@sefalet
"kursun amacını doğru anladıysam, sosyal bilimler okuyan öğrencilerin zihinlerinde matematik ve bilgisayar bilimlerine ait bazı kavramların oluşmasını sağlamak",
demişsiniz ama Chris "we are talking about, equiping you to learn things" derken oradaki gençlere öğrenmeyi öğretmekten bahsediyor diyebiliriz sanırım. Yani eğitim sistemimizin bildiğim hiç bir aşamasında olmayan bir konu. Bir de bireye öğrenme merakı aşılamamız gerekiyor.
Kişi bilgiyi nasıl sindireceğini öğrenmişse, herşeyi öğrenebilir. Tıpkı yemek yemek gibi. Yemek yemeyi öğrendiğinizde artık istediğiniz yemeği yiyebilirsiniz. Sahanda yumurta da olabilir bu imam bayıldı da. Bazılarının sindirimi zor olacaktır belki ama siz onu sindirebilirsiniz artık. Keza dil konusu için de bu geçerli. Dil sadece kavramlardan ibaret değildir; onu bizim için var kılan bir de şekli var, yazı ve sözler. Dil öğrenirken özellikle sesler çok önemli. Kendimden örnek vererek açıklayayım. Anadolu teknik lisesinden gelen bir ingilizce altyapım var. Geçen yıl çalıştığım tesisin kurulumu için alman mühendisler gelmişti. İlk başlarda ingilizce bilen mesul müdürümüz tercümanlık yaptı. Bense yavaş yavaş hem söylediklerini anlamaya hem de kendi derdimi kendim anlatmaya başlamıştım. Sonrasında da o mühendislerle en çok muhabbet eden kişi ben olmuştum. Kullandıkça daha da gelişmişti ingilizcem. Kurulumu için gelmiş olduğu tesis ve çalışma sistemi hakkında fazla bilgim yoktu. Ama o güvenmediğim ingilizcemle bilmediğim teknik konularda bilgi sahibi olmuş hatta kendisiyle fikir alışverişinde bulunmaya başlamıştım, üstelik bir iki hafta içinde. Ne anadilime o derece hakimdim ne de "öğrenmeyi öğrendim" diyebilecek kadar iyi bir öğrenci.
Ayrıca Chris'in aksanı (ki ingilizlerin o harfleri yutan aksanını sevemedim bir türlü) bazı cümleleri iki veya üçüncü seferde (ama kesinlikle ilk seferde değil) anlamama sebep oluyor. Şahsen fransız ya da alman bir hocanın ingilizce anlatımını tercih ederdim (şöyle Merovingian tadında bir hoca anlatsaymış keşke). Ama "format atiyim mi abii" ya da "benim türkçem fena değil" dediğinde o salonda olmayı isterdim.
Yardım
Editör markdown formatını desteklemektedir. Detaylı bilgi için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.
@kullanici ile birisinden bahsedebilir veya :emoji: ile emoji kullanabilirsiniz.
Bir Üniversitede Verilen En Acayip Ders ( 11)
"kursun amacını doğru anladıysam, sosyal bilimler okuyan öğrencilerin zihinlerinde matematik ve bilgisayar bilimlerine ait bazı kavramların oluşmasını sağlamak",
demişsiniz ama Chris "we are talking about, equiping you to learn things" derken oradaki gençlere öğrenmeyi öğretmekten bahsediyor diyebiliriz sanırım. Yani eğitim sistemimizin bildiğim hiç bir aşamasında olmayan bir konu. Bir de bireye öğrenme merakı aşılamamız gerekiyor.
Kişi bilgiyi nasıl sindireceğini öğrenmişse, herşeyi öğrenebilir. Tıpkı yemek yemek gibi. Yemek yemeyi öğrendiğinizde artık istediğiniz yemeği yiyebilirsiniz. Sahanda yumurta da olabilir bu imam bayıldı da. Bazılarının sindirimi zor olacaktır belki ama siz onu sindirebilirsiniz artık. Keza dil konusu için de bu geçerli. Dil sadece kavramlardan ibaret değildir; onu bizim için var kılan bir de şekli var, yazı ve sözler. Dil öğrenirken özellikle sesler çok önemli. Kendimden örnek vererek açıklayayım. Anadolu teknik lisesinden gelen bir ingilizce altyapım var. Geçen yıl çalıştığım tesisin kurulumu için alman mühendisler gelmişti. İlk başlarda ingilizce bilen mesul müdürümüz tercümanlık yaptı. Bense yavaş yavaş hem söylediklerini anlamaya hem de kendi derdimi kendim anlatmaya başlamıştım. Sonrasında da o mühendislerle en çok muhabbet eden kişi ben olmuştum. Kullandıkça daha da gelişmişti ingilizcem. Kurulumu için gelmiş olduğu tesis ve çalışma sistemi hakkında fazla bilgim yoktu. Ama o güvenmediğim ingilizcemle bilmediğim teknik konularda bilgi sahibi olmuş hatta kendisiyle fikir alışverişinde bulunmaya başlamıştım, üstelik bir iki hafta içinde. Ne anadilime o derece hakimdim ne de "öğrenmeyi öğrendim" diyebilecek kadar iyi bir öğrenci.
Ayrıca Chris'in aksanı (ki ingilizlerin o harfleri yutan aksanını sevemedim bir türlü) bazı cümleleri iki veya üçüncü seferde (ama kesinlikle ilk seferde değil) anlamama sebep oluyor. Şahsen fransız ya da alman bir hocanın ingilizce anlatımını tercih ederdim (şöyle Merovingian tadında bir hoca anlatsaymış keşke). Ama "format atiyim mi abii" ya da "benim türkçem fena değil" dediğinde o salonda olmayı isterdim.