DeepBlue, IBM ve GO

0
redial
... “Ne istiyorsanız kullanın. 250 paralel işlemci yetmezse 500 tanesini kullanın, o da yetmediyse bin tane. Eğer o da yetmiyorsa benim `laptop´ıma ve oğlumun `PlayStation´ına el koyabilirsiniz. İşe yarayacak her insanı işe alın, eğer tanrı Zeus size fikir verecekse Yunanların ne dediğini umursamadan ben gidip onu Olimpos’tan sizin için getiririm ama bir büyük GO ustasını yenin yoksa...”

Tamamı için...

Editörün Notu: Mükemmel bir yazı, yazarın eline ve ruhuna sağlık.

Görüşler

0
muhendisce
birkaç gün önce okumuştum, gerçekten mükemmel. ama yaşanmamış! Di mi? (gülmek yok!)
0
FZ
Önemli olan yaşanıp yaşanmaması mı yoksa böyle bir şeyin düşünülebilmesi mi?

Gülmüyorum sadece gülümsüyorum :)
0
acemi_
Acaba insanlar, bilgisayarlar karşısında aşağılık duygusuna mı kapılmaya başladılar diye düşündürdü beni.

Zaten fazla insani ozellikleri olmayan CEO, aslinda hiçbir zaman Go''nun zerafetini anlayamamiş odun Lamov ve ruhsuz GoDeepBlue karşısında insanlığın zaferi gibi... Ben sana master olamazsın demedim, adam olamazsın dedim...

Oyunu anlatan bolumu okurken bir ara acaba Mehmet, taşlarla Türk bayrağı mı çiziyor diye de düşündüm. Oyun bittiğinde bir de bakıyorsun ki tahtada bir Türk bayrağı :))

Ama yazi cok surukleyici...
0
FZ
Yanlış hatırlamıyorsam yazıda bir spiralden bahsediyordu ki bu yanı ile bana bayraktan ziyade PI filmini çağrıştırdı.

Ayrıca eğer insanlar bilgisayarlar karşısında aşağılık kompleksine kapılacaklarsa herhalde bu GO yüzünden olmaz çünkü şu anda bırakın profesyonel bir büyük ustayı ciddi olarak oynayan deneyimli bir amatörü dahi yenebilecek bir GO programı geliştirilemedi henüz. 70´li yıllardan beri GO yazılımları geliştirildiğine dikkatinizi çekerim ;-)
0
anonim
Arkadaşlar İstanbul içinde GO tahtasini temin edebileceğimiz bir yer varmi. Birde GO yu nasıl öğrenebilirim türkçe yada ingilizce kaynak bilen varmi..!

Adem
0
anonim
ben de rizeliyim bizim koyedki eve gideriz. o da aynen orda bahsedilen yer gibi, ne elektrik var ne su. hatta biz de piknik tupu bile yok ocak var =)

tamam, mekani bulduk, tahta da hazir... bize ODTU'lu bir GO ustasi lazim =)


tek kelimeyle harkulade bir yaziydi. zerafet-i ihsani ve surukleyiciligi ile sonsuz bir ilgi uyandirdi bende...

cok guzeldi yaw... FZ hocam cok sagolun...
0
sundance
Öncelikle DeepBlue ve satranç hakkında bir şey söylemek istiyorum. DeepBlue'nun Kasparov'u yenmesi çok büyük bir rezalettir! Rezalettir zira normal koşullar altında kesinlikle hileli sayılabilecek bir maçtır.

1) Deep Blue hafızasına binlerce Kasparov maçını doldurmuş, bu hamleler (buyuk ihtimalle DeepBlue mentorları olan iki Grand Master tarafından da) incelenmiş ve analiz edilmiştir.

Halbuki karşılaşmadan önce Kasparov'un bir tek Deep Blue oyununa bile bakmasına izin verilmemiştir. Bir tarafta rakibinin tarzını, zayıflıklarını, hiçbir şeyini bilmeyen bir Kasparov, diğer tarafta ise istatistiki olarak yapılmış bütün Kasparov hamlelerini değerlendirebilen bir makina sözkonusudur.

2) DeepBlue çok ciddi bir açılış kütüphanesi kullanmaktadır. Herşey bir yana bu bile önemli bir avantajdır. Halbuki Kasparov'un bir açılış veritabanına erişimi sözkonusu değildi, bazı turnuvalarda uygulanan veritabanı bilgisayarı imkanından yararlanmamıştır.

3) Deep Blue programına maç sırasında müdahale edilmiş, çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Bu bile maçın geçersiz sayılması için yeterli bir sebeptir. Dahası DeepBlue çok da salak bir programdır. Yıllardır geliştirilmekte olan Fritz ve Junior programları, desktop bilgisayarlarda çalışabilmelerine rağmen hamlelerin değerini kavrayabilmek açısından kendilerinden binlerce kat daha fazla işlemci gücüne sahip Deep Blue'a göre çok daha başarılıdırlar.Bkz http://www.kuro5hin.org/story/2003/2/18/05010/7920

Go'ya gelince... Geçiniz, hala paralel işlemci gücü ile anlayarak Go oynayan bir bilgisayar yapılabileceği hayali, yeteri kadar büyük bir bilgisayar yaparsak Çin'deki kelebeğin kanat çırpışının Amerika'da en etkiye sebep olacağını anlarız hayalinden öteye olduğunu düşünmüyorum. Dikkatinizi çekerim, büyük Go ustasını yenen demiyorum, anlayarak diyorum. Büyük Go ustası yenmek için çok daha fazla süre var bundan. Bir anektod olarak, bazı 9dan ustaların, 'Beş handikap ile hayatımı ortaya koyup Tanrı ile (her hamleye mükemmel karşılık verildiği durumda) Go oynayabilirim' iddiaları vardır ki, Go camiasında pek gülünüp geçilmez bunlara.

Go oynamak isteyenler içinse istanbul da Cihangir'de Kahvedan ve Caffinet'de düzenli olarak toplantılar yapılmakta. Gidip bilgi alabilirsiniz. Ankara'da ise ODTU Go topluluğu oldukça faal, onun dışında OrtaDünya diye bir kafe olması lazım herkesin bildiği ve bir de Oran'da milletvekili lojmanları yakınında Japon Kültür Merkezi gibi bir yer var oraya danışabilirsiniz.



0
ecder
Yorumun üstünden bu kadar zaman geçince bilgiler biraz eskimiş: Oran'da TJV (Türk Japon Vakfı) içinde TGOD'nin yeri var ancak daha çok Ortadünya ve İkaros faaliyette. İstanbul'da ise artık sadece Go'ya adanmış bir kafemiz var: 76; taksim.com'dan bulabilirsiniz. Kahvedan'da artık oynanmıyor ama Caffinet'te hala oynanıyor mu bilmiyorum.
0
muhendisce
Internet’te yayımladığım öykülerin ya da yazıların altından ismim silinip forward edilmesi sonucu isimsiz bir yazar oluverdim. Sadece kadının değil yazarın da adı yok bu ülkede. Hatta kendi öyküm dönüp dolaşıp bana geldi. Bunu engellemek için basit bir yol buldum. Ya öykünün kahramanını Mehmet Emin Arı yapıyorum ya da kendi adımı bir yerde öyküye kahramanın arkadaşı dostu vs. olarak dahil ediyorum. Alfred Hickock’un kendi çektiği filmlerde kısacık görünmesi gibi ben de kendi eserlerimde şöyle bir görünüyorum (!). İnanın bu megalomanlıktan ya da narsizmden kaynaklanmıyor. Sadece adsız olmak istemiyorum.
0
anonim
Internette yayımlanan diğer yazılarınızı da okumak isterim gerçekten yazı inanılmaz sürükleyici bastım başucumda tutuyorum canım sıkıldımı oturup tekrar tekrar okuyorum.Diğer yazılarınızıda bulabileceğimiz bir site mevcut mudur???
0
FZ
Bir de ``What´s in a name?´´ derler ;-) Demek ki varmış bir şeyler ;-)
0
conan
e ama yazi superdi :)
0
FZ
ITU GO Kulübü´nden de detaylı bilgi alınabilir GO konusunda. Belki içinizden İTÜ öğrencisi olanlar turnuva ile de ilgilenebilirler ;-)
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Augmented Reality: Gerçeklik Anlayışımızda Yeni Bir Boyut

FZ

Önce VR vardı yani Virtual Reality, yani Sanal Gerçeklik, kafaya geçirdiğiniz kask ile tamamen bilgisayar tarafından oluşturulmuş dünya gözlerinizin önüne geliyordu. Şimdi ise yeni bir kavramla yüz yüzeyiz, Augmented Reality. Nasıl tercüme edilir doğru düzgün bilmiyorum ama bu kavramla anlatılmak istenen gerçek dünya görüntüleri üzerine bilgisayar grafiklerini bindirmek ve böylece mevcut algılayışınızı çok öteye götürmek.

Tyler Mitchell´in blogunda anlatılanlara bakılacak olursa Avustralyalı araştırmacılar bir hayli aşama kaydetmiş durumdalar. Fiziksel ortamınızda 3B modelleri nasıl yaratıp onlarla oynayabileceğinizi videolarla gösteren Tinmith Technologies sitesine ve benzer bir teknolojinin kullanıldığı Augmented Reality Quake sitesine göz atmakta fayda var.

Düşünsenize bu Avustralyalı amcaların hazırladığı sırt çantasını ve kaskı giyiyorsunuz, sonra terk edilmiş ve tekinsiz bir binada ilerlemeye başlıyorsunuz, her an koridorun köşesinden korkunç bir canavar çıkabilir ya da belki arkadaşınız sizi vurmaya çalışıyor olabilir. Hangisi gerçek, hangisi hayal? Tabii insanlar bunu coğrafi bilgi sistemleri gibi daha faydalı işler için de kullanmayı düşünüyorlar ;-)

Commodore 64 ile Surf

anonim

Eski toprak ya da eski kulağı kesik Commodore 64 yine sahnede, her zaman da bizimle olacağa benziyor. Computer Workshops Inc. C64 için bir web browser'ı piyasaya sürdü.C64 web browser HTML 1.0 ve GIF/JPEG desteğine sahip, ve sanırım JAVA ,JAVASCRIPT, Flash ve VRML desteğine yakın zamanda C64 web browser a eklenecek.

SynthMaster: İlk Türk ses işleme ve efekt yazılımı

FZ

Bilgisayarlar sayesinde dolap büyüklüğündeki ses işleme cihazları küçük yazılımlara dönüştü. Son örnek bir Türk'ün imzasını taşıyor.

Bu alandaki dev oyuncuların yanına, işlev olarak hiçbir eksiği bulunmayan bir isim daha katıldı: SynthMaster. Bülent Bıyıkoğlu adlı bir Türk tarafından 1995 yılında o zamanki bir yazılım yarışmasına katılmak için hazırlanmaya başlanan SynthMaster, 2004 yılından bu yana aktif olarak geliştirilerek tam bir ürün haline getirilmiş. Bıyıkoğlu, 90'lı yıllarda bu yazılım için çalışırken hazırladığı EffectsMaster adlı uygulama sayesinde Kanada'dan bir iş teklifi alarak bu ülkeye taşınma kararı vermiş.

Emacs mı VI mı?

vst

Uzun zamandır Vi(m) kullanıyorum. Ancak Emacs'in sunduğu çalışma ortamını kıskandığım için birkaç defa Emacs öğrenme girişiminde bulundum, bir tanesi de bugüne rastgeldi. Netice: olmuyor! Üşeniyor muyum, algısal sorunlarım mı var diye merak edip bir google araması yaptım: vim emacs cognition (kavrama). Sonuçlardan birisi çok faydalı bir literatür taramasına işaret ediyor.

Bu taramanın kaynağı "Benim editörüm senin editörünü döver!" argumanına alternatif bilimsel araştırmalar. Genelde bilişsel test uygulamalarına dayanan çalışmaların özetlerinin ve bazılarının tam metin bağlantılarının verildiği çalışmadan çıkardığım sonuç:

4`üncü Fonksiyonel Programcılar Konferasyonu

anonim

4`üncü Fonksiyonel Programcılar Konferasyonu 3-5 Eylül tarihlerinde Floransa'da başlıyor, Türk yazılımcıları da oralarda görmek isteriz, umarım katılan olur. Detaylı bilgi için: http://cristal.inria.fr/ICFP2001/prog-contest/
(Editörün notu: ICPF, International Conference on Functional Programming 2001 bünyesinde bir de programlama yarışması var.)