Yo yo, uçak için "zorla Türkçeleştirilmeye çalışılmamış" derken kastım o değildi. İnsanlara yapılan zorlamadan bahsetmiyorum ki ben (ki bence gayet de iyi olmuş Atatürk zamanında yapılan Türkçe kullanma zorlaması, nasıl saygı duymam). Benim dediğim zorlama, bir terimi çevirirken, hiç gecelerce kafa patlatmadan, tıpatıp aynısının Türkçe karşılığını kullanmak. "Hava düzlemi" örneğini onun için kullanmıştım. Anlamı umrumda değil, kastettiğim şey şu:
uçak != (air'in Türkçesi + plane'in Türkçesi)
ama
tıkız teker == (compact'in Türkçesi + disk'in Türkçesi).
Çarpıcının açıklaması... "Compact" Disk'in en çarpıcı özelliği fazla veri alması, "flash" disk'in en çarpıcı özelliği hızlı olması...vb. ve bu özelliklerin bu aygıtların isimlerinde yer edinmeleri. Elbette bu bir genelleme olamaz. Sonuçta Ginger'ın en önemli özelliği zencefil bitkisine benzemesi değil.
"Almanlar "fernsehen" dedikleri zaman çok mu komik oluyorlar mesela?"
E olmuyorlar işte, ilk paragrafta anlatmak istediğim de o benim. "Uçak" da airplane'den bozma değil, "Fernsehen" da television'dan bozma değil o yüzden bence ikisi de gülünç değil. Uçak, gidek, gelek, yapak, yiyek diyerek gülmek sadece eşseslilikten kaynaklanıyor.
Şimdi aklıma benzer bir örnek geldi. Şu Geroge Bush'un üstünden düştüğü "Ginger" ın adı, nedense, Türkçeleştirilmeye çalışıldı ülkemizde. Adam yapmış, belki de o sırada zencefilli bir şey yiyordu, "hadi uleyn bunun adı da zencefil olsun bagam" deyiverdi. O kadar debelendik ki ve muhakkak bir kelime atamamız lazımdı ki, sonunda Ginger'ın karşılığına "şey" kelimesi uygun görüldü. Yani zorlamayla güzel olmuyor.
Aynı şey değil pek. Kabaca görselleştirmek gerekirse: "floppy disk" disket, "floppy disk drive" ise disketi içine soktuğumuz ve tık tık ses çıkarıp lambası yanıp sönen disketi işleyen alettir . Aynı şekilde "hard disk drive" da, "hard disk" i işleyen (okuyan/yazan) düzenektir.
Bence hiç vark etmez hepsi Fransızca nasıl olsa. "Moniteur" ve "écran" kelimelerinden geliyorlar. Görüntüleyici öneriliyor TDK tarafından onların yerine.
Ama artık monitör ya da ekran demek o kadar da kötü gelmiyor kulağa. Halbuki "sitedeki kukiler" (cookies) felaket bir kullanım, tam özenti gibi duruyor.
:)))))))))))))))))
Ama uçak en azından zorla Türkçeleştirilmeye çalışılmamış bişey. Mesela "hava düzlemi" (airplane) demiyoruz di mi :D
Problem şurda: adam bir şey icat etmiş, özelliklerine bakmış ve çarpıcı bir tanesini seçerek o şekilde adlandırmış: kompakkkkt olma özelliği mesela ;) Biz de illa ki bunu harfi harfine çevirmeye çalışıyoruz. Halbuki "floppy disk" yerine "disket" niye mi daha çok kullanılıyor? Çünkü, bence, onda zorla benzetmeye çalışma yok. Yani "yumuşak teker" gibi saçma sapan bir şey değil (floppy o anlama mı geliyor bilmiyorum, webster'dan öyle anladım).
Peki "sidi" nasıl bir oluşumdur? Güzide kurum TDK tarafından "yoğun teker" gibi oldukça mantıklı ve yaratıcı (!) bir Türkçeleştirme bizim için yapılmışken, lütfen bundan sonra CD değil YT diyelim :D
Bir kere cayfer'i kesinlikle dinle derim, biz kampüste el üstünde tutarız onu ;)
Eğer bu kadar programlamayla ilgiliysen, bence Bilgisayar Mühendisliği (CENG) ya da Bilgisayar Bilimleri (CS)'ni de düşünebilirsin. Ama eğer ille de Matematik Mühendisliği diyor ve programlamaya da yanında devam etmek istiyorsan; matematik bu işle elbette çok çok ilişkili. Aslında bütün mühendisler birbirlerinin alanlarıyla çok ilişkililer. Mesela endüstri müh.leri, çatır çatır Java öğreniyorlar, veritabanı tasarlıyorlar falan filan.
Aslında yukarıda bir arkadaşın dediği gibi: istersen kimya oku hiç farketmez, önemli olan senin bu işe ne kadar ilgi duyduğun ve vakit ayırdığındır. Herşeyi okulda öğretmiyorlar ve hele üniversitede çok daha soyut geçecek herşey. İş kendi araştırmalarında bitiyor.
Ben de bunu çok düşünüp, tartışmıştım. Şimdi sanatın tanımı herkese göre farklı olduğu için kesin bir cevap vermek tabi ki imkansız. Bence sanat oldukça kısa olarak: "benim" hoşuma giden şeydir. Tek bir şart ile: emek olacak içinde. Yoksa ağacın meyve vermesi de, çiçeğin açması da sanat olurdu. Bilgisayar destekli sanat, biraz da programın yeteneklerine bağlı. Program ne kadar az ve temel şey yapabiliyorsa yani işi ne kadar çok yaratıcıya bırakıyorsa, sanat değeri bence o kadar artıyor. Yani bu iş o kadar kolay değil arkadaşlar. Ben grafik tasarım bölümünde okuyan ablamın bilgisayarda ne kadar sabahladığını iyi biliyorum. Buna emek demezsiniz de ne dersiniz? Günümüzde dijital sanatı ödüllendiren topluluklar var. Demek ki öznel olarak herkesin değerlendirebileceği bir şey bu. Makinalarımız henüz o kadar yapay zekaya erişemedi bence. Ayrıca bu kadar yapay yeteneğe, içgüdüye, estetik bilincine nasıl sahip olacaklar? Kısaca bence bu da saf sanattır, sadece araçları farklı.
CD'sinin mi? CDsinin mi? Yoksa sidisinin mi? ( 107)
uçak != (air'in Türkçesi + plane'in Türkçesi)
ama
tıkız teker == (compact'in Türkçesi + disk'in Türkçesi).
Çarpıcının açıklaması... "Compact" Disk'in en çarpıcı özelliği fazla veri alması, "flash" disk'in en çarpıcı özelliği hızlı olması...vb. ve bu özelliklerin bu aygıtların isimlerinde yer edinmeleri. Elbette bu bir genelleme olamaz. Sonuçta Ginger'ın en önemli özelliği zencefil bitkisine benzemesi değil.
"Almanlar "fernsehen" dedikleri zaman çok mu komik oluyorlar mesela?"
E olmuyorlar işte, ilk paragrafta anlatmak istediğim de o benim. "Uçak" da airplane'den bozma değil, "Fernsehen" da television'dan bozma değil o yüzden bence ikisi de gülünç değil. Uçak, gidek, gelek, yapak, yiyek diyerek gülmek sadece eşseslilikten kaynaklanıyor.