283 telifi ihlal iddiası ve Münih´in GNU/Linux'tan geri adımı

0
anonim
Oldukça endişe verici bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istedim. Ntvmsnbc'nin bu haberine göre Public Patent Foundation (Kamusal Telif Vakfı) örgütünün Open Source Risk Management kurumu için yaptığı araştırmaya göre, ihlali söz konusu 283 telifin 98’i Linux’un iş ortaklarına ait. Açık kaynak işletim sistemi Linux 2.4 ve 2.6 çekirdekleri, IBM’den 60, HP’den 20 ve Intel’den de 11 adet telifi ihlal ediyor. Bunun ilk sonucu Münüh'in GNU/Linux'a geçişi askıya almasıyla yaşandı.
ABD’de kurumlar veya şirketler kendi ürünlerinin ne derece telif ihlali yaptığı konusunda gevşek davranıyorlar. Bir ürünün birden çok telif ihlali yapması normal şartlarda sıkça gerçekleşen bir durum. ABD’de yasalar, yeni bir ürün yaratırken, kaç adet telifin ihlal edildiğine dair şirketlere kesin bir sorumluluk yüklemiyor. Ürünü veya teknolojiyi geliştirenler, kendi teliflerini takip etmekle yükümlüler. Linux yaratıcısı Linus Torvalds da yasaların bu yönüne vurgu yaparak, “Yazılımcıların bir ürünü geliştirirken kimin ayağına bastıkları önemli değil” şeklinde görüş beyan etmişti.

Linux’un ihlal ettiği iddia edilen 283 ayrı telif, gelecekte açık kaynak aleyhine açılacak davalara temel teşkil edebilir. Bu bağlamda kritik nokta, söz konusu telif ihlallerinin henüz mahkemelerce onaylanmamış olması. Telif ihlallerinin geçerli olup olmadığı mahkemelerce kabul edilmeden sağlam yorum yapmak için erken, zira patent ihlali iddiası ile açılan davaların önemli bir kısmı mahkemelerde düşüyor.

Yine de ABD'nin gevşek yapısına karşın AB'nin sert telif hakları kanunları bazı çevreleri endişelendirmiş gözüküyor. Bunun ilk sinyalini Münih eyaleti Linux'a geçişi askıya alma kararı ile verdi.

Kararın alınmasında, kendisi de bir Linux taraftarı olan Yeşil Parti üyesi Jens Mühlhaus etkili oldu. Telif ihlallerinin Münih kentine yüksek cezalar getirebileceğinin altını çizen bu karar alınmasaydı, ‘LiMux’ başlıklı geçiş gelecek hafta içinde başlamış olacaktı. Münih’in anlaşması IBM ve Novell’in satın aldığı Alman SuSE ile yapılmıştı.

Münih’in ardından Bergen gibi bazı Avrupa kentleri ve bir takım kamu kuruluşları Linux’a geçiş kararı aldılar, ancak AB’ye üye ülkelerdeki kamu yöneticileri bir süredir telif hakları ihlali problemi nedeniyle, açık kaynak işletim sistemine soğuk bakmaya başladılar.

Görüşler

0
malkocoglu_2
Cok ilginc: eWeek'ten bir haberde zit bir "hava" yansitiliyor. Fakat evet, bu yazi da Munih'in durumunu biraz daha vahim olarak tarif etmis, sadece bu yaziya gore Munih kaide degil istisna. :) Ayrica Munih, tum bunlara ragmen, ihale tekliflerine cagri (RFP - request for proposals) surecine tam gaz devam ediyor.

http://www.eweek.com/article2/0,1759,1635205,00.asp
-----
"Patent konularinda cikan bazi yavaslamalara ragmen, Avrupali devlet kurumlari, Linux'u masaustu ortaminda kullanma yolunda tekrar harekete gectiler"

"Following some slight delays over patent issues, European governmental agencies look to be back on track with acceptance of Linux as a client operating system".
0
seneper
Sürekli bu ihlallerden bahsediliyor ancak bunlarin neler oldugu konusunda somut aciklamalar ya görünürde yok ya da ben bulamadim.
Bahsi gecen ihlaller neler mesela bu konuda bir aciklama var mi ?
Fikir bazli ihlaller mi ? Yazilim calinmasi ihlalleri mi ? Ya da ne :)
0
FZ
Özgür yazılıma saldıran şirketlere söylenecek güzel bir söz var (eminim onların bir kısmı da bu sözü gayet iyi bilirler ;-) sahip olmaları gereken tavır konusunda:

``Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.´´

Serbest piyasa değil mi, o halde yaşasın serbestlik, güçlü olan kazansın, dolu dizgin gelişmekte olan teknolojiyi bürokratik ve hukuki şeylerle baltalamaya mı çalışıyorlar, cık cık çok ayıp ;-)
0
Nightwalker
Bu konuyla ilgili bir değerlenndirmede Radikal gazetesi yazarlarından M. Serdar Kuzuloğlu'na ait. Bu [www.radikal.com.tr] yazısında Kuzuoğlu'nun bazı tesbitleri ilginç geldi

"Open Source Risk Managment grubu Public Patent Foundation'a bir araştırma yaptırtır. Araştırmanın konusu, tüm Linux tabanlı işletim sistemlerinin temelini oluşturan, kök hücre olarak algılayabileceğimiz 'kernel'i (çekirdek) rakip kuruluşların patentlerine karşı incelemektir. Sonuçta Linux'un diğer firmalara ait toplam 283 patenti ihlal ettiği ortaya çıkar. Üstelik bu patentlerden 27 tanesi Microsoft tarafından tescil ettirilmiş!"


