Patronlar ve çalışanlar....

0
anonim
Biraz önce bir yazıya yorum yazdım. "Bana mı ilerliyorsun ey teknoloji !" yazısına... Ama aslında yazdıklarım yeni bir yazı olmayı hakkediyor bence. Bu yüzden biraz daha detaylı olarak tekrar yazacağım affınıza sığınarak.
Sorun patronlar, çalışma saatleri, teknoloji geliştikçe niye daha az çalışmıyoruz sorunu...
İlk olarak biraz patronluk deneyimimden bahsetmek istiyorum. 2 yıl boyunca bir web şirketinin ortağı olarak ortalama 2 kişiye patronluk yaptım. Ve artık midem kaldırmadığı için işi bırakıyorum :)
Neden midem kaldırmıyora gelince...
Bunun için birkaç örnek vereceğim.

Patronluk yaparken en önemli kuralım şuydu: "Bana daha önce yapıldığı gibi, iş olmadığı zamanlarda çalışanlar boş kalmasın diye angarya vermeyeceğim. İş olmadığı zaman insanları iş yerine bağlamayacağım."
Başıma geldiği için biliyorum, boş kaldığınızı gören patronun aslında yapılması hiç gerekmeyen angaryalar vermesi insanda ne çalışma zevki bırakır ne de yaşama.
Çok güzel ama sonuçta ne oldu?
Ortaklarım çalışanları şımarttığımı, onları tepeme bindirdiğimi söylediler. Bunu söyleme sebepleri de şu: Bir çalışandan bir şey istediklerinde öflenip pöflenip "Sonra yapsak olmaz mı ben erken çıkıcam" demiş. Bunun sorumlusu ben oldum. İşin ilginç tarafı bu çocuklar benim 1 dediğimi 2 etmiyorlardı. Çünkü ben "bunu yetiştirmeden bi yere çıkmak yok" demek yerine "yetiştirseniz çok iyi olur" diyip kararı onlara bırakıyordum. Bu bence hiç yanılmayan bir yöntem. Bir insan bir işi patron söyledi diye değilde işin sorumluluğunu hissettiği için yapıyorsa hem daha çabuk hem daha iyi yapar.
Ama bunun kötü bir etkiside var. O insana bir daha emir verip tabiri caizse köpek gibi davranırsanız inadına yapmaz. Benim ortaklarım da maalesef "Çalışanlar bizim her dediğimizi yapmak zorunda ve rica etmemize gerek olmamalı" diye düşündükleri için çocuklar artık onların emirlerine burun kıvırmaya başladı.
Bu arada hala benim her "rica" ettiğimi yapıyorlardı. Siz karar verin doğru mu yanlış mı...

Bu da ikinci örnek: Ben iş olmadığı için - malum kriz dönemi- çocukların sabah geç gelmelerine karışmıyordum. Belki bazen çok geç geldikleri oluyordu ama zaten iş yok sadece biri ararsa diye duruyoruz. Bu seferde çocuklardan birinin geç geldiği bir gün birşey lazım olmuş...
Tabiki kabak benim başıma patladı... Zaten adamlara maaşlarını zarzor geciktirerek veriyoruz, bide tam gün iş yokken tutmanın ne gereği varsa...

Sonuç olarak ben şirketten ayrılıyorum çünkü insan gibi patron olunca bu alemde kötü oluyorsunuz... Uğraşacak gücümde kalmadı açıkcası çünkü insanlar herzaman çalışanları kendilerinden aşağı görüyorlar ve niye aslında hepimizin eşit olduğuna kafaları kesinlikle basmıyor...

Görüşler

0
hafif
önce yumuşak sonra sert olursan, iğrenç ve iki yüzlü bir patron oluyorsun;
önce sert sonra yumuşak davranırsan da senden babası olmuyor.
0
sundance
Valla bence şu zamanlarda özellikle senin gösterdiğin hoşgörüyü göstermek lazım. Stress, sıkıntı hepsi dizboyu iken zaten ortada olmayan bir işden dolayı insanları üzmenin anlamı yok.

