8-bitlik Mutluluk

0
darkhunter
Commodore 64 deyince herkesin aklına çocukken oynadığı inanılmaz keyifli oyunlar gelir.

O oyunların neden bu kadar keyifli olduğu düşünüldüğünde ise karşımıza muhteşem bir ses çipi ve daha da önemlisi o çipe ruhunu katan inanılmaz yetenekli besteciler çıkar.

Komodor Projesi o yılları, o sesleri ve o bestecileri anmak için ortaya çıktı. Oyunların basit olduğu, hayal gücümüzün sınır tanımadığı güzel günlerin hatırasına.

Yiğit Karabağ
Eşyanın doğasına ruh katılan bir proje, içeriği ise şu an dokuz şarkıdan ibaret. Benim izlenimlerim ise Press Play on Tape ve Bölüm Sonu Canavarı'nın psikolojik çözülmelere yol açabileceği doğrultusunda :)

Görüşler

0
darkhunter
Gerçi merkalıları tek tek dinleyip anılarından parçalar arayacaklardır ama ben eklemeden edemeyeceğim, C64 fanatiklerine "ağır" gelebilcek bir şarkı da Mutlu Günler [www.karabag.org] :)
0
freethings
bu şarkılar çok güzel.
0
debiantech
Aslında çok güzel bir konuya değinmişsin hayatımızda artık bizim yerimize bizim yaratıcılığımızı bu otonom aletlere kurban (Ruhlarımızı) ettiğimiz günler içindeyiz.Hep yepyeni teknolojiler hep bize seçtiriyorlar yaratıclık hayalgücü sıfır...Oyunlar bizim hayalgücümüzü çalıyor artık araç olmaktan çıktılar biz onlara hizmet eder olduk neyse kafanızı fazla şişirmiyim :)
0
Taci
C64 ile yasananlar su an ki canavar(!) diye tabir edilen teknoloji harikasi(!) tenekelerle yasanabilir mi?
Bu sistemler benim icin SYS 64738 den ibaret.
Gunluk hayattin yorgunlugundan kurtulmak icin acarim BLOOD MONEY ve AM0BA yi :)
0
FZ
Çooooook güzel! :) Sözleri çok hoşuma gitti.

Benim de aklıma Spectrum ZX 48K ile uğraştığım, Sinclair User okuduğum günler geldi. Spectrum, Commodore, Amiga, Amstrad, Atari kurcaladığımız günler... Press play on tape! :)
0
FZ
Bunlar da fizik şarkıları:

http://www.haverford.edu/physics-astro/songs/

http://userfriendly.org sağolsun :)
0
1988anil
bende bir yıl önce bulmuştum www.komodor.net i ozaman baya hoşuma gitmişti sonra teknoloji tv de oyun stüdyosunu sunan serhat bekdemir e söyledim onunda çocukluk arkadaşı çıktı yiğit abi,sonra onlada tanıştım ne diyim yeni şarkıları bekliyoruz.son şarkı peek poke de güzel olmuş.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Türküm, doğruyum, parasıylaysa savaşırım!

sundance

Dün akşam TV kanallarından birindeki bir haber çok ilginçti. Amerikan Ordusu'nun her milletten her ırktan insanı askere aldığı web sitesinden bahsediyordu. Durum şu an savaşan askerlerin çoğunun latin kökenli olması üzerine ortaya çıkmış. Körfezdeki Amerikan askerlerinin 15,000 kadarı, Amerika'da çalışma izni olan fakat vatandaş olamamış Latin kökenlilermiş. Dahası yukardaki politika gereği Amerikan Ordusu, dünyanın her yanından paralı asker kabul ediyormuş. $1500 aylık maaşla başlamak ve ilerde Amerikan vatandaşı yapılmak üzere.

Buraya kadar kapitalist düzen, tabi düzecekler diyebilirsiniz, ama haberin bundan sonrası enteresan. Gece haberlerinde bunu sunan spiker Bir dipnot geçmek istiyorum, bu haberi akşam bülteninde verdiğimizde telefonlarımız kilitlendi, nasıl başvurabiliriz, şartları nedir diye arayanlar yüzünden... dedi.

Hadi hep beraber, 'Ne mutlu Türküm diyene'

İntihar.ppt

sundance

Proje yöneticisi Ron Butler Şubat 2005'de geride 48 slaytlık bir PowerPoint sunumu bırakarak intihar etmiş!.

Otuzbir yaşında (fotoğraf en az kırk gösteriyor) intihar eden Butler'ın son notu olan sunumdan bazı bölümler haberin içinde yeralıyor. Çok emek harcanarak hazırlandığı söylenen sunumun tamamını çalıştığı şirket "keşke imkan olsa da yayınlayabilsek" diyerek yayınlamamış.

İsveç'ten sanal alemde ilk konsolosluk

sundance

Yaklaşık 3 milyon vatandaşa sahip SecondLife'da ilk elçilik açılıyor!

İsveç hükümeti söz konusu elçilikte resmi işlemlerin yapılmasının şu an için sözkonusu olmadığını, bunun İsveç'in tanıtımına katkıda bulunmak için planlandığını belirmiş.

Elektronik Edep ve Edebiyat

FZ

Radikal Gazetesi yazarlarından ve Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan Bülent Kahraman´ın son yazısı elektronik iletişimin ne kadar kalıcı olduğu ya da olabileceği üstüne:

... Artık telefonu bıraktık. Bir anlamda yazıya geri döndük. Herkes ötekiyle, yan yana iki odada bile olsalar, elektronik posta aracılığıyla haberleşiyor. Bu yazının geri dönüşü demek.Ama acaba öyle mi?

Bir kere bu yazının hiçbir kalıcılığı yok. Bugün artık hemen hiç kimse her haberleşmeyi kağıda dökmüyor. İkincisi, bu yazıların herhangi bir yazı değeri yok. Hiçbir yazı özenine sahip değiller. Ne imla, ne bir şey. Tamamen 'can kurtarma' amacıyla çırpıştırılmış şeyler. Bana öğrencilerden gelen mesajları anlamak bir sorun. Kısacası, elektronik yazışmanın 'edebi' oluşmadı, edebiyatı nasıl doğacak bilmiyorum.

Graffiti ve Hacker'lar

o_ozardic

Yasal sayılmayan bir sanat biçimi olarak graffiti, şehir yaşantısında zaman zaman değişik yer ve zamanlarda karşımıza çıkıyor. Fotoğrafçı/yazar Nigel Clarke yazısında hacker ve graffiti kültürleri arasındaki etkileşimleri ve benzerlikleri değerlendirmiş.