Aydın Esen Group @ Ghetto

0
FZ
Kasım ayında GHETTO’da ayakta alkışlanan bir konser sonrasında bütün izleyenleri büyüleyen Türkiye’nin en önemli caz kompozitör ve piyanistlerinden Aydın Esen, Ocak ayında tekrar GHETTO’da. İki yaşında piano çalmaya başlayıp, tek haneli yaşlarından itibaren İstanbul Konservatuarında çalışmış olan, Esen 1980′lerde konservatuardan piano ve kompozisyon dallarında birincilikle mezun olduğunda caz müziği, çağdaş klasik müzik ve ana akım müzikleri bir araya getiren kendine has bir tarz ortaya koymaya başladı.
Klasik kompozisyonlarla cazı bir araya getiren, deneysel ama dinlenebilir bir tarza sahip olan Aydın Esen, 5 kadar ayrı klavyeden oluşan enstrümanı ustalıkla kontrol ettiği ve yanında çoğu öğrencisi olan ama İstanbul caz çevrelerinin önde gelen isimleri olmuş genç ve son derece yetenekli cazcılar ile beraber, yeni cazı İstanbul’da dinleyebileceğiniz sayılı gecelerden birinde sizlerle olacak.

http://www.ghettoist.com/2007/11/01/aydin-esen-group-2/

Görüşler

0
FZ
Klişe seslerden ve standart düzenlemelerden sıkılan herkesi bekleriz ;-)
0
timescape
ya ben konseri kaçırdım daha şimdi haberim oldu.aydın esen lütfen yine konser varsin bir de o kadar geç saatte olmasa tam süper olacak.aydın esen direkt müzik adamı o yaşayan efsanedir...kıymeti bilinmiyor
0
FZ
Neden kıymetinin bilinmediğini düşünüyorsunuz? Bence onun kıymetini bilen biliyor. Zaten o tarz müzikle kendisi de daha fazla popülarite beklentisi içinde değildir muhakkak.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Her çocuğa (veya büyüğe?) bir dizüstü!

roktas

MIT Medya Laboratuvarları tarafından yürütülen heyecan verici bir proje: "100$'lık dizüstü". Bu ucuzlukta bir dizüstü bilgisayarla asgarî bilgiişlem gereksinimlerinin karşılanması amaçlanıyor. Projenin temel hedef kitlesi dünya çocukları (bk. haber başlığı). Proje ön sayfasında girişime öncülük eden Nicholas Negroponte ile yapılmış bir mülakat mevcut.

My-SQL VS Oracle

ganzo66

My-SQL, anlatmaya ne gerek, Oracle, bunuda anlatmaya gerek yok herhalde. Linux ve open source herdem güzel ortamlar. Biliyor muydunuz ki Oracle'ın şu sıralar en çok çekindiği veritabanı My-SQL... Oracle 8i'den başlayarak Linux ortamına kendini yerleştirmeye çalışıyor. Ama daha dün dünyaya gelmiş olan My-SQL Oracle'ın dizlerini titretiyor.
Bir yandan Caldera ile anlaşma yaparak, bir yandan da 9i ile ortamın sıcaklığını arttırarak ve son olarak development açısından Oracle bedava dağıtarak My-SQL'i sıkıştırmaya çalışıyor. Bence nafile; My-SQL'in hitap ettiği ortam, PHP ile bütünleşmesi, kullanım kolaylıkları ve tabiiki daha az bug'ı ile herhangi bir şey olması mümkün değil.
Aslında burada amaç, "open source ruhunu" open source ruhuna yakın görünerek yıkmaya çalışmaktır. Yapılmaya çalışan işin tek bir adı vardır, "Rabbena hep bana"...

The Codebreakers: BBC'den Açık Kaynak ve Özgür Yazılım Belgeseli

FZ

BBC tarafından hazırlanan ve açık kaynak ile özgür yazılım dünyasına ışık tutmayı hedefleyen The Codebreakers Mayıs ayında yayınlanmıştı.

İki bölümlük belgeselin 40 dakikalık bir sürümü OGG (90MB), WMV (60MB), M4V (225MB) veya DVD ISO torrent (1.5GB) olarak indirmek mümkün.

Müjde! Bilişimin arsa derdi çözülüyor...

bm

Biz burada Larry Wall'un davranışından felsefi manalar çıkartmaya, hem Malkoçoğlu rumuzu kullanıp hem beynelmilel seviyede kaliteli yazılar yazarak Türk'ün Türk kalarak sadece batılının sanılan oyunu oynabileceğini göstermeye ve bu nevi pek çok faydalı iş yapmaya çalışırken öbür taraftan birileri devletimizin aklına bilişimle ilgili birşeyler sokuyor. Buradaki habere göre Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun "Uygun yerde bedelsiz arsa tahsis etmeye ve Bakanlar Kurulu kararıyla enerji ve vergi muafiyeti gibi teşvikleri vermeye söz veriyoruz" demiş. Vergi muafiyetini anladım ama arsa ve enerji nereden çıktı? "Bilişim şirketlerinin toplanarak bir sanayi bölgesi kurmaları" teşvik edilecekmiş. Bana mı öyle geliyor yoksa "sanayi bölgeciliği" diye bir rant işi mi var Türkiye'de?

Internet yavaş, pahalı ve kesiliyor; ilginç donanım buraya getirilmiyor, iyi teknik kitap bulamıyoruz filan diye şikayet edildiğini duydum ama doğru dürüst iş yaptığını düşündüğüm bilişimcilerden "ah ah keşke bütün şirketler yanyana olsa" diye bir şey hiç duymadım. Pardon düzeltiyorum, hiçbir bilişimciden duymadım bunu. "Ne güzel ofis bilmemne maliyeti olmadan evimizden çalışabiliyoruz" yahut "net sağolsun bir sürü bilgili insanla dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar etkileşebiliyoruz" diyen çok bilişimci tanıyorum tabii. Bunun sebebi galiba benimle konuşan bilişimcilerle devletimizin aklına bu fikirleri sokan bilişimcilerin farklı olmaları.

Sizin aklınız eriyor mu "ithal veya yerli bilişim profesöründen gelir vergisi almayacağım", "telekom işini dehal halledeceğim", "bilişimde şirketleşmek artık 5 dakika", "Türk gençleri evde oturup annelerine çay yaptırıken ABD'nın yüksek katma değerli bilişim sektörününde yer almalı" gibi şeyler demek varken, "arsa tahsis edeceğim", "teşviği insana değil bölgeye vereceğim, siz bölgeye gelin", yani bir yerde efektif olarak "Türkler Türkler'le yakın durup hep Türkler'le konuşsunlar ki Türkiye dışında hiçbir yerde doğru olmayan doğrular üretelim" denmesine? Kimler bu insanların aklına bunları sokuyorlar Allah aşkına? Ben mi çok huysuz veya cahilim yoksa hakikaten ters bir perspektif mi bu?

Democracy Player ve Videocasting

batasoy

Democracy Player'da Türkçe: artık Videocasting'leri takip etmek ve geleceğin televizyonu olan Internet TV'ye adım atmak daha kolay. Son derece başarılı arayüzü, kolay kullanımı ve daha da önemlisi programın yaratıcı firmanın ortaya çıkardığı Broadcast Manager ile, artık siz de kendi yayınınızı yapabileceksiniz! Detaylar dergimizin Nisan sayısında; ancak programı bugün indirerek yayınları izlemeye başlayabilirsiniz.