Ne fenaymış on yıl öncesinin siteleri!

0
sundance
Günümüzde bir şirketin en önemli vitrinini Internet sitesi oluşturmakta. Birçok insan, birlikte iş yapacağı firmayı öncelikle sitesini gezerek değerlendirmekte ona göre güvenilir ya da güvenilmez bulmakta. Bu sebeple de şirketler bu alana milyonlarca dolarlar yatırmaktan çekinmiyorlar.

Peki bu hep böyle miydi? Çok değil bir on yıl önce acaba Mc Donalds, Pepsi ya da Best Buy gibi devlerin web siteleri ne durumdaydı? Buyrun 96'nın WWW'sine
Kaynak: Digg

Görüşler

0
zekeriya_akyildiz
evet çok fenaymış öyle köşeden arkadan inen .swf bannerler java veya activescript kapanmayan reklamlar gereksiz renk cümsüşü yok. tamam web 2.0 veya 2.1 artık herneyse ona bişey dediğim yok ; ama sade ve anlaşalır tasarımlar en azından. Yani esneklik geldikçe biraz fazla bartır olduk.
0
sundance
Her sade olan tasarım değildir, nerde kaldı iyi tasarım.
0
FZ
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

CV'niz böyleyse!

sundance

Digg'de yeralan bir iz, "Eğer CV'niz Goole kurucularından Sergey Brin'in 1996 yılındaki CV'si gibiyse dokuz yıl içinde 11 milyar dolarlık bir adam olabilirsiniz." diyor.

Bir göz atalım bakalım.

Sanal İlişkiler

mambo

Geçenler de uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım yolda birbirimizi yaklaşık 2-3 senedir görmüyoruz. Fakat işin ilginç tarafı ikimiz de birbirimizin ne yapıp ne ettiğinden haberdarız. Oturduk konuştuk, uzun süredir görüşmememize karşın mail ve cep telefonu yoluyla bunu hallettiğimizin farkına vardık.

Akşam eve gidince düşündüm, sanırım teknoloji ilerledikçe ilişkiler de gittikçe sanal yaşanacak. Teknoloji insanları birbirine yaklaştırması gerekirken uzaklaştırıyor mu?

Belkide biz (ya da sadece ben) teknolojiyi yanlış mı kullanıyoruz? İlişkilerimizi arkadaşlıklarımızı sadece dijital yolu kullanarak idare etmek daha mı kolay geliyor? Belki bilgisayar ve de cep telefonunun arkasına saklanarak yüz yüze konuşmanın stresini bize hissetirmediği için bu yolu kullanıyoruzdur. Bilemiyorum.

Artçı fikirler, yerli içerik...

jfever

Her yeni ve iyi fikir gibi bloglar icin de artçıların gelmesi kaçınılmazdı. Milliyet'in de nev'i şahsına münhasır bir blog servisiyle ortaya çıktığını edunya'dan ogrendim. Bu servisin nasıl bir seyir izleyeceğini tahmin etmeye kalmadan, edunya'daki yorumlardan nasil bir işleyişe sahip olduğunu öğrendik. Milliyet blog servisini kendi haline bırakıp gündelik yaşantıma geri dönmüştüm ki...

Hayat Üzerine Çeşitlemeler

sundance

Hepiniz malum hikayeyi biliyorsunuz, bir e-ticaret toplantısında amcanın teki `hersey iyi hoş da ne zaman para kazanmaya başlayacağız bu işten` dedi ve NASDAQ düşmeye başladı.

Herşey iyi hoş da ne zaman güzel, huzurlu bir dünyada yaşamaya başlayacağız derse peki biri ne olacak ?

Sana dokunan yılandan bana ne (eğer para kazanmıyorsam!)

sundance

(Merak edenler için:bu yazının burada yer almasının sebebi hepimizin insan olması.)

Bugün Katrina fırtınası ile ilgili okuduğum bir makale beni bir şeyler yazmaya zorladı. Dünyanın ne kadar boktan bir yer olmaya doğru ilerlediği ve "tuzu kuru olma" deyiminin gerçekte ne anlama geldiği ve "onun başına geldiyse haketmiştir bir şekilde" dedikten sonra buna mantıklı sebepler bulmanın ne kadar da kolay olduğu gibi şeyler öğretti.

Makalenin ismi "Üzüntü yok: Neden Katrina kurbanlarına fazla yardım etmemeliyiz?" İçeriğe gelince; basit bir özeti şu şekilde olabilir: