Patenten en fazla, teknoloji geliştiren gelişmiş ülkelerin istifade ettiği doğru. Orada önemli bir ayrıntı var. Gelişmiş ülkelere ait firmaların az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde aldıkları patent ya gerçekten çok az veya hiç yok.
Bunun birkaç nedeni var. En önemlilerinden biri patentin korunduğu alanın genişliği ile maliyetlerinin artışı arasındaki paralellik. Örneğin Siemens Türkiye'de bugüne kadar 180 patent başvurusu yapmış. ABD'de yaptığı patent başvurusu sayısı ise 22.395. Yani Siemens ABD'de koruduğu 22bin200 patentini Türkiye'de korumuyor. Kamuya mâl etmiş.
Emin olun bu uç bir örnek değil. Nokia, IBM vs. için çeşitlendirdiğinizde patent ağırlıklarının sadece gelişmiş ülkelerde oluğunu görürsünüz. Zira her patent için her yıl cüzi de olsa artan bir yenileme harcı yatırılıyor ve tüm dünyada patentlerini korumaya kalkarlarsa inanılmaz portföy çevirme maliyeti oluyor. Bu durum az gelişmiş ülkelerin avantajına. Tabi patent veritabanlarını inceleyip oradaki kendi ülkelerinde korunmayan bilgiyi hayata geçirirlerse.
Dünya patenti diye bir kavram olsaydı ve bir başvuru her ülkede geçerli hale gelseydi dediğiniz durum gerçek olurdu. Öyle bir kavram ise hayalden öteye geçmez.
Bence patent, gelişmekte olan ülkelerde bir tehdit değil aksina gelişmiş ülkelerdeki lisans pastasından yararlanmaları ve büyüyüp gelişmeleri için büyük bir fırsat
Patentler bilimin inovasyona dönüşmesini sağlıyor.
Çeşitli üniversitelerin 1978 yılından bu yana dünya çapında yaptığı patent başvurusu sayısı çok kaba bir hesapla 34873 Türkiye'de ise 4 (sabancı üniversitesi) Patent motivasyonu 150 yıllık bir geçmişe sahip.
Ticarileştirilip insan hayatını kolaylaştırmak için kullanılmayan bilimsel çalışmalar bilim bilim içindir gibi bir anlayışı doğurmaz mı.
Yazınız güzel bilgiler içeriyor. Çok teşekkür ederim.
Patent'in bir tekele neden olduğu doğrudur. Ama patent sadece çok parası olana verilen bir hak değil. Araştırma yapıp hayatımızı kolaylaştıranlara bunu devam ettirmeleri için verilen sınırlı süreli geçerliliği olan bir teşvik ödülü.
Varsayalım üniversitelerimizden birinde değerli hocalarımız kendilerine verilen imkanlar dahilinde biyoteknoloji üzerinde çalıştılar. Üstelik bir buluşta yaptılar. Bunu herkesle bedavaya paylaşmaları kıt kaynakları olan bir ülke için lüks değil mi? Halbuki patentleseler lisans gelirleri sayesinde hem üniversiteye yeni çalışmalar için kaynak sağlayacaklar hem de buluşu ticarileştirip bir şirket kurarak bu konuya daha fazla yatırım yapacaklar. Kalifiye insanları istihdam edecekler.
Patent olmasa ne olur? Biyoteknolojiye yatırım yapan global sermaye yaptığı buluşları nasıl gerçekleştirdiği bilgisini hiç kimseyle paylaşmaz. Ancak verdiğiniz linkteki gibi kar amacı gütmeyenlerin münferit geliştirme çabaları ortaya çıkar. Şirketler ise kâr edebilmek için buluşları ticari sır olarak kabul eder. Bu yüzden herkes kendi mağarasında tekerleği tekrar icat etmek zorunda kalır.
İlaçlara bakın, iki muhteşem buluş Zocor ve Zoloft'ın nasıl yapıldığı bilgilerini içeren dokümanlar kamuya mâl oldu. Milyarlarca dolar geliştirme bedeli ödemeden insanlar bu buluşları kullanabilecekler. Patent sayesinde.