Öte yandan sorumluluk öyle herkese verilmez. Bazı çalışan vardır sorumluluk altında daha iyi çalışır, bazısı ise neyi nasıl yapacağının teker teker kendine söylenmesini ister, zaten yaptığı iş ağır geliyordur bir de üstüne sorumluluk almak istemez. Bu kişilere istekleri dışında sorumluluk yüklersen iş yine sıçar.

Öte yandan yapsanız iyi olur un da bir derecesi var. Yine karşıdaki insanı tartarak, yapılması lazım. Tabi ki bir işyeri insanların aldıkları maaş/pirim/hisse karşılığında verilen işi yaptıkları yerdir. Bu yüzden gün kapanınca işi yapmayı reddeden adamın orada işi yoktur. Fakat, para veya karşılık bir yana hiçkimse işini severek , huzur içinde yapan bir çalışanla yarışamaz. Herşeyden önce huzur içinde çalışılmadı mı ne o işten ne o işyerinden hayır gelir.

Bunun için bence uyumlu olmak gerek.

Hepimizin eşit olduğuna gelince, 28 yıllık hayatımda sadece iki elin parmağını geçmeyen özellikler ele alındığında bile birbirine eşit iki insan görmedim, o yüzden hepimizin eşitlik sembolü olarak aynı giydirildiği ilkokul çağlarından, hocalarımızın her allahın günü vurguladığı bu beraberlikten bu yana bunun ciddi bir klişe olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle hiçkimse birbirine eşit değil ve bundan dolayı, herkes kişilikleriyle, tavırlarıyla, yaptıklarıyla ayrı ayrı değerlendirilip buna göre davranılmalıdırlar. Bizleri birey yapan, özel kılan da budur.
0
anonim
Valla bende bir terslik var herhalde ama ben hala insanlara eşit davranılmasından yanayım... Hayat zaten kısa, iyice karmaşıklaştırmanın anlamı yok.. Ve bu arada doğru davranıldığı zaman herkes sorumluluklarının bilincine varır buna eminim...
0
sundance
Valla hakkaten bir terslik olabilir :)) Şaka bir yana şunu ele alalım, bir işyerinde iki çalışan var birisi daha çalışkan, verilen sorumluluğu yerine getiriyor, işini aksatmıyor, diğeri ise gayet ağırdan alıyor işi, ona verdiğiniz iş devamlı patlıyor, insanlarla ilişkileri uyumusuz vs.

Şimdi sen bu iki insana eşit mi davranırsın ?

Hadi geçtim, iki tane arkadaşın var, biri çok düşünceli, insanlara özen gösteriyor, elinden geldiğince herkese yardım etmeye çalışıyor, uyumlu vs. diğeri ise nemrut, kimseyle geçinemiyor, devamlı problem çıkartıyor.

Peki bu iki kişiye eşit mi davranırsın ?

Eğer evet diyorsan sanırım bende bir problem var hem de çok ciddi :)

Kısaca insanlar hakkında hiçbir bilgimiz olmadığı sürece eşit olabilirler, fakat onlarla ilişkiye girdiğimizde, aynı ortamı, aynı mesaiyi, aynı sınıfı paylaştığımızda gittikçe onları tanırız ve bizim gözümüzde anonimlikleri kaybolur ve -eğer onlara değer veriyorsak- kişiliklerine göre davranırız.
0
anonim
Sanırım eşit ve aynı kelimelerini yanlış kullanıyoruz. Eşitten kastettiğim iki insanın temelde aynı muameleyi görmesidir. Çok çalışana da az çalışana da eşit davranırım, evet. Ama aynı maaşı almazlar, ya da aynı primi almazlar... Ama geellikle patronların yaptığı gibi sen az çalışıosun al bütün angaryaları sen yap, bide hergün sana hakaret ediim demem. İnsanlar birbirinden farklıdır, çalışanlar birbirinden farklıdır, arkadaşlar birbirinden farklıdır ama bu eşit olmadıkları anlamına gelmez...
0
sundance
`İnsanlar birbirinden farklıdır, çalışanlar birbirinden farklıdır, ama bu eşit olmadıkları anlamına gelmez.` cümlesi bir çelişkidir.

