Bir konferansın ardından: Bilgi İşleyen Makine Olarak Beyin - 3

0
FZ
Bir konferanstan alıntı:

Sene 2050. Yer: İstanbul’daki Yıldırım Stadyumu. Boğaziçi İdman Yurdu (nam-ı diğer Akıncılar) ile insanlardan kurulu ve ağırlıklı olarak Brezilyalı oyunculardan oluşan futbol takımının maçı üzerinden kısa bir süre geçmiş. Robotlardan kurulu İdman Yurdu 1-0 yenilmiş. Maçı yorumlayan bir bonobo şempanzesi durumdan memnun olmadığını belirtiyor ve etrafa ASIMO modeli hakemin satın alındığı dedikodusunu yayıyor. Haberi izleyen bir çiftten erkek olanı eşine dönüp “nasıl olur da Hiper-Turing testinde karşı tarafı kadın olduğuna ikna edemezsin!” diye çıkışıyor…
Konuşmasını gelecek öngörülerinin genellikle çıkmadığını ama yine de kendisini alıkoyamayıp bir öngörüde bulunacağını belirterek tamamlayan Prof. Dr. Reşit Canbeyli, belki de bu seneki Bilgi İşleyen Makine Olarak Beyin - 3 toplantısının multidisipliner havasına esprili bir göndermede bulunuyordu.

Devamı: FZ Blogs

Görüşler

0
anonim
Merhaba Öncelikle vakit ayırıpbolgunuzda konferansa dair bu kadar uzun bir özet yazdığınız için teşekkür ederim. Bana çok çarpıcı ve ilginç gelen Prof. Dr. Üner Tan ın sunumu hakkında daha detaylı bilgi ( veya daha iyisi size zahmet vermemek adına makaleye ulaşabileceğimiz bir bağlantı ) vermeniz mümkün mü acaba. İyi pazarlar.
0
FZ
Sonuna kadar okuma sabrını, merakını ve hevesini gösteren herkese teşekkürler :)

Dr. Tan'ın son araştırmasına dair bir makale NeuroQuantology dergisinin son sayısında mevcut.

Özeti okuyabilir yahut tam metni inceleyebilirsiniz.

Tek bir örnekten yola çıkarak sıçramalı evrimi desteklemek ne kadar makuldur, bu ayrı bir tartışma konusu. Öte yandan kaos teorisi bağlamında düşünecek olursak evrim sürecindeki küçücük bir değişikliğin bir sıçramaya ve büyük bir değişikliğe yol açması fikri de garip gelmiyor bana. Dr. Tan da zaten anladığım kadarı ile bunu kast ediyor, çok az bir genetik değişimin bu tür davranışlar silsilesine (dört ayaklı yürüme, dil problemleri, zeka farklılığı) yol açabileceğinden yola çıkarak o tür bir teoriyi savunuyor.
0
sefalet
Bende konferansın ilk gününe katılma fırsatı buldum maalesef ikinci gün gelemedim.Fazlamesai camiasından kişiler ile tanışmak güzel olurdu.Konferansın kalabalık olması ve soğuk sanırım tanıdık yüzleri görmeyi engelledi.Bir başka sefere artık.

Sayın Tan'ın sunumu biraz fazla iddialı ve iddialı olduğu kadar ayrıntılı değildi maalesef.Bu yüzden Sayın Tan'a neye dayanarak bahsi edilen vakaları evrimsel bir sıçramaya kanıt olarak gördüğünü sorma gereğini hissettim.(dağınık saçlı ve renkli yatay çizgili kazak giyen kişi bendim)Çünkü bazı gen ortaklıklarının köklü bazı değişikliklere sebep olması,evrim süreci içinde genlerin bu ortaklığının bir sıçrama şeklinde ortaya çıktığına kanıt teşkil etmesi gerekmez.Buna bir benzetme olarak Sayın Tan'a soru sorarken de kullandığım örneği tekrarlayayım.Bilgisayarda bir film seyrettiniz ve filmin süresi 60 dakika diyelim.Siz isterseniz film oynatıcının özelliklerini kullanarak filmi sonundan başına ya da başından sonuna birkaç saniyede getirebilirsiniz fakat bu demek değildir ki filmin süresi birkaç saniyedir.

