Özellikle ülkemizde, sıkça kulak misafiri olduğumuz konulardır, "Kendime uygun yüksek lisans/doktora programı bulamıyorum", "GPA'm çok düşük beni o programa kabul etmezler", "Yüksek lisansla birlikte götüremiyorum, işi bıraktım" ve türevleri. Acaba bu durumu gerçekten sorguluyor muyuz yoksa hala eski alışkanlıkların kurbanı olmaya devam mı ediyoruz.
Günümüzde lisans ve lisansüstü düzeyde üniversite eğitiminin varlığı, kısıtlı bir kitlenin gidebildiği bazı kıymetli, köklü kurumlar hariç ciddi anlamda sorgulanıyor. Bir atasözü olmamasına rağmen hepimizin iyi bildiği “Üniversite mezunu işsizler ordusu” tabiri bunun en önemli sebeplerinden. Buna rağmen iş ararken herkesin karşısına çıkan “üniversite mezunu” olma şartı ve bunun yanında gelen “derecem olmazsa yükselemem” zihniyeti sebebiyle herkesin kendini üniversiteye gitmek, üniversite mezunlarının lisansüstü öğrenime devam etmek zorunda hissetmesi de içi boş çokça kurumun varlığını sürdürmesine olanak sağlıyor. Söylemeye çalıştığım elbette "üniversite gitmeyin" değil. Ülkemizde erkek üniversite mezunlarının askerlik hizmeti konusunda önemli bir avantajı da var. Ama özellikle bilişim teknolojileri alanınında iyi bir meslek sahibi olabilmek, söz sahibi bir uzman olabilmek için tek yolun üniversite olmadığını, hatta pek çok durumda bunun kötü bir tercih ve zaman kaybı olduğunu görmekte fayda var.
Bir süre önce hedefine Google'ı koyan bir adamın hikayesini paylaşmıştık. Bu sıra dışı bir örnek olsa da kişisel bir eğitim programının sadece online kaynaklarla oluşturulabileceğini gösteriyor. Bunun bir adım ötesi olan, sadece bir alana odaklanan, dikey eğitim programları da yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor. Üstelik bu programların önemli bir kısmı CV’nizde sıradan bir üniversitenin adının yerine/yanına koymak isteyeceğiniz isim sahibi üniversiteler, şirketler tarafından ya da bunların desteğiyle sunuluyor. Tüm bunlar eğitim vermek isteyenler için de, insan kaynağı sıkıntısı çeken sektör için de ayrıca önemli bir fırsat sunuyor.
Big Data University tek bir alana odaklanan hizmetlere iyi bir örnek. Kendi programınızı oluşturabileceğiniz Coursera, Udemy gibi servisleri zaten biliyoruz.
Eğitim kalitesini beğendiğimiz bir çok üniversite programı bahsettiğimiz tipte paketlerden bazılarını içerdiği için ilgi alanımıza giriyor aslında. Ancak bu programlarda ilginizi çeken alana yönelik derslerle birlikte, ilginizi çekmeyen, ihtiyacınız olmayan konuların (bazen yetkinliği sorgulanabilir kişiler tarafından verilen) derslerine de zaman ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Bütün dünyada Bilgisayar Bilimleri olarak uygulanan programların, sadece müşteri çekebilmek için ülkemizde mühendislik olarak sunulması ve bu sebeple fizik, kimya vs. gibi derslerin müfredatta olması durumu gibi.
Ben, hangi alanda olursa olsun geleneksel üniversite eğitimini bir zorunluluk değil seçenek olarak görmek isteyenlerdenim. Peki ya siz?
Geçen şöyle bir yazıya rastlamıştım. Öğrenme konusunda temel sorunun hala nasıl öğretildiği veya nasıl öğrenildiği noktasında olduğunu düşünüyorum. Çevrimiçi veya yüz yüze farketmez, ikisinin de tıkandığı nokta aynı.