Zira burada `mavi bir renktir, sarı da bir renktir, ama bu ikisi birer renk olarak eşittir` gibi bir şey değerlendirmiyoruz (ki bu örnek bile kulağa saçma gelmektedir.

Öte yandan az çalışanın maaşını ya da primini kesmek zaten ona farklı davranmaktır.

Eğer sözkonusu olan kişilik haklarını ihlal etmekti, aşağılamaktı vs. gibi bir şeyse o tamamen bambaşka bir konu, zaten ne işle ne başka bir şeyle alakası yok. Ama şahsen benim bir çalışanım işin aksatıyorsa, bunun için bana bir sebep göstermiyorsa zaten uzun süre yanımda kalamaz. Ha bütün bu yaptıklarından dolayı maaşını kesmek filan dediğin olay ise tamamen bambaşka bir şey, o ne etiğe uyar ne bir şeye, kimsenin de maaşını öyle kafana göre `çalışmıyon, yatıyon` diye kesemezsin cıngar çıkar. Ya adamı alır konuşur derdini öğrenirsin, ya da çalışmadığını dengelemek için angaryaları ona yaptırırsın (hoş normal işten kaytaran adamdan angaryalar konusunda hiç yarar gelmez ama...), baktın olmuyor gereken insani ve yasal şeyleri yapıp yolunu ayırırsın.

Hiçkimse eşit değildir ve herkez senle olan etkileşimine göre senden bir tepki alır. Maaşı düşük olur, yüksek olur, arkadaşları tarafından el üstünde tutulur veya biri bir gün kulağına `bak bu adamlar seni hiç sevmiyor` diye fısıldar` ;)

Görüyorsun ya kimse eşit değil...
0
anonim
yonetici olmak zorunda.ama ole bir cagdan geriliyoruzki teknoloji ilerliyor zannediyoruz belikin ama hem teknoloji hem insanlik geriliyor.yoneticiye kilic kaldirabilme yetkisini alip goturmusler.iki mumla devlet isleri ile kisisel isleri birbirinden ayiran adamlarin yerini tek mum vardir benimdir,devlet alsa bile benimdir diyenler almis.koyun misali herseye evet der hale gelmisiz.bu isin yonetici kismi idi.fazla mesailerimin odenmedigi ve islevlik acisindan aktivitesi olmadigi gibi gec kaldigim dakikalar ortalamasi en fazla 20 dakikayi gecmeyen zamanlar icinde-kendi resmine yakistirabiliyormusun- gibi kinaye sanatindan orneklerle hiciv edildigim su gunlerde sizler bizler onlar birlikte olmadigi icin para yuzunden boyun egiyorum.bir taraftan yurumeye basliyayim diyorum milyonlarca insan belki pesime takilir!kimseye guvenemiyorum.ha haklisiniz kimseye guven vermiste degilim ama eski zamanlardaki gibi kahramanliginizi ispatlayip ondan sonra milleti arkaniza alamiyorsunuz.cunku tek tek eziyorlar insani ve olayin farkli yonlerini izliyorsunuz.verecegim ornekte bana gerici diyebilirsiniz belikin ama en taze ve gecerli bir konu bence...kanald de(yada atv olsa gerek) filistinlilerin yahudileri tasladigini gormustum..dusunmeye basladim..sonra sans eseri kanal7 ye baktigimda yahudilerin filistinlilere nispet yeni bir aglama duvari insaa etme temsili gosterileri nedeniyle filistinlilerin onlari tasladigini gordum..bir kanalda eksik gosterim nedeniyle ters dusunceler daldigimda konuyu yorumsuz olarak basindan beri anlatan bir baska haberi izlemek dusuncelerimi degistirdi.sonuc olarak sunu soylemeliyim hersey yasama seklinden kaynaklaniyor..haksizliklar esitsizlikler emegin karsiligini alamamasi...insanlar var olani birakip yeni seyler aramaya basliyorlar...komunizm devlet calisanlarinin her ihtiyacini karsilar halk iscidir..ama devlet yoneticileri kaymak yer...devletin halkina bakmasi islamda var zaten...kapitalizim serbest piyasa ama cok parasi olan ve mafya olan isi goturur...rekabet ve ticaret esit sekilde islamda var zaten..demokrasi...ahhh yoneticiye -sen haksizlik edersen millete kilicimla senin cezani veriririm..zenginler yoksullara dagitir mallarini..zaten islamda yoksulluk olmaz insanin emegi karsiligini tam olarak alir.hirsizin eli zannedildigi uzere hemen kesilmez --nedeni sorulur.ac kaldigi ve ihtiyaci varsa hem sikayetci adam yardim etmek zorundadir hemde devlet..uff konu uzadi kisacasi herkes herseyi biliyor..bundan sonrasina gerek yohk..zamani geldiginde inanin hepimiz gorecegiz.isteyenler istedigi kadar haksizlik yapsin emegin karsiligini vermesin.zamani gelecektir zaten..bir sayinin sonsuza orani sifirdir.10 bin yilda yasasa insan olecek..her seye care var ama olume?o yuzden Allah sonumuzu hayir etsin..salicakla kalin..
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

2000lerde Müzik Kalitesi ve Yüksek Ses Savaşları

FZ

Matematikçi, müzisyen ve yazılım geliştirme uzmanı bir dostumdan önemli bir konuya dikkat çeken ilginç bir e-posta alınca tüm müziksever FM üyeleri ile paylaşmadan edemedim:

"Emre kadresim,

Yeni yılın kutlu olsun.

Bush Anti Virus

redogre

Yılbaşı Hediyesi

redogre

Fazlamesai aşkına!

sundance

Fazlamesai.net ekibi iki gündür Bilgi´de. Çanakkale´den ve Ankara´dan iki fazlamesai üyesi dışında da gelenimiz gidenimiz yok.

Akşama kadar altı saat var, İstanbul´da olup da gelmeyenlere yazıklar olsun, Fazlamesai t-shirtleri var, Linux şapkaları var, dahası biz varız dedik yalan olmuş demek ki :(

Ek: Fazlamesai ekibi beklemede... (Soldan sağa: Butch, Erdoğan(Linux34), Esse, Larweda, FZ, Sundance)

Naviga Çıktı Bayilerinizden Israrla İsteyiniz!

sundance

Yelkencilik, denizcilik konuları ile ilgilenenlerin gözü aydın. Naviga adında dört başı mahmur bir yelkencilik dergimiz oldu. Kendilerine yayın hayatlarında başarılar diliyoruz.

Şimdi bunun fazlamesai ile ne ilgisi var diyecek kişiler için açıklama: Yıllardır CD yanında promosyon kabilinde verilen, her sayısı bir kaç günde kotarılmış, teknik makaleleri yüzeysel Word Excel ve Visual Basic kurslarının hiçbir zaman ötesine geçemeyen bilgisayar dergileri ile dolu bir piyasa için elbette ki mutlu bir haber bu. Maksimum birkaç bin kişilik yelkenci tayfası böyle bir dergi çıkartmayı becerebiliyor ama bu kadar Linux kullanıcısı, bilgisayar programcısı bir Dr. Dobbs Journal ya da Linux Format ayarında bir dergi çıkartamıyoruz. Basiretsizliği takdimimizdir
Naviga´yı bayilerden ısrarla isteyiniz....