Kavram karmaşası yok. Bilim felsefesinin onca külliyatını bir iletiye sığdırmanın olanaksızlığı var.
Önce bizim evde akvaryum olmadığını, ama yine de bende bir sapma olmadığını belirterek başlamam gerek.
Benim itirazım "eğitimin iyi birşey olduğu"na değil. Bunu ispatlamak için başvurulan yönteme. Ben bu yöntemin her türlü gerici bakışı meşrulaştırmak için kullanıldığını söylüyorum.
İsterseniz bunun için yüklü miktarda ampirik veriye de başvurabilirim ;-) Mesela açın Sızıntı, Focus gibi dergileri ve inananların kafalarının ne kadar dinç olduğuna dair, veya misvakın dişlere ne denli iyi geldiğine dair, veya yaradanın denizleri nasıl ayrı yarattığına dair "bilgi"lere gömülün. Bence yeterli kanıttır.
Merak ettiğiniz diğer başlığı da açayım: "Özgün araştırmayı gerçekleştiren kişinin birtakım istatistiksel yöntemler kullanmak yerine kafadan istediği sonuçları çıkardığını neye dayanarak iddia ediyorsunuz?" demişsiniz.
Ortada bir yanlış anlaşma olduğu açık. Ben öyle iddia etmediğim gibi, öyle de düşünmüyorum. Aksine, istenilen sonuçları çıkarmak için istatistiksel yöntemler kullanıldığını söylüyorum.
Yani sizin bilimsel yöntemin vazgeçilmez parçası olarak gördüğünüz ampirik bakışın kendisini eleştiriyorum. Yoksa bu bakışı kullanan kişinin bundan saptığını iddia etmiyorum.
Eleştirim dostane ve doğruya yöneltmek hedefini taşıyor. Yıkıcıymışım gibi gergin yaklaşılmayı haketmediğimi sanıyorum.
Kerameti kendinden menkul bilgi dağarcığınızdan bizleri nasiplendirdiğiniz için teşekkür etmemiz gerek herhalde.
Elitist bir insan değilim. Her konuda herkesin fikir yürütebilmesi, daha önemlisi fikir sahibi olmaya çabalaması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle insanların bu tür forumlara yazarken "ben kimim de yazıyorum?" diye düşünmemesini dilerim.
Ancak bu, yazanların hiçbir sorumluluk duymaması anlamına gelemez. Yazan kişinin de
Yazdığı fikrin doğruluğu hakkında en azından oturup düşünmesi,
Mümkünse araştırma yapması
Geçmişte yazdıklarının doğruluğuna dair sorumluluğunu terketmeyip, "biz bunu dedik ama dur bakalım doğru muymuş" kaygısıyla eline geçen öğrenme olanaklarını terketmemelidir.
Uzatmak mümkün, kısaltarak ifade ediyorum: Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp.
Yanıt yazdığım yazının bu bağlamda oldukça ayıplı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insan hata yapabilir, yanlış şey yazabilir. Ama on maddelik yazı yazıp onunda da yanlış olmak, "hata yapmak" ile açıklanamaz. Ortada bir "işkembeden sallama" vakası var.
İzninizle biraz açıyorum:
"Pardus'un rekabet etme gücü yok." Bu ifadenin kerameti kendinden menkul: Neden? "Öyle.." Daha önemlisi şudur: Pardus'a "rekabet etme gücü" gerekiyor mu? "Olmaz olur mu canım. Bu dünyada herkesin hep ihtiyacı vardır O'na". Pardus'un "rekabet" dışında yapacakları olamaz mı? Örneğin bir proje yalnızca varlığıyla bazı şeyleri değiştirebilir. Pardus elbette böyle bir proe değildir ama "rekabet etme gücü"nü merkeze yerleştirmenin de bir anlamı yok. Mesela "getirisi" daha tartışılabilir. Veya getiri/götürü oranı..
"TÜBİTAK rekabete hazır nitelikte akademik olmayan bürokratik bir kurumdur" ifadesine fazla yanıt yazmamak gerek. Arkadaşın TÜBİTAK'tan bihaber olduğu aşikar. Bu önyargının mesnetsiz olması değil, böylesine mesnetsiz bir önyargının yıllardır cahiller tarafından konuşulurken TÜBİTAK görmüş insanların birinin çıkıp "Arkadaşım o kadar da değil" dememesi üzücü bir gerçektir. Anlaşılan devlete dair herşeyin karalanması kampanyası bilgi sahibi insanları da pıstırmış.
Yine de kısaca yazayım: "rekabete hazır nitelikte olmamak", "akademik olmamak", "bürokratik olmak" öcüleri nereden çıktı? Bunlar niye "tu kaka"? TÜBİTAK'la ilgileri ne?
