Yoo, yanılıyorsunuz.
"neden ordu parası ile araştırma yapılmaz?" gibi bir başlığı evrime taşıyan moron benim. Karamsarlığını belirten bir mesaja "Sen buralarda harcanma, s.tt.r git, yorum falan yazma" yorumu gelince kendini kaybedip; konunun sosyal, psikolojik (insan psikolojisi) ve tarihsel içerikli yönlerine eğilmek varken bunlarla ilgili hiç birşey yazmayıp, erkek şempanzelerin toplanıp komşu kabilelerdeki erkekleri öldürmelerini gözlemleyen bilim adamlarının yazdığı kasıtlı olarak mevcut şiddet durumunu meşrulaştırmak için yapılmış bir araştırmayı alakasız şekilde insanların savaşlarına benzeterek alttan alta bütün insanların aslında şempanze olduğunu iddia etmek yoluyla forumdaki müstesna insanları kendi alçak seviyesine çekmeye çalışan küstah şempanze benim. Tartışmamanın gidişatından da sıkılınca insanlar bunu okuyunca bişey anlayacaklar mı diye düşünmeden, alaydan başka birşey içermeyen ve ne dediği anlaşılmayan sabuklamalara başlayan deli maymun benim.
>/dev/null
Hoşunuza gitmeyebilir veya katılmayabilirsiniz ama keşke öfkenizi bana yöneltmeseydiniz. Benim yazdıklarım herhangi bir kişiye yönelik değildi.
"Keşke insanı bu kadar iyi tanıyan insanlar buralarda harcanmasa." :
Küçümseme saldırının gerek şartıdır. Saldırmak için ilk adımı attınız, nereye kadar gideceksiniz? Hoşunuza gitmeyen şeyler söyleyen birini öldürmezsiniz sanırım. (Bu bir paradoks, size silah doğrultan birinden gözünüzü kapatarak kaçamazsınız!)
DEMONIC MALES: Apes and the Origins of Human Violence
Önceki iletide yazdığım şeylere şempanze topluluklarındaki erkeklerin, komşu bölgelerde yaşayan şempanze topluluklarına bu grubun erkeklerini öldürmek/sakat bırakmak için seferler düzenlemeleri (ki biz buna kendi aramızda savaş diyoruz) ve bilinen dünya tarihi kanıttır.
Alıntı:
"Wars, genocides, rapes and riots are the unhappy legacy of human history, activities seemingly coded into human nature itself. Can anything interrupt this seemingly endless cycle of victims and victimizers? According to Richard Wrangham and Dale Peterson, evolutionary biologists and the authors of Demonic Males, the answer to that question lies several million years in the past, when humans distinguished themselves from their nearest primate relatives, taking their tentative first steps out of the African jungle on the way to language, culture and the atomic bomb."
Çeviri:
"Savaşlar, soykırımlar, tecavüzler ve isyan/kargaşa gibi insan doğasında kodlanmış gibi görünen eylemler insanlık tarihinin uğursuz mirasıdır. Kurbanlar ve kurban edenlerin bu sonsuz gibi görünen döngüsünü kırabilecek birşey olabilir mi? "Şeytani Erkekler" adlı kitabın yazarları evrimsel biyologlar Richard Wrangham ve Dale Peterson'a göre bu sorunun yanıtı, insanların en yakın primat akrabalarından ayrıldıkları, Afrika'nın balta girmemiş ormanlarından başlayarak dile, kültüre ve ordan atom bombasına uzanan yola çıkmak üzere ilk adımlarını attıkları milyonlarca yıl öncede yatıyor."
Alıntı:
"to find a better world we must look not to a romanticized and dishonest dream forever receding into the primitive past, but to a future that rests on a proper understanding of ourselves"
Çeviri:
"Daha iyi bir dünyaya erişmek için ilkel geçmişimizi gözden kaçıran romantikleştirilmiş ve aldatıcı bir hayale saplanmak yerine kendi kendimizi doğru anlamak üzerine kurulu bir geleceğe bakmalıyız."
Keşke böyle bir kuruluş işe yarayabilseydi. Nükleer silahlara sahip ülkeler bunlara başka bir ülke sahip olmasın diye uğraşırken önce kendi ellerindeki silahları da yoketseydi. İran ABD'ye kafa tutabilmek için tek çözüm nükleer silaha sahip olmaktır düsturuyla davranmasaydı vs.
Olmaz ya diyelim ki dünya nüfusunun %60-70 'i vicdani retçi hale geldi, yani %60-70 savaşa ve silahlara tümden karşı, bu çözüm olur muydu? Geri kalan %30 önce bunları sonra birbirlerini öldürmeye devam ederdi sanırım.
