Tüm dillerin kökeni Anadolu mu?

0
FZ
Yeni Zelandalı iki bilim adamının Nature dergisinde yayımlanan araştırmasına göre Sanskritçeden İngilizceye kadar bütün Hint-Avrupa dilleri 8 bin yıl önce Anadolu'da doğmuş.

Russell Gray ve Quentin Atkinson'ın 'evrimci biyoloji' tekniklerine dayanan araştırmasına göre Hititçe, Yunanca, Latince, İngilizce, Almanca, Fransızca, Sanskritçe, Kelt dilleri, Farsça ve Rusçanın tohumlarının Anadolulu ilk çiftçiler tarafından atıldığını ve zamanla tüm dünyaya yayıldı. GlaxoSmithKline ilaç firmasının Biyoinformatik bölümünden David Searls, Gray ve Atkinson'ın dil ağacının gelişimiyle ilgili değerlendirmesinin bilinen tarihi olaylarla da çakıştığını söyledi.

Kaynak: Radikal

Görüşler

0
FZ
Nedense aklıma Snow Crash geldi ;-)

http://www.amazon.com/exec/obidos/ASIN/0553380958/qid=1070055769/sr=2-1/ref=sr_2_1/002-3468078-6348052
0
malkocoglu
Tum diller demek yerine, hint-avrupa dillerinin kokeni Anadolu mu demek daha uygun olur. Hititce mesela, Turkceye degil, Ingilizceye benzer. Unlu Hitit arastirmacimiz Sedat Alp bunu ispatlamisti.

Fakat Turkce ve diger Ural Altay dilleri bu topraklara sonradan gelmislerdir.
0
malkocoglu
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A16616-2003Nov26.html
0
gabriel
Aslinda cok mantikli...
Nuh un insanligin ikinci babasi oldugunu ve butun insanligin nuh , ve cocuklari ve onunla beraber olanlardan yeniden cogaldigini dusunursekeger bu cok normal

cunki ayni bolgenin insanlari dogal olarak ayni dili konusacaktir Dunyadaki tum insanlarin o insanlardan cogaldigini dusunursek dunyadaki butun dillerde o eski ortak dilden cikmis olur

Anadolu ya gelince ; buda mantikli cunki Nuh un gemisi Bir rivayete gore agri dagina (mount ararat)
bir diger rivayete gorede Cudi dagina inmistir

yani dogal olarak insanligin yok olmasindan sonraki ilk yerlesim yeride Anadoludur

Ama bu teori Nuh dan onceki topluluk ve dilleri kapsamaz
0
seraph
eger kistasimiz kutsal kitap olacaksa, dillerin zaten nuhtan sonraki kusaklardan birinde, babil kulesi vakasi ertesi karistirildigini da goz onune almak gerekir..yani gene yolumuz anadolu-on orta asya cevresine dusuyor..
0
FZ
Bilimsel bir araştırmada kıstas kutsal kitaplar değildir (eğer araştırmanın doğrudan konusu olarak inceleniyorlarsa o ayrı). Babil kulesine gelince, dil ile ilgili efsaneyi güzel bir efsane olarak ele almakta ancak bunun bir hikaye olduğunun bilincinde olmakta fayda var.

``Dilin karıştırılması´´ tabiri de bir hayli enteresan bir tabir olmuş. Ortada herkesin konuştuğu homojen bir dil vardı ve birileri gelip bu dili karıştırdı, nifak tohumları soktu gibi falan :)

Öyle ya da böyle birazcık dahi olsa birbirlerinden ayrılan, bir miktar izole olan insan topluluklarının dili düzenlemeye başladıkları ve kendilerine özgü bir hale getirdikleri bilinen bir gerçektir, pek çok coğrafyada pek çok örneği vardır ve görmek için öyle binlerce yıl öncesine gitmeye de gerek yoktur. 3-5 insan kuşağını kapsayan bir süreç ya da birkaç on kilometrelik değişimlerde dahi insan dilinin farklılaşabildiği ve diğerleri tarafından anlaşılmaz hale gelebildiği gözlemlenebilir. Bu yüzden de dile dair durumları esrarengiz, mistik, efsanevi oluşumlarla açıklamak yerine yine insan beynine, antropolojisine, genlerine, vs. bakmakta fayda vardır diye düşünüyorum.
0
murat09
Bilinen bütün antropolojik veriler, insanoğlunun 2 milyon yıl önceki varolmaya başlama tarihinden sonra kara kıta Afrika'dan yeryüzüne yayıldığını (Kızıldenizi, Bering Boğazını YÜRÜYEREK geçerek) söylemekte, ister Adem ile Havva'ya inanalım, istersek evrime. Genetik araştırmalar Endonezya'da Afrika genlerini buluyor örneğin. Bunu da dikkate almakta fayda olduğunu düşünüyorum.
0
FZ
Dil ve beyinle ilgili fantastik bir durum: Yabancı Aksan Sendromu. Bazı insanlar geçirdikleri bazı sinirsel hastalıklardan sonra yabancı bir aksanla konuşmaya başlıyorlar. Söz gelimi doğma büyüme Indiana, ABD´li biri İngiliz aksanı ile konuşmaya başlıyor ve çevresindeki hiç kimseyi oranın yerlisi olduğuna inandıramıyor:

http://cognews.com/1070262952/index_html

Bu konu hakkında Oxford´lu araştırmacıların keşfettikleri bazı beyin bölgeleri var bu hastalarda ortak olan:

http://news.bbc.co.uk/1/hi/health/2300395.stm

Bu adreste ise Yabancı Aksan Sendromundan muzdarip bir hastanın hastalanmadan önceki konuşma şekli ile hastalandıktan sonraki konuşma şeklini kıyaslayan ses dosyaları mevcut:

http://www.admin.ox.ac.uk/po/021003.shtml
0
seraph
Bilimsel bir araştırmada kıstas kutsal kitaplar değildir


tabi ki degildir, ancak nuh'tan bahsedilirse de cevap veya ek bilgi olarak kutsal kitaplardan alinti yapmak en uygunudur heralde :-)


``Dilin karıştırılması´´ tabiri de bir hayli enteresan bir tabir olmuş. Ortada herkesin konuştuğu homojen bir dil vardı ve birileri gelip bu dili karıştırdı, nifak tohumları soktu gibi falan :)


atifta bulundugumuz kaynaga gore oyledir..bu kaynaga inanmamak veya bir alegori olarak gorme hakkiniz da vardir tabi ama kaynagin uslubuyla ilgili elestirileri de bana degil yazana iletiniz :-)

Öyle ya da böyle birazcık dahi olsa birbirlerinden ayrılan, bir miktar izole olan insan topluluklarının dili düzenlemeye başladıkları ve kendilerine özgü bir hale getirdikleri bilinen bir gerçektir,


evet ama bu tartismada bahsi gecen sey bu 'ozellestirme' oncesi ortak dile dair ipuclari bulabilmek..

Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Track 03 Multimedya Sergisi / 4-25 Temmuz

FZ

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarım Bölümü lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin yıl boyunca gerçekleştirilmiş oldukları çalışmalardan derlenmiş dudak uçuklatıcı bir sergiye hazır olun!

Bu yıl üçüncüsü yapılan Track 03 isimli bu sıradışı sergiye gittiğinizde çok farklı bir deneyimin parçası olacaksınız. Sergi salonundaki bilgisayarlar tamamen ziyaretçilerle etkileşime açık ve bunlara ek olarak duvarlara yansıtılan video görüntüleri, salonu dolduran müzik, vs. fantastik bir atmosferin aklıma gelen birkaç öğesi.

4 - 25 Temmuz tarihleri arasında açık olan sergiyi günün herhangi bir saatinde ziyaret edebilirsiniz (7/24 açık). Sergi mekanı: Taksim, Sıraselviler caddesine girince yaklaşık 100 m. ileride solda Bilgi Üniversitesi, Hazırlık Binası.