Patent teşviki olmasa sermayenin yenilik yapması ve bunu kamuyla paylaşması için bir neden kalmaz. Nasıl olsa birileri sizi taklit edip sizden daha ucuza satacaksa geliştirmeye para harcamanın ne alemi var.
Bu kılıf şarttı zira sadece yazılım ile gerçekleştiriliyor diye parlak bir buluşun korunamaması büyük haksızlık. Patent denen şey her başvurana verilmiyor. Bilakis belki her 100 başvurudan sadece 10u o da istediği koruma kapsamının sadece %10'una koruma alabiliyor.
Ben yazdıklarımı yazılım patentlerine taraf olma veya karşı argümanlarına odaklamak istemiyorum, esasen anlatmak istediğim yeni girişimcilerin işlerini nasıl iyi bir gelir modeline dönüştürebileceğine ilişkin alternatif bir yolun patentler olabileceğini göstermek. Çünkü iyi bir maddi birikim olmaksızın dünya devleriyle baş etme olasılığı çok zayıf. Özgür yazılımın amacı bu, bir network oluşturup onların paralı yazılımlarına karşın herkesin özgürce kullanabileceği yazılımlar geliştirmek diyebilirsiniz. Defakto öyle mi merak ediyorum. Yani özgür yazılım için bir insan nasıl ve neden o kadar efor sarfeder? Bu esnada sadece bağışlarla geçinilebilir mi?
Bence işin bir ucu özgür yazılımda aktif bir konuma gelip oradan iyi imkanlar sunan bir firmaya transfer olmak olabilir. İnsandan bahsediyoruz, menfaat olmadan kendi hayatını bile iyi sürdürememe pahasına kim bu kadar efor sarfedebilir ki? Üniversiteler istisna olabilir.
Kaldı ki patent körü körüne verilen bir hak değil. Siz elinizdeki bilgiyi kamuyla paylaşacaksınız bu sayede belirli bir süre tekel hakkına sahip olacaksınız. Yani bir buluş yapan ile toplum arasındaki karşılıklı kazanç ilişkisine dayalı bir anlaşma diyebiliriz.
İşte bu noktada dikkati patent veritabanlarına çekmek istiyorum. Zira her patent başvurusu, başvuru tarihinden 18 ay sonra yayınlanarak içeriğindeki tüm bilgileri kamuya ilan etmek durumunda. Bu bilgi çok değerli bir bilgi. Çünkü örneğin nokia firmasının hangi teknolojilere odaklandığını, bunu nasıl gerçekleştirdiğini, bu konuda neye ihtiyaç duyabileceğini ve bunu nasıl giderebileceğinizi bu veritabanında doğru aramalar yaparak tespit edebilirsiniz.
Siz de bu tür firmaların ihtiyaç duyabileceği çözümü üretip bunu patentlerseniz yine bu firmalara lisans verip kullanmalarını sağlayabilirsiniz. Tedarikçileri konumuna bile yükselebilirsiniz.
50 milyon patentin bulunduğu espacenet (okunuşı espasnet) veritabanında ampulden CTye herşey ile ilgili bilgi bulmak mümkün. İşte patent olmasa o zaman bu bilgiye erişim mümkün olmayacak. Tüm firmalar bu tür teknoloji verilerini ticari sır olarak saklayacak. Aslında patent bence özgür yazılım kadar asil amaca hizmet veriyor.
Espacenet adresi http://ep.espacenet.com
Nasıl arama yapmalı vs. konularında birkaç yazı hazırlamayı akabinde sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.ekrems ile aşağıda olayı sosyalizme atfettiğiniz haller ise malesef bu forumun tipik politik cehalet düzeyinde hiçbir değişim olmadığının en açık göstergesiaçık konuşayım haklı olabilirsiniz, bir mühendisin işinden vakit bulabileceği kadar politik konular hakkında bilgim var. ama temelde söylediklerinizle söylemim tamamen paralel. benim yaptığım atıf körü körüne, oturup tartışmaksızın karşı gelenlerdeki sığlığı yamadığım pozisyondu.
ve fakat piyasa aktörleri, olayı büyüklerin lehine dönüştürmeyi başarınca çığırından çıkartarak manüple ediyorlarduruma özel olarak haklılık payı var. sözü açılmışken böylede güzel tartışma partnerleri bulmuşken biraz Türkiye'deki durumdan bahsedeyim. patentin öncesi ve sonrasıyla ilgili sonuçları değerlendirince şu kanaate vardım, ilaç firmaları milyar dolarlık pazarda ülkemizin yerli sanayisini ele geçirmek için patent kanunlarının hızla çıkartılmasını sağladı. 1995 yılıkda 551 no'lu kanun hük. kararname ile çok güçlü bir patent koruması sağlandı. alman patent kanununa baktığımda yöntemin copy-paste aktivitesi olduğundan şüphe ediyorum:)
Ex post facto olmasi icin iddia edilen ihlalin 2000'den evvel yapilmis olmasi gerekmiyor mu?
Isi bitiren fikir patent korumasi altindaysa zaten patneti lisanslarsiniz -- gelistirme hammaliyesine luzum yok.
Yazilimin patent acisindan 'temiz' oldugunu tesbit etmek ilk satisi yapincaya kadarki maliyete (fiziksel urunlere gore) oranlandiginda piyasaya cikmak icin onemli bir engel teskil edebilecegini gosteriyor.
Henuz bu kanunlar Turkiye'de etkili degil (veri korumasi isi haric, ve farkindaysaniz uye olmadigimiz toplulugun bir ara karari memleketimizde olacak birseyden cok daha fazla konusuluyor).Şu an veri koruması geçerli değil (imzaladığımız anlaşmalara ters olarak) ama patent kanunları 1995'ten beri aktif. Hapis cezası alanlar var ihlal suçundan. Üstelik Türkiye kasım 2000'de Avrupa patent sözleşmesine (EPC) imza attı. Malum birlik üyeliği sürecide bir şekilde işliyor. O yüzden bu konular yakınen takip edilmeli bence.
AB'deki patent kanunlarinin degismesi durumunda bunun geriye donuk uygulanip uygulanmayacagini ogrenmek ve uygulanmasi hukuken mumkun degilse butun onemli patentleri acikca ihlal eden acik kaynakli yazilim uretmek.ex post facto modern ülkelerde kesin olarak yasaklanmıştır. yani sonradan imzaladığımız bir sözleşme geçmişe uzatılamaz. kasım 2000'den önce avrupada alınmış avrupa patentleri bizi bağlamayacağı gibi geçmişe yönelik hak iddiasında bulunulamaz. Patentlerle ilgili olarak ticari kullanım halinde suçun ortaya çıkması durumuda var ki bunu tartışmak lazım. Yani siz taklit veya patent ihlal eden bir ürünü son kullanıcı olarak ticari amacı olmaksızın kullanıyorsanız normalde suçsuzsunuz. Konuyu dağıtmadan yine bizim kaygılarımıza odaklanayım. Bence Türkiye'de yazılım sektörünün canlanması için patentin her yazılım alanını kapsaması çok avantajlı. Çünkü, 1. Zaten her patent tescil edildiği ülke sınırları içinde geçerli ve Türkiye yazılım devlerinin rakip gördüğü bir yazılım sektörüne sahip değil. Yani aslında birçok yazılım patenti (%99.9) Türkiye için tehdit değil. 2. Patent sayesinde yeni yazılım ürünleri geliştirip büyük oyunculara lisans satma yoluyla muazzam gelirler elde edebilirsiniz. 3. Türkiye'de sermaye sahipleri ve endüstri dışarıdan kuvvet uygulanmaksızın ataletini korur kendini tahrik etmez. Newton yasalarına pek bir itaat ederiz. O yüzden bu kanunların kapitalist sistemi ayakta tutma ve yazılım emekçisini köleleştirme amacını taşımadığını bilakis dinamik bir sistem kurma niyetini taşıdığını kabullenip yenilikçiliği körüklediğini hepimizin avantajına olduğunu fark edelim. Bu arada bu işleri avukatlara değil mümkünse mühendis patent vekillerine danışmak lazım. Hazır başlamışken nedir bu patent nasıl bulurum diyenlere 45 milyon patent dokümanına ücretsiz ulaşma linki, http://ep.espacenet.com
Limitli ADSL'de Alt Sınır 1 Megabite Çıktı ( 36)