Keşke; keşke şiddet insanın söküp atamayacağımız bir parçası olmasaydı.
Dipnot: Amacım yapılan bu tür davranışları eleştirmek falan değil, sadece iyi niyetin yeterli olmadığını ve savaşsız bir dünya düşüncesinin çok uzağında olduğumuzu düşünüyorum.
Satışın bu sonbaharda gerçekleştirileceği yorumları yapılıyordu ancak ne alıcı ne de satış tarihi henüz bir netlik kazanmış değil. Turbo (ve bu sitenin) duyurusunu yapanlar Borland'ın içindeki IDE geliştirici takımı. Bu duyuru IDE ürünlerinin satışından sonra bu takımın yeni bir şirket çatısı altında çalışmaya devam edeceği, bu ürünlerin bedava veya düşük fiyatla dağıtılması yolu ile (eski günlerdeki gibi) öğrencilerden, programlamayla hobi amaçlı uğraşanlardan ve küçük yazılım evlerinden güç alarak tekrar güç kazanacağı varsayımlarına dayanıyor. Ancak gerçekte ne anlama geleceği satışın problemsiz gerçekleşmesine ve satın alacak (veya yeni kurulacak) şirketin niyetlerine ve potansiyeline bağlı olacak.
Daha önce hiç Lisp'le ilgim olmadığı halde niye o yazıyı gönderme gereği duydum ? Şimdiye kadar Lisp'te tek satır kod yazmadığım halde niye yazıyı gönderirken utanıp sıkılmadım ? Hmm, çünkü kod yazmanın hamallık kısmını sevmiyorum. Benzer şeyleri küçük farklılıklarla tekrar tekrar yazmak zorunda kalınca bunalıyorum. Beni bundan kurtaracak bir çözüm arayışındayım. FM'de daha önce gördüğüm Lisp haberlerinden yola çıkarak okuduğum birkaç yazının üstüne bu linkini gönderdiğim yazıyı okuyunca Lisp'in beni bu hamallıktan kurtarabilecek bir araç olabileceğine ikna oldum ve bunu FM'cilerle paylaşmak istedim
Pişman değilim.
Öncelikle henüz Lisp'e elimi sürmediğimi söylemeliyim. Ancak bu yazı Lisp'in neden diğer programlama dilleri ile aynı kategoriye girmediğini anlamam için bir fikir verdi ve şu alıntıların
Lisp programlanabilir bir programlama dilidir.
"Lisp is a programmable programming language."
- John Foderaro, CACM, September 1991
Lisp bir dil değil, bir inşaat malzemesidir.
"Lisp isn't a language, it's a building material."
- Alan Kay
(Kaynak : paulgraham.com/quotes.html)
işaret ettiği özelliğe Lispte nasıl ulaşıldığını ve neden aynı işlevselliğe diğer programlama dilleriyle ulaşılamadığını kestirebilmeme yardımcı oldu.
Maalesef henüz Lisp'e elini sürmemiş biri olarak ben de net örnekler veremiyeceğim, çünkü ben de henüz pratiğini yapmış değilim ancak ne anladığımı anlatmaya çalışayım.
Lispin gücü bir anlamda syntax'ının basitliğinden (veya syntax'ının olmamasından) kaynaklanıyor. Yani daha önce başka yerlerde insanların "Niye Lisp kodu derleyicilerin parse ettiği şekilde (AST = Abstract Syntax Tree = Soyut Sözdizim Ağacı) yazılıyor ki. Bu insanlar için doğal bişey değil" diye şikayet ettiklerini okuduğumu hatırlıyorum. İşte Lisp'in gücü tam da bundan kaynaklanıyor. Tabi burada önemli olan kodun AST şeklinde yazılması değil, bu sayede dilin sözdiziminin programcı tarafından kontrol edilebilmesi. Ancak bu sayede, Lisp'te program yazmaktan kurtulup derleyiciyi programlama aşamasına geçmiş oluyorsunuz. Yani Lisp'te yaptığınız iş program yazmak değil, diğer dillerdeki gibi bir kod yazıp bunu derleyicinin önüne atmıyorsunuz, Lisp'te derleyici ile konuşuyorsunuz.
Örneğin benzer işlevselliğe C++ ile ulaşmaya çalıştığınızı ve bu yüzden C++ derleyicisi ile yazdığınız kod içinden etkileşime girecek bir yöntem oluşturduğunuzu varsayalım. C++ derleyicisinin derleyip AST halinde tuttuğu kodu nasıl işleyeceksiniz ki, C++'nın, derleyici ile etkileşime geçerek bile değiştiremeyeceğiniz bir sürü sabit özelliği var, üstelik C++'nın sözdizimi bir sürü ayrıntı içerdiği için derleyicinin AST haline getirdiği ağaç üzerinde değişiklik yaparak kodu sizin istediğiniz başka bir şekilde ele almasını/derlemesini sağlamak C++ derleyicisini baştan yazmaktan çok da kolay olmaz.
Umarım benim yazdıklarım koanlardan daha anlaşılır olmuştur.
Bence sorun düşündüğünüzün tam tersi. Lisp'i anlatabilmek için önce XML, C# vs öğretmek gerekmiyor. Kendimden bir örnek vererek anlatabilirim sanırım. İlkokulu gecekondu semtindeki 50 küsur kişilik sınıflarda okuduğum için öğretmenlerin teker teker öğrencilerle ilgilenme şansı yoktu. İlk yazmaya başladığımda kimse kalem nasıl tutulur göstermediği için, kalemi normal şekilde değil bütün parmaklarımla kavrayarak tutmaya alışmışım farkında olmadan, tabi bu şekilde tutunca iki satır yazı yazınca parmaklarım yoruluyordu. İnsanların kalemi benden farklı tuttuğunun farkına vardıktan sonra, normal şekilde tutmaya alışmak hiç bilmeyen birisinin öğrenmesinden daha uzun sürdü benim için. Programlamaya benim gibi C,Pascal vs ile başlamış birisi için Lisp'i anlamak için gereken zihin dönüşümünü veya linkini verdiğim yazıda yazarın dediği gibi aydınlanmayı yaşamak için alışkanlıklarınızdan vazgeçmeniz gerekiyor, sorun burda.
Yazıdan çevirerek alıntı yapıyorum. "Lisp'in doğasında zeki ve deneyimli programcıların anlamasını zorlaştıran birşey mi vardı ? Hayır, yoktu. Nihayetinde ben anlamıştım, ben anladıysam herkes anlayabilirdi. O zaman Lisp'i anlamayı bu kadar zorlaştıran neydi ? Cevap, böyle şeylerde her zaman olduğu gibi beklenmedikti. Tabi ki ! Birisine birşey öğretmek zaten bildikleri kavramlar üzerine daha gelişmiş kavramları inşa etmeyi gerektiriyordu. Eğer süreç ilginç kılınırsa ve konular doğru yolla anlatılırsa yeni kavramlar, anlaşılmalarını sağlayan asıl kavramlar kadar sezgisel hale geliyordu. Problem buydu. Meta programming, kod ve verinin aynı şekilde temsil edilmesi, kendi kendini değiştiren programlar, sahaya özgü mini diller; bu kavramlar için yapılan açıklamaların hiçbirisi insanlara tanıdık gelmiyordu. Nasıl anlamalarını beklerdim ki ! İnsanların açık örnekler istemeleri şaşırtıcı değildi. Marsça konuşsam da aynı şeydi."
Sonuç olarak , bazen Marsça konuştuğunuzun farkında olmuyorsunuz, insanlar anlamayınca da kızıyorsunuz. Bir de benzer şeyleri başka durumlarda ben de yaşadım. İnsanlar anlattığınız en basit şeyleri bile anlamayınca ister istemez "salak mıdır nedir, ne var bunda anlaşılmayacak" şeklinde şeyler geçiyor aklınızdan. Oysa anadilini iyi bilen bir insana başka bir dili öğretmek için "sizin kalem dediğiniz şeye İngilizce'de pencil denir" demeniz veya kalemi gösterip "This is a pencil" demeniz gerekiyor. İlk aşamada "pencil" ın İngilizce'de küçük resim fırçası anlamına da gelmesi beni ilgilendirmiyor. Elbette kalemin Türkçe'deki anlamı ve çağrışımları başka bir dil ile örtüşmeyecek, ama siz (pencil != kalem) diye düşünüp "kalemi unut, pencil başka birşey" derseniz insanlara üzerinde düşünebilecekleri/uğraşabilecekleri birşey vermemiş oluyorsunuz, üstelik yazdığınız şeyler Tao'cu koanlara benziyor, onların da yıllarca uğraşırsanız Nirvaya'ya ulaştırma potansiyelleri var belki ama, kaç kişi gözle görülür bir ilerleme kaydetmeden Nirvanaya ulaşmak için o kadar beklemeyi göze alır bilmiyorum. En azından ben o kadar sabırlı değilim.
Not: Linki gönderen benim, şifremi hatırlamadığım ve "Şifremi unuttum" un yanıtı uzun süre gelmediği için anonim olarak gönderdim.
2006 Nobel Edebiyat Ödülü: Orhan Pamuk ( 98)