Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji

0
arikan
DNA koddur. Bilgisyar kodu birler ve sifirlardan olusurken, hayat bicimlerini tanimlayan DNA seker, fosfat ve A (Adenine), C (Cytosine), G (Guanine), ve T (Thymine) harfleriyle tanimlanan azotlu baz dizilerden olusmaktadir. DNA ile bilgisayar kodu arasindaki iliski su sekilde saglanmaktadir:

A = 00
C = 10
G = 01
T = 11

Bugun birler ve sifirlar ile yaratilmis yazilimlar acik olarak dagitilabiliyorsa ayni durum DNA kodlari ile yaratilmis biyoteknolojik urunler icin de gecerli olmalidir. Turkiye'de bu durum nasil anlasiliyor?
Bugun biyoteknolojik enstrumanlardan gelistirlen arastirma yontemlerine kadar her turlu icat patentlenip lisanslari fahis fiyatlarda satilmaktadir. Ornegin bugun yazdiginiz bir C kodunu derlemek icin patentlenmis bir derleyicinin lisansini satin aldiginizi dusunun. Bugunku anlayisimiza gore patentli C compiler satin almak ne kadar anlamsiz geliyorsa, biyoteknolojik patentler de o kadar anlamsizdir.

Bu karsilastirma carpici ancak o kadar basit ve bire bir degil tabii ki. Biyoteknoloji alani yeni oldugundan cok karmasik bir yapiya sahip. Kose bucak anlasilmasi cok zaman alicaktir. Bugun dunyada Monsanto ve Syngenta gibi dev kuresel sirketler biyolojik bilginin yayilmasini kontrol edip bundan kapital yapmaya devam ederken, BIOS ve Science Commons gibi gruplar biyolojik ve biyoteknolojik bilginin acik olmasi icin savasiyorlar. Bu savasta kazanilan onemli bir gelisme gecenlerde cok faydali ama patentlenmis oldugu icin cok pahali olan bir yontemin alternatifinin gelistirilip acik olarak dagitilmasi oldu. Monsanto sirketinin patentledigi ve lisansini bilim adamlarina fahis fiyatlara sattigi Agrobacterium bu zamana kadar yabanci bir geni bitkilere tasiyabilen tek bakteri olarak bilinirdi. Ancak BIOS tarafindan alternatif bir bakteri TransBacter bulundu ve bu yontem BioForge sitesinde acik olarak dunyaya dagitilmaya basladi. Boylece bu hayati yontem su anda dunyada isteyen her arastirmaci tarafindan serbestce kullanilabiliyor. Usteklik kaynagi acik oldugu icin daha ileri noktalara gelistirilebilecek.

Dunayda hal boyleyken gectigimiz gunlerde TÜSİAD "Türkiye’de Biyoteknoloji İşbirlikleri" baslikli bir rapor yayinlandi. Bu rapora gore Turkiye'deki biyoteknoloji firmalari uc ana konuda sikinti cekmektedir:

1. Para kaynaklarinin azligi;
2. universitelerde uretilen bilginin ticarilesmemesi;
3. arastirmacilar, musteriler ve tedarikciler ile guclu isbirlikleri kurulamamasi.

Bu "genel durum" hemen her teknoloji alani icin soylenebilir tabii ki. Derinlikten yoksun bu TUSIAD arastirmasi yine de gundem olusturmasi ve farkindalik yaratmak icin onemli bir adim. Bu arastirmanin sonucunda sekiz maddelik "atilmasi gereken adimlar" diye bir liste belirtiliyor. Bu maddeler yine ayni "genellikte" derinlikten yoksun. Biyoteknolojik arastirmalarin ekonomik degerle donusturulmesinin gerektigini savunan bu rapor, dunyada yeni yeni baslayan acik kaynakli biyoteknoloji fikirlerinden sozetmiyor. Amerika ve Avrupa'da gelisen biyoteknoloji endustrisini "saglikli" kabul edip, ordaki gibi isbirlikleri kurmaliyiz, ordaki gibi gelismeliyiz gibi tekil dusuncelerden bahsediyor. Bu geleneksel tutum Turkiye'de Sabanci, Koc vs. gibi dev sirketlerin liderligini yaptigi is ve ticaret ozentiliginden (sozde basarili ticari modellerini aynen Turkiye'de uygulama) ibaret. Ticaret alanindaki bu zayif tutumlar disinda, bu biyoteknoloji raporunda farkinda olunan onemli bir nokta biyoteknolojinin disiplinler arasi bir calisma alani oldugudur. Biyoteknoloji tarim ve hayvancilikla ne kadar iliskili ise bilgisayar bilimi ile de o kadar iliskilidir. Biyoteknoloji alaninda en cok yapilan is bilgi islemektir (information processing). Tartisma bu noktadan sonra bilginin acikligi ve bilgi isleme tekniklerinin serbest dagitimina gider. Bu sebeple acik kaynakli bir biyoteknoloji stratejisinin toplumun ekonomik ve sosyal gelismesine ne kadar faydali olacagi Turkiye'de ve dunyada acik kaynakli yazilim alaninda yasanan gelismelerden gorulebilir.

Devlet Planlama Teskilati'nin (DPT) biyoteknoloji alanindaki gelismelerin Turkiye'deki politik duruma yansimalarini inceleyen bir arastirmasi "Biyoteknoloji alaninda arastirma sayisinin ve niteliginin artmasini engelleyen bir neden calismalarda kullanilan maddelerin cok maliyetli olmasidir." diyor. Gercek su ki bu maliyetler direk patentlerle ilgilidir. Yine bu arastirma son yillarda Turkiye'de biyoteknoloji konusunda patent basvurularinin arttigi ama bunlarin hemen hepsinin yabanci patent basvurusu oldugunu soyluyor. Bu durum Latin Amerika ulkelerinden Asya'ya kadar bir cok ulkede Amerika ve Avrupa sirketlerinin en cok biyoteknoloji patentine sahip olmasina paraleldir.

Hal boyleyken biyoteknoloji gelisimi icin TUSIAD'in onerdigi gibi özel şirketlerle üniversiteler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi için tek bir noktada toplanmak yerine, acik kaynakli ve bilgi gucunun topluma dagilmis oldugu bir sistem gelistirmeye odaklanmaliyiz. Biyoteknoloji temelinde hayat ile ilgilidir. Hayatin kaynagi ancak paylasildiginda toplum gelisebilir. Son zamanlarda dunyanin onde gelen universitelerinde kurulan "Hayat Bilimleri" (Life Sciences) bolumleri ile hepimizin ilkokuldan bildigi "Hayat Bilgisi" dersi ayni sey degildir. Hayat Bilimleri bolumleri biyoteknoloji calismalarini disiplinler arasi bir bicimde yurutebilmek icin kurulmaktadir. Bu disiplinler arasi calismalar dogasi geregi ancak acik bir sekilde paylasildiginda saglikli yuruyebilir.

Turkiye'de gelistirilecek biyoteknoloji stratejilerinin Avrupa ve Amerika'daki sozde saglikli ticari stratejilerden kopyalanmasi yerine, bu stratejilerin anlamsizligini sorgulayan ve toplumun daha iyi gelismesini saglayacak acik kaynakli biyoteknoloji stratjileri uzerine odaklanmasi gerekir. Turkiye'deki arastirmacilar dunyadaki acik kaynakli gelismelere katkida bulunabilecek icatlarda bulunabilirler. Bu hem dunya toplumlarina hem kendi toplumlarina faydali bir gelisme olarak en saglikli gelismedir.


Bu yazida kullanilan Internet adresleri

BIOS (Biological Innovation for Open Society)
http://www.bios.net/

Science Commons (Creative Commons'tan esinlenme)
http://sciencecommons.org/

BioForge acik kaynakli araclarin toplandigi bir platform
http://www.bioforge.net/

PatentLens
CAMBIA'nin gelistirdigi biyoteknoloji alanindaki patentleri inceleyen, ve bunlari saydamlastirarak halkin anlamisini ve otoritelere aciklik icin baski yapmasini saglayan bir platform.
http://www.bios.net/daisy/bios/patentlens.html

Open Source Biotechnology Doktora Tezi, Janet Hope
http://rsss.anu.edu.au/~janeth/home.html
http://opensource.mit.edu/papers/hope.pdf (PDF)

Türkiye’de Biyoteknoloji İşbirlikleri Raporu (PDF)
http://www.tusiad.org/haberler/basin/duyuruno850.pdf

DPT Arastirmasi: "Byoteknoloji Alanindaki Gelismelerin Yansimalari ve Turkiye'nin Politika Secenkleri"
http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/kiymazt.pdf

Vikipedi Biyoteknoloji
http://tr.wikipedia.org/wiki/Biyoteknoloji

http://tr.wikipedia.org/wiki/DNA
Harvard Life Sciences
http://www.lifescience.fas.harvard.edu/

Semantic Web for Life Sciences
http://www.w3.org/2004/10/swls-workshop-report.html

Burak

Görüşler

0
ekrems

Yazınız güzel bilgiler içeriyor. Çok teşekkür ederim.

Patent'in bir tekele neden olduğu doğrudur. Ama patent sadece çok parası olana verilen bir hak değil. Araştırma yapıp hayatımızı kolaylaştıranlara bunu devam ettirmeleri için verilen sınırlı süreli geçerliliği olan bir teşvik ödülü.

Varsayalım üniversitelerimizden birinde değerli hocalarımız kendilerine verilen imkanlar dahilinde biyoteknoloji üzerinde çalıştılar. Üstelik bir buluşta yaptılar. Bunu herkesle bedavaya paylaşmaları kıt kaynakları olan bir ülke için lüks değil mi? Halbuki patentleseler lisans gelirleri sayesinde hem üniversiteye yeni çalışmalar için kaynak sağlayacaklar hem de buluşu ticarileştirip bir şirket kurarak bu konuya daha fazla yatırım yapacaklar. Kalifiye insanları istihdam edecekler.

Patent olmasa ne olur? Biyoteknolojiye yatırım yapan global sermaye yaptığı buluşları nasıl gerçekleştirdiği bilgisini hiç kimseyle paylaşmaz. Ancak verdiğiniz linkteki gibi kar amacı gütmeyenlerin münferit geliştirme çabaları ortaya çıkar. Şirketler ise kâr edebilmek için buluşları ticari sır olarak kabul eder. Bu yüzden herkes kendi mağarasında tekerleği tekrar icat etmek zorunda kalır.

İlaçlara bakın, iki muhteşem buluş Zocor ve Zoloft'ın nasıl yapıldığı bilgilerini içeren dokümanlar kamuya mâl oldu. Milyarlarca dolar geliştirme bedeli ödemeden insanlar bu buluşları kullanabilecekler. Patent sayesinde.

Patent teşviki olmasa sermayenin yenilik yapması ve bunu kamuyla paylaşması için bir neden kalmaz. Nasıl olsa birileri sizi taklit edip sizden daha ucuza satacaksa geliştirmeye para harcamanın ne alemi var.

0
arikan
Burda iki nokta var:

1) Turkiye'de Amerika ve Avrupa sirketlerinin yerel arastirmacilara ve sirketlere gore cok daha fazla patent yapmasi yerel marketi kontrol altina almalari anlamina gelmektedir. Bu son yuz yildir bir cok endustride zaten olan biten bir durum – genelde yeni somurgecilik diye adlandirilir kulturel okumalarda. Cok dogal olarak yerel bilgi uretimi bu global sirketlerin kapasitesine yetisemiyorsa, strateji degistirilmelidir. Biyoteknoloji yeni gelisen bir alan oldugu icin henuz kurallar ve gelenekler kafalara kazinmadan oyunun kurallari degistirilebilir. Biyoteknoloji alaninda uygulanacak bir acik kaynak politikasi tabiiki devlesmis uc bes global sirketi korkutacaktir, ama ayni zamanda binlerce baska kucuk sirketin ilgisini cekecektir. Turkiye'de yeni gelisen bu alanda "en yeni" teknolojiye ihtiyac yoktur. Onemli olan gelistirilmeye musait (core) "yalin teknolojisi bilgisi"dir. Bu yavasca ancak surekli geliserek arastirmalari sulamaya yetecek kadar bilgidir. Bu da acik lisanslar sebebiyle ilgisini Turkiye'ye cevirecek binlerce teknoloji sirketinde yaygin olarak bulunmaktadir.

2) Turkiye'de biyoteknoloji alaninda Creative Commons / Science Commons ayari "toplumun kullanimina acik ve icat edenlerin icatci haklari korunan" lisanslar gelistirilip kullanilabilir. Burada haklari korumak bilgiyi saklayip para karsiligi vermek degil, tam tersi her zaman icat edene referans vermek ile mumkun olacaktir. Bu sayede icat eden hak ettigi ilgiyi ve alakayi gorecek ve toplumda destelenecektir. Bu indirect para kapisi demektir. Bu cok basitce toplumda bireylerin birbirine saygili olmasi anlamina gelir. Tabii ki bu acik kaynakli yazilim hareketiyle enine boyuna tartisilan bir konu, Fazlamesai'de de cok sik bahsedildigi gibi dunyada bir cok kurum bunun degerini anlayip dikkatini buna ceviriyor. Bugun acik kaynakla calisan sistemler "ilginc" veya "potansiyele sahip" degil, bugun aklimizin erdigi her baglamda acik kaynakli sistemler icat etmek zorundayiz.
0
ekrems
Ben sizin sömürgecilik olarak adlandırdığınız sistemin bugünkü teknolojik gelişmişliğin kaynağı olduğunu düşünüyorum. Teknoloji geliştirmeyi sadece "sizi alkışlıyoruz" teşviğine bırakırsak ilerleme beklemek hayal olmaz mı? Bence savunduğunuzun aksine, patent odaklı düşünülmezse tüm dünyanın akışına ters istikamette yol almaya çalışarak bir nevi Don Kişot'luk yapmış oluruz. Emin olun diğer ülkeler yoğun bir çalışmayla elde ettikleri stratejik bilgilerini paylaşmak konusunda o kadar hevesli olmayacaktır. "Donate this project" ikonunun bir biyoteknolojik çalışmayı sürdürecek finansmanı sağlayacağını sanmıyorum.
0
osteosit
Eğer hiç de küçümsenemeyecek yazılım projeleri vakıf işleyişi ile hayatlarını sürdürebiliyorlarsa yine ciddi boyuttaki biyoloji projeleri için de bu geçerli olacaktır. İlk zamanlarda benim de aklım almıyordu açık kaynak kod için birilerinin para ödeyebileceği ama bakın öyle. Agrobacterium örneğini hatırlayın ve bunun araştırmalara vurduğu baltayı düşünün. Bunlar bir kenara hiç bir araştırmacının çalışmayı kendi başına yapmadığını unutmamalı gibi geliyor bana. Eninde sonunda bilimciler de maaşlı çalışan elde ettiği ürünü makale olarak yayınlayıp akademik puan almanın ötesinde genellikle pek de fazla fayda sağlayamayan insanlar. Ayrıca bu bile bir şirket için çalışıyorsanız zaten mümkün değil. Patent hakkı da sadece kar için kurulmuş şirketlere kalır.
0
ekrems
http://www.inovasyon.com/?p=15 Üniversitenin tek biyoteknoloji patentinden elde ettiği kaynak 200 milyon dolar. Böyle bir bağışı toplamak zor.
0
kesken
universite'de bir hocamiz son ders konuyu bitirdekten sonra soyle bir nasihat vermisti:

"cocuklar cok calismaniz yetmez yaptiginizi iyi saklamalisiniz da"

patent motivasyonun bilimin dogasina ters oldugunu dusunuyorum. kisisel cikarlara takilmadan paylasimci bir motivasyon kaynagi ortaya konulmali, insancil olan ve insanlik adina dogru olan budur. bilim adamlari finansman'a degil yaptiklari ise odaklanmali.
0
ekrems

Patentler bilimin inovasyona dönüşmesini sağlıyor.

Çeşitli üniversitelerin 1978 yılından bu yana dünya çapında yaptığı patent başvurusu sayısı çok kaba bir hesapla 34873 Türkiye'de ise 4 (sabancı üniversitesi) Patent motivasyonu 150 yıllık bir geçmişe sahip.

Ticarileştirilip insan hayatını kolaylaştırmak için kullanılmayan bilimsel çalışmalar bilim bilim içindir gibi bir anlayışı doğurmaz mı.

0
sefalet
Söyledikleriniz doğru ama tek bir açıdan bakarsanız.Piyasa ekonomisinin hüküm sürdüğü dünyada, patent dediğiniz işleve sahip.Fakat başka işlevleri de var ve bunlar sizin dediğiniz gibi hep icat etmeyi teşvik eden bir durum sergilemiyor.Patent haklarını ellerinde bulunduranlar önemli bir tekel gücünü de ele geçiriyorlar.Hakim ekonominin küresel bir düzeye ulaştığını hesaba katarsanız, patent gibi kavramların gelişmiş ülkelerin teknolojik gelişimini güvence altına aldığını görmek mümkün olur.Bir patentten 200 milyon kazanabilir, sizin de belirttiğiniz üzere önemli bir miktar bu ama aynı zamanda kimin kazandığı da önemli bir etken bu noktada.

Gelişmiş bir ülke, eletronik eşyası ile ilacı ile pazar durumuna getirdiği zaman gelişmekte olan bir ülkeyi, sizin söylediklerinizi gelişmekte olan ülke için dile getirmek güçleşir.Patent iyi bir şeydir ama "gelişmiş ülkeler" için.Size milyar dolarlık mal sattıktan sonra sizin de haliyle araştırma geliştirmeye harcayabileceğiniz bir kaynağınız kalmaz.

Patent kavramının geçmişi belli ve yerel ekonomi zamanlarından kalma bir kavramın, günümüz dünyasında iyiliğinden bahsetmek pek mümkün görünmüyor bana.
0
ekrems

Patenten en fazla, teknoloji geliştiren gelişmiş ülkelerin istifade ettiği doğru. Orada önemli bir ayrıntı var. Gelişmiş ülkelere ait firmaların az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde aldıkları patent ya gerçekten çok az veya hiç yok.

Bunun birkaç nedeni var. En önemlilerinden biri patentin korunduğu alanın genişliği ile maliyetlerinin artışı arasındaki paralellik. Örneğin Siemens Türkiye'de bugüne kadar 180 patent başvurusu yapmış. ABD'de yaptığı patent başvurusu sayısı ise 22.395. Yani Siemens ABD'de koruduğu 22bin200 patentini Türkiye'de korumuyor. Kamuya mâl etmiş.

Emin olun bu uç bir örnek değil. Nokia, IBM vs. için çeşitlendirdiğinizde patent ağırlıklarının sadece gelişmiş ülkelerde oluğunu görürsünüz. Zira her patent için her yıl cüzi de olsa artan bir yenileme harcı yatırılıyor ve tüm dünyada patentlerini korumaya kalkarlarsa inanılmaz portföy çevirme maliyeti oluyor. Bu durum az gelişmiş ülkelerin avantajına. Tabi patent veritabanlarını inceleyip oradaki kendi ülkelerinde korunmayan bilgiyi hayata geçirirlerse.

Dünya patenti diye bir kavram olsaydı ve bir başvuru her ülkede geçerli hale gelseydi dediğiniz durum gerçek olurdu. Öyle bir kavram ise hayalden öteye geçmez.

Bence patent, gelişmekte olan ülkelerde bir tehdit değil aksina gelişmiş ülkelerdeki lisans pastasından yararlanmaları ve büyüyüp gelişmeleri için büyük bir fırsat

0
osteosit
Açık kaynak yazılım geliştirme ekosisteminin bir benzerinin biyolojinin çalışma alanlarında da hayata geçirilmesini amaçlayan bir proje için çaba gösterebilirim diye düşünmüştüm. LKD Şenliği tekrar hatırlatınca bir hafta kadar önce de bugüne kadar yapılmış projelerle ilgili bir taramaya başlamıştım. Ardından başlangıç olarak en azından http://acik-kaynak.org.tr/ benzeri bir sayfanın hazırlanabileceği aklıma geldi. Açık Biyoloji (veya Biyoteknoloji) ile ilgili Türkiye'de yapılmakta olan bir çalışma, yayınlanmış bir makale yahut bir internet sitesi dahi henüz bulamadım. Hatta anladığım kadarı ile yazıdığınız bu yazı bu konuda (Türkçe olarak) bir ilk. Bundan sonra da konu ile ilgili yazılarınızı beklemekteyim. Tam zamanında karşıma çıkan makaleniz için teşekkür ederim.
0
arikan
Turkce Wiki Biyoteknoloji alaninda (http://tr.wikipedia.org/wiki/Biyoteknoloji ) zaman zaman bilgileri toparlamaya calisiyorum, ben bu konuda uzman veya etkin olacak bilgiye sahip degilim. Son iki yildir Cambridge'de yasiyorum ve MIT'de okuyorum, dort bir yanim biyotech firmalar ve labratuvarlar ile dolu oldugundan bu yasadigim cevrelerde gozlemlediklerimi yuzeysel olarak da olsa aktarmaya calisiyorum.