Diyelim TÜBİTAK böyle. Arkadaşımız da (kusura bakmasın, robertosmix'in adı olmadığını varsayarak "arkadaş" deyip duruyorum) bu meslenin yakışmayacağını belirtmiş zaten: "Bilim üretmeden çok, pazar yarışına girmesi de bir devlet kurumuna uygun düşmez."
izninizle gizli eleştiriyi bulup çıkarayım:
"Orjinal fikirler maalesef yoktur Pardus'ta. Mevcut fikirler kopyalanmıştır, alınmıştır, uygulanmıştır vs.". Şimdi başta söylediklerimi anımsatma ihtiyacı duyuyorum. Belli ki arkadaş Pardus konusunda birazcık olsun okumamış, incelememiş. Bir dağıtımda "orijinal fikirler"e ne kadar ihtiyaç olduğu tartışılabilir. Ama Pardus'u en olmadığı şeyle eleştirmek tam bir saçmalık.
"Dışa bağımlılığı yukarıda adı geçen dağıtımlardan daha fazladır. Örneğin en basitinden, KDE'nin yerelleştirilmesi konusunda bile Pardus projesi yardıma çok ihtiyaç duymuştur/duymaktadır. Yada Linux çekirdeğinin bakımı Pardus tarafından yapılamaz vs. Dolayısıyla Pardus için izole kararlar alınamaz. Ulusal hareketler sağlıklı yürütülemez. Amaca yönelik hamleler yapılamaz."
"Dışa bağımlılık" denilenle kasıt belli ki diğer projelerle alış veriş. Bunun bir zayıflık olduğunu sanmak mümkün. Ama sorumluluk, bu "eleştiri"den sonra bunun neden kötü olduğunu açıklamayı gerektirir.
"KDE'nin yerelleştirilmesi konusunda bile Pardus projesi yardıma çok ihtiyaç duymuştur/duymaktadır." Ben izninizle şöyle ifade edeyim: Pardus, özgür yazılım dünyasının üretimini bölmemiş, hatta üzerine geçirmeye de kalkışmamış, tam bir işbirliği içinde paylaşarak üretmiş, gerektiğinde el uzatmıştır.
Arkadaşın "rekabet edemez" diye saydığı GNU/Linux dağıtımları içindeki Türkçe desteğindeki Pardus payından haberi var mı? Rekabeti Allah yapan bakış açısı herhalde bu durumu da "enayilik" olarak açıklıyordur. Ama herşeyi bir yana bırakın, Pardus'tan sonra GNU/Linux dünyasının çok daha az Türkçe sorun yaşaması "rekabet"ten daha mı önemsizdir?
"Pardus için izole kararlar alınamaz". Arkadaşın yöneticilik deneyimi olmadığı da açık. Birincisi "izole karar" diye birşey yoktur. İkincisi Pardus için alınan kararların gentoo'nunkilerden daha az "izole" olmasını sağlayan birşey ortada görünmemektedir. Aksine gentoo daha fazla projeyle daha fazla içiçedir. Maalesef bu Pardus'un gücü falan değildir. Pardus büyüdükçe o da (arkadaş kusura bakmasın) "daha az izole" olacaktır.
"Ulusal hareketler sağlıklı yürütülemez". Herhalde yanlış mektuptan buraya kopyalanmış bir ifade. Ne diyor? Derdi ulusallıkla mı? "Ulusal dağıtım"ın "ulusal"ına mı takmış? "Sağlıksız" mı oluyormuş? Nesi varmış? Anlasam yanıt vereceğim ama...
Herhalde kasıt şöyle: "Ulusal olarak yazılım pazarında yer kapılmaz. Uluslararası olmak gerek." Bu noktaya verilecek yanıt da herhalde "Merak etmeyin, Pardus arzu ettiğiniz oranda uluslararasıdır" olmalı. Tabi arzu miktarını bilmeden hata yapma olasılığını göze alarak.
"Amaca yönelik hamle yapılamaz". Burada ilginç birşey oluyor. Arkadaş ilk kez Pardus'un "rekabet gücü" ve uzun soluklu olma sorununa dair getirdiği eleştiriyi bir kenara koyup, Pardus'un amacını dert ediniyor. İnsanın bir an şaşalaması doğal. Ama kapılmamak gerek. Belli ki arkadaşın ne Pardus'un amacından haberi var, ne de böyle "hamle"lerin olasılığından. Derdi, bir de yandan tekmelemek.
Burada izninizle bu yazıyı yazmamın asıl amacına bir kez daha değineceğim: Bilmiyor. Öğrenmiyor. Ama hiç "acımadan" konuşuyor. Bence bu ayıp.
"Geliştirici takım bu tür bir proje için yetersiz ve deneyimsizdir." Geçen seferden devam ediyorum. Projeyi bilmiyorsun. Belli ki geliştirici takımı da tanımıyorsun. Bu eleştiriler Bush'u "yeterince cahil değil" diye eleştirmeye benziyor. Adamı en güçlü noktasından vurmaya kalkmanın nedeni ne olabilir? Olsa olsa kendi cehaleti...
Takım oldukça güçlü ve deneyimli. Tabi bunun üst sınırı yoktur ama Pardus takımı da yeterince iyidir. Pardus'un bir sorunu aranacaksa, arkadaş yanlış yerine bakıyor.
"Pardus'un, geliştirici kitleleri davet eden herhangi bir özelliği yoktur. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir avantaj içermeyen bu dağıtım üzerinde çalışabilecek, onu benzersiz kılabilecek herhangi bir akımın başlaması da mümkün değildir. Daha da açmam gerekirse, Microsoft'un Autodesk geliştiricilerine sunduğu benzersiz destek ve avantajlar daha sonra geliştirilen AutoCad'i i386 mimarisinde sadece Windows ortamında çalışmaya zorunlu kılmıştır. Dolayısıyla AutoCad'i kullanmak isteyen bir i386 kullanıcısı mecburen Windows kullanmak zorunda kalmaktadır. Pardus'un yada TÜBİTAK'ın bu kapsamda bu tür bir yaklaşım yoktur."
Bu konuda "yanıt" veremeyeceğim. Uludağ ekibini tanırım. Ancak bu ayrıntıda bilgi sahibi değilim. Bu arkadaş (robertosmix) herhalde konuya oldukça vakıf. Uludağ ekibinin bir yaklaşımının "olmadığı"nı söyleyebilecek kadar ciğerlerini okumuş. Herhalde "içeriden" biri. Ama ben önyargımı paylaşayım sizinle: "Bilmiyor. Atıyor."
"Pardus projesinde işlerin gidişatıyla ilgili genel bir yol haritası yoktur." Bu noktada da "Bilmiyor. Atıyor." demek gerek. Kaynak gösterebiliyor mu? (Cem Yılmaz duymasın). Nereden biliyor? Uludağ ekibinden biri çıkıp "bizim yol haritamız yok" diye açıklama mı yapmış?
"Pardus projesinin tanıtımlarında halk yanlış yönlendirilmekte, bilgilendirilmektedir. Bunların zaman içerisinde farkedilmesi Pardus'un ve TÜBİTAK'ın dezavantajına olacak, sonraları ilerlenmeye çalışılsa bile ortam koşulları buna imkan vermeyecektir" Bu cümleyi yanıtlamayı okura ekzersiz olarak bırakıyorum.
"Pardus'un çerçevesi Türkiye'dir. Uluslararası bir amacı, bir fonksiyonu yoktur. Bu çerçevede günümüz IT dünyasında, ilerlemesi de mümkün değildir." Üç cümle daha yazmış, yine üçü de yanlış...
"Pardus profesyonel bir proje değildir. Geliştirilmesi sürecinde hiç bir metodoloji, projelendirme çalışması, maliyet hesaplaması, analiz yapılmamış, devletin parasına güvenilerek yola çıkılmıştır. Amatör çalışmalarında IT'de yerleri uzun ömürlü olmaz." Yokuş aşağı yuvarlanış herhalde bu. İşkembe ayaklarına dolanmış. Bunlara Uludağ ekibinden birinin çıkıp "hayır efendim, profesyonelce çalıştık" demesi saçma olur zaten. Ben yerlerinde olsam bu saçmalığa yanıt vermemeyi seçerdim.
Zaten o yüzden yazıyorum. Pardus'un böyle saçma bir saldırıya karşı savunulması Pardus'u yıpratır. Ama birinin de bu tür saçmalıklara bir dur demesi gerek. Korunması gereken internet.
Ağzı olan konuşuyor. Konuşsun elbet. Ama biraz da sorumluluk hissetsin. "Yahu bunca insana böylesine salak bir cümleyi yazdım. Acaba doğru mu yazdım?" diye bir düşünsün...
Uzun Yaşamak İsteyen Okula Gitsin ( 34)
"Daha güçlü eleştiriler görmeyi ümit ediyorum fazlamesai gibi bir ortamda" sözünün biraz yıkıcı olduğunu düşünüyorum. Öncelikle kendinizce güçsüz gördüğünüz eleştirileri itekleyerek bir nevi (bence üstelik keyfi) bir baraj getirdiğiniz için. Ama ayrıca bir de cümlenin girişinde sınırlarınızı (bana uymayacak şekilde) koymuşsunuz: "veri toplama şekline vs. dair" diyerek.
Tekrar olacak ama ben ampirik çalışmanın yerleştirildiği yere itiraz ediyorum, "şekline" değil. Ampirik çalışmanın varlığına, hatta kendisine de itiraz etmiyorum. Ancak ampirik çalışmaya sanki sonuçlar veriyormuş muamelesi yapmak ideolojik bir bakış.
Sonuçlara, ampirik veriler de kullanılarak, ancak teorik bir bakışla varılabilir. Ampirik verileri gösterip, teorik yanın üstünden atlayıp, "işte bilimsel veri, işte kanıt" demek, bilimin deformasyonudur. Daha önce de yazdığım gibi, Zaman, Focus, Sızıntı bu tarz deformasyonlarla doludur. (Tabii ki buna dayanarak bu yöntemi kullananların dinci olduğunu iddia etmek ampirisizm olur)