"Microsoft can düşmanına ait böyle bir kozu senelerdir, sabırla saklıyorsa bir bildiği var demektir. Ancak açık kaynak camiasının yasal tedbirleri almaya başlamış olması bu süreci yakında yaşayacağımızın habercisi bir anlamda.
Linux cephesiyse farklı bir akorttan çalıyor sazı. Linux çekirdeğini yazan Linus Torvalds "Patent ihlali olduğunu ispatlama zorunluluğu patent sahibine aittir. Ben geliştiricilerin patent ihlali konusunda araştırma yapmasını teşvik etmek istemiyorum" diyor. Yani özetle 'Patent önemli ama yazılımcının kafası rahat olmalı. Biz istediğimizi yazarız, ihlal varsa sahibi gelir hesabını sorar.' Eh, o gün de gelmiş anlaşılan. "

Sanırım yazının en ilginç bulacağınız kısmıda şu ;

"Bense masaüstü, pencere, ikon, fare, imleç, klasör gibi en temel bileşenleri yıllar önce Xerox laboratuvarındaki mühendislerden resmen araklayan Apple ve Microsoft (ve dolayısıyla KDE, Gnome gibi tüm Linux arayüzcüleri) yetkililerine kim, ne zaman hesap sorulacak diye bekliyorum."

Bu arada herkes bizim gibi düşünmüyor. Yazının altında bulunan bir kullanıcı yorumu (biraz önyargılı ve eksik gözüksede) farklı bir bakış açısını yansıtması bakımından önem taşıyor. Yorum şöyle;

"Yalanın pazarlanması
bence linux haddinden fazla göklere çıkartılıyo. hiçbir şey yapmadığı için hata yapmayan bir işletim sistemi olduğuna inanıyorum. ve zaten yılların emeği olan kodların açıkca sergilenmesi için çalıntı olması gerekiyordu. ben linux ın daha da büyük foyalarının ortaya çıkacağına inanıyorum. ve çöküşünü zevkle seyredeceğim. zaten red hat 10 sonrasında server sürümlerinin ücretli oluşu yavaş yavaş konseptin değiştiğini gösteriyo. ben kullanıcı olarak sınırlarını zorlayan sistemlere hata yapma hakkı da tanıyorum.

Yazan : Salim Çataloğlu "

0
bahadirkandemir
bence linux haddinden fazla göklere çıkartılıyo. hiçbir şey yapmadığı için hata yapmayan bir işletim sistemi olduğuna inanıyorum. ve zaten yılların emeği olan kodların açıkca sergilenmesi için çalıntı olması gerekiyordu. ben linux ın daha da büyük foyalarının ortaya çıkacağına inanıyorum. ve çöküşünü zevkle seyredeceğim. zaten red hat 10 sonrasında server sürümlerinin ücretli oluşu yavaş yavaş konseptin değiştiğini gösteriyo. ben kullanıcı olarak sınırlarını zorlayan sistemlere hata yapma hakkı da tanıyorum.


Bence Microsoft’un “Bakın Popup Blocker icat ettik” demesinden daha komik :) Salim Çataloğlu’nun, yorumunu biraz daha komik hale getirmesi için şu tür bir ekleme yapmasını rica ediyorum:

“Linus Torvals’ın bir yazısını okumuştum, Linux is a Hoax diye bir yazıydı, orada Linux’un gerçekte ne olduğunu anlatıyordu.”
0
Challenger
Salim Çataloğlu' nun yaptığı yoruma cevaben bir yorum yazma gereği hissettim ve yazdım. Gönderdikten sonra bir de baktım editörler inceleyip uygun görürlerse yorum yayınlanıyormuş. E iyi de madem editörler inceliyor, böyle mantıksız ve komik bir yorumu nasıl ekleyebiliyorlar?

Aslında Sayın Salim Çataloğlu bir suçu olduğunu da düşünmüyorum. İnsanlar Linux' u çok yanlış tanıyorlar ve yanlış bildikleri şey hakkında da yorum yapmaya kalkınca ortaya böyle bir şey çıkıyor. Sanırım bu böyle gitmeye devam edecek.
0
zahter
Maalesef ben sizin kadar iyi niyetli olamayacagim.Bir insanin bugunun teknolojik sartlari altinda bilgi-tecrube edinmesi cok zor degil.
Web sayfalari var,kitaplar var,ucretli-ucretsiz seminerler/kurslar var.Olmadi insan alir bir dagitim cdsini kurar sonra dogru durust yorum belirtir.Salim Bey gibi dusunenler _gorunuste_ oyle kucumsenemeyecek insanlar.Bu insanlar genellikle en az bir MS sertifikasina sahip,cevrelerinde teknolojiyle yakindan ilgili olarak taninan insanlar.Yani parca satisi yapip,tornavidali _bilgisayarcilar_dan degiller.Ben MS sertifikalari hakkinda pek fazla bilgili degilim.O yuzden bu sertifikalarin neyin gostergesi oldugunu tam bilmiyorum,bu sertifikalar ve sahipleri hakkinda genel yorum yapmam yanlis olur.Ancak bu arkadaslarda genel bir _inkar_ soz konusu.Onlar MS isletim sistemlerininden baska isletim sistemi,MS'ten baska cok kazanan sirket,Gates'ten baska zengin yok saniyorlar.En buyuk telaslari ise yarin bir gun sertifikalarin ellerinde patlamasi.Bazi tornovidalilar -her ne kadar GNU'dan pek haberdar degillerse de- aliskanliklarini degistirmeye calisiyorlar.Ama sertifika sahibi kravatlilar boyle direnebiliyorlar.Gordugunuz gibi onlar hala "Neden bedava/acik/ozgur?,Neden bir suru dagitim var?" gibi -MS bultenlerinden- sorularla eglenip duruyorlar.Sadece _sabir_ diliyorum.
0
pirx
tamamda salim cataloglunun certified oldugunu nerden çıkardınız onu anlayamadım? anlayamadığım başka bişey, her certified kimse linux/gnu düşmanı mıdır size göre? eğer öyleyse çok yanıldığınızı bilmelisiniz. ayrıca en azından kendi adıma amanda yarın certlerim işe yaramaz hale gelir şeklinde bir düşüncem yok, hiçte olmadı. güncel teknoloji neyse birinci elden onu almak kadar güzel birşey olmadığına inanırım. bu yüzden cert aldım hem de epey önce. ama her os tartışmasında günah keçisi ilan edilmemede yardım edeceğini bilseydim hiç almazdım. yani neler duyduk neler insan hayrete düşüyor, nedense certified olunca hedefteki kişisiniz bizim memlekette... garip.
0
FZ
Aman allahım! FM sitesinin kurucusu da certified! Acaba ona da saldırırlar mı? :O (Gerçi onun sertifikaları Sun Microsystems´ten, o ayrı ;-)
0
pirx
valla bilemem vendorde önemlidir tabide, certified=iş bilmeyen linux düşmanı. yok böyle bişey. onu demeye çalıştım.
0
FZ
Ya da belki certified = iş bilen linux düşmanı :-P