Gen ortaklıkları da benzer bir durum sergilemekte.Fizyolojik olarak büyük değişiklikler meydana getirmesi o gen ortaklıklarının evrimsel süreçte bir sıçrama (evrimsel olarak kısa sürede oluşmuş genler arası bir ortaklık) şeklinde ortaya çıktığını göstermez.Ama kalıtım bilimsel araştırmaların bu vakalarda derinleştirilmesi ile hatta Sayın Tan'ın "konuşma geni" örneğindeki ikilemin araştırılması için Ünertan sendromuna neden olan gen topluluklarının insana yakın pirimat türlerinde de incelenmesi gerekebilir.

İşin gen boyutu dışında bir de kültür boyutu var ki o da bu araştırma içinde ele alınması gereken önemli bir başka konudur.

Not: Bu arada konferansı iki üç ay önce Fazlamesai'de bahsederek haber almamı sağlayan Emre Sevinç (FZ)'e teşekkürlerimi sunarım.Böylece bir kaç arkadaşımı da sürükleyerek ilk günün kalabalığına katkıda bulunmuş olduk.Demek ki neymiş "iletişim" çok önemliymiş.
0
FZ
Demek ki bundan sonra bu tür toplantılardan önce bir FM toplantısı yapmak lazım (sanal da olsa) ki daha yoğun ve verimli bir etkileşim içinde olalım. ;-)

Dr. Tan'ın sunumu evet, 15-20 dk.da ne kadar ayrıntılı verilebilirse uzman olmayan bir topluluğa o kadar ayrıntılı idi. Makalelerini okumak daha iyi bir tartışma zemini sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Konuşma gibi karmaşık bir süreci bir ya da iki mutasyona bağlamak - eğer gerçekten yaptığı bu ise - bence de pek makul değil.

Evrimsel çalışmalardaki bir problem de bu, fosiller her şeye dair kanıt sağlamıyorlar ve sürekli bazı şeyleri test etmek için yeni fosil de bulmak kolay değil.

Sizin örneğinize gelince, elimizde bir film yok. Orasını burasın rahatlıkla kurcalayacağımız tam bir film olsa idi keşke. Elimizde kocaman boşlukları olan, sadece hana hatları belirli bir film var.

Belki de söz konusu kişilerin genetik analizi tamamlandıktan sonra belirttiğiniz gibi primatlar üzerinde denenebilecek mutasyonlar bilgi vermeyi sağlayabilir. Bu tür karmaşık problemlerde %100 şudur, budur demeden önce gerçekten ince eleyip sık dokumak gerekiyor.

Kültür boyutu derken kast ettiğiniz nedir?
0
sefalet
Orada demek istediğim, bahsedilen vakaların bir sıçramaya kanıt teşkil etmesi gerçekçi değildir.Sayın Tan çarpıcı olması için öyle söylediğini belirtmişti belki tecrübeli bir bilim insanının sezgisel yaklaşımı olarak değerlendirmek daha uygun olur.

Kültür derken çevre şartları ve mevcut koşullara verilen davranışsal tepkileri kastediyorum.Bir gen ya da genler insansı atamızda ayağa kalkma gibi bir değişimi sağlayacak ortaklığa girmiş olabilir.Ama canlının çevre koşulları ve bunlara verdiği yanıtlar genin getirdiği değişimi hızlandırabilir de yavaşlatabilir de.Ayağa kalkma geni ortaya çıkmış olabilir ama çevre koşulları diyelim ormandan çıkma gerçekleşmemiş olabilir.Böylece değişime uğramış ve yeni işlev getirebilecek gen ortaklığı uygulamada gerçekleşme fırsatı bulmayabilir veyahut bu süreç gecikebilir.Konuşma geni olarak adlandırılan genin pirimatlarda da bulunmuş olması benzer bir olgu olarak değerlendirilebilir.Gen var ama konuşma yok.Kültür bu noktada belirleyiciler arasında önemli rol oynuyor olabilir.Benzer durumun ayağa kalkma için olması da hesaba katılmalıdır.Kültür etkisi derken bunu kastettim.
0
sefalet
Bende konferansın ilk gününe katılma fırsatı buldum maalesef ikinci gün gelemedim.Fazlamesai camiasından kişiler ile tanışmak güzel olurdu.Konferansın kalabalık olması ve soğuk sanırım tanıdık yüzleri görmeyi engelledi.Bir başka sefere artık.