Eger biyoteknoloji konusuda egitim goruyorsaniz veya bu alanla ilgili iseniz http://tr.wikipedia.org/wiki/Biyoteknoloji adresi bilgileri toparlamak icin bir baslangic. Bu bilgiler wikilere sigmadigi gun daha duzenli odaklanmis bir yeni site/sistem acilabilir.
0
osteosit
Türkçe Wiki'deki derleme için teşekkürler. Şimdiki hali biraz da Açık Biyoinformatik halinde gibi geldi bana. Ülkemde Açık Biyoloji (veya Biyoteknoloji) ile ilgilenen kimse olmadığı fikrine doğru ilerliyorum. Umarım yanılıyorumdur. Keşke konu ile ilgilenen uzmanlar ve onların oluşturduğu topluluklar olsaydı.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Neden Xnuke Sistemleri?

korhan

Beni uzun zamandan beridir rahatsız eden ve şu son zamanlarda daha bir gözüme batan bir durum var. Bu Xnuke sistemler çok fazla kullanılıyor, o site senin bu site benim (surf) yapalım diyorsun, ya da bir arama motoruna girmişsin sana liste vermiş aramaya derinlemesine dalmışsın ve açılan bir pencere "şu sayfayı görmeniz yasak üyelik için tıklayın", site içinde bir yerlere gitmeye çalışıyorsunuz, "hooop kardeşim," diyor, "buraya girmek için üye olman gerekli"...

Neden bu kadar fazla hazır betik kullanılarak siteler yapılıyor? Yoksa site yapmak çok mu zor, birkaç satır HTML ile yapılımıyor da illa Xnuke sistemlerden biri kuruluyor?

Bir Üniversite İlk 500'e Nobel'le mi Girer Rektörle mi?

FZ

Her zaman çok özel ve tartışmaya müsait olmayan koşullarda yaşayan TC'den SharpenLess bildiriyor:

ZAMAN gazetesinde 2 Ağustos 2007, Salı günü, Kemal Alemdaroğlu gitti, İstanbul Üniversitesi ilk 500'e girdi başlıklı bir haber çıktı. Haberde Türkiye'den İstanbul Üniversitesi'nin Dünyadaki En İyi 500 Üniversitesi listesine girmiş olduğu belirtiliyor ve başlıkta da olduğu gibi bu durum bir rektörün gidişi ve farklı bir rektörün gelişi ile yoğun şekilde ilişkilendiriliyor. Oysa...

E-devlet hayal mi?

nehuse

Bu sene öğretmenlerin yer değiştirme atamalarının tamamen Internet üzerinden yapılacağını duyduğumda ne güzel bu sene kırtasiye derdi kalmayacak kolaylıkla işlemleri halledeceğiz diye düşündüm .

Katı Yakıt Oksit Pili Enerji Sorununu Çözebilecek Mi?

FZ

VESTEL, iki yılda yaklaşık 20 milyon dolar harcadığı ve hidrojen kullanarak enerji ürettiği yakıt pili teknolojisinin ürünlerini vitrine çıkarıyor. Yıl sonundan önce piyasaya çıkarılacak 'katı oksit yakıt pili' ile evlerin ısınma ve aydınlanma ihtiyaçları ilk aşamada doğalgaz-elektrik faturalarının yüzde 85'i, 2008 sonundan itibaren de yüzde 10'u kadar bir harcamayla karşılanabilecek.

Yerli Otomobil Etox Yollarda

anonim

Daha önce fazlamesai'de de duyurusu yapılan ve yorumları alınan Etox marka spor arabanın 2.'sinin yollarda olduğu geçenlerde haberlerde yer aldı: Cumhuriyet, Superonline, Hurriyet