Bizim oradaki admin.lerden biri ki epey büyük bir ve şehrin değişik bölgelerine dağılmış Windows tabanlı ağdan sorumlu, aldığı MS sertifikalarını bir kutuya koyup tavanarasına kaldırdığını söyledi :)
0
FZ
Bu arada söz MS'den açılmışken, bugün ofisteki büyük bir makinada iş güç yapıyoruz, 2003 Server Standard Edition kurulu, neyse işte Index Server ile ilgili bazı ayarlamalar filan yapıyoruz o anda zrank diye windoz update penceresi çıktı hemen şu update´i yükleyin önemli filan, arkadaşım da tamam dedi, alet arka planda yüklemeye başladı, biz de işimize devam ediyoruz. Bir müddet sonra yine zrank diye bir pop up pencere, tamam yükledim, makinayı RESTART etmeliyim! Yahu kardeşim dur iki dakka, alet koca bir rack server, öyle iki dakkada kapanıp açılmıyor ki. Arkadaşıma baktım, istersen bir reboot edelim dedim, bizimkinin cevabı olumsuzdu, neden diye sorunca dedi ki:

- Kısa bir süre önce benzer şekilde aleti restart etmeye kalktığımda iki saatte açılmadı, admin.lerden birini çağırdım o da bir saat falan uğraştı o esnada halledemedik, sonra çözdük filan, bırak öyle kalsın!

Bu durumda biz işimize gücümüze devam ettik gülümseyerek. :) Hikmetinden sual olunmaz ya MS! :)
0
pirx
İşte ne güzel, koskoca WAN'dan sorumlu adam, o noktadan sonra certlerin kendisini CEO falan yapmasını mı beklemişti acaba? :P Yada çerçeveletip duvara asmayı mı hayal etmişte olabilir pek tabii, ama yaygınlaşınca sukut-u hayale uğradı demekki.. :) Veya her koşulda o WAN'dan sorumlu olabilecekti de, şimdi cert için verdiği paraya mı acıyor? :P Biraz nankörlük etmiş gibime geldi..

0
zahter
Konu,sertifikali-sertifikasiz kisiler ile GNU/Linux sevenler-sevmeyenler kombinasyonu degil.Ben bu acidan yaklasmadigim icin fazla aciklama yapmama gerek yok.Zaten o dedigim telas sadece sertifikalarla ilgili degildi.Bugun MS ve teknolojilerinden para kazanan insanlarin,kurumlarin,ki buna MS Word kullanan herhangi bir sirkette dahil , MS tekelinin sarsilmasindan endise ediyorlar.Hatta ornekleri goruldugu gibi anlamsiz yargilara kapilip,supheye bile dusenler var.Cocukca suclamalardan oteye gidemeyen davranislari daha fazla gormeye basladik.Hemen hemen her yorumumda artan bu cahil-cuhela GNU/Linux karsitligini belirtmeye calisiyorum.Tamamlayabilirsem bununla ilgili bir calismayi FM de yayinlarim heralde.Artik GNU/Linux dan bahsederken MS'ye daha az satasiyorum:)
Bana gore sertifikaniz icin gururlanmanizada,gocunmanizida gerek yok.Bunun uzerine fazla yorum yapmanizada gerek yok.

Tum bu aciklamalara ragmen ikna olmadiginizi hissediyorsaniz ve hala sorulariniza yanit alamadiginizi dusunuyorsaniz yazimdaki genellemelerin _ozellikle_ dar kapsamli oldugunu belirtmek isterim.Tekrar tekrar okuyun.
0
pirx
tamamda adamın biri biyerlere gnu/linux yalanın pazarlamasından başka bişey değildir diye yazmış, hakkında adı ve soyadından başkaca bir bilgide olmadığı halde adamı ms certified ilan etmek nekadar dar kapsamlı bir genellemedir? yani bu peşinhükümlülüğün sebebini merak ediyorum doğrusu. certli insanların aptallıklarını kabul edebilirimde, akıllı insanların bu aptallıkları bir güruha toptan mal etmesini, ederkende certi kıstas almalarını kabul edemiyorum. yoksa ne certlerle ne diplomalarla nede başka herhangi bir titr'le gururlancak yada gocunacak biri değilim zaten. o adam nekadar yanlış bir yorum yapmışsa sizin yaptığınızda o kadar yanlıştır. olayın ms tekelinin sarsılmasından rahatsızlık duyup çocukça sataşmalarla bi alakasını göremiyorum. onuda ilgili makalenizi okuyunca görürüz artık.

