İlk zamanları hatırlıyorum da. HitNet günleri... (Internet nispeten uzaktı o zamanlar)Tek kelimeyle "güzeldi". Paylaşım, tartışma vs. ama güzeldi. Kimliksizlik orada da vardı, ve tabi karşı cins numarası yapanlar da. Ama ortalık bulanmıyordu. Sonra Zirve'ler vardı. İnsanlar biraraya geliyorlardı ve herne kadar ilk konuştukları şey olsa da sadece bilgisayar konuşmuyorlardı, burada arkadaşlıklar pekişiyordu, paylaşım artıyordu vs.
Hani bilgisayar paylaşımı azaltır, insanları asosyal yapardı ya. Aksine aslında sosyalleşemeyen birçok insanı fikirlerini anlatır, başkalarıyla bir şeyler paylaşır hale getirdi.
Bu gerçekleşirken herkez kimliksizliğin bir problem olduğunu, isteyen herkesin istediği herkes gibi davranabildiğini ve bunun da hiç dürüst bir şey olmadığından yakınıyor. Halbuki bence bu en de güzel şey. Yüzyüze olan ilişkilerde eğer istisnai bir yalancı değilseniz zaten dürüst olmak zorundasınız. Halbuki IRC öylemi ki ? İsterseniz Çilek adı ile girersiniz Zurna'ya. Bir tecavüze uğramadığınız kalmaz demiyorum, zira sanal olarak tecavüz etmeye kalkan bile çıkar. İsterseniz karşı cins taklidi yapabilir ve karşınızdakiyle dalga geçersiniz. Ama bu acaba gerçekten birilerini alaya almak mıdır, yoksa içinizdeki başka bir kişiliğin kendisine bulduğu çıkış noktası mı ? Bir yaparsınız iki yaparsınız sonra sıkılırsınız, veya sıkılmazsınız. Ama o noktadan sonra bence dürüstsünüzdür. Hem de belkide kendinize bile hiçbir zaman olmadığınız kadar dürüst.
Hayatında hiç yalan söylememiş birisinin dürüstlüğü hep soru işaretleri oluşturmuştur benim kafamda. Yalanı bilmeyen birisi dürüstlüğü nasıl bilebilir ki ? diye düşünmüşümdür. Bir de hep şu meşhur hep yalan söyleyen ve hep doğru söyleyen köylüler bilmeceleri. Aslında her zaman yalan söyleyebilmek için her zaman doğruyu bilmesi gereken köylüler...
Dürüst olma zorunluluğu olmayan bir ortamda dürüstlük çok daha değerli. Internet'in olmadığı zamanlarda bilginin daha değerli olması gibi, Orta Çağ'da Engezisyon'dan kaçırılan Eflatun kitaplarına paha biçilememesi gibi.
Mesela benim ICQ'da tanıştığım bir arkadaşım var 18 yaşında, dünya tatlısı bir kız. Info'mda Oğuz Atay'ı görüp bulmuş beni. Bundan iki ay öncesine kadar nasıl gözüktüğünü bile bilmiyordum, umrumda da değil açıkcası. Fakat o kadar çok şey anlattık ki birbirimize. Ve çok nazikçeydi. İçerden dokunmadan, sadece birbirimiz istedikçe ve beraberce.
Bana birsürü şey öğretti, en başta da ayrılırken "hoşça-bırak kendini" demeyi :)
Herne kadar dağıtmış olsam da demek istediğim, Sanal arkadaşların aslında gerçek dünya arkadaşlarından çok daha arkadaş olabildikleri. Zaten değersiz olanları gerçek hayatta olduğundan çok daha kolay eliyoruz çünkü. Bir insanla bir saat iki saat sohbeti sürdürüyorsak orada bir kıvılcım görüyoruz demektir.
Dahası hergün gördüğünüz kanlı canlı insanlar aslında gerçek değiller. Yani zaten %90'ı "Okuldan arkadaşım", "işyeri arkadaşım" veya "bir arkadaşımın arkadaşı". Yani aslına zaten SANAL (ve dahi bir çeşit SAN-CI) arkadaşlar. Sadece onları öyle görüyor olmamız bize gerçekmişler izlenimini veriyor. Ta ki gerçekten de zor bir durumla karşılaşıncaya, bir şekilde bu arkadaşlık test edilinceye kadar. Bir gözlük olsa ve gerçek arkadaşlarla, "bizim bir arkadaş"ları birbirinden ayırabilse. O zaman görüp şaşırırdık bence, ne kadar az arkadaşımız olduğuna, ve insanların sanlallığına.
Fakat sadece Net'de görüştüğümüz insanlarda durum böyle değil. Hiçbir borçları yok (veya alacakları), sadece oradalar ve sen de orada olduğun için karşılaşıyorsun ve istediğin kadar süre istediğin yoğunlukta birliktesin. Eğer hoşuna gitmeyen en küçük bir şey olursa kesersin arkadaşlığı, nasıl olsa her gün yüzüne bakmak veya okulda karşılaşmak gibi bir zorunluluğun da yok. Suretleri belki sanal, ama kendileri fazlasıyla gerçek.
İlk defa terkedildiğimde, seslerini bile duyurmadan sadece birkaç ASCII kelime ile ne kadar yanımda olduklarını hissettirebilen HitNet tayfasına atfedilmiştir. Aradan ne kadar uzun zaman geçmiş olsa da. Biliyorum ki sizler gerçeksiniz, belki de şu anda modemle Beygir'e bağlanıyorsunuz yeni BWave paketlerini almak için.
Sanal arkadaşlıklar Banal Dostluklar...
Hatırlıyorum da bir zamanlar iki arkadaşım vardı. Bir BBS'de tanışıp (o zamanlar Internet çok uzaktaydı) sonra biraraya gelip evlenmişlerdi.
Geçenlerde boşandıklarını duydum. Sanal alem ve ilişkiler üzerine biraz kafam takıldı. Ne de olsa işten işe koşuştururken sadece ya problem çözmek ya da takılma yüzünden beynimi kullanır olmuştum ya, oturdum düşündüm.
Geçenlerde boşandıklarını duydum. Sanal alem ve ilişkiler üzerine biraz kafam takıldı. Ne de olsa işten işe koşuştururken sadece ya problem çözmek ya da takılma yüzünden beynimi kullanır olmuştum ya, oturdum düşündüm.
Bir de icq olmuş ekranında fakat gel gör ki şifreni kabul etmiyor. Neden neden diyorsun?
Bir de bakmışsın ki hacked by xxx.
İşte böyle herşeye yeniden başla işin yoksa ya da hiç başlamamak mı daha iyi bilemiyorum.
Kendine kızıyorsun salak ne dolduruyorsun bütün bilgilerini diyorsun bir de 3 sene öncenin vermiş olduğu saf icq heyecanınla şifreni doğum tarihin olarak yazıyorsun.Neden kolay hatırlamak için.
Tabi sonra bir de dalga konusu oluyorsun.
Neyse diyeceğim şu ki artık bu program keyif vermemeye başladı bana. Kendimi özgürlüğüm kısıtlanmış gibi hissettim.
Aman e-mailimi yazmıyım aman cinsiyetimi girmiyim yok whitepages ta gözükmiyim miyim miyim