Geçenlerde bir arkadaşımla eski dergileri karıştırırken 1994 yılından bir PC dergisi gözüme çarptı. Müthiş DX4-100'lerden bahsediyordu. Birde "docking station" denilen bir sistem ile ilgili özel bir araştırma vardı.
Neden günümüzde yok bu sistem? Yoksa laptop teknolojisi ile bu sistem çöpe mi atılmıştı?
"Docking station" laptopların evdeki pc'lere uyumunu sağlayan bir sistemdi. Boş bir masaüstü kasasınından oluşuyordu basit olarak. Laptopların kapasiteleri o zamanlar sınırlıydı. Daha büyük hdd'ler, floppy ve benzeri parçaları sığdırmak imkansız gibi gözüküyordu. Bu yüzden laptopınızı eve getirdiğinizde bu boş kasaya takıyordunuz. Tıpkı otomobillerdeki "kızaklı teyp" mantığında...
Bu kasaya oturan laptop'ınıza monitor, klavye, mouse, hdd ve benzeri bir çok aleti bağlıyabiliyordunuz.
Saintsong firması bu teknolojiyi günümüz teknolojisi ile birleştirerek yepyeni bir bilgisayar ortaya çıkardı.
157mmx146mmx45mm boyutlarında mini mini bilgisayarlarımız var artık. Bu kutunun içine neleri sığdırmışlar biraz onlardan bahsedeyim. P3 işlemci, 256 mb'a kadar RAM desteği, Ultra ATA 33/66 hdd, cd-rom (cd-writer veya dvd'de olabilir),10/100 ethernet kartı, 56k modem, ve bir adet ekran kartı.
Peki bu kutuyu dış dünyaya nasıl bağlıyoruz? Aklınıza gelen her türlü bağlantıyı yapabiliyorsunuz. TV, monitor gibi görüntü aletleri bağlanabiliyor. Klavye ve mouse'unuzu tabiki bağlıyabiliyorsunuz. Daha ne kaldı ki? Printerınızı bağlıyabiliyorsunuz. Utanmadan birde infrared göz eklemişler.
Sadece 950 gram olan Cappuccino G1 ile hamallıktan kurtulup daha mobil bir bilgi bankası olmaya ne dersiniz? Üstelik 700 USD civarında bir fiyata... Hem de Win98/ME/2000/NT ve Unix çalıştıran bir sistemle...