Oyunda, Nazi subayları ile dolu bir binada elinizdeki sınırlı sayıda cephane ile kapıları tek tek açarak ilerliyor ve bir yandan hazineleri toplarken diğer yandan da karşınıza çıkan Nazi subayları ve onların köpekleri gibi düşmanları yok ediyordunuz. FPS (First Person Shooter) oyun tarzının atası sayılan ve dönemininin en iyi oyunları arasında yer alan Wolfenstein 3D, yeni mecaresıyla karşımızda.
Mistik ve çok güzel bir giriş görüntüsüyle açılan oyunda, bu giriş görüntüsünden MS 943 yılında (oyunun geçtiği tarih olan 1943 yılından 1000 yıl önce) Henry The Fowlerın (veya kısaca Heimlich) bir büyücü tarafından yeraltına gönderildiğini anlıyorsunuz. Yine bu görüntülerde Hitlerin sağ kolu Nazi subayı Himmlerin, karanlık savaşçının güçlerine sahip olmak için Heimlichin mezarını aramaya başladığını hatta mezarı bulduğunu fark ediyorsunuz.
Siz de bu araştırmalara engel olmak için müttefikler tarafından gönderilmiş BJ Blaskowitz isimli gizli ajanı canlandırıyorsunuz. Ancak Naziler tarafından yakalandıktan sonra bir yolunu bulup Wolfenstein isimli kaleden kaçmaya çalışıyorsunuz.
Ancak bu kale bildiğimiz kalelerden değil. Çünkü Nazi bilim adamları bu kalede değişik mutasyon deneyleri yapıyorlar. Ve bu deneylerin kurbanları da sizin potansiyel düşmanlarınız arasında.
Diğer FPS oyunlarının aksine silahlar önünüze geleni vurup oyunu bitirmek tek amacınız değil. Zaten bunu isteseniz de yapamıyorsunuz. Çünkü oyundaki düşmanların yapay zekası çok çok iyi. Sizi gördükleri zaman kabak gibi durup vurulmayı beklemiyorlar, ya siper alıyorlar ya da ateş açarak geri kaçıyorlar ki bu da sizin işinizi çok zorlaştırıyor. Ayrıca son yıllarda popüler olan sessiz ol hayatta kal mantığı bu oyunda da var. yani ne kadar gürültü yaparsanız (ki bazı silahlar epey gürültü çıkartıyor) o kadar çok düşmanla uğraşmak zorunda kalıyorsunuz.
Yeri gelmişken; oyunda kullandığınız silahlar 1943 yılındaki silahların tamamen aynısı. Ayrıca silahların gerçekçiliğini çok iyi vermişler. Örneğin ağır makinalı tüfek (Venom Gun) kullandığınız zaman belli bir mermi attıktan sonra halk dilinde şişme tabir edilen ve tüfeğin namlusunun ısınması sonucu çalışmaması şeklinde tanımlayabileceğimiz durumla karşı karşıya kalıyorsunuz ki bu gibi durumda silah çalışmıyor. Çözümü ise namlunun soğumasını bekleyip tekrar ateşe başlamak. Kullandığınız silahların hepsinin farklı özellikleri var. Silahlar arasında tabancalar (Luger), tüfekler (MP40, Thompson, Mauser, Venom Gun), alev makinesi, Panzerfaust (bir tür bazuka ve el bombaları bulunuyor.
Quake IIIün grafik motorunun geliştirilmiş bir versiyonunu kullanan Return to Castle Wolfenstein, özellikle insan modellemeleri konusunda oldukça başarılı olmuş. Birçok oyunda gördüğümüz garip insan hareketlerinin birçoğu bu oyunda yok. Karakterlerin hareketleri gerçeğe oldukça yakın olmuş. Her ne kadar bazen ufak tefek hatalar olsa da biçok hareketi başarıyla yapabiliyorsunuz.
Oyunun çoklu kullanıcı (multiplayer) desteği ise gerçekten çok kullanışlı. Oyuncular ister Nazi saflarında, isterseler Müttefik saflarında oynayabiliyorlar. Birkaç harita üzerinde oynanabilen oyunda harita Normandiya Çıkartması benzeri bir ortamda oyun oynayabiliyorsunuz ki bu gerçekten çok ilginç olmuş. Çünkü Er Ryanı Kurtarmak filminin açılış sahnesinin birebir aynısı yapılmış. Eğer Alman saflarında olursanız sahili görebildiğiniz mevzilerde ağır makinalıları kulanarak müttefikleri vurabiliyorsunuz. Eğer müttefik olursanız çıkartma gemileri ile sahile yanaşıp el bombası ve mermi yağmuru altında saldırıyorsunuz. Çoklu kullanıcı seçenekleri arasında bir de Spectator (Gözlemci) bulunuyor. Eğer bu modu seçerseniz oyuncu olarak değil sadece gözlemci olarak oyuna dahi oluyorsunuz ve isterseniz havada da uçarak oyuncuları görebiliyorsunuz.
Ama bu modda hiçbir şeye müdahale etmeyip sadece seyrediyorsunuz. Bu çoklu kullanıcı desteğinin ilginç bir özelliği de var: Eğer Müttefik ve Alman modundan birini seçerseniz asker olarak da 4 ayrı seçeneğiniz bulunuyor. Birinci seçenek Soldier (istediğiniz silahı alabildiğiniz normal asker), ikincisi Medic (sağlık görevlisi), üçüncüsü Engineer (patlayıcı uzmanı bir mühendis), ve sonuncusu da Lieutenant (telsizi bulunan ve askerlere destek sağlayan Teğmen). Her askerin kendine has özellikleri var. Örneğin Soldier iyi bir savaşçıyken Engineer kapı açma veya bir yerleri havaya uçurma konusunda uzman. Takımınızı kurarken kullandığınız haritaya da dikkat ederseniz karşı takımı yenmeniz işten bile değil. Örneğin Normandiya Çıkartmasında belli kapıları havaya uçurmanız gerekiyor. Bunu da ancak Engineer yapabiliyor.
Oyunda kullanılan müzik ve ses efektleri çok gerçekçi. Her silahın kendine has sesi var ve oyunda kullanılan müzikler de gerilimi ve heyecanı çok iyi hissettiriyor. 1943 yılında geçen oyun, kullanıcıları 3 boyutlu bir nostalji ortamına sokmayı çok iyi başarıyor.
Gerek yurtdışında gerekse yurtiçindeki bir çok oyun sitesinden olumlu eleştiriler alan Return to Castle Wolfenstein, oyunseverleri çok memnun edecek.
Piyasaya sürüldüğü yıllarda oldukça ses getiren ve klasikler arasına giren Wolfenstein, yeni versiyonu ile yine sınırları zorlamış. Grafikleri, yapay zekası, çoklu kullanıcı desteği ve diğer birçok özelliği ile Return to Castle Wolfenstein yüzünden uykusuz gecelere hazır olun!
\r
Yazının orijinali:www.ntvmsnbc.com/news/123121.asp
NTVMSNBC:
Herşey yaklaşık 10 yıl önce Activisionun Wolfenstein 3D isimli oyunu piyasaya sürmesiyle başladı. Günümüz bilgisayarlarının henüz emekleme aşamasında olduğu bir dönemde birçok kullanıcının gözdesi olan Wolfenstein 3D, ismini oyun tarihine altın harflerle yazdırmayı başardı.
Bizimkilere oyun mu dayanmıyor nedir ?
Bu arada çok sağlam oyun, bir sonraki FPSin ayırd edici özelliği stereo gözlüklerle gerçek üçboyut efekti olacak sanırım.
Yine de Brood rulez :)