ayrıca olayın herhangi bir tekelin yanında olmak/karşısında durmak kısmını anlarımda, _nadirde olsa_ teknik olarak certified olup yinede iki platformada saygı duyan, eşit yaklaşan, olabildiğince herikisinide birlikte kullanmaya/takip etmeye çalışan birileri olamaz yani size göre? ben buna bozuluyorum, yoksa sarsılan tekeller, paçası tutuşan işbirlikçiler gibi politik taraklarda bezim yok.
0
zahter
Siz serifika konusunda takilmaya devam edin.Size kisisel yaklasilmadigi halde yazilanlari kisisel algilamaya devam edin.
Ben kendi dusuncemi aciklarsam belki daha iyi odaklanabiliriz.Bana gore MS sertifikasi alan bir insan GNU/Linux sistemlere esit yaklasamaz.Bu esyanin tabiatina aykiri,imkansiz degil ama -esit olacagim diye ugrasmak- gereksiz.Her iki sisteme -ne demekse- saygiliysaniz ve esit yaklasmaya calisiyorsaniz ,bana gore iyi bir ebeveyn olabilirsiniz, iyi bir GNU/Linux vb kullanicisi degil.

*Burada istisnalari belirtmekte fayda var:Her ne niyetle sertifika almissaniz alin GNU/Linux u gordukten sonra sertifikaniza gerekeni yapmissaniz bu yargilarin disinda sayilabilirsiniz:)

*Daha once yazdiklarimi okumamis olabileceginizden yorumlarimdaki bazi yerleri kopukluk olarak niteleyebilirsiniz.Bundan sonra makale mi olur haber mi olur,belirli bir butunluk icinde hepimiz okuruz artik.:)
0
Nightwalker
Aslında haberde ve sonradan eklediğim yorumda tartışılması gereken başka noktalar varken işin bu sertifika savaşlarına dönmüş olmasını garip buluyorum. Ancak madem konu açıldı bu sertifikasyon meselesi konusunda enderunix ( www.enderunix.org ) sitesinde gördüğüm bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Aslında burada sadece enderunix sitesine bir link verebilirdim ama aşağıdakı yazının içeriğine %100 katılmasamda FM sitesinde işgal edeceği her byte ı hak eden güzel bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum.

Elektrik Muhendisleri Odasi, EMO, sertifikalandirma hakkindaki yazilarinda "Acti agzini yumdu gozunu" degiminin anlamina anlam katiyorlar.

Mühendisliğin bazı dallarını ve özellikle bilgisayar ve elektronikmühendisliğini ilgilendiren sertifikalı eğitimler uzun yıllardır gündemde.Başta Microsoft olmak üzere Cisco, Oracle, Sun, vb. dünya teknoloji devleri tarafından doğrudan veya dolaylı yürütülmekte olan bu eğitim programları, girilen sınavlar ve nihayetinde verilen sertifikalar, üzerinde düşünmeyi gerektiren hayli ilginç unsurlar içeriyor. Bu yazı, sözkonusu sertifikalar, bu tür eğitimlerin amacı, işlevi ve sonuçları üzerinde durmaya çalışıyor.

Diplomasız ama Sertifikalı "Mühendis"!
Özgeçmişinize bu sertifika isimlerinden bir - iki tanesini, özellikleİngilizce yazdıysanız, işe alınma şansınızın arttığına inanabilirsiniz! Hele bir de yüzyüze görüşmede bunların İngilizce kısaltmalarını kullanabildiyseniz, görüştüğünüz şirket yetkilisinin size işe almaması ancak kendi cehaletinden kaynaklanabilir!

Microsoft ürünlerinin kullanım yaygınlığı ve Microsoft'un pazarlamadehasının sonucu olarak, ülkemizde en çok Microsoft sertifikaları ilgiçekiyor. Bunlar arasında "sistem mühendisi" sertifiakları, örneğin"Microsoft Certified Systems Engineer (MCSE) - Microsoft Yetkili Sistem Mühendisi" isimli sertifika ise bizim ilgimizi çekiyor. Her şeyden önce bu sertifikanın adı hukuksal açıdan bile problemli.

Mühendislik kavramı ve bu ünvanı elde etme süreçlerinden ya da bu ünvanın akademik gerekliliklerinden bağımsız olarak bu sertifikayı almanız mümkün. Yapmanız gereken tek şey, içeriği Microsoft tarafından belirlenen 7 sınava girip geçmeniz. Akademik bakımından ciddi bir önkoşul yok. Bu sınavları başarıyla geçmeleri koşuluyla ilköğretim öğrencileri bile "Microsoft Yetkili Sistem Mühendisi" olabiliyor.

Başka bir deyişle hayatta henüz hiç diploma almamış olabilirsiniz, ama yine de bir tür "mühendis" olabiliyorsunuz.

Süreç Nasıl İşliyor?

Sınavlara girip geçmek dışında özel bir koşulu olmamakla birlikte, sertifika almak için izlenen yol genelde şöyle:

Öncelikle almak istediğiniz sertifika için eğitim vermeye yetkili bir eğitim kurumuna başvuruyorsunuz. Seçtiğiniz kursa ve eğitim kurumuna göre kurs başına 1.5 milyar ile 5 milyar TL arası değişen yüklüce bir ödeme yapıyorsunuz. Misal, "Microsoft Yetkili Sistem Mühendisi" kursu için 3 - 4 milyar arası değişen bir ücret ödemeniz gerekiyor.

