28 Haziran 2001 tarihinde, bir İTÜ öğrencisi olarak, İTÜ Otomasyon binasında yaz okulu kaydımı yaptırmaya çalışırken, beklediğim 2 saatlik süre içinde aklımdan teknoloji, insanlık ve Türkiye ile bağlantılı pek çok şey geçti ve sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi insanlar kapalı kod, açık kod tartışması yapadursunlar ben biraz daha sosyal ve soyut bir şeyden bahsedeceğim.
25 yaşındayım ve hayatımın son 10 yılı bilgisayar yazılımları ile haşır neşir biçimde geçti, son 3 yıldır boğazıma dek bilgi işlem sektörüne gömülmüş durumdayım ve bunun son 1.5 yıllık bölümü de Internet yazılımları tasarlamakla geçti. Bütün bu teknik şeylerin ötesinde şunu diyebilirim ki, çünkü aynı zamanda ben de başkasının geliştirdiği yazılımları kullanıyorum, bir insanın işini kolaylaştıracak, rahat ve sinir bozukluğu yaşamadan çalışmasına izin verecek bir yazılım ya da arayüz geliştirmek kolay değil ama uzaya roket göndermek kadar da zor bir iş değil!
Bütün bunları bana söyleten nedir peki? Bütün bunları bana söyleten, benim yaz okulu kaydım için bana yardımcı olmaya çalışan memurun monitöründe gördüğüm ekran: Yani benim ismimin girildiği, bilgilerimin geldiği ve seçilecek ders listesinin bulunduğu bir ekran. Buraya kadar her şey yolunda gibi görünüyordu ama o da ne! Ders listesi dediğim yaklaşık 1000 (yazı ile bin!) dersten oluşan bir liste ve doğal olarak bu listede kolayca arama tarama yapmayı, birden fazla kritere göre dolanabilmeyi ve en ama en doğal olarak da bu listenin alfabetik ya da belli bir kod sistemine göre sıralanmasını beklersiniz değil mi? HAYIR, böyle bir durum söz konusu değildi. Böyle bir durum söz konusu olmadığı gibi ben şanslı öğrencilerdendim çünkü pek çok arkadaşımın pek çok dersi bu listede dahi görünmüyordu ve görünenleri de bulmak için zavallı memur fare ile kaydırma çubuklarını dövüp duruyordu!
Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden olan İTÜ, söz konusu otomasyon sistemini 2 yıl önce bir şirketten aldı ve kendine uyarlamaya çalıştı. Ortaya web üzerinde de görülebilen yarı ingilizce yarı türkçe bir sistem çıktı ve buna ek olarak dün gene bu muhteşem teknolojik sistem benim saatlerime ve ecel terleri dökmeme, bir sürü insanın fenalaşmasına falan sebep oldu.
Bildiğim kadarı ile İTÜ'de Sistem Analizi tarzında dersler var, bilgisayar mühendisliği gibi bölümler, matematik mühendisliği gibi bölümler var. Ve bildiğim kadarı ile bilgi, gerçek hayat problemlerini çözmek için değil de cafcaflı diplomalar için edinildiği (daha doğrusu edinilemediği) sürece ben ve benim gibi pek çok insan sıkıntı çekmeye devam edecek. Oysa kanımca bilgi ve zeka bu gibi problemleri çözmek için vardır ve eğer 'vizyon sahibi' olma lafını gerçekten anlayan, ağızlarda sakız etme pozisyonundan uygulamaya geçirme pozisyonuna yükseltebilen yöneticiler teknoloji geliştirme ve insanlara kolayca kullanılabilir halde sunma konusunda uzmanlaşan insanlara gereken değeri verirlerse, o zaman belki biraz rahatlarız.
Sonuç olarak inancım odur ki, eğer İTÜ vakti zamanında kendi bünyesinde yetiştirdiği yetenekli bir bilgi işlem ekibini bu proje için ciddi anlamda görevlendirse idi, birtakım hazır yazılımlar satın alma yoluna gitmese idi hiç şüphem yok ki ilgili mühendisler gerekli analizleri yapabilir ve sonra da bunları uygulamaya dökebilirlerdi (ister Microsoft ister Linux tabanlı olsun, bence önemli olan çözüm üretebilmektir, gerisi çok önemli değildir) ve ben de hayran hayran o salak arayüz ekranına bakmak yerine belki de çok daha az vakit harcayarak ve çok daha az sinirlerim bozulmuş halde kayıt işlemimi halledebilirdim.
Fazlamesai.Net anketinde en çok seçilen anket seçeneğinin dediği gibi: Türkiye'de yapılacak daha çok iş var!
Bu yazıyı okuyan herkesin olumlu/olumsuz eleştirilerini (yapıcı olmaları tercih sebebidir :-) beklerim.
nmüyor. Çünkü bizim ülkemizde nesillerin birbirlerine yol göstermesi değil, kendi dönemlerinde başaramadıklarını gelecek yeni nesillere yaptırmaya çalışmak, ve bu şekilde prim yapmak gibi bir huyları var. Bu da malesef her şeyi bir geriden takip etmemize sebep oluyor. Günümüz problemlerini çözmekle değil geçmiş problemleri aşmakla uğraşıyoruz. Bunu İTÜ Mimarlık öğrencisi olarak 7 yıldır yaşıyorum. Sanırım bir 7 sene daha yaşayağım.