Hayatın içindeki matematik

FZ

Gün geçmiyor ki "imkansız"ı mümkün kıldığını iddia eden bir haberle karşılaşmayalım sayın fazlamesai.net okuyucuları!

ZeoSync şirketi, tesadüfi bir veri setini (random data) yaklaşık 1:100 oranında sıkıştırabilen bir algoritma geliştirdiğini iddia ediyor.

Daha düz bir dille söylemek gerekirse adamlar diyorlar ki: Verin bize 100 MB büyüklüğünde herhangi bir dosya, bizim yazılım bunu evirip çevirip 1 MB boyuna indirsin, sonra silin 100 MB olan dosyanızı, canınız isteyince bizim algoritmaya sokun 1 MB, aynen 100 MB büyüklüğündeki orjinal dosyanızı size anında geri versin!

Kendi yorumlarıma geçmeden önce şirketin duyurusu ile ilgili kriptografi üstadı Bruce Schneier'in yorumlarına yer veren şu güzel makaleye bir göz atmanızı isterim.

Lightweight Languages 2004 (LL4)

FZ

LL4 etkinliği üniversitelerden ve endüstriden en iyi dil tasarımcılarını bir araya getiren bir günlük çok yoğun bir forum.

Bu etkinlik kullanılabilir ve faydalı programlama dilleri, araçları ve süreçlere odaklanmaktadır. Hafif diller yaygın dilleri kullanan programcılara yeni ve farklı teknikleri göstermek için etkili araçlardır.

Etkinlikte ele alınacak konular:

Formula-G Güneş Arabaları Yarışması'nı İTÜ kazandı

FZ

TÜBİTAK tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen "TÜBİTAK Formula-G Güneş Arabaları Yarışması"nın finali, İstanbul Park'ta yapıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden (İTÜ) 'Arıba 1' adlı takım birinci oldu.

Uluslararası Otomobil Sporları Federasyonunun (FIA) pist yarışları için tasarlanmış güneş arabaları kurallarının geçerli olduğu yarışmanın finaline, 18 takım katıldı.

İki saat süren ve 30 turda tamamlanan yarış sonrasında yasal itiraz süresi beklendi. 6 kişiden oluşan kurul, bazı ekiplerin itirazlarını değerlendirdikten sonra dereceye girenleri açıkladı.

Yarışmada, İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) “Arıba 1” adlı takım birinci, aynı üniversiteden “Arıba 2” adlı takım ikinci ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) takımı üçüncü oldu.

Kaynak: Hürriyet.

Kablosuz İstiklal

FZ

Internet sokağa taşındı İstiklal Caddesi kablosuz internete kavuştu.

İGDAŞ´ın öncülüğünde, Koç.net ve Cisco´nun teknolojik desteğiyle gerçekleştirilen projeyle Beyoğlu´nda internete artık kablosuz bağlanmak mümkün olacak. Projeyle, İstiklal Caddesi boyunca açık alanlardan, kafelerden ya da herhangi bir başka noktadan, mobil cihazlar, dizüstü bilgisayarlar veya PDA'lar ile isteyen herkes internete kablosuz olarak bağlanabilecek.

Türkiye´deki ilk kablosuz internet cadde uygulaması olan proje, New York, Londra ve Paris´in ardından dünyada dördüncü uygulama olacak. İstiklal Caddesi´nde hayata geçirilen uygulama ile İstanbul kenti çağdaş ve dijital bir metropol olma yolunda önemli bir adım daha atmış oluyor. Projeyle, Taksim başlangıcından Galatasaray Lisesi'ne kadar olan bölümünde oluşturulan Kablosuz Bağlantı Noktaları sayesinde İstiklal Caddesi, kablosuz internet erişim alanı haline getirildi. Böylece, cadde boyunca herhangi bir noktadan veya herhangi bir kafeden internete kablosuz bağlanmak mümkün hale geldi.