun Microsoft açısından hiç de içaçıcı olmadığını keşfetmeniz gerekiyor. Herkesi sömüren tekellerinin ayakta durabilmesi için, her ne şekilde olursa olsun, Internet'i kullanarak gelişen bu topluluğun bertaraf edilmesi gerekiyor. Açık sistem yazılımları bir şekilde sabote etmek veya onları kanunlarla yasaklamak, hatta açık sistemi ahlaksız ilan ederek insanları ondan soğutmaları gerekiyor.
Tabii amaçlarına ulaşmak için daha rafine yöntemler seçiyorlar. Açık ve serbest yazılım üretenlerein yarın öbürgün, insan zihni ile ortaya getirilen her türlü artı değerin sahiplerinden alınarak kamuoyuna serbestce dağıtılmasını taleb edeceklermiş izlenimi yaratarak, açık yazılım üreten programcıların hepsinin berduş, altmışlı yılların hippilerine benzer (tek fark GPL yazılı Tişort giymeleri) komün hayatı yaşayan kişiler olduğunu iddia ederek ve tabiiki bunlardan çok daha etkili olabilecek kanuni önlemler önererek. Mesela Digital Millenium Copyright Act (DMCA) diye ünlenen yasa tasarısı ile hem program geliştirenler hem büyük yazılım tüketici şirketler hedeflenmektedir. Aynı şekilde lisanslar patent kanunların satır araları değerlendirilerek yaratıcı programcıların ve bunları çalıştıran şirketleri sıkıştırmak için kullanılır.
Open Source'e (Açık Sistem) karşı kayda değer bir hukuki girişimin bugüne kadar vuku bulmaması IBM gibi firmaların Linux'a önemli yatırımlar yapmış olmaları ve böyle bir atağa kendi avukatlar alayı ile cevap vereceklerindendir. Nitekim aleyhinde sonuçlanabilecek bir hukuki meydan savaşı Microsoft'un mevcut durumunu pek yapıcı bir katkı sağlamıyacaktır.
Belki mahkemelerden medet ummak şimdilik Microsoft için boş, ama kanun yapıcılarını ve yasama yetkisini kontrol etmek öyle değil. Linux'u insanların özel ve şahsi "beyin eserlerine" el koyan zihniyet olarak sergilemek ve böyle tanıtmak belki eninde sonunda bazı yasa tasarımcılarını etkileyecektir. Demek ki yazılım müdürleri olduğu kadar senatörler de Microsoft'un propagandasının hedefidir. Bu saygıdeğer beylerin daha önceki bir takım fırsatlarda (mesela DMCA, bütün bigisayarların standard bilgi alış verişi yönetmeliği veya akıl almaz copyright kanununa eklenen ek maddeler) özel beyinsel ürünlerin korunması adı altında ortaya atılan, fakat aslında tekeli-ayakta-tut stratejilerin sonucu olan bir takım yasa-oyunlarına iştirak ettikleri görülmüştür zaten. Microsoft belkide bunların devamına oynuyordur.
Aslında geçmişde ancak kamuoyundan uzak, özel davet ve iş konuşmalarında, üst düzey yöneticilerle yüzyüze yapılan görüşmelerde kullanılan bu üslup ve taktikler hiç yansıtılmasaydı ve Linux'un büyümesine engellemek için ortaya konulan bu çabalar böylesine büyük çapta bir kampanyaya dönüştürülmeseydi Microsoft'un amaçlarına daha uygun düşerdi. Kamuoyuna Open Source'un kendilerine bir şey ifade etmediğini söyledikleri o günlerde böylesine yüksek riskli fakat yüksek beklentili bir çark etmelerinin arkasında bu gizli emeller olmalı. Open Source faydalımıdır, zararlımıdır tartışmasını kamuoyuna indirirken, aslında open source'un sonuçlarının kendilerini etkilemeye başladığını yadsımaya çalışmaktadırlar. Kendilerini zor duruma düşüren open source'un beklenmedik yükselişinden ziyade olası zararlarına dikkatleri toplayarak open source'e saldırmak Microsoft stratejistlerinin mükemmel buluşu olsa gerek.
Eğer gerçekler sizin yanınızda değilse
Eğer gerçeklerden güç bulamıyorsanız, yalanlara sarılırsınız. Tıpkı Microsoft'un bu davasında olduğu gibi. Microsoft'un sergilediği her yeni açıktan linux'un programcıları ve open source'un savunucuları tüm güçleriyle yükleneceğinden emin olabilirsiniz. Bunun için Microsoft'un savaş stratejisine birebir cevap vermek bile zorunda değiller. Çünkü yavaş ama emin bir şekilde programlama platformunu ele geçiriyoruz. Nitekim fazlamesai den yorulmuş bilgisayar mühendislerinin defalarca restart ettikleri bilgisayarlarından ve registry errorlarınden ve inanılmaz güvenlik açıklarından ve programlama dili kütüphanelerinin çöküşünden ve nihayet Windowsun meşhur Blue Screen'den (Ölümün mavi ekranı) ne denli bıkmış olduklarını tahmin edebilirsiniz. Bunlara Microsoft'un inkar boyutuna varan "asparagas"larını da eklersek, open source'un zafere yaklaştığını görebiliriz.
Mohandas K. Gandhi'nin şu meşhur sözlerini tekrarlıyalım:
"En başta seni tanımaz, görmezden gelirler. Sonra sana gülerler. Bir ara seninle savaşmaya başlarlar. Sonra sen kazanırsın."
Gandhi şiddetten uzak durarak yürütülen her aktif mücadelenin son merhalesini tarif ediyor sanki. Buna göre biz de zafere yakınlaşmış olmalıyız. Nitekim Microsoft hafife alınmayacak bir irade ile OPen Source'a yüklenmek için kamuoyuna inmiştir. Bilgisayarcılar topluluğunun sık sık güç almak için tekrarladığı bu sözler artık yerini bulacaktır.
Eğer öyle olursa bu herkes için iyi demektir. Neden diyeceksiniz? Bilgisayarcılarla, bilgisayarcılar arasında geçen bu beyin mücadelesinin toplumun genel faydası için ne kadar ağırlığı vardır? Ha açık sistem ha kapalı yazılım, ne olmuş yani? dememelisiniz. Bu oluşumun ekonomimizi, gelecekte toplumumuzun ve dünyanın yaşayacağı medeniyetini etkileyeceğini söylemek abartı mı olur acaba? Bilgi toplumuna dönüştüğümüz günlerde bilginin tek bir şirketin kontrolünde akan bir meta mı, yoksa açık standartlar ve milyonlarca sesin mevcut olduğu bir forum mu olmasını istersiniz? Tekelleri koruyan ve tekellerin yönettiği bir iletişim altyapısı mı, yoksa özgürlük mü? Kullanıcıların kullanacakları yazılımları seçebileceği mi, yoksa kullandıkları yazılımlar tarafından kontrol edilenler mi olması gerekir? Biz bu soruların cevaplarını biliyoruz. Microsoft'un cevaplarını da biliyoruz.
Zafer bizim için önemlidir.
Aşağıdaki adreslere, candundar@superonline.com, anahaber@atv.com.tr, Teknoloji@ntvmsnbc.com, pusulahaber@turk.net, hulki.cevizoglu@populerbilim.com.tr, nke-istanbul@nazimkulturevi.org, posta@evrensel.net, egitimbsk@anap.org.tr, dypgenclikkollari@dyp.org.tr, chpbim@chp.org.tr, akguvercinist@dsp.org.tr, StarHaber@startv.com.tr, gnkur@tsk.mil.tr, iletisim@iletisim.com.tr,
şu yazıyı gönderdim.
Sizler de bir şekilde bu ve başka adreslere bunları gönderebilirseniz, belki türk milletine bunun önemli bir konu olduğunu dank ettirebiliriz...
berkem
Sizler de bir şekilde bu ve başka adreslere bunları gönderebilirseniz, belki türk milletine bunun önemli bir konu olduğunu dank ettirebiliriz...
berkem
cevirenin eline saglik. bu arada ingilizce metni merak edenler icin:
>http://www.spectrum.ieee.org/pubs/spectrum/0801/speak.html
esr''''in butun makalelerini turkceye cevirmek gerekli aslinda ama belli baslilari cok uzun ve oldukca agir metinler :( bu arada microsoft camiasinin sonbaharda burada da cok ciddi ataga gececegini tahmin edebilirsiniz. linux kitlesinin yavastan hazirlanmasi gerekli bence buna.