DVD Jon Aklandı!!

0
oktay
Yazıp dağıttığı Linux gibi işletim sistemleri üzerinde DVD izleyebilmeyi sağlayan DeCSS programı yüzünden hakkında Norveç mahkelemelerinde dava açılan Jon Johansen adlı genç hakkındaki bütün suçlamalardan beraat etti.
Bu Amerikan medya devlerine Norveç'ten büyük bir darbe olarak tarihte yerini almış bulunuyor.

Norveç mahkemesi Jon'un yazdığı programın korsan kopyalama amaçlı yazıldığı suçlamasını temelsiz bularak Norveç'te DeCSS türü programların kullanım ve dağıtımını serbest bırakmış oldu. Amerikan mahkemelerinde ise halen 2600.org gibi kuruluşların bu kodun dağıtımını yapmalarından dolayı haklarında açılan davalar sürüyor ve bu davaların bir parçaşı olarak DeCSS kodunun bulunduğu sitelere link vermek de dahil olmak üzere mahkeme kararıyla uygulanan birçok yasak da hala yürürlükte.

Sanırım bu olayda en çok kutlanması gereken hiçbir zorunlulukları olmadığı halde Jon'un kanun karşısında temsil edilmesi görevini üzerine alan Electronic Frontier Foundation (eff.org) olmalı. Bu tip istismar olayları ile maruz kalmak istemiyorsak bu gibi kuruluşları desteklemek boynumuzun borcu.

Darısı Amerikan mahkemelerinin başına diyor ve Norveç adeletini Amerikan medya devlerinin baskılarına boyun eğmediği için kutluyorum.

İlgili Yazılar

Türkiye İnternetinin Babası ve LKD'nin Başkanı Mustafa Akgül rahatsızlandı.

zahter

LKD dernek listesinde gecen habere gore :
"Dernegimizin baskani Mustafa Akgul dun bir rahatsizligi nedeniyle
hastaneye yatti. Bugun yapilan anjiyosunda, kalbe giden damarlarindan birinde tikaniklik oldugu belirlendi. Onumuzdeki gunlerde bir by-pass
ameliyati gecirmesi bekleniyor."

>

27. MADDE

esse

RTÜK Yasa Tasarısı'na Anayasa Komisyonu'nda eklenen bir madde Türk internet dünyasını ayağa kaldırdı...

Tasarı ile internet 5680 sayılı Basın Kanunu kapsamına alındı. İnternet ortamını gazete ve dergi olarak kabul eden RTÜK Yasa Tasarısı ile internet dünyası şöyle düzenlenecekmiş...

Müjde! Bilişimin arsa derdi çözülüyor...

bm

Biz burada Larry Wall'un davranışından felsefi manalar çıkartmaya, hem Malkoçoğlu rumuzu kullanıp hem beynelmilel seviyede kaliteli yazılar yazarak Türk'ün Türk kalarak sadece batılının sanılan oyunu oynabileceğini göstermeye ve bu nevi pek çok faydalı iş yapmaya çalışırken öbür taraftan birileri devletimizin aklına bilişimle ilgili birşeyler sokuyor. Buradaki habere göre Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun "Uygun yerde bedelsiz arsa tahsis etmeye ve Bakanlar Kurulu kararıyla enerji ve vergi muafiyeti gibi teşvikleri vermeye söz veriyoruz" demiş. Vergi muafiyetini anladım ama arsa ve enerji nereden çıktı? "Bilişim şirketlerinin toplanarak bir sanayi bölgesi kurmaları" teşvik edilecekmiş. Bana mı öyle geliyor yoksa "sanayi bölgeciliği" diye bir rant işi mi var Türkiye'de?

