Bakın, öncelikle bu yazıyı yüzünüzde bir küçük tebessümle ve biraz gevşekçe okumanızı rica edeceğim sizden. Çünkü, heran tamamen dışınızda bazı etkenlerden dolayı mutsuz, keyifsiz, güvenliksiz hissedebileceğiniz bir ortamda yaşamaktayız. Hal böyleyken "Sen nerede yaşadığının farkında değil misin ?" demek çok kolay. Asıl zor olan, "Ben BÖYLE bir yerde yaşamak istiyorum" diyip o resmi çizmekte.
Evet, yazımın başında da dediğim gibi ben, Sundance, tahminen 12 saat kadar sonra bir "klavye kullanabilen bir takım elbise askısı" olmaktan çıkıyorum. Beklediğim bir şey miydi, hem evet hem hayır, üzgün müyüm, kesinlikle hayır...
Peki bu kadar krizin yaşandığı, insanların geleceğinden endişe ettiği bir şekilde kapağı yabancı ülkelere atmaya çalıştığı bir ülkede böyle bir durumda olmaktan dolayı neden üzgün değilim ? Dünyalığı doğrulttum da maddi hiç bir kaygım yok mu ? Kesinlikle hayır, belli bir birikimim var ama maddi kaygı sahibi olmamı engelleyecek kadar değil, peki ne ?
Açıkcası bende bu düşünce gayri resmi devalüasyon gerçekleştiği sırada oluştu. Bir arkadaşımın şirketi çalışanlarını rotasyonla, haftada sadece 4 gün iş yapacakları bir sisteme geçirmişti. Doğal olarak da %20 daha az maaş alacaklardı. "Evet" dedim, işte an o an :) Kriz vesilesiyle yaptıkları bu düzenleme ile görecekler ki haftada dört gün çalışan insanlardan hem daha çok verim çıkacak, hem de insanlar daha azimle çalışacaklar. Öte yandan çalışanlar da haftada dört gün çalıştıklarından dolayı kendilerini ilk başta biraz rahatsız hissedecekler. Düşünsenize, on yıldır haftada 5,5 gün çalışan bir adamı haftada 4 gün çalıştırmaya başladınız mı bu adam her hafta 1,5 gün oturur düşünür. Hayatında bir çeşit vakum, bir çeşit boşluk oluşur. Hem de daha önce doldurmaya alışkın olmadığı bir boşluk. Çünkü insanoğlunun verimli çalışabileceği ve dahası emeğinin kabul edilebilir olduğu dönem sınırlıdır ne de olsa. Hal böyleyken 40'ına gelmeden dünyalığı doğrultmakta fayda vardır ve o zamana kadar biraz diş sıkmaktan kimsenin dişlerini de kaybettiği vaki değildir :))
Bu durumda kalan adam ise (4 gün çalışmak) bütün bu içine girdiği ve kafasında bir şekilde haklı çıkarttığı sistemi bir kez daha gayri ihtiyari sorgulayacak, "yahu ben ne yapıyorum" diyebilecektir.
İşte ben BU YÜZDEN mutsuz değilim. Hayata dair heyecanlarım, meraklarım ve denemek istediğim şeyler var. Ve 40 yaşından sonra (ki herkes 40 yaşına ulaşmıyor :(( yapılacak şeyler değil bunlar.
Bütün meramım buydu :) Buraya kadar okuduysanız, siz sevgili arkadaşlarımın "Biraz aç kalırsan fikrin değişir" tarzındaki tezlerini de yanıtlamak isterim :))
Aç kalırsam fikrim değişir mi ? Sanmıyorum, önceliklerim biraz değişebilir ama yukarda bahsettiğim fikirler miğdemden çok ruhuma yönelik olduğundan olsa olsa ruhumun biraz karanlıklaşmasına yol açar böyle bir fikir değişikliği... Kendi istediği gibi bir hayata ulaşmak için istemediği bir yolda yürümek zorunda kalan, sonunda da nasıl bir hayat istediğini unutan insanlardan biri olmama...
Peki siz düşündünüz mü ?
Bob Marley`in dediği gibi
"Bad Boys, Bad Boys
What you gonna do
When they come for you ?..."
Yaklaşık 12 saat kadar sonra insan kaynaklarından bir arkadaş gelip, benle çalıştıkları 21 aylık süre içinde ne kadar memnun olduklarını fakat ekonomik zorluklar nedeniyle bulunduğum departmanın kapatılacağını söyleyecek...
Sanırım IT sektöründeki birçok insanın korkulu rüyası benim de başıma geliyor. Ama ben diyorum ki, boşverin hepsini, gelin hep beraber istifa edelim. Korkumuz onlarınki kadar büyük olamaz belki ama coşkumuz eminim daha büyük olacaktır. Ve eğer GNU`nun babası Richard Stallman hala hayattaysa, biz neden aç kalalım ki :))
Sanırım IT sektöründeki birçok insanın korkulu rüyası benim de başıma geliyor. Ama ben diyorum ki, boşverin hepsini, gelin hep beraber istifa edelim. Korkumuz onlarınki kadar büyük olamaz belki ama coşkumuz eminim daha büyük olacaktır. Ve eğer GNU`nun babası Richard Stallman hala hayattaysa, biz neden aç kalalım ki :))
hata olmus, duzelttiler ama ben atildim sandim bi saat kadar.