Kurslara düzenli devam edip, nihayetinde sınav aşamasına geliyorsunuz. Her sertifika için farklı kapsamda ve sayıda sınav var. Ama parasını verip kursu tamamladınız diye, sınavlara katılmaya hak kazanmıyorsunuz! Öncelikle her sınav için ayrı bir katılım ücreti ödemeniz gerekiyor. Örneğin "Microsoft Yetkili Sistem Mühendisi" için her biri KDV'siyle birlikte 70 EURO katılım ücretli 7 sınava girmeniz gerekiyor. Yani kurs ücretinden ayrı olarak, her sınavı ilk giriştegeçtiğinizi varsaysak bile sınav ücreti olarak yaklaşık 500 EURO'luk ek bir bedel ödemeniz gerekiyor.

Bu yorucu, uzun, ve neredeyse bir servet ödediğiniz sürecin sonunda nihayet muradınıza erdiniz ve o çok arzuladığınız sertifikayı aldınız diyelim. Bütün şirketlerin sizi işe almak için kuyruğa gireceklerini beklerken, durumun pek de öyle olmadığını görüyorsunuz. Çünkü bu ülkede türlü zahmetle sağladığı birikimini bu işe adayan tek kişi siz değilsiniz; sizinle aynı süreçten geçmiş, aynı kaderi paylaşan bir kitle var. Yani harcadığınız o kadar sıkıntı ve para, piyasa kriterleri bakımından sizi bir adım bile öne çıkarmaya yetmemiş. Siz yine de hiç değilse "geride" kalmadığınızı düşünüp avunabilirsiniz tabi.

İşin en traji-komik tarafı ise, siz bu kadar çaba harcarken, "teknoloji" ve bu alanın devleri boş durmuyor. Neredeyse her iki yılda bir "tamamen teknolojik ilerlemenin gereği", sizin sertifikasını aldığınız ürünlerinin yeni versiyonlarını piyasaya sürüveriyorlar. Sertifikanızın piyasa açısından pek bir hükmü kalmıyor anlayacağınız. Siz yine de, hâlâ yeterince enerjinizve paranız varsa sil baştan işe koyulabilirsiniz elbet.

Konuyla doğrudan ilgili olmayan okurlar açısından burada anlatılanlarabartılı gelebilir. Böyle düşünenlere, çevrelerinde kendi olanaklarıyla bu süreci yaşamış birilerini bulup konuşmalarını öneririm. Çalıştıkları şirket tarafından bu kurslara gönderilenler ise ayrı bir inceleme konusu.

Pazarlama Dehası

Aslına bakılırsa teknoloji tekelleri bakımından sertifikasyon sistemi bir taşla birkaç kuşun vurulduğu, dahice bir pazarlama yöntemi.Bu yöntem sayasinde öncelikle sürekli eğitim sattıkları bir sistem kurmuş oluyorlar. Doğrudan kendi eğitim merkezleri veya öncesinde benzeri bir sürecin sonunda yetkilendirdikleri özel veya resmi eğitim kurumları üzerinden, kendini sürekli yenileyen, her geçen gün daha da büyüyen bir müşteri kitlesine çok ciddi bedellerle sattıkları bu eğitim, hiç yoktan yarattıkları haksız bir gelir kaynağı.

Eğitim kurumlarının yetersiz kaldığı yerde, adına e-eğitim dedikleri,internet üzerinden verilen online eğitimler devreye giriyor. Firmaya orta vadede çok daha düşük bir bedele malolduğu için doğrudan eğitimler kadar pahalı olmayan bu yöntemin, ilkinin pazarını küçülttüğü sanılmasın. Çünkü bu yöntem, doğrudan eğitim olanağı olmayan müşterileri hedefliyor esas olarak.

Ayrıca doğrudan eğitim satın alan pek çok kişi, sınavları kendilerincegarantiye almak için ayrıca bu eğitimlere de katılıyorlar.

Online eğitim alamayacak kişiler içinse, oldukça yüksek bedellerle satılan eğitim kitapları ve CD'ler var. Başka bir deyişle, iş bulma umudunu bu sertifikalara bağlamış sayısız gencin parasını bir biçimde gasp etmenin türlü yolu mevcut.

Özetle tekeller, aynı ürünü aynı müşteriye defalarca satarak elde ettikleri gelirin yanında, geliştirdikleri eğitim araçları sayesinde çok ciddi bir gelir kaynağı daha yaratmış oluyorlar.

Sertifikasyon sisteminin tekellere sağladığı bir diğer kazanç ise sertifika alabilmiş kişiler üzerinden gerçekleşiyor. Bu insanlar ittikleri her yerde, girdikleri her işyerinde, sertifikasını aldıkları tekelin ve ürünün gönüllü ve ateşli savunucuları oluyorlar. Çalıştıkları firmada, işe öncelikle sözkonusu ürünleri satın aldırarak başlıyorlar. Sonra bu ürünleri kullanacak olan personeli eğitime göndertiyorlar. Sonra kitapları, CD'leri ve dergileri satın aldırıyorlar. Başka bir deyişle sertifikasyon sistemi sadece doğrudan ve dolaylı eğitim gelirleri sağlamakla kalmıyor, kaderini artık bu tekele bağlamış insanlar üretiyor ve en güçlü pazarlama araçlarından birine dönüştürüyor.

Bu zincirin son halkası bu tür işyerlerinde işe alınacak personel üzerinden gerçekleşip döngüyü tamamlıyor. Orta çaplı bir firmanın insan kaynakları departmanında ya da insan kaynakları şirketlerinde personel alım sürecinde ilk eliminasyon bu kriterler üzerinden yapılıyor. Aynı özelliklere sahip iki adaydan biri seçilecekse, bu işyerinde kullanılan sistemlerle ilgili sertifika durumlarına bakılıyor öncelikle. Sertifikası olmayan, daha ilk turda elenmiş oluyor. Dolayısıyla yeni bir eğitim dalgasının fitili buradaateşlenmiş oluyor.