Sayın Tan'ın sunumu biraz fazla iddialı ve iddialı olduğu kadar ayrıntılı değildi maalesef.Bu yüzden Sayın Tan'a neye dayanarak bahsi edilen vakaları evrimsel bir sıçramaya kanıt olarak gördüğünü sorma gereğini hissettim.(dağınık saçlı ve renkli yatay çizgili kazak giyen kişi bendim)Çünkü bazı gen ortaklıklarının köklü bazı değişikliklere sebep olması,evrim süreci içinde genlerin bu ortaklığının bir sıçrama şeklinde ortaya çıktığına kanıt teşkil etmesi gerekmez.Buna bir benzetme olarak Sayın Tan'a soru sorarken de kullandığım örneği tekrarlayayım.Bilgisayarda bir film seyrettiniz ve filmin süresi 60 dakika diyelim.Siz isterseniz film oynatıcının özelliklerini kullanarak filmi sonundan başına ya da başından sonuna birkaç saniyede getirebilirsiniz fakat bu demek değildir ki filmin süresi birkaç saniyedir.

Gen ortaklıkları da benzer bir durum sergilemekte.Fizyolojik olarak büyük değişiklikler meydana getirmesi o gen ortaklıklarının evrimsel süreçte bir sıçrama (evrimsel olarak kısa sürede oluşmuş genler arası bir ortaklık) şeklinde ortaya çıktığını göstermez.Ama kalıtım bilimsel araştırmaların bu vakalarda derinleştirilmesi ile hatta Sayın Tan'ın "konuşma geni" örneğindeki ikilemin araştırılması için Ünertan sendromuna neden olan gen topluluklarının insana yakın pirimat türlerinde de incelenmesi gerekebilir.

İşin gen boyutu dışında bir de kültür boyutu var ki o da bu araştırma içinde ele alınması gereken önemli bir başka konudur.

Not: Bu arada konferansı iki üç ay önce Fazlamesai'de bahsederek haber almamı sağlayan Emre Sevinç (FZ)'e teşekkürlerimi sunarım.Böylece bir kaç arkadaşımı da sürükleyerek ilk günün kalabalığına katkıda bulunmuş olduk.Demek ki neymiş "iletişim" çok önemliymiş.
0
sefalet
FZ'nin günlüğünün sonunda konferansa dair eleştirilerine katılıyorum.Boğaziçi Üniversitesinin kalipresini düşünürsek bu tür konferansların görüntü ve sesli kayıtlarının yapılması ayrıca web üstünde daha detaylı bilgilendirmenin olması ve en önemlisi konferanstaki sunumların yayınlanması büyük beklentiler olmasa gerek.Bu tür farklı disiplinlerin bir araya geldiği toplantılarda özellikle bir de katılımcı sayısı yüksek ise sesli kayıt çok yararlı olabiliyor.Farklı bir alanda bu türde yapılmış bir toplantının sesli kayıtları daha sonra toplantının yayınında kullanılmış böylece izleyicilerin soru ve cevapları ile gerçekleşen tartışmalar da yayının içinde yer almıştır.

Dileğinize katılarak, umarım bu tür toplantıların yakın zamanda ve daha gelişerek sürmesi mümkün olur.
0
FZ
Ben biraz da geçenlerde izlediğim şu etkinliği düşünerek yazdım o eleştirileri. Elbette MIT'deki bir enstitünün açılış etkinliği ile Boğaziçi'ndeki bir toplantıyı aynı kefeye koymuyorum ama öte yandan, neden aşağı kalır yanımız olsun ki diyorum ;-)
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Uykucular için çalar saat

ercumend

MIT'nin Media Laboratuvarı'nda geliştirilen bir çalar saat en iddialı uykucuyu bile yatağından kaldıracak yetenekte. Clocky adı verilen çalar saat, yepyeni bir yöntemden yararlanıyor. Saat belirli bir saatte çaldıktan sonra susturma düğmesine basılsa dahi, içindeki mekanizma, saati yatağın yanında durduğu yerden oynatarak yere düşürüyor ve üzerindeki tekerlekler yardımıyla her seferinde farklı bir yerde saklanmasını sağlıyor. Saat yeniden çaldığı zaman, saati aramak için yatağından kalkan kişi, garantili bir şekilde uyanıyor.

Kaynak : 09.04.2005 Cumhuriyet Bilim Teknik Sayfa 9

RobotCub: Yeni ve İddialı bir Robot Projesi

FZ

Avrupa Komisyonu tarafından Unit E5 "Cognition" projesi kapsamında 5 yıl boyunca desteklenecek RobotCub projesi çalışmalarına başladı. Projenin amaçlarından biri gerçek robot ürünleri üzerinden insan bilişsel faaliyetlerine dair daha çok bilgi sahibi olmak. Bu yüzden bilgisayar bilimlerinin yanısıra bilişsel sinirbilim gibi bilim dallarından araştırmacılar çalışacaklar. Proje platformu açık kodlu yazılım prensiplerine göre geliştirilip dağıtılacak.

Hedefler arasında 2.5 yaşındaki bir çocuk boyutlarında ve yeteneklerinde insansı bir robot geliştirmek de var.

3 Boyutlu Holografik Görüntüye Adım Adım...

auselen

"Gelecek de bir gün gelecek" gibi reklam cümlelerini hayata geçirmek bilim adamlarının bir görevi olsa gerek. Habere ve ekteki youtube videosuna bakılırsa George Lucas'ın bir cihazı daha gerçek oluyor.

Çapkın Fareler Genetik Olarak Evcilleştirildi

malkocoglu_2

Bilim adamları tek bir geni değiştirerek, çapkın olan bir fare türünü evcil hâle getirdi. Microtus pennsylvanicus (meadow vole) olarak bilinen fare türü, eşten eşe atlayan ve çocuklarına bakmayan bir hayvan türü olarak biliniyordu. Fakat meadow vole'un kuzeni microtus ochrogaster (prairie vole) tam bir ideal eş modeliydi. Tek eş ile oluyor, onu koruyor ve çocuklarına da bakıyordu. Aradaki farklardan hareketle, araştırmacılar iki beyinde farklı olan maddeyi (vasopressini) tutucu görev yapan bir geni, çapkın farelere enjekte ettiler. Sonuç başarılı oldu: Denek çapkın fareler artık hızlı yaşamıyor, ve tek eş ile mutlu bir şekilde yaşıyorlar.

Haberin devamı: http://www.abc.net.au/science/news/stories/s1134804.htm

Bilim Tarihi Araştırmaları Çıktı

anonim

Merhaba,

Bir süre önce hazırlıklarını duyurduğumuz üç aylık bilim tarihi dergisi, "Bilim Tarihi Araştırmaları", "Başlarken" sayısı ile okurlarıyla buluşmak üzere hazır…

2005 yılı Einstein'ın "Özel Görelilik Teorisi"nin 100. yılı olması nedeniyle Dünya Fizik Yılı ilan edildi. "Başlarken" diyen bir bilim tarihi dergisinin bu başlığı es geçmesi mümkün değildi ve "Einstein" dosyamız da bu şartlarda doğdu.

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyeleri Doç. Dr. Yavuz Unat ve Dr. Ayten Aydın Koç tarafından hazırlanan"Einstein Kronolojisi" hem Einstein'ın yaşamının önemli dönüm noktalarına işaret ediyor hem de Einstein araştırmacıları için bir kaynak olma özelliği taşıyor. Derginin diğer konularına gelince: