Geçenlerde bir arkadaşım, güzide bir kitapevinden Bülent Ortaçgil'in son cdsini aldı, 12 milyon TL. vererek. Bundan tam bir hafta sonra ben IDEEFIXE'de aynı eserin 7,700,000TL olduğunu görüyorum. IDEEFIXE'nin de minimum %10 bir kar marjı ile çalıştığını hesaba katsak, CD'nin onlara geliş fiyatı yaklaşık 6 milyon gibi bir şey oluyor. Nerde 7,700,000TL nerde 12,000,000 nerde 6,000,000.
Geçenlerde Beyaz Şov'a bir bayan sanatçı çıkmış, yeni cdsinin hiç de pahalı olmadığını, sadece 4,900,000TL'e satıldığını söylüyor. Orada Beyaz, şimdiye kadar hiçkimsenin yapmadığı bir şeyi yapıp "İyi de, peki şimdiye kadar milleti mi düdüklüyordunuz ?" anlamına gelen bir şeyler diyor.
Gerçekten de durum ne ? Neler oluyor çevremizde ? Eskiden kaset satın alırken "Aman param yetmez şimdi ?" diye bir kaygı duyduğunuzu hatırlıyor musunuz ? Gidin alın bakalım çift cdli herhangibir yabancı albüm 35-40 milyondan başlayıp 50-60'lara gidiyor. Hem Napster ile olan kavgasından ciddi bir güç kaybı ile çıkan, hem de müziği gün geçtikçe kan kaybeden Metallica'nın albümü gidin bakın bir kaç para ?
Veya sinema sektörüne bakalım. Son zamanlarda ülkemizde de zincir sinema salonları örnekleri görüyoruz. İnanılmaz konforlu koltuklar, klimalı salonlar, kromajlı koridorlar vs. vs. Ama filmlere bakın ? Son iki yılda "Vay be ne filmmiş ?" mi daha çok dediniz, "Vay be ne görsel efekt kullanmışlar ?" mı ?
Peki fiyatlara ne demeli ? Bu uzay teknolojili koltuklara sahip, zupturucuplu sinemalarda adam başı on milyon ödüyorsunuz bir filmi seyretmek için. Şu anda ise bundan üç ay öncesinin herhangbir filminin Türkçe dublajlı, resmi VCD'sini 8 milyona satın almanız mümkün. Nasıl bir farktır bu ? İstanbul Film Festivali bile öğrenci biletlerini geçersiz kıldı (hafta içi ve akşam 7 matinesine kadar geçerliydiler) diğer sinemalarda ise öğrenci bileti ile tam bilet arasında bir ya da iki milyon fark kaldı; (6-8, 9-10 milyon gibi)
Vizyona giren on filmden 9'unun çöp olduğu, buna rağmen fiyatların hiçbir şekilde azalmadığı aksine aralıksız arttığı böyle bir ortamda bence "survival" (hayatta kalma) kuralları geçerlidir.
Bu şartlar altında acaba 306 milyon asgari ücrete göre sekiz saat boyunca çalışıp bir CD alabilen birisi mi daha zor durumdadır üç günde 400,000 yasal kopya 1 milyon korsan kopyayı katula katula satan muhterem müzik emekçileri mi ?
P2P devam ederse müzik ve sinema endüstrisinin sonu gelirmiş. Eğer böyle devam edecekse gelsin zaten. Şimdiye kadar DivX ya da VCD olarak izleyip beğendiğim filmlerin %80'ine sinemada da gittim. Dahası kalitesiz VCD ve DİVX olan filmeler için daha bile fazla. Tanıdığım birçok insan onlarca mp3 cdsine sahip olmasına rağmen, sevdikleri sanatçıların cdlerini özellikle gidip almaktalar hala. Yani insanlar kaliteyi takip ediyorlar, bunun için çaba gösteriyorlar. O yüzden de kaliteli ürünler ortaya koyanların bence bu tür bir korkusu olmamalı.
Öte yandan (özellikle film sektörü olmak üzere) beş para etmez işler üretildiği ve bunlar insanlara çeşitli halkla ilişkiler yöntemleri ile yutturulduğu sürece de P2P ağlar daha uzun süre varolacaklardır. Ve hiçkimsenin kanunsuz olduklarına şüphesi olmamasına rağmen haklı olup olmadıkları konusu daha uzun süre belli olamayacaktır.
Not: Ben bu yazıyı yazarken Başbakan Erdoğan'ın "Açıklarsak halkta infial olur" dediği, tahmini yolsuzluk miktarı açıklanmıştı; 150 milyar dolar! Böyle bir rakamı hesaplamakta zorlanacaklar için söyleyeyim bu rakam Türkiye'nin şu anki toplam dış borçlarına denk
Malum son zamanlarda P2P ağların gelişmesi ile müzik ve film sektörünün paçaları tutuşmuş durumda tarihte görülmediği gibi bir korsanlık söz konusu, birçok müzik grubu P2P ağlarına savaş açmış durumda, üç yıl önce Napster kapatıldı, şimdi diğer ağlar kasıtlı olarak zehirleniyor vs.
Peki nedir durum ? Gerçekten de zavallı müzik ve film sektörünün ekmeği ile mi oynanıyor ?
Peki nedir durum ? Gerçekten de zavallı müzik ve film sektörünün ekmeği ile mi oynanıyor ?
Bakın bugünlerde çok dikatimi çeken bir olayı anlatayım. Türkiye'de (en azından Ankara'da) korsan kitap ve cd çıkalı insanlar müzik dinleyip kitap okumaya başladılar. Bu gözle görülür çok büyük bir fark açtı. Doğrudur burada 20-30$ olan CD aynı fiyatla Avrupa'da, Amerika'da da satılmaktadır; ama unuttukları çok büyük bir nüans ile: buradaki insanların alım gücü (en azından orta tabaka için) yabancılara göre çok ama çok azdır. (Ne yani memur maaşıyla bir insan ayda 1 müzik CD'si (hele bir de yabancıysa), 1 VCD alsa tamam; kendi elleriyle ocağına kibrit suyu döker)
Ve halkın kaliteyi takip etmesi meselsine de şiddetle katılıyorum! Bende de Pilli Bebek, Düş Sokağı Sakinleri ve bunlar gibi daha bir çok (bence) kaliteli Türkçe müzik yapan "Sanatçı"nın hem sahte hem de orjinal CD'si var. Ben enayimiyim de elimde bir orjinal bir kopya bulunduruyorum, yoksa bu yağlı plak şirketlerinden daha çok sanat özverisine mi sahibim?
Eğer bir CD 4.500 milyona satılıp'da kâr ediliyorsa, ortada düdükleme şüphesi yoktur; gerçeği vardır. Saman kağıttan 3. sınıf 300 sayfalık bir kitaba 15 milyon veriliyorsa burda da aynı gerçeğı bulabiliriz.
Hocamın başlıkta belirttiği üzre: "Korsanlığa hayır, korsana evet"