Doğrusu sertifikasyon sisteminden daha kârlı, kendini bu denli yenidenüreten bir başka pazarlama yöntemi yoktur herhalde.

Sistemin Bazı Sonuçları

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi, sertifikasyon sistemi, diplomanın hiçbir şey ama sertifikanın her şey olduğuna dair güçlü bir yanılsama yaratıyor. Bu sistemin yaygınlaşmasına bağlı olarak, hem personel alacak firma hem de iş arayan birey, birincil kriter

olarak sertifikayı görmeye başlıyor. Akademik özgeçmişin ve giderek mühendisliğin gereksizleştiği bir üretim sisteminin temelleri
atılıyor böylece. Mühendislerin yerini sertifikalı kişiler, yaratıcı düşüncenin yerini ise önceden tanımlanmış prosedürü kusursuz olarak yeniden ve yeniden uygulayabilecek bir sistem alıyor. Başka bir ifadeyle "sertifika-bağımlı" garip bir kültür giderek yaygınlaşıyor.

Herhangi bir firmanın kısa süreli ihtiyaçları açısından bakıldığında teknik bilgisi yüksek ama firma bünyesinde kullanılan sistemler konusunda sertifikası olmayan mühendisleri işe almaktansa,
bu sertifikalı kişileri almak daha mantıklı gelebilir. Ayrıca bir mühendise vereceğinden daha düşük bir ücretle böyle kişiler bulması mümkün. Kaldı ki, formatı ABD'de belirlenmiş eğitimlerden geçen bu
insanların, ikide bir yeni bir düşünce ile gelip mevcut sistemin işleyişini "aksatmaları" da sözkonusu değil.

Firmaların bu pragmatik tercihleri, mühendislerin giderek daha düşük ücretlere mahkum olmasına ya da daha çok mühendisin işsiz kalmasına yol açmaktadır.

a.. Sertifikasyon sistemi üzerinden edinilen marka ve ürün eksenli bilgi, zamanla bilimsel bilginin yerini alıyor; bilimsel terminoloji birkaç ürün, bu ürünlerin birkaç özelliği ve bunların kısaltılmış isimlerine indirgeniyor ve bilimsel tartışmalar olabildiğince sığ bir zeminde yürütülüyor. Bu durumun ilginç sonuçlarından biri olarak, farklı tekellerin benzer sertifikalarına sahip iki farklı birey arasında bir iletişim problemi yaşanmaya başlanıyor. Genel kavramlar üzerinden bir biçimde yürütülebilen bir konuşma, detaya inildikçe taraflar açısından giderek anlaşılmaz bir hal alıyor. Ömrü ancak bir
sonraki versiyonun piyasaya sürülmesine kadar devam edebilen bu terminoloji, zar zor iş "birikimin" geleceğe aktarılamamasına yol açan kısır bir "bilimsel" ortamın oluşmasına yol açıyor.



a.. Sorunun ekonomik boyutu ise bu işin uzmanlarının ilgisini bekliyor.Her yıl ithal ettiğimiz değeri kendinden menkul yazılım ve
donanım ürünlerine ülke olarak ödediğimiz bedel yetmezmiş gibi, bir de sertifikasyon sisteminin piyasaya sürdüğü ve yukarıda değindiğimiz
araçlar üzerinden ayrı bir bedel ödemek durumunda kalıyoruz.


Üniversitelerin Durumu

Bu denli olumsuz sonuçlarından söz ettiğimiz sisteme karşı üniversitelerin neler yaptığını merak ediyor olabilirsiniz. Bunu biz de merak ettik. Öğrenebildiğimiz kadarıyla üniversitelerin bu sistemi eleştiren ve kamuoyuna yansımış bir tutumu sözkonusu değil. Birkaç üniversitede,
tek tek öğretim üyeleri nezdinde bazı leştirilerin varlığından sözedilebilir, ancak sertifikasyon sistemine bir karşı duruş veya bunun dinamikleri ne yazık ki henüz yok. İşin daha da kötüsü, başta
vakıf üniversiteleri olmak üzere içinde "saygın" üniversitelerimizin de bulunduğu pek çok üniversite piyasa refleksleriyle hareket ederek,
doğrudan veya özel eğitim kurumlarıyla işbirliği içinde, eleştirilerimize konu olan sertifikala rın eğitimini veriyor. Microsoft ve Cisco sertifikaları bu alanda yine işin başını çekiyor.

Misyonu, markalardan ve kâr amaçlı uruluşlardan bağımsız, bilimsel eğitim vermek, yaratıcı düşünceyi geliştirmek olan üniversitelerimizin önemli bir bölümü, ne yazık ki bu misyonla taban
tabana zıt bir rol üstlenmiş durumdalar. Bunun, üniversitelerin ödenek sıkıntısı veya başka sorunlarla açıklanabilecek nedenleri olabilir elbet; ancak gerek resmi internet sitelerinde gerekse
telefon görüşmelerinde karşılaştığınız dil(*), eğitimlerin üniversitelere kaynak sağlamak amacıyla zorunluluktan değil, doğrudan ticari kaygılarla yapıldığını gösteriyor. Hatta sertifikasyon eğitimlerini veriyor olmak bir övünme nedeni bile olabiliyor. Örneğin İTÜ' nün internet sitesinde yer alan şu ifadeler hayli düşündürücüdür:

"İstanbul Teknik Üniversitesi, Cisco Systems tarafından tüm Dünya çapında organize edilen network academy eğitim programını 3 yılı
aşkın bir süredir devam etmektedir. İTÜ, bu eğitim programına başlayan Türkiye'deki ilklerden biri iken, İstanbul'daki ilk üniversitedir. İ.T.Ü. İstanbul'da bulunan tek Bölgesel Akademi (Regional Academy) ünvanına sahip olup halihazırda CCNA (Cisco Certified Network Associate) kurs programını vermektedir."

Ege Üniversitesi'nin internet sitesinde benzer ifadeler yer alıyor:

"Ege Üniversitesi; Ulakbim, İTÜ ve ODTÜ'den sonra Türkiye'deki dördüncü bölgesel akademi oldu. Ege Üniversitesinin kısa zamanda kat
ettiği bu mesafe, bu alanda yapılan başarılı çalışmaları ve CNAP'e verilen önem ve hassasiyeti göstermiştir."

Ya da Yeditepe Üniversitesi'nin kullandığı dile bakalım:

"T.C. Yeditepe Üniversitesi ve Netron Bilgi İletişim Teknolojileri, sizlere en kaliteli, en güncel bilgi ve eğitimi ulaştırmak amacı ile işbirliğine gitmiştir."

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Herhangi bir reklam metninde kullanılan dilden bir fark görüyor musunuz? Ne yazık ki biz göremiyoruz. Bu ise
mücadele etmek zorunda olduğumuz sorunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.



Ne Yapmalı?

Bu yazının karşı çıktığı şey sözkonusu firmaların paralı ya da parasız eğitim veya sertifika vermeleri değil. Firmaların geliştirdikleri bir
ürünle ilgili eğitim ve sertifika vermelerinin konumuzla bir ilgisi yok. Karşı çıkılan ve mücadele edilmesi gerektiğine inanılan şey, sertifikasyon sisteminin, işleyişi ve sonuçları yukarıda anlatılan
yapısı. Sistem, zaman içinde kendiliğinden bu yapıya dönüşmüş değil; tam tersine, baştan beri bu durum hedeflenmiş, araç ve yöntemler bu amaç için geliştirilmiştir. Ve bugün geldiği düzey itibariyle bu sistem, hem tek tek bireylere ve ülkeye çok ciddi ekonomik bir yük getirmektedir; hem de bilimsel bilginin yerine tekellerin çıkarlarını esas alan ve zaman zaman nesnel bilgiyle çelişen, kullanım süresi bir-iki yılı geçmeyen "ürün kullanım reçeteleri"ni koymaktadır. Karşı durulması gereken şey esas olarak budur.

Bu sorun elbette dünya çapında yaratılmış olan trendden, ülkemizinsosyo-ekonomik ve politik tercihlerinden ve üniversitelere dayatılankoşullardan bağımsız değildir; dolayısıyla bugünden yarına çözülebilecek kadar basit değildir. Öte yandan, "nasılsa çözemeyeceğimiz kadar büyük ve köklü, bu nedenle yapabileceğimiz bir şey yok" denebilecek kadar önemsiz de değildir. Özelde universitelerin ve genelde ülkenin bilim ve özgür düşünce bakımından durumu temelinde ele alınırsa çözüm yönünde hiç değilse bazıadımlar atılabileceğine inanıyoruz. Örneğin, sertifikanın olmazsa olmaz olduğuna dair yanlış ve yaygın görüş etkisizleştirilebilir; insanların umutlarını tıpkı piyango gibi sertifikalara bağlaması ve varını - yoğunu bu uğurda harcaması engellenebilir ya da azaltılabilir; firmaların sertifika gibi yapay kriterlerle değil gerçek bilimsel niteliklere göre bir seçim yapmalarının hem uzun vadede kendileri açısından hem de ülkemizin bilimsel düzeyi açısından tek doğru yöntem olacağı anlatılabilir; hepsinden önemlisiüniversitelerimizin bu sistemin bir parçası değil, nesnel bilimsel bilginin üretilip öğretildiği yerler haline gelmesi için çalışılabilir.

Bunun için de öncelikle sorunun tartışılması, vahametinin anlaşılmasıgerekiyor. Bu tartışmanın olabildiğince geniş bir zemine yayılması önem taşıyor. Başta üniversiteler olmak üzere, odaların, bu alandaki sivil toplum örgütlerinin, bilim kurumlarının ve tek tek bireylerin, kısaca konunun her kesimden muhataplarının sürece dahil edilmesi gerekiyor.



0
pirx
Bu kadar uzun bir copy+paste'e hiç gerek yoktu, herkes burada yazılanları üç aşağı beş yukarı biliyor zaten. En başından beri söylediğimi tekrar ediyorum;radikalin sitesinde yorum yapan şahsın mcse olduğunu nerden çıkardınız?
0
FZ
Alıntı için teşekkürler! Gerçekten de ``mühendis´´ ünvanının sertifika veren kurumlarla da ilişkilendirilmeye başlanmış olması ciddi bir mesele. Bu konudaki son durum nedir, herhangi bir hukuki gelişme var mı merak ediyorum ben de.
0
pirx
Evet güzel kardeşim ben bağnazca her allahın günü linux rulaz ms sucks, veya linux yalanın pazarlamasıdır demiyorsam her iki platformada SAYGILIyım demektir. Her ihtiyacım için en optimum çözümü platform gözetmeksizin araştırıyor/öğreniyor/yeri gelince uyguluyorsam kendimce doğru olanı yapıyorumdur.
Siz bunu algılaymıyorsanız veya benimsemiyorsanız yapabileceğim birşey yok.