Internet yavaş, pahalı ve kesiliyor; ilginç donanım buraya getirilmiyor, iyi teknik kitap bulamıyoruz filan diye şikayet edildiğini duydum ama doğru dürüst iş yaptığını düşündüğüm bilişimcilerden "ah ah keşke bütün şirketler yanyana olsa" diye bir şey hiç duymadım. Pardon düzeltiyorum, hiçbir bilişimciden duymadım bunu. "Ne güzel ofis bilmemne maliyeti olmadan evimizden çalışabiliyoruz" yahut "net sağolsun bir sürü bilgili insanla dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar etkileşebiliyoruz" diyen çok bilişimci tanıyorum tabii. Bunun sebebi galiba benimle konuşan bilişimcilerle devletimizin aklına bu fikirleri sokan bilişimcilerin farklı olmaları.

Sizin aklınız eriyor mu "ithal veya yerli bilişim profesöründen gelir vergisi almayacağım", "telekom işini dehal halledeceğim", "bilişimde şirketleşmek artık 5 dakika", "Türk gençleri evde oturup annelerine çay yaptırıken ABD'nın yüksek katma değerli bilişim sektörününde yer almalı" gibi şeyler demek varken, "arsa tahsis edeceğim", "teşviği insana değil bölgeye vereceğim, siz bölgeye gelin", yani bir yerde efektif olarak "Türkler Türkler'le yakın durup hep Türkler'le konuşsunlar ki Türkiye dışında hiçbir yerde doğru olmayan doğrular üretelim" denmesine? Kimler bu insanların aklına bunları sokuyorlar Allah aşkına? Ben mi çok huysuz veya cahilim yoksa hakikaten ters bir perspektif mi bu?

4 Temmuz, Özgürlük ve Bir Bilim Adamının Bireysel İtaatsizliği

FZ

Bugün 4 Temmuz, Amerika Birleşik Devletleri'nin Bağımsızlık Günü. Bu önemli günde pek çok ABD'liye 2 yıl önce iki bilimadamı arasındaki önemli bir mektuplaşmanın adresi gidiyor.

Taraflardan biri: Prof. Dr. Daniel J. Amit. Diğeri ise saygın bir bilimsel dergi olan Physical Review adına Prof. Dr. Martin Blume.

Konu: Dr. Amit'in Physical Review ya da herhangi bir ABD kurumu (bilimsel ya da başka türlü) ile işbirliği yapmayı reddetmesi ve bunun sorumlusu olarak ABD'nin, sahip olduğu gücü kötüye kullanan en büyük ve zarar verici ülke oluşunu göstermesi. Dr. Blume her ne kadar mektuplarında bilimin uluslararası, tarafsız ve politikaya mesafeli bir kurum olması belirtse de Dr. Amit, bilimin modern dünyada tarafsız kalamayacağını, 1939'da bilimin ne kadar tarafsız olabileceğinin herkes tarafından görüldüğünü belirtiyor, gelecekte torunlarına hesap verebilmek için bireysel olarak bu kararı aldığını, bireysel olarak pek bir gücü olmasa da bu bireysel itaatsizliğinin önemli olduğunu vurguluyor.

My-SQL VS Oracle

ganzo66

My-SQL, anlatmaya ne gerek, Oracle, bunuda anlatmaya gerek yok herhalde. Linux ve open source herdem güzel ortamlar. Biliyor muydunuz ki Oracle'ın şu sıralar en çok çekindiği veritabanı My-SQL... Oracle 8i'den başlayarak Linux ortamına kendini yerleştirmeye çalışıyor. Ama daha dün dünyaya gelmiş olan My-SQL Oracle'ın dizlerini titretiyor.
Bir yandan Caldera ile anlaşma yaparak, bir yandan da 9i ile ortamın sıcaklığını arttırarak ve son olarak development açısından Oracle bedava dağıtarak My-SQL'i sıkıştırmaya çalışıyor. Bence nafile; My-SQL'in hitap ettiği ortam, PHP ile bütünleşmesi, kullanım kolaylıkları ve tabiiki daha az bug'ı ile herhangi bir şey olması mümkün değil.
Aslında burada amaç, "open source ruhunu" open source ruhuna yakın görünerek yıkmaya çalışmaktır. Yapılmaya çalışan işin tek bir adı vardır, "Rabbena hep bana"...