Yaşasın Internet, yaşasın sansür!

0
anonim
Internet üzerinde Türkçe yayın yapan ve güncel medya eleştirisi konusunda haklı bir şöhret sahibi olan MEDYAKRONİK geçen hafta aldığı bir kararla maalesef hem bu şöhretine gölge düşürdü hem de ülkemizin içinde bulunduğu sosyoekonomikpolitik durumu ve büyük sermaye bağlantılı medya gruplarının nelere kadir olduğunu bir kez daha gösterdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi bağlantılı MedyaKronik sitesi, tam da büyük tepki çeken ve çağdışı olarak kabul edilen potansiyel sansür yöntemlerini bünyesinde barındıran basın yayın yasasının (Interneti de kapsayacak şekilde genişletilmişti) gündemde olduğu bir zamanda aldığı bu kararla takipçilerini epey şaşırttı ve hayal kırıklığına uğrattı.

Bu üzücü durumun ciddi anlamda irdelenmesini, tartışılmasını dilerim. Aynı zamanda bu tip eleştirel ve çok yönlü bakışlar getiren Internet sitelerinin büyük medyanın seviyesiz saldırıları karşısında daha sağlam durabilmelerini dilerim.

Görüşler

0
cadas
Internet''e sansur sadece ulkemizde degil yurt disinda da getirilmeye calisiliyor, hem sirketler tarafindan hem de devlet eliyle.

Haberiniz vardir ki uluslararasi kuruluslar kurarak Internet''i sozde pornografik ve teror gruplarina ait sitelerden temizleme adina yapilan bu girisimler, arkasinda cok daha fazlasini barindiriyor.

Bi'' kere terorden kastedilen nedir sorusu var? Bunun tartismasi ayri uzun bir yazi demek belki. Ben ise sansur kismina biraz daha odaklanacagim.

Su anki Internet alt yapisi icindeki sansur girisimleri belki cogu Internet kurdu icin sorun teskil etmiyor. Cunku nasil bu bariyerleri asacagimizi veya baska deyisle alternatiflerimizi biliyoruz. Ancak koca bir kitle bunlardan habersiz.

Dusunun; neden Turkiye icin SuperOnline vb.leri dunya capinda da AOL vb.leri acilis sayfasina kendi sitelerini koyuyorlar? (Bu secenege Hayir diyebiliyorsunuz, ama kac kisi bunu biliyor veya dikkatlice okuyor Setup''ta yazanlari...)

Ornegin Turkiye''de SuperOnline(SP) kullanan bircok kullanici Internet''in SP''in anasayfasi ve altindakilerden olustugunu saniyor, bundan haberiniz var miydi? (Bu konuda ne yazik ki cok sey duydum...) Tabi burada SP gibilerin iki yuzlulugune de gonderme yapmak isterim. Slogana bakin Turkiye''de Internet=SuperOnline... Bu slogani koyup sonra da TT tekeldir, biz tekellere karsiyiz vb. zirvalamalar yapiyorlar. (TT''yi savundugumdan degil...)

Arama motorlari meselesi var bir de; artik AltaVista ve Yahoo! parayi bastirana belli anahtar kelimelerle ilgili aramalarda kendi sitesinin linkinin en basta cikmasini saglayan bir hizmet sunuyorlar. Nasil, guzel di mi?

Su anki Internet altyapisi dedim, bir de Internet2 diye bir proje var ki son gelismelerinden haberim yok, ama bu iste yeni IP sistemi vs. ile baslayip zamanla bir ISP''nin Arkadasim, ben sadece Internet2 bunyesindeki sitelere ulasim sunuyorum, diger siteler beni ilgilendirmez paketleri sunmasina kadar gidecek. Cunku hem su anki Internet''ten bekledikleri kadar kar edemediler(bircok proje ellerinde patladi) ikincisi de su anki yapiyi yeterince kontrol edemiyorlar.(Kontrole de guvenlik ismiyle kilif uyduruyorlar ya neyse) Eski Internet de belki en fazla universitelerin altyapisina ve birkac bi'' sekilde parasi olan ve dusuk kar amacli hosting sirketleriyle sinirli kalacak. Ki universitelerin de artik sisteme tamamen adapte olmasini da/olmus oldugunu da goz onunde bulundurursak alternatifsiz kalinacak gibi...

Bu bir komplo teorisi de degil. Ne yazik ki bugun Internet''i kredi kartiyla alis-veris yaptigi, cicili bicili Flash sitelerine girip Vay beee... dedigi ve ICQ sanan kullanici sayisi cok ama cok fazla...
0
FZ
LeMan dergisinin son sayısında orta sayfasında MEDYAKRONIK göçtü diye bir haber-yorum var. Orada konu ile ilgili bir miktar detaylı bilgi var, tavsiye ederim.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Vatandaşını Unutan Bilişim Sektörü

FZ

Radikal´in bilişim yazarı Serdar Kuzuloğlu Türkiye´deki bilişim sektörüne ateş püskürmeye devam ediyor:

``Bu köşeden yaklaşık bir yıldır, Technology Channel ekranındaki Technosohbet programında da haftalardır soruyorum (aslında sorguluyoruz): Türkiye'deki bilişim sektörü temsilcileri topumuzu aldatıyor olabilir mi? Dünyanın en büyük işlemci üreticisi ülkenin en büyük yerel bilgisayar markalarından biriyle bir olup bilgisayarlaşma oranına katkıda bulunmak için bir kampanya yapıp 5 (yazıyla beş) bilgisayar verebliyorsa, TÜBİSAD adıyla bilinen Türkiye Bilişim Hizmetleri Derneği'nin yönetim kurulunun çoğunluğu yabancı (Onlar da Amerikan. Uluslararası diyemiyorum bile) bilişim şirketlerinden oluşuyorsa aklıma ister istemez bunlar geliyor. Sizin gelmiyor mu?´´...

``Bilişim odaklı sivil toplum kuruluşlarının yaptıklarını burada uzun uzun anlatmak isterdim, orada da tökezliyor elim kolum. Bilgisayar okur yazarlığını geliştirme adı altındaki girişimler ücretsiz Microsoft kursuna dönüyor. Kimileri öte yanda kuraldı, kanundu, düzenlemeydi kaptırmış gidiyor. Şu anda derdi bilişim olan sivil toplum kuruluşlarının bu ülkeye ait bütün hayalleri gerçekleşse biz sıradan vatandaşların eline ne geçecek biliyor musunuz? HİÇ!´´...

Her kahveye Internet

FZ

Yalova'da köy kahvelerinde ankesörlü telefon yerine internet kiosku olacak. Dünya ülkeleri ile eşzamanlı düzenlenen e-Türkiye projesi Yalova'dan başlatılıyor. Başbakanlık tarafından pilot bölge seçilen Yalova'da 2004 yılı sonuna dek tüm köy kahvelerinde internet erişimi, merkeze bağlı ilköğretim okullarında ise bilgisayarlı eğitim amaçlanıyor. Proje çerçevesinde ilk etapta 20.000 daha sonra 68.000 kişi bilişim teknolojisi eğitiminden geçirilecek.

GalataPort: İstanbul'da Neler Oluyor?

FZ

Daha önce de burada Türkiye'nin, İstanbul'un kültürel öğelerine dair bazı protestolara yer vermiştik.

Son günlerde İstanbul'luları en çok ilgilendiren konulardan biri ise bir hayli büyük, sadece şehrin silüetini değil tarihini de barındıran Karaköy sahil hattının kaderini belirleyecek olan GalataPort projesi.

Türkiye´de Bilim Teknoloji ve İnsani Gelişme Düzeyi

FZ

Gerçek bilimin değeri hatta göstergesi, kanımca, ondan türetilebilen buluş ve ürünlerdir. G.W.Leibniz

``Bu yazı Türkiye’de bilim ve teknoloji politikalarının hazırlanması, uygulanması ve ARGE çalışmaları konusunda atılan adımların kısa bir özetini çıkarmak, bununla ilişkili olarak Türkiye adresli (çıkışlı değil) bilimsel yayın sayısındaki artışa ilişkin son günlerdeki tartışmaları Türk insanının gelişimi ile ilişkilendirerek irdelemek için hazırlanmıştır. Burada anahtar sözcük "insan gelişimi"dir.

... Üstelik toplam yayın sayısında sağlanan bu artışa karşın ortalama atıf sayısının düşmesi (yayın sayıları Türkiye’nin altında olup ta atıf sayıları Türkiye’nin üstünde hatta iki katı olan ülkelerin sayısı azımsanmayacak düzeyde) ve etki faktörünün hemen hemen sabit kalması (bkz., CBT 832), aşağıda da gösterileceği üzere, yapılan yayınların kaliteden ödün verilerek, endüstri ve üretimden kopuk, genelde ünvan ve parasal ödül alma amaçlarına yönelik olduğunun önemli bir göstergesi.

... Küçük örneklemelerle yapılan çalışmalar bu yayınların ne değerde olduğunu ortaya koymakta. Örneğin, (elektrik, elektronik, haberleşme, bilgisayar ve benzeri dalları içeren) bilişim teknolojileri ve uygulamaları alanlarında uluslararası saygın dergilerin başında ABD’de basılan IEEE, İngiltere’de basılan IEE dergileri gelmekte. Bu dergilerde basılan Türkiye adresli toplam yayın sayısı son on yılda ortalama 50 civarında (bu 50 yayının da ortalama % 60’ı sadece Türk yazarlarınca, % 40’ı ise yurt dışı ortaklıklarla gerçeklenmekte). Gelişmiş ülkelerde istihdamın % 50'sinden fazlasını yaratan böyle bir alandaki yayınlarımızın toplamın sadece % 0.5 oluşturması çok düşündürücü ve yayınlarımızın ne kadar ülke gereksinimlerinden kopuk olduğunun iyi bir göstergesi.´´

Prof. Dr. Levent Sevgi ve Prof. Dr. Nejat İnce tarafından yazılmış olan bu önemli makalenin tam metnine buradan erişebilirsiniz.

Kaynak: Cumhuriyet Bilim Teknik, 24 Ocak 2004, Sayı: 879

Vapurlarımızı Vermiyoruz!

FZ

İstanbul, sürekli inşaat halinde olan, sürekli bir yerleri yıkılıp yeniden yapılan şehir. Forever Under Construction. Bir türlü tarihine, geleneksel değerlerine sahip çıkamayan, hazine değerindeki kalıntılarını süsleyip, koruyup dünyaya tanıtmak dururken onların üzerine beton döküp otopark kuran, butik açan açgözlü insanların şehri...

Şimdi de sıra vapurlara gelmiş görünüyor. İstanbul dediğimizde akla gelen silüetin, manzaranın temel öğelerinden, güzelliklerinden biri iptal edilmeye çalışılıyor. Tabii bunu kabullenemeyen İstanbullular da buna direniyor ve Vapurumu Vermiyorum diyor. Siteyi ziyaret edip söz konusu protestoya imzanızla ve mesajınızla katılmanız mümkün.