Sertifika konusuna takılanda sizsiniz. En başında o zatı muhteremi certified ilan ederek bu hatayı yaptınız. Yoksa ben az yazsam bile en azından iki senedir bu siteyi takip ederim. Hiçbir mesajımdada certified olduğumu dile getirdiğimi hatırlamıyorum. Ama bu topicte birebir peşinhükümlü yaklaşımınızı görünce dayanamayarak örnek vermem gerektiğini hissettim, bakın dedim ben certifiedım ama bağnazca davranmıyorum. Sizse halen bana certler için gerekeni yapmaktan, eşyanın tabiatından falan bahsediyorsunuz. Siz bilirsiniz. Ben it firması yöneticisi veya siyasetçi değilim, ama artık yavaş yavaş işin siyasetsiz olamayacağını kavramaya başladım.
0
zahter
1)Ben "o zat-i muhteremi" sertifikali ilan etmedim!
2)Pesin hukumlu olmadigimi o cumleleri okuyan herhangi biri anlayabilir.Zaten goruldugu gibi "uzun kopyala-yapistir"a gerek yok dediginiz yazida pek cok sey arastirilmis,yazilmis.
3)Siz tum bu yazdiklarinizdan sonra en fazla _istisna_ olabilirsiniz.
4)Siyaset halk arasinda bilinen anlaminin yaninda bir disiplindir.Sozun atlarin egitimi ile ilgili eylemden geldigi dusunuluyor.Gerisini arastirip ogrenebilirsiniz.Ancak gundelik hayattan bagimsiz dusunulecek bir durumda da degildir.Yani siyaset icin biraz gec kalmissiniz.Aramiza hos geldiniz:)
5)Her yazilanin size karsi yazildigini dusunmeyin.Israrci olmayin.Dogayi sevin.Kafaniza takmayin:)
0
Challenger
Evet arkadaşlar, olay karara bağlandı ve Münih yoluna devam ediyor:
http://www.ntvmsnbc.com/news/282429.asp [www.ntvmsnbc.com]
0
zahter
Yalniz "sorun aslinda maliyetlerin beklenenden fazla olmasindan kaynaklanmis" denerek habere ayri bir hava katilmis.Yoksa alttan alttan MS'nin Toplam Sahip Olma Maliyeti politikalarina bir atif mi var? :)

Tatmini tatlandiricilarda arayanlara cek bir kaymakli ekmek kadayifi [Debian] :)
0
Challenger
Eee NTVM$NBC ne de olsa.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

OSEC Linux Eğitimleri : 17 Eylül

anonim

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Open Source Enterprise Centre tarafından gerçekleştirilen GNU/Linux eğitimleri yeni dönemi 17 Eylül'de başlayacak.

Eğitim programı hakkında detaylı bilgi için http://open.bilgi.edu.tr adresindeki programı mutlaka inceleyin. Bizimle iletişime geçin.

SCO Dünyaya karşı!

sundance

SCO'nun Linux kodunun içinde binlerce satırlık Unix kodu olduğuna dair iddiası, 18 Ağustos'da yaptığı sunumla yeni bir boyut kazandı.

Eric Raymond'un konu hakkındaki detaylı analizi, enteresan meselelere değiniyor okumakta fayda var;
1)Alıntı yapılan kod i386 mimarisine değil, ia64 portuna ait
2)IBM'den değil SGI'dan gelmiş
3)2.4.19'da kernele girmiş 2.5'de çıkartılmış

Linux 2.6´nın Harika Dünyası

FZ

Linux çekirdeği 1991 yılında Finlandiya´lı Linus Torvalds tarafından yüksek lisans projesi olarak başlatılmış, Minix benzeri bir işletimi sisteminin 80386 işlemcili PC´ler üzerinde çalışması hedeflenmişti. Linus´un bu proje için aklına gelen ilk isim Freax idi ve neyse ki bundan çok kısa sürede vazgeçti. Çekirdeğin ilk kararlı sürümü olan Linux 1.0, Mart 1994´te dünya kamuoyuna açık kodlu ve bedelsiz olarak sunuldu. O sırada resmen sadece i386 mimarisini ve tek işlemcili makinaları destekliyordu.

Sene 2003, yaklaşık 9 yıl sonra Linux 2.6 binlerce gönüllü ve çalışkan yazılım ve donanım uzmanının çabaları sonucunda yine kamuoyuna sunulmak üzere.

Guru`ları da işten atarlar !!!

sundance

Slashdot.org'da yeralan habere göre HP NJ`deki bir ofisini tamamen kapatma kararı almış.

Bu haliyle çok da önemi yokmuş gibi gözüken haberin çok önemli bir yanı var, o da bu ofisin işlevi. Bu ofis HP-UX (HP`nin kendi geliştirmekte olduğu Unix)`i 64 bit işlemci olan Itanium64`e uyarlamakla görevli olan ofis. Durum böyle olunca ofisin kapanması ile açığa çıkan kişiler de Unix aleminin en has teknisyenleri. Aralarında yaklaşık 20 yıldır Unix kernel üzerine geliştirmede bulunan kişilerden Bell Laboratuvarları`nın efsane olduğu zamanlardan kalma teknisyenler bile var.

Hala öğrenemediler, en pahalı yatırım insandır, insanı kaybederseniz makinalar bir işe yaramaz...

Gel vatandaş geeell... BEDAVA Linux Mainframe´e gel...

sidar

IBM, Linux'a kur yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda başlatılan büyük çaplı Linux destek operasyonunun bir parçası olarak herkese Linux'u tanıtmayı/sevdirmeyi misyon edinen IBM, zSerisi'den 10 işlemcili bir mainframe'i tüm kullanıcılara açacak. Kayıt olan kullanıcılar 2.1 terabyte'lık disk kümesine sahip olan bu dev Linux makinesine Telnet/SSH aracılığı ile bağlanarak web'de surf edebilecek, program geliştirip test edebilecek; kısacası istediği herşeyi yapabilecek. Kayıt olan herkese sanal sunucular verilmesi sayesinde kullanıcılar herhangi bir makineden Telnet/SSH aracılığı ile IBM'in bu dev makinesine girip top